zaman tüneli

güzel kadın dedikten sonra, peki ya kalanı ?sorusuna güzel bir yanıt yoksa güzel bir ambalajdan farksızdır.

eğer kişi akşam maç izlerken (bkz: siirt fıstığı) ve (bkz: antep fıstığı) yiyebiliyorsa zengindir.

bir kilo fiyatına geçen yıl bir gram altın alıyorduk. siz düşünün durumu.

spot eşya işi yapanlar, rent a car işletmeleri, politikacılar

emlakçılar çok sıkıntılı inanılmaz derece de hem de. kolay para onları çıldırttıyor gibi geliyor bana.

2-3 cümleden fazla cümle kurup sonlarına "demekmiş." getirmezse yazar olacak kişidir*. tanım sayısı da aşırı fazla tabii, gereken sayıda yazıp beklemek gerekiyor.

jan huss, 1370-1415 yılları arasında o zamanlar kutsal roma cermen imparatorluğu'na bağlı bohemya krallığı'nda yaşamış reformcu çek bir teolog ve çekya'nın ulusal kahramanlarından biri. jan huss; incil'i latince orijinalinden çekçe'ye çeviren, kendi adıyla anılan reformcu hussitler grubunun kurucusu olan, fikirleriyle hristiyanlık'taki reform hareketi'nin kıvılcımını yakan ilk kişidir ve huss'un fikirleri, başta reformcu alman teolog martin luther ile reformcu fransız teolog john calvin gibi daha nice reformcu teologa yol gösterici olmuştur. jan huss, orta çağ'daki hristiyan kara bağnazlığının olduğu karanlık dönemlerde sırf papa'ya karşı çıktığı için roma katolik kilisesi tarafından vahşice diri diri yakılarak öldürülmüştür. jan huss'un günümüzdeki çekya'nın başkenti prag'da anısına dikilmiş bir heykeli vardır.
jan huss'un dindoş yobazlara ayar verdiği şu sözü çok etkileyicidir: "şimdi benim gibi küçük bir civcivi burda közlüyorsunuz fakat 100 yıl sonra öyle yürekli bir ördek gelecek ki onu ne kızartabilecek ne de kaynatabileceksiniz."
hıristiyanlık'taki ilk reformculardan çek teolog jan huss
jan huss'un çekya'nın başkenti prag'taki heykeli

düşünceme karşı olan ölsün diye mahkeme kurup o mahkemeyi de kendi düşüncenin tam karşılığı hakim ve savcılarla halledersen iş sarpa sarar. o kararları verenlerin acıları ülkeyi parça parça etti. darbeyi yapanlardan mhp ölenlerden sağçılar doğdu. teşvik edenlerde bir daha başa geçemedi. yani herkes kaybetti aslında ama o an istediği olanların içi bir hayli soğudu o kesin. işlerine gelince idam olmasın diyenler bir darbe yapıp idamı getirebiliyorlar. bir insan ne kadar kötü ne kadar hain olursa olsun siz onu alıp idam ederseniz efsane olur ve başınıza bela olur ki oldu.

fenerbahçe, alex'e ne yaptı mesela devamını yaşadık yaşıyoruz. siyaset ve futbol ne alaka demeyin her şey insandan doğuyor.

taksici, emlakçı ve galericiler.

bir tane bile doğru dürüstüne rast gelemezsiniz, hep bir fırıldak döndürürler en doğru dediğiniz emlakçı bile.

mutlaka herkesin izlemesi gereken bir film öneriyorum, şiddetle tavsiye ediyorum. film sakin geçiyor fakat sonunda dumura uğruyorsunuz, ulan bu nasıl olabilir diyorsunuz.

(bkz: içimdeki yangın)

urganı kibri olan eski başbakan. ilk yıllarında kabul edilebilir olan liderliği %57-58 oy aldığı* 2 mayıs 1954 genel seçimleri ile tepetaklak olmaya başlamıştır. kendine değil de osman bölükbaşı'na oy veren kırşehir'i ilçe yapmak ve adamcağızı içeri tıkmak, tamamını demokrat partililer'in teşkil ettiği bir tahkikat komisyonu kurup cumhuriyet halk partisi'nin gırtlağına çökmek* gibi işler yapmaya başladı. iş öyle bir raddeye vardı ki partisi bölündü, fuat köprülü istifa edip* yeni bir parti kurdu. kendisini ilk ve en büyük protestolardan biri olan 555k protestosu* * * bile kendine getiremedi, kendi bildiğini okumaya devam etti* *.

orduda ise darbe söylemi daha dp'nin iktidarı aldığı gün filizlenmişti, ismet inönü'ye "isterseniz devretmeyelim." teklifi yapılmıştı*. ilk cuntalaşmalar ise 1954 ile başlar*. menderes ise tüm bunları göremedi, darbeden bir ay önce bile kendisine uyarı mektubu yazan cemal gürsel'i* kaale bile almadı.

kısacası kendisinin yaşadığı tam bir kırmızı pazartesi'dir her şeyiyle. tabii her ne olursa olsun bu şekilde gönderilmeyi, onu da geçtim darbeden sonra çekilen muamele kabul edilemezdir.

kibir büyük günah vesselam.

milletin cebindeki parasını çalıp zenginleşen kim varsa günün birinde cezasını çekmesini ümit ediyorum.

bir filmi anımsatmıştır.

benimle evlenir misin?

body of lies' ın hariç tutulması gereken karardır.

russell crowe' un bu filme özel 3 ayda 22 kg alması bile projeye olan inancını gösterir ki , l.d.caprio zaten efsaneydi rolünde.

murphy bir köşede bekler kıs kıs gülerek aksilik olsun da ben de bir tane daha ortaya atsam diye.

genelde öyle olur insanı hayattan soğutur.