istanbul'da sefarad bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş filozof. yaşamı neredeyse ölümü beklemek üzerine kuruludur. tüm ailesini yitirdikten çok kısa bir süre sonra da bu bekleyişi intihar ile sonlandırmayı seçmiştir. her ne kadar post mortem'deki o karamsar ve umutsuz tutum annesinin ölümünün bir etkisi olsa bile caraco'nun zihninin içinde başından beri benzer düşünceler dışarıya çıkmak için kıvrandığından bu tutumu tamamen annesinin ölümüne de bağlamak mümkün olmuyor. caraco'nun üslubu bellidir, cümleleri bulduğu ilk çatlaktan içeri sızar ve ruhunuzun her köşesine sirayet eder. caraco okumak açıkça saldırıya uğramaktır ama tam olarak bu yüzden okunmalıdır. sanat ruhumuza bir balyoz gibi indiğinde gerçek bir değişim yaratabilir zannımca. zihin içine bilgileri ve başkalarının düşüncelerini tıkıştıracağımız bir kap değil daha çok düşünmek için ateşlenmesi gereken bir çıradır ve caraco bunun bilincinde olarak yazar. kendi fikirlerini empoze etmeye değil düşünmeye iten bir mizacı benimser kitaplarında. bundan ötürü kısa ama etkili bir anlatı sunar ve okuyucuyu yormak yerine insanın derinine, karanlığa inmesine yardımcı olacak bir yol işlevi görür. insanın içindeki karanlığı huzursuz eden (bkz: bréviaire du chaos) kitabından bir kaç alıntı:


" biz deliliği ve ölümü sunakların üzerine yerleştirdik, tanrı'nın çıldırdığını ve can çekiştiğini söylüyorsak artık ne kalır geriye sorarım size? paradoksun bedelini ödemek kalır ve bunun ödeneceğini öngörüyorum, vaktiyle oynadığımız fikirler şimdi insanlarla oynamaya başlıyor ve insanlar ölçüsüzce tüketecekler kendilerini. hiçbir şeyden kaçamayacağız ve hiçbir şey bize artık lütufta bulunmayacak, sürdürdüğümüz düzen asla iyileşmeyecek, delilik ve ölüm bu düzenin temelleri olarak kalıyor, düzen onlara bağlı ve sağlıklı bir şekilde değişemeyeceğinden, biz istemesek de destekleyen şey öldürecek düzeni. "


"biz onarmak istiyoruz ve bu nedenle yok etmeyi düşünüyoruz, uyuma yeniden kavuşmak istiyoruz ve bu nedenle kaosu sevgimizle silahlandırıyoruz, her şeyi yenilemek istiyoruz ve bu nedenle hiçbir şeyi affetmeyeceğiz. çünkü eğer canlılar böcek olma ve karanlıklarda, uğultu ve pis koku içinde üreyip çoğalma tercihinde bulunursa bile, biz onları engellemek ve insan'ı soyunu kurutarak kurtarmak için buradayız."


"dünya çirkin, giderek daha da çirkinleşecek, ormanlar balta darbeleriyle yok oluyor, her yandan şehirler her şeyi yutarak yükseliyor, çöller her yerde yayılıyor, çöller de insanın eseri. toprağın ölümü şehirlerin uzağa yansıyan gölgesidir, şimdi buna suyun ölümü de ekleniyor, sırada havanın ölümü var, ama dördüncü element olan ateş, diğerlerinin intikamını almak için varlığını sürdü­recek; bizler, sıramız geldiğinde, ateşle öleceğiz."
devamını gör...
dilimize çevrilen iki eseri vardır: post mortem ve kaos'un kutsal kitabı.
okuması zor bir yazardır ama bunun sebebi kullandığı dil değil fikirleridir. çünkü umutsuzdur caraco; her şeyi alabildiğine karanlık ve çıplak görür. ölümü de görüşleri gibi karanlık olmuştur. kendisini öldürmeyi uzun zamandır kafasına koymuş ama bunu yapmadan önce ailesinin hayata veda etmesini beklemiştir. önce annesi, ardından babası ölmüş ve babasının ölümünün hemen ardından caraco intihar etmiştir.
kaosun kutsal kitabından alıntısını yaptığım şu bölümü göz önüne alarak günümüzdeki pandemi hakkındaki fikirlerini duymayı çok isterdim:
--- alıntı ---
"gecenin karanlığına gidiyoruz ve buradan ancak cılız kalıntılarımız çıkacak, çok kalabalığız, daha da kalabalık olacağız ve giderek daha da kalabalıklaşacağız, böylece sonunda kaos galip çıkacak ve ölüm karnını doyuracak."*
--- alıntı ---
devamını gör...

''eğer evren alevli fırınlar ve insanlarla dolu olsaydı memnun olurdum.''


-
philippe billé [www.thephora.net/forum/show... remarks about caraco, by philippe billé]

tüm kitaplarını vladimir dimitrijevic 'in kurduğu l'age d'homme isimli yayın evi basmıştır. ma confession eseri yani (itiraflarım) eserinden alıntılar yığmaya gerek yok.

caraco'nun 1969 ölmeden 2 yıl önce derlediği kitaplarını alıntılarla ve epigraflarını derleyen philippe billé isimli araştırmacıdır.

''kilise, islam ve yahudilik, hepsine zehirli derim; muhtelif putperest dinlerin çok daha kabul edilebilir, yunanlılar takdir edildi, keltler büyüleyici ( agonie , 246 & 251). gördüğümüz gibi, bazen putperestliği tercih ettiğini söyler: “putperest dinler, yerini alan çılgınca sistemlerden çok daha değerlidir.” ( agonie , 33) semainier de l'agonie adlı eserindendir.

caraco'nun dünyaya bahşettiği kini açıklamayı kimse üstlenemez. bu öyle bir misanthropy varıyor ki zaten caraco'nun fizyonomi sinde buram buram görülüyor. ezcümle -onun kini ve nefretini bir katil barındırmış mıdır? sorusu bir muamma olarak kalacaktır.

çünkü boş gözlerle bakan ve fütursuzca laflar sıkan narsist bir katil gibi ''hiçbir şeyden korkmuyorum'' da demiştir itiraflarım eserinde.

zerafet yoksunluğuyla `existentialist` leri suçlar... humaniter veya demokrasi gibi kakafoniye varmış kavramlardan onun ismi geçiyorsa bahsi dahi edilemez.

ama yine de cani bir hezeyana sahip olup olmadığını yazıları dışında bıraktığı birkaç fotoğrafı dışında pek anlaşılmayacaktır. dolayısıyla gelelim anne figürüne:

anne figürüne duyulan bu koşulsuz ve katı sevgiyle-hüznün lanetlenmesi, tıpkı nesnel vahşi dünyadan kopuşun; caraco'nun sayın annesinin gözünün önünde, gövdesinin çürümesine anbean tanıklık eder. onun itirafı her iki cinsiyeti de hor görmekten geçer. ''sayın anne öldü mü?'' bir şoktur adeta, george santayana bu şoku belki de açıklamakta güçlük çekerdi.

sözüne edeceğim üzere; onu kalkıp kadın-erkek ve bugünün çağında her şeyin ikilemine sıkışan yetkinsizlerin okuması kendilerine hiçbir şey ifade etmeyecektir. onun seslendiği aslında, (''beni hiç kimse okumamıştır'' sözlerini sarf eden; soğukluğu itiraflarım kitabına kazıyan biridir.)

ve rahme düşen insanlığa en durgun ve yalın nefretle; kendinle ödeşmesiyle, her noktasında ölüme ibadettir onun kitapları.

belki bir düşünce denktaşlığı varsa karl kraus ve otto weininger benzeri adamlardır. 22 cilt ve adına yayınlanan veya derlenen basılmamış, sonradan toparlanan ne varsa hepsinin kaynakçası aşağıda:

littérature
ınès de castro. les martyrs de cordoue, rio de janeiro, bel-air, 1941
le cycle de jeanne d'arc et quelques poèmes et illustrations, buenos aires, editorial argentina aristides quillet, 1941
le mystère d'eusèbe, buenos aires, editorial argentina aristides quillet, 1942
contes. retour de xerxès, buenos aires, editorial argentina aristides quillet, 1943
le livre des combats de l'âme, paris, e. de boccard, 1949
prix edgar poe 1950, décerné par la maison de poésie[9]
post mortem, lausanne, l'âge d'homme, coll. « la merveilleuse collection », 1968
réédition : madame mère est morte, paris, lettres vives, coll. « entre 4 yeux », 1983
réédition : post mortem, lausanne, l'âge d'homme, coll. « révizor », 2012

-
philosophie
l'école des intransigeants (rébellion pour l'ordre), paris, nagel, 1952
le désirable et le sublime, neuchâtel, la baconnière, 1953
foi, valeur et besoin, paris, e. de boccard, 1957
apologie d'ısraël. tome 1 : plaidoyer pour les indéfendables, paris, librairie fischbacher, 1957
apologie d'ısraël. tome 2 : la marche à travers les ruines, paris, librairie fischbacher, 1957
huit essais sur le mal, neuchâtel, la baconnière, 1965
le tombeau de l'histoire, neuchâtel, la baconnière, 1966
les races et les classes, lausanne, l'âge d'homme, 1967
la luxure et la mort, lausanne, l'âge d'homme, 1968
l'ordre et le sexe, lausanne, l'âge d'homme, 1970
obéissance ou servitude, lausanne, l'âge d'homme, 1974
essai sur les limites de l'esprit humain, lausanne, l'âge d'homme, 1982
écrits sur la religion, lausanne, l'âge d'homme, 1984

-
autres
l'art et les nations, neuchâtel, la baconnière, 1965
le galant homme : un livre de civilité, neuchâtel, la baconnière, 1967
simples remarques sur la france, lausanne, l'âge d'homme, 1975
la france baroque, lausanne, l'âge d'homme, 1975
ma confession, lausanne, l'âge d'homme, 1975
l'homme de lettres : un art d'écrire, lausanne, l'âge d'homme, 1976
bréviaire du chaos, lausanne, l'âge d'homme, coll. « le bruit du temps », 1982
réédition : lausanne, l'âge d'homme, coll. « amers », 1999
réédition : lausanne, l'âge d'homme, coll. « révizor », 2014
supplément à la psychopathia sexualis, lausanne, l'âge d'homme, coll. « le bruit du temps », 1983
réédition : lausanne, l'âge d'homme, coll. « révizor », 2014
abécédaire de martin-bâton, lausanne, l'âge d'homme, coll. « la fronde », 1994
-
journaux
le semainier de l'agonie : le semainier de 1963 suivi de post mortem, lausanne, l'âge d'homme, 1985
semainier de l'an 1969 : du 10 mars au 27 juillet, lausanne, l'âge d'homme, 1985
semainier de l'incertitude, lausanne, l'âge d'homme, 1994
journal d'une année : octobre 1957 - octobre 1958, lausanne, l'âge d'homme, 2004
le semainier de l'agonie : le semainier de 1963 suivi de post mortem, lausanne, l'âge d'homme, 1985
semainier de l'an 1969 : du 10 mars au 27 juillet, lausanne, l'âge d'homme, 1985
semainier de l'incertitude, lausanne, l'âge d'homme, 1994
journal d'une année : octobre 1957 - octobre 1958, lausanne, l'âge d'homme, 2004

caraco hakkında saatlerce yazabilirim... ama sonu hiçtir!
devamını gör...
hiççiyim. pekala açık mı olayım. aslında nihilist bile değilim.

mösyö caraco'nun yolu çok kaim ve var olmayan bodhisivatta'ların yolunu izlemiştir. ölüme yönelik düş kırıntıları, ve yaşanamaz bu sefil halimden ve sefaletin dindirilemez aymazlığından, ancak onun izlekliğini takip ederek ayrılacağım. ortak noktamız o kadar çok ki sayın caraco ile benzeşen uyanışım çok ani olmuştu; ilk fuar alanına giderken, ve gidecekken aniden üstüme kozmik bir kıvılcımdan üstüme korkuya batmış bezginlik bedbinlik çökmüştü. birileri sağdı, ama ben hiçliğe uyanmıştım. uyanışım da ona benzer oldu. babalık eriyerek öldü. hücreleri yedi bitirdi onu. sırada sinirsel yıpranmışlıkla bitmiş, safça kendi güdüleyen bir annelik var bende. ne kadar örtüştüğünü onu ilk okumam da anlamıştım. paralellik ile iç içe geçmiş sadece cins ölümleri farklı onun ailesinde. bu kadar ortak sefil bedenimizden ayrılacağımız için ve hâlâ çiplenmeden onlar takılmadan, ölmek bir lütuf olacaktır.

amma heyhat! kötümser de yoktur. o da gizlediği ağlamalarıyla daha da sonuna hazırlanır. biz sefilmiyiz? ucubeleştik mı? teknoloji-tanrım mı? nedensellik oluşmaması gereken evre bir bükülme kırılma. bunu okuyacak gözlerin beyninde korku mu var? kendine ağlayıp sonsuz saygı mı sunuyor gene kendine. evren bu ölümcül bedene ait değil. bir gün ölümsüzlüğü harmanlayıp sunanlar olacak, bizim yokluk aklımız orada olmayacağından, hiçbir şey yerimizi alacak. ne eser, ne de en hiç olmuş dünya reddiyecileri. işte bu yüzdendir ki; fiiliyattımı deşip sefaletin hükmünden kendimi azade edene kadar içkin bir benzeşmenin kesinliğini biliyorum. bilmiyorum lafı dünyayı onaylıyor. kendimi öldürebilirsem tüm bunlar tamamlanacaktır. onunda ana-baba dışında kimsesi yoktu. benimde yok. bekliyorum onun iskeletleşmiş kafatası sızıyor yer küreden kafama. evet benimde hiç kimsem kalmayacak, bazı arkadaşlar vardır evet çok nadidedir okuduğunuzu ve yaşantınızdaki ayrıntıları aktarırsınız her zaman serin bir incelik olur. ama ben sokak kenarında çürüyüşe düşersem, kent bir baraka olur bana. kocaman ve hiçlik ile kesişemeyen bir noktada yok olurum.
-
her şeyi tahayyülledim. raslantısal boşluk! nesnel artıklığı bitirip, evi eşyaları ve kalırsam planlı bir kendini yakmayı sevecen aziz oluş olmamaya istiğrağımın tamamlandığı yerde varolmamış buddhaları izleyeceğim. tıpkı itiraflarındaki eserinde, 22 ciltlikleri karalamak için, çok geç kalınmış bir ölüme kucak açtığını; bunların tamamlanışında, kendi beyninde yaşarken korku perdesini kaldırıp; cesaretin son soluğunu verdiği ve hakkaniyetiyle en ufak sözü gevelemeden, ben gibilere ses eden caraco gibi bir ölümü gözetiyorum... bu cılız organlar infilak etmeden, ben yakmalıyım sonsuz olmasını dilediğim ölüm ateşini. her şeyi bir anda kaotik düşünce de bir sonrakinin konuştuğu peltek dilin sesler çıkardığı her vakıa sezilebilir gibi geliyor bu günlerde. ama var burada- böylesi koşullandırılmış ve doğmamızı bile bir zillet olan gören bizler azız. kırarsak ürkünç korkuyu, izdeşi olacağımız bu adam olacak. bizi yok sayanlar olacaktır, onların kıvrak gibi görünen nöronları kibarlıkla en aşağılık noktada olsa bile serin sakinlikle kendi ölümümüze doğru yoğunlaşmalıyız.
hastalık bir beyin mi? dünyanın kendisi nerede bu evrede? sen nerede ben denilenen çarpık yanılsamanın baş tacı nesnellik ve yitik entropi nerede? kökten reddiyeciler benim denktaşım. bu kopuk anda biyolojik külfetin zehirli yaşamında, birinden sonra çok ani bir ölümü onun kucaklaştığı gibi yeğliyorum.
devamını gör...
karamsarlığın ve çıplaklığın tanımına uyan bir dil: rahatsız edici, ürpertici ve şok edici bir üslup/kalem sahibi bir yazar.

"hiç böyle düşünmemiştim lan!" gibi şaşkınlığına sebep olan fikirleri; insanın düşünce yapısını altüst eder.

tabiri caizse; içinizdeki pollyanacılığa tecavüz eder.
devamını gör...
kaos'un kutsal kitabı'nın yazarı. arkasından post mortem yayınlanmışır. kendisi halihazırda intiharı kafaya koymuş olup sadece ebeveynlerin ölümünü beklemiştir. post mortem'i annesinin ölümü üzerine yazmış tabancasındaki mermiyi babasının ölümünden bir saat sonra zihnine yazmıştır. büyük adamdır.

meraklısı için, kitapları ışık ergüden çevirisi ile versus kitaptan çıkmıştır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"albert caraco" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim