zaman tüneli
mauser kar 98k
m4 , m16 ‘nın helikopter pilotları için kısaltılmış namlulu versiyonudur. tank zırhlı araç helikopter gibi kapalı alanda uzun namlulu tüfekler işlevsel değildir.
kar 98 ‘in namlusu kısaltılınca kar 98k yani kurz olmuş.
kar 98 ‘in namlusu kısaltılınca kar 98k yani kurz olmuş.
devamını gör...
aslızen
spotifyda rastgele şarkı değiştirirken karşıma çıkan kişi. varlığından bugün haberim oldu.
devamını gör...
kauçuk veya plastik savunma fişeği
av tüfekleri yani saçma atanlar üç tiptir. elle kurulanlar (pump action / lever action -pompalı) , kendi kendini kuranlar (otomatik), sabit fişek yatağı olanlar ( tek kırma veya çifte / süper poze).
sabit fişek yatağı olanlar dışında sorunsuz kullanılmayan bir mühimmat türü.
sabit fişek yatağı olanlar dışında sorunsuz kullanılmayan bir mühimmat türü.
devamını gör...
irem git
hayalet sevgilim irem'in 2006 çıkışlı şarkısıdır. dinlerken yakın 2010'ları hissetmeyecek tek bir insan tanımıyorum.
yeni verdiğin sözler yalanlar inin
her yeni gülümseyis göz yaşinin
her yeni küçük adim uzak diyarlar in sebebi değil mi?
beni böyle bırakıp gecelerce ağlatıp
esir etmek karanlığa suç değil mi ?
nasıl dayanır yüreğim
seni onla görmeye
nasil degdi ellerin onun ellerine!
git bir daha dönme geri
ıstemem bundan gayri ellerini
git yollar senin olsun
yillarim bana kalsin
birak beni birak beni...
beni böyle birakip gecelerce aglatip
esir etmek karanliga suç degilmi
nasil dayanir yüregim
seni onla görmeye
nasil degdi ellerin onun ellerine
git bir daha dönme geri
ıstemem bundan gayri ellerini
git yollar senin olsun
yillarim bana kalsin
birak beni...
git bir daha dönme geri
istemem bundan gayri ellerini
git yollar senin olsun
yıllarım bana kalsın
bırak beni,bırak beni...
emo butonu
yeni verdiğin sözler yalanlar inin
her yeni gülümseyis göz yaşinin
her yeni küçük adim uzak diyarlar in sebebi değil mi?
beni böyle bırakıp gecelerce ağlatıp
esir etmek karanlığa suç değil mi ?
nasıl dayanır yüreğim
seni onla görmeye
nasil degdi ellerin onun ellerine!
git bir daha dönme geri
ıstemem bundan gayri ellerini
git yollar senin olsun
yillarim bana kalsin
birak beni birak beni...
beni böyle birakip gecelerce aglatip
esir etmek karanliga suç degilmi
nasil dayanir yüregim
seni onla görmeye
nasil degdi ellerin onun ellerine
git bir daha dönme geri
ıstemem bundan gayri ellerini
git yollar senin olsun
yillarim bana kalsin
birak beni...
git bir daha dönme geri
istemem bundan gayri ellerini
git yollar senin olsun
yıllarım bana kalsın
bırak beni,bırak beni...
emo butonu
devamını gör...
aşkım biz
çiflerin kendi aralarındaki ilişkiye benzettikleri şeyleri birbirlerine iletirken kullandıkları kalıp yapı.
devamını gör...
cinsel taciz olayları nasıl önlenebilir sorunsalı
seks tabu olmaktan çıkacak. erkekler ve kadınlar kendilerini tatmin edecek boyutta bir cinsel hayata kavuşacak. cinsellik eğitimi eğitimin her kademesinde verilecek. halk biliçlenecek, cinsel açlık son bulacak; o zaman cinsel taciz yok olma boyutuna geriler.
devamını gör...
üniversiteyi kendi şehrinde ve evinde okumanın keyfi
değil anca keyifsizliği olur çoğunlukla.
evden ve çevreden biraz kurtulmak için şehir dışında okumuşum.
bir bakayım kendi başıma ne kadarım, neler yapabiliyorum, neler yapamıyorum vs. aileye olan bağlılığın biraz kopması lazım ki tam bir birey hâline gelelim. bir de yeni yerler, farklılıklar görme kafasındaydım. ailemin çevresini(akrabaları) hiç sevmiyorum. zırt pırt bizde olurlardı. 5 amcamla aynı apartta olmak yetmiyormuş gibi annegilde 10-15 dk yürüme mesafesindeydi. çoğu zaman kalabalık ve gürültülü olan yerde sınav sürecimi bile doğru düzgün geçirememiştim. "anneee, yavru(kuzen) sürüsünü eve sokma dememiş miydim, gürültüleri yetmiyormuş gibi odamı karıştırıyorlar!"
balkona çıkarım "heyy, yavru sürüsüüü kamyonlarınızı, yüksek ve iğrenç ses çıkaran oyuncaklarınızı susturun biraz. şimdi benim saatim haydi eve." 5-10 dk sonra "hafif sürünce sesi gelmiyor sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. oyuncaklarınızı kırmaya gelmek üzereyimm ha."
denemeye otururum "asra kızım misafir geldi yetişemiyorum yardıma gelir misin?"
"anne denemedeyim biliyorsun değil mi? yetişemiyorsan yetişebildiğin kadarını al eveee." 5-10 dk sonra yavru sürüsü kapıya vurup kaçar. sonralarda yengem/halam kapımı çalar birkaç kez, ben "ne varrr neee?!" diye yükselip açardım kapıyı. karşımdaki korkmuş bir şekilde "oturuyoruz hiç bizi görmeye gelmiyorsun." demişti, sinirden "boş vaktimi bile harcayacağım insanlar değilsiniz. -yüksek sesle bağırarak- bir daha beni rahatsız edeni bu evden tek parça hâlinde çıkarmayacağım haberiniz olsun, herkes veletini dibinde tutsun!!! anneme de yardım edin!" kapıyı çarpmıştım. 15 dk sonra süreyi başlatıp devam ettim. artık odamın yakınana geldiklerinde dahi adım sesleri yavaş, sessiz geliyordu. içten içe keyiflendim ama 15 dk'm gitmişti.
kabalık olarak algılanacak şey aslında birikimdi ve ben en başta onları sevmediğimi söyledim. gelecek, lanet sınavlara bakarken onların beni etkilemesine, ki olumsuz etkilemesine izin mi vereceğim?
kışta soba döneminde tek oda salon. ve misafir gelirse kovuyordum. kış olmuş hâlâ bu evde sınav öğrencisi olduğunu bilemeyip saçma sapan saatlerde geliyorsan ya da geldin mi kalkmak bilmiyorsan geçmeyeceksin. böyle yapınca annemler beni azarlamıştı ama "rakiplerim harıl harıl çalışırken ben burada onlara ikram servisleriyle allah bilir kaç gün kaybetmişimdir, bir de aşırıya kaçan gürültülerle kaç saat? bir de onların gereksiz sohbetleri benim geleceğimden daha mı önemli? ben istediğim puanı alamazsam bu daha 1 yıl demek. kimsenin buna hakkı yok, sizin bile. onlarla uygun bir şekilde konuşun yoksa hepsiyle ben konuşacağım. migrenim var diye çalışırken ne kadar işkence çektiğimi görmüyor musunuz cidden? destek ve yardımlar için teşekkürler (!)." deyince anca yola gelmişlerdi.
kaç denemeyi baş ağrılarım yüzünden yarıda bıraktım ya da başlarında ağladım sinirden. çünkü gözüm yükseklerdeydi ve istediğimi almam lazımdı.
her öğrencinin sağlığı farklı şekildeyken aynı belirleme ölçütüne tâbi tutulmaları sinir bozucu. geleceği emekler değil, o kadar yıl dönem ortalamaları değil aptalca bir gündeki aptalca birkaç saat belirliyor. 12 yıllık dönem = birkaç saat.
kendi yarattıkları eğitim sistemlerini (!)kendileri geçemez. herkes okumadan diploma alacak kadar şanslı(!) da olmuyor. (:
kaç milyon insanın geleceğinin içine ettiler, ediyorlar da. eğitim zorlaşıyor bir yandan da ekonomik sıkıntılar başlıyor. işsizlik artışta, normal insanın çalışma kriterini karşılayan veya üstünde olan nadiren işler var. son yıllarda üniversitedeki intiharların artışını hâlâ göz ardı edebiliyorlar. sen o kadar yıl zorla, zorla ama bir gelecek vaad edeme? sen bizle dalga mı geçiyorsunun daha kabası var...
çocuğa baskı veya zorlama yapmayın. eğitim normal bir eğitim şeklinde değil. fen liselerinin ayrıcalığı da kalmadı zaten. meslek liselerinde meslek öğrenenler daha avantajlı.
üniversite kazanmanın da prestiji kalmadı o kadar. çünkü herkes gidebiliyor. evet herkes kazanamıyor ama herkes gidebiliyor. bu da ne demek, kazanamadığı hâlde parası var diye sürekli çalışıp emek veren çocuğunun önüne geçilebilecek demek. senin çocuğun 1 yıla kalırken o parasıyla prestijli üniversitelere 1 yılını kaybetmeden geçiyor demek.
neyse. ileri zekayla (!) hazırlanan sistemin akıllı yetiştirdiği de yok zaten...
evden ve çevreden biraz kurtulmak için şehir dışında okumuşum.
bir bakayım kendi başıma ne kadarım, neler yapabiliyorum, neler yapamıyorum vs. aileye olan bağlılığın biraz kopması lazım ki tam bir birey hâline gelelim. bir de yeni yerler, farklılıklar görme kafasındaydım. ailemin çevresini(akrabaları) hiç sevmiyorum. zırt pırt bizde olurlardı. 5 amcamla aynı apartta olmak yetmiyormuş gibi annegilde 10-15 dk yürüme mesafesindeydi. çoğu zaman kalabalık ve gürültülü olan yerde sınav sürecimi bile doğru düzgün geçirememiştim. "anneee, yavru(kuzen) sürüsünü eve sokma dememiş miydim, gürültüleri yetmiyormuş gibi odamı karıştırıyorlar!"
balkona çıkarım "heyy, yavru sürüsüüü kamyonlarınızı, yüksek ve iğrenç ses çıkaran oyuncaklarınızı susturun biraz. şimdi benim saatim haydi eve." 5-10 dk sonra "hafif sürünce sesi gelmiyor sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. oyuncaklarınızı kırmaya gelmek üzereyimm ha."
denemeye otururum "asra kızım misafir geldi yetişemiyorum yardıma gelir misin?"
"anne denemedeyim biliyorsun değil mi? yetişemiyorsan yetişebildiğin kadarını al eveee." 5-10 dk sonra yavru sürüsü kapıya vurup kaçar. sonralarda yengem/halam kapımı çalar birkaç kez, ben "ne varrr neee?!" diye yükselip açardım kapıyı. karşımdaki korkmuş bir şekilde "oturuyoruz hiç bizi görmeye gelmiyorsun." demişti, sinirden "boş vaktimi bile harcayacağım insanlar değilsiniz. -yüksek sesle bağırarak- bir daha beni rahatsız edeni bu evden tek parça hâlinde çıkarmayacağım haberiniz olsun, herkes veletini dibinde tutsun!!! anneme de yardım edin!" kapıyı çarpmıştım. 15 dk sonra süreyi başlatıp devam ettim. artık odamın yakınana geldiklerinde dahi adım sesleri yavaş, sessiz geliyordu. içten içe keyiflendim ama 15 dk'm gitmişti.
kabalık olarak algılanacak şey aslında birikimdi ve ben en başta onları sevmediğimi söyledim. gelecek, lanet sınavlara bakarken onların beni etkilemesine, ki olumsuz etkilemesine izin mi vereceğim?
kışta soba döneminde tek oda salon. ve misafir gelirse kovuyordum. kış olmuş hâlâ bu evde sınav öğrencisi olduğunu bilemeyip saçma sapan saatlerde geliyorsan ya da geldin mi kalkmak bilmiyorsan geçmeyeceksin. böyle yapınca annemler beni azarlamıştı ama "rakiplerim harıl harıl çalışırken ben burada onlara ikram servisleriyle allah bilir kaç gün kaybetmişimdir, bir de aşırıya kaçan gürültülerle kaç saat? bir de onların gereksiz sohbetleri benim geleceğimden daha mı önemli? ben istediğim puanı alamazsam bu daha 1 yıl demek. kimsenin buna hakkı yok, sizin bile. onlarla uygun bir şekilde konuşun yoksa hepsiyle ben konuşacağım. migrenim var diye çalışırken ne kadar işkence çektiğimi görmüyor musunuz cidden? destek ve yardımlar için teşekkürler (!)." deyince anca yola gelmişlerdi.
kaç denemeyi baş ağrılarım yüzünden yarıda bıraktım ya da başlarında ağladım sinirden. çünkü gözüm yükseklerdeydi ve istediğimi almam lazımdı.
her öğrencinin sağlığı farklı şekildeyken aynı belirleme ölçütüne tâbi tutulmaları sinir bozucu. geleceği emekler değil, o kadar yıl dönem ortalamaları değil aptalca bir gündeki aptalca birkaç saat belirliyor. 12 yıllık dönem = birkaç saat.
kendi yarattıkları eğitim sistemlerini (!)kendileri geçemez. herkes okumadan diploma alacak kadar şanslı(!) da olmuyor. (:
kaç milyon insanın geleceğinin içine ettiler, ediyorlar da. eğitim zorlaşıyor bir yandan da ekonomik sıkıntılar başlıyor. işsizlik artışta, normal insanın çalışma kriterini karşılayan veya üstünde olan nadiren işler var. son yıllarda üniversitedeki intiharların artışını hâlâ göz ardı edebiliyorlar. sen o kadar yıl zorla, zorla ama bir gelecek vaad edeme? sen bizle dalga mı geçiyorsunun daha kabası var...
çocuğa baskı veya zorlama yapmayın. eğitim normal bir eğitim şeklinde değil. fen liselerinin ayrıcalığı da kalmadı zaten. meslek liselerinde meslek öğrenenler daha avantajlı.
üniversite kazanmanın da prestiji kalmadı o kadar. çünkü herkes gidebiliyor. evet herkes kazanamıyor ama herkes gidebiliyor. bu da ne demek, kazanamadığı hâlde parası var diye sürekli çalışıp emek veren çocuğunun önüne geçilebilecek demek. senin çocuğun 1 yıla kalırken o parasıyla prestijli üniversitelere 1 yılını kaybetmeden geçiyor demek.
neyse. ileri zekayla (!) hazırlanan sistemin akıllı yetiştirdiği de yok zaten...
devamını gör...
cinsel taciz olayları nasıl önlenebilir sorunsalı
önce kullandığımız dilden başlayarak buna öncülük edebiliriz. kadını metalaştıran kelimeler, imalar, küfürler... ve daha neler neler tacize giren obsesyonlardandır. günlük konuşma dilimize oturmuş, ağzımızdan düşürmediğimiz birçok kelime de keza aynı şekilde kadın aşağılayıcı birer saldırıdır. sonrasında dizilerimiz tabii, güçlü kadın mesajı veriyor ayaklarına kadın yerden yere vuruluyor, şekilden şekile, kalıptan kalıba giriyor ,kendisini taciz eden ve aşağılayan adama aşık oluveriyor. güçlü, zengin erkeğimiz fakir ama gururlu genç kızlarımızı ağına düşürüyor. toplumun genel ruh sağlığı için artık şu gülseren budayicioğlunun fantazi dünyasının ürünü olan "gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilmiştir "ibaresiyle gösterime giren dizileri yasaklasınlar. kadınlar kolay ,basit ve el altında herkesin ağzına layık olmamalı. kadın deyince akıllara cinsellik gelmemeli, kadınların da mağdur rolünden sıyrılıp,kadinliklariyla değilde insan olarak var olduklarını kanıtlamış olmaları gerekiyor. bu arada bu konuda en büyük görev yine kadınlarımıza düşüyor, toplumu yetiştiren, değiştiren ve dönüştüren sahnenin ardındaki senarist kadınlardır. kendilerini eğitmeleri ve yetiştirmeleri gerekiyor. egitimli kadınlar üremeli, toplum kendi kendini yok etmeden bu döngüyü kırmalılar. öbür yandan taciz sadece kadınlara yönelikte değildir, tacize uğramış çok erkek vardır fakat çok dillendirilmez çünkü kendileri de bu konuda oldukça kapalı ve rahatsızlardır. erkeklik algısı, toplumda bu durumdan muzdarip erkekler için utanç verici olabiliyor. çoğu yaşamlarını bunu hiç dillendirmeden ve tedaviyi reddederek geçiriyor. her neyse en azından, temelden çocukluktan itibaren her iki cinsiyet içinde okullarda psikoterapiler yapılabilir. belki önüne geçmek daha kolay ve öngörülebilir olur.
devamını gör...
nişanlanmanın mantığı
eski dilde nişan iz ibare demek. yani sizi tanıyanlar için bir nevi birbirini tanıma lisansı alma. bence esas incelenmesi gereken konu imam nikahı kıyılan nişanlılar.
kıyan demiyorum çünkü aileler kıyıyor.
kıyan demiyorum çünkü aileler kıyıyor.
devamını gör...
kendinle sevgili olsan ilişkin neden biterdi sorusu
kesinlikle obsesif takıntılarımdan ötürü biterdi. iyi insanım, eğitimliyim, başarılıyım, iyi bir kariyerim var, tip mip de eh işte idare eder ama obsesif yönüm kolay çekilebilir bir şey değil maalesef.
devamını gör...
eski sevgili tarafından hala sevilmek
beni halen seven, sayan, hürmet eden eski sevgili baş tacıdır benim için. bana düşman olan, benden haz etmeyen, benden nefret eden eski sevgilininse ta a.....na k.....ım ben! o halde efsane şarkı gelsin mi?
devamını gör...
nişanlanmanın mantığı
geçen günlerde yakın bir akrabamın nişan düğününde kafama takılan durum.
eğer evlilik sevdiğiniz kişinin tapusunu almak ise, nişan da tapunun tapusunu mu almaktır? diye soruyorum içimden.
bence gereksiz masraf. direkt evlensenize işte hımmına…
eğer evlilik sevdiğiniz kişinin tapusunu almak ise, nişan da tapunun tapusunu mu almaktır? diye soruyorum içimden.
bence gereksiz masraf. direkt evlensenize işte hımmına…
devamını gör...
kendinle sevgili olsan ilişkin neden biterdi sorusu
gravity y y y y y yyy
aşkım ne diyosun
gravity y y y y y yyy
senle bi şey konuşmamız lazım
noldu hayatim (yekeke nimoo ye ke ye ke
beni dinlemiyosun artık
is ra ye ye yel dinliyorum canım anlatsana noldu
aşkım ne diyosun
gravity y y y y y yyy
senle bi şey konuşmamız lazım
noldu hayatim (yekeke nimoo ye ke ye ke
beni dinlemiyosun artık
is ra ye ye yel dinliyorum canım anlatsana noldu
devamını gör...
kalıcı yaz saati uygulaması
akp'nin memleketin başına sardığı belalardan biri. sorun bir saat diliminde kalıcılık değil, yanlış dilimi seçmektir. türkiye'den iki dilim geçer, biri kocaeli biri ığdır olmak üzere. normalde kocaeli'nden geçenin kabul edilmesi gerekirken ığdır'dan geçen kabul edildi. yapılması gereken kocaeli'nin kabul edilmesidir.
devamını gör...
eski sevgili tarafından hala sevilmek
eski sevgili yok da eskiler tarafından sevildiğim hiçbir gerçeği değiştirmez.
devamını gör...
keş
nakit para anlamına da gelebilir. ingilizce cash olduğu için kasiyer de buradan geliyor sanırım.
devamını gör...
normal sözlük indirim alarmı
normalde 100 liraya bırakırdım ama madem böyle bi başlık açılmış bi paket camel box'a (53 tl) bırakırım hesabı sıfır şaka..
devamını gör...
catawiki
online müzayede sitesidir. arabadan mücevhere, kitaptan şaraba kadar her şey satılır. merkezi hollanda. birkaç defa alışverişim oldu. ilk alışverişimde üç ayrı değerli taş aldım. pey vereceğiniz ürünlerin yanında genelde expert görüşü oluyor. değer biçiyor yani. 300-400 euro filan yazıyor. ben de bunlara güvenerek aldım üç parça şey. yazılan değerlerin çok altına aldım. 500-600 euro yazan bir şeyi komisyonuyla birlikte 55 euroya kapattım mesela. diğerleri de 200/300 euro civarındaydı. expert öyle buyurmuştu. üç hafta sonra geldiler. büyük merak içindeyim tabii. ödediğim parayı epeyce bir katlamaları gerekiyor. heyecanla kuyumcular filan dolanmaya başladım. dolanmaya diyorum çünkü onlarca yer gezdim. hiçbiri anlamıyor. ben zaten anlamıyorum. uyguna alıp iyi fiyata satma isteğiydi benimki. bu taşlar türkiye'de pek işe yaramaz filan diyorlar. kimisi bakmıyor bile. bir tanesi eline alıp biraz inceledi ve bunlar sahte dedi. başka yerler tavsiye ediyorlar. istanbul'a gitmesi lazım diyorlar. derken, inceletebileceğim bir yer buldum. atölyelerinde inceleyip değerini tespit ediyorlar. bakıldı. bir tanesi bizim bilmem ne taşı dedi, beş para etmez. diğeri, evet o taştan ama değeri size denilen kadar yok. çok altında. üçüncüsü... 500-600 euro yazılmıştı yanına. evet, 500 euro civarında olabilir ama biz almıyoruz dediler. bir yer söylendi bana. oraya gittim. üç aşağı beş yukarı derken 400 euro karşılığı liraya satıldı. diğerine de 50 euro verdiler. neticede verdiğim parayı beş katından biraz fazlasına dönüştürmüş oldum. kitap alışverişlerim de oldu. pek değecek bir şey değil. kargo öyle şişkin ki kitapların bir anlamı kalmıyor. çok özel kitapları uyguna almadıktan sonra girilecek iş değil. işin en kötü tarafı, bazen kargosu ücretsiz olan satıcılara denk geliyorsunuz. diyelim romanya'dan bir satıcı. türkiye'ye göndermiyorlar. ne kadar bakındıysam hepsi aynıydı. ücretsiz kargolar nedense türkiye'ye gönderilmiyor. siteyle ilgili bir şey. satıcılarla ilgisi yok. daha sonra aklıma almanya'daki sülalem geldi. diyelim satıcı almanya'dan biri. buraya kargo ücreti 50 euro, almanya olursa adres 5-10 euro. bunu kovaladım biraz. çünkü heriflerin medeniyeti bizim gibi pilav ve mesnevi medeniyeti değil. kitap medeniyeti. kitap bol. 1600'lerden kitaplar görünce bile dehşete kapılmıyorlar. 15-20 eurolara 1700'lerden acayip kitaplar yeme fırsatları var. kitap çok çünkü. o kitaplar buraya gelince astronomik değerler biçiliyor. almanya'dan adres verdim ve bazı kitaplar oraya gitti. oradan bana geldi. çünkü paraları bizimki gibi pul değil. ama bu bile sürdürülebilir bir sistem değil. çünkü bizim paramız aslında pul. bir hükmü yok. 50 euro 1500 lira...
devamını gör...
kadın olmakla gurur duymak
biraz feminist olmayı gerektirir. kadının sürekli aşağılandığı ve ataerkil toplumda ikinci sınıf insan olarak görüldüğü yerde bu cümle bir manifesto niteliğinde olabilir.
devamını gör...