annelerin söylediği yalanlar
son kaşık bu.
devamını gör...
kalbim kırıldı
başlığı gördüğüm anda beynimde çalmaya başlayan şarkı.
devamını gör...
geceye bir şarkı sözü bırak
sen ki özgürlük kadar güzelsin, sevgi kadar özgür. o güzel başını uzat göklere, gül güneşlere gül..
devamını gör...
dünya'nın bilinen en yaşlı hayvanı
aslında biyolojik olarak turritopsis dohrnii denen denizanasıdır. bu hayvan "ölümsüz" olarak tanımlanır. ilginç bir şekilde hücre yenileme yeteneği var ve kendisini bir şeylerle ezmediğiniz ya da şuna buna bir şekilde yem olmadığı sürece ölmüyor.
fakat tabi yakalayıp "işte bu" diyebileceğimiz tek bir üyesi olmayıp geniş bir familya olduğundan, "en yaşlı" tabiri de tek ve en olanı tanımlamak zorunda olduğundan, ilk tanımda bahsi geçen istiridyedir denebilir rahatlıkla.
fakat tabi yakalayıp "işte bu" diyebileceğimiz tek bir üyesi olmayıp geniş bir familya olduğundan, "en yaşlı" tabiri de tek ve en olanı tanımlamak zorunda olduğundan, ilk tanımda bahsi geçen istiridyedir denebilir rahatlıkla.
devamını gör...
dost
sen bir şey demeden seni anlayan kişidir.
devamını gör...
kardeşler için ideal yaş aralığı
kardeşler arası yaş belirleme başlığı.
bu biraz aile içi tutumla da alakalı. yani siz çocuğa gerekli sorumluluğu verip çocuğun gelişimini doğru yönde kanalize etmediyseniz 10 yaşında bile olsa çocuk kardeşini benimseyemez ve duygusal yönden boşluğa düşer.
bana kalsa çok yaş farkı olsun istemezdim. özellikle ilerleyen yaşlarda birbirini anlama ve destek açısından kardeşten daha yakın kimseyi bulamıyor insan malum. belli kıskançlıklar ve anlaşmazlıklar her yaşta oluyor bence. hele ki kişiler kendilerini yetiştiremediyse ilerleyen yaşlarda bile bu olmaya devam ediyor zaten. aradaki yaş farkına rağmen. aile içi yaşadığım bir çok zorlukla bunları deneyimledim. hah çoğu pek başarılı ilişkiler değil. ve genelde en büyük problemlerim yaş farkım çok fazla olanlarla oluyor. tabi bende böyle diye herkesin ilişkisinde böyke olacak diye bir şey yok.
cevap veriyorum. 3,5 hahah.
bu biraz aile içi tutumla da alakalı. yani siz çocuğa gerekli sorumluluğu verip çocuğun gelişimini doğru yönde kanalize etmediyseniz 10 yaşında bile olsa çocuk kardeşini benimseyemez ve duygusal yönden boşluğa düşer.
bana kalsa çok yaş farkı olsun istemezdim. özellikle ilerleyen yaşlarda birbirini anlama ve destek açısından kardeşten daha yakın kimseyi bulamıyor insan malum. belli kıskançlıklar ve anlaşmazlıklar her yaşta oluyor bence. hele ki kişiler kendilerini yetiştiremediyse ilerleyen yaşlarda bile bu olmaya devam ediyor zaten. aradaki yaş farkına rağmen. aile içi yaşadığım bir çok zorlukla bunları deneyimledim. hah çoğu pek başarılı ilişkiler değil. ve genelde en büyük problemlerim yaş farkım çok fazla olanlarla oluyor. tabi bende böyle diye herkesin ilişkisinde böyke olacak diye bir şey yok.
cevap veriyorum. 3,5 hahah.
devamını gör...
para mutluluğu satın almaz
hangi mutluluğu pardon?
kimseye muhtaç olmayacak kadar paran illa ki olacak!
akif'in de dediği gibi:
kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası: dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
onuruyla yaşamak için, bir insan hayatını idame edebilmeli. başkasına değil* kendi alın terine güvenmeli...
kimseye muhtaç olmayacak kadar paran illa ki olacak!
akif'in de dediği gibi:
kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası: dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
onuruyla yaşamak için, bir insan hayatını idame edebilmeli. başkasına değil* kendi alın terine güvenmeli...
devamını gör...
sözlükteki erkeklerin kadın kadınların erkek zannedilmesi
koskocaman alice pagani'yi koymuşuz profile. ekstradan profil bilgilerinde kadin yazıyor. akıllının biri çıkmış o gün bana sen erkek misin? diye soruyor.
ya bu sözlükte bana whis kim? diye soran çıktı ya. adam beni, bana sordu. misal benim dün canım badem sütü kreması çekti alamadım ya. ben böyle toplu cinsiyet ayrımı yapamayan örgütün...
t: şakaysa komik, değilse daha da komik olan durum.
ya bu sözlükte bana whis kim? diye soran çıktı ya. adam beni, bana sordu. misal benim dün canım badem sütü kreması çekti alamadım ya. ben böyle toplu cinsiyet ayrımı yapamayan örgütün...
t: şakaysa komik, değilse daha da komik olan durum.
devamını gör...
yavru kedilerime isim buluyoruz kampanyası
fikret, gayret, saffet.
devamını gör...
türk dizi tarihinin en orijinal karakteri
tüm leyla ile mecnun karakterleri.
devamını gör...
sezen aksu
vakti zamanında; ulus'taki villasında, dönemin genç müzisyenleriyle beraber klanı andıran bir topluluk kuran, türk pop müziğinin büyük sanatçısı.
birçok müzisyene, el vererek kariyerlerinin ilk aşamasını oluşturmuş ve onları müzikal anlamda beslemeye, büyütmeye devam etmiştir. hala da bu misyonunu sürdürmektedir.
(bkz: levent yüksel)
(bkz: sertab erener)
(bkz: aşkın nur yengi)
(bkz: tuğba özerk)
(bkz: harun kolçak)
birçok müzisyene, el vererek kariyerlerinin ilk aşamasını oluşturmuş ve onları müzikal anlamda beslemeye, büyütmeye devam etmiştir. hala da bu misyonunu sürdürmektedir.
(bkz: levent yüksel)
(bkz: sertab erener)
(bkz: aşkın nur yengi)
(bkz: tuğba özerk)
(bkz: harun kolçak)
devamını gör...
128 milyar dolar nerede sorusuna akp'nin yanıtı
sözde; alkol, kumar, kadın da yok bunlarda... nerede yediniz o kadar parayı? kefenin de cebi yok.
cevap: "tüm dünya başkentlerine cami projesine harcadık." derler.*
cevap: "tüm dünya başkentlerine cami projesine harcadık." derler.*
devamını gör...
bir rüya için ağıt
kötü alışkanlıkların ve bağımlılığın insanı nasıl bir hale getirdiğini gözler önüne seren kaliteli bir film olmuş.
insanların şu dönemde yapmayacağı hiç bir şey olmadığını da malesef biliyoruz. insanlar birbiriyle kavga ediyor hatta öldürüyor.
filmde de elde etmek için her şeyden vazgeçtiklerini her türlü rezilliğe katlandıklarını görüyoruz.
emin değilim ama annesinin amfetamin türevi bir şey kullandığını tahmin ediyorum. tabi ki o da bağımlılık yaptığı için bir süre sonra ilaca karşı tolerans ve psikiyatrik sorunlar ortaya çıkarıyor.
seri giden bu film, alışkanlığa meyilli olan veya ona benzer ortamı olup ikilemde kalanlar için sonunun ne olabileceğini önceden gösterilecek bir türde olmuş.
naçizane tavsiye ederim, keyifli seyirler.
insanların şu dönemde yapmayacağı hiç bir şey olmadığını da malesef biliyoruz. insanlar birbiriyle kavga ediyor hatta öldürüyor.
filmde de elde etmek için her şeyden vazgeçtiklerini her türlü rezilliğe katlandıklarını görüyoruz.
emin değilim ama annesinin amfetamin türevi bir şey kullandığını tahmin ediyorum. tabi ki o da bağımlılık yaptığı için bir süre sonra ilaca karşı tolerans ve psikiyatrik sorunlar ortaya çıkarıyor.
seri giden bu film, alışkanlığa meyilli olan veya ona benzer ortamı olup ikilemde kalanlar için sonunun ne olabileceğini önceden gösterilecek bir türde olmuş.
naçizane tavsiye ederim, keyifli seyirler.
devamını gör...
bir şehir bir kütüphane
(bkz: admont abbey library)
avusturya'da bulunan admont abbey kütüphanesi dünyanın en büyük manastır kütüphanelerinden biri olma özelliğine sahiptir. admond manastırı da avusturya'da ayakta kalan en eski manastırlardan biri olup enns nehri üzerindeki admond kasabasında bulunur.
manastırın yapımına 1074 yılında benedik'ten gelen rahipler tarafından başlanmış, yaklaşık yetmiş yıl sonra 1776 yılında yapımı tamamlanabilmiştir.
kütüphane tarz olarak barok stilindedir. yapı olarak üç bölüm halindedir, genel mimari özellikleri şu şekildedir: 70 metre boyunda, 14 metre genişliğinde ve 11 metre yüksekliğindedir. toplamda 48 tane penceresi olan kütüphane çok fazla ışık aldığı için doğal bir aydınlatmaya sahiptir.

kütüphanenin tavanları bartolomeo altomonte tarafından fresklerle süslenerek yapılmıştır. burada yer alan heykeller ise barok heykeltıraş josef stammel tarafından tasarlanmıştır.

kütüphanenin arşivinde yüzbinlerce kitap mevcuttur, bunların arasında en eskisinin tarihi 8. yüzyıla dayanan 1.400 el yazması ve 530 kadar 15. yüzyıldan önce yazılmış nadir eser yer almaktadır.
kütüphaneyi diğerlerinden ayrı kılan bir diğer özellik de 19 yüz yıldan itibaren dünyanın sekizinci harikası olarak anılmasıdır.
bilgi ve görsel kaynağının bir kısmı: admont abbey
avusturya'da bulunan admont abbey kütüphanesi dünyanın en büyük manastır kütüphanelerinden biri olma özelliğine sahiptir. admond manastırı da avusturya'da ayakta kalan en eski manastırlardan biri olup enns nehri üzerindeki admond kasabasında bulunur.
manastırın yapımına 1074 yılında benedik'ten gelen rahipler tarafından başlanmış, yaklaşık yetmiş yıl sonra 1776 yılında yapımı tamamlanabilmiştir.
kütüphane tarz olarak barok stilindedir. yapı olarak üç bölüm halindedir, genel mimari özellikleri şu şekildedir: 70 metre boyunda, 14 metre genişliğinde ve 11 metre yüksekliğindedir. toplamda 48 tane penceresi olan kütüphane çok fazla ışık aldığı için doğal bir aydınlatmaya sahiptir.

kütüphanenin tavanları bartolomeo altomonte tarafından fresklerle süslenerek yapılmıştır. burada yer alan heykeller ise barok heykeltıraş josef stammel tarafından tasarlanmıştır.

kütüphanenin arşivinde yüzbinlerce kitap mevcuttur, bunların arasında en eskisinin tarihi 8. yüzyıla dayanan 1.400 el yazması ve 530 kadar 15. yüzyıldan önce yazılmış nadir eser yer almaktadır.
kütüphaneyi diğerlerinden ayrı kılan bir diğer özellik de 19 yüz yıldan itibaren dünyanın sekizinci harikası olarak anılmasıdır.
bilgi ve görsel kaynağının bir kısmı: admont abbey
devamını gör...
yazarlardan çaylaklara tavsiyeler
ne tavsiyesi ya belki onlar bana tavsiye vericek durumda. ben çaylak maylak anlamam.
devamını gör...
anomik afazi
isimlendirmenin bozulduğu afazi tipidir.
hastalar isimleri kullanamazlar. daha çok parietotemporal bölge tümörleri sonucunda görülür.
hastalar isimleri kullanamazlar. daha çok parietotemporal bölge tümörleri sonucunda görülür.
devamını gör...
dünyanın en samimiyetsiz cümlesi
(bkz: haberleşelim)
devamını gör...
the professional
sinema tarihinde, “profesyonel” adıyla birkaç film çekildi. bunların en ünlüsü, hiç kuşkusuz, aynı zamanda beyaz perdenin de unutulmaz filmleri arasında yerini alan, 1994 yapımı, jean reno ile natalie portman’ ın başrol oynadıkları “leon, the professional” dır.
70’ li ve 80’ li yıllarda ülkemizde de oldukça tanınan ve sevilen, ünlü fransız aktör jean paul belmondo’ da 1981 yılında: “le professionel / profesyonel” ismiyle, suç, dram, aksiyon türü bir film çevirmişti. film, patrick alexander’in 1976 tarihli ve ödüllü “death to a thin-skinned animal” adlı kitabından uyarlanmıştır. hem otoriteler ve hem de sinamemaseverler tarafından, jean paul belmondo’ nun filmdeki performansının düşük bulunması, filmin 3 milyon euro bütçesiyle 11.5 milyon euro’luk bir hasılat elde ettiği gerçeğini hep gölgede bırakmıştır. fransız sinemalarında bugüne dek en çok hasılat yapan 4’üncü film olan “le professionel” in teknik yönden dönemine göre zayıf kaldığı da hep iddia edilegelmiştir. başrollerinde jean-paul belmondo, jean desailly ve robert hossein’in yer aldığı filmin müzikleri de, dünyaca ünlü besteci ennio morricone’ ye aittir.
konusuna gelecek olursak, filmin başında kendimizi bir mahkeme salonunda bulmaktayız. jean-paul belmondo’ nun canlandırdığı, fransız gizli servis ajanı josselin beaumont, sanık sandalyesindedir ve hayali bir afrika ülkesi olan malagawi'nin devlet başkanına suikast girişimi suçlamasıyla sanık sandalyesine oturtulmuştur. sanık sandalyesindeki joss’ un son ana dek ülkesini satmaması da dikkatlerden kaçmamıştır.
halkı sefalet içerisinde yüzerken kendisi lüks içerisinde yaşayan diktatör albay njala’nın fransız çıkarlarına ters düştüğünü düşünen fransız istihbaratının dış operasyonlar dairesi, onu njala’yı öldürmesi için bölgeye yollamıştır. fakat hükümetin değişmesiyle iki ülke arasındaki politik durumda değişmiştir. yeni yönetim nükleer reaktörler için njala’nın ülkesindeki kaynakları kullanmaya karar verince, ajans joss gözden çıkarılmıştır. bağlı olduğu teşkilatın ajanları tarafından malagawi güçlerine ihbar edilmiş ve suikast girişimi ile suçlandıktan sonra ölüm cezasından kıl payı kurtularak bir çalışma kampına gönderilmiştir.
çalışma kampında zor bir süreç geçiren joss, adeta, imkansızı gerçkleştirerek, bir gün başka bir mahkumla birlikte kaçmayı başarmış ve ülkesi fransa'ya dönmüştür. bundan sonra da, fransa'ya ziyarete gelecek olan njala'yı öldürmek ve kendisini yüzüstü bırakan teşkilattaki görevlilerden intikamını almak için planlar yapmaya başlamıştır.
pek fazla işlenmemiş sıra dışı hikayesiyle, eski bir boksör olan belmondo’nun filmin tehlikeli sahnelerinde bile dublör kullanmayıp kendisinin rol almasıya, joss (bemondo)’nun zaman zaman araya sıkıştırdığı kaliteli esprileriyle ve tabii muhteşem müziğiyle akıllarımızda kalan “le professionel” filminin hak ettiği değeri elde edemediğini düşünmüşümdür, hep.
film, büyük beklentilere rağmen, vasatın ancak biraz üstüne çıkabilme başarısını gösterirken, film müzikleri dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olan italyan usta ennio morricone’ nin baş yapıtlarından biri olan ve bu film için yeniden düzenlenen eseri: “chi mai - le vent, le cri” ise, ismini, ölümsüz film müzikleri listesine, altın harflerle yazdırmıştır.
70’ li ve 80’ li yıllarda ülkemizde de oldukça tanınan ve sevilen, ünlü fransız aktör jean paul belmondo’ da 1981 yılında: “le professionel / profesyonel” ismiyle, suç, dram, aksiyon türü bir film çevirmişti. film, patrick alexander’in 1976 tarihli ve ödüllü “death to a thin-skinned animal” adlı kitabından uyarlanmıştır. hem otoriteler ve hem de sinamemaseverler tarafından, jean paul belmondo’ nun filmdeki performansının düşük bulunması, filmin 3 milyon euro bütçesiyle 11.5 milyon euro’luk bir hasılat elde ettiği gerçeğini hep gölgede bırakmıştır. fransız sinemalarında bugüne dek en çok hasılat yapan 4’üncü film olan “le professionel” in teknik yönden dönemine göre zayıf kaldığı da hep iddia edilegelmiştir. başrollerinde jean-paul belmondo, jean desailly ve robert hossein’in yer aldığı filmin müzikleri de, dünyaca ünlü besteci ennio morricone’ ye aittir.
konusuna gelecek olursak, filmin başında kendimizi bir mahkeme salonunda bulmaktayız. jean-paul belmondo’ nun canlandırdığı, fransız gizli servis ajanı josselin beaumont, sanık sandalyesindedir ve hayali bir afrika ülkesi olan malagawi'nin devlet başkanına suikast girişimi suçlamasıyla sanık sandalyesine oturtulmuştur. sanık sandalyesindeki joss’ un son ana dek ülkesini satmaması da dikkatlerden kaçmamıştır.
halkı sefalet içerisinde yüzerken kendisi lüks içerisinde yaşayan diktatör albay njala’nın fransız çıkarlarına ters düştüğünü düşünen fransız istihbaratının dış operasyonlar dairesi, onu njala’yı öldürmesi için bölgeye yollamıştır. fakat hükümetin değişmesiyle iki ülke arasındaki politik durumda değişmiştir. yeni yönetim nükleer reaktörler için njala’nın ülkesindeki kaynakları kullanmaya karar verince, ajans joss gözden çıkarılmıştır. bağlı olduğu teşkilatın ajanları tarafından malagawi güçlerine ihbar edilmiş ve suikast girişimi ile suçlandıktan sonra ölüm cezasından kıl payı kurtularak bir çalışma kampına gönderilmiştir.
çalışma kampında zor bir süreç geçiren joss, adeta, imkansızı gerçkleştirerek, bir gün başka bir mahkumla birlikte kaçmayı başarmış ve ülkesi fransa'ya dönmüştür. bundan sonra da, fransa'ya ziyarete gelecek olan njala'yı öldürmek ve kendisini yüzüstü bırakan teşkilattaki görevlilerden intikamını almak için planlar yapmaya başlamıştır.
pek fazla işlenmemiş sıra dışı hikayesiyle, eski bir boksör olan belmondo’nun filmin tehlikeli sahnelerinde bile dublör kullanmayıp kendisinin rol almasıya, joss (bemondo)’nun zaman zaman araya sıkıştırdığı kaliteli esprileriyle ve tabii muhteşem müziğiyle akıllarımızda kalan “le professionel” filminin hak ettiği değeri elde edemediğini düşünmüşümdür, hep.
film, büyük beklentilere rağmen, vasatın ancak biraz üstüne çıkabilme başarısını gösterirken, film müzikleri dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olan italyan usta ennio morricone’ nin baş yapıtlarından biri olan ve bu film için yeniden düzenlenen eseri: “chi mai - le vent, le cri” ise, ismini, ölümsüz film müzikleri listesine, altın harflerle yazdırmıştır.
devamını gör...

