zaman tüneli
takip edilesi sözlük yazarları
sapık mısınız karşiiiim.
devamını gör...
komünizm sosyalizm kapitalizm ve faşizm arasındaki fark
belki komünizmle sosyalizm arasındaki ve kapitalizmle faşizm arasındaki farklılıklardan konuşulabilir. ancak bu iki kategori birbirine tümüyle karşıt/düşman anlayışlardır. sayılabilir farklarla anlatılamaz. (fark, benzerler arasında aranmalıdır. bir ötekini tümüyle reddedenler arasında fark değil ancak karşıtlık olabilir.)
devamını gör...
nick vermeden bir yazara seslen
cıks, öyle olmaz.
favlamayana meme yok tatlım.
favlamayana meme yok tatlım.
devamını gör...
hey naber dostumculuk lirizmi
omuz dedin ya, o noktada ilgimi çektin muhtar.
anlat şimdi lirizm falan sabaha kadar dinlerim*
anlat şimdi lirizm falan sabaha kadar dinlerim*
devamını gör...
başka bir hayat yok
senaryosu oğuz k. oğuz tarafından yazılan ve aynı isim tarafından yönetilen kısa film; 2023 yapımlı olduğu bilgisi verilmiş ve kadrosunda ise selim mert daş, oğuz k. oğuz, rukiye ay, fatma daş ve aykut büken gibi isimler rol almıştır.

annesini çok yakın bir zaman önce yitiren ve babası da yurt dışında yaşayan bir çocuğun içine düştüğü buhran, bu acıyla mücadelesi ve artık hayatta olmayan annesini yeniden tanıma çabası konu ediniliyor.
annesini yitirdikten sonra babasının ise yeniden yurt dışına gitmesi gerekiyor, çocuğu ise anneannesine emanet ediyor.
annesini yitirdiği için derin bir bunalıma giren çocuk annesinin hatıralarıyla yüzleşiyor, ondan kalan walkman ona anneannesi tarafından veriliyor, annesinin sevdiği şarkıları keşfediyor, annesinin sosyal medya hesabına bir göz atıp, onu "anne kimliği" dışında da yeniden tanımaya çalışıyor.
yaşadığı bu derin acı onu türlü sorgulamalara itiyor, hayat artık yaşanmaya değer mi, yaşamaya devam etmeli mi, gibi soruların etrafında dönüyor.
daha sonra ise bir karar aldığını ve hayatın değerini bilmeye karar verdiğini görüyoruz, onun geçirdiği bu dönüşüm ile filmimizin sonlarına yaklaşıyoruz.
şimdi ise filmle ilgili kişisel fikirlerime geçiyorum;
2 ay önce annesini kaybetmiş biri olarak, benim için duygusal ve yakınlık kurduğum bir kısa filmdi, konusunu ve ana fikrini iyi buldum.
filmde de işlendiği üzere;
annenin ölmesi dünyanın en korkunç acılarından biridir, çaresizliğin, yok oluşun, ölümün ne demek olduğunu insan galiba evinden bir kişi eksilmeden anlayamıyor...
kaybedilen insanın ardından duyulan üzüntü ayrı bir konu olmakla birlikte, sevdiğin bir insanı kaybetmek demek; kaybedilen insanla olan bütün anılarını, ona dair tanık olabildiğin her şeyi yeniden düşünmek, hatırlamaya çalışmak demektir galiba.
cevabını bir tek onun verebileceği sorular yarım kalmıştır, cevaplar yarım kalmıştır, tabaklar eksilir, neşe sıfırlanır, mutluluk kalmamıştır, kaybetmek böyle bir şeydir.
anılarla avunmak, anısını yaşatmaya çalışmak, ona lâyık bir evlat olma mücadelesi vermek, artık elden gelebilecek şey budur, tıpkı filmdeki çocuğun da yaşadığı dönüşüm gibi...
dinleyin ulan develer diye bir söz vardı ve onu kullanmak bu tanıma kısmetmiş.
(bkz: dinleyin ulan develer) *
annenize, sevdiklerinize sıkıca sarılın..
toprak aldığını geri vermiyor....

annesini çok yakın bir zaman önce yitiren ve babası da yurt dışında yaşayan bir çocuğun içine düştüğü buhran, bu acıyla mücadelesi ve artık hayatta olmayan annesini yeniden tanıma çabası konu ediniliyor.
annesini yitirdikten sonra babasının ise yeniden yurt dışına gitmesi gerekiyor, çocuğu ise anneannesine emanet ediyor.
annesini yitirdiği için derin bir bunalıma giren çocuk annesinin hatıralarıyla yüzleşiyor, ondan kalan walkman ona anneannesi tarafından veriliyor, annesinin sevdiği şarkıları keşfediyor, annesinin sosyal medya hesabına bir göz atıp, onu "anne kimliği" dışında da yeniden tanımaya çalışıyor.
yaşadığı bu derin acı onu türlü sorgulamalara itiyor, hayat artık yaşanmaya değer mi, yaşamaya devam etmeli mi, gibi soruların etrafında dönüyor.
daha sonra ise bir karar aldığını ve hayatın değerini bilmeye karar verdiğini görüyoruz, onun geçirdiği bu dönüşüm ile filmimizin sonlarına yaklaşıyoruz.
şimdi ise filmle ilgili kişisel fikirlerime geçiyorum;
2 ay önce annesini kaybetmiş biri olarak, benim için duygusal ve yakınlık kurduğum bir kısa filmdi, konusunu ve ana fikrini iyi buldum.
filmde de işlendiği üzere;
annenin ölmesi dünyanın en korkunç acılarından biridir, çaresizliğin, yok oluşun, ölümün ne demek olduğunu insan galiba evinden bir kişi eksilmeden anlayamıyor...
kaybedilen insanın ardından duyulan üzüntü ayrı bir konu olmakla birlikte, sevdiğin bir insanı kaybetmek demek; kaybedilen insanla olan bütün anılarını, ona dair tanık olabildiğin her şeyi yeniden düşünmek, hatırlamaya çalışmak demektir galiba.
cevabını bir tek onun verebileceği sorular yarım kalmıştır, cevaplar yarım kalmıştır, tabaklar eksilir, neşe sıfırlanır, mutluluk kalmamıştır, kaybetmek böyle bir şeydir.
anılarla avunmak, anısını yaşatmaya çalışmak, ona lâyık bir evlat olma mücadelesi vermek, artık elden gelebilecek şey budur, tıpkı filmdeki çocuğun da yaşadığı dönüşüm gibi...
dinleyin ulan develer diye bir söz vardı ve onu kullanmak bu tanıma kısmetmiş.
(bkz: dinleyin ulan develer) *
annenize, sevdiklerinize sıkıca sarılın..
toprak aldığını geri vermiyor....
devamını gör...
takip edilesi sözlük yazarları
ben teşekkür etmeye üşeniyorum ve anlık atıyorum*
buna rağmen çok takipçim var gibi geliyor, sanırım manyak bunlar.
buna rağmen çok takipçim var gibi geliyor, sanırım manyak bunlar.
devamını gör...
2026’da savaş ve nükleer risk oranının yüzde 48 olması
hayatta kalmayı yaşamak sanıyoruz ve benzer konular üzerinden bu bile değerli geliyor...
şu intihar edenleri hiç anlamıyorum ya.
şu intihar edenleri hiç anlamıyorum ya.
devamını gör...
2026’da savaş ve nükleer risk oranının yüzde 48 olması
"allahım inşallah tez zamanda depremler olur, zelzelelere karışırz, yer gök bir olur, dağlar denizlere kavuşur, inşallah çaresizlik içinde kalırız allahım. atlar sokakları, yürüyecek yol bulamayız, çukurlara düşeriz, warlocklar evimizin içine kadar girerler, istila ederler allahım tiz zamanda amin yarebbim"
dedirten ihtimal.
dedirten ihtimal.
devamını gör...
takip edilesi sözlük yazarları
arkadaşlar bu konuda merak ettiğim şeyler var: takip edene -en azından- bir teşekkür mesajı, nezaket gereği sayılan bir tutum mudur, sözlükte böyle bir gelenek var mı.! teşekkür edilmemesi kabalık sayılır veya öyle yorumlanabilir mi.
(içtenlikle soruyorum. kendi adıma takip meselesini çok önemseyen biri değilim, zaten kayda değer bir takipçi sahibi değilim. spekülasyon konusu yapılmasın hatta olası yanlış anlamaya yol açmasın diye kimseyi takip etmiyorum. keza özel mesaj ve yazışmalara da mesafeliyim. ancak tüm bu tutumlarım nedeniyle bunun kabalık veya kimseyi önemsememe ukalalığı gibi yorumlanmasını da istemem o yüzden yazma gereği duydum.)
edit: listelerine yazılmamakla birlikte, dikkatle izleyip okumaktan ve onlarla aynı sözlükte bulunmaktan gurur duyduğum onlarca yazar arkadaş, dost ve yoldaşa bin selam. iyi ki varsınız.
(içtenlikle soruyorum. kendi adıma takip meselesini çok önemseyen biri değilim, zaten kayda değer bir takipçi sahibi değilim. spekülasyon konusu yapılmasın hatta olası yanlış anlamaya yol açmasın diye kimseyi takip etmiyorum. keza özel mesaj ve yazışmalara da mesafeliyim. ancak tüm bu tutumlarım nedeniyle bunun kabalık veya kimseyi önemsememe ukalalığı gibi yorumlanmasını da istemem o yüzden yazma gereği duydum.)
edit: listelerine yazılmamakla birlikte, dikkatle izleyip okumaktan ve onlarla aynı sözlükte bulunmaktan gurur duyduğum onlarca yazar arkadaş, dost ve yoldaşa bin selam. iyi ki varsınız.
devamını gör...
hey naber dostumculuk lirizmi
dostumculuk lirizmi;
yüksek edebi kulelerden konuşmaz,
yanına oturur.
bir sigara uzatır, bir çay koyar,
….anladım seni….. demek için süslü cümlelere ihtiyaç duymaz.
bu lirizmi de kahramanlık yoktur. yoldaşlık vardır. öğüt yoktur. omuz vardır.
yüksek edebi kulelerden konuşmaz,
yanına oturur.
bir sigara uzatır, bir çay koyar,
….anladım seni….. demek için süslü cümlelere ihtiyaç duymaz.
bu lirizmi de kahramanlık yoktur. yoldaşlık vardır. öğüt yoktur. omuz vardır.
devamını gör...
nato rusya savaşı
almanya şansölyesi friedrich merz orduya yeterli sayıda gönüllü katılım olmazsa, zorunlu askerlik getireceklerini söyledi. alman gençler karşı eylem yapmaya başladı. buradan ingiltere başbakanı, isveçli ve kanadalı generaller, ab yetkilileri hep rusya'yla savaşa hazırlanıyor ve hatta bir kaç gündür şimdiden savaşa hazırız diye açıklama yapıyorlar. ama italyan başkbakan yardımcısı ve başka bir avrupalı politikacı rusya'yla diyolog kurmamız engelleniyor, diplomasi ab tarafından adeta yasaklandı demiş. ab yetkilisi kaja kallas açıkça diyor ki "bazı ülkeleri bizzat putin'le iletişimi tamamen kesmelerine ikna ettim. ülkelere neyin tehlikede olduğunu sürekli söylememiz lazım. bazen dinliyorlar ama bazen bazı ülkeler ruslarla hala güçlü ilişkilere devam ediyor. neden bilmiyorum, halbuki onlara rusya'dan çok daha fazla para veriyoruz, ruslardan daha büyük ticaret ortağız." twitter'da bu videoya "ab'nin diplomatı diplomasiye inanmıyorsa illa ki savaş çıkacak demektir" yazmışlar.
batılıların savaş çığırtkanlığı vites artırmış. ab ordusu yada avrupa'daki yeni askeri müttefiklik anlaşması konusunda ciddi bir ilerleme kaydettiler mi acaba? starmer ve merz niyeti o kadar bozmuş ki rusya'nın onlara çoktan saldırı düzenlediğini bile söylemişler. ama sosyal medyada herkes bu iki liderin açıkça yalan söylediklerini yazmış. estonya, letonya gibi ufak tefek kuzey ülkelerinin liderleri bile benzer sözlerle rusya'ya laf atıyor. sanki bir yerden düğmeye basılmış ve tüm siyonist maşası yetkililer (abd hariç) batıyı rusya'yla savaşa sürüklüyor gibi. ama gençler savaşa gitmek istemiyor. insanları eskisi gibi vatan millet sakarya minvalinde propagandayla kandıramıyorlar. tarihte büyük savaşlar öncesi neler olmuş, insanlar savaşta ölmeyi hangi şartlarda kabul etmiş artık kolayca okuyabiliyorlar. ülkeme direkt saldırı olmadığı sürece savaş değil diplomasi yapalım diyorlar.
almanya'da zorunlu askerlik gelirse, türk asıllı alman vatandaşlarının ne yapacaklarını merak ediyorum. tıpkı bazı futbolcular gibi ben almanım zaten yiaa diye almanya'yı mı seçerler? yoksa allahu ekber diyerek alman pasaportunu yırtıp çok sevdikleri tayyipin kucağına mı gelirler.
ayrıca woke'luktan ölecek almanya kadınları ve yabancı kökenli vatandaşlarını da zorunlu askerliğe alıp cephede ölüme gönderebilir mi, gönderirse neler olur gerçekten merak ediyorum. yukarıdaki videoda ve sosyal medya yorumlarında batılı gençler hükümetlerinin ne kadar yolsuz olduklarını, savaşın çözüm olmadığını vesaire söylüyorlar.

ek olarak bu devirde savaşa gidip 3-5 politikacının çıkarı için ölecek kadar kimse canını tehlikeye atmaz bence. özellikle yabancı kökenli vatandaş dolu olan kanada, almanya, isveç, ingiltere, fransa gibi ülkelerde beyaz üstüncüler o yabancı kökenlileri hep hor görüyorlar. bizi savaşa gönderip öldürecekler, ülkemizi 3. dünya ülkelerinden gelenler komple ele geçirecek diye yorumlar gördüm. zihniyet böyleyken rusya'yla savaşa girerlerse, vatansever takılan beyaz üstüncüleri bile cepheye göndermekte zorlanacaklar gibi. bkz "kanada savaşa hazır"

her ne kadar nato'nun teknolojik üstünlüğü olsa da abd ve türkiye'yi çıkarırsak personel sayısı rusya karşısında yeterli olmayacak. polonya kendine çok güveniyor ama abd ve türkiye olmazsa polonya da çok zaiyat verir. zaten rusya'nın dibinde. ayrıca zaten ekonomik adaletsizlik, enflasyon, ev krizi, abd ve çin'in diğer batılıları ezmesi gibi sebeplerle fakirleşen batılılar savaş ekonomisini de zor yönetirler. abd her anlamda nato'dan ve avrupa'yla müttefiklikten çekilse ve çin rusya'yı desteklese nato dağılır, savaşı kaybeder, avrupa 100 yıl belini doğrultamaz.
türkiye zaten batılıların gözünde ışid'ten farksız. sırf fi tarihinde bizi nato'ya aldıkları için ve ordumuz kalabalık olduğu için tolere ediyorlar. çoğunluğu hala 1000 yıllık düşmanları olan "barbar" türkler olarak görüyor bizi. herhangi bir nato ülkesi bize silah satarken kılı kırk yarıyor, satmadığı haberi çıkınca halkı iyi ki türklere silah satmadınız yorumları yapıyor. siyonistlerin medyada bolca yer verdiği ermeni, yunan ve pkk propagandalarına, resmi müttefikleri olan türk devletinden daha çok inanıyorlar. bazılarımızın sempati beslediği irlandalılar bile türklere karşı pkk'lıları destekliyor. zaten katolik olmalarından dolayı bizim bayrağımızdaki hilal bile dinci irlandalılara dokunuyor. gerçi tüm ab ve hatta nato böyle, müttefikten ziyade birbirlerini hep rakip olarak görüyorlar. ama tabi türkiye'ye karşı birleşiveriyorlar. yani nato v rusya(artı çin ve belki kuzey kore) savaşında bölük pörçük uyumsuz devletlerin halkını iyice konsolide edebilecek bir rusya karşısında işi zor olur gibi.

bu bahsettiğim batılı ülkeler nato'da olduğu için, türkiye'yi de peşlerinden sürükleyecekler muhtemelen. çünkü yeterli sayıda askerleri yok. savaş çıkarsa bakalım tayyip türk askerinin canını ne karşılığında pazarlayacak. kesin kazık yeriz gibime geliyor. yiyorsa türkiye'yi koşulsuz şartsız almanya, fransa gibi bir ab üyesi yapsınlar. ama yapmazlar. bizimkiler de hiç uğraşmaz zaten. türklerden nefret ettikleri için üç on paraya ve yandaş şirketlerle ihale karşılığında falan pembe götlü kanadalılar, almanlar, ingilizler, isveçliler yerine mehmetçik öne sürülür. nonoş isveçliler bile çivava gibi rusyaya atar gider yapıyor. valla bu avrupalılar da akıl yok. bizi adam gibi adam birileri yönetse avrupa'yı da nato'yu da parmağında oynatır, savaşa mavaş çıkmaz, rusya bile korkudan ukrayna'ya giremezdi. ama işte, tüm dünyada leş insan müsveddeleri devletleri yönetiyor. olan sade vatandaşa oluyor, ve yine olacak gibi.
batılıların savaş çığırtkanlığı vites artırmış. ab ordusu yada avrupa'daki yeni askeri müttefiklik anlaşması konusunda ciddi bir ilerleme kaydettiler mi acaba? starmer ve merz niyeti o kadar bozmuş ki rusya'nın onlara çoktan saldırı düzenlediğini bile söylemişler. ama sosyal medyada herkes bu iki liderin açıkça yalan söylediklerini yazmış. estonya, letonya gibi ufak tefek kuzey ülkelerinin liderleri bile benzer sözlerle rusya'ya laf atıyor. sanki bir yerden düğmeye basılmış ve tüm siyonist maşası yetkililer (abd hariç) batıyı rusya'yla savaşa sürüklüyor gibi. ama gençler savaşa gitmek istemiyor. insanları eskisi gibi vatan millet sakarya minvalinde propagandayla kandıramıyorlar. tarihte büyük savaşlar öncesi neler olmuş, insanlar savaşta ölmeyi hangi şartlarda kabul etmiş artık kolayca okuyabiliyorlar. ülkeme direkt saldırı olmadığı sürece savaş değil diplomasi yapalım diyorlar.
almanya'da zorunlu askerlik gelirse, türk asıllı alman vatandaşlarının ne yapacaklarını merak ediyorum. tıpkı bazı futbolcular gibi ben almanım zaten yiaa diye almanya'yı mı seçerler? yoksa allahu ekber diyerek alman pasaportunu yırtıp çok sevdikleri tayyipin kucağına mı gelirler.
ayrıca woke'luktan ölecek almanya kadınları ve yabancı kökenli vatandaşlarını da zorunlu askerliğe alıp cephede ölüme gönderebilir mi, gönderirse neler olur gerçekten merak ediyorum. yukarıdaki videoda ve sosyal medya yorumlarında batılı gençler hükümetlerinin ne kadar yolsuz olduklarını, savaşın çözüm olmadığını vesaire söylüyorlar.

ek olarak bu devirde savaşa gidip 3-5 politikacının çıkarı için ölecek kadar kimse canını tehlikeye atmaz bence. özellikle yabancı kökenli vatandaş dolu olan kanada, almanya, isveç, ingiltere, fransa gibi ülkelerde beyaz üstüncüler o yabancı kökenlileri hep hor görüyorlar. bizi savaşa gönderip öldürecekler, ülkemizi 3. dünya ülkelerinden gelenler komple ele geçirecek diye yorumlar gördüm. zihniyet böyleyken rusya'yla savaşa girerlerse, vatansever takılan beyaz üstüncüleri bile cepheye göndermekte zorlanacaklar gibi. bkz "kanada savaşa hazır"

her ne kadar nato'nun teknolojik üstünlüğü olsa da abd ve türkiye'yi çıkarırsak personel sayısı rusya karşısında yeterli olmayacak. polonya kendine çok güveniyor ama abd ve türkiye olmazsa polonya da çok zaiyat verir. zaten rusya'nın dibinde. ayrıca zaten ekonomik adaletsizlik, enflasyon, ev krizi, abd ve çin'in diğer batılıları ezmesi gibi sebeplerle fakirleşen batılılar savaş ekonomisini de zor yönetirler. abd her anlamda nato'dan ve avrupa'yla müttefiklikten çekilse ve çin rusya'yı desteklese nato dağılır, savaşı kaybeder, avrupa 100 yıl belini doğrultamaz.
türkiye zaten batılıların gözünde ışid'ten farksız. sırf fi tarihinde bizi nato'ya aldıkları için ve ordumuz kalabalık olduğu için tolere ediyorlar. çoğunluğu hala 1000 yıllık düşmanları olan "barbar" türkler olarak görüyor bizi. herhangi bir nato ülkesi bize silah satarken kılı kırk yarıyor, satmadığı haberi çıkınca halkı iyi ki türklere silah satmadınız yorumları yapıyor. siyonistlerin medyada bolca yer verdiği ermeni, yunan ve pkk propagandalarına, resmi müttefikleri olan türk devletinden daha çok inanıyorlar. bazılarımızın sempati beslediği irlandalılar bile türklere karşı pkk'lıları destekliyor. zaten katolik olmalarından dolayı bizim bayrağımızdaki hilal bile dinci irlandalılara dokunuyor. gerçi tüm ab ve hatta nato böyle, müttefikten ziyade birbirlerini hep rakip olarak görüyorlar. ama tabi türkiye'ye karşı birleşiveriyorlar. yani nato v rusya(artı çin ve belki kuzey kore) savaşında bölük pörçük uyumsuz devletlerin halkını iyice konsolide edebilecek bir rusya karşısında işi zor olur gibi.

bu bahsettiğim batılı ülkeler nato'da olduğu için, türkiye'yi de peşlerinden sürükleyecekler muhtemelen. çünkü yeterli sayıda askerleri yok. savaş çıkarsa bakalım tayyip türk askerinin canını ne karşılığında pazarlayacak. kesin kazık yeriz gibime geliyor. yiyorsa türkiye'yi koşulsuz şartsız almanya, fransa gibi bir ab üyesi yapsınlar. ama yapmazlar. bizimkiler de hiç uğraşmaz zaten. türklerden nefret ettikleri için üç on paraya ve yandaş şirketlerle ihale karşılığında falan pembe götlü kanadalılar, almanlar, ingilizler, isveçliler yerine mehmetçik öne sürülür. nonoş isveçliler bile çivava gibi rusyaya atar gider yapıyor. valla bu avrupalılar da akıl yok. bizi adam gibi adam birileri yönetse avrupa'yı da nato'yu da parmağında oynatır, savaşa mavaş çıkmaz, rusya bile korkudan ukrayna'ya giremezdi. ama işte, tüm dünyada leş insan müsveddeleri devletleri yönetiyor. olan sade vatandaşa oluyor, ve yine olacak gibi.
devamını gör...
nick vermeden bir yazara seslen
bu söylem olmadı şimdi.
devamını gör...
tuğyan ülkem gülter
tutuklanması yolunda tek başına mücadele eden ferdi aydın'ın bugün seda sayan'a anlattıklarını dinledim. aydın'ın tuğyan'ı karakteriyle alakalı anlattığı şeyleri dinleyince aklımda tek bir kurgusal karakter canlandı. o da steinbeck'in cennetin doğuşu romanında doğuştan kötü olarak tasarladığı, hiçbir vicdani ve insani duyguya sahip olmayan, insanları sadece kullanılmaya müsait aparatlar olarak gören cathy ames karakteri.
devamını gör...
nick vermeden bir yazara seslen
yavaş yavaş gerçek yüzün ortaya çıkıyor. kendine güvenmeye başlaman güzel bir gelişme.
devamını gör...
2026’da savaş ve nükleer risk oranının yüzde 48 olması
her sene üçüncü dünya savaşı çıkıyor, her sene birileri nükleer atıyor, olduğunu da görmedik. iki höt diyip üç beş boş araziyi vurup dağılıyorlar gerçekte.
bu ülkede çoğu insan survivor yaşıyor. bize hergün hayatta kalma savaşı. bu nükleer savaş kaygısından daha yorucu anasını satayım.
bu ülkede çoğu insan survivor yaşıyor. bize hergün hayatta kalma savaşı. bu nükleer savaş kaygısından daha yorucu anasını satayım.
devamını gör...
aleyna tilki danla bilic ve irem sak'ın gözaltına alınması
önce bahis sonra uyuşturucu peşpeşe operasyonlarla gündem meşgul. biz de hiç tanımadığımız insanların ne içip hangi kumarı oynadığıyla uğraşıyoruz. bu karambolde bakalım asgari ücret ne olacak, daha o belli olmadan çatır çatır zamlar sokuyorlar bize elektrikti, suydu derken. kendi dertlerimizi değil elalemin boş işlerini konuşuyoruz.
kullanmışlarsa cezasını çeksinler. benim merak ettiğim nasıl ortaya hergün yeni bir isim çıktığı. eğer kişi aklanırsa devleti mahkemeye verebiliyor mu. öyle ya durduk yere adın kirleniyor, vaktin gidiyor vs. bunun bir karşılığı var mı, aklananların içinde bu yola başvuran var mı, yoksa neden şikayetçi olmuyorlar.
kullanmışlarsa cezasını çeksinler. benim merak ettiğim nasıl ortaya hergün yeni bir isim çıktığı. eğer kişi aklanırsa devleti mahkemeye verebiliyor mu. öyle ya durduk yere adın kirleniyor, vaktin gidiyor vs. bunun bir karşılığı var mı, aklananların içinde bu yola başvuran var mı, yoksa neden şikayetçi olmuyorlar.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
slowdive perform "when the sun hits" - pitchfork music festival 2014
devamını gör...
bir dizi repliği bırak
ben düşünemedim yılmaz o hesabı yapamadım, salonumuzda repçi var çünkü.
gibi dizisinden, harbiden şu sahnede gülerken sehpayı devirdim evde sahnedekinden daha büyük kaos çıktı*.
gibi dizisinden, harbiden şu sahnede gülerken sehpayı devirdim evde sahnedekinden daha büyük kaos çıktı*.
devamını gör...

