otomatik cam kapılara açık diye kafa göz girmek, yine aynı kapıların önünde dakikalarca eller havada sensörü yakalamaya çalışmak ama kapının aslında açık olması. otomatik cam kapılarla geçinemiyoruz. yok olmuyor.
devamını gör...

10 lira verip bir ekmek alırım. bu kadar.
devamını gör...

yokluktur o, aşk olsa duramazdın.
devamını gör...

riskli, ucuz ve güzel besindir. 12-13 yaşlarımda zehirlenmiştim bir kere ama hiç önemli değil, hala yiyorum. atın ölümü arpadan olsun.*
devamını gör...

saha mitolojisinde orta dünyanın en büyük ruhlarından birisidir. şimdi orta dünya deyince aklınıza tolkien gelmiştir lakin anlaşılacağı üzere bu orta dünya başka orta dünya * saha mitolojisinde 3 mekan vardır. yukarı dünya yani gök dünya, orta dünya ve abahı adı verilen aşağı dünya. bizim orta dünyalı ruhumuz aan alahçın xotun esasen insanların yaşadığı orta dünyayı güzelleştirmek için oraya salınmış. yani bir nevi istari büyücüsü diyebilirsiniz. onun özelliklerini incelediğinizde radagast'ın biraz ona benzediğini görebilirsiniz. zira kendisi özellikle hayvanların ve doğanın dostudur. onlara bir zarar gelmemesi için özen gösterir ve insanların bu konuda hassas olmalarını temin etmeye çalışır. insanlar doğaya zarar verdiğinde anlatılanlara göre oturur ağlar. bildiğiniz içlenir. üzüntüsünü üzerinden attığında ise hiddetini göstermek için çayırlarda ve ovalarda kasırgalar oluşturur. ulu kayın ağaçlarının etrafında gezer. ormanları ve hayvanları korur. onlarla konuşur. radagast'tan farklı olarak onun çocukları vardır * ve bu çocukların ağaçların ve bitkilerin ruhu olduğuna inanılır. onlara ruhlarını bu çocuklar üfler. yuriy vasilyev'in aktardığına göre ereke ve cereke adında iki oğlu kırbadahın ve kırgıttar adında iki kızı vardır.
devamını gör...

hinduizm ve hint mitolojisinin çeşitli öğretilerinde yeryüzündeki birçok inanç, gelenek ve mitolojide bulunan üçlü ilah grubuna verilen addır. fakat trimurti sözcüğü "üç yüzlü ilah" anlamında gelmektedir ve burdan yola çıkarak üç ayrı fonksiyonu bulunan tek bir ilah söz konusudur diyebiliriz.

bu üçlü ilah grubu hindu geleneğinde brahma, vişnu ve şiva olarak belirtilir. tek bir ilah olarak bakıldığında ise; brahma olarak yaratır, vişnu olarak hükmeder ve şiva olarak da yok eder.

yani bir başka deyişle üç ayrı ilah yoktur bunu yerine tek bir birimin üç ayrı fonksiyonunu gösteren üç ilah söz konusudur. adı geçen üç ilah eril olsa bile, trimurtinin ve genel olarak tanrısal gücün dişil bir yönü de bulunmaktadır. bu dişil yön üç ilahın, ilahi eşleri olarak sunulan üç tanrıça ile vurgulanır, betimlenir. bunlar sırasıyla: sarasvati, lakşmi ve durga olarak isimlendirilir.

hint geleneğinde üçgen tarafından çevrili daire ise bazı sembollerde trimurtiyi simgeler. trimurti bazen üç yüze sahip insan figürleriyle de betimlenmiştir.

hindular, bu üç ilahi fonksiyonu göstermek amacıyla kimi zaman elin üç parmağını kullanırlar ve bu işaret trikala olarak adlandırılmaktadır. bu üç parmak işareti proto-türkler'den kalma çok çok eski bir yazıt olan tamgalı say yazıtında da görülmektedir. bazıları tarafından bu üçlü ilah grubunun sembolik anlamlarından birinin sirius sistemi’ndeki üç yıldızla ilgili olduğunu düşünülmektedir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

batıyı örnek alalım derken meksika'yı örnek alacağımızı hiç düşünmezdim.
devamını gör...

bir bıyık çeşididir. siyasi bir görüşü vardır sanırım. ayrıca bizim ülkede bıyıklara göre siyasi görüşünü bilmek muazzam olay ya. çok komik .
devamını gör...

karmanın benim nazarımda tek amacı takipçilerimi görebilmek, hepsine tek tek teşekkür etmek istiyorum. az kaldı zaten. ama bu şekilde karma toplanabileceğine de inanmıyorum.

sonuca ulaşamayacak olan başlıktır.
devamını gör...

kelimeleri ruhundan ney üfler gibi kağıda aktaran anarşist yazar. ursula, edebiyat diyarında kendine taklit edilemez, görkemli bir şato inşa etmiştir. hikayelerinde her şey fantastiktir ve aynı zamanda fantastik olamayacak kadar okura yakındır.
devamını gör...

bir nazlı eray kitabıdır.

nazlı eray’a ankaralıdır. kitaplarında en çok ankara vardır ve ben nazlı eray kitaplarını okumaya ankara’da başladım. yazdığı öykülerin geçtiği sokakları bulup dükkanlara girip parklarda dolaşmak nazlı eray’ın ne kadar büyük bir yazar olduğunu daha iyi anlamamı sağlamıştı o zamanlar. hala daha düşüncem değişmedi.

bu nazlı eray’ı çok sevmemin bir nedeni, diğer nedeni ise tadında, ayarında ve müthiş fantastik öyküler yazması. ama bu topraklara ait fantastik öyküler; bildiğimiz gördüğümüz mekanlarda tanıdığımız insaların başından geçen alışılmadık öyküler.

kız öpme kuyruğu da bu kitaplardan biri. iki bölümden oluşan bir öykü kitabı. bu kitabı okurken beklemenin ve bu işin üstadı olamanın sonunda başına güzel ya da kötü şeyler gelen bir kadınla tanışacaksınız mesela. benim en sevdiğim öyküde ise ömür uzatma kahvesinde oturup ömürlerini yirmi yıl uzatan insanların öyküsü bekliyor sizi. hem de sadece konuşarak yapıyorlar bunu.

nazlı eray okumak tanıdığınız bir yolda yürürken bir ağacın dibine uzanıp mutlu mesut düşlere dalmak gibi bir şey. bence siz de bir önce kız öpme kuyruğundaki yerinizi alın.
devamını gör...

takribi 1 ay sonra görecek olduğumuz fiyatlardır.
alkollü ürünler arasında ne hikmetse zamdan en çok nasiplenen son yıllarda hep şarap oldu.
şarap mı altın kuru mu belli değil mübarek.

kavaklıdere'de en ucuz şarap, angora'nın 187 ml cep şarabıdır, onun bile fiyatı 38.65 tl.
varın gerisini siz düşünün.

diğerlerinin 2022 yılında geçerli olacak zamlı halini aşağıya bırakıyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

15 temmuz demokrasi ve milli birlik roketi.*
devamını gör...

sadece mühendislerin değil diyetisyenlerinde başının belasıdır. üstelik derslerine gıda mühendisi hocaları giriyorsa katmerli beladır.
devamını gör...

küçükken otobüsle ankara'dan malatya'ya seyahat ederdik. tahmini 5,6 yaşlarında falanım. annem de beni, rahat uyuyayım diye otobüste boş koltuk olursa oraya yatırırdı.

otobüs x yerinde mola verince annem de tuvalete gitmiş. ben de o sırada arka koltukta uyuyorum tabi. o an ne olduysa uyandım ve annemi göremeyince korkup bende otobüsten indim. etrafa bakınıyorum, annemi bulmaya çalışıyorum ama yok. en sonunda ağlamaya başladım. başka otobüsün şoförü beni farketti. "gel annen burada" deyince ağlamayı bıraktım ve adamın elini tutup otobüse bindim. şoför de otobüse bindi ve otobüs hareket etti. adama diyorum ki "hani nerde annem" ? .
" arkada ya çocuğum" diyor . bakıyorum ama otobüsün içi de karanlık zar zor görüyorum milleti "ama annem yok ki burda" diyorum.

hareket eden otobus birden aniden duruyor. meğersem beni bulup otobüse bindiren şoför başka bir yolcunun çocuğuyla beni karıştırmış. hemen otobüsten indiriyor beni anons geçiyorlar. "kız çocuğu bulduk kayıp kiminse gelsin alsın " diye. *

annem de o sira tuvaletten çıkıp bindiğimiz otobüste beni bulamayınca paniklemiş. anons sayesinde buluyoruz annemle birbirimizi. tabi o sevinçten ağlıyor ben de kızacak korkusundan. yol boyunca dibinden ayırmıyor beni.

kızılay' da en az 7 kere kaybolan ve her seferinde "bir daha bu çocuğu kaybederseniz sosyal hizmetlerden alırsınız" diyen polisleri ikna etmeye çalışan babam geliyor aklıma *
çok kaybolan bir çocuktum, bu zamana kadar yaşamış olmam bile büyük bir şans.
devamını gör...

18 yaşında bir genç olarak içinde bulunduğum insan grubu. evet hiç içmedim. hayır denemedim. yok elektronik sigara da içmiyorum. zararlı efendim hem keseye hem vücuda.
devamını gör...

tam bir cinnet hali. bunu dillendiren, dikkat çekmek için bile olsa konuşan kişilere dikkat edilmeli kesinlikle. bunun iyi bir yönü yok, havalı bir duygu değil. bazı gençler bunu bir oyun zannediyor ama "o an" a kadar bilemezsiniz nasıl bir duygu olduğunu.

askere gitmeden önce ve askerde olmak üzere 2 girişimim oldu, girişime girişim desem daha doğru olur galiba. 16-17 yaşlarındayken hakikaten hiç iyi değildim hiç. ergenlik bir taraftan, babam bir taraftan bana geldiler çok fena. bu yüzden bu düşünce aklıma geldiği an rahatlıyordum mesela. o zamanlarda girdi zaten ilk defa aklıma. annemin kullandığı uyku hapları vardı. küçük bir şişede 30-40 tane pembe hap. ne zaman dolaba gitsem elimi atasım geldi. ama o zamanlarda bunu yapacak toto yok bende. aklımın bir köşesinde hep dururken askere gittim.

asıl girişimim de burda oldu. zaten kafa olarak pek iyi değilken askerdeki ortamda iyice depresif biri oldum çıktım. arkadaşlarım vardı ama çarşıya falan hep yalnız çıktım hep. askerlik yaptığım yerin 10-15 metre ilerisinde ağaçlık bir alanda 2 saat öylece oturup dönerdim. bir iki defa yalnız çıkmadım sadece. görev yerimdeki yüzbaşı, sivil memurlar ve diğer askerlerin yanında hiçbir zaman "onlardan" olamadım. kavga ettim, yüzüm kan içindeyken güldüler tam karşımda bana. birileri küfür etti, gecenin bir yarısı "sen hiçsin" dendi. böyle böyle birikti hepsi. bu düşünce o günlerde alevlendi işte. gittikçe artınca psikoloji okuyan birine anlattım. biraz rahatladım ama daha sonra benim durumumu komutanlara anlattığını öğrendim. bu yüzden gata'ya psikolojik muayeneye gittim. konuşamadım ama. döndüm geldim. göz hapsindeyim yalnız, farkındayım...bir gün dolapları karıştırdım. xanax buldum 20 tane. kafam attı. diğer dolaplara baktım tek tek gündüz vakti. yaklaşık 100 tane hap aldım yanıma. geceyi bekledim. içtima oldu görev yerime gittim. yanımda haplar ve su var. uykumun gelmesini bekledim...saat gece 2 civarı uykum iyice gelince önce hapları çıkardım tek tek. suyu açtım. karar verildi, mutluluk hakim bünyeye. elime aldım önce xanaxları. öylece baktım birkaç sn...yapamadım çünkü annem geliyor aklıma. bunu o gün yapmamamın tek nedeni annem tek nedeni. hapları büyük çöp var ona attım koğuşa gittim. gözlerim dolu ama.

burda bitmiyor. aradan geçen birkaç gün sonra sivil memurun odasında uyudum. gece vakti sesler var katta. diğer sivil memurun odasının kilidini kırıyorlar benim adımı seslenip. çıksam kızacaklar. ama orda olmadığımı anlayınca benim olduğum odaya geldiler. kilidi kırmalarından önce ben açtım kapıyı. biraz ayar yedim ama bu düşüncemin birçok kişiyi korkuttuğunu öğrenmiş oldum.

askerlik bu yüzden benden çok şey alıp götürdü. insanlıktan çıkarıldım bazen. bu düşüncem sanki suçmuş gibi daha sonra görev yerim değiştirildi. hülasa bu düşünce aklınızdan çıkmıyorsa ailenizi düşünün. yapmayın.
devamını gör...

siyaset yaparken kafayı değil kalbi hedef almaktır. düşünmeyen toplumlarda işe yarar.
devamını gör...

bu parantezleri, allah kendisi mi koyuyor? merak ettiğim ayet.
devamını gör...

kazağına,hırkana veya tişörtüne takarsın tokayı ve bir an unutur kaybetmiş gibi hissedersin.ağıza almak daha doğru seçim.
yoksa ara dur tokayı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim