amerikan film klişeleri

polisler birini arabada izlerken illa ki o donut ve kahve ellerinde olacaktır.

çok korktuklarında ya da heyecanlandıklarında hemen kusarlar (nasıl bir mideleri varsa).

yeni dönem filmlerinde artık çok şükür fazla kullanılmayan klişelerdir. belki korku filmlerinde hala biraz var ancak zamanında amerikan propagandası yapmak için çekilen felaket filmlerindeki tarzda çok sık karşımıza çıkmaz.
benim en sevdiğim şey; hani korku-gerilim filmlerinde karakter bir şey görür ve dehşete düşer ama ağzından laf almak mümkün değildir ya. şöyle diyaloglar yaşanır genelde:
-hey, jess iyi misin? (jess altına yapmış orda ama sakince “iyi misin diyo soruyo dallama)
+ tanrımm onu gördümm!
ne gördüğünü anlatana kadar millet geberdi bile. bizde olsa öyle mi? bir şey göreceksin, o anda “anasını avradını kaçın lan kaçın” diye koşar.

(bkz: amerikan film replikleri)

üstü açık arabaya kapıyı açmadan atlayarak binmek.
ayrıca binen kişinin 'hey dostum ne duruyorsun hadi bas gaza' şeklinde bir replik sarfetmesi durumu tamamlayıcı yegane klişedir...

arabaların vızır vızır geçtiği yola atlayıp kendisine araba sürtününce tampona vurup “yürüyoruz burda, derdin ne senin” falan çıkışması,

kahramanımızın katil tarafından kovalanırken anahtarı kapıya sokamaması,

kahramanın hastane sahnesinde hırt diye bir odaya girip üzerine beyaz önlük geçirip eline dosya alarak doktor taklidiyle hastanedeki işleri halletmesi (adam kaçırmak olur, hastayı boğmak olur)

polislerin donut kahve sahnesi, zaten...

aksiyon filmlerinde kıyametten koşarak kaçmaya çalışan çocuklu aile,

ve tabii ki olmazsa olmaz y**akkürekshire kasabasında kamp yapmaya giden bir grup gencin yol kenarı yıkık benzincide rastladığı, “oraya sakın gitmeyin” diyen yaşlı kaçık dayı birey.

replik 1 : lanet olası zenci
replik 2 : olduğun yerde kal adamım.

baskına giden polislerin silahların namlusunu havaya doğru tutarak ilerlemeleri. gerçek videolara bakarsak, amerikalı polislerin filmlerin aksine namluları aşağıya tutarak ilerlediklerini görürüz.

ırkçılık kokan siyahilerin suçlu gösterilmesi

sınıfın arka sıralarında oturup ders dinlemeyen serseri elemanın defterine çiziktirdiklerinin küçük çaplı birer başyapıt olması

filmde rus bir karakter varsa, mutlaka sürekli votka içen, aptal ve sinirli bir tiptir.

bu filmlerde zenciler hep suçludur, zenciler ancak zencilerle evlenir.
evde asla sıcak yemek pişmez, ya mısır gevreĝi ya hamburger.
tanımadığı insana kolayca dostum ! diyebilirler.
haftasonu tenis maçına gidilir.

arabalar plakasızdır. telefonlar 555 ile başlar

herkes birbirine sesli mesaj bırakır. açana kadar arıyayım yada dur şimdi bi daha deniyim diye bişey düşünmezler asla.
bir de en anlamadığım şey yerel polisin fedarellerden hoşlanmaması işi onların almasını engelleme çabasıdır.
lan oğlum adam fedarel memur senin gibi köy korucusu ayarında değil niye bu adama posta koyma çaban. ayrıca ver dosya mı istiyor ne istiyorsa iş yükün azalsın. alsın biraz da federal kardeş oynasın de.

gençlik filmlerinde sürekli parti olur. bu partilerde de yok yoktur. 17 - 18 yaşındaki çocuklar yetişkinler gibi hayat sürerler. birçoğu ailesinden ayrı yaşar ya da aileleri aşırı serbest bırakır. herkesin arabası olmak zorundadır, olmazsa ezik olurlar çünkü. eziklik demişken, burslu okuyanlara ve çalışkan öğrencilere ezik muamelesi yapılır. sporcu çocuklar ve ponpon kızlar ise her zaman popülerdir ve herkes onlara aşıktır. okula yeni gelen kızla okulun queen b' si sürtüşmek ve rekabet içinde olmak zorundadır.* okuldaki popüler olmayan kızın en yakın arkadaşı olan çocuk, her zaman kıza platonik olarak aşıktır ve bir gün o kaslı ve aptal çocuk yerine kendisini seçeceği umuduyla kızı bekler ama boşa bekler. bazen de pek güzel olmayan(!) kız* efsanevi değişimi ile yaz tatilinden sonra okula dönünce, okulun popüler çocuğunun dikkatini çekmeyi amaçlar ve bunu başarır. bu çocuk da o sırada okulun popüler ve bir o kadar kötü olan kızı ile sevgilidir vs. huh... çok fazla klişe.

hapishanelerin siyahi dolu olması. bence bu baya ırkçı bir durum.

bir olay olur, kahramanımız evinde sakin sakin otururken arkadaşı gelir panik halinde. kahraman kişisi "heey neler oluyor marti?!" der. marti de "laanet olssun stiv sanırım haberleri izlemiyorsun!" der ve televizyonu açar. ne tesadüftür ki, sanki arkadaşının televizyonunda hangi kanal kaçıncı kanalda ayarlı bilirmiş gibi tam da haberin olduğu kanalı açar martin ve o habere asla yarıda denk gelinmez. her seferinde tam can alıcı noktasında yakalanır haber. tam olayın açıklamasını yapıldığı anda hem de! ulan sanki stiv yan komşusu martin'in. hadi öyle diyelim, martin evde izledi, habere şaşırdı kalktı stiv'e gitti falan derken 15 dakka geçti. durup durup aynı haberi mi yayınlıyo bu kanallar lan?!

mısır gevreği.

yaralanan film kahramanı hep tek kişilik hastane odasında uyanır. düşünsene 5 kişilik odada, yanda zenci bazlama gibi uzatmış? yok bunlar olmaz.

yol kenarlarındaki izbe pub ya da restoranlarda onca leş tipin arasında illa koca memeli seksi bir hatun garsonun olması. oraya gelen baş kahraman ile yakından ilgilenmesi ve hatta hemen çıkışta buluşup en yakın motelde sevişilmesi.

lanet olası senin derdin ne?!!