zaman tüneli

kupon tuttuktan sonra mı iptal ediliyor yoksa come back olası bir pozisyondayken bahis siteleri oynatmaya mı izin vermiyor? gerçi her halkükarda elinde kalıyor kumar bütün illetlerin başıdır oynamayın oynatmayın.

yalnız o yüzyıllardır falan tam tersi ya.

fenerin ilk yarı 2-0 geriye düşüp ikinci yarıda 5 gol atarak 5-2 kazandığı maç oldu. ilk yarıdaki o skor ve oynanan futbol büyük bir başarısızlık, takım aşırı uyumsuz, kimse atağa kalkmıyor, skriniar ve oostervolde topu alıp atağa kalkıyor o derece bıkmışlar, kısaca rezalet. ikinci yarı beş gol atıp maçı çevirmek de bir başarı mıdır, evet. şanslarını deneyip şut çekip gol buldular, rakip kırmızı kart gördükten sonra zaten dağıldı, sonra zaten fırsatını bulan golünü attı. acilen takıma oyuncu desteği yapılmalı, sezonun ikinci yarısı bu adamlarla bir yere varamayız yoksa.

(bkz: polis sevmek) ne demek? bilmediğimden uzak duracağım başlık.

(bkz: polisevi)
(bkz: polis evi)

ederson'un pas kalitesi tartışılmaz ama şuna dikkat etmesi gerekiyor; burası manchester city değil :) bazen kısa veya orta mesafe yakına oynarken bizimkilerin sırtında baskı varken pas veriyor. bizde bu pasları alan rodri değil, bunu unutmaması lazım.

yaş almaktır. yaş almaktan dram yaratınca insanın üstüne kara bulut gibi çöker.

ne demiş atalarımız neşeli ol ki genç kalasın.

#3786959

söylemiştik.

sağlık sorunları nedeniyle zorunlu araydı, hayatı yeniden hissedip kutlamaktı vb vb.. derken biraz abarttım mı ne.. dostlarla içmekten yorulduk be dostlar.. ama lütfen siz yapmayın. (yanlış ama haklı bir mazeretim vardı benim.. :)

ve bu o kadar da kötü bir şey değildir.

bir çiçek alanımız olmadı be

kötü ve iyi yaftaları durduğun yerle alakalıdır. bakış açısı ve menfaat olgu veya olayı kötü ve iyi olarak değerlendirmende esas kriterlerdir.

kötünün ve iyinin özü bir. bir özden kaynayanlar ayrışır ve çatışır. kozmogoni karşıtlıkların doğumu ve kaotik raksı.

neden aydınlık iyidir, fakat karanlık kötüdür. insan denen dünyevî canlı, ilkel boyutta uzamsal ve uzuvsal zayıflığını karanlıkta değil aydınlıkta avantaja çevirebilmiştir de ondan. gece bağrında potansiyel tehlikeler taşır, daha güçlü olana yem olmak bir anlık meseledir. gündüz apaçıktır; silahlar, stratejiler ortadadır. gecenin esrarı vardır. gündüzün sırrı ortalığa saçılmıştır.

insan bakış açısından tanrı hem iyi hem kötü olanken insan neden özünde salt kötü olsun? şeytan halisane kötülük tohumundan vücuda gelmemişken insan neden öz itibarıyla kötü olsun?

özünde insan ne iyidir ne de kötüdür. insan beyni doğumda tabula rasa yani boş levhadan ibarettir. velhasılıkelam terbiye edemeyenlerin elinde kötülük çiçekleri peyda olur.

kendime çiçek aldım tabikisi de…

herhangi bir devletin ne yapıp yapmayacağına dair genelleme yapmak çok mantıklı değil.

devlet, kendi yetki alanına dair belirlenen (veya kasten belirsiz bırakılarak serbesti sağlanan) ekonomik, politik, sosyolojik, ideolojik zeminde istediği şeyi genellikle yapar.

hatta liberal/neo-liberal ekonomiyi benimseyen devletler bile gerekli hallerde piyasa ekonomisinden bağımsız ekonomi politikaları geliştirebilir; bu tür müdahalelerde bulunabilir yahut piyasayı stratejik vs sebeple kendi lehine kısıtlayabilir. genellikle bu tür konuları, devletin anlık (sosyopolitik, jeopolitik, ekonomik vs) stratejileri belirler, yani haliyle konjonktüreldir ve hatta bunun böyle olması da mantıklıdır.

türkiye’de otomobil üretiminin desteklenmesini de bu zeminden tamamen bağımsızlaştırıp apriori yanlış bir şey gibi ele almanın çok iler tutar bir yanı yok. karar, süreç ve sonuçları ayrı ayrı yahut birlikte ele alınabilir, siyasi/ekonomik/sosyolojik her bağlamda eleştirilebilir vs ayrı konu.

yoksa devlet iktiza ettiğinde araba yapımını teşviği bırak, doğrudan kendisi de araba yapar, bisiklet yapar, savaş uçağı yapar, gübre yetiştirir vs.

aynı mantıkla “devlet konut yapmaz, konut yapılacak ortamı hazırlar” demek de mümkün. ama çok mantıklı değil, zira sosyal devlet olma iddiasında bulunan herhangi bir devletin konut yapmayı seçim olarak görmesi bir yana, görev olarak görmesi de meşrudur.

ayrıca, ekonominin akışını doğal yollarla yönlendirmek gibi sabit bir kaide olmadığı gibi, ekonomik kuramcılıkta olgusal olarak üzerinde mutabık kalınan ‘doğal bir akış’tan dahi söz edilemez. bu tür, slogan nev’inden serbest piyasacı söylemlerin realitede topyekün amentü kabul edilerek uygulandığı pür-i pak bir örnek bile yok.

hani illa genellemeci bir kaide arıyorsak; devletler birer sistem olarak doğaları gereği kendini meşrulaştırma, koruma, sürekli kılma ilkesiyle hareket etmeye meyyaldirler, bunun mütemmim cüzü neyse onu, hak/görev/serbesti/istisna zemininde, uygularlar.

tedesco sert bir dille uyarılmalı, gol sevincinde topçularımızı sakatlayacak

şerefsizliğin bu kadarı artık. ekşi'de şu anda fener maçından para kazanıp parasını alamayanların yazılarını okuyabilirsiniz.

bu ne demek oluyor:

yaptın kuponu, 200 bin tutturdun.

"risk yönetim merkezi madde bilmem kac." diyerek sana koca bir nah işareti yapiyorlar.

abi miks? sorusuyla irkildim bir an.
mikste yoğunluktu oydu buydu olmaz. isi teslim etmek lazim. *

üç-beş belki kemik kırıntısı umuduyla, meczupluk korumasına güvenip artistik atatürk düşmanlığına soyunmak kadar ikiyüzlülük ve adilik midir.? onu da tartışalım isterseniz..

(bkz: çakma ağlama duvarı müdavimleri) başlığa toplanmış.

yaşlanmaktan korkmayın. bir doğa yasası o. yaşlanmaktan korkmak, yaşamaktan korkmaktır. aslolan yaşlanmanıza değer bir hayat yaşayıp yaşamadığınızdır..
yaş almanıza değer bir yaşam için yaşayın..