yılbaşında 4 gün sokağa çıkma kısıtlaması

bu bizim milletimizi durdurabilir mi acaba diye sormak isterim.
(bkz: gece 03:00’te 43 kişinin basılması)


sağlık bakanlığı toplum bilimleri kurulu üyesi prof. dr. mustafa necmi ilhan, koronavirüs salgınına karşı yılbaşında hareketliliği azaltmak için perşembe gününe denk gelen 31 aralık'tan itibaren hafta sonu ile birlikte 4 günlük sokağa çıkma kısıtlaması söz konusu olabileceğini söyledi.

buradan

bayramlarda ki gibi olacak yasaktır.

modern köleliğe ilk resmi geçiş ilanıdır, günün belli bir zaman diliminde dış dunyadan soyutlayıp geri kalan zamanda bir tek şahısın iki dudağı arasında olan (kural, kanun, emir, tanım, istek, arzu)r.
fakirler winrar32 gibi toplu taşıma araçlarına doluşturulup, orta sınıf insanların kıç kadar ofiste burun buruna çalışıp, üst sınıfın uzaktan çalışıp, işletmeler sadece %10 zarar etsin, kendisinin bile anlamlandıramadığı amaçsız gerekçesiz sebepsiz kuraldır.

aşı gelene kadar başka şekilde kontrol edilemeyeceğini anladılar. güzel haber, duyar kasmanın anlamı yok. bütün dünya kapandı

insanımız o kadar laftan anlamaz ki. paket servis var, kapalı alanlarda uzun süre kalmayın deniyor, onlar gidip avm'de yere oturup rezil gibi yemek yiyorlar. laftan anlamayanın hakkı kötektir sözüne çıktık yine.

muhalefet olamayacağım kısıtlamadır. zaten kısıtlamalar gecikti, gerekliydi böyle bir şey.
hem yılbaşı evde daha güzel.*

bilim kurulu üyesinin teklifini alınmış bir karar varmış gibi sunmak hatalı. söyleyeceklerim bu kadar.

(bkz: yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal)

kısıtlamalarla ilgili genel olarak görüşüm şu: bilinçli insanların yaşadığı bir toplumda böyle bir kısıtlamaya ihtiyaç yok. fakat gel gör ki doktorların, hemşirelerin isyan ettiği, ölümlerin gittikçe arttığı şu dönemde bilinçsiz insanların varlığı sebebiyle yapılmaktadır. maalesef ki otokontrol sistemi pek çok insanda yok. hastalığa inanmayan bile primatlar yaşıyor.

gelişmiş ülkelerde kısıtlamaların protesto edilmesinin sebebi de şudur, "biz hayvan değiliz, ne zaman ne yapacağımıza karışamazsınız" mesajı vermek. ama bu ülkede cehalet öylesine kol geziyor ki, bu duruma sessiz kalmak durumunda kalıyorum.

yılbaşı eskiden güzeldi,
evin farklı, dışarının farklı etkinlikleri , güzellikleri vardı.
yıllar içinde değişen ekonomik, demografik yapı ve insan kökenli etkenlerle birlikte yılbaşını dışarıda kutlama cazibesini yitirdi.
son yıllarda bu tercihte bulunan kitlenin büyük bir kısmının profili herkesçe malum.
bu sebeple ev daha cazip hale geldi ki bu da gerek ilişkilerdeki kopmalar, gerekse gerçekten artan maliyetler sebebiyle sekteye uğrar olmuştu.

uzun lafın kısası, bir çok değer gibi anlamı yitirtilen yeni yıl kutlaması da zaten eski esprisini kaybetmişti,
bu sebeple çoğu kimse için fark etmeyecek durumdur .

yılbaşı olması önemli değil, sorun mantıksız uygulamalarla sadece ve sadece baskı ve kontrol yetkilerini genişletme denemeleri olması. görüldüğü gibi çoğu halkımızın sorgulamadan kabul etmesi sonucu bu yetkiler daha da genişleyecek ve bunun sonunu göremeyenlerin hayal bile edemeyecekleri noktalara geleceğiz. burada üç dakika bu konuyu ciddi düşünmeye ve sorumluluğa davet ediyorum, vebal altındasınız.

taksim barlarında vs yerlerde alkol içmeyince 2021 yılına giremeyeceğini düşündüren insanları çok üzmüştür. 2020 yılında kalabilirler kendileri.

yasakların niteliğine baktığım zaman 2 hafta tam kapatma yapmak dururken böyle cambazlık yapmaları yasakların bazılarının ideolojik olduğunu düşündürüyor bana. gereksiz demiyorum ama saçma olanların da ideolojik olduğunu düşünüyorum.

olabilitesi yüksek olandır. zira bundan sonra ki hafta sonuna bağlanan her tatil sokağa çıkma yasağından nasibini alır

şimdiye kadar 2 kere falan yılbaşında yemeğe gitmişimdir. onda da 22:00 gibi evde oldum. tadı evde çıkar. oyunlar oynanır, misafirler gelir. geç vakte kadar muhabbet devam eder.

virüsün daha fazla yayılmaması için gerekli olan sokağa çıkma yasağı.

bir yıl başı eğlenmeyin, ne olucak ?

bir insanın canından önemli mi ?

iktidarın koronadan çok kendinden olmayan görüşü iyice köşeye sıkıştırma hamlelerinden biri.

iki gün önce alıp hayvan gibi içeceğim durum.

ben üretim yapan bir fabrikada beyaz yaka olarak çalışıyorum. arkadaşım ben çalışıyorum ya. sokağa çıkma yasağında da çalışıyorum, özel izin alıyor fabrika bizim için çalışabilir diye. benim için ve diğer üretim işçileri, beyaz yakalar için değişen hiçbir durum yok.
bu tiyatro kimin için oynanıyor, bize bulaşmıyor mu bu hastalık, hiç mi değerimiz yok arkadaş bizim. odada 4 kişi çalışıyoruz üstelik günde 9 saat.

biride açıklama yapıyor 4 saat aynı ortamda kalırsanız kesin bulaşır diye. reis üretim devam edecek diyor kapatamıyor, engelleyemiyor bizim çalışmamızı. en çok vergiyi verenler üretim yapanlar çünkü, biz üretip satacağız sattığımızın vergisini vereceğiz, bizden alan aldığının vergisini verecek. devlet kasasını boşaltanlar ceplerini dolduracak.

şu hastalık sebep olsada bir kaybolsanız artık ortalıktan.

tanımlarda hala "gerekli bence", "kimse sokağa çıkmasın", "eğlenmeyiverin bu seferde" falan diye yazıyorsunuz. siz bile farkımızda değilsiniz, devlet nasıl görsün.

yılbaşını kola, karışık kuruyemiş ile televizyon başında kutlayıp doksanları hatırlamak için fırsat.

marketlerde kırmızı don satışına acilen yasaklama getirilmelidir.

t5 alibeyköy-cibali-eminönü tramvayı açılışı ile çakışacak kısıtlamadır. sokağa çıkmanın yasak olduğu bir günde tramvay açılışı yapmak da neyse artık.