duende - öne çıkan tanımları (1. sayfa)
1.
the glory
neredeyse 20 yıldır kore yapımları izlerim. güney kore hakkında da epey yazı okudum, araştırdım vs..
güney kore hakkında en kafamda netleşen şeylerden biri de akran zorbalığı.
ama ciddi derecede güney kore'de akran zorbalığı var. tabi zorbalıklar gençler arasında da sınırlı kalmıyor. ünlü olmuş kişilere de zorbalığın dozunu kaçırıyorlar.
öyle noktaya getiriyorlar ki, epey intihar eden oldu bu zorbalıklar yüzünden.
dizi buna değinmiş. zaten dizideki zorbalık abartılı gelse de zamanında bazı kısımları gerçekte olmuş şeyler.
dizi her ne kadar ağır ilerlese de sarıyor, merak ettiriyor ve song hye kyo'yu severim.
konusu: kendisine lisede zorbalık yapan, şiddet uygulamaktan çekinmeyen kızdan, kızın yancılarından ve bu kızın zengin olması sebebiyle yaptığı zorbalıkları gizleyen, kendisi de şiddet uygulayan müdürden intikam almaya ant içmiş bir kadının hikayesi.
güney kore hakkında en kafamda netleşen şeylerden biri de akran zorbalığı.
ama ciddi derecede güney kore'de akran zorbalığı var. tabi zorbalıklar gençler arasında da sınırlı kalmıyor. ünlü olmuş kişilere de zorbalığın dozunu kaçırıyorlar.
öyle noktaya getiriyorlar ki, epey intihar eden oldu bu zorbalıklar yüzünden.
dizi buna değinmiş. zaten dizideki zorbalık abartılı gelse de zamanında bazı kısımları gerçekte olmuş şeyler.
dizi her ne kadar ağır ilerlese de sarıyor, merak ettiriyor ve song hye kyo'yu severim.
konusu: kendisine lisede zorbalık yapan, şiddet uygulamaktan çekinmeyen kızdan, kızın yancılarından ve bu kızın zengin olması sebebiyle yaptığı zorbalıkları gizleyen, kendisi de şiddet uygulayan müdürden intikam almaya ant içmiş bir kadının hikayesi.
devamını gör...
2.
the golden girls
disney plus'ta bulunan dizi. canım sıkıldıkça açıp izliyorum. çocukluğumun dizisiydi.
blanche flörtöz, dorothy gerçekçi ve en aklı başında olanı grubun, rose saf ve çok iyi niyetli, sophia ise (dorothy'nin annesi) aralarında en kaçın kurrası olan karakter.
blanche flörtöz, dorothy gerçekçi ve en aklı başında olanı grubun, rose saf ve çok iyi niyetli, sophia ise (dorothy'nin annesi) aralarında en kaçın kurrası olan karakter.
devamını gör...
3.
lost
epey zamandır ailece izlediğimiz diziyi bitirdik. çok özleyeceğim yine. ilk izlediğimde oğluma hamileydim, şimdi 16 yaşında ve beraber yorumlaşa yorumlaşa izledik. zamanında sevdiğin şeyleri gün gelip de evladınla paylaşmak, güzel ve ilginç.
her ne kadar finaline çok söz söylense de ben yine de sevdim.
seneler önce ilk izlediğimde desmond favorimdi. şimdi de çok sevdiğim karakter olarak kaldı ama bu kez locke'u daha farklı bir bakış açısı ile izledim. dizide en haksızlığa uğramış, canı çok yanmış karakter ve inandığı şey için fazlaca gayret etmişti.
gülüşü sıcacık bir adam.
öyle bir sonu hiç yakıştıramadım ona.
jack'in en nihayetinde mantığını bir kenara koyup john'a hak vermesi ve black smoke'a itiraf etmesi üzdü.
jack çok sabit fikirliydi ve hatalar yaptı. sonlara doğru o sabit fikirli, mantık abidesi(!) adam john gibi inanmayı seçti.
zaten o adada neyin mantığını arıyordun jack!
her ne kadar finaline çok söz söylense de ben yine de sevdim.
seneler önce ilk izlediğimde desmond favorimdi. şimdi de çok sevdiğim karakter olarak kaldı ama bu kez locke'u daha farklı bir bakış açısı ile izledim. dizide en haksızlığa uğramış, canı çok yanmış karakter ve inandığı şey için fazlaca gayret etmişti.
gülüşü sıcacık bir adam.
öyle bir sonu hiç yakıştıramadım ona.
jack'in en nihayetinde mantığını bir kenara koyup john'a hak vermesi ve black smoke'a itiraf etmesi üzdü.
jack çok sabit fikirliydi ve hatalar yaptı. sonlara doğru o sabit fikirli, mantık abidesi(!) adam john gibi inanmayı seçti.
zaten o adada neyin mantığını arıyordun jack!
devamını gör...
4.
zafere hücum
"avusturyalı f1 yarışcısı niki lauda ve ingiliz rakibi james hunt arasındaki dillere destan rekabeti konu alan film, formula 1'in altın döneminde, 1970'lerde geçiyor."
james hunt ve niki lauda. birbirinden tamamen zıt iki farklı karakter. karakterler epey ilgimi çekti. tahminde bulunmaya çalışmak ama tam kestirememek güzeldi. biri serseri, hayatı ciddiye almayan, asi ruhlu, anı yaşayan bir karakter. diğeri ise ayakları yere basan, resmin tamamını görmeye çalışan, akıllı, bir adım sonrasını düşünen, hayatında fazla renk olmayan, sade yaşayan biri. iki rakip. güzel filmdi. tavsiye ederim.
james hunt ve niki lauda. birbirinden tamamen zıt iki farklı karakter. karakterler epey ilgimi çekti. tahminde bulunmaya çalışmak ama tam kestirememek güzeldi. biri serseri, hayatı ciddiye almayan, asi ruhlu, anı yaşayan bir karakter. diğeri ise ayakları yere basan, resmin tamamını görmeye çalışan, akıllı, bir adım sonrasını düşünen, hayatında fazla renk olmayan, sade yaşayan biri. iki rakip. güzel filmdi. tavsiye ederim.
devamını gör...
5.
oz
ilk çıktığında izledim, yine de birçok şey aklımda kalmış.
oz'a düşen bahtsız için sığınacağı en iyi grup müslümanların grubu olurdu.
aryanların eline düşeceğine kör kuyunun dibine düş daha iyi(beecher gibi evli, çocuklu, avukat adamı ne hale getirdiler) aryanlardan kaçıp adebisi'ye denk gelmek "kırk katır mı, kırk satır mı" gibi bir şey.
latinlerin eline düşsen uyuşturucu müptelası olman büyük ihtimal( augustus hill'in felsefik konuşmaları diziyi en özel yapandı)
irlandalılar kendi insanına acımıyor, sana hiç acımaz(ah ryan severdim yine de. tam bir 'içimizdeki irlandalı' sözünün vücut bulmuş hali)
italyanlar zaten kendinden olmayanı almaz, orada da hayatta kalman zor.
yaşlı dedeler grubunun da güvenlik açısından sana sunabilecek bir şeyi yok.
kareem said'e gidip tövbe et, başkası kurtarmaz*
oz'a düşen bahtsız için sığınacağı en iyi grup müslümanların grubu olurdu.
aryanların eline düşeceğine kör kuyunun dibine düş daha iyi(beecher gibi evli, çocuklu, avukat adamı ne hale getirdiler) aryanlardan kaçıp adebisi'ye denk gelmek "kırk katır mı, kırk satır mı" gibi bir şey.
latinlerin eline düşsen uyuşturucu müptelası olman büyük ihtimal( augustus hill'in felsefik konuşmaları diziyi en özel yapandı)
irlandalılar kendi insanına acımıyor, sana hiç acımaz(ah ryan severdim yine de. tam bir 'içimizdeki irlandalı' sözünün vücut bulmuş hali)
italyanlar zaten kendinden olmayanı almaz, orada da hayatta kalman zor.
yaşlı dedeler grubunun da güvenlik açısından sana sunabilecek bir şeyi yok.
kareem said'e gidip tövbe et, başkası kurtarmaz*
devamını gör...
6.
wednesday
çocukluğumdan bu yana addams family severim ama beğenemedim. beklediğim türde değildi.
yalnız anjelica huston'ın canlandırdığı morticia'yı çok sevmeme rağmen catherine zeta jones da morticia için fena olmamış.
yalnız anjelica huston'ın canlandırdığı morticia'yı çok sevmeme rağmen catherine zeta jones da morticia için fena olmamış.
devamını gör...
7.
our blues
her bölümde kalbimi bırakıyorum, gözlerim doluyor. bu bölüm çok etkiledi derken öbür bölüm de bir öncekinden daha fazla etkilemiş oluyor.
ah ajummalar tam benliksiniz. hepsinde anneannemi görüyorum. onunla geçirdiğimiz zamanları hatırlatıyorlar.
ah ajummalar tam benliksiniz. hepsinde anneannemi görüyorum. onunla geçirdiğimiz zamanları hatırlatıyorlar.
devamını gör...
8.
our blues
jeju adasında çekilmesini ayrı bi sevdim.
hayatın içinden. abartmadan, tam drama bağlayacakken hop bi silkeleyen kore yapımı. "her şey insanlar için" dedirtiyor.
kim min-a ve kim woo bin'i çok severim. ikisi hâlâ beraberler mi acaba bilemiyorum ama yakışıyorlar.
8.bölüm çok etkileyiciydi hele de son sahne kırdı geçirdi.
hayatın içinden. abartmadan, tam drama bağlayacakken hop bi silkeleyen kore yapımı. "her şey insanlar için" dedirtiyor.
kim min-a ve kim woo bin'i çok severim. ikisi hâlâ beraberler mi acaba bilemiyorum ama yakışıyorlar.
8.bölüm çok etkileyiciydi hele de son sahne kırdı geçirdi.
devamını gör...
9.
11.22.63
duygusaldı, güzeldi finali. sürükleyici bir dizi. sıkılmadan izledim. james franco çok çok iyiydi, ayrı bir karizma katmış diziye.
tek eleştirim, kennedy yaşasaydıdaki kısmı abartılı buldum. ne kennedymiş!
keyifle izledim ben.
tek eleştirim, kennedy yaşasaydıdaki kısmı abartılı buldum. ne kennedymiş!
keyifle izledim ben.
devamını gör...
10.
simyacı
üç kere okuduğum kitaptı. ortaokulda, yirmili yaşlarımda ve otuzlu yaşların sonlarına doğru. bazı kitaplar her okunduğunda farklı bir açıdan bakmanı sağlıyor. bu kitap da onlardan biri bence.
" insanların yürekleri böyle olur. ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar. dirilmemek üzere sona ermiş aşklar, olağanüstü olabilecek ama olmayan anlar, keşfedilmesi gereken, ama sonsuza kadar kumların altında kalan hazineler, daha aklımıza gelir gelmez bizler, yürekler hemen ölürüz. çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz.
yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle. " simyacı/paulo coelho
" insanların yürekleri böyle olur. ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar. dirilmemek üzere sona ermiş aşklar, olağanüstü olabilecek ama olmayan anlar, keşfedilmesi gereken, ama sonsuza kadar kumların altında kalan hazineler, daha aklımıza gelir gelmez bizler, yürekler hemen ölürüz. çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz.
yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle. " simyacı/paulo coelho
devamını gör...
11.
the white princess

konusu:
1485 yılında geçen dizi bir kadın karakterin bakış açısı ile anlatılmaktadır. tudor hanedanı'nın yükselişe geçmesiyle yorklardan prenses elizabeth (jodie comer) ve henry tudor (jacob collins-levy) evlenir. bu birleşme vıı henry'nin tahtını garanti altına alır ancak kişisel çıkarları ve siyasi sürtüşmeleri bir kez daha krallığı göz yaşı ile tehtid etmektedir.
güzel bir yapımdı. elizabeth woodville'den sonrasını konu alıyor yapım. meşhur beyaz kraliçe'yi yani.
vıı.edward(meşhur vııı.henry'nin babası) nihayet tahtı york'ların elinden alıyor ve ilk kez tahta bir tudor oturuyor. tahta geçiyor ama tabi herkesten onay almış değil. yerini sağlama almak için ıv.edward ve elizabeth woodville'in kızı, york'lu elizabeth ile istemeye istemeye evleniyor.
başlarda uyumsuzluk yaşasalar ve annelerinin hırslarının piyonları haline gelseler de, zaman içinde birbirlerini seviyorlar.
tarihte de vıı.henry'nin, eşi york'lu elizabeth'i çok sevdiği yazılır. eşinin ölümünden sonra kendini toparlayamadığı, dağıttığı ve en sonunda vefat ettiği de.
kraliyet içinde yaşayıp da entrikalara girmemek mümkün değil tabi. işin en acısı da york'lu elizabeth'in, kocası kralın tahtını sağlamlaştırmak için kuzeni ve kardeşini idam sehpasına göndermesi ve bu süreçte yaşadığı sancılar.
yapımda kendi evladı söz konusu olduğunda herkesten vazgeçebileceği vurgulanmış. o dönemlerde prens olan oğlun bir bakmışsın idam edilmiş. bu riski almak zor, kendi çok sevdiğin ve inandığın ailen için bile olsa.
devamını gör...
12.
kadınlar ülkesi
çok ilginç bir kitaptı. yazarın ütopyası. dış dünyadan kopuk olarak yaşayan ve tamamen kadınların oluşturduğu bir topluluk. kendi dünyalarında mükemmel bir sistem oluşturmuşlar ve yaşıyorlar.
nasıl çocuk sahibi olduklarına dair olan kısım bana saçma gelmişti.
öjeni de epey vurgulanmış kitapta. ideal kadınlardan olacak ideal çocuklar. kendilerine uymayan, sistemi bozacak olanların (yani kısaca; çürük olanların) doğmasına ön verilmediği bir sistem. ırkın ıslah edilmesi gibi bir durum.
mesela; hitler de öjeniyi benimsemiş ve ona göre politikalar yürütmüştü. aryan ırkı yaratma ve yayma girişimi. ama tabi bu sadece hitlerle sınırlı kalmadı.
evliliğin ardından bir ilişkinin gidebileceği iki yol vardır: ya yavaş yavaş büyüyen derin bir dostluk hissi ve sürekli tazelenen aşk ateşiyle ilişkilerin en derini, en hassası ve en tatlısına ulaşılır ya da bunun tam tersi olur, aşk ateşi söner, dostluk büyümez ve ilişkinin güzelliği kül olur gider.
ağaçların en iyi besin kaynağı olduğunun erken farkına varmışlardı, hem toprağı sürmekten daha az uğraştırıyordu hem de aynı genişlikte alandan daha fazla miktarda besin elde edebiliyorlardı. ayrıca ağaçlar toprağı koruyor ve zenginleştiriyordu.
“yaşam bir mücadeledir, öyle olmalı,” dedi ısrarla. mücadele yoksa hayat da yoktur, bu kadar basit.
nasıl çocuk sahibi olduklarına dair olan kısım bana saçma gelmişti.
öjeni de epey vurgulanmış kitapta. ideal kadınlardan olacak ideal çocuklar. kendilerine uymayan, sistemi bozacak olanların (yani kısaca; çürük olanların) doğmasına ön verilmediği bir sistem. ırkın ıslah edilmesi gibi bir durum.
mesela; hitler de öjeniyi benimsemiş ve ona göre politikalar yürütmüştü. aryan ırkı yaratma ve yayma girişimi. ama tabi bu sadece hitlerle sınırlı kalmadı.
evliliğin ardından bir ilişkinin gidebileceği iki yol vardır: ya yavaş yavaş büyüyen derin bir dostluk hissi ve sürekli tazelenen aşk ateşiyle ilişkilerin en derini, en hassası ve en tatlısına ulaşılır ya da bunun tam tersi olur, aşk ateşi söner, dostluk büyümez ve ilişkinin güzelliği kül olur gider.
ağaçların en iyi besin kaynağı olduğunun erken farkına varmışlardı, hem toprağı sürmekten daha az uğraştırıyordu hem de aynı genişlikte alandan daha fazla miktarda besin elde edebiliyorlardı. ayrıca ağaçlar toprağı koruyor ve zenginleştiriyordu.
“yaşam bir mücadeledir, öyle olmalı,” dedi ısrarla. mücadele yoksa hayat da yoktur, bu kadar basit.
devamını gör...
13.
queen of katwe

gerçek bir hayat hikayesi ve azim, başarı, çaba, duygu yoğunluğu...
uganda'da geçiyor konu. kötünün de kötüsü bir yerde, gecekondu bölgesinde. insanın içini acıtan kısımlar var ama phiona çok çok akıllı, inatçı, zorlukların içinde hayatta kalmaya çalışan bir kız. okumayı öğrenmeden satranç oynamayı öğreniyor.
zorluklar güçlü insanlar yaratır ya işte phiona da onlardan biri.
devamını gör...
14.
süper baba
yakup dede, çalan kapıyı açtığında karşısında zeynep'in uzun saçlı erkek gitar öğretmenini görünce şok olur. önce dilenci sanıp kapıdan kovar sonra zeynep duruma el atar.
konu kurt cobain'e kadar gelir.
bol gülme garantili
www.dailymotion.com/video/x...
konu kurt cobain'e kadar gelir.
bol gülme garantili
www.dailymotion.com/video/x...
devamını gör...
15.
behind her eyes
taze bitirdim. tavsiye ederim. şaşırttı sonlara doğru. louise'i oynayan kadın çok hoş.
demek ki neymiş; fazla iyi niyetli ve meraklı olmayacakmışsın. dizinin son bölümünde rob, david'i gördüğünde aklıma geldi ama louise sürpriz oldu. olan küçük çocuğa oldu. david yazık tam "oh" derken yine düştü aynı derdin içine.
demek ki neymiş; fazla iyi niyetli ve meraklı olmayacakmışsın. dizinin son bölümünde rob, david'i gördüğünde aklıma geldi ama louise sürpriz oldu. olan küçük çocuğa oldu. david yazık tam "oh" derken yine düştü aynı derdin içine.
devamını gör...
16.
dexter
"ben iyi şeyler yapan kötü biri miyim yoksa kötü şeyler yapan iyi biri miyim?"
dexter daha çok küçük yaşında oldukça travmatik bir şekilde annesinin ölümüne tanık olur. cinayet için olay mahaline gelen polis memuru harry, küçücük dexter'ı kanlar içinde bulur ve ona kıyamaz evlat edinir ancak bu olay dexter'da öyle bir etki yaratır ki zamanla psikopatik eğilimler göstermeye başlar.
bu durum ona babalık yapmaya çalışan harry'nin de dikkatini çeker.
dexter'a sahip çıkma isteği ile onun bu özelliğini faydalı bir işe yönlendirecektir ve böylelikle hem dexter'ın hayatını koruyacak hem de işinde başarılı olmasını sağlayacaktır.
dexter en ince ayrıntıya kadar her şeye dikkat eden, fazla empati yapmayan, mükemmelliyetçi bir adamdır. adli tıp uzmanı olarak bu özellikleri onu işinde fazlasıyla başarılı yapar. işini kendine bir çeşit paravan olarak kullanır. asıl amacı kanundan bir şekilde kaçan ya da hakettiği cezayı almayan suçluları, suçlarından emin olduktan sonra öldürmektir. hem topluma kendince iyilik yapar hem de öldürme dürtüsünü bu şekilde giderir.

dizide dexter'ın üvey kardeşi debra, belki de dexter'ın hayatında gerçekten önem verdiği tek kişidir.
"çoğu insan özgür irademiz olduğuna ve yolumuzu
kendimizin seçtiğine inanır. bazen yol nettir bazense pek değildir.
her büyük olay, her değişim bizi yolumuzdan şaşırtabilir.
fakat bizi biz yapan şey yol ayrımına geldiğimizde yaptığımız seçimlerdir." dexter
diziyi izleyenlerin çoğu "acaba burda bir dexter olsa nasıl olur?" diye düşünmüştür. evet dexter, bir katildir hem deoldukça soğuk kanlı bir katil ama sadece yüz kızartıcı suç işleyen, başkalarının canını yakan ve bir şekilde ceza almaktan sıyırmış insanların katilidir. hepimizin hakettiği cezayı almadığı için lanet ettiğimiz suçlular olmuştur. işte onlar gibiler için bir dexter olsa nasıl olurdu diye sorası geliyor insanın.
insana bazı değerleri sorgulatıyor. tüm sezonları severek izlemiştim. yeni sezonu da izleyeceğim en kısa sürede.
dexter daha çok küçük yaşında oldukça travmatik bir şekilde annesinin ölümüne tanık olur. cinayet için olay mahaline gelen polis memuru harry, küçücük dexter'ı kanlar içinde bulur ve ona kıyamaz evlat edinir ancak bu olay dexter'da öyle bir etki yaratır ki zamanla psikopatik eğilimler göstermeye başlar.
bu durum ona babalık yapmaya çalışan harry'nin de dikkatini çeker.
dexter'a sahip çıkma isteği ile onun bu özelliğini faydalı bir işe yönlendirecektir ve böylelikle hem dexter'ın hayatını koruyacak hem de işinde başarılı olmasını sağlayacaktır.
dexter en ince ayrıntıya kadar her şeye dikkat eden, fazla empati yapmayan, mükemmelliyetçi bir adamdır. adli tıp uzmanı olarak bu özellikleri onu işinde fazlasıyla başarılı yapar. işini kendine bir çeşit paravan olarak kullanır. asıl amacı kanundan bir şekilde kaçan ya da hakettiği cezayı almayan suçluları, suçlarından emin olduktan sonra öldürmektir. hem topluma kendince iyilik yapar hem de öldürme dürtüsünü bu şekilde giderir.

dizide dexter'ın üvey kardeşi debra, belki de dexter'ın hayatında gerçekten önem verdiği tek kişidir.
"çoğu insan özgür irademiz olduğuna ve yolumuzu
kendimizin seçtiğine inanır. bazen yol nettir bazense pek değildir.
her büyük olay, her değişim bizi yolumuzdan şaşırtabilir.
fakat bizi biz yapan şey yol ayrımına geldiğimizde yaptığımız seçimlerdir." dexter
diziyi izleyenlerin çoğu "acaba burda bir dexter olsa nasıl olur?" diye düşünmüştür. evet dexter, bir katildir hem deoldukça soğuk kanlı bir katil ama sadece yüz kızartıcı suç işleyen, başkalarının canını yakan ve bir şekilde ceza almaktan sıyırmış insanların katilidir. hepimizin hakettiği cezayı almadığı için lanet ettiğimiz suçlular olmuştur. işte onlar gibiler için bir dexter olsa nasıl olurdu diye sorası geliyor insanın.
insana bazı değerleri sorgulatıyor. tüm sezonları severek izlemiştim. yeni sezonu da izleyeceğim en kısa sürede.
devamını gör...
17.
mimi

oldukça etkileyici ve uzun süreli olmasına rağmen sıkmadan kendini izlettiren netflix'ten de izleyebileceğiniz bir filmdi mimi. hindistan'ın bazı gerçeklerine ışık tutuyor. film komedi-dram tarzında. aslında konu olarak dram ama filmde öyle güzel işlenmiş ki konu, boğmadan, sıkmadan ve çoğu yerde de güldürerek izlettiriyor. bazı kısımlarda gülmekten karnıma ağrılar girdiği oldu ve bazı kısımlarda da oldukça duygulandırdı.
filmdeki müzikler ve danslar da oldukça güzeldi bana göre.
bollywood dans ve müziklerini seven varsa ayrıca tavsiye ederim.
konusu:
mimi, tam bir ranver singh hayranı, dansçı bir genç kadındır. bollywood'ta oyuncu olmak en büyük hayalidir ve küçük kasabasından çıkıp o dünyaya gidebilmesi için de para biriktirir. ailesi ne kadar mimi'nin evlenip kendi hayatını yaşaması gerektiğini düşünse de mimi'nin hayattan beklentileri büyüktür.
bir gün yolu, taksi şoförü bhanu aracılığı ile çocuk hasretiyle yanıp tutuşan ve hindistan'a taşıyıcı anne bulmak için gelen amerikalı çiftle kesişir.
amerikalı çiftimiz yıllarca çocuk sahibi olmayı denemiş, başaramamıştır. en son çare onlar için hindistan'a gelip kendilerine rahmini kiralayacak bir kadın bulmaktır.
takside bu meseleyi konuşurlarken onlara kulak misafiri olan taksi şoförü bhanu, çifte bu konuda uygun ücret karşılığında yardım eder.
amerikalı çiftimiz mimi'yi ilk dans ederken görür ve çocukları için tam da aradıkları taşıyıcı anne olarak düşünürler. bhanu bu konuda mimi'yi ikna eder. mimi de yıllarca hayalini kurduğu bollywood için istediği parayı toplayabilmenin hevesiyle yakın arkadaşı shama ile macera dolu bir serüvene atılırlar. bakalım işler umdukları gibi gidecek midir?
devamını gör...
18.
çirkin betty
çok oldu izleyeli. eğlenceli bir diziydi. aklımda en çok kalanlardan biri de; babasının ona kızdığında hiç üşenmeden betty'nin iki isim ve iki soy adı ile ona seslenmesiydi*
devamını gör...
19.
harry potter ve felsefe taşı
kendim bir kere sinema da, iki kere de tv'de serisini izlemiştim ama oğlum sağolsun aralıklarla üç kere de o izledi. artık iyice ezberledim.
yine de bir süre sonra açıp tekrar izleyebiliriz. oğlumun benim sevdiğim filmleri sevip izlemesi ayrı hoşuma gidiyor, garip oluyorum. kim derdi yıllar sonra oğlumla izleyip yorumlaşacağız!
yine de bir süre sonra açıp tekrar izleyebiliriz. oğlumun benim sevdiğim filmleri sevip izlemesi ayrı hoşuma gidiyor, garip oluyorum. kim derdi yıllar sonra oğlumla izleyip yorumlaşacağız!
devamını gör...
20.
yedi numara
erkekli kızlı kalınan evde şarap içip hayat pahalılığından şikayet edilen trt dizisiydi. vay be nerelerden nerelere!
hadi 15.bölümü açın!!!
berat'ın kurnazlığı çok güldürüyor. tv'de izlemek istediği maçı açmak için kurnazca kızların odasına gidip, kızlar türk filmi izlerken filmdeki oyuncu için "bak var ya bu kadın hasan şaş'ın annesi" diye kızların akıllarını karıştırıp maçı açtırması. "bak maçı açayım orada hasan şaş var aynı annesine çekmiş!" diye kızları kandırıp maçı açıp, izlettirmesi...
kızları fener, cimbom kavgasına tutuşturup maçı değiştirmelerine kurnazca engel olması... ne üçkağıtçı ya!
bi taraftan soğuktan tir tir titrerken bi elektrik sobasını paylaşıp ufacık odada kestane yiyerek bulmaca oynamaları...
hadi 15.bölümü açın!!!
berat'ın kurnazlığı çok güldürüyor. tv'de izlemek istediği maçı açmak için kurnazca kızların odasına gidip, kızlar türk filmi izlerken filmdeki oyuncu için "bak var ya bu kadın hasan şaş'ın annesi" diye kızların akıllarını karıştırıp maçı açtırması. "bak maçı açayım orada hasan şaş var aynı annesine çekmiş!" diye kızları kandırıp maçı açıp, izlettirmesi...
kızları fener, cimbom kavgasına tutuşturup maçı değiştirmelerine kurnazca engel olması... ne üçkağıtçı ya!
bi taraftan soğuktan tir tir titrerken bi elektrik sobasını paylaşıp ufacık odada kestane yiyerek bulmaca oynamaları...
devamını gör...