türbanlı hakime güvenir misiniz sorunu

böyle bir soru neden var?
cevap olarak ne akla hizmet hayır diyorsunuz??
lafa gelince insanları yargılamayın dersiniz ama iş türbana vs gelince bir anda düşman kesiliyorsunuz!
benim bir insana güvenmem veya güvenmemem için saçının başının açık olup olmaması bir önem taşımıyor. paraya tamah etmesin yeter. bunu ölçmenin yolu da türban değil!

salak salak sorular sormayın şurda bi be, yettiniz bitmediniz. ben bu ülkede hiçbir hakime de güvenmem. insanın başına taktığı örtü kimseyi alakadar etmez.

açıkça söylüyorum, hayır.

akp gittikten sonra ise evet. çünkü türban denen şey siyasi bir obje olmaktan çıkacak ve tekrar dini bir sembol olarak kabul edilecek.

insan, ne kadar objektif olamaya çalışırsa çalışsın kendi inancı kararına etki edecektir. normal bir davada sorun etmem ama
fuhuştan kaynaklı bir suçtan yargılanacaksam açık birini tercih ederim.

657 sayılı devlet memurları kanuna göre. devlet görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar;
bu kadar basit ben güvenmem..

tamamına yakınının birer tarikatın üyesi olduğuna emin olabilirsiniz. karar verirken laikliğe uygun davranmak inancına aykırıdır. güvenip güvenmemek zekanıza kalmış.

başörtüsü adaletsizliğin sembolü mü? başı açık olunca inancı yok anlamına mı geliyor yani? hukuk fakültesine girecek öğrencilerin, herhangi bir inanci ve ideolojiyi benimsemediklerine dair bir belge alması lazım o halde çünkü bu çıkarım bunu doğuruyor. hangi tarafından tutsan elinde kalıyor, güveninizi bu tür bir bakış açısı belirliyorsa güzel kandırılırsınız haberiniz olsun. vereceği kararları anayasa’ya, hukuka, kanunlara göre veriyor ya hani? bu çağ dışı bir yaklaşım, eleştirdiğiniz şeyin kendisi olduğunuzun farkında değilsiniz. bu karara varan siz insanların da bir ideolojisi ve inancı yok o halde çünkü çok objektifsiniz!

zaten saç , kıl ,tüy , yün olmazsa adalet madalet olmaz. kıl ; eşittir adalettir.

yaw böyle 367 sabih * gibi durup durup, büzükten faşist faşist şeyler üretip bir türlü normalleşememiş sindirimsiz hamidolar , bilmem kaç hukukçu tarafından , bilmem kaç kere itin gtüne sokup sokup çıkartıldı ama yine de kafalarının bi yerlerinde yer etmiş iğrenç tortulardan kurtulamıyorlar. yıl olmuş 2024 hala daha türbanla kafayı bozacağına git kafanın içindeki ayrık otlarını temizle.

eşşek kadar adam mahkeme salonunda türban takmaya utanmıyorsa kusura bakmayın güvenemem.

uyumuna bağlı.

yargı sistemine sonsuz güvenirim
ön yargılarıma....

avrupa'da hakim ve savcılar bu komik perukları takarlardı (hala sürdüren ülkeler varmış) sebep?

yargılanan kişiyi şüpheye düşürecek hiç bir işaret, sembol, takı ,şu bu olmaması...

bak konu öyle bir şey değil. türkiye'de bugün uygulanan adalet hakkaniyetten çok uzakta. toplum baskısıyla alınan kararlar hariç çoğu komik hükümler oluyor. adamın 124 ayrı suçtan sicili var ve tekrar arama çıkarılıyor hakkında. yahu ne türbanı ne peruğu allah aşkına. sorun kanun koyucularının bu teraziyi bozması. yok rahşan affı yok tayyip affı vb. hükümler ile bu inancın yerle bir edilmesi. tamam benim başım açık olsun* verdiğim kararlar kanuna uygun olmak zorunda. hakim dediğin insan g.tünden mi hüküm veriyor? bunu bağlayan hsyk yok mu? bak mesela ülkede gasp yok denilecek kadar az, neden? çünkü çıkardığın kanun yoruma kapalı ve net uzun yıl hapis cezası var. güzellik salonu için 1 sene önce kanun çıkardın dedin ki; 220bin altında geliri olan salonlar vergi vermesin. peki noldu biliyor musun? 10'ar şubesi olan ve 219 bin cirolu merkezler türedi ve kara para aklamaya başladı. şimdi bu süreçte bunu kitabına uydurmuş işletme sahipleri hakim karşına çıktığında türbanlı hakimenin ne suçu var? ya da ineğe tapan hakimin ne suçu var. sevgili vezirköprülüler şunu anlayın; kullandığımız terazi bozuk bu teraziyi kullanan ister türbanlı olsun ister bikinili*olsun sonuç hatalı çıkacak. önce terazi yani kanun düzgün olacak. sanki türbanlı bu memleketin insanı değil de lunadan*geldi bu dünyaya. örneğin atatürkçü olduğunu bildiğim muharrem ince'nin bile en yakın akrabası türbanlı. yani başı açıkta bizim türbanlı da bizim. ama teraziyi bozanın ve ona alet olanın inşallah bir gün o teraziye işi düşer.

ya anlamadığım şey ne alıp veremiyorsunuz bu insanlarla
yok tesettürlü, yok türbanlı, yok bilmem neyli

örtü bizim başımızda ama beyni nefes almayan sizlersiniz herhalde ne yapacağız bunu ?

türbanlı bir hakime güvenebilirim ancak başını kapatmayı kadına farz kılan din kadınların hakimlik yapamayacağını da söylüyor. hakime hanım kendi inançlarıyla biraz çelişiyor bu noktada.

ister türbanlı olsun ister haç kolyeli ister peyotlu; kısacası dindoş bir hakime asla güvenmem çünkü bu hukukun tarafsızlık ilkesine terstir. hele hele "tövbe ederek şirk dışındaki bütün günahların tanrı tarafından affedileceği" gibi vahşi, pis ve ahlaksız bir zihniyete asla güvenmem çünkü dindar birisi tarafsız olamaz..
kısacası türbanlı hakime asla güvenmem, ateist hakime sonuna kadar güvenirim. din ve ahlak, farklı kavramlardır. dinsiz ahlağı ahlaksız dine milyon kez tercih ederim..

önemli olan başındaki türban veya bone değil içindeki beynin yapısı

bülent arınç, mehmet büyükekşi, rasim ozan kütahyalı gibi isimler dışarıdayken,
"ücretsiz eğitim istiyoruz" diye pankart açan çocuklar yıllardır hapisteyse ben bu ülkede hiç bir hakime güvenmem.

başörtüsüz olsa da güvenmem. erkek hakime de güvenmem. burası türkiye. yargı hiçbir zaman bağımsız olmadı. "yukarıdan" ne emir geldiyse onu uyguladı. örnek vartinis katliamı davası. katliamın bir numaralı sanığı bülent karaoğlu dışında tüm sanıklar beraat ettirildi bağımsız yargı tarafından. tek sanık da zaman aşımına uğrayıp kurtuldu işlediği cürmün cezasından, torun başı seviyor. adil bir hakim "bir türlü bulunamayan" ama ne hikmetse emeklilik işlemlerini yapan, gidip emekli maaşını çeken adamı bulmayan emniyet mensuplarını suça ortaklıktan tutuklatabilir. yaptı mı? akp'nin yargıcı da daha önceki mahkemelerin yargıcı da aynı.
bu olay tek de değil. atatürk zamanından beri böyle. atatürk'ün üç aliler divanı, sözde mahkemelerle atatürk'ün "giderilmesini" istediği insanları hamam nalını gibi takır takır astılar. diğer zamanlarda sanık neyle suçlandığını bile bilemeden idam edildi.
hadi sadece türbanlı hakime güvenmeyin bakalım.

hukuka ilişkin tüm bilgisi izlediği amerikan dizilerinden ibaret olan yurdum insanının soracağı sorulardan biri.

kıta avrupası hukuk sisteminde, özellikle bizimki gibi yazılı olarak düzenlenmemiş olsa da yargıtay kararları dışına çok nadir çıkılan sistemlerde hakimin tarafsızlığı, vicdani kanaatinden öte, çalışkanlığı bir şeyler değiştirir.

usuli eksikleri ne kadar hızlı gideriyor, güncel içtihatları ne sıklıkla takip ediyor, ne kadar kararı üst mahkemelerden bozularak dönüyor, ne kadar kararı onanıyor hususları bir hakimin değerini ölçüyor.

ilk entry fuhuş suçundan yargılanacaksa başı açık bir hakim olmasını istediğini beyan etmiş.
muhtemelen bu suçun konusunun nikahsız ilişki olduğunu sanıyor.

ancak bu suç, para karşılığı cinsel ilişkiyle ilgilidir.
bir hakim böyle bir dosyada para transferini araştırır, müştekiyi, tanıkları dinler, varsa telefon kayıtlarını ister. ortada para karşılığı bir cinsel ilişki arzı yahut muhabbet tellallığı tespit edilirse, yine diğer ceza ilkelerine göre bir ceza tayin eder.

hakimin hangi durumlarda ceza vermesi gerektiği, hangi durumlarda alt sınırdan uzaklaşması gerektiği dahi yerleşik içtihatlarla bellidir.

yılda önüne 1000 küsür dosya gelen hakimin nihai amacı, yukarıdaki döngüyü tamamlayıp karar vermektir.
başı açığı da, kapalısı da aynı sonuca ulaşmayı amaçlar.

hal böyle iken, memlekette bir kadılık sistemi varmış gibi yapılan yorumların tamamı anlamsızdır.

yargıdaki yolsuzlukların bu konu ile bir ilgisi de yoktur. bu yolsuzluklar hakimlerin taraflı-tarafsız davranması değil, doğrudan rüşvet ve irtikap gibi suçların işlenmesidir ki, mesele hakimlerin dini inancı ise teorik olarak hiçbir din bunu meşrulaştırmaz.