zaman tüneli

bir gençlik hastalığıdır. yaşlandıkça yavaş yavaş ona dönüştüğünüzü görürsünüz. onun en bağışlanmaz görünen hataları, en aşağı zaafları, en antipatik yönleri bile sizi daha az huylandırır.
yaşlanmaya başladığınızda ise babayı bağışlamayı öğrenirsiniz. aslında bağışladığınız biraz da kendinizdir artık.

kendi vücuduna sağlık dışında fazla takan erkeğin feminen yönünün ağır bastığını düşünüyorum.

sevimli olabilir ama asla seksi değil.

ailemin evindeyim, bacağını kıran anneme bakıyorum. yine hayatımın o dönemine döndüm.. annemin beni rencide etmesine ağrıları yüzünden kızamadığım, nesnesiz kalan bir öfkeyle uyuyamadığım dönem. tek farkı şu an onlarca seans terapiyi de annem birkaç parçaya bölüp çöpe atıyor.

kız çocuğuysanız ve hasta bir anneye bakıyorsanız içinizdeki kimliksiz öfkeyle ölüp gidiyorsunuzdur.

cenazem takribi birkaç gün içerisinde teşvikiye camiiden kalkacaktır. eş, dost ve sevmeyenlerime duyurulur.

belli bir dönem için geçerli olan, hızlı üretilen ve hızlı tüketilen kültürel ögelerin bütünü olarak tanımlanır.

bence önümüze koyulan her şeyi hızla tüketme nedenimiz aslında onu tüketmezsen dışlanabileceğin ihtimalidir.
herkesten geri kalmamak için klasikleri okumak, herkesten geri kalmamak için o şarkıyı bilmek zorunda olmak, herkesten geri kalmamak için o filme gitmiş olmak, sürüye uymak, popüler olana el uzatmazsan fakir olabileceğini düşündükleri için popüler olan ne varsa onun takipçisi ve tüketicisi olma durumu olarak da düşünülebilir.
hızla tüket ve yok et/ boşalt. bitir.
yenisi üretilene kadar durmadan tüket.
popüler olan her şeyi...(!)

bugün haberlerde gördüm.
asgari ücret görüşmelerinin başladığını gören market, esnaf her şeye zam yaptı.
ulan bu ne terbiyesizlik ya.

bir çok esnaf fiyatları piyasada oluşan kura göre fiyatlıyor. kuru sabit tutmak yerel seçim öncesinde ekonomiyi iyi göstermeye çalışmak için tercih ediliyor olabilir ama uzun vadede satılan altınlar sebebi ile ekonominin toptan çökmesini de getirebilir.

allah göstermesin bir büyük deprem olsa kasa tam takırken kimse size yatırım yapmazken ülke felakete bile sürüklenebilir.

mayıs seçimleri için 150 ton altın satılmıştı. altın verip dolar alarak kuru baskılamak altın bitene kadar sürebilir.

sonic the hedgehog'un daha ufak yaşlara yönelik cgi serisi. the adventures of sonic the hedgehog tadında olup ciddiyetsiz olaylar üzerine konular işlenir. mesela bir bölümünde robotnik para kazanmak için otel işine girmektedir ve sonic ile arkadaşları otelin içine ederler. ayrıca knuckles sanki steroid almış gibi dev bir haldedir ve biraz gerizekalı gibi davranmaktadır. en son bölümünde shadow the hedgehog ortaya çıkmaktadır. seride gündemin dandik ergen furyalarıyla dalga geçmeli göndermeler de vardır. (bkz: justin bieber)

sonic boom: rise of lyric isminde bir oyunu da vardır.

ibrahim çallı

1882/1960 yılları arasında yaşamış türk ressam.
ressam olmadan önce farklı işlerde çalışmış olsa da ressam olmakta karar kılmıştır.
hayatı resimlerle, öğrencileriyle geçmiş, güzel bir hayat yaşamıştır.

ben erkeğin biraz bıngıl bıngıl olmasını seviyorum ne yalan söyleyeyim. göbek falan ne bileyim fena değil. oynarsın, mıncırırsın güzel olur yani.

sevgisiz büyüyen çocuklar yetişkin olunca kötü bir insan olur çünkü sevmek bir beceridir ve bu beceri ailede kazanılır.

çocukken anne babasını aynalayan yani onların gösterdiği sevgi tutumunu görüp içselleştiren çocuklar okulda ve sosyal çevrede empatiyi geliştiren durumlarla içiçe olursa karşısındakinin yerine kendini koymayı öğrenir.

birey olduğunun farkında olarak büyütülen çocuk insnalara saygı duyar çünkü saygı görerek büyümüştür.

insan olmalarına saygı duyan bir çocuk olumlu davranışlar içinde olmasa da saldırgan davranmaz.

anonim.

iki bölüm house of cards izlendi, biraz cs'de vuruş karış oynandı, şimdi yemek yenecek. soranlara selam eder, büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öperim.

olgun erkek ile kastedilen fiziksel görünüm olmamalı. benim gibi saçı sakalı ağarmış birinin fiziksel olarak kimseye çekici geldiğini düşünmüyorum.

bence olgun erkek (baba) arayan kadınlar biraz daha hayata karşı zorlanma içinde olup kendilerini sahiplenen erkeklere ihtiyaç duyuyor.

bazıları kötü olmak için yaşıyordur.
her güzelliği çirkinleştirmek, iyi olanı bozmak, temiz olanı kirletmek, hayalleri bitirmek, çabayı görmezden gelmek, sevgiye karşı çıkmak, günlerce haftalarca, aylarca inşa edileni tarumar etmek için yaşarlar.

en sonundaysa " seni tanıdığım güne lanet olsun " dedirtirler ve bunu da kendilerine kâr sayarlar.
ne kadar uzak durmak istese de kişi, bunlardan biri illa ki gelir bulur.

en temiz duyguların, en samimi sözlerin, en güzel hayallerin katilidir bunlar.
dilerim ki hepimizden uzak olsun bunlar.

carl gustav jung imzalı 240 sayfalık eserdir.
çocukluğun kişilik üzerindeki etkisini inceler/ irdeler.

kyk yurdundayım, vize haftam ve ben toygar ışıklı-silinmiş hatıralar eşliğinde sözlükte dolanıyorum.

(bkz: olaf scholz)
(bkz: o laflar boy boy)

zamaninda 3 ayimi gecirdigim ve 270 kisi icinde 16. oldugum okuldur. sag dizimdeki menisküs de oranin hatirasi.
(bkz: camili yayla)'ya temmuz sicaginda az cikmadik.
sodalarimiyi g3 ucuyla acip icerdik. son 12 günkü tatbikattan kacmak icin dogada buldugu keneyi kendine yapistiran insanlar gördü bu gözler. hepatit b cikip refüze olunca sevincten aglayan tipler de vardi.
bir de elamanin birinin albaya sorup sonrasinda aldigi cevap halen aklimdadir.
eleman: komutanim ben ögretmen olarak kalemimle hizmet etmek istiyorum bu ülkeye, asker olarak degil.
albay: sokarlar o kalemi gö..ne

o cocuk o kalemle 3 ay gezdi bölükte.

deutsche demokratische republik

(bkz: doğu almanya)
(bkz: adc)