tasavvuf-mezhepler-tarikatlar / hikaye-öykü
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

adı “hayalin derinlikleri“ anlamını taşıyan kitap. şehbenderzâde filibeli ahmet hilmi tarafından yazılmış ve 1910 yılında bir tefrika roman olarak yayımlanmaya başlamıştır. türkçe yazılmış ilk “felsefi roman” denemesidir. filibeli ahmet hilmi bir dönem mekteb-i sultâni’de felsefe hocası olarak görev yapmıştır.
devamını gör...
şehbenderzâde filibeli ahmed hilmi tarafından 1910 yılında yazılmış tasavvufi roman. bir tür fantastik eser sayılabildiğinden, fantastikseverler tarafından oldukça ilgi görmüş bir kitaptır. günümüz türkçesine hayal pınarları olarak çevrilmiştir. pek çok yayınevi tarafından günümüz türkçesiyle basılsa da, sadık okurları, kitabı, yazıldığı şekliyle okumayı önerirler.
roman binbir gece masalları'nda olduğu gibi bir çerçeve hikaye ve bu ana hikayeye bağlı hikayeler etrafında döner. yalnız burada bütün hikayeler romanın başkahramanı raci'nin başından geçer.


raci varlık bunalımında bir gençtir. günün birinde tanıştığı aynalı baba'dan çok etkilenir ve onunla her buluşmasında, aynalı baba'nın yaptığı kahveyi içip hayaller görmeye başlar. gördüğü her hayal onu farklı bir dünyaya götürür.


eser, tamamen tasavvuf felsefesindeki vahdet-i vücud inancını anlatmak için yazılmıştır. ve pek çok kişi tarafından tasavvufa giriş kitabı gibi nitelendirilmektedir.
devamını gör...
zamanında okumak için değil ihtiyaçtan dolayı ve büyük beklentiler içinde elime aldığım kitap.

sorun bende olabilir diye dönüp bir daha okudum. içim karışıktır diye bir kaç ay sonra bir daha okudum. derinlerde bir yerlere götürecek gibi bir isimle çıkmasına rağmen daha çok lise çağındaki gençlere hitap ediyor gibi geldi. sorun yine bende olabilir, ancak bir daha dönüp de okumayacağım. ercan ırmak'ın, ey büt i nev eda'sı daha fazla etki bırakmıştır bende.

filibeli üstadımıza sevgi, saygı ve rahmetler.
devamını gör...
madde - maa üzerine derin anlatımı ile simyacıgibi türünün örneklerinin çok daha üstünde bir eserdir. neden hak ettiği tanınırlığa ulaşamamıştır, bilinmez. insan ne ile yaşar? la tolstoy'un madde üzerine söylediklerini daha sembolik bir anlatımla ve tasavvufi pencereden anlatıyor şehbenderzade filibeli ahmed hilmi. varlık sebebini sorgulayan raci, " tuhaf ve zararsız deli "aynalı baba'dan hayatın anlamını öğrenirken biz okuyucular sihirli bir halı üzerinde masallara yelken açıyoruz. ilmihal bilgileri gibi sunulan didaktik kısımları yorucu olabiliyor fakat mutlaka sonuna kadar sabredip okunmalı. dertlerin, maddi sıkıntıların, hastalıkların gölgelediği hayatımızda belki de çoğu zaman dikkatimizi verdiğimiz noktalar yanlıştır. yanlış yere bakıyor olabilir miyiz?

"alem bir deniz, sen bir gemi; aklın yelkeni, fikrin dümeni; kurtar kendini, ha göreyim seni!"
devamını gör...
kitap bölüm bölümdür, hayatını aylaklık ederek ve türlü zevk alemlerinde sürdüren racinin aynalı baba ismini taşıyan ve şapkasına kirik ayna parçaları taşıyan biriyle tanışmasıyla başlar. bana gore bu şapkadaki aynalar , kişinin aynalı babaya baktığında gülmesini sağlasa da aslinda güldükleri, alaya aldıkları kisi özbenlikleridir. çünkü insan bir hiçtir. kendini ehemmiyetli sansa da, kürkler giyip, saraylarda otursa da varacağı yer hicliktir. aynalı baba ile racinin zaman geçirdiği yer de mezarlık olması bundandir ki raci türlü yerlere ney eşliğinde gider. (bkz: astral seyahat)e benzer. ılk bölümünde budayla tanışır ve hiçlik tepesine (bkz: nirvana)ya ulaşmaya çalışır. ama hickimse ilk elden oraya ulaşamamıştır. ıkinci bölümde ise insanın içindeki duyguların savaşına tanık oluruz. ve iyi olanlar kotu olanları yenebilecek mi yenemeyecek mi onu düşündürür. tam kötüler kazanacakken aşk kazanır. tabi buradaki aşk ilahi bir anlam içermektedir. kitap fazla metaforiktir. bir bölümünde gözlerinde soğan siskasi olan bir evde dogar. herkes görüyordur ama aslında kördür, ama deryanın icinde olup deryayı bilmeyen balık gibi farkında degillerdir kör olduklarının. bu ve bunun gibi bir-çok bölümden oluşur. ve her bölümde felsefe-din ağırlıklı tasavvufi bir yolculuk geçirir raci. ve dönüşümünü tamamlar.
aynalı baba diye birinin gerçekte olması ve filibeli ahmetin otobiyografisine benzemesi bana hep kitabın bir tarafının gerçekle iliskisi oldugunu düşündürmüştür.
devamını gör...
yazıldığı dönemde sürekli batılı tarzda eserler verilirken filibeli ahmet hilmi raci'yi batıya da götürsede daha çok doğuya götürür dönemdaşlarına bence bakın doğuda da ne cevherler var der batı hayranlığına bir göndermede bulunur.kahve ile şazili tarikatının yakın ilişkisi vardır ve şazili diye bir kahve markası da vardır.raci de kahve içtikten sonra yolculuklara çıkar.
devamını gör...
manisalı bir dostumdan dinlediğim kadarıyla amak-ı hayal, manisa'da yaşamış ve döneminde ayn-ı âli lakabıyla adlandırılan (halen de kentte adıyla anılan semtte türbesi bulunmaktadır) gerçekte yaşamış bir tasavvuf şeyhi ile, kentin tanınmış ailelerinden birinin bohem yaşamlı oğlu olan bir gencin, şeyhle tanışıp, yakınlaşması ve onu tasaffuva yönelten yarı otobiyografik söyleşi ve düş yolculuklarını konu alıyor. gencin gerçekte de yazar filibeli hamdi olduğu düşünülüyor.
ayn-ı âli olarak anılan şeyh, döneminde kent merkezi dışı mezarlık kıyısındaki bir bahçe damında münzevi bir yaşam sürmekte, uzamış saç ve sakalında renkli boncuklar, şapka ve kıyafetlerinde gelişigüzel takılmış ayna kırıkları vb parlak kendince süsler takılı olarak dolaşan bir zararsız bir meczupmuş. aykırı yaşam tarzı, giyimi, kendi ürettiği şarap ve muhtemelen esrar da kullanımı nedeniyle asosyal bir yaşam sürmekteymiş. kıyafetindeki parıltılı ayna kırıkları nedeniyle 'aynalı dede' olarak tanınıyormuş.(gerçekte ayn-ı âli, herkesin sahip olamayacağı yüksek değerli mal sahibi anlamında ve mal olarakta tasavvufta sır olarak ifade olunan kutsal bilgi kasdediliyor. ancak sıradan halk ve çocuklar ayn-ı âli'yi aynalı olarak kendilerince türkçeleştirerek adlandırmışlar.)
roman kahramanı genç, ayn-ı âli dedeyle kurduğu yakınlık ve ikili sohbetleriyle tasavvufla tanışmakta ve düşsel seyahatlar yaşamaktadır. aynalı dede sıradan basit insanlığı, ayn-ı âli ise tasavvufi kâmil insanı anlatmakta. insan-ı kâmilliğe götüren bilgilenme sürecinin ise başdöndürücü bir düşsel ruhi seyahat olduğu ve o aşamada bütün dünya ve evrenin gezilip görülebildiği ima ediliyor ki tasavvufun temel tezleri de bu.
özetle ayn-ı âli, gerçekte bir bektaşi bilgesi ama tuhaftır ki günümüzde bir evliya, molla olarak tanıtılmaya çalışılıyor muş.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"amak-ı hayal" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim