klasik olacak ama pazarda su satmak olarak tanımlayacağım iştir. buzdolabında geceden koyduğum bir bidon suya buzluktan aldığım buzları koymuştum. buzlukta kıyma ve et olduğundan kokusu buza geçmiştir. satarken hiç sorun olmadı fakat pazarcı bir amca iki bardak su içtikten sonra "ben bu suya para vermem" dedi. ister istemez "neden" diye sorunca "bu su kokuyor" demişti. bende "tamam" diyerek günü sonlandırmıştım. eve giderken "acaba neden iki bardak içti" diye kendime soruyordum. hayır velev ki su kokuyor, çocuğun parasını versen ne olacak.
devamını gör...
orta 2 yaz tatili tornacıda çalıştım. tüm aileme kalsa çalışmak için çok küçüktüm ama ağlaya ağlaya kabul ettirdim en sonunda ve herhalde dünyanın en zevkli mesleğiydi.

bence bu karakteri yazarlarken benden esinlendiler
devamını gör...
dedemin cebinden sigaralarını çalıp tanesi 50 kuruşa geri satıyorum. o zaman için iyi para, bir 50 kuruşa cips alıyordum.
devamını gör...
ingilizce öğretmenliği yapmaktı.

üst komşumuzun oğluna ingilizce dersi vermeye başlamıştım.üstelik hiçte aklımda olmayan bir şeydi fakat saatlik ücret karşılığında gidip ona ders veriyordum.

biraz hiperaktif bir cocuktu ve dersleriyle arası pek güzel değildi.benimle çalıştığında notları yükselmişti ama anneannesi ile olan farklı konuda bir tartışma sonrası ders vermeyi bıraktım.


hayatımın en mantıklı hareketiydi.ilk ve orta öğretim seviyesine öğretmenlik herkesin harcı olabilecek bir meslek değil çünkü. şahsen ben küçük cocuklara ders verebilecek sabıra+ sürekli aynı seyleri anlatacak stabilliğe sahip değilim. çabuk üretebilen / hayal dünyası geniş/ yazabilen biri olduğum için, karşımdakinin seviyesinin bana denk olması gerekiyor ki verim alabilelim.bu yüzden akademik kariyer benim için daha + bir durumdu.grammar yerine freud/ jung / helene cixous / virginia woolf konuşmayı tercih ediyorum.
devamını gör...
tekstil fabrikasında kalite kontrol. 12 yaşında iş hayatına atıldım ilk olarak. çok iyi bilirim o zamanları.. 24 saate kalıyorduk kumaş rulolarının arasında uyuyakalıyordum. bazen o kadar çok yoruluyordum ki, fabrikadan eve bile gidemiyordum. saatlerce ayakta kalmayı ilk o zamanlar öğrenmiştim. tırnağım derimin içine girerdi ve çıkartırken de kanardı falan. hayat işte insanı bir şekilde büyütüyor, ona sıkıntılara katlanmayı öğretiyor. ama hayatımda yapıp pişmanlık duymadığım tek şey; 4 yıllık kamu yönetimi okumak olmuştur. okuduk bitirdik, çok şey öğrendik.
devamını gör...
evimizin önünde boncuk dizerek yaptığımız bileklikleri satmıştık. o bayırda pek para kazandığımı söyleyemeyeceğim ama ilk ilktir.
devamını gör...
benzer yorumlar olacağını düşünmeden, onları okumadan yazmak istiyorum. iç anadolu'da büyüdüm. bir çok erkek gibi ilkokul çağlarında aileye maddi katkıda bulunmak ve bir hevesle pazarlarda su satmayla başladım. bir kaç simit satma deneyimlerim de olmuştur. bunun yanında; mağazada, pastanede, eczanede ve inşaatta da çalıştım. bir çok şeyi kavradığımı, kendimi kısmen geliştirdiğimi düşünüyorum.
devamını gör...
babama bahçe işlerinde yardım ediyordum. yaprak toplamak olsun,ayrık otu temizlemek,bahçe sulamak vs. tabii genelde beleşe çalışıyordum * ama arada bir para kazandığım da oluyordu.
devamını gör...
bizim evin alt tarafında çayır gibi yeşillik bir alan var. nam-ı diğer çayır place.
burası genelde alkolik ve gogocuların mekanıdır.
biz de onlardan kalan hasılatları yani şişeleri toplar parasıyla meybuz şov yapardık.
hey gidi günler, ilk paramı da böyle kazanmışımdır herhalde.
devamını gör...
yaz tatilerinde ayakkabı boyayım da yolumu bulayım demiştim ilk gün sandığımı çaldılar.
devamını gör...
okul haricinde bulaşıkçılık yapıyordum. harçlığım çıkıyordu.
devamını gör...
bayramlar :)
devamını gör...
babama kahve yapmak. yapmak dediğim de paketi döküp üstüne su eklemek. iyi kazanıyordum
devamını gör...
pazarcılık.

ben ufaktan yetişeyim diye babam beni tezgahta bırakıp giderdi. ben de işte "gel gel, domates 50.000*" diye bağırırdım. pek çok teyze/amca "maşallah" diyerek domateslerini benden alırdı. gücüm yetmezdi kasayı kaldırıp tezgaha dökmeye de alışveriş yapanlardan rica ederdim.

sonra bir gün yan tezgahtaki çocuk beni dövdü, ben de pazarcılığı bıraktım. niye dövdü hala daha bilmem.
devamını gör...
bira şişesi toplayıp tekele, bira kutusu toplayıp hurdacıya satardık atari salonuna jeton parası çıkarmak için. hurdacı bir parça mıknatıs vermişti, kutuların altına tutun yapışıyorsa demir yapışmıyorsa alüminyumdur demişti. demir pek para etmezdi boşa hamallık olduğundan alüminyum toplardık. kabloyu soyup içindeki bakırı ayırırsan daha çok para ederdi. öylece verirsen kablo fiyatından alırdı. elimize geçeni götürüp sattık işte çocuk becerisiyle olduğu kadar.
alçıdan heykel yapan adamın yanına girmiştik. hazır kaplara alçı döküp, donmuş olanları ayırıyorduk. böyle şeylerle çıkardık işte jeton parasını. o street fighter'ı oynamanın bir bedeli vardı. jeton yanmasın diye hakkını verirdik oynamanın. ryu'yu aldım mı karşımda koca koca adamlar duramazdı. hey gidi hey.
devamını gör...
ben ortaokul son sınıftayken bir ara bizim evin oradaki kırtasiyeden renkli etiketler, çıkartmalar ve böyle ufak tefek göz alıcı şeyler alıp servisteki arkadaşlara (yaşı bir miktar küçük olanlara) üstüne kar koyup satıyordum :) kazandığım parayla kendime bir basketbol topu almıştım. ama sonra işe devam etmedim. çocukların ebeveynleriyle başımın belaya girmesinden korkmuştum. :d
devamını gör...
boncuklardan takı yapar satardım çiçek toplar buket haline getirir onları da satardım yolun kenarında manav tahtalarının üzerine diziyordum yaptığım şeyleri kazancımla da bakkala giderdim salatalık da satmışlığım var.
devamını gör...
karşıdaki okulda merkezi sınavlar oludu (üni sınavı gibi) musluktan doldurur doldurur su satardım herkese de aynı bardaktan içirirdim o zamanlar (yetmişlerin sonu) bu sorun edilmezdi. şimdi hayret ediyom nasıl doğal gelirdi su içenlere. bardağı 25 kuruştu diye hatırlıyom. ben dinazor olmuşum yaa. bi boyaynası bulup kadayıf olmuşmu malum kılları bi bakacam
devamını gör...
tuhafiyecilik

annemin tuhafiye dükkanı vardı. orada sattığım ilk şey beyaz makara olmuştu. 1 liraya kar beyaz makara. üstelik de annem bir komşudan bizim dükkana gelene kadar. müşteri "galiba bu senin kazandığın ilk para. annen gelince koş bakkaldan kendine güzel bir çikolata al, afiyetle ye. kimseye verme o parayı" demişti. öyle yaptım. hayatımın en lezzetli çikolatalarından biriydi.
devamını gör...
ilkokulda iken muhasebeci yanında idim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların küçüklüğünde para kazandıkları ilk işleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim