all i need
yakın bir zamana ait sandığım ama üzerinden 6-7 yıl geçmiş olduğunu öğrendiğim brianna şarkısıdır. başlık direkt bu şarkıyı hatırlattı bana.
devamını gör...
silverdin
içi kaynar yağ dolu tencerenin kapağını kulpundan tutmak yerine yanından tuttum.
'elim yanıyor olamaz' dedim, ısrarcı davrandım, 'yok artık' dedim 'olamaz böyle bir şey' dedim, bir buçuk iki saniye içinde üç ayrı parmağım su toplayacak kadar yandı.
elim dondurulmuş bezelyenin içinde gidildi mecbur nöbetçi eczaneye. nöbetçi hanıma 'elimi söndürebilir misin' dedim ? 'silverdin' dedi. ve '13 tl' dedi. bu kadar. başka hiç bir açıklama yapmadı bile. 'hametan diye bir krem vardı onu da mı alsam' dedim? eczacının bana bir bakışı var. sanki kolunu istedim. al bunu git bakışı yaptı. konuşmadı bile. tabi silverdin mucizesinden haberimiz yoktu, bileydim etmezdim bu ayıbı.
lan bunu kim bulduysa umarım en iyi kadınlarla-erkeklerle o sevişiyordur, en iyi yemekleri o yiyordur, en iyi içkileri içip iç huzura kavuşmuştur. bildiğin iyileştirdi adam/kadın iyileştirdi beni.* yaklaşık bir buçuk saatte elimi yarım yamalak kullanabilir hale geldim. minik bir sızı, kaynar kapağı tutmamamı hatırlatacak bir sızı.
mucize bir krem. elim kolum yanmasa bile kullanacağım artık, kesin başka bir şeylere de iyi geliyordur bu. silverdin sürünüp cehenneme girsen zebani döversin öyle etkili.
'elim yanıyor olamaz' dedim, ısrarcı davrandım, 'yok artık' dedim 'olamaz böyle bir şey' dedim, bir buçuk iki saniye içinde üç ayrı parmağım su toplayacak kadar yandı.
elim dondurulmuş bezelyenin içinde gidildi mecbur nöbetçi eczaneye. nöbetçi hanıma 'elimi söndürebilir misin' dedim ? 'silverdin' dedi. ve '13 tl' dedi. bu kadar. başka hiç bir açıklama yapmadı bile. 'hametan diye bir krem vardı onu da mı alsam' dedim? eczacının bana bir bakışı var. sanki kolunu istedim. al bunu git bakışı yaptı. konuşmadı bile. tabi silverdin mucizesinden haberimiz yoktu, bileydim etmezdim bu ayıbı.
lan bunu kim bulduysa umarım en iyi kadınlarla-erkeklerle o sevişiyordur, en iyi yemekleri o yiyordur, en iyi içkileri içip iç huzura kavuşmuştur. bildiğin iyileştirdi adam/kadın iyileştirdi beni.* yaklaşık bir buçuk saatte elimi yarım yamalak kullanabilir hale geldim. minik bir sızı, kaynar kapağı tutmamamı hatırlatacak bir sızı.
mucize bir krem. elim kolum yanmasa bile kullanacağım artık, kesin başka bir şeylere de iyi geliyordur bu. silverdin sürünüp cehenneme girsen zebani döversin öyle etkili.
devamını gör...
kemalettin tuğcu
okula gitmeyip okuma yazmayı kendi öğrenen ve 304' ü roman olan 312 kitabı bulunan yazardır. 13 yaşında şiir ve öykü yazmaya başlayan yazar eserlerinde özellikle acıklı ve melodramatik olay örgüleri kullanmıştır. üvey baba, küçük besleme, mercan kolye, babamın günahı kitapları en çok bilinen ve aynı zamanda beyaz perdeye uyarlanan eserleridir.
devamını gör...
un helvası
güzel yapılmamış bir un helvası yerken, “recep ivedik”in un helvası yerken verdiği tepki aklıma gelir.
devamını gör...
zihinde yer etmiş anonslar
"kıymetli vatandaşlarımız;
salgınla mücadelede maske, temizlik ve mesafe kurallarına uyma konusunda çok dikkatli olmalıyız.
sonbahara girdik, kış yaklaşıyor. özellikle tüm kapalı yerlerde ve yoğunluğun arttığı alanlarda fiziki mesafe kuralı noktasında daha dikkatli olmalıyız. salgında hepimiz birbirimize karşı sorumluyuz. inşallah birlikte başaracağız.”
salgınla mücadelede maske, temizlik ve mesafe kurallarına uyma konusunda çok dikkatli olmalıyız.
sonbahara girdik, kış yaklaşıyor. özellikle tüm kapalı yerlerde ve yoğunluğun arttığı alanlarda fiziki mesafe kuralı noktasında daha dikkatli olmalıyız. salgında hepimiz birbirimize karşı sorumluyuz. inşallah birlikte başaracağız.”
devamını gör...
hipomagnezemi
bir hastalık.
magnezyum yetersizliğinden kaynaklanmakta.
yol açtığı bazı durumlar ise ; halsizlik, uyuşma, kas güçsüzlğü, uykuya eğilim, bilinç bulanıklığı, depresyon, psikoz, hareket bozuklukları
magnezyum yetersizliğinden kaynaklanmakta.
yol açtığı bazı durumlar ise ; halsizlik, uyuşma, kas güçsüzlğü, uykuya eğilim, bilinç bulanıklığı, depresyon, psikoz, hareket bozuklukları
devamını gör...
abi daha erken değil mi
son günlerde açılmış en doğru başlık. (bkz: yine seks hikayesi mi yazıyorsun feridun abi) ile birlikte rahatça kullanabileceğimiz yeni bir argüman oldu. *
devamını gör...
intiharın eşiğinde olmak
son derece zor bir durum.
hele ki anneniz babanız sağ ve sizi seviyorsa;
intihar ettiğiniz için sonsuza dek cehennemde yanacağınıza inanıyorlarsa,
"derdine deva olamadık!" diye kendilerini suçlayacaklarsa,
siz ölüp dünyevi her şeyden sıyrılmışken onlar belki üzüntüden yatalak hale gelecekse,
yaşayacak günleri belki sevecek torunları olacakken acıdan oracıkta ölebileceklerse...
konu ölmeyi istemek değil yaşamayı istememektir ya da istese bile mecali olmamaktır. bu hal yaşamın dibidir.
kendinden çoktan geçmişsindir; ama belki bir çocuğun, bir annen, baban, kardeşin vardır, bir eşin...
belki de kimsen yoktur. ama bir şey vardır belki inandığın, savunduğun, yürümeyi düşlediğin bir yol...
hiç de doğal bir durum değil zaten intiharın eşiğinde olmak, bilim var kardeşim!
her canlı hayatta kalmaya çalışmak için programlanmıştır, hayatta kalmak ve soyunu devam ettirmek.
eee? benim programıma ne oldu? ben neden istemiyorum yaşayıp çocuk yapmayı?
insanlar yüzünden!
neyse, 6-7 yıldır aklımda olsa da kıymadım canıma. güzel günlerin geleceğine ve kötü günlerin unutulacağına inandım.
ama hiç google'a "çok acı çeken kişinin intihar etmesi de mi günahtır?" yazıp, delice olmayan, yobaz ve cahil olmayan bir fetva arayacak kadar yaklaşmamıştım kendimi öldürmeye.
allah'tan kediciğim var! yıllardır en yakınım, canımın yarısı, kızım, mavim... bugün de direneceğim.
kendinizi öldürmemeye çalışın, bir gün yolunuz mutluluğa çıkabilir. bunun ihtimali bile direnmeye değer!
hele ki anneniz babanız sağ ve sizi seviyorsa;
intihar ettiğiniz için sonsuza dek cehennemde yanacağınıza inanıyorlarsa,
"derdine deva olamadık!" diye kendilerini suçlayacaklarsa,
siz ölüp dünyevi her şeyden sıyrılmışken onlar belki üzüntüden yatalak hale gelecekse,
yaşayacak günleri belki sevecek torunları olacakken acıdan oracıkta ölebileceklerse...
konu ölmeyi istemek değil yaşamayı istememektir ya da istese bile mecali olmamaktır. bu hal yaşamın dibidir.
kendinden çoktan geçmişsindir; ama belki bir çocuğun, bir annen, baban, kardeşin vardır, bir eşin...
belki de kimsen yoktur. ama bir şey vardır belki inandığın, savunduğun, yürümeyi düşlediğin bir yol...
hiç de doğal bir durum değil zaten intiharın eşiğinde olmak, bilim var kardeşim!
her canlı hayatta kalmaya çalışmak için programlanmıştır, hayatta kalmak ve soyunu devam ettirmek.
eee? benim programıma ne oldu? ben neden istemiyorum yaşayıp çocuk yapmayı?
insanlar yüzünden!
neyse, 6-7 yıldır aklımda olsa da kıymadım canıma. güzel günlerin geleceğine ve kötü günlerin unutulacağına inandım.
ama hiç google'a "çok acı çeken kişinin intihar etmesi de mi günahtır?" yazıp, delice olmayan, yobaz ve cahil olmayan bir fetva arayacak kadar yaklaşmamıştım kendimi öldürmeye.
allah'tan kediciğim var! yıllardır en yakınım, canımın yarısı, kızım, mavim... bugün de direneceğim.
kendinizi öldürmemeye çalışın, bir gün yolunuz mutluluğa çıkabilir. bunun ihtimali bile direnmeye değer!
devamını gör...
bugün kendin için ne yaptın sorusu
—en sevdiğim şey olan sahilde yürüyüş
—yeni bir kitaba başlamak
—uzun bi aradan sonra tekrardan evde egzersiz yapmak*.
—yeni bir kitaba başlamak
—uzun bi aradan sonra tekrardan evde egzersiz yapmak*.
devamını gör...
yazarların en sevdiği söz
şerefle bitirilmesi gereken en önemli görev hayattır.
devamını gör...
hüseyin rahmi gürpınar
gözlem gücüne ve mizahına hayran kaldığım bir yazardır. kuyruklu yıldız altında bir izdivaç romanını komedi oyunu izler gibi okumuştum. konuşmalar canlı,akıcı ve doğal. böyle olunca haliyle o sahneleri okurken sesleri duyuyor gibi oluyorsunuz.
çok uzun zaman önce okumama rağmen şu sahne silinmiyor aklımdan. mahallede kadınların pencerelerden seslenerek birbirleriyle konuşmaları, öyle mi olmuş böyle mi, dünyaya bir kuyruklu yıldız çarpacakmış, ne olacak şeklinde günlük bir telaş içindeki halleri... o mahalledeki bir çocuğun konuşmalara tanıklığını aratmayacak gerçeklikteki son derece başarılı bir betimleme örneğidir.
çok uzun zaman önce okumama rağmen şu sahne silinmiyor aklımdan. mahallede kadınların pencerelerden seslenerek birbirleriyle konuşmaları, öyle mi olmuş böyle mi, dünyaya bir kuyruklu yıldız çarpacakmış, ne olacak şeklinde günlük bir telaş içindeki halleri... o mahalledeki bir çocuğun konuşmalara tanıklığını aratmayacak gerçeklikteki son derece başarılı bir betimleme örneğidir.
devamını gör...
yedi uyuyanlar
her duyduğumda cem karaca'nın sesinden kefeşletayyuş ille de kıtmir rap rap sözleri geliyor aklıma.
çocukken filmlerini izlediğimde kıtmir sayesinde köpeklere olan sevgim bir kat daha artmıştı.
çocukken filmlerini izlediğimde kıtmir sayesinde köpeklere olan sevgim bir kat daha artmıştı.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
the godfather'ın sadece ilk filmini izlememe rağmen godfather rozeti aldım. çok şekil duruyordu ne yapayım? ilk film güzeldi bu arada.
devamını gör...
hasui kawase
1883-1957 yılları arasında yaşamış japon ressam. geleneksel japon sanatının batı sanatından etkilenerek realist tekniklerle yorumlandığı ''shin-hanga'' (yeni baskı) sanat akımının en önemli temsilcilerinden.
manzara ressamı kendisi. kartpostal gibi, huzur veren japonya'nın farklı farklı manzaralarını resmetmiş. insanın eserlere baktıkça bakası geliyor.
bir kaç eserini iliştireyim:
view of an azalea garden and mt fuji (1935)
snow in mukojima (1931)
spring moon at ninomiya (1932)
eserlerini incelemek için kaynak
manzara ressamı kendisi. kartpostal gibi, huzur veren japonya'nın farklı farklı manzaralarını resmetmiş. insanın eserlere baktıkça bakası geliyor.
bir kaç eserini iliştireyim:



eserlerini incelemek için kaynak
devamını gör...
dünya'nın merkezine kadar tünel kazmak
ilginç ve ütopik bir olay.
tabii ki dünya'nın çekirdeğine doğru bir kazı yapabilmemiz, günümüz teknolojisi için pek mümkün değil. ancak bunu yapabilseydik ne olurdu sorusunu düşünmek için teknolojiye gerek yok. beynimiz bunun için yeterli malzeme.
diyelim ki dünya'nın çekirdeğine doğru yüzeyden bir delik açmaya başladık. bu delik içinden geçebileceğimiz kadar geniş olsun. hatta bulunduğumuz noktanın tam karşısından tekrar yerin yüzeyine çıkabileceğimiz bir tünel olsun bu. bu bir düşünce deneyi olduğundan, bunu yapmamızı imkânsız kılacak şeyleri gözardı edebiliriz. yani tünel üzerimize çökmeyecek, aletlerimiz böyle bir tünel kazacak kapasiteye sahip olacak, çekirdeğe indiğimizde erimeyeceğiz, basınçtan ölmeyeceğiz vesaire...
kendimizi bıraktığımız tünelin içerisinde ilerlerken merkeze doğru serbest düşmeyle gittiğimiz için ivme kazanırız çünkü üzerimizde yerin çekim etkisi var. tabii bununla birlikte hızımız da gittikçe artar. ancak bunun bir sınırı vardır çünkü iki ucu açık tünelimiz havayla dolu ve ortamda sürtünme kuvveti var. dolayısıyla limit hıza ulaştığımızda daha fazla hızlanmamıza olanak yok.
merkeze doğru indikçe bir süreliğine ivmemiz artar fakat belirli bir noktadan sonra yerin kütle çekim kuvveti gittikçe zayıflamaya başlar. bunun nedeni, çekirdeğe doğru indikçe, dünya'nın kütlesinin çok büyük bir kısmını artık geride, yani üzerinizde bırakmış olmanızdır. işler tersine dönmüş gibi düşünebilirsiniz; daha önce siz dünyanın üzerinde duruyordunuz, artık merkeze geldiğinizde o sizin üzerinizde duruyor olanca kütlesiyle. dünya küresel yapıya sahip olduğundan ve üzerinizde bıraktığınız kütle her yönde hemen hemen eşit dağıldığından, merkezde hissedeceğiniz kütle çekimi artık sıfır olur.
burada hemen zınk diye duracağınızı ve merkeze hapsolacağınızı zannedebilirsiniz. fakat öyle olmaz. hareketli bir cisimdiniz ve sahip olduğunuz hızdan dolayı belirli bir momentumunuz vardı. bu sizin merkezde durmanızı engeller ve tünelin, yüzeyin diğer tarafından çıkabileceğiniz yönüne doğru harekete devam edersiniz.
bu hareket yüzeye kadar sürmez çünkü ilerledikçe yine dünya altınızda kalmaya başlayacak ve çekim kuvveti ile sizi yeniden merkezine doğru çekmeye başlayacak. artık momentumunuz nedeniyle bir süre merkezin bir bu tarafına bir diğer tarafına doğru salınıp duracaksınız. fakat bu sonsuza dek sürmeyecek. hava yeniden oyuna girecek ve zamanla size ivme kaybettirecek. finalde ise merkezde, havada yüzer halde asılı kalacaksınız.
işte dünyanın merkezine bir tünel kazabilseydik ve kendimizi içerisine bırakabilseydik, başımıza gelecekler kabaca bu şekilde olurdu.
tabii ki dünya'nın çekirdeğine doğru bir kazı yapabilmemiz, günümüz teknolojisi için pek mümkün değil. ancak bunu yapabilseydik ne olurdu sorusunu düşünmek için teknolojiye gerek yok. beynimiz bunun için yeterli malzeme.
diyelim ki dünya'nın çekirdeğine doğru yüzeyden bir delik açmaya başladık. bu delik içinden geçebileceğimiz kadar geniş olsun. hatta bulunduğumuz noktanın tam karşısından tekrar yerin yüzeyine çıkabileceğimiz bir tünel olsun bu. bu bir düşünce deneyi olduğundan, bunu yapmamızı imkânsız kılacak şeyleri gözardı edebiliriz. yani tünel üzerimize çökmeyecek, aletlerimiz böyle bir tünel kazacak kapasiteye sahip olacak, çekirdeğe indiğimizde erimeyeceğiz, basınçtan ölmeyeceğiz vesaire...
kendimizi bıraktığımız tünelin içerisinde ilerlerken merkeze doğru serbest düşmeyle gittiğimiz için ivme kazanırız çünkü üzerimizde yerin çekim etkisi var. tabii bununla birlikte hızımız da gittikçe artar. ancak bunun bir sınırı vardır çünkü iki ucu açık tünelimiz havayla dolu ve ortamda sürtünme kuvveti var. dolayısıyla limit hıza ulaştığımızda daha fazla hızlanmamıza olanak yok.
merkeze doğru indikçe bir süreliğine ivmemiz artar fakat belirli bir noktadan sonra yerin kütle çekim kuvveti gittikçe zayıflamaya başlar. bunun nedeni, çekirdeğe doğru indikçe, dünya'nın kütlesinin çok büyük bir kısmını artık geride, yani üzerinizde bırakmış olmanızdır. işler tersine dönmüş gibi düşünebilirsiniz; daha önce siz dünyanın üzerinde duruyordunuz, artık merkeze geldiğinizde o sizin üzerinizde duruyor olanca kütlesiyle. dünya küresel yapıya sahip olduğundan ve üzerinizde bıraktığınız kütle her yönde hemen hemen eşit dağıldığından, merkezde hissedeceğiniz kütle çekimi artık sıfır olur.
burada hemen zınk diye duracağınızı ve merkeze hapsolacağınızı zannedebilirsiniz. fakat öyle olmaz. hareketli bir cisimdiniz ve sahip olduğunuz hızdan dolayı belirli bir momentumunuz vardı. bu sizin merkezde durmanızı engeller ve tünelin, yüzeyin diğer tarafından çıkabileceğiniz yönüne doğru harekete devam edersiniz.
bu hareket yüzeye kadar sürmez çünkü ilerledikçe yine dünya altınızda kalmaya başlayacak ve çekim kuvveti ile sizi yeniden merkezine doğru çekmeye başlayacak. artık momentumunuz nedeniyle bir süre merkezin bir bu tarafına bir diğer tarafına doğru salınıp duracaksınız. fakat bu sonsuza dek sürmeyecek. hava yeniden oyuna girecek ve zamanla size ivme kaybettirecek. finalde ise merkezde, havada yüzer halde asılı kalacaksınız.
işte dünyanın merkezine bir tünel kazabilseydik ve kendimizi içerisine bırakabilseydik, başımıza gelecekler kabaca bu şekilde olurdu.
devamını gör...
uğur mumcu
kendisini şu meşhur türk tanımlamasıyla tanımaktayım;
türk, isviçre medeni kanununa göre evlenen, italyan ceza yasasına göre cezalandırılan, alman ceza mahkemeleri usulü yasasınca yargılanan, fransız idare hukukuna göre idare edilen, ve islam hukukuna göre gömülen kişidir.
türk, isviçre medeni kanununa göre evlenen, italyan ceza yasasına göre cezalandırılan, alman ceza mahkemeleri usulü yasasınca yargılanan, fransız idare hukukuna göre idare edilen, ve islam hukukuna göre gömülen kişidir.
devamını gör...
sıfır takipçisi olan bir yazarı ciddiye almak
takipçi sayısı önemli değil, önemli olan o güzel tanımlarınız. o yüzden alırım bir takip*
devamını gör...