çocuk sahibi olmanın, oy kullanmanın vs ehliyet gibi bir takım eğitimler alındıktan sonra kazanılması gereken bir hak olması gerektiğini destekleyen sayısız olaydan sadece biri.
ıkisiyle saatlerce rus edebiyatının derinliklerine indiğimiz bir konuşma yapmaya hazırlanırken gerçeğin yüzüme vurmasıyla kendime gelirdim. muhtemelen dostoyevsky'i gecenin bir yarısı sokak sokak aradıktan sonra sonunda bir köşede sızmış olarak bulurdum. ve bir de üstüne bizim evi kumarda kaybettiğini öğrenirdim. olayı çat pat bildiğim rusça ile tolstoy'a anlatmaya çalışırdım. ama o beni anlamadığı için azarlayıp kapının önüne koyardı. daha sonra keşke arthur c. doyle, shakespeare ve charles dickens ile aynı eve çıksaydım diye iç geçirirdim.
beni işaret dili öğrenmekten vaz geçiren olaydır. meğerse her dilden dileyi bırakın bölgeden bölgeye bile değişkenlik gösteriyormuş. aslında evrensel bir işaret dili olsaydı bu dili kullanmak zorunda olan insanların hayatı net daha kolaylaşırdı. bu bile engellilerin ne kadar ihmal edildiğini gösteriyor.
bir nevşehirli olarak kendimi bu başlığın yetkilisi ilan ediyorum. ve her tanım benim kontrolümden geçecek çünkü çoğunuz yanlış biliyorsunuz. mesela evet yanardağ sebep olmuştur ama peri bacalarının çoğu akarsular yüzünden bu haldedir. ve nedense sadece asyalılar buraya geliyor. uzun süredir (koronayı saymıyoruz tabii) yaşlı asyalı çiftler geliyor. çok tatlılar ama ingilizce bilmedikleri için çok iletişim kuramiyorum. bu arada nevşehir ziyaret edecekseniz tur dışına çıkıp avanosta kaz besleme gibi şeyler yapın aşırı zevkli oluyor. bir de hayal kurmayın hayatta balona binemezsiniz aşırı pahalı anca turistler biner siz de aşağıdan izlersiniz.
kendisine saygımın sonsuz olduğu bilim insanıdır. ama ölüm sebebi her defasında elimi alnıma vurmama sebep olur. bilmeyenler için; cebinde radyoaktif madde taşıdığı için maruz kaldığı radyasyon onu öldürmüştür. oysa biraz daha yaşasa kim bilir bilim dünyasına ne katkıları olurdu. onun gibi biri böylesine bir ihmalde nasıl bulundu aklım almıyor.
çünkü "muhafazakar" erkekler inandıkları dinden ötürü kadını kısıtlamaya çalışır. ve çoğu bunu psikopatlık derecesinde yapar. neden kadınlar asla değer görmeyeceği ve kısıtlanacağı bir ilişkiye girmek istesin ki?
#659001 ne söylesem boş kalacak cidden iyi özetlemişsin. mizah ya da troll adı altında saçma sapan başlıklar açmaya bu kadar inat edeceklerine şu dediklerini okumaları kafi. buna rağmen hala anlayamıyorlarsa sorun kendilerindedir.
bear grylls, ed stafford ve bir isveç çakısı. yemin ediyorum iki haftaya kalmaz o ıssız adaya medeniyeti getiririz. hayatta kalmayı bırak yeni bir imparatorluk kurmak asıl hedefim olurdu.
"sadece dış görünüşe önem veren ve beynini geliştirmeyen insan" yerine "kadın" yazıp hoş ve doğru olmayan bir genelleme yaptığı için bu başlığı açanın beynini ne kadar geliştirdiğini sorgulatan ironik bir başlık olmuş.
aynısı bana da deniliyor ve hoş değil. ayrıca bu tip şeyleri karşıdaki hali hazırda sinirliyken demek aranızı fena bozulabilir. empati kurun yani; siz orada bir şeye sinirlisiniz ve ciddiye alınmıyorsunuz bile. bu ne şimdi?
şuana kadar mor göz rengine sahip 600'e yakın insan olduğu tahmin ediliyor. mor gözlü insanların varlığına ilk defa antik mısır'da değinilmiştir. efsaneye göre bir gece yıldırım düşmesiyle ortaya beyaz tenli ve mor gözlü insanlar çıkmış. elbette bu insanlar yerli halk tarafından garipsendiği için dışlanmışlar. hatta onları kendi aralarında ruh insanları diye çağırmışlar. bir süre sonra da bu ruh insanları geldikleri gibi gizemli bir şekilde kaybolmuşlar. peki gerçekte mor göz rengi nasıl şartlarda oluşur? albino hastalığının etkisi olarak, mavi gözlü insanların gözlerinin güneş yüzünden hasar alması sonucu ve genetik bir mutasyondan ötürü ortaya çıkabilir. şahsen bir insanda aşırı büyüleyici ve mistik durduğunu düşünüyorum. ve belki kim bilir ilerleyen zamanlarda mor gözler de yaygın göz renkleri arasında olabilir. sonuçta mavi göz de zamanında bir genetik mutasyon sonucu ortaya çıkıp yaygınlaşan bir göz rengidir.
ben açıkcası sistemin açığından faydalanan vatandaş yerine sistemi bu kadar suistimal edilebilir bir şekilde oluşturan yöneticilerin suçlanması gerektiğini düşünüyorum.
ışin acınası tarafı onları canlı sanıyordum ve ekmekle besliyordum. çocukken salakça bir şey yaptığında yargılanmamak ne güzeldi. aynısını şimdi yapsam toplum tarafından (haklı olarak) hayatım boyunca -12 ıq olarak damgalanırım.
dikkat ederseniz rönesans döneminde bile gençlerin hep ne kadar dinsiz ve açık fikirli olduklarına dair bazı yazarların söylemleri vardır. aynı şekilde suç ve ceza romanında da üniversiteli gençler böyle tasvir edilir hatta raskolnikov'un annesi ona "günümüz modası olan dizsizliğe uyma" gibisinden bir tavsiye verir. kısaca demeye çalıştığım zamanlar farklı olsa da olay hep aynı. yaşlı kesim öyle olsun ya da olmasın gençleri her daim dinsiz, asi ve yenilikçi görüyor.
bu ülkede her şey duruma göre lüks sanılabilir. bu sabah bim'e hindistan cevizi suyu geldi 3 tane aldım üstüne bir de yeşil çay aldım. kasaya gidince 30 tl çıktı. diyecek söz bulamıyorum.
gerçekleştirilme imkanı olsa ikinci kavimler göçünü başlatacak olaydır. anında beş milyonluk nüfusun türklerin yarısından fazlasının gelmesiyle elli milyona dayanması sıkıntı çıkarabilir gerçi.
müziği son ses dinleme gibi zararlı ve nefret ettiğim bir huyum var. uzun vadede işitmeme çok zarar verecek olsa da kafamdaki sesleri ancak böyle bastırabiliyorum.
umbrella akademi'nin en güzel sahnelerinden birinde yer almasıyla ünlenen bir şarkıdır. irlandalı bir grubun türklere hitaben istanbul'un gerçek isminin hala constantinople olduğuyla ilgili bir şarkı yazmasının üzerine kanadalı bir grup ise türkleri savunmak adına 50'lerde bu şarkıyı yazmıştır. milli değerlerimize yapılan jesti bir kenara bırakırsak gerçekten güzel ve kaliteli bir şarkıdır. daha sonrasında ise they might be giants adlı grup şarkının orijinalliğini fazla bozmadan kendi yorumlarını kattığı coveriyla kaliteyi zirveye taşımıştır ( ve umbrella akademide de bu versiyon çalmaktadır). kısaca güzel hikayesi olan güzel bir şarkıdır ve nedendir bilinmez en küçük bir şeye bile "as bayrakları as" diye coşan kitle umbrella akademi kullanana kadar bu şarkının varlığından bile haberdar değildir.
bence gayet iyi ilerliyorlar. sosyal medyada (özellikle tiktokda) görülen tiplere aldanmamak lazım genel olarak z jenerasyonu daha açık fikirli daha özgürlükçü ve daha sağ duyulu.
green day adlı bir punk rock grubunun yazdığı ve hem sözleri hem ritmi hem de hikayesi ile türkiye'deki birçok gencin bağlantı kurup sevebileceğini düşündüğüm, kendine ait bir ruhu olan şarkıdır. klibi de pek güzeldir.
billie joe armstrong was raised in a working class environment in which his father worked as a truck driver for safeway to support his family. this personal song finds the green day frontman recalling his upbringing. he told rolling stone:
"ıt's about growing up totally working class and not knowing what the future was going to be, and being sort of a dope-smoking kid. and then it's also a reference to my father, who was in the teamsters and watching him go out to work in the picket line. ı remember my father being on strike a lot. the song is kind of like feeling like, "ıs anything really changing?"
the song finds armstrong reflecting on his high school days: "ıt's looking at your past, and how you grew up as a kid, earning a couple of bucks to mow somebody's lawn, then smoking dope with your friends," he explained to q magazine.
kendisi muhtemelen ya milyonluk vasat bir youtuberdir ya regl olduğu için çikolata ihtiyacını tatmin etmek istemiştir ya da karantinadan dolayı kafayı yemiştir. eğer küvet yerine leğen olsaydı kesinlikle kendisi ömercan güldal'dır.
tam not değil de bir playlist bırakırdım. çoğunun müzik zevki yerlerde. beş dakikadan az, beyninizin sevmesi için tasarlanmış, para kazanma amaçlı yapılmış, birbirinin tıpatıp aynısı şarkıları dinleyenler lütfen müzik dinliyorum demesin.
klasik müzik sevmeyenin caz dinlemesini tavsiye ederim. bazı "entelektüel" görünümlü insanlar karşı çıkacaktır ama hem barındırdığı kültür bakımından hem müziğin kalitesi bakımından hem de zevkli bir deneyim yaşatması bakımından klasik müzikten daha iyidir.
yani bunların hep genelleme olduğunu ve bu genellemelerin insanları manipüle edip ön yargılı olmalarını sağladıklarını bu yüzden zaten bozuk olan türk toplum yapısını iyice içinden çıkılmaz bir hale getirdiğini anlatmama gerek yoktur herhalde. ıq'su iki basamaklı olan herkesin rahatça kavrayabileceği bir durum sonuçta.
dürüst olmak gerekirse benim ara ara düştüğüm bir tuzaktır. konu hakkında çok bilgim olmasa bile gözlemlerimden ya da deneyimlerimden yararlanarak kimi zaman doğru kimi zaman önyargılı ama asla kötü niyeti olmayan yorumlar yaparım.
ben kitap okumanın biraz abartılan bir eylem olduğunu düşünüyorum. malum etrafta kitap okuyan herkesi aydın, kültürlü ve zeki olduğuna dair bir algı dönüyor. aslında olay ne kadar sık okuduğuna ve ne okuduğuna bağlı olarak gerekli veya gereksiz olarak değişir.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.