zaman tüneli

kötü olduklarını düşünmemeleri.
devamını gör...

e, öyle tabii ki. abd, yarım asır karanlık bişeyler çevirir. sonra aradan 10-20 yıl geçer, "abd'nin gizli tarihi" diye dvd çıkarıp bir de ondan para kazanır. *

lakin, abd'nin sistemini tehdit edecek veya ayağını kaydıracak kadar efektif konular ve söylemler mevzubahisse öyle çok "freedom"ları veya "freedom of speech"leri yoktur aslında. yani gerçek bağlamda ağırlığı olan sistem eleştirisi yapan bir abd'linin hayatı güvendedir denemez.

biz de ne kadar çok istiyoruz küçük abd olmayı. fırsatını bulsak anında oluruz.

bu arada ben amerikan kültürünü hiç sevmem. terör ve açlık olan ülkelerden sonra en son yaşamak isteyeceğim ülke abd'dir. gerçek manada nasıl bir kültürlerinin olduğunu öğrenseniz siz de sevmezdiniz belki. belki de severdiniz. kişisel tercih...

gene de "entertainment" konusunda rakipsiz bir ülke. abd'de yaşamak istemesem de "eğlence" kültürüne sunduğu ürünlerin hayatımdan çıkmasını da istemezdim. gerçi uzun senelerdir avrupa'nın kültürel üretimleriyle daha fazla ilgileniyorum ama amerikan üretimlerini de hayatımdan çıkarmadım ve çıkarmak istemem.
devamını gör...

nefret etmiyorum ama çok kırgınım.
devamını gör...

eşim. benim gibi bir enkazla baş etmek her yiğidin harcı değil.
devamını gör...

udemy'de web application ve python kursları veren süper bir öğretmen.
gerçekten çok iyi anlatıyor.

x.com
devamını gör...

hatıralarım geçmişimde yazılı, geçmişim günahlarımla kazılı, düşmanlarım tahminimden de azılı...
2007'de tuttuğum günlüğe yazmışım. 15 yaşında ne yaşadın be kızım?
devamını gör...

pembe bir mezarlık gördüm rüyamda
âşık cesetler şekerden tabutta
gezinirken ciğerim doldu bir anda
çürük çilek kokusuyla

kalbi atan ölü bedenlerdi hepsi
hepsinin başında birer ölüm perisi
soluk birer pembe gül kokluyorlar
karanlıkta
devamını gör...

bir kış gecesi
yorgan sarmış bedenimi
kimse alamaz onu benden
yastıktan bile kıskanırım kendisini
rüyalara dalmanın tam vakti

duygusal gireyim dedim olmayınca mizah katayım dedim , sonda yine biraz ilham geldi.
devamını gör...

genelde kadınlarda gördüğüm bu durumu onlar için bir nebze normal karşılasam da erkekte görünce çok garibime gidiyor.

bundan üç sene önce kızılay çadırında kan vermeye gitmişken, benden önce kan veren koca bir adam adeta kanının çekildiği tüpe bakamıyordu cidden. abi seni hiç mi kurban kesimine götürmediler küçükken, ya da hiç mi dişin çekilirken, şekerini ölçerken parmağını delip kan görmedin. hele bazıları var ki ufacık kan görse hemen bayılacak gibi oluyor. ilginç valla, kan fobisi olanlara tanrı kolaylık versin...
devamını gör...

(bkz: ezhel)'in (bkz: geceler) adlı şarkısında geçen cümleye konu olan rapçi.

bir bar taburesi üstünde, tupac'ın öldüğü yaşta
devamını gör...

sabahin korunde siz yazmadan “gunaydin” mesaji florttur.
devamını gör...

koşu bandında dayanabileceğim en yüksek hızda koşmak.
devamını gör...

eski dizilerdeki intihar yöntemlerinin en çok tercih edileni.
bir ara kendi kafamda bu senaryoyu kendim yazdım ve kendim oynadım: ilaçla ölüm planı yapmak.
ne içeceksin, neyle içeceksin, ne zaman içeceksin, nerede içeceksin, sağ kalırsan ne halt yiyeceksin, sağ kalıp ciddi hastalıkta veya engelli olma olaylarında ne yapacaksın? vs.
olay istenilen sonucu vermezse ve kalkışma olayı bilinirse ölmeden önce bir kez daha ölmüş olursunuz.
!!! psikolojiniz sağlam ve sağlıklı değilse okumaya devam etmeyin. +30!!!

ciddi ve sonuç isteyen olaylarda planlar ve program yapmak gerekli. çünkü ölmeme durumu ölmeye göre daha çok risk barındırıyor.
velhasıl o kadar çeşitten en sessiz ve ağrısız olabileceğini düşündüğüm için bunu seçmiştim bir ara. görüldüğü üzere sonucu elde edemedim. ikinciyi daha farklı şekilde denemek isterken babam o gün bizi bir skeçe almak istedi. reddetme şansım yoktu ve sonrasında iş bir şekilde yattı. o ölüm isteyen hislerden çıktım.
hapları çamaşır suyu katılmış suyla içmek istemiştim aslında. dedim ya plan ve program. ve ben o sonucu garantilemek istemiştim. bu aklıma nereden geldi bilmiyorum.
ecza dolabındaki ilaçların en ağırlarını odama almıştım. dikkat çekmesin diye 3 geliş ve gidişte hallettim sonra diğerlerini. "biraz alkol eklesem ne olur, herhalde iyi olmaz. onu da alayım." dedim. rakı da aldım. annemle tartışmıştık ama bu öyle bendeki son damla olmuştu. ve ben de bunu fırsata dönüştürmek istedim. çünkü çoğu zaman istesem de bakıyor gibiyim sadece. bu sefer tam o raddeyi yakalamışım ve bırakmak istemedim. geceyi bekledim. ve o sabahın neredeyse ilk saatlerine kadar süren gece ben 60'tan fazla içip yatak içinde bekliyorum. içinde antibiyotik, ağrı kesiciler, soğuk algınlığında kullanılanlar, kas gevşeticiler vs. var standart ecza dolabında neler olur onlar var. migren için antidepresan verilmişti onu da ekledim.
su içmeyi çok sevmiyorum o yüzden 10-15 taneyi tek bardakla içtim küçükse 20 tane vs. ve önceki 2 gün doğru düzgün yemekte yememiştim ve su da aynı şekilde. o yüzden "sanırım bu kadar yeter." diye düşünmüştüm.
bir süreden sonra ağırlaşan belirtiler oldu. 3-4 saat sonra galiba midem kusmak istiyordu ama ben kusmak istemiyordum. çünkü kusarsam etkileri azalacak demekti. yarı baygın halinin biraz daha ilerisindeydim ama nefes alamıyorum pek, ateşim var ama üşüyorum da, gözümü açamıyorum vs. ondan rakıyı alamadım. kusmamak için dirensem de en son bağımsız bir şekilde kusma geldi ve kustum. sıvıydi diye duvar ile yatağım arasındaki boşluktaki üst üste katlanarak koyulmuş kilim onu emdi. kusarken bile sessiz olmaya çalıştım çünkü ablam benle yatıyordu. uyanırsa hiç iyi olmazdı. kustuktan sonra hafif gelen rahatlama ile sonuca gidemeyeceğimi anladım. canım çok sıkıldı bu yüzden. en son da halsizlik ve yorgunluktan sızdım. sızmamam gerekiyordu aslında ama öyle oldu. doğan güneş bana veda etmek için doğmadı. "bu lanet yerden yine kurtulamadın." der gibi doğdu. o gün güneşten baya nefret etmiştim. çünkü aydınlık demek yine akşamı/geceyi beklemek demekti. ve bu benim için açken bir kaç ömür beklemek gibi. bizimkiler odamdan çıkmama, geç kalkmama, öğünleri bazen günlerce aksatmama alışık. o yüzden dikkat çekmedi. anormal davranışlar sergilemek dikkat çekerdi. bu da işimi görmemi engellemeleri demek. o yüzden hiç gerek yoktu. zaten ölme arzum da evimde, yatağımda ölmekti (klasik, nasıl ölmek istersin/isterim sorusunda buna varmıştim.)
neyse işte. öğlene yakınken kalkmadım. reglken geldiğim durumun birkaç kat üstüydü görünüşüm. bir de bu da dikkat çekmesin diye regl dönemime yakınken yaptım. ama fark ona rağmen çok barizdi. o yüzden kimseyle yüz yüze denk gelmek istemiyordum. ve gelmedim de pek. ablam gelmişti galiba sadece ona da "bu sefer daha ağır geçiriyorum." demiştim, üzgünüm abla...
midemde sıkıntı vardı. böyle yanma gibi ama yanma değil, asitten eriyor gibi ama değil. birçok şeyin karışmış hâli gibiydi. biraz bir şey yesem daha çok acıyor, kasılma ağrısı gibi ki bunu da yaşamıştım birkaç kere. ve bunun biraz normale dönmesi 1-1.5 ay sürdü. belki 2-3 ay sonra tam toparlamış olabilirim. dr'a gitmedik.
2. gündeydi galiba yine annem benle sinir bozucu şekilde konuşurken bir süre sonra ona patlayıp ona olayı söyledim. beklediğimden daha soğuk karşıladı. evet soğuğunda soğuğu. umrumda oldu mu hayır, umrunda oldum mu hayır. sadece akşama kadar buna bulaşmasını istememiştim. akşam bitirmeye oynayacakken haberi olsa ne olur olmasa. karar verdim sonuçta. engellemeye kalksa dahi yapacaktım. o an karşımda kim olsa ya da engellemeye kalkışsa umrumda olmazdı. olan kişiler de yanımda veya hayatta değildi zaten. ama ben sessizce gitmek istiyorum. onları benle alma düşüncem yoktu. sebebi de buradaki cehennem sürelerini uzatmak. ve sadece kendi günahımı işlemek. ölüm onlar için kurtuluş olurdu, tıpkı benim de gördüğüm gibi.
o gün işte ne güzel her şey yolundaydı. akşamı da beklememiştim. çünkü sabrım yoktu. evde kimse yokken veya olsa dahi odama girmeyecek/kapıyı calmayacak kişiler yokken işe koyuldum. ve yarısında babam kapıyı çaldı. "asra hazirlan, akşam tiyatro var. onu izlemeye gideceğiz." ölmeye hâli olmayan ben akşam için hazirlanmaya başladım. bu ilk kez oluyordu ve denk geldiği an da buydu. ne kadar sinirlendiğimi anlatamam. çoğu yere ailecek gitme alışkanlığı var. ve evde tek bırakmıyor, ya en az 2 kişi kalır ya da herkes gider. ve enerjimin son kırıntılarini onu ikna etmeye çalışarak gidermek istemedim. evet konuşmak bile o halimi yere serecek güçlükteydi. akşama kalmıştı. ama akşam yorgunluğum tavan yapmıştı. ve neredeyse direkt uyudum. ve fırsat kaçtı. ve ben yine bu cehennemin içinde kaldım. dünya büyük, ailem küçük cehennem.

bu hissi merak edip deneyimlediğim için her şeye rağmen mutluyum. çünkü baya merak ediyordum. hep ruh ölümü hep ruh ölümü, beden ölümü nasıl acaba? ondaki hisler aynı mı, farklı mı vs.
ölümün çekici yanı var, o sana geldiğinde değil ama sen ona gitmek istediğin de. ölüm olsa dahi ben istiyorsam olmalı veya istediğim zaman. ben gitmeden onun gelmesinin anlamı yok.
ölüm olsa bile boyun eğmiş hissi veriyor ve ben ölüm olsa bile ona boyun eğmek istemiyorum. beni rahatsız ediyor.
ölüm zamanı= bilinmezlik, sınır, kelepçe ve pranga.
ne kadar tahammül edilebilir ki? özellikle gitmek için can atıyorken çoğu zaman...
devamını gör...

bağımsız yapımları saymazsak ana akım hollywood sinemasının abd'yi eleştiren bir filmine şahit olmadım.

yozlaşmış politikacılar falan bir şekilde derin devlet için çalışan birilerine öldürtülür.

bu da sistemin aslında işlediğini ve kötüleri barındırmadığı alt metnini verir. kötüler kazanmaz der ama gerçekte kötüler kazanır.

mesela shooter filminde petrol boru hattı kutsal kabul edilen bir bölgeden geçirilmek istendiğinde buna itiraz eden afrika köyü sırf diğer köylere göz dağı için yok edilir.

toplu mezara gömülen köylüler için güya filmin finalinde adalet sağlanır ama bugün akdeniz petrol havzası ve petrolün muslukları kapatan rus gazına alternatif olarak batıya taşınması için gazze'yi topraklarına katmak için israil'in kadın çoluk çocuk demeden açıktan yaptığı soykırımı ve savaş suçlarını görmezden gelen bir batı ile karşı karşıyayız.

aynı şey dün bosnada yapıldı. ondan önce afganistanda ve vietnamda.

ülkeler değişse de film hep aynı. rambo afganistan'ı işgal eden ruslarla savaşması için bölgeye gider ama rusların 79 da işgal ettiği yere 2001 de kendileri girer.

trajikomik olansa ruslarla savaşmaları için eğitip donattığı kabilelerle daha sonra kendileri savaştılar.

bugün kuzey suriyede yine kürt grupları eğitip donattılar. belki bir 30 yıl sonra da onlarla savaşırlar.

abd ekonomisi savaş üzerine kurulu olduğu için bu hikaye hiç bitmez.
devamını gör...

hayat kolay değil, ağlarım ağlarım.. bunu daha bir çocukken anladım anlatamadım
nazan öncel/ hatırına sustum
devamını gör...

mantıları, şebitleri yedirdik yolluk olarak kişi başı 100'er gram da pastırma verdik aslanlara. bekle bizi tunceli develigücü geliyor.
devamını gör...

(bkz: ada blackjack) adlı muhteşem kitabın yazarı olan abd, (bkz: indiana) doğumlu yazar.
devamını gör...

gösterdiği sözde tevazunun altında bile gizli bir övülme isteği yatan kişi/ durum olarak kısaca özetlenir.

gizli narsistler, suçlu olmadıklarına ikna olmanız için daha nazik bir şekilde yaklaşabilirler.

hatta kurban gibi davranabilir veya kendini övgü alacak bir konuma sokmak için duygusal istismarda bulunabilirler.


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
buradan
devamını gör...

taraftar sayısı normal sözlük yazar sayısı gibi seyrek olan dersimspor'un çıkacağı maç. tunceli atatürk stadyumu'nda oynanacak maç tsi ile saat 13:00'te başlayacak.

düzenleme: maci develigücü 1-0 kazandi.
devamını gör...

avrupa şampiyonası eleme maçı b grubu maçı.
cebelitarık'tan bir oyuncunun kırmızı kart gördüğü maçı fransa 14-0 kazandı.
kylian mbappe 3 gol attı.
devamını gör...
daha fazla yükle

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim