zaman tüneli

entelektüel elitizm bundan daha güzel özetlenemezdi. p.z.venk sözünü bu kadar yerli yerinde kullanmak herkesin harcı değildir.

youtube.com/shorts/zi1knARC...

eskiden kalma bir tamlama/tabir.

fizik kanunu ve kanuncukları vardır. bunlar değişebilir şeylerdir. doğa kanunları fizik kanunlarına bağlı şeyler. doğa kanunu olduğu söylenen şeyler murphy kanunları gibidirler. efsane gibidirler yani. bilimsel geçerlilikleri sıkıntılıdır.

az orospu değilim yani mealindeki söz.

aldatmış, duymamış, kendinden emin kadın. ajkdkdjdf

''aile dizini'' çalışılmalı, başlık sahibi soydan gelen arızaları yaşayan kimse olabilir.

ingiltere yıllarca tarikatları fonladı, semirtti, köylere kadar milleti zehirleye zehirleye siyasal islamı ve tek adam rejimini getirdi, şimdi o yatırdığı fonları binlerce misliyle hortumluyor. siz de hala devlet aklı falan diye kendinizi kandırıp orada burada dandik fonlama ihtimalleri arıyorsunuz.

2-2 berabere biten maç. denecek bir şey yok, bu yıl çok keyifsiziz.

bir çocuk, bir imamın arkasında eğilip kalkan bir cemaati görünce onları bağlayan ipler olduğunu düşünebilir. ama gerçekte olan şey; o insanların allah'ın onlara verdiği emri gerçekleştirmesinden ibarettir.

uzay-zamanda ışık, enerji, madde de bazı şartlarda bazı davranışlar gösterirler. aynı şartlarda aynı sonuç doğuyorsa biz buna kanun diyoruz. ama olan şey cami örneği ile aynıdır. kanun dediğimiz şey allah'ın eşyaya verdiği emirlerden ibarettir.

anayasanın uygulanmadığı ülkeler vardır. yani kanun tek başına hiçbir şeydir. onu koyan, uygulayan bir irade ve kudret lazımdır.

mesela su nşa da 100 santigrat derecede kaynar. bu bir doğa kanunudur. ama bu fizik kitabında yazdığı için çaydanlıktaki su "haydi kaynayayım" demesiyle olan bir durum değildir. halihazırda doğada gözlemlediğimiz reel bir durum olduğu için buna kanun demişiz. peki bu kanunu yaratan biri olmadan bu kanun olabilir mi? şimdi biliyoruz ki bigbang'den sonraki ilk zaman diliminde fizik kuralları farklı işliyordu. yani doğa kanunları varlığa ve varlığın işleyişine dayanak olacak bir dayanıklılıkta değildir. doğa kanunları dediğimiz varlıkların ibadet etme şekillerini gösteren bir ilmihal hükmünde olan sünnetullah kanunları ancak allah'ın koyduğu ve uyguladığı emirlerden ibarettir.

(risale-i nur okurken aklıma gelenler(haşir risalesi ve tabiat risalesi)

benim merhametime kalmış durumdasın diyen kadındır. bana güvenmekten başka bir şansın olduğunu düşünmüyorum cinim... diye de ekliyorsa vay ki ne vay halinize. sıkıysa güvenme..

aldatsam anlayabilmen imkansız diyen kadın haksız mıdır. bence de haksız değildir.

benim böyle konuşan sevgilim olsa lütfen böyle şeyler söyleyip adamın canını sıkma. deyip sitem ederdim. ne biçim konuşmalar bunlar. hiç sana yakışıyor mu, ne konuştuğuna lütfen biraz dikkat et. derdim.

durduk yere insanın moralini bozacak saçma konuşmalar.

bazen farkında olmadan yaptığım şey. insanlık hali. içinizden sövecek gerçek dertler edinin kendinize.

rtenin "yerli üretici taş yesin, benim ardamarı çatlamış akpli kokocu ergen işadamım ithalat firması kursun, köşe olsun" diyerek peydahladığı rezillik.

kafelerde ortak banklarda falan yapıyolar bi de bunu, direkt dönüp söylüyorum ben bir süredir içimden sövdüğümü belli eder bir tonla… biraz görgü biraz adap, lütfen.

mercimeğin anavatanında yokluk baş göstermiş. üretim geçmiş yılların yarısına inmiş. kanada mercimeğine muhtaç kalınınca ürün çeşitlendirme amaçlı değişiklik yapılmış:
buradan
geçenlerde venezüela başkanı maduro ile bu mu konuşuldu acaba? gıda enflasyonu azalmaz artar. hayal görmeyelim. üretim desteksiz yürümüyor işte.

allah akıl fikir versin, dediğim hanımefendidir. cinsiyetçilik yaptığım düşünülmesin. direksiyon sınavlarında sık sık görev almaktayım. bizim de ayağımızın altında debriyaj, fren, gaz bulunmakta. buradaki sınav başkanı olan hocamızın tutumunu irdeledim haklı olarak. “tehlike” sezdiği an, öğrenciyi direkt bırakma hakkı var iken kazaya doğru gitmeyi borç bilmiş sanki. oysa risk almamak gerek, öğrenci çalışsın ve bir ay sonra tekrar gelsin.

ne anlamda titretmek şimdi sebebi de önemli

çocukken götürüldüğümüz düğünlerde herkesin sarhoş olup sırılsıklam yaka bağır kasap havası mezdeke aktığı saatlerde masada uyuyakaldığımız an… müzik sesleri yavaş yavaş silikleşir, iki sandalye birleştirilir, üstüne ceket falan atılır, direnirsin ama nafile. gözünü bi açarsın kucakta arabaya götürülüyosun. ondan sonraki ikinci tur o kadar tatlı olmazdı mesela. öyle işte…

travma kelimesinin arkasına sığınmamak.
geri dönüp düzeltemeyeceğimiz durumları ısıtıp ısıtıp gündeme getirmenin manası yok, faydası da yok.

kimse bacağımı titretemez bunlar nasıl başlıklar

sözlük fotoğraflar başlığına attığım fotomun başında akşama kadar beklerim. kim görmüş kim oylamış kim favlamış diye.

o kadar hin o kadar cevval o kadar malım...