1.
bağlanma, başka bir kişiyle duygusal bir bağ oluşmasıdır. ingiliz psikolog john bowlby, bağlanmayı "insanlar arasında kalıcı bir psikolojik bağlılık" olarak tanımlamıştır. bowlby, çocukların bakıcılarıyla (caregiver) kurduğu ilk bağların yaşam boyunca devam ettiğini ve etkisini sürdürdüğünü öne atmıştır. hatta öyle ki, yetişkinlikte başka insanlarla kurulan ilişkinin niteliği bile bu kişinin küçükken anneyle (veya herhangi bir ebeveynle) kurduğu bağlanma ilişkisi sayesinde belirlendiği düşüncesi savunulmuştur.
bu kuramın araştırılmasında çocuklar ve hayvanlar üzerine deneyler yapılmıştır. hatta john bowlby'nin çalışmalarından haberdar olmayan harry harlow, rhesus maymunları üzerinde sahte anne deneyi gerçekleştirmiştir. anneden yoksun büyüyen yavruların daha agresif ve korku dolu olduklarını fark edip maymunların yumuşaklık ve sıcaklıktan dolayı bebek bezlerine düşkün olduğunu gözlemlemiştir. yavru maymunların karnı doyurulsa da anne şefkatine, ilgisine ve sıcaklığına ihtiyaç duydukları ve anneyi sadece besin için aramadıkları sonucu çıkarılmıştır.
bağlanma tarzları çok önemlidir. annesine ''güvenli'' bağlanan 1 yaşındaki çocuk etrafta bağımsızca dolaşabilirken, anneye ''kaygılı'' bağlanan bir çocuğun anne etrafındayken bile huzursuz olduğu ve hep bir kaygı taşıdığı gözlemlenmiştir. hatta annesine tekme atma ve vurma davranışları da sergilemiştir. annesine ''kaçıngan'' bağlanan çocuk ise anne yokken ağlamaz, anne gelince kaçınır ve anneye öfkeli görünmektedir.
bu kuramın araştırılmasında çocuklar ve hayvanlar üzerine deneyler yapılmıştır. hatta john bowlby'nin çalışmalarından haberdar olmayan harry harlow, rhesus maymunları üzerinde sahte anne deneyi gerçekleştirmiştir. anneden yoksun büyüyen yavruların daha agresif ve korku dolu olduklarını fark edip maymunların yumuşaklık ve sıcaklıktan dolayı bebek bezlerine düşkün olduğunu gözlemlemiştir. yavru maymunların karnı doyurulsa da anne şefkatine, ilgisine ve sıcaklığına ihtiyaç duydukları ve anneyi sadece besin için aramadıkları sonucu çıkarılmıştır.
bağlanma tarzları çok önemlidir. annesine ''güvenli'' bağlanan 1 yaşındaki çocuk etrafta bağımsızca dolaşabilirken, anneye ''kaygılı'' bağlanan bir çocuğun anne etrafındayken bile huzursuz olduğu ve hep bir kaygı taşıdığı gözlemlenmiştir. hatta annesine tekme atma ve vurma davranışları da sergilemiştir. annesine ''kaçıngan'' bağlanan çocuk ise anne yokken ağlamaz, anne gelince kaçınır ve anneye öfkeli görünmektedir.
devamını gör...
2.
attachment theory
kraliyet cerrahı john bowlby araştırmalarının sonucunda ortaya attığı teoridir.
kişinin başka birinin yanındayken kendini güvende hissetmesi, ondan yakınlık bekleme eğilimi içinde olmasıdır.
hayvan gözlemleri sonrasında fark edilmiş bir teori olup genelde anne ile çocuk arasındaki bağı anlatmada yararlanılan ve kullanılan bir teoridir.
bağlanma davranışları
emme
sokulma/ uzanma
bakış
gülümseme/ ağlama
kraliyet cerrahı john bowlby araştırmalarının sonucunda ortaya attığı teoridir.
kişinin başka birinin yanındayken kendini güvende hissetmesi, ondan yakınlık bekleme eğilimi içinde olmasıdır.
hayvan gözlemleri sonrasında fark edilmiş bir teori olup genelde anne ile çocuk arasındaki bağı anlatmada yararlanılan ve kullanılan bir teoridir.
bağlanma davranışları
emme
sokulma/ uzanma
bakış
gülümseme/ ağlama
devamını gör...
3.
fikirlerim okuduklarımla harmanlandı, böyle uzun ve dağınık bir yazı ortaya çıktı.
bağlanma teorilerini ele alan bir kitap okumaktayım. bu kitaba dair bir şeyler yazacaktım ancak kitap henüz bitmedi.
kitap bağlanma kuramlarını ele alıyor; kaygılı, kaçıngan ve güvenli şeklinde. bunların bazıları aynı anda var olabilir bazen de tek başına vardırlar diyor. hatta şöyle bir örnek mevcut idi ayrıma dair:
anne odadan çıktıktan sonra bebek;
-ağlıyor ve anne odaya gelmesine rağmen sakinleşemiyor ve yine gideceğini düşünüyor, işte bu kaygılı bağlanma
-ağlıyor ve anne odaya girince sakinleşiyor, anne odada ve sorun yok-işte bu güvenli bağlanma
-ağlamıyor, tepki vermiyor, umursamaz davranıyor ve anne odaya döndüğünde de aynı umursamazlığı sürdürüyor; işte bu da kaçıngan bağlanma
esasında hepsi bağlı, yalnızca kişideki bağlanma stili farklı. bazen de ikisi birden olabiliyor, ölçütleri var.
zaten bu bağlanma stili işi kişide var olan bir şey. elbette çevresel etkenlerle ortaya çıkış hali şekilleniyordur ancak bağ çok kişisel bir algı.
şimdi kitapta şöyle güzel bir cümle var: "bağlanma teorisi, genlerimize işlemiş yakınlık kurma ihtiyacını temel alır."
bakın efendim evrimsel psikolojide de bu böyledir. bize kodlanan, nesiller boyunca aktarılan şeyler vardır. şeyler derken baya böyle şeyler. tehlikeden kaçmak kadar somut olmayan ve 'ulan ben buna niye ihtiyaç duyuyorum ki?' dediğimiz şeyler. işte aslında buradaki o şey 'bağlar'dır.
kitapta hiçbir bağlanma stilinde doğru yahut yanlış olmadığı söyleniyor. yani bende şu var ve şuna uyarlamalı-çevirmeli-dönüştürmeliyim diye genel geçer bir oldu yok.
gerçekten de bu böyle.
bakın, insanlar olarak bir standart halimiz yoktur, olamaz ve olmamalıdır da. sui generis diye bir kavram vardır. şu dünyadan kaç kişi geçti-geçmekte ve geçecekse o kadar çeşit insan vardır. benzerlikler kişileri aynı kılmaz. şimdi böyle bir durumda oluşturulmak istenilen 'doğru'lar ve 'standart'lar bizleri iyi kategorize etmek ve yönlendirmek için söylenilen dayatmalardır. iyi midir kötü müdür tartışılabilir noktalar var ancak çok da iyi görünmüyor uzaktan. şimdi bağlanma işine geri döneceğim.
bizlere sürekli söylenilen ve aklımızda yer eden şey kendi kendimize yetme halidir. evet aslında tek başınalığın yolcusuyuz, insan bir şeylerde takılı kalırsa hayatını sürdürmekte çok zorlanır ve hatta kimi zaman da baş edemez. ancak insanın bağlanma-bağ kurma ihtiyacı vardır ve mevcut sistemler bütünü bizden bunu almaya-bu hususta bizi aciz hissettirmeye çalışmaktadır.
bunu neden yapmaktadır?
insan ne kadar tek başıma yetmeliyim, tek başıma kalmalıyım, birisine/birilerine ihtiyaç duyarsam acizimdir-zayıfımdır-güçsüzümdür gibi düşüncelere sahip olursa işte o kadar yalnızlaşır. yalnızlaşması ise onu soyutlayacak, psikolojik problemlere sürükleyecek ve yanındaki her şey ve herkesten bi' haber yaşamasına sebep olacaktır. yanlışa yanlış, doğruya doğru diyemeyecektir insan çünkü herkese ve her şeye yabancılaşmıştır artık.
bakın kimlerin işine yaradı efendim en başta? evet ilaç-sağlık sistemi
dolayısıyla içindeki boşluğu ne ile dolduracak efendim? evet alışveriş ve hobi adı altında satılan nice şeyler- evet kapitalizm, şaka yapmıyorum. hatta hobilere dair bir şey izlemiştim. insanın boş zamanı ve kendisine ayırdığı zaman söylentisi gerçekten de yeni bir sektör, videoyu unuttum hatırlasam eklerdim.
din, maneviyat, tarikat, uçmalı kaçmalı kurslar, astro bir şey birşeyler....
neyse. hiçbir lobiyi karşıma alamam. baş etmek çok zor-şimdilik
e ne oldu şimdi insana? güvenli bağlanma diye dayatılan ve 'sen tek başınasın bu dünyada' diye bizi kandıran ancak esasında bizi yalnızlaştıran bu söylentiler bağı insan değil maddeyle kurmamıza neden oldu.
başka insanlar olmasaydı bir hiçtik-üzgünüm. ışık bile kendi ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra bir başkasını görmemiz için vardır.
insan sosyal bir canlıdır
he kimi insan olur, daha az kişiye ihtiyaç duyar. bazıları da öyle şeyler yaşamıştır ki insandan tiksinir hale gelmiş ve köşesine çekilmiştir. bunları da biliyorum. nitekim bunlar sosyal olmadığımız, bağ kurmaya ihtiyaç duymadığımız anlamına gelmiyor. daha az ihtiyaç hissetme veya bu uğurda gazi olduğumuz anlamına geliyor.
-nerden başlayıp nereye varacağımı sürekli unutuyorum-
demek istediğim şey şu, insan doğasını inkar ederse yönlendirilen kitledeki bir tuğla olur yalnızca.
bakın bu bağ meselesinin yokluğu öyle bir boşluk yaratıyor ki insanın içinde, kişinin hayatına mal olan hatalar hep bu yüzden doğuyor. tüm bağımlılıkların temeli de buradan kaynaklanıyor-insana bile. uzatmamak için de örneklemeyeceğim bu konuyu. bağ başkadır bağımlılık başka
kitapta bahsedilen 2 şey daha vardı.
birisi insanın hayatındaki kişiyi seçtikten sonra kendisine ve yapacaklarına daha iyi odaklandığına dair çalışmaların var olduğuydu. yani evet ilişkiler mühimdir, orda sulhü sağlayıp hayatında başka şeylere odaklanmak daha mümkündür diyor. yurtta sulh cihanda sulh gibi.-kısacası ilişkiler-bağlar hayatınızın temeli olmalı ancak hayatınızın gündemi olmamalı.
diğeri bağlanma stillerinde bir doğrunun olmayışı da sizi yanlış kılmıyor demekte. yani birbirinize göre olmadığınız/uymadığınız/bağlanma ihtiyacınızı karşılayamadığınız insanlar olabilir.
sen yakınlık ve temas seversin karşıdaki bunu sevmez ve uyumlanmak istemez. hatta seni kusurlu dahi hissettirebilir. tam tersi de mümkün. sen soğuksun diye baskı yapabilir-yine yanlış yaptığını hissedersin.
insan insana karşı bukalemun gibi olacak kardeşim (-eppur si muove)
he bazen de olamayacak gibiysen de bu acı gerçeği kabul edip herkesin kendi yoluna bakması en doğrusu olacaktır.
sağlıklı ilişkiler sağlıklı toplulukları doğuracaktır (-eppur si muove)
bağlanma teorilerini ele alan bir kitap okumaktayım. bu kitaba dair bir şeyler yazacaktım ancak kitap henüz bitmedi.
kitap bağlanma kuramlarını ele alıyor; kaygılı, kaçıngan ve güvenli şeklinde. bunların bazıları aynı anda var olabilir bazen de tek başına vardırlar diyor. hatta şöyle bir örnek mevcut idi ayrıma dair:
anne odadan çıktıktan sonra bebek;
-ağlıyor ve anne odaya gelmesine rağmen sakinleşemiyor ve yine gideceğini düşünüyor, işte bu kaygılı bağlanma
-ağlıyor ve anne odaya girince sakinleşiyor, anne odada ve sorun yok-işte bu güvenli bağlanma
-ağlamıyor, tepki vermiyor, umursamaz davranıyor ve anne odaya döndüğünde de aynı umursamazlığı sürdürüyor; işte bu da kaçıngan bağlanma
esasında hepsi bağlı, yalnızca kişideki bağlanma stili farklı. bazen de ikisi birden olabiliyor, ölçütleri var.
zaten bu bağlanma stili işi kişide var olan bir şey. elbette çevresel etkenlerle ortaya çıkış hali şekilleniyordur ancak bağ çok kişisel bir algı.
şimdi kitapta şöyle güzel bir cümle var: "bağlanma teorisi, genlerimize işlemiş yakınlık kurma ihtiyacını temel alır."
bakın efendim evrimsel psikolojide de bu böyledir. bize kodlanan, nesiller boyunca aktarılan şeyler vardır. şeyler derken baya böyle şeyler. tehlikeden kaçmak kadar somut olmayan ve 'ulan ben buna niye ihtiyaç duyuyorum ki?' dediğimiz şeyler. işte aslında buradaki o şey 'bağlar'dır.
kitapta hiçbir bağlanma stilinde doğru yahut yanlış olmadığı söyleniyor. yani bende şu var ve şuna uyarlamalı-çevirmeli-dönüştürmeliyim diye genel geçer bir oldu yok.
gerçekten de bu böyle.
bakın, insanlar olarak bir standart halimiz yoktur, olamaz ve olmamalıdır da. sui generis diye bir kavram vardır. şu dünyadan kaç kişi geçti-geçmekte ve geçecekse o kadar çeşit insan vardır. benzerlikler kişileri aynı kılmaz. şimdi böyle bir durumda oluşturulmak istenilen 'doğru'lar ve 'standart'lar bizleri iyi kategorize etmek ve yönlendirmek için söylenilen dayatmalardır. iyi midir kötü müdür tartışılabilir noktalar var ancak çok da iyi görünmüyor uzaktan. şimdi bağlanma işine geri döneceğim.
bizlere sürekli söylenilen ve aklımızda yer eden şey kendi kendimize yetme halidir. evet aslında tek başınalığın yolcusuyuz, insan bir şeylerde takılı kalırsa hayatını sürdürmekte çok zorlanır ve hatta kimi zaman da baş edemez. ancak insanın bağlanma-bağ kurma ihtiyacı vardır ve mevcut sistemler bütünü bizden bunu almaya-bu hususta bizi aciz hissettirmeye çalışmaktadır.
bunu neden yapmaktadır?
insan ne kadar tek başıma yetmeliyim, tek başıma kalmalıyım, birisine/birilerine ihtiyaç duyarsam acizimdir-zayıfımdır-güçsüzümdür gibi düşüncelere sahip olursa işte o kadar yalnızlaşır. yalnızlaşması ise onu soyutlayacak, psikolojik problemlere sürükleyecek ve yanındaki her şey ve herkesten bi' haber yaşamasına sebep olacaktır. yanlışa yanlış, doğruya doğru diyemeyecektir insan çünkü herkese ve her şeye yabancılaşmıştır artık.
bakın kimlerin işine yaradı efendim en başta? evet ilaç-sağlık sistemi
dolayısıyla içindeki boşluğu ne ile dolduracak efendim? evet alışveriş ve hobi adı altında satılan nice şeyler- evet kapitalizm, şaka yapmıyorum. hatta hobilere dair bir şey izlemiştim. insanın boş zamanı ve kendisine ayırdığı zaman söylentisi gerçekten de yeni bir sektör, videoyu unuttum hatırlasam eklerdim.
din, maneviyat, tarikat, uçmalı kaçmalı kurslar, astro bir şey birşeyler....
neyse. hiçbir lobiyi karşıma alamam. baş etmek çok zor-şimdilik
e ne oldu şimdi insana? güvenli bağlanma diye dayatılan ve 'sen tek başınasın bu dünyada' diye bizi kandıran ancak esasında bizi yalnızlaştıran bu söylentiler bağı insan değil maddeyle kurmamıza neden oldu.
başka insanlar olmasaydı bir hiçtik-üzgünüm. ışık bile kendi ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra bir başkasını görmemiz için vardır.
insan sosyal bir canlıdır
he kimi insan olur, daha az kişiye ihtiyaç duyar. bazıları da öyle şeyler yaşamıştır ki insandan tiksinir hale gelmiş ve köşesine çekilmiştir. bunları da biliyorum. nitekim bunlar sosyal olmadığımız, bağ kurmaya ihtiyaç duymadığımız anlamına gelmiyor. daha az ihtiyaç hissetme veya bu uğurda gazi olduğumuz anlamına geliyor.
-nerden başlayıp nereye varacağımı sürekli unutuyorum-
demek istediğim şey şu, insan doğasını inkar ederse yönlendirilen kitledeki bir tuğla olur yalnızca.
bakın bu bağ meselesinin yokluğu öyle bir boşluk yaratıyor ki insanın içinde, kişinin hayatına mal olan hatalar hep bu yüzden doğuyor. tüm bağımlılıkların temeli de buradan kaynaklanıyor-insana bile. uzatmamak için de örneklemeyeceğim bu konuyu. bağ başkadır bağımlılık başka
kitapta bahsedilen 2 şey daha vardı.
birisi insanın hayatındaki kişiyi seçtikten sonra kendisine ve yapacaklarına daha iyi odaklandığına dair çalışmaların var olduğuydu. yani evet ilişkiler mühimdir, orda sulhü sağlayıp hayatında başka şeylere odaklanmak daha mümkündür diyor. yurtta sulh cihanda sulh gibi.-kısacası ilişkiler-bağlar hayatınızın temeli olmalı ancak hayatınızın gündemi olmamalı.
diğeri bağlanma stillerinde bir doğrunun olmayışı da sizi yanlış kılmıyor demekte. yani birbirinize göre olmadığınız/uymadığınız/bağlanma ihtiyacınızı karşılayamadığınız insanlar olabilir.
sen yakınlık ve temas seversin karşıdaki bunu sevmez ve uyumlanmak istemez. hatta seni kusurlu dahi hissettirebilir. tam tersi de mümkün. sen soğuksun diye baskı yapabilir-yine yanlış yaptığını hissedersin.
insan insana karşı bukalemun gibi olacak kardeşim (-eppur si muove)
he bazen de olamayacak gibiysen de bu acı gerçeği kabul edip herkesin kendi yoluna bakması en doğrusu olacaktır.
sağlıklı ilişkiler sağlıklı toplulukları doğuracaktır (-eppur si muove)
devamını gör...