olayın geçtiği yer ?
texas -san antonio-mediterranean turkish grill

3 ay midland adında bir kasabada çalıştıktan sonra türk yemeklerine duyulan özlem sonrası gittiğimiz lokantada şu efsane diyalog yaşandı.
siparişler tam türk usulü veriliyor. az çorbalar, önden fındık lahmacunlar falan zevk orgazm özlem ne ararsan ver ve ana yemeğe geçilir.

+ben: bir porsiyon tavuk şiş alayım.
-garson: yalnız kardeşime baştan söyleyeyim .tavuk helal değil haberin olsun.
+ben : ne yaptınız abi tavuğa çaldınız mı ? tecavüz mü ettiniz ? nasıl helal değil ....
-garson: kırmızı etlerimiz helal kesim istanbul'dan geliyor ama tavuğu buradan alıyoruz helal kesim değil o yüzden
+ben : abi baştan söylesene heheheh tavuk şiş bir buçuk oldu :)
devamını gör...
iphone 12 fiyatını söyledim dedi ki way
devamını gör...
yeni yeni arapça öğreniyorum o zaman, fatih tarafında bi suriyeli adres sordu. tarif ettim arapçanın canına okuyarak. güldü biraz. aynı istikamete gittiğimizden biraz sohbet ettik. adam burda bi fabrikada genel müdürmüş. kartını verdi. giderken de türk aksanım ve yıkık dökük pratiğime rağmen döndü dedi ki ''arapçan suuuper suuper''. lan dedim dalga geçme benle, daha öğreniyorum. yok dedi iyisin iyisin. baya özgüvenimi yerine getirmişti sağolsun..

bi gün de ofise filipinli geldi. uzak doğu ingilizcesi malum. ağzımıza tükürdü. bi şeyler anlatmaya çalışıyo. aradan yakaladığım kelimelerle yardımcı olmaya çalışıyorum. bi ara durdu 'are u wifi' dedi. 'puahaha ne diyosun lan sen' dedim. hala are u wifi diyip duruyo. ne diyo ola ki bu diye düşünürken, meğer 'are u busy' diyomuş ablamız. yooh artık lan sen de ne keko adamsın demeyin. çünkü o telaffuza maruz kalsanız sabredemeyebilirdiniz.
devamını gör...
yabancı birisiyle konuşurken dil bilgisi yoksa içine düşülen durum. genelde el kol hareketi, parça parça ve bağıra bağıra konuşmaya çalışıyoruz. şahsen beni.gerim gerim geren bir durum
devamını gör...
eğitim sistemimizi anlatmaya çalıştığım an
devamını gör...
2012 yılında yaş 11 o zamanlar çocukluğun getirdiği enerji ile hiperaktifiz. topkapı sarayındayız bahçedeki aslanlar ile fotoğraf çekiyoruz hatta üzerlerine biniyoruz(çocuktuk maalesef).
arkadaşlarla önümüze gelen turistlere
where are you from ? what is your name ? how old are you? how are you ? nice to meet you falan tek bildiğimiz bunlar ve cevapları. a1 işte. her turist ile bu diyaloga girip by by deyip ayrılıyoruz tabi o zaman çocuk olduğumuz için bizi görünce yüzlerinde bir tebessüm oluşuyor hepsi cana yakındı zaten. kendimizce eğleniyoruz. sonra çekik gözlü güzel insanları gördük hepsine koniçiva diyoruz sonra bir kaç turist - ı am not japanese - ı am from chinese deyip gülümsüyor ve hep beraber kahkaha atıyoruz.

güzel zamanlardı.
devamını gör...
eminönü'nde iskeleye yetişmeye çalışırken kalabalıkta kaybolmayayım diye kardeşim koluma yapıştı önden o koşuyor, bende arkasından ona ayak uydurmaya çalışıyorum. yerde su birikintisi varmış o da beni çekiştirdigi için( kesinlikle düz yolda düşen bir sakar olduğum için değil) * bir an ayaklarım yerden kesildi, tesbih böceği gibi suyun içine sırt üstu düştüm. o an etrafımda ıraklısından, bangladeşlisine, hollandalısından lübnanlısına; bir sürü kişi geldi. kimi kaldırdı, kimisi su verdi. *
vapura beraber bindik. ıngilizcemiz elverdiği kadarı ile sohbet ettik, çay ikram ettik. en çok çayı ben içtim. tabi tüm bu olaylar olurken benim belden aşağısı sırılsıklam...
devamını gör...
bir gün tramvaydayım akşemseddin durağına yaklaşırken bir turist çift ellerindeki haritada "akşemseddin" yazdığını ama kapının üzerinde durakları gösteren pano da "akşemsettin" yazdığını hangisinin doğru olduğunu ve neden farklı olduğunu sordular, sonra yanımdaki arkadaşıma dönüp dedim ki, ne diyo lan bunlar.
devamını gör...
bir iki sene önce internet ortamında tanıştığım ingiliz bir abimize türkiye'yi sordum hani ne düşünüyorsun hakkında vs. diye. hiç düşünmüyorum demesin mi... kral adammış.
devamını gör...
ps5'in 8500 birime satıldığını söyledim, tahmin edin ne dedi?

altın versiyonu mu?


herif o fiyat olma ihtimalini aklina bile getirmiyor, vay şansımızı s****im
devamını gör...
yer sırbistan... eşimin kız arkadaşı, kocasıyla bize misafirliğe geliyorlar. yemek, kahve faslından sonra muhabbete giriyoruz. malum türk'üm laf dönüp dolaşıp askerliğe geliyor. arkadaşın kocası askermiş. 1.60 boy. g3 kadar... sınıfı da tankçı.

"sırbistan ordusu türkiye'yi yener" diyor. kahve ağzımdan püskürüyor. birazı boğazıma kaçıyor, hem gülüyorum hem de öksürüyorum. adam garip garip suratıma bakıyor. bu arada sırbistan 2000 yılında kosova savaşını kaybetmiş, orduları lağvedilmiş durumda. uçakları yok, silahları yok... "bak koçum" dedim. "ben askerliğimi suriye sınırında ufacık bir bölükte yaptım. bizim bölük bir tabura bağlıydı, taburumuz alaya bağlı, alay kolorduya, kolordu orduya... türkiye'de 5 tane ordu var. sadece bizim bölükte ufak bir şehri yok edecek mühimmat var. bak alay demiyorum, bizim tabur sırbistan'ı dümdüz eder. daha bunun kolordusu var, ordusu var. yaşadığım şehirde çingenelerin beline 14lü taksak onlar bile sırbistan'ı alır. komik duruma düşme." dedim. kızlar da gülmeye başladı. bizim mirko buz kesildi...

ama hak etmişti lavuk.
devamını gör...
bir arkadaşımla avrupadaydık, bir sokak gösterisinde biriyle tanıştık, türkiyeye erasmus için gelmiş, sevmiş onu anlatıyor. arkadaşımdan hoşlandı gibi, bir yere gidelim dedi, bir bara gittik. içecek sipariş ederken;
arkadaşım: a beer.
ben: vodka orange.
yabancı çocuk: i am muslim i will order a water.
nasıllllll yanii!
devamını gör...
yaklaşık 2 sene önce bir yaz tatilinde otelin yabancı çalışanlarından biriyle kavga etmiştim havuzun ortasında*.ilginç bir hikaye geliyooorr.

yaklaşık 7-8 kişi bir grup olarak gitmiştik ve yüzme bilmeyenler de vardı aramızda o yüzden havuz makarnası ya da daha bilinen adıyla yüzme için kullanılan sosis köpüklerden götürmüştük yanımızda. otelin ekibinden bir kadın rica etti bizden, bir etkinlik yapmaları için gerekliymiş ve ödünç aldı birkaç tanesini. daha sonra etkinlik bitti, biz de o sırada denize gideceğimiz için yüzme bilmeyenlere lazımdı onlar, gidip işleri bittiyse eğer zaten bize ait olan şeyleri geri almak için rica ettim kendisinden. onca zaman ingilizce konuştuk zaten dediğim gibi yabancıydı kendisi. daha sonra bana onların kendisine ait olduğunu ve vermeyeceğini söyledi. öyle böyle derken biz kavga etmeye başladık çünkü bizim olan bir şeyi ödünç almak istedi, verdik ama bize geri vermiyor asla. etraftan insanlar sormaya merak etmeye başladılar birileri daha yardımcı olmaya çalıştı hatta dil farkından dolayı bir yanlış anlaşılma varsa diye ama olay aynen anlattığım gibiymiş, hemfikir olduk herkesle bu konuda. havuzun ortasında kavga ettiğimizi gören canım türk haklı ve özellikle hanımları bana türkçe bi şekilde destek vermeye başladılar. kendilerine açıkladım büyük bir sorun ya da yardım edebilcekleri bir şey olmadığını ama onlar yine de kadına bağırdılar, üstüne gittiler kızdılar falan. neyse ki en sonunda ben tekrardan görevliyle görüşüp aldım malzemelerimizi.

asla unutamıyorum bu olayı ya, resmen havuzun ortasında kavga etmek zorunda kaldım kadınla*.
devamını gör...
arkadaşını kaybettiğini söyleyen insanı migrosa göndererek çıtayı yükselten arkadaşı başa sabitlememiz gerektiği kanaatindeyim. youtube
devamını gör...
cem yılmaz'ın balzemiko esprisine çok benzeyen bir olay yaşadım.

venedik yakınlarında çok güzel bir kasabada kalma imkanı yakalamıştım. bisiklet olsa da her tarafını gezsem dedim.

kaldığım butik otelin yetkilisi olan kadına kiralık bisiklet bulabilir miyim diye sormak istedim. ingilizce söylüyorum anlamıyor. elle, vücut diliyle anlatmaya çalışıyorum yine anlatamıyorum. türkçe olarak " yuh ya bir bisikleti anlatamadım dedim " sinirle.

kadın birden "aaa bisikletaaa" dedi. gitti getirdi bisikleti sonunda.

tabi o seyahat zamanı öğrendim ki italyanlarla anlaşmak için kelimelerin sonuna "to, te, a, o" gibi harfler eklemek gerekiyormuş.

tren-treno, vapur-vapuretto, süper market-süper marketo, bisiklet-bisikleta
devamını gör...
yunanistan'da yaşlı bir teyzeye otobüse binmesine yardım etmiştim. benimle yunanca konuştu ben de ingilizce karşılık verdim, anlaşamadık sonra kadın eliyle kalp yapıp bana şeker vermişti. komik değildi ama çok hoşuma giden bir diyalog olmuştu.
devamını gör...
geçmişte çalıştığım bir yer, isim vermeyeyim. sabahları giriş kapılarından sadece bir tanesi açıktı, biz de deli gibi uykusuzuz, iki gündür gram uyuyamamışız. diktiler bizi girişlerde bekliyoruz, gelenlere; bu giriş kapalı, aşağı ineceksiniz v.s. diye söylenirken, birisi geldi hafif sakallı, malezyalılara benzeyen bir erkek. biz yine uyardık girişler kapalı falan filan diye, surat buruştararak "what?" dedi, anladık tabi yabancı olduğunu, işyerinde de ingilizce bilen tek kişi benim, her yere çağırılıyordum bu sebepten. yapıştı bir kere üstümüze, neyse normalde muhteşem olmasa da iyidir ingilizcem, yabancı adamla aramızda geçen diyalog;
(x benim y yabancı)
y- ıs it closed now?
x- yes, entrances are not open yet. but there is still one more option, get down on the ground, there is an entrance door, it is open.

adamın yüzündeki ifadeyi unutamıyorum. uykusuzluk yabancı dilde de saçmalatıyor.
devamını gör...
moskova da o zaman bebe olan oğlumu parkta oynatıyorum. çocuk sapsarı ben dr beyaz tenlı sarısınım. bır babuska geldi. rusca konustu konustu oğlumu sevdı benı sevdı bırseyler dedı bendekı rusca ne anlamaya ne cevap vermeye yetmıyor. ıngılızce konussam bılmedıgı aşikar ben de işaret diliyle sağırım dedim. kadıncağız kahroldu. sarıldı oğlumu öptü duygulu duygulu uzaklaştı. üzdüm sanırım kendisini durumu kurtarayım derken
devamını gör...
bşla bir seferinde de macaristanda uçaktan indim para bozduracagım. önümdeki adam para üstünü almadı. bende atıldım paraya adama sesleniyorum. gişede çalışan adam elime vurdu “o benim bahşişim” dedi. çok utanmıştım. doğrucu tavuk sanane değil mi

bu ve benzerı o kadar cok anım var ki.
devamını gör...
antalya, kaş'da tatile yaparken kaldığı otelde şahit olduğu bir sünnet töreninde sünnet çocuğunu --hani giydirdiğinizde çocukcağızların şarlatana benzediği şu bilindik kıyafetler içinde-- görüp de neler olduğunu soran fransız turiste geleneği anlattığımda gözleri hayretten faltaşı gibi açılmış halde, işaret parmağını havaya kaldırıp tam ucunun etrafında soyma işareti yaparak "nasıl yani basbayağı böyle mi yapıyorlar?" diye sorduğu anlar.

bir diğeri de, bir arkadaşımız yardım etmek bahanesiyle yanına yaklaştığı bir turistle bir süre el kol hareketleriyle karışık olarak kurduğu diyalog sonrası söylenerek yanımıza geliyor ve ne olduğunu sorunca da "ingilizcesi iyi değil galiba, bir türlü anlaşamadık." diyor.

bunun üzerine kendisine "ne dedin ki?" diye sormuştuk, meğerse bizimki "yardımcı olabilir miyim?" yerine "bana yardım eder misiniz?" diye sordukça karşıdaki buna sürekli olarak "ne var? nasıl yardımcı olayım sana?" şeklinde cevap veriyormuş.

"can ı help you?" ile "can you help me?" 'yi karıştırmış.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yabancılarla girilen komik diyaloglar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim