astrolojiye inançtaki artış

nedeni çaresizce umuda ihtiyaç duymaktır.

kahve falı da keza öyle. dikkat edin, çok mutlu olan kişiler (istisnalar olmakla birlikte) ne kahve falına ne de gelecekte onu neyin beklediğiyle ilgilidir. geleceği bilme arzusu insanlık tarihi kadar eskidir mutlaka. ama burada bahsettiğim amaç, tamamen umuda ihtiyaç duymaktır. hayatınız kötü gidiyordur, terkedilmişsinizdir, kimse sizi anlamıyordur, ailenizle problemleriniz vardır,vb ; yaşamak için bir umut ararsınız, bir ışık. ışığın ne kadar uzakta olduğu önemli değil, yeter ki güzel günlere bir gün kavuşabilesin.

bu nedenle artmıştır; çünkü çoğumuz umutsuzuz, bir şeyleri değiştirme gücümüz yok, yıkılmadık ama ayakta da değiliz. çaresizlik duygusu kötüdür işte; ama falcıların da astrologların da bu duyguya sahip insanlara ihtiyaçları vardır. bütün dünya mutlu olsa, ekmeksiz kalırlar çünkü.

insanların hakikatle bağlarını en kirli şekilde kopardığı döneme denk gelmesi rastlantı değildir.

tutunacak dalımız kalmadı.

(bkz: cehalet artışı)

yıldız, gezegen ve kutsal ruh adına.

bu insanlar astroloji işleri bakanlığı bile kurabilirler. dalga geçmemek lazım. ciddiye almayınca da acayip sinirleniyorlar.

dalga geçerdim ama herhalde ben de inanmaya başlayacağım. yaşadıklarıma başka bir açıklama bulamıyorum çünkü. ne oldu retro falan götümüze mi girdi de başımıza bunlar geliyor. yetiş ya venüs, yetiş ya mars.

o kadat olagandışı seylere rat geldik ki. artık nereye bağlayacagımızı şaşırdık. hani şu an goklerde bir sey oluyor olmalı bu yasadıgımız nedir diye cıkış kapısı bulmaya çalısıyoruz. bir de karakterinde begenmedigin bir sey oldugunda "ama bitanem ben teraziyim ya ondan, hayatım ben tipik bir kovayım.." vs vs buralardan yurumek icin.

ben kim ne anlatıyor, kim ne söylüyor ilgilenmiyorum. zira bu sektördekilerin %99 u şarlatandır. kimin bu işi layıkıyla yaptığı konusunda emin olunamaz gibi geliyor bana. dolayısıyla kimin ne söylediğiyle ilgilenmiyorum. lakin gezegenlerin, yıldizların, bilmem nelerin hareketlerinin az veya çok, kısa süreli ya da çok uzun süreli olacak şekilde insanlar üzerinde negatif/pozitif etkilerinin olabileceğine ve bazı talihli ve talihsizlerin ne gibi sebeplerden ötürü olduğunu pek bilemesem de bu göksel olaylardan etkilendiklerini düşünüyorum.

izah edilemeyen bazı şeylerin açıklaması belki buradadır..

zavallı insanoğlu, elinde olmayan şeylerin lütfundan da lanetininden da saklanamıyor.
allah hepimizi şanslılardan kılsın. talihsizleri de bir an önce kurtarsın. amin.

başlıkta cehalete, bilimsizliğe vs bağlayanlar olmuş ancak; postmodernizmin bir sonucudur. bunu ben demiyorum he prof. dr. nevzat kaya hocamız söylüyor. konu ile ilgili eğlenceli ve zihin açıcı bu yayını bırakalım madem.

insan oğlu inanç sistemine göre hayatını sürdürür, tanrı bilmez kişilerin yönelimlerinin kaydığı stillerden bir tanesi.

ülkede çok fazla salak olduğu için bu sixxo şeylere inanılması gayet normal.

bence bu "ehehe şimdiki nesil gerizekalı ya" diye basitlestirilebilecek bir konudan ziyade sosyolojik bir durumdur. bunun değerlendirilmesinin hakkıyla yapılabilmesi için de ikinci dünya savaşı sonrası yakın tarihe girmek, toplumlara etki eden faktörler dönemler arası farkla, bu farkları tetikleyen unsurlarla ele alınması gerektiği kanısındayım . "z kuşağı"nin kaliteli eğitim hakkını elinden almış, direncini kırmış, beğenilme kaygısını dayatmis, tüketimi okullarda ders olarak okutmuş ve günün sonunda teknolojinin de ilerlemesi ile dünya iletişimi yüksek bu bireylerde derin yaralar açmış ve post modernizme mahkum etmiş olabiliriz.

edit: z kuşağı tamlamasini tırnak içine aldım, bu kıyaslar bu başlıkla yapılıyor genelde. en az z kuşağı kadar hayatının s!k!ldigini düşünüyorum y kuşağının da. sığ muhafazakarlik ve sığ atatürkçülük arasına sıkıştırılıp asla eleştiri ne demek ogretilmeyen, sürekli eleştirilen ve asla büyüklerini memnun edemeyenlerin cocuklaridir z kuşağı.

en son fenerbahçe inandım sonrasını hep beraber gördük zaten. yeterli.

bugünkü şekliyle zırvadan başka bir şey değil. falcılık, büyücülük , üfürükçülük şekline indirgenmiş hali zaten direkt " yalancıya yağlı girsin mi" deyip geçilmesi gereken bir komedi.

lakin kabul et ya da etme , fazla geriye gitmeye de gerek yok, şunun şurasında daha 1500'lü yıllara kadar tüm dünya, göğün yeri yönettiğine inanıyordu. kralların, şahların , padişahların yanında en kabul gören kişiler astrologlardı. bugünün nükleer fizikçisi gibi toplum tarafından korkulan tehlikeli görülen insanlardı.nasil ki bir nükleer fizikçi bugün tek başına bir savaşın seyrini değiştirebilecek kapasite biri olarak görülüyor, o zamanlarda da astrologlar tek başına dünyanın gidişatını değiştirecek kapasitede insanlar olarak görülüyordu.

tabi bu bugünkü anlamdaki astrologları tarif eden bir şey değil. astronomi, yüksek matematik, meteoroloji,zic katalogları v.s konularda bi üstadın dizi dibinde yetişmiş hem teorik hem de pratik çok yüksek bilgiyle donanımlı insanlardı bu kişiler.

zaten öyle 1970'li yıllarda ortaya çıkmış da sonuçları yeni yeni denetlenme imkanı olan bir postula ve ya teoriya değil bu.

m.ö 5000 lerden beri tüm göksel olayların, yerdeki sonuçları kayıt altına alınarak, siz katalogları tutularak bugüne kadar gelmiş çok kadim bir bilgi çeşidi.

1950'de ortaya çıkmış psikoloji gibi üfürükten tayyere şeyleri bilim kabul etmektense binlerce yıllık birikimi olan astrolojiye saygı duymak en basit anlamıyla emeğe saygıdır..

modern ezoterizm ve sptitualizmin kacinilmaz sonucu. o kadar zihinlere astrolojiyi bassssstroloji yaptilar ki, hass...troloji olduk. espri. evet.