anora

sean baker'ın senaryosunu yazıp yönettiği ve mikey madison'ın başrolde yer aldığı peri masalımsı romantik komedimsi drama...



oscar'larda en iyi kadın oyuncu ödülü garanti... at fava bekle!
www.imdb.com/title/tt28607951/

ekşi'de 2024'ün en iyi filmleri listesinde ilk sırada olduğu için merak ettik, cannes'da ödül almış falan açıp izleyelim dedik de bonnboş bir film. 2 saatlik bir vakit kaybı yaşadık.

son zamanlarda izlediğim en kötü şeylerden biri olabilir.
yani neden böyle bir film var, anlatılmak istenen şey ne, filmi yaparken kimse mi 'abi biz napıyoruz' dememiş diye düşündürüyor izlerken.
birkaç kere düşündüm .hani ödül almış bir film sonuçta, acaba benim mi beynim yetmedi filmi algılamaya diye. ama filmde algılama gerektirecek kadar derin bir şey olduğunu bile düşünmüyorum açıkça söylemem gerekirse.

filme derinlik katabilmek için büyük bir çaba sarfetmek gerekiyor, zorlarsan bir şeyler çıkıyor ortaya.

bu arada şimdi baktım imdb puanına. sanırım algılayamayacak kadar salak olan kişi benim çünkü 7,9 puanın başka bir anlamı olamaz gibi.

bir sean baker filmidir.

filmin senaryosunu da yönetmen sean baker yazmıştır. filmde bu filmdeki rolüyle akademi ödüllerinde en iyi kadın oyuncu dalında aday gösterilen mikey madison, yine bu filmdeki rolüyle en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında aday gösterilen ve to the lake dizisinden hatırladığımız yura borisov, paul weissman, mark eydelshteyn, lindsay normington, emily weider, karren karagulian ve vache tovmasyon rol almıştır.

film akademi ödüllerinde en iyi film, en iyi senaryo ve en iyi yönetmen dalında adaylık elde etmiş, altın küre ödüllerinde elde ettiği beş adaylıktan eli boş dönmüş, cannes film festivalinde ise palme dor kazanmıştır.

öncelikle filmin başlangıç sahneleri beni film konusunda biraz ümitsizliğe sevk etti. zira filmin mikey madison'ın ilk sahneler boyunca sergilenen çıplaklığı hoş bir görüntü olsa da filmin yüzeysel bir şekilde geçeceği duygusu uyandırdı bende.

ancak filmin devamında aslında bazı derin konulara yapılan değinmeleri çok beğendim. anlamsızca fazla paraya sahip olan insanların kendilerini her türlü ahlaki değerin ve başka insanların hayatlarının üzerinde görme alışkanlığı edindiği bu zamanların ruhuna çok uygun bir film olmuş.

bir dansçı ve eskort olarak çalışan anora beyaz atlı prensini bulduğunu düşünür. rus bir oligarkın şımarık oğlu olan ivan'a aşık olduğuna ve onun da kendisini sevdiğine inanan anora masalsı bir aşk yaşadığını hisseder.

ancak modern zamanların büyük aşklarından biridir elbette bu. derinliği olmayan, seks ve bulanmış zihinlerle bezenmiş ve hiçbir şeyi umursamayan bir aşk.

bence filmin vermek istediği mesajlardan br tanesin toros isimli karakter üzerinden vermiş yönetmen. toros bir fast food lokantasına gençlere instagram, tik tok, instagram, tik tok diye bağırdığı bir konuşma yapar. bu sahne bence çok önemlidir.

film boyunca onca büyük olay yaşanır ama karakterler üzerinde görünen derin etkiler bırakmaz. her şey anlıktır ve geçicidir onlar için.

bence izlemesi çok keyifli olan iyi bir filmdi.

kızın kendisi, oyunculuğu tam bir hipnoz edici özellikte olmasa bence asla izlenebilecek bir film değil. sanatsal, az diyaloglu yavaş akan filmlere bayılırım ama bu filmde bir ruhsuzluk var sevemedim. sinematografik açıdan o kasveti beni rahatsız etti.
biraz daha kısa bir film olsa belki izlerken bu kadar daralmazdım.

ya şu filmin nesine 5 tane ödül verdiler anlamak mümkün değil. 2 saat boyunca boş boş ekrana bakarak izledik. ne mesajı, ne derinliği var yav şu filmin? yolacak gerizekalı bi zengin bebesi buldum diye sevinen genç eskort kızın bol bol sevişmesi, soonra kötü kaynana ve komik mafyanın işlere dahil olması, genç kızımızın hayallerinin yıkılıp finalde cool mafyaya vermesi. bu mu lan?. breh breh breh bravo. özgün senaryo ve en iyi film ödüllerini vermek tamamen saçmalık bence.

aday diğer filmleri izlemedim ancak ya diğer adaylar çok kötü ya da hollywood/oscar gerçekten de bitmiş. ben de gideyim soft porn bişiler çekeyim, filmin soft porn olmayan bölümlerinde bir sürü karakter bağırsın çağırsın, komik komik döğüşsünler düşsünler falan. adettendir bi kaç tane sjw/woke tayfanın hoşuna gidecek yabancı/lgbt falan koyayım. belki ben de oscar alırım.

oscar da bu sene yılın filmi seçilen film.

anora bir striptiz kulüpte erotik danslar yapan 23 yaşında bir kızdır. bir gün kulübe 21 yaşındaki bir rus oligark gelir. rus oligar kızdan çok hoşlanır. onu önce yılbaşı partisine çağırır. sonra beraber kız arkadaşı olarak bir hafta geçirmeyi teklif eder. der ki seninle eğleniyorum ve sevişmeye bayılıyorum, deli ediyorsun beni, bence benim param olmasa da bizden olurdu. ve anora evlenme teklif eder. vegas ta evlenirler. çift geziyor, eğleniyor, sevisiyor. çok keyifli vakit geçiriyordur.

filmin ikinci bölümünde oligarkin ailesi bu evliliği öğrenir. çiftin amerika da beraber yaşadığı eve önce adamlarını gönderir ve sonra kendi gelir. çifti bosandiracaklardir.
burada ailenin büyümeyen ve kendi kararlarini alamayan ergen çocuğu olduğunu görürüz oligarkin. kız evliliğini kurtarmak için çırpınır, oligark annesinin emriyle der ki amerika'da son günlerini eğlenceli geçirdim, sağol, rusya ya dönüyorum, şimdi bosaniyoruz. anne kızın yüzüne bile bakmaz, öyle saymaz kızı. ve bosanirlar.

son bölümde de oligarkin adamlarından biri kıza bankadan cüzi bı miktar para aktarır boşanması sorunsuz karşılığında ve onu eve bırakır. film boyunca bu adamın iyi niyetli olduğunu görürüz kıza karşı. kıza der ki iyi ki o ailenin parçası olmadın kıza yaptıkları muameleyi görünce. filmin en sonunu ben öyle bitirmezdim ama senaristler daha vurucu olsun istemiş sanırım.

filme on üzerinden dokuz veririm.

hem altın palmiye hem oscar aldı.

daha bir kaç tane daha ufak sayılacak festival ödülü aldı onları saymaya gerek yok.

filmin yönetmeni bi eskort bi rus züppesiyle külkedisi masalı çekmiş. üstelik rusya ve amerika toplumu, amerikan rüyası, göçmenler, z kuşağı, tiktok nesli falan derken işi baya hissettirmeden derinleştirmiş. film hiçbir şekilde karikatür haline gelmeden tempoya devam etmiş. daha ne olsun.

ulan sadece igor ve anora ilişkisi ve filmin son sekansı, aç gözlü ödül avcısı yönetmenlerin filmlerinden daha iyiydi. tamam bende gümbürtülü filmler istiyorum büyük prodüksiyon istiyorum oscar eski günlere dönsün istiyorum ama malzeme bu yapacak bir şey yok.

film bence hak etmedi yorumunu kabul ederim ama gidip bu filme bok gibi film denmemeli çünkü bok gibi film değil. baya derli toplu eli ayağı düzgün başarılı bir film.

ödüllü ve konulu bir film.
arkadaş tavsiyesiyle ramazan ayında izledim. aman allahım ne göreyim. safi seks. yılan kadın. izle de izle diye tutturdu bi de.

gerçekten ciddiyim. o sahneleri çıkarsak film yarı yarıya hafiflermiş gibi.

başroldeki kız güzel mi çirkin mi onu da çözemedim. galiba dans ederken güzel. evet.
hele onun o sümüklü kocası. evlerden ırak.

gel gelelim igor’a.
igooor, igoooor.
adına başlıklar açılası igor.
erkekliğinin zekatını ver igor.
temennim, bir an evvel sıcak denizlere inmen.

filmden anladığım yanlış arkadaş seçimleri yaptığım. ve önemli olanın igor’lara denk gelmek olduğu.

bütçesinin hakkını veren film lakin dört oscar bu filme fazla. ilk yarısı porno, ikinci yarısı yavaş ilerleyen bir bağlanma hikayesi. sonu ise gavurların katarsis dediği şekilde. 7/10

neden 4 oscar verildiğini anlayamadığım film. benim göremediğim ne var diye bir çok yorumda okudum ve genel kanı aslında benim gibi sorgular nitelikte. özellikle adından çokça bahsedilen the substance adlı film için 1 ödül bile verilmeyen oscar gecesinin bir planı olmalı. gerçek şu ki bu filme hakkı olan verilmedi.
en iyi özgün senaryo ödülü özgünlüğünü eskort kız, zengin oğlan ilişkisinden aldı sanırım. bağımsız film ödülünü büyük ihtimalle filmin bir bölümünde herkesin birbirine bağırdığı sahneden yola çıkarak verdiler. anlamıyorum ya , tamam özgünlük ve bağımsızlık varmış ama yerini bulamıyorum.
şimdi bu kadar yerdim aslında normalde bütün ödülleri toplamasa belki fena değil güzel anlatım falan diyecektim muhtemelen. ilk yarı bir çok yerde bahsedildiği gibi seks işçisinin sahnelerinden ibaret olurken bir bölümden sonra faklı bir adrenaline giriyor. anora karakterinin ruhsal parçalanışı ve en vurucu yeri ise tabii ki sonu. sonunu izlediğinde evet güzeldi diyebiliyorsun fakat etkileyici mi orası tartışılır. tek bir şeyin hakkını vermişler öncesinde hakkının yendiğini düşünsemde demi moore 'a verilmesi gereken ödülün mikey madison hanımefendiye verilmesi de çok yersiz olmamış. performansını çok beğendim epey çalışılmış ve etkileyici bir şekilde sunmuş bu karakteri. belki de filmdeki en güzel şey bu hanımefendi olabilir. ama kesinlikle özgün ve bağımsız film olduğunu düşünmüyorum. şunu söyleyebilirim the substance gibi mesajı çok kuvvetli, çarpıcı bir anlatım ile etki bırakan filme biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum. belki de fazla öne çıktığı için ya da içinde bir seks hikayesi barındırmadığı için alamamış olabilir. neticede seks her yerde satar. bazen de fazla anlam aramamak gerekiyor.

bana göre sonuna kadar haketti, harika bir film

oscar'a layık olan şey tamamen özneldir. evetttt, dune 2 'mükemmel bir şekilde yapılmış', ancak anora'nın sahip olduğu duygusal etkiye sahip değil. anora, insanları çöp gibi kullanan ve elden çıkaran süper zengin oligarklardan oluşan bir sınıfı ele alması ve bunu sevimli ve hatta komik bir şekilde ele alırken tüm dramatik etkisini koruyor olması ve en önemlisi aşkımmmmmm mikey madison'ın performansı bir başyapıt.

birçok ödül almış sanırım ama afedersiniz de bok gibi film.
bir şeyi yarım bırakamama huyumdan da olsa gerek 3 gün boyunca ara ara izleyip zar zor bitirdim. bir de açıkçası o kadar ödül verecek ne var diye de merak ettim ama hiçbir şey yok.

festivallerde aday filmleri oylama yapılmadan izleyip kendi kazanan filmimi seçerdim bi ara. 2024 altın palmiye aday filmlerini izlemiş olsaydım bu filme ihtimal dâhi vermezdim. birçok alanda olduğu gibi avrupa sineması da sermayeden bağımsız hareket etmiyor. sanki sean baker'e ödül vermek için bütçesinin 3 katı reklam harcaması yapılan bir film var ve sonuç ortada. ayrıca seks işçiliği gibi katmanlı bir konuyu merkeze alıp bu denli yüzeysel anlatıp seks işçiliğini romantik ve estetik göstermek de ne ola ki.? karakterlerin iç dünyası işlenmemiş, ruhsal çözümlemeleri yapılmamış, merkeze alınan konu ciddiyetinden uzaklaştırılmış.