zaman tüneli
muharrem ince’nin 100 bin imzaya ulaşması
başarılı bir siyasetçi olduğu için eğer bu kadar kritik bir seçim olmasaydı bu rakama ilk saatlerde de ulaşabilirdi. sadece chpnin onu yüzüstü bıraktığını düşündüğü için inadından aday olup 100000 imza toplayıp sinirlendirmek istediğini tahmin ediyorum. bence cb adaylığını ilan etmeyecektir.
şu aralar psikolojisi bozulmuş olsa da çok akıllı bir adamdır. muhalefete muhalefet etmiyor, geleceğin iktidarına muhalefet ediyor.
şu aralar psikolojisi bozulmuş olsa da çok akıllı bir adamdır. muhalefete muhalefet etmiyor, geleceğin iktidarına muhalefet ediyor.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
kısa bir süre önce aklıma yer edinen burayı terketme eylemini bu ara daha çok düşünüyorum. o yüzden buraya ne yazacagımı bilmiyorum. çok yoruldum. herkesten herşeyden. tutunabilirim sandım. en azından belki buraya. ama oda oda olmuyor. beceremiyorum. hiçbir şeyi. ne acı. burası benim günlüğüm gibi. ve gittiğimde kim ne kadar umursar bilmiyorum umrumda da değil artık ama benden bir şeyler kalacak. emanet olarak.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
gerçi daha önce kendi adıyla anılan bir başlık altında paylaşılmış bir şiir olsa da oruç mevsiminde büyük şâir ve mütefekkir yahya kemal beyatlı'nın bu güzel şiiri daha bir anlam kazanacaktır, diye düşünüyor ve şiir severlerin nazarına tekrar sunmak istiyorum:
''atik valde'den inen sokakta
iftardan önce gittim atik-valde semtine,
kaç def'a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
sessizdiler. fakat ramazan mâneviyyeti
bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.
meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;
bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.
yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!
tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.
yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;
az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
"onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür." yahya kemal beyatlı
şâir, bu şiiri yazdığında istanbul'un ''moda'' semtinde oturmaktadır ve üsküdar'ı ''müslüman diyarı'' olarak nitelendirmektedir. atik-valde câmii, ıı. selim'in hanımı nurbanu sultan tarafından mimar sinan'a yaptırılmış, üsküdar'ın toptaşı semtinde bir câmidir. câmi ile birlikte çoğu harap hâlde ise de medresesi, bîmarhânesi, mektebi, dârü'ş-şifâsı, hamamı, kervansarayı ve imârethânesi bir mimârî bütünlük arz etmektedir. câmi'in arkasında mezarlık bulunmaktadır. işte bu câmiin bulunduğu sokak, o dönemde (1930'lu yıllarda) halkın hâlen geleneklerini en doğal şekliyle yaşatmaya devam ettiği insan manzaraları sunmaktadır. moda semti, halkın değerlerine yabancılaşmış ve bu değerlerle bağlarını kopartmış bürokrasi, yönetici ve üst zümre kesimin adresidir. yahya kemal, halkın bu değerleriyle bağlarını kesmiş olmanın hüznünü yaşayarak bu şiiri kaleme almıştır. kendisi oruçlu olmasa da moda semtindeki batının tüm inanç ve değer yargılarını benimsemiş ve islâmî olan her kültürel ögeyi hakir gören bu zihniyet sahipleri gibi oruca ve oruçluya, ramazan'ın mânevî iklimine alıcılarını kapatmış değildir ve her şeye rağmen o mânevî esintilerden hisse almak arzusundadır. şâiri, bir ramazan gecesi paylaştığım şiiri vesilesiyle rahmetle anıyorum.
''atik valde'den inen sokakta
iftardan önce gittim atik-valde semtine,
kaç def'a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
sessizdiler. fakat ramazan mâneviyyeti
bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.
meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;
bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.
yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!
tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.
yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;
az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
"onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür." yahya kemal beyatlı
şâir, bu şiiri yazdığında istanbul'un ''moda'' semtinde oturmaktadır ve üsküdar'ı ''müslüman diyarı'' olarak nitelendirmektedir. atik-valde câmii, ıı. selim'in hanımı nurbanu sultan tarafından mimar sinan'a yaptırılmış, üsküdar'ın toptaşı semtinde bir câmidir. câmi ile birlikte çoğu harap hâlde ise de medresesi, bîmarhânesi, mektebi, dârü'ş-şifâsı, hamamı, kervansarayı ve imârethânesi bir mimârî bütünlük arz etmektedir. câmi'in arkasında mezarlık bulunmaktadır. işte bu câmiin bulunduğu sokak, o dönemde (1930'lu yıllarda) halkın hâlen geleneklerini en doğal şekliyle yaşatmaya devam ettiği insan manzaraları sunmaktadır. moda semti, halkın değerlerine yabancılaşmış ve bu değerlerle bağlarını kopartmış bürokrasi, yönetici ve üst zümre kesimin adresidir. yahya kemal, halkın bu değerleriyle bağlarını kesmiş olmanın hüznünü yaşayarak bu şiiri kaleme almıştır. kendisi oruçlu olmasa da moda semtindeki batının tüm inanç ve değer yargılarını benimsemiş ve islâmî olan her kültürel ögeyi hakir gören bu zihniyet sahipleri gibi oruca ve oruçluya, ramazan'ın mânevî iklimine alıcılarını kapatmış değildir ve her şeye rağmen o mânevî esintilerden hisse almak arzusundadır. şâiri, bir ramazan gecesi paylaştığım şiiri vesilesiyle rahmetle anıyorum.
devamını gör...
sözlük yazarlarının başına gelen garip olaylar
üniversite 1. sınıf zamanı, bir akşam arkadaşımla antalya’dan kemer’e yürümeye karar verdik. saat akşam 9-10 sularında aldık çantaları başladık içkiyle, suyla, atıştırmalıkla doldurmaya. bir yandan zaten kafamız güzel, bardakları falan da aldık çıktık.
şehir merkezinden kemer yoluna kadar dolmuşla inip oradan başladık yürümeye. uzun bir süre yolu takip ettikten sonra sağa sola sapmaya başladık biraz. ama yola yakındık. bir ara köpekler kovaladı, macera yaşadık ama sonra peşimizi bıraktılar. ara ara durup birer shot votka atıyor, sonra yola devam ediyorduk. muhabbet sohbet müzik. saat gece 4 sularında kemere yakın bir yerde bir parka yaklaştık.
aga parka bakıyorum, üç tane çocuk var biraz uzakta, daha yakınında yaşlı bir teyze var, saat bir yandan gecenin dördü. kıllandım ben durumdan. arkadaşa baktım o da görüyordu gördüklerimi. sonra teyze bize doğru yaklaşmaya başladı. bize baya yaklaşınca benim arkadaş gitti sanki iki erkeğin tokalaşması gibi teyzenin elini sıkıp kafasını teyzenin kafasıyla tokuşturdu, selam verdi. hiçbir şey dememişti. sonra teyze bana elini uzattı. aga ele bir baktım, el o kadar çirkindi ki, uzatmadım elimi amk yürümeye, uzaklaşmaya başladım, arkadaşı hiddetle çağırmaya başladım. gelirken teyze ona bir şey sordu, bi arkasını döndü kısacık, sonra tekrar bana yöneldi. mezarlığın ne tarafta olduğu sormuş..
altımıza sıçıyorduk yemin ediyorum. kafamda hiçbir şey kalmadı. yol boyu korkuyla devam ettik hiç mola vermedik. sabah 6:30 sularında kemere vardık. sahilde bir iki saat yatıp otobüsle antalya’ya geri döndük. gerçekten hayatımda en çok korktuğum ilk üç an’dan biriydi.
şehir merkezinden kemer yoluna kadar dolmuşla inip oradan başladık yürümeye. uzun bir süre yolu takip ettikten sonra sağa sola sapmaya başladık biraz. ama yola yakındık. bir ara köpekler kovaladı, macera yaşadık ama sonra peşimizi bıraktılar. ara ara durup birer shot votka atıyor, sonra yola devam ediyorduk. muhabbet sohbet müzik. saat gece 4 sularında kemere yakın bir yerde bir parka yaklaştık.
aga parka bakıyorum, üç tane çocuk var biraz uzakta, daha yakınında yaşlı bir teyze var, saat bir yandan gecenin dördü. kıllandım ben durumdan. arkadaşa baktım o da görüyordu gördüklerimi. sonra teyze bize doğru yaklaşmaya başladı. bize baya yaklaşınca benim arkadaş gitti sanki iki erkeğin tokalaşması gibi teyzenin elini sıkıp kafasını teyzenin kafasıyla tokuşturdu, selam verdi. hiçbir şey dememişti. sonra teyze bana elini uzattı. aga ele bir baktım, el o kadar çirkindi ki, uzatmadım elimi amk yürümeye, uzaklaşmaya başladım, arkadaşı hiddetle çağırmaya başladım. gelirken teyze ona bir şey sordu, bi arkasını döndü kısacık, sonra tekrar bana yöneldi. mezarlığın ne tarafta olduğu sormuş..
altımıza sıçıyorduk yemin ediyorum. kafamda hiçbir şey kalmadı. yol boyu korkuyla devam ettik hiç mola vermedik. sabah 6:30 sularında kemere vardık. sahilde bir iki saat yatıp otobüsle antalya’ya geri döndük. gerçekten hayatımda en çok korktuğum ilk üç an’dan biriydi.
devamını gör...
geceye bir soru bırak
oruç musun?
devamını gör...
zugra'yla baykuşlar sofrası radyo yayını
geçmiş olsun :)
devamını gör...
geceye bir soru bırak
ınsanlik olarak neden cahillikle lanetlendik ? neden bilmek ve ogrenmek bize yasaklandi ? su an bile evrenle ve kokenimizle ilgilihi hic bir boktan haberimiz yok ? ( dinler ve mitolojiler ile gelmeyin bana)
devamını gör...
yazarların olmak istediği fantastik yerler
shire kasabası.
devamını gör...
yazarların hayattaki bahaneleri
yarın daha iyi odaklanırım.
devamını gör...
erkekte neden meme var sorunsalı
bende olmayandır, doktor bey sağolsun rica ettik doğar doğmaz göbek bağıyla birlikte memişleri de alıverdi.
devamını gör...
zugra'yla baykuşlar sofrası radyo yayını
devamını gör...
kabullenemediğin şeyleri görmezden gelmek
örnek olarak ölüm verilebilir. buradan da yola çıkarak her şeyi kabullenirsek bazılarımızın tırlatacağı gerçeği çıkar. her zihin her şeyi kabul etmeye elverişli değildir. belki de onun için sağlıklı olanı yapıyordur.
devamını gör...
kalbimiz seninle denilen yazar
vefat etmiştir.
devamını gör...
tam dört yıl olmuş dün
"sen giderken ben ışıkları söndürdüm" şeklindeki emre aydın şarkısının devamı.
devamını gör...
kalbimiz seninle denilen yazar
sen o kadar uzun uzun tanımlar yap, bir sürü madalyan olsun, sonra gün gelsin profilinde kalbimiz seninle yazsın. üzülüyorum doğrusu.
devamını gör...
olgun kadınlardan hoşlanan genç erkekler
eğer yaşıtlarına göre bazı şeyleri çok önce farkedip kendisini ve karakterini ona göre şekillendirmemişse otuzlara merdiven dayamış olanlar olgun sayılmıyor yalnız , en az 35+ olması lazım ki bu da sadece fizken olgunluk demektir fakat aslında istenen zihinsel ve karakter olarak olgun olanıdır.
devamını gör...
yazarların hayattaki bahaneleri
deprem. sanki beynimizi de çalkaladı. her konuda müthiş bir odaklanma sorunu yaşatıyor.
devamını gör...
tam dört yıl olmuş dün
kaç dört yıl?
devamını gör...
geceye bir soru bırak
türkiye'nin büyük kısmı asya kıtasında olmasına rağmen neden kimse böyle bir olay yokmuş gibi davranıyor ve asyalı'lardan onlarla alakamız yokmuş gibi bahsediyoruz?
devamını gör...
zugra'yla baykuşlar sofrası radyo yayını
güzel yayındı, iyi geceler :)
devamını gör...