zaman tüneli

ilk 8 için önemli bir galibiyet. iyi ve rahat bir oyun oldu. pazar konyaspor’u 10 kişi savunma yaparken izleriz artık.

o sizin körlüğünüz.
bana bakmayın şu aralar zihnen fazla doluyum zaten, birde flörtle uğraşamam.

bıldırcın, kırlangıç, güvercin, şahin, karga, serçe, ördek, tilki, gelincik, yılan, sincap, kumru, fare, martı, karabatak, kertenkele, çakal, sansar, tavşan, atmaca, leylek. galiba hepsi bu kadar.

ovada yaşıyorum ben öyle domuzdu, kurttu pek yok ama kuş çok.

bir kaç kez benzeri bir durumu yaşadım, biri dijitalde diğerleri fiziksel gerçek dünyada. hepsinden güzel deneyimler ve gözlemler elde ettim. öncelikle bende her ne varsa bilmiyorum insanlar bana gerçekten güveniyor, o güveni geçtim ilişki tavsiyeside verdik ilişkimiz yokken. bununda sebebi benim objektif ve mantıklı bir insan olduğumu bilmeleri idi. gel gelelim aslında başlıkta bahsedilen durum biraz daha farklı aslında benim durum bazı ortamlarda kısa süreli idi, sadece dijital de olan baya içinde idim. ben istememe rağmen, özel mesajların ekran görüntüsü vs atıldı, velhasıl ciddi bir psikolog seansı ve ilişki terapisti gibi geçirdiğim bir dönemdi. gizliliğe aşırı önem verdiğimden her zaman bende kalmıştır anlatılanlar. insanlar çok ilginç varlıklar arkadaşlar, yani bazen çok kör olabiliyorlar.
açıkçası kendi uzaktan ilişkimsi bir olaydan sonra neden kör olduklarını anlamıştım biraz.
işin içinde olunca bazı gerçekleri görmezden gelebiliyorsunuz, aşk mı dersiniz başka bir şey mi dersiniz bilmiyorum ama grur falan kalmıyor, yapmam dediklerinizi yapabiliyorsunuz. birde her ilişkinin dinamikleri benzer noktalar olsada özünde farklı oluyor. çünkü o dinamikleri yaşayan insanların karakterlerinin çaprazlanmasını düşünürseniz ortaya bir ton olasılık çıkıyor.
gördüğüm ve deneyimlerime göre hepsi geçici maalesef, zaten millet bence bu yüzden çocuk yapıyor, yenilik olsun diye. bu yüzden çocuğu olmayan ya da ne bileyim cinsel problemler yaşayan eşlerde boşanmalar gözüküyor. belli bir süre sonra o duygular rutine bağlanıp kayboluyor. sanırım aldatma psikolojinin altında yatan ana nedende yeni heyecan arayışı. sonuç olarak hiç bir türlü ahlaki ve etik anlayışıma uymayan bir durum olmakla birlikte insanların hala bazı ilkel güdülerine yenik düştüğünü defalarca gördüm. hala atalarımızdan çok da farklı değiliz emin olun.

friens dizisindeki favori karakterim. benim için bunun birkaç sebebi olsa bile, en önemli sebebi kendisinin dizinin en düşünceli karakteri olması.

chandler, phoebe ile birlikte dizinin en derinlikli karakteri. anne ve babası muazzam sorunlu bir çocuk. hatta baba ileride trans bir kadın oluyor ve durumlar daha da garipleşiyor kendisi için. anne ve babasının boşanması gibi travmatik durumlar ile baş edebilmek için de kendisine savunma yöntemi olarak mizahı seçmiş. kendisinin de söylediği gibi, zor durumlarda şaka yaparak sıyrılmaya çalışır kötü ruh hallerinden. ayrıca küçük yaşta sigaraya başlamış ve bu bağımlılığı onu çok zorlamaktadır. onu canlandıran matthew perry de uzun süre ilaç ve uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele etmiş.

chandler, dizide komik esprileriyle hepimizi güldüren, yeri geldiğinde yaran bir karakter. fakat aynı zamanda çok hassas kalpli, narin biri. arkadaşları için fedakarlık yapmaktan asla çekinmeyen, aksine bunu kendi akıl edebilen biri. örneğin joey'in evinden ayrıldığı zaman ona çaktırmadan para vermeye çalışması, ross evsiz kalınca ona kendilerinde kalmayı ilk teklif eden kişi olması ve monica'nın bütün temizlik ve düzen hastalığına isyan etmeyip ayak uydurmaya çalışması, devamlı kendinden ödün vermesi vesaire uzar gider.

gayet yakışıklı ve zengin bir genç olmasına rağmen kızlarla arası hiç iyi değildir aynı zamanda. küçüklüğünde yaşadığı travmalar, ona özgüven sorunu olarak dönmüştür. joey ondan çok daha acınası bir karakter olmasına rağmen kadınlar ile arası her zaman chandlerdan daha iyi olmuştur.

bundan ziyade birbirini tamamlayan insan vardır bana göre. karşılıklı sevgi ve diğer olguların aktarımıyla bir süreç oluşur ve hoş bir uyum ortaya çıkar.

yine aramız bozuk kendileriyle. gün boyu rezil olmama rağmen yine direniyorum.

ben zaten kışın şalları tesettür gibi örtüyorum hep kendime. hatta dinsel boyutu olmasa seviyorum da ama kapanıp da her boku yiyen tiplerden olmak istemem. bu yüzden kapanamıyorum.
valla büyük rahatlık aslında her gün saç şekillendirme derdin yok. yıkayamadın mı boşver zaten kim görüyor.

saf kalite ta ta talisca

"tesettür ederim" şakasını nasıl kacırdıgına inanamıyorum ablacım
t:gereksiz bir soru

herkes atar bu çöl bedevisi mal atamaz

bugün saat 11.30'da yağlı surat açıklama yapacak.
eğer icardi hakkında olumlu konuşmazsa yaz sonunda icardi ile beraber gideceğini düşündüğüm teknik adam.
tek fark icardi giderken okan gönderilir.

arkadaşım, staja şehir dışına gideceğim diye bana pasta ve kurabiye almıştı. kurabiyeyi yiyen ilk bendim. tadı o kadar kötüydü ki anlatamam ama yedim ve arkadaşım yiyecekken "sakın", dedim "sakın onu yeme". bir tadına baktı sonra direkt ağzından çıkardı. benim de içim elvermedi ve kusmaya gittim. hani niye zorluyorsun ki yani kendini arkadaşım kırılır, ayıp olmasın falan diye. sonra sevgilime tattırdım. bu alçı dedi. google haritalardan yorum yaptık. yerin sahibi de "ilgileneceğiz." dedi normalde herkese ters cevap vermişti. yoksa gerçekten mi alçılıydı? ulan ben aşırı düşünceli olmaktan dolayı alçılı kurabiye mi yedim?

şöyle bir maçta hiçbir işe yaramamayı nasıl başarırsın eşşşşşşek nesrin. adam top oynamayı unutmuş a** sövmemek için direniyorum, koşulsuz şartsız gönderin bunu abi. talisca taşıdı maçı, şaban nesrin de izledi.

bu sezon özelinde konuşuyorum samatta kadar kötü.

annem ya da babam odaya girdiğinde kendimi toparlamak, annemin-babamın-büyüklerimin yanında dilimi sıkı tutmak.

filmdeki şerif karakteri, zamanın gerisinde kaldığını idrak etmiştir. evet, zaman değişmiştir, değer yargıları değişmiştir, hayat eskiye göre çok daha komplike bir hale gelmiştir ve şerifin yeniye uyumlanacak bir enerjisi yoktur. insan zamanın önünde koşabildiğini düşündüğü yılları özler ve o zamana dair değerleri benimseyip yüceltir. bir diğer deyişle; muhafazakarlaşır.

bu durumun şerif için bir şüphe değil, kati bir gerçeklik olduğunu en bariz şekilde süt içtiği sahnede anlarız. ancak bu sahnede şerifin davranış biçimi, memnuniyetsizliği yahut dramatik bir kabullenişi andırmaz. duygusal bir direniş emaresi görmeyiz.

katili az bir farkla kaçırmış biri olarak öfke, korku, şüphe, tedirginlik, üzüntü göstermez; kanepeye oturup sütünü içerken bir nevi akışına bırakmış insanın rahatlığıyla konuşur.

o anda olayı çözse yahut katili yakalasa bile bunlara çok ehemmiyet verecekmiş gibi gözükmez. yeni zamanda eskiye yer yoktur ama ona talip biriyle de yüzleşmeyiz.

filmdeki katil karakterinin gerçek psikopati özelliklerine uyum açısından en başarılı karakter olduğu söylenir. oyunculuk açısından abartıldığı kadar iyi olduğunu söyleyemem ama karakterin çok iyi yazıldığına şüphe yok.

filmde bunun dışında etkileyici pek bir şey yok. ne katilin düşünsel/mantıksal çerçevesi, ne de şerif karakterinin alt metniyle öyle aman aman bir anlamsal derinlik vaad etmiyor.

sembolizm ve felsefi alt metne dair çıkarıma müsait kurgusuyla içerikli bir hikaye, gelgelelim çok da abartmaya lüzum yok.

dün arkadaşım bir yer önerdi ürün almam için. hatta satıcıyla konuştu bu benim arkadaşım filan diye. neyse gittim ama pek beğenemedim de ama ayıp olmasın diye bir şeyler seçeyim dedim 10 bin küsür lira tuttu. içime oturdu ama bir şey de yapamadım utanma belası..
yani benim ‘ayıp olmasın’ anlayışım bu derecede.

yav şöyle başlıklar görünce sinirim bozuluyor.
flört arıyorsanız yallah tindera. hem siz ne kadar kalitelisiniz de acaba bir de kaliteli kız arıyorsunuz.

hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor sorusu başlığına doğru alabileceğimiz sözlük yazarları. en azından gördüğü insanı tekrar gözünde canlandırmasına gerek kalmaz. ****