zaman tüneli
insanı mest eden yiyecekler
çikolatalı her şey
devamını gör...
insanı mest eden yiyecekler
ko ko reç ko ko.
devamını gör...
first lego league
4-6, 6-10, ve 9-16 yaş kategorilerinde düzenlenen uluslararası lego yarışması. takımlar 3-6 kişiden oluşmaktadır. solda legoyu görünce istemsiz başlığı açmak istedim. yerel düzeyde katılım sağlanan yarışmada başarı sağlanması halinde uluslararası finale katılarak takımlar first cup adı verilen kupa için yarışırlar. kupa haricinde küresel inovasyon ödülü de verilmektedir.
devamını gör...
kaliteli müzik dışında bir şey dinleyememek
aslında burada karıştırılan şey “zevk” ile “kalite” arasındaki fark. elbette herkes kendi sevdiğine iyi der, kimse “ben kalitesiz müzik seviyorum” demez. ama bu, kalitenin tamamen kişisel bir şey olduğu anlamına gelmiyor.
benim “kaliteli müzik dışında bir şey dinleyemem” derken kastettiğim, müziğin belli teknik ve estetik ölçütleri olduğudur. tıpkı otomobilde olduğu gibi...
ben çıkıp “şahin, dünyanın en kaliteli arabasıdır; çünkü benim zevkime en çok o hitap ediyor” desem bu cümle kimse için ciddiye alınabilir olmaz. çünkü otomobilde de kaliteyi belirleyen teknik standartlar, mühendislik, güvenlik, performans gibi ölçütler vardır.
benim zevkime hitap etmesi, onun kaliteli olduğu anlamına gelmez.
müzikte de durum aynı. bazı unsurlar bestecilik kalitesi, armoni bilgisi, altyapı düzenlemesi, enstrüman icrası, ses mühendisliği, melodik yapı, ritmik bütünlük vs. öznel zevkten bağımsızdır. yani zevkim değişir, ama müzik teorisinin ve üretim kalitesinin kriterleri değişmez.
benim söylemek istediğim şu:
“ben kaliteli müzik dışında bir şey dinlemem” derken kimsenin zevkine laf etmiyorum. sadece kendi kulak konforumun, belli bir üretim niteliği gerektirdiğini söylüyorum. bu, zevk beyanı değil; müziğin teknik gerçeklerini önemseme durumu.
kısaca, zevk öznel olabilir; ama kalite ölçülebilir, tartışılabilir ve kişiden kişiye göre değil, üretimin niteliğine göre belirlenir.
edit,
#3814837
silinen ilk tanımımda kalitesini övdüğüm ve paylaştığım tsm şarkısı.
benim “kaliteli müzik dışında bir şey dinleyemem” derken kastettiğim, müziğin belli teknik ve estetik ölçütleri olduğudur. tıpkı otomobilde olduğu gibi...
ben çıkıp “şahin, dünyanın en kaliteli arabasıdır; çünkü benim zevkime en çok o hitap ediyor” desem bu cümle kimse için ciddiye alınabilir olmaz. çünkü otomobilde de kaliteyi belirleyen teknik standartlar, mühendislik, güvenlik, performans gibi ölçütler vardır.
benim zevkime hitap etmesi, onun kaliteli olduğu anlamına gelmez.
müzikte de durum aynı. bazı unsurlar bestecilik kalitesi, armoni bilgisi, altyapı düzenlemesi, enstrüman icrası, ses mühendisliği, melodik yapı, ritmik bütünlük vs. öznel zevkten bağımsızdır. yani zevkim değişir, ama müzik teorisinin ve üretim kalitesinin kriterleri değişmez.
benim söylemek istediğim şu:
“ben kaliteli müzik dışında bir şey dinlemem” derken kimsenin zevkine laf etmiyorum. sadece kendi kulak konforumun, belli bir üretim niteliği gerektirdiğini söylüyorum. bu, zevk beyanı değil; müziğin teknik gerçeklerini önemseme durumu.
kısaca, zevk öznel olabilir; ama kalite ölçülebilir, tartışılabilir ve kişiden kişiye göre değil, üretimin niteliğine göre belirlenir.
edit,
#3814837
silinen ilk tanımımda kalitesini övdüğüm ve paylaştığım tsm şarkısı.
devamını gör...
insanı mest eden yiyecekler
mantıyı tek geçerim.
devamını gör...
sağlıklı iletişimin olmazsa olmazları
ne konuşacağından çok ne anlatıldığına odaklamak. aktif dinlemek.
devamını gör...
insanı mest eden yiyecekler
devamını gör...
30 yaşına geldiği halde lego oynayan erkek
bu meretler pahalı. ancak belli bir yaşa gelindiğinde zaten bizim ülkelerde alım imkânı oluyor. buna da hobi deniyor. şayet parası olmayıp alamayanlara bim'de sluban legolar var, ondan alabilirler.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
totime güvendim ama senin sesin ince
değil her cümlen öncekinden hallice
sözcüklerin bari karın doyursaydı
yemek demişken canım da çekti pirinç patlaklı dolce
fazla uzatmadan bitirelim bu zayıf atışmayı temizce
hadi yavrum gönderelim seni evine
ay ne çirkefmişim şaşırdımke
değil her cümlen öncekinden hallice
sözcüklerin bari karın doyursaydı
yemek demişken canım da çekti pirinç patlaklı dolce
fazla uzatmadan bitirelim bu zayıf atışmayı temizce
hadi yavrum gönderelim seni evine
ay ne çirkefmişim şaşırdımke
devamını gör...
insanı mest eden yiyecekler
damak zevkidir tabii. kişiye göre değişecektir:doğaldır da.. (ama kendi adıma gerçek cağ kebap, gerçek yaprak et döner derim.)
devamını gör...
ne zaman öleceğini bilmemek
geleceğin bilinmezliği aslında çok büyük bir nimet. ben rüyamda nasıl ve ne sebeple öleceğimi görmüştüm. kurban olduğum cenab-ı rabbül alemin, bana neden böyle rüyalar gösteriyorsun?*
devamını gör...
30 yaşına geldiği halde lego oynayan erkek
niş zevklere sahip erkektir. legoyla oyun için değil hobi olarak ilgilenir. düz insanların anlamayacağı şeyler bunlar. çok kurcalamayın. örnek olarak #3807197
devamını gör...
sence nasıl bir insansın sorusu
harikulade biriyim
başka soru
başka soru
devamını gör...
atlas
yunan mitolojisinde atlas ( / ˈ æ t l ə s / ; eski yunanca : ἄτλας , átlās ), titanomakhia'dan sonra sonsuza dek gökleri veya gökyüzünü tutmaya mahkûm bir titan'dır..
kadim zamanların başlangıcında, tanrılar henüz gökyüzünü giyinmemişken, titanlar vardı..
göğü tutan, denizleri yöneten, zamanı kıvrandıran eski güçler..
ve onların arasında atlas..
sessiz.. dev.. kararlı, gücüyle değil, duruşuyla konuşan bir titan..
sonra titanlar ile olimpos’un genç tanrıları arasında o büyük savaş koptu.. titanomakhia..
eski düzenin ağır adımlarıyla, yeni düzenin ateşi çarpıştı..
atlas bu savaşta zeus’un karşısına dikildi..
göğü inleten bir haykırışla ileri atıldı,
çünkü o eski dünyanın koruyucusuydu..
savaş uzun sürdü, taşlar eridi, dağlar yarıldı.
ama kader bu ya olimpos galip geldi..
titanlar bir bir zincirlere vuruldu..
fakat atlas’a farklı bir ceza uygun görüldü..
zeus ona baktı ve “sen göğü taşıyacaksın” dedi..
bu, bir ceza gibi görünse de aslında çok daha incelikli bir şeydi..
koşmayı, savaşmayı, hücum etmeyi seven bir dev için,
sonsuz bir duruşa mahkûm edilmek.
ve atlas omuzlarını eğdi,
gökyüzünü sırtladı..

ama hikâye burada bitmez…
bir gün yolları herakles (herkül) ile kesişti..
herakles, altın elmaları alabilmek için atlas’tan yardım istedi..
atlas da bir titan’a yakışır kibirle gökyüzünü herakles’e bıraktı,
“ben gidip alayım, sen de bu arada taşırsın,” dedi..
gökyüzü herakles’in sırtına oturunca
kasları titredi, dünya nefesini tuttu..
atlas elmalarla geri döndüğünde yüzünde bir özgürlük parıltısı vardı..
“taşıyıver biraz daha,” dedi..
artık kaçmak istiyordu..
fakat herakles de boş değildi..
“tamam,” dedi, “ama omuzlarımı rahatlatmak için göğü bir anlığına tekrar tut ki
üstüme bir hayli çöktü.”
atlas, saflıkla ya da yorgunlukla göğü yeniden devraldı..
herakles elmalarını alıp çekip gitti..
atlas yine yalnız kaldı..
gökyüzü yine omuzlarına geri döndü..
atlas göğü taşımayı zamanla öğrendi..
başta kemiklerini ezen ağırlık, yıllar geçtikçe bir ritme dönüştü..
acı yerini kabullenişe değil, anlam kazanmaya bıraktı..
anladı ki bazı yükler ceza değildir..
ve kader, en güçlü olanı değil,
en uzun dayanabileni seçer..
kadim zamanların başlangıcında, tanrılar henüz gökyüzünü giyinmemişken, titanlar vardı..
göğü tutan, denizleri yöneten, zamanı kıvrandıran eski güçler..
ve onların arasında atlas..
sessiz.. dev.. kararlı, gücüyle değil, duruşuyla konuşan bir titan..
sonra titanlar ile olimpos’un genç tanrıları arasında o büyük savaş koptu.. titanomakhia..
eski düzenin ağır adımlarıyla, yeni düzenin ateşi çarpıştı..
atlas bu savaşta zeus’un karşısına dikildi..
göğü inleten bir haykırışla ileri atıldı,
çünkü o eski dünyanın koruyucusuydu..
savaş uzun sürdü, taşlar eridi, dağlar yarıldı.
ama kader bu ya olimpos galip geldi..
titanlar bir bir zincirlere vuruldu..
fakat atlas’a farklı bir ceza uygun görüldü..
zeus ona baktı ve “sen göğü taşıyacaksın” dedi..
bu, bir ceza gibi görünse de aslında çok daha incelikli bir şeydi..
koşmayı, savaşmayı, hücum etmeyi seven bir dev için,
sonsuz bir duruşa mahkûm edilmek.
ve atlas omuzlarını eğdi,
gökyüzünü sırtladı..

ama hikâye burada bitmez…
bir gün yolları herakles (herkül) ile kesişti..
herakles, altın elmaları alabilmek için atlas’tan yardım istedi..
atlas da bir titan’a yakışır kibirle gökyüzünü herakles’e bıraktı,
“ben gidip alayım, sen de bu arada taşırsın,” dedi..
gökyüzü herakles’in sırtına oturunca
kasları titredi, dünya nefesini tuttu..
atlas elmalarla geri döndüğünde yüzünde bir özgürlük parıltısı vardı..
“taşıyıver biraz daha,” dedi..
artık kaçmak istiyordu..
fakat herakles de boş değildi..
“tamam,” dedi, “ama omuzlarımı rahatlatmak için göğü bir anlığına tekrar tut ki
üstüme bir hayli çöktü.”
atlas, saflıkla ya da yorgunlukla göğü yeniden devraldı..
herakles elmalarını alıp çekip gitti..
atlas yine yalnız kaldı..
gökyüzü yine omuzlarına geri döndü..
atlas göğü taşımayı zamanla öğrendi..
başta kemiklerini ezen ağırlık, yıllar geçtikçe bir ritme dönüştü..
acı yerini kabullenişe değil, anlam kazanmaya bıraktı..
anladı ki bazı yükler ceza değildir..
ve kader, en güçlü olanı değil,
en uzun dayanabileni seçer..
devamını gör...
kaliteli müzik dışında bir şey dinleyememek
ilk soru kime göre, neye göre kaliteli? ikinci soru o an neye ihtiyaç duyarsanız onu dinlemiyor musunuz ya? bu kadar kasmaya gerek yok...mesala bazen birden "kerimcan durmaz" bile açıp dinliyorum. kaliteli bulmuyorum ama en azından eğlenceli.
devamını gör...
türkiye müslüman bir ülke değil nüfusunun çoğunluğu müslüman olan bir ülkedir
öyle de olabilir.. önemi yok.. ama belini doğrultamamasındaki en ciddi suistimal malzemesi odur kesin.
devamını gör...
yalnızlık
"eğer kendi yalnızlığımızı kucaklayamazsak, inzivaya karşı kalkan olarak başka birini kullanırız."
devamını gör...


