tss - en beğenilen tanımları (1. sayfa)

haluk bilginer'e emmy ödülü kazandıran dizidir.

muazzam bir diziydi.

her bölümü o kadar güzel kurgulanmış, o kadar güzel yönetilmişti ki tek oturuşta rahat en az iki bölüm izletiyordu. senarist hakan günday ve yönetmen onur saylak'ın ellerine sağlık.

haluk bilginerin oyunculuğu resmen zirve yaptırmıştı diziye. figüranından başrolüne kadar herkes o kadar iyiydi ki, izlerken garipsemiyorsunuz.

dizinin verdiği mesaj ve her bölümde en az iki tane olan mesajsal replikleri özellikle harikaydı.

kandıra'da mahkeme kâtibi olan agâh beyoğlu, alzheimer olduğunu öğrendikten sonra uzun süre içine dert olan kandıra'da yaşanan şiddet ve cinsel istismar vakalarında gerekenin yapılmadığı düşüncesi ile bu kişileri toplumdan temizlemeye başlar. bu esnada cinayet büroda göreve başlayan ilk kadın polis olan nevra elmas'ın cesetlerin üzerinde kendisine yazılmış mesajlar bulması ile işler çılgına döner.

ancak olay örgüsünün her saniyesi o kadar planlı ki. insan izlerken "vay be!" demekten kendini alıkoyamıyor.

mesajları ve tüm kadrosuyla muazzam bir iş çıkarılmış ortaya.

”sakın bana ben de sevdim deme. seninki sevgi değil, hınç. hınçla sevilmez. yok haksız tahrik, yok iyi hal… indire indire bir madalya takmadıkları kalmış sana. her zamanki gibi gereği düşünülmüş de gereği yapılmamış o mahkemede.” repliğini duvara asasım gelir.

hayatımda derin iz bırakan kitaplardandır.

khaled hosseini, genel olarak tüm romanlarında orta doğu'nun durumuna dikkat çekerek dram içerikli eserler ortaya koymuştur.

uçurtma avcısı ve bin muhteşem güneş özellikle o coğrafyayı en iyi anlatan ve en kaliteli olay örgüsü olan iki kaliteli eserdir bana göre.

hikaye genel olarak afganistan'da taliban rejimi ve etkilerine dikkat çekerken aynı zamanda kültürel olarak da çok fazla iz barındırıyor. yazarın kendisinin de afganistan kökenli olmasından dolayı kendi kültüründe olan her şeyi tarafsız bir şekilde eserine aktarmış.

özellikle bir burka sahnesi vardı. aradan seneler geçse dahi unutamıyorum onu okuduğum günü.

kadın dayanışması ve "kadın kadının yurdudur." cümlesinin vücut bulduğu bir hikaye aynı zamanda. leyla ve meryem arasındaki o dayanışma gerçekten çok etkilemişti beni.

özellikle feminist düşünceye sahip olan veya merak eden birileri varsa muhakkak kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum.

cinnet geçirdiğinde etrafına çok zarar vereceği için içine atarak sakinliğe vurmayı tercih etmektir.

izledikten sonra çevreye karşı olan güveni sarsacak kadar etkileyen dizi.

birce akalay'ın oyunculuğu muazzamdı.

dizinin her dakikasında bambaşka bir mesaj ve göndermeye denk geliyorsunuz.

ufak tefek aksilikler veya hatalar olsa dahi mesaj ve olay örgüsü ile beni kendisine çekti.

sadece biraz daha detay verilerek olay örgüsü daha detaylandırılabilirdi gibi geldi. lale'nin hayatına dair detaylar dizinin sonuna doğru ortaya çıkmaya başlarken aslı karakterine dair doğru düzgün bir bilgi dahi öğrenemeden dizi bitiyor. aslının neden bu hale geldiği, neden böyle bir takıntısının olduğu izah edilseydi daha efektif bir mesaj verilebilirdi bence.

ancak yine de kendini izleten bir diziydi. keyif amaçlı izlenebilecek türden.

x-ray cihazlarının önlem olması mümkün değil, çünkü her şeyin tuhaf işlediği güzide ülkemizde etkin bir kontrol sağlanması mümkün değil.

yeri geliyor sağlık personeline yönelen herhangi bir şiddet olayı olduğunda güvenlik personeli dahi müdahale etmekten çekiniyor. x-ray olsa dahi, güvenlik personelinin kişiye yaklaşarak silahını almaya çalışması her zaman işleyecek bir mekanizma değilmiş gibi geliyor bana.

güvenlik personellerinin daha dikkatli seçilmesi, silaha erişimin daha da zorlaştırılması gibi önlemlerle desteklenmedikçe işe yaramayacağını düşündüğüm bir uygulamadır.

defalarca kez izlesem bile asla sıkılmayacağım ve her seferinde ilk kez izliyormuşum gibi heyecanla izlediğim filmdir.

mesajı, kurgusu, oyuncuları her şeyi ile muazzam bir yapım.

"hatırla hatırla 5 kasım'ı hatırla!" repliği halen kulağımda çınlar her 5 kasım'da.

profesörün paylaşımı genel olarak doktorların öldürülmesi ve sağlıkta şiddete tepki amaçlı da olsa üslup çok önemli. doğru kelimeleri seçmediğini düşünüyorum. ilgili paylaşımda "sizin gibi cahil ve vandal halka fazlayız" cümlesi korkunç bir genelleme ve büyüklenme içeriyor kanaatimce. bunun yerine "biz sizler için uğraşırken katledilen meslektaşlarımı saygıyla anıyorum" gibi bir mesaj ile yayınlasa daha doğru olur gibi geldi.

halkın neredeyse tamamını cahil ve vandal ilan etmek büyük haksızlık.

son dönemde toplumun geldiği noktayı çok net bir şekilde gösteren olaydır.

olayın yasak aşk gibi magazinsel boyutundan ziyade; silaha erişimin bu kadar kolay olması, insanların birbirlerini öldürme konusunda gözü kara hale gelmesi, birinin yaşamına son vermenin bu kadar kolaylaştırılması ülkece bir cinnet hali yaşadığımızı düşündürtüyor bana.

eşortman.

okuması kolay bir eser.

ancak okuduğunuz kitaptan size bir şey katması beklentiniz varsa kesinlikle tercih edeceğiniz bir kitap değil.

duygusal durum olarak sizi anlayacak bir dost arıyorsanız sizi tatmin edecektir.

halen daha okuduğum bir kaç cümle aklımdadır.

"bazı ilk anlar sadece bakışmalardan ibarettir."

allah rızka kefildir.

harika bir feminist ütopya.

tek gün içerisinde kolaylıkla bitirilebilir.

düşünce olarak çok uyum sağlayamasam da erkeğe ihtiyaç duymaksızın yaşayabilen ve kendi hayatını idame ettirebilen harika bir kadın imajı çizilmiş.

yazıldığı dönemin çok çok ilerisinde olduğunu düşündüğüm bir eser.

yalnızca kadınlardan oluşan bir toplumun tüm dinamikleri harika bir kurgu ile oturtulmuş.

okurken inanılmaz keyif aldığım ve "ya hu ben ne okudum" diye düşündürten bir kitaptı.

bence muhakkak göz atılması gerekli bir eser.

hem fransızca hem türkçe olarak okudum.

çeviri sırasında bazı güzel tanımlamalar anlamını yitirmiş gibi gelmişti. eğer fransızca bilginiz varsa muhakkak fransızcasını da okumanızı öneririm. çok zorlayıcı bir fransızcası yok.

çocuk kitabı olarak nitelendirilir ancak bir çocuk kitabı olmaktan çok daha öte felsefi bir kitap kanımca.

"ömür boyu sorumlusun gönül bağı kurduğun şeyden" cümlesi ile muazzam bir zirve yapmış eserdir.

sadece psikologlar için değil, her meslek grubu için geçerli olacak bir şey izah etmek istiyorum.

not ortalaması akademik kariyer dışında hiçbir alanda işinize yaramıyor. şimdiye kadar ne kimse nereden mezun olduğumu ne de kaç ortalamayla mezun olduğumu sordu. sosyal beceriler her zaman daha önemli iş hayatında.

tutunamayanlar.

11 temmuz 2022 günü yaşanan korkunç olaydır.

artan mazot zamları sonrası minibüs şoförlerinin buldukları "daha az maliyetli çözüm yolu" olan orta kapı açık yolculuk ederek klimanın yakacağı mazottan tasarruf etme yönteminin göz göre göre bir ölüm olayına sebebiyet verdiğini görüyoruz.

kapının kadın düştükten sonra kapanması ise anlık bir refleks olabilir gibi geldi bana, sonuçta minibüs içerisindeki kamera kaydında kapının açık olduğu ortada.

neresinden tutsanız elinizde kalan bir yayın olmuş.

ümit özdağ herhangi bir eleştiriye açık olmadığı gibi kendisine sorulan soruları dahi son derece saldırgan bir üslupla kavgavari konuşmuş.

mülteci sorunu dışında yapacaklarını nasıl gerçekleştireceği sorulduğunda "ben onları sonra açıklayacağım" dışında elle tutulur somut bir yorumu yok.

bir avukat olarak bu konuya inanılmaz sinirleniyorum. neden hilal bıyıklı erkek hakimlerin verdikleri kararlar güven sarsıcı değil de tesettürlü kadın hakimler tartışma konusu?

işini hakkaniyetle yapıp yapmadığının ölçüsü giyimi değildir. mühim olan zihniyet, herkes bir değil.

anı biriktirmeyi benim gibi kutulara doldurarak en ufak nesneye dahi anlam yükleyerek yapangillerdenseniz çok imrendiğiniz ama asla cesaret edemediğiniz yaşam şeklidir.

sözlükte ilk günüm olmasına rağmen tanımlarını okurken sözlüğü daha fazla sevdiren yazardır.