cüneyt arkın'ı, uzun süre hapiste kalmış çakır rolüyle izlediğimiz yıkılmayan adam, 1977 yapımı bir remzi jöntürk filmi. çakır'ın zengin kızı fatoş ile karşılaşması sonrası fatoş'un babası ile girdiği siyasi mücadeleler, fatoş'un zamanla çakır'ın yanında yer alması ve yıkılmayan adam'ın girdiği sayısız mücadele, filmi gişede oldukça büyük bir başarıya ulaştırmıştı.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "kroisos" tarafından 14.01.2021 05:48 tarihinde açılmıştır.
1.
cüneyt arkın'ın başrol de oynadığı 1977 yapımlı bir aksiyon filmidir. film olarak ölüm sahnesinde ayakta ölmesiyle meşhurdur.
devamını gör...
2.
filmin başrolü cüneyt arkın'ın "yıkılmayan adam'ım ben. aç kalırım, vurulurum, gerekirse ölürüm ama asla yıkılmam!" diyerek ayakta ölmesiyle meşhur 1977 yapımı yeşilçam filmi. filmdeki replikler inanılmazdır. bir mesaj verme kaygısı almış başını gider. ne oluyoruz, konu nasıl oralara geldi diye diye filmi bitirirsiniz. başrol, kafa yapısı olarak ulaşılmaz birisi olarak gözükür. her ne kadar üzücü ve ciddi bir hikayesi olsa da bazen yaptıkları ve söylediklerine gülmeden edemezsiniz. seyirciyi hizaya sokan filmin başında ve sonunda çalan edip akbayram'ın söylediği aldırma gönül şarkısıdır.
o meşhur repliklerin bir kısmının olduğu, fona müzik eklenmiş şekliyle bir kayıt:
buradan
o meşhur repliklerin bir kısmının olduğu, fona müzik eklenmiş şekliyle bir kayıt:
buradan
devamını gör...
3.
cüneyt arkın'ın efsane filmlerinden. filmin çekiminden 6 yıl sonra komünizm propagandası yapılıyor diye suçlanmış bir filmdir. ilginç replikleri ve benzetmeleri vardır.
cüneyt kapitalizmin çocukları için:
mutlu azınlığın şimdilik masum canavarları
patronu onu tehdit ederken:
ben denizler yutmuş bir filim sense cılız bir dere
şımarık gençlere kızıp:
tankla, topla falan beklerim; uçakla, ağır sanayi hamlenizle gelin.
patronun iyi niyetli cüneyt'e söyledikleri:
aferin, tahminimden daha zeki ve anlayışlıymışsın. davul bile dengi dengine... ama işin içine sevgi girince bu farklılık sıfıra indirgenir diyeceksiniz. yanılıyorsunuz. gençler çok şey bildiklerini sanır aslında hiç birşey bilmezsiniz. duygusallığı ilke edinmişsinizdir. hele sizin gibiler, diplomalılar, aydınlar... biz patronlar olmasak, hiçbiriniz bir işe yaramazsınız. de bakalım, devlet kapısında bir iş buldun, kaç para verirler adama, bu parayla ne hlat edersin. diyelim ki ben sana kancayı taktım. hangi kapıda barınabilirsin? hangi işi başarabilirsin?
ben kaba ama doğru konuşurum. öyle bir durumda tahsilin, gençliğin, yakışıklılığın kaç para eder, kaç para... para, para, para... napolyon böyle demiş. bir adamda para yoksa allami cihan olsa havadır hava... parayı bulmakta yeterli değil, onu işletmek, paraya para doğurtmaktır marifet... insan yakalığı fırsatı değerlendirmezse, ona ulaşmak için en yakınını bile çiğnemezse hiçbir zaman üne servete kavuşamaz. beni şimdi iyi dinle delikanlı. benim dünya görüşüm paraya dayalı bir işadamının dünya görüşüdür. iktisat adlı ilmin yapıcıları biziz. sen sanıyor musun ki devletleri bir takım devlet adamları yönetir. devlet bir sembol, o sembolü simgeleyen adamlar göstermeliktir. aslında söz sahibi benim, ben, ben... ben istediğim için o umum müdür oradadır, ben öyle istediğimden bilmem kim mebus bilmem kim bakan olmuştur. ben istedim mi birden altüst olur ekonomi dünyası, mort olur bütün iş hayatı. doğrusu şudur, değişme imkanı olmayan şeyi değiştirmek deliliktir. zengin zengindir, fakir fakirdir.
cüneyt kapitalizmin çocukları için:
mutlu azınlığın şimdilik masum canavarları
patronu onu tehdit ederken:
ben denizler yutmuş bir filim sense cılız bir dere
şımarık gençlere kızıp:
tankla, topla falan beklerim; uçakla, ağır sanayi hamlenizle gelin.
patronun iyi niyetli cüneyt'e söyledikleri:
aferin, tahminimden daha zeki ve anlayışlıymışsın. davul bile dengi dengine... ama işin içine sevgi girince bu farklılık sıfıra indirgenir diyeceksiniz. yanılıyorsunuz. gençler çok şey bildiklerini sanır aslında hiç birşey bilmezsiniz. duygusallığı ilke edinmişsinizdir. hele sizin gibiler, diplomalılar, aydınlar... biz patronlar olmasak, hiçbiriniz bir işe yaramazsınız. de bakalım, devlet kapısında bir iş buldun, kaç para verirler adama, bu parayla ne hlat edersin. diyelim ki ben sana kancayı taktım. hangi kapıda barınabilirsin? hangi işi başarabilirsin?
ben kaba ama doğru konuşurum. öyle bir durumda tahsilin, gençliğin, yakışıklılığın kaç para eder, kaç para... para, para, para... napolyon böyle demiş. bir adamda para yoksa allami cihan olsa havadır hava... parayı bulmakta yeterli değil, onu işletmek, paraya para doğurtmaktır marifet... insan yakalığı fırsatı değerlendirmezse, ona ulaşmak için en yakınını bile çiğnemezse hiçbir zaman üne servete kavuşamaz. beni şimdi iyi dinle delikanlı. benim dünya görüşüm paraya dayalı bir işadamının dünya görüşüdür. iktisat adlı ilmin yapıcıları biziz. sen sanıyor musun ki devletleri bir takım devlet adamları yönetir. devlet bir sembol, o sembolü simgeleyen adamlar göstermeliktir. aslında söz sahibi benim, ben, ben... ben istediğim için o umum müdür oradadır, ben öyle istediğimden bilmem kim mebus bilmem kim bakan olmuştur. ben istedim mi birden altüst olur ekonomi dünyası, mort olur bütün iş hayatı. doğrusu şudur, değişme imkanı olmayan şeyi değiştirmek deliliktir. zengin zengindir, fakir fakirdir.
devamını gör...