zaman tüneli
eski sevgiliye mesaj atmak için bahaneler
"rüyamda seni gördüm, her şey yolunda mı diye sormak istedim" hiç denenmemiş bir taktiktir mesela. yardır.
devamını gör...
düşün ki o bunu okumuyor
okur okur 3 dakika sonra okur.
devamını gör...
düşün ki o bunu okumuyor
devamını gör...
osmanlılar
birinci dünya savaşı esnasında... "bir ev halkının uzaktan bir ihtiyat mülazımı akrabaları varsa, nefer kullanmaları için kafi sebep var demekti. bazı evlerde birkaç nefer bulunur, bahçıvanlık ederdi. harp için silah altına alınmış olan askerlerin bu kadar perakendeye dağılması ve buna hiç bir taraftan şakşefe edilmemesi, ordunun nasıl kullanıldığını açığa vuran bir misal teşkil eder! istanbul'da perakende dağılmış neferleri kırk, elli bin tahmin etmek zaruridir".
devamını gör...
tatlı dondurma pasta sevmeyen insan
tatlı dondurma değil de tatlı ve dondurmayla aramda çok derin ilişkiler yok. yine de severiz abartmadan.
devamını gör...
bişe picasso (yazar)
ekşi tarzı çaylaklık sistemine geçtik te haberimiz yok sanırım. zaten 20 kişi arasında dönüyor sözlük, yeni yazarları alın da büyüsün biraz. millet en çok 5 kişi okuyor, okul wp grubuma yazsam bundan daha çok okunur diyerek gidiyor.
devamını gör...
eski sevgiliye mesaj atmak için bahaneler
hayırlı cumalar mesajı atmanın tam zamanı mesela.*
devamını gör...
düşün ki o bunu okumuyor
beni yoran her şeyi bırakmayı istiyorum.
mesela şu kahrolası yumuşacık tavrımı.
herkesi dinlerken ve anlamaya çalışırken içimdeki seslere kulak tıkayışımı bırakmak istiyorum.
geçip karşına haykırmak istiyorum ve bu yorgunluğumun, bu isteksizliğimin, elimi neye atsam diğer elimle kendimi durduruşumun sebebi sensin diye yüzüne bağırmak istiyorum.
nereye yazacağımı bilemediğim isyanlarımı senin yüzünden buraya yazmak zorunda olmayı bırakmak istiyorum.
okuyanların, ne sızlanmış be diyeceğini geçirdiğim şu aciz aklımı duvarlara vura vura , hiçbir şeyi düşünemez hale getirmeyi istiyorum.
beni sen yoruyorsun beni aklım yoruyor. beni bu hayat yoruyor. beni üzgünken şaka yapmak yoruyor. hiçbir şey yokmuş gibi yaşamak ama yalnız kaldığımda duvarlara aptal aptal bakmak yoruyor.
uzun uzun yazmak yoruyor. kramplar giriyor parmaklarıma.
biliyor musun bugün fotoğraflarıma baktım . ben güzelim diye ikna etmeye çalıştım kendimi .
bana hissettiremediğin her şeyi ben kendi kendime telafi etmeye çalışmaktan yoruldum.
bu hayattan öylece gitmeyeceğim görürsün.
bu hayattan kazanarak gideceğim.
beni tanımayan, hiç tanımamış ve benim ben olduğumu bilerek tanımayacak insanların okuyabileceği bu yazıyı yazarken bir yanım okunmak istiyor.
bir yanımsa git diyor bunları boş bir kağıda yaz ve yak.
seni de o duygularla yakarım diye korkuyorum.
keşke sen de biraz korksan.
mesela şu kahrolası yumuşacık tavrımı.
herkesi dinlerken ve anlamaya çalışırken içimdeki seslere kulak tıkayışımı bırakmak istiyorum.
geçip karşına haykırmak istiyorum ve bu yorgunluğumun, bu isteksizliğimin, elimi neye atsam diğer elimle kendimi durduruşumun sebebi sensin diye yüzüne bağırmak istiyorum.
nereye yazacağımı bilemediğim isyanlarımı senin yüzünden buraya yazmak zorunda olmayı bırakmak istiyorum.
okuyanların, ne sızlanmış be diyeceğini geçirdiğim şu aciz aklımı duvarlara vura vura , hiçbir şeyi düşünemez hale getirmeyi istiyorum.
beni sen yoruyorsun beni aklım yoruyor. beni bu hayat yoruyor. beni üzgünken şaka yapmak yoruyor. hiçbir şey yokmuş gibi yaşamak ama yalnız kaldığımda duvarlara aptal aptal bakmak yoruyor.
uzun uzun yazmak yoruyor. kramplar giriyor parmaklarıma.
biliyor musun bugün fotoğraflarıma baktım . ben güzelim diye ikna etmeye çalıştım kendimi .
bana hissettiremediğin her şeyi ben kendi kendime telafi etmeye çalışmaktan yoruldum.
bu hayattan öylece gitmeyeceğim görürsün.
bu hayattan kazanarak gideceğim.
beni tanımayan, hiç tanımamış ve benim ben olduğumu bilerek tanımayacak insanların okuyabileceği bu yazıyı yazarken bir yanım okunmak istiyor.
bir yanımsa git diyor bunları boş bir kağıda yaz ve yak.
seni de o duygularla yakarım diye korkuyorum.
keşke sen de biraz korksan.
devamını gör...
sözlük yazarlarının yaptığı mesleğin en zor yanı
öyle her yerde söyleyememek*
devamını gör...
kargo gelince moral düzeliyor sanmak
"gerçek aşk, midende kelebekler uçtuğunda değil, kargo kapı ziline bastığında başlar"- modern yalnız aforizmaları.
psikolojik literatürde henüz adı konulmamış olbilir lakin, her evde yaşanan, geç kapitalizmin yeni nesil duygusal manipülasyon tekniği: anlık serotonin dopingiyle ruhsal enflasyonu bastırma girişimi.
çözülmeyen travmaları konuşmak yerine, sepete yeni bir ürün atmak daha kolaydır ve daha keyiflidir de.
renkli ve cıvıl cıvıl bir ambalajla kaplanmış ayakkabı kutusu ile birlikte teslim edilen "yeni ben" illüzyonu, geceleri kanepede battaniyenin altından incelediğin terapi fiyatları ile doğrudan ilişkilidir. bugün beğendiğin kaban, aslında geçen kış sana soğuk davranan ex'in metaforik temsilidir. bu yüzden üstüne cuk oturur, tam senin size'ındır.
kargo geldiğinde bir "bip" sesi ile hayatın bütün kontrolü kısa süreliğine senin elinde zannedersin. daha önce yüzde yetmiş inndirimle aldığın ama yüzde yüz gereksiz pembe ajanda ile göz göze gelirsin. hâlâ içi boş. tıpkı senin gibi.
ürün geldi, bir süreliğine her şey düzeldi sandın ama sonra? hiçlik.
kutuyu ilk açarken yaşanan heyecan, ilk flört döneminde "yazıyor ama geç cevap veriyor" durumuyla aynı kimyasal tepkimeyi oluşturur. asıl trajedi de kutuyu açtıktan sonra başlar. dolapta yer yok, hayatında da yer yor. aldığın hiçbir şey seni sarmalamıyor, sorun kabanda da değil. bu içindeki ürperti mevsimsel değil, duygusal soğukluktan.
ürün iade süresi 14 gün, kendini kandırma süresı sınırsız... bir süre kargoyla birlikte gelen baloncuklu poşetlerle oyalanırsın boşluğa bakarak. o da evde bir ses olur işte.
psikolojik literatürde henüz adı konulmamış olbilir lakin, her evde yaşanan, geç kapitalizmin yeni nesil duygusal manipülasyon tekniği: anlık serotonin dopingiyle ruhsal enflasyonu bastırma girişimi.
çözülmeyen travmaları konuşmak yerine, sepete yeni bir ürün atmak daha kolaydır ve daha keyiflidir de.
renkli ve cıvıl cıvıl bir ambalajla kaplanmış ayakkabı kutusu ile birlikte teslim edilen "yeni ben" illüzyonu, geceleri kanepede battaniyenin altından incelediğin terapi fiyatları ile doğrudan ilişkilidir. bugün beğendiğin kaban, aslında geçen kış sana soğuk davranan ex'in metaforik temsilidir. bu yüzden üstüne cuk oturur, tam senin size'ındır.
kargo geldiğinde bir "bip" sesi ile hayatın bütün kontrolü kısa süreliğine senin elinde zannedersin. daha önce yüzde yetmiş inndirimle aldığın ama yüzde yüz gereksiz pembe ajanda ile göz göze gelirsin. hâlâ içi boş. tıpkı senin gibi.
ürün geldi, bir süreliğine her şey düzeldi sandın ama sonra? hiçlik.
kutuyu ilk açarken yaşanan heyecan, ilk flört döneminde "yazıyor ama geç cevap veriyor" durumuyla aynı kimyasal tepkimeyi oluşturur. asıl trajedi de kutuyu açtıktan sonra başlar. dolapta yer yok, hayatında da yer yor. aldığın hiçbir şey seni sarmalamıyor, sorun kabanda da değil. bu içindeki ürperti mevsimsel değil, duygusal soğukluktan.
ürün iade süresi 14 gün, kendini kandırma süresı sınırsız... bir süre kargoyla birlikte gelen baloncuklu poşetlerle oyalanırsın boşluğa bakarak. o da evde bir ses olur işte.
devamını gör...
haymana sığırı
eski istanbul argosunda işe yaramayan, boş gezen, iş tutmayan anlamındadır.
devamını gör...
arap oynamak
sen oynama lan arap
bokunu çıkarıyosun
bokunu çıkarıyosun
devamını gör...
arap oynamak
eski istanbul argosunda tesadüfün yardımı, baht açıklığı.
örn : "bu sefer tayyare piyangosundan elli lira çıktı, ne ise bizim arap oynadı; arap oynamadıktan sonra neyleyim, ne kadar çalışsam fayda vermez".
örn : "bu sefer tayyare piyangosundan elli lira çıktı, ne ise bizim arap oynadı; arap oynamadıktan sonra neyleyim, ne kadar çalışsam fayda vermez".
devamını gör...
tolunlu devleti
(bkz: tolunoğulları)
devamını gör...
bişe picasso (yazar)
bu yazar olduğu gün lokma dağıtmalı insanlara.
devamını gör...
tuğra
abdülaziz devrinde bazı dükkan sahipleri alamet i farika olarak osmanlı arması asmaya başladılar; ikinci abdülhamid dükkanlara devleti temsil eden armanın asılmasını yasak etti.
devamını gör...
sözlük yazarlarının yaptığı mesleğin en zor yanı
liyakatsız, psikolojisi bozuk, elde ettiği mevkinin içinde kaybolmuş kişilerin altında çalışmak.
devamını gör...
dükkan
istanbul'da dükkanlara sahiplerinin ismi yazılarak tabela asılması mecburiyeti 1800'lü yıllarda konulmuştur; sahipleri tarafından isim verilmesi de tabelalar asıldıktan sonra başlamıştır.
eskiden beri bazı istanbul dükkanlarına tabela yerine, o dükkanı halka tanıtacak kule, minare, merdiven, arslan, at, deve, horoz, kuş, balık, çiçek, ağaç, gemi, kayık, araba, çizme, kafes, zincir gibi alameti farika teşkil edecek bir resim asılır, hatta bazen bunların maketleri yaptırılarak asılırdı.
eskiden beri bazı istanbul dükkanlarına tabela yerine, o dükkanı halka tanıtacak kule, minare, merdiven, arslan, at, deve, horoz, kuş, balık, çiçek, ağaç, gemi, kayık, araba, çizme, kafes, zincir gibi alameti farika teşkil edecek bir resim asılır, hatta bazen bunların maketleri yaptırılarak asılırdı.
devamını gör...
tolunlu devleti
ilk türk müslüman devletidir, kurucusu ahmed, tolun adlı bir türk'ün oğlu olup, 37 yıl yaşayan devlet 884 yılında kuruldu.
devamını gör...
