ahmet hakan

bunu rüzgar türbinine montele, o dönmeyle istanbulun elektiriği bedavaya gelir.

ingilizcede "sleezy" diye bir kelime var bilir misiniz?

oxford dictionary sleezy kelimesinin karşısına a.hakan'ın fotoğrafını koymuş diyolla.

yıl 2014:
“nasıl olur da kürt gençleri kobani’ye savaşmaya gider” diye “bik bik” yapanlara hatırlatırım:
kobani’ye savaşmaya gitmek...
polisin, otoritenin, güvenliğin kalmadığı bir yerde...
hiçbir tereddüt göstermeden ve hiçbir şeyi umursamadan...
yan binadaki komşuya ya da karşı mahalledeki akrabaya yardıma koşma refleksi göstermekten başka bir şey değildir.''

buradan

yıl 2020:
kobani olayları dediğimiz olaylarda...
- 37 kişi öldü.
- 761 kişi yaralandı.
- 131 sokak olayı yaşandı.
- 197 okul yakıldı.
- 269 kamu binası tahrip edildi.
- 731 ev ve işyeri yağmalandı.
- 1230 araç kullanılamaz hale getirildi.
bu vahim olayların sorumlularının, kışkırtıcılarının, planlayıcılarının ortaya çıkarılması ve yargı önünde hesap vermelerinin sağlanması gerekir.
demokratik hukuk devletinde “olan olmuş, geçen geçmiş” denemez, denmemeli.
buradan

yorum yapmıyorum başım belayı girmesin. durumu ortaya koyuyorum sadece.

1967 yozgat doğumlu. lise imam hatip, üniversite ilahiyat.
şimdi epey zengin olmuş bir 'tıytıl'.
geçirdiği metamorfozlar türkiye'nin parodisi gibi.
bu dönem geçtikten sonra yazılacak romanlarda, tiyatro oyunlarında...vb. son derece klişe bir tip olarak diğer benzerleriyle birlikte kullanılacaktır, eminim.

her akşam cnn türk te "ne olacak bu chp nin hali?" diye program yapan kişi...

her şeyi kaburgalarını kıranlar başlatmıştı. 180 derece çark etmiş, otoritenin yılmaz bir neferi olarak kabuk değiştirmişti. oysaki ne çok sevmiştik, olmasaydı sonumuz böyle.

sekiz dokuz hakan diye ananlar vardır kendilerini.. çok gülerim.

az önce bülent arınç ın kendisine attığ tweeti okudum. resmen ayar vermiş. ne oldu da birbirlerini yemeye başladılar diye düşünmüyor değilim. aman neyse ne ete para vermesinler yesinler birbirini.

(link: twitter.com/bulent_arinc/st...)

din üzerine söylediklerinin hepsi ama hepsi sahte olan gizli islamcı. bugün örneğin herkesin (nasıl oluyorsa) peygamber soyundan geldiğini söylemiş. ahmet hakan içinden çıktığı camiaya ben değişmedim sinyali veriyor. peki ahmet hakana sorulardan biri, sen nasıl islamcısın? bizim veya bütün insanlığın peygamber muhammet soyundan geldiğini söylemek nasıl bir ruh halidir. örneğin ben değilim. birincisi adam arap, bu bir, ikincisi bilimsel olarak dünyadaki tüm insanlık sadece 8 tane rna varyasyonunun sonucudur. afrikadan çıkan ilk gelişmiş insanlar (bunlar bize yakın türlerdir) dört kıtaya yayılarak bütün insanlık ırklarını (türlerini, cinslerini, takımlarını...

şimdi buradaki entryde adem ve havva nerede, bu gelişme sürecinin içine 2 tane şeyi nereye ekleyeceğiz? bu 2 insanın daha kanıtı geçtim, hangi coğrafyada yaşadığını bile söyleyemiyorsunuz? arabistanda mı yaşadılar? kanıtı ne? anadolu'da mı yoksa afrikanın geniş düzlüklerinde mi?

sorun şu. insanlığın bir gelişim süreci ve bizim bu sürecin içinden kurguladığımız ve anlamaya çalıştığımız bir öyküsü var. bunların da bir çoğu elimizdeki kanıtlardan yola çıkarak oluşturduğumuz öykü yada öykülerdir. örneğin insanlık neden afrikadan göç etmek zorunda kaldılar? yada afrikadan göç ettiği zaman hangi yolu kullandılar gibi. bu bir evrim öyküsüdür, bir gelişim öyküsüdür. ama size göre insanlığın öyküsü bile yok. adme ve havvanın öyküsü şu mudur: cennetten kovuldular ve ardından insanlık gelişti? peki ya o dönemde hayvanlar ve diğer canlılar neredeydi? örneğin dinozorların nesli tükenmiş miydi yoksa hala hayatta mıydı?

bu benim sorum. bu konu ile ilgili yüzlerce ters kanıt var. örneğin bütün insanlığın 2 kişiden türemesi için gece gündüz çocuk yapmak lazım, bu en basiti bu durumda bu yaşı geçmiş iki kişi hayatları süresince kaç çocuk yapmalı ki, dünya nüfusu bugüne kadar gelsin? kaldı ki bunların hepsi aynı geni taşıdığı için belirli bir süre sonra gen çeşitliliği az olduğu için sakat yada hasta çocuklar doğurmak zorunda kalacaklardır (akraba evliliği)

bu durumda adem ne zaman menopoza girer, adamın yaşı genç değil, 40 lı yaşlarda zaten. bildiğimiz gibi bu 2 kişinin çocuklarından bile bahsedilmiyor kuranda (bize ne) habil ve kabil hrsitiyanların öyküsüdür. bu durumda 200 sene sonra en fazla 2000 kişilik bir klan yada kabile oluşturabilirsin. ama bu seferde genetik çeşitlilik olmayacağı için, çekik göz genleri, siyah ten geni, beyaz ten, sarı ten v.s gibi genetik çeşitlilik nasıl sağlanır? bu soruların cevabı olamaz, çünkü soru değil öykü sahte ve olmayan bir öykü. bu iki kişi bir eski masaldır gençler.

insanın öyküsünü merak edin ve ahmet hakanı silin gitsin.

11 nisan 2011’de yalakalığın daimliği üzerine şöyle müthiş bir tespitte bulunmuş bir kişidir: “yiğit bulut’un yalakalığı boşa gitti diyenler unutmasınlar ki hiçbir yalakalığın boşa gitmeyeceğini en iyi yalakalar bilir.”

hehe. twitter'da beğendiği +18 video sonrası hesabını korumaya almış gazeteci.

ahmet bey utanacak bir şey yok. hepimiz izliyoruz.

twitter'da porno beğenen gasteci/yalaka.

fakesinde mi normal hesabında mı olmadığını daha ayırt edemeyen dangalakların bu kadar para kazanbiliyor olması beni üzüyor.

yüzeysel bir bakış açısıyla kendisine rüzgar nereden eserse orada yakıştırması yapılan, ancak işin aslı, fikir olarak her zaman liberal islamcı olan ve politik duruşu her zaman benzer olan gazeteci.

kendisinin bir rant uğruna kanal7-hürriyet geçişi yaptığını düşünmek gerçeği yansıtmamakta. bu adam ta 90ların sonunda silivride oturur, silivriden reşitpaşaya işe gelir giderdi. kanal7 de de haber daire başkanı olmasının yanı sıra sunuculuktan da çok ciddi geliri vardı. kurumun tahsis ettiği araba opel omega idi oradan hesaplayın.

mevzu özetle şudur, bu beyefendi, islami anlamda katı bir aile ve sosyal çevreden gelen, yaşın ilerlemesiyle birlikte islam devleti ideasını rafa kaldıran, dinin bireysel ve spiritüel tarafına yönelen, bu bağlamda dinin neşeli ve dünyevi tarafına daha yatkın hale gelmiş bir kimsedir.

80'lerde genç olmuş kimseler, muhafazakar ve görece radikal bir çevrede yetişmiş ise bu gibi kimlik bunalımları her zaman yaşanıyor.
ortadoğunun ve islam dünyasının cehennemi yaşadığı konjonktürde, sol öğretiler islam davasıyla sağ öğretilere göre çok daha benzeşmekte. filistin sorunu bile tek başına ortak bir noktada kesiştirebiliyor.

ancak madalyonun öteki yüzü de var. yukarıda bahsedilen sosyal çevre, sol öğretileri dinsizlik ve komünizm olarak değerlendirip, sol öğreti ve yayınlar hakkında aksi bir kanaat oluşturacak kadar dahi bilgi sahibi değildir.

bunlara az merak salmış, az okumuş bir kimse, bir yandan bu fikir ve öğretilere sempati beslemeye başlar, diğer yandan sosyal çevresi tarafından şiddetle suçlanır ve hor görülür.

hele işin içine bir aşk, bir karşı cins girdi mi bittin. yukarıdaki durumla kombinlenince sen karşı safa geçtin gibi bir muamele başlar.

bu denklemde bir kimse ya dini inancını kaybedip bambaşka yollara evrilir, yahut inancına sadık kalmakla birlikte bireysel özgürlük ve düşüncelerini sert bir kabuk oluşturarak koruma altına alır. bu korumanın getirdiği temel gereksinim ise din mefhumunun "allah ile kul arasında" kalmasıdır zira içinde bulunduğu çevre ile tek ortak nokta olarak din kalmıştır.

islam dini bireysel bir din kesinlikle değildir. her yanı toplumsaldır. namazlar dahi mümkün oldukça cemaatle kılınır, hayatın "özel" olarak kalması gereken alanı olabildiğince daraltılmıştır.
hal böyle iken, bir kimsenin bir ortamda islam davasını konuşurken, akşamında cihangir'deki evine gidip, sokakta cafenin birine oturup şarabını yudumlaması, bunun da allah ile kul arasında olduğu savunması hayli yersiz kalacaktır.

kanal 7 gibi bir yerde, çevresinde milli görüş gömleği giymiş bu denli insanın arasında saygınlığını kaybetmemesi de yaşamını ona göre şekillendirmesine bağlıdır.

kendisinin de diğerleri gibi giydiği gömlek incelmiş, incelmiş, saydam olduğu yerde de bir anda kendisini hürriyet gazetesi'nde çalışan, cihangir'de yaşayan bir kimse olarak bulmuştur.

bu adamın özü, son paragraftaki durumdur. bu adam sonradan dönmüş bir kimse de değildir. kararının getirdiği eleştiri ve baskılar da dışarıdan görüldüğünden hayli fazladır.
bu kararının bir döneklik kapsamında sav olarak sürülmesi haksızlık olacaktır.

peki politik duruşu nedir?
ak partidir tabii ki. ak partiyi son 2 3 sene ile değerlendirmemek gerekir.

2010lu yıllara kadar ak parti liberal yanı geçmişle kıyas kaldırmaz biçimde ağır basan bir partidir.
başta ab uyum paketleri olmak üzere islamı da milli görüş geçmişiyle değil, bireysel ve özgürlükçü bir yaklaşımla değerlendirmiştir.
somut bir örnek vermek gerekirse muhalefet ak partiyi irtica ile suçlarken, zina suç olmaktan çıkmıştır. ekonomik politikalar, kanunların başta ceza kanunu olmak üzere baştan başa traşlanması gibi birçok örnek verilebilir.

bu konjonktürde koyu dindarlar için akp toplumu dinsizleştirmekte iken, ulusalcılar için ise tam aksine cumhuriyet mitingleri yapmak gerekecek bir islamlaşma tehdidi vardır.

bu iki kutbun tam ortası da ak parti olup, ahmet hakan gibi bir kimsenin de fikri yapısı ile birebir örtüşmektedir.

sonraki dönemde ise ak parti siyasi islam fikrine daha yatkın davranmaya başladığında, halihazırda hükümete yatkın bir medya organında çalışan, talep ettiği tüm bireysel özgürlükleri de bir şekilde tesis olmuş ahmet hakan gibi bir kimse için yine fikri anlamda ak parti ile örtüşmesi gayet doğaldır.

özetle, hayat tarzı, yaşayış biçimi, çalıştığı yayın organı değişmiş olsa bile politik duruşu asla değişmemiştir. bu adam erdoğan, aydın doğan'a canlı yayında tehditler savurmadan önce de ak parti lehine yazıyordu, şimdi de öyle. zira tüm fikri yapısı birebir örtüşüyor. bizim böyle insanlar olduğunu kabullenip, salt gazeteciliğiyle değerlendirmemiz gerekmektedir.

bu bakımdan ise maalesef iyi şeyler söyleyebilmek mümkün değil. kanal 7 zamanlarının fersah fersah gerisine gitmiş, köşe yazarlığı ile karikatürize hale gelmiştir.

yobazdan hırsız çıkabiliyor, soyguncu dolandırıcı
ve hatta tecavüzcü de
ama
bir tarkan çıkamıyor
bu da size sert olsun.

bir dönem, adı erbakan'ın kızıyla aynı cümle içinde geçtiği için ünlenen, bıyık ve sakalının arasına tanrı tarafından bırakılan nefes alma uzvuyla konuşma becerisi geliştirdiği için çok "seven canal" da haber masasına oturtulan, sakallarından dolayı bir zamanlar islami camianın sünnet ekolünün en popüler temsilcisi olarak gördükleri ve bundan ötürü de haber saatinin gelmesini 99 tesbihle çeken hacı amcaların çocuklarına; "okuyun ahmet abiniz gibi olun" dedikleri anchorman, speaker yani haber sunucusu olan zattır.

iki tane ismin yan yana gelmesiyle ortaya çıkan ad ve soyad kavramı.

rüzgar nereye eserse oraya yönelen şahıs. "gazeteci" olduğunu iddia edenler var.

"hiçbir zaman bir siyasi partinin militanı gibi davranmadığım halde ben taraflı gazeteci oluyorum."
diye buyurmuş kendileri.

son derece tehlikeli bir kukla, piyon, satılık kalem.
gazetecilik kisvesi altında sinsice siyaseti dizayn etme yeteneği var. kendisi bildiğin tetikçidir.

yolun başlarında muhafazakardı.
sonra ertuğrul özkök tuttu elinden, küçük burjuvaların arasına girdi. işte tam o dönem gerçekten muhafazakar kesimden gelen ama seküler kesim de ne düşünür ne ederi içerden görmüş birisi olarak güzel tespitler ve kıyaslamalar ortaya koyardı. yani haa muhafazakar dediğin şu gözle bakıyormuş demek, diye okumak sana bir perspektif katardı.
sonra bir gün bir dayak yedi. hayatı yeni burjuva, mentalitesi muhafazakar bir tip oldu. sonrasında ertuğrul özkök sonrası hürriyetin yayın yönetmeni oldu vs. bu gidişle de kendini duayen sayacak gün gelip. direk tarafgirlik yapmak yerine "haberim yokmuş gibi çek panpa" tarzı yazıyor yıllardır. rte giderse u dönüşünü bir çok kişiye göre daha yumuşak yapacaktır.