1.
bilişim devrimi köpüre köpüre geldi ve hayatlarımızı akıntısına katarak sürükler oldu. bu devinimde yuvarlanarak ilerliyoruz ve buna yer yüzünde geçirdiğimiz zaman deniyor.
bilenler olacaktır, antik yunanda tanımlanmış 'platon'un mağara alegorisi' vardır. bu alegoride gerçek; var olanın duvarda yansıyan gölgesi olarak tanımlanırdı. yani gerçeklik bir 'gölge'den ibarettir, aslı bu değildir demeye getirilirdi. aslı bu gördüğümüzden çok daha şahane dir. ideal olan dır.
toplumsal gerçekliğimiz, günümüze, bu felsefik tanıma dayanan 'idealizm felsefesi' ile geldi. şimdi bu yolun da sonuna gelindi. artık 'gölge gerçeklik'ten 'sanal gerçekliğe' geçiliyor sanırım.
artık gördüğümüz resmin ai ürünü mü, duyduğumuz cümlenin insani mi, anlatılanın similasyon mu dezenformasyon mu manüplasyon mu olduğunu düşünmek zorundayız. bu enformasyon evreninin dayatmaları beynimiz için ne kadar zorlayıcı kim bilir?
bu kadar sıkıntı yeterli değil, ek olarak bir başka zorlama daha eklendi hayatlarımıza: vitrinde yaşamak! kamerayı telefona sokan 'cin fikirli' mühendisler bizi 'vitrin mankeni' olmak zorunda bıraktılar.
''acaba nasılım'' diye düşününce facebook ve instam'ı açıp bakacağımı hayal edebilir miydim? hayır. oysa nasılım sorusuna içime dönerek, kalbimi dinleyerek ulaşmalıydım. bunun içinde bir yamaç bulup orada ki kayaya oturup, bir süre dalgın dalgın uzaklara bakmam yeterliydi.
şimdi face'te ve insta'da somutlaşan vitrinime bakarak kendim hakkında fikir sahibi olmak gibi bir yabancılaşma içindeyim. annem de görsün doğum günü pastamı diye resim çekip yayınlamak 'sanal gerçeklik' değilse nedir? gölgelerin gücü adına sanal gerçekliğin vitrinine konmuş hayatınızda başarılar dilerim. sözlükçüler, fotoğrafçıklar…
bilenler olacaktır, antik yunanda tanımlanmış 'platon'un mağara alegorisi' vardır. bu alegoride gerçek; var olanın duvarda yansıyan gölgesi olarak tanımlanırdı. yani gerçeklik bir 'gölge'den ibarettir, aslı bu değildir demeye getirilirdi. aslı bu gördüğümüzden çok daha şahane dir. ideal olan dır.
toplumsal gerçekliğimiz, günümüze, bu felsefik tanıma dayanan 'idealizm felsefesi' ile geldi. şimdi bu yolun da sonuna gelindi. artık 'gölge gerçeklik'ten 'sanal gerçekliğe' geçiliyor sanırım.
artık gördüğümüz resmin ai ürünü mü, duyduğumuz cümlenin insani mi, anlatılanın similasyon mu dezenformasyon mu manüplasyon mu olduğunu düşünmek zorundayız. bu enformasyon evreninin dayatmaları beynimiz için ne kadar zorlayıcı kim bilir?
bu kadar sıkıntı yeterli değil, ek olarak bir başka zorlama daha eklendi hayatlarımıza: vitrinde yaşamak! kamerayı telefona sokan 'cin fikirli' mühendisler bizi 'vitrin mankeni' olmak zorunda bıraktılar.
''acaba nasılım'' diye düşününce facebook ve instam'ı açıp bakacağımı hayal edebilir miydim? hayır. oysa nasılım sorusuna içime dönerek, kalbimi dinleyerek ulaşmalıydım. bunun içinde bir yamaç bulup orada ki kayaya oturup, bir süre dalgın dalgın uzaklara bakmam yeterliydi.
şimdi face'te ve insta'da somutlaşan vitrinime bakarak kendim hakkında fikir sahibi olmak gibi bir yabancılaşma içindeyim. annem de görsün doğum günü pastamı diye resim çekip yayınlamak 'sanal gerçeklik' değilse nedir? gölgelerin gücü adına sanal gerçekliğin vitrinine konmuş hayatınızda başarılar dilerim. sözlükçüler, fotoğrafçıklar…
devamını gör...
2.
aynı zamanda nefis bir nurdan gürbilek kitabıdır.
imaj ve benlik çatışması çağımızın sorunu. günümüz sosyolog ve kültür kuramcılarının çoğu artık kendi rızamızla kendimize inşa ettiğimiz bir panoptikonda yaşadığımızda hemfikir.
vitrinlere çıkış sadece dış görünüşle alakalı da değil. çünkü güzel olduğumuz kadar entelektüel ve duyarlı da görünmek istiyoruz. dolayısıyla bir davranış paterni akımını takip edebileceğimiz gibi - (bkz: redpill),(bkz: blackpill), (bkz: dark feminen) vs- bir düşüce paterni akımını da takip edebiliyoruz, hem de anlamaya da zahmet etmeden -(bkz: feminizm) , (bkz: woke kültürü), (bkz: lgbtq+ hareketi), (bkz: politik doğruculuk), manifest, beden olumlama, pozitif bakış açısı-. böylece herkes tarafından kabul edilebilecek ve kendimize düşmanlar yaratarak da kimliğimizi pekiştirebileceğimiz hap düşünceleri de videolarımızda dillendirebiliyor, x'te floodlar döşenebiliyor ve sözlükte saçabiliyoruz.
oysa ki bir yandan da bir gerçeklik var. gerçekte mükemmel değiliz. paylaştığımız filtreli fotoğraf aynada gördüğümüz şeyi yansıtmıyor. dolayısıyla bu durum bir öz sevgisizliği ve kendine yabancılaşma halini tetikliyor. bir yandan da imajlar sayesinde sonsuz destek görebildiğimiz bir dünya var gerçekten. gerçekliğimize neredeyse hiç dahil olamayan sanal aşklar veya sanal arkadaşlar.
bu onaylayıcı "kitle" ancak onlara gösterdiğimizi görebildiği için güvenli ama sığ ve samimiyetsiz. zaten sevilesi olduğu inancı zedelenmiş biri de farkında olmadan samimi sevginin yerine beğeni ve ilgiyi koyuyor zaten.
böylece yataktan kalktığı haliyle kendisini görmeye katlanamayan insanlar cilt bakım ürünlerine ve kapatıcılara para dökerken yine de burnunu beğenmediği için estetik müdahalelere de para akıtıyor bir yandan. bir yandan da yapayalnız ve tatmin değil çünkü anda olma kavramını da başkalarına satacağı içi boş bir söz öbeğine dönüştürmüş. dolayısıyla anda mutlu değil, daha "havalı" anları kovalamakla meşgul. ve kendisiyle baş başa kalmaya tahammülü yok çünkü kendisiyle zaten mutlu da değil.
tez zamanda bu ruhsal vebadan kurtuluruz diye umuyorum ama insanlar kendisini onaylayıp duran yapay zeka ile yaptıkları sohbetleri reddedilme ihtimalleri olan gerçek sohbetlere tercih etmeye başladı bile.
tüm beyin hacmi ve korteks, medeniyet ve entelektüel zeka işte bizi getire getire buraya getirdi. rabbim hepimize akıl fikir versin :d.
imaj ve benlik çatışması çağımızın sorunu. günümüz sosyolog ve kültür kuramcılarının çoğu artık kendi rızamızla kendimize inşa ettiğimiz bir panoptikonda yaşadığımızda hemfikir.
vitrinlere çıkış sadece dış görünüşle alakalı da değil. çünkü güzel olduğumuz kadar entelektüel ve duyarlı da görünmek istiyoruz. dolayısıyla bir davranış paterni akımını takip edebileceğimiz gibi - (bkz: redpill),(bkz: blackpill), (bkz: dark feminen) vs- bir düşüce paterni akımını da takip edebiliyoruz, hem de anlamaya da zahmet etmeden -(bkz: feminizm) , (bkz: woke kültürü), (bkz: lgbtq+ hareketi), (bkz: politik doğruculuk), manifest, beden olumlama, pozitif bakış açısı-. böylece herkes tarafından kabul edilebilecek ve kendimize düşmanlar yaratarak da kimliğimizi pekiştirebileceğimiz hap düşünceleri de videolarımızda dillendirebiliyor, x'te floodlar döşenebiliyor ve sözlükte saçabiliyoruz.
oysa ki bir yandan da bir gerçeklik var. gerçekte mükemmel değiliz. paylaştığımız filtreli fotoğraf aynada gördüğümüz şeyi yansıtmıyor. dolayısıyla bu durum bir öz sevgisizliği ve kendine yabancılaşma halini tetikliyor. bir yandan da imajlar sayesinde sonsuz destek görebildiğimiz bir dünya var gerçekten. gerçekliğimize neredeyse hiç dahil olamayan sanal aşklar veya sanal arkadaşlar.
bu onaylayıcı "kitle" ancak onlara gösterdiğimizi görebildiği için güvenli ama sığ ve samimiyetsiz. zaten sevilesi olduğu inancı zedelenmiş biri de farkında olmadan samimi sevginin yerine beğeni ve ilgiyi koyuyor zaten.
böylece yataktan kalktığı haliyle kendisini görmeye katlanamayan insanlar cilt bakım ürünlerine ve kapatıcılara para dökerken yine de burnunu beğenmediği için estetik müdahalelere de para akıtıyor bir yandan. bir yandan da yapayalnız ve tatmin değil çünkü anda olma kavramını da başkalarına satacağı içi boş bir söz öbeğine dönüştürmüş. dolayısıyla anda mutlu değil, daha "havalı" anları kovalamakla meşgul. ve kendisiyle baş başa kalmaya tahammülü yok çünkü kendisiyle zaten mutlu da değil.
tez zamanda bu ruhsal vebadan kurtuluruz diye umuyorum ama insanlar kendisini onaylayıp duran yapay zeka ile yaptıkları sohbetleri reddedilme ihtimalleri olan gerçek sohbetlere tercih etmeye başladı bile.
tüm beyin hacmi ve korteks, medeniyet ve entelektüel zeka işte bizi getire getire buraya getirdi. rabbim hepimize akıl fikir versin :d.
devamını gör...