#ödüllü filmler
2007 yılı yapımı, çoğunlukla tek bir mekanda geçen, serdar akar'ın yönettiği bir filmdir. film başarılı oyuncu performansları ve sarsıcı nüanslar yaratan sahneleriyle akıllarda yer edinmiştir; bunun da en büyük sebebi gerçek bir olaya dayanmasıdır. barda eğlenen genç bir grup, onlarla tartışıp kavga eden ve onları rehin alıp işkence eden bir grup daha; hikayenin üzerine yönetmenin başarılı dokunuşları da eklenince film unutulmayanlar arasına yerleşmiştir.
yönetmen:
serdar akar
oyuncular:
nejat işler
erdal beşikçioğlu
hakan boyav
serdar orçin
melis birkan
serdar akar
oyuncular:
nejat işler
erdal beşikçioğlu
hakan boyav
serdar orçin
melis birkan
*sadri alışık tiyatro ve sinema ödülleri (2007) - umut veren erkek oyuncu ödülü [volga sorgu]
*kemal sunal kültür ve sanat ödülü (2007) - en iyi film erkek oyuncu [nejat işler]
*türkiye sinema eleştirmenleri derneği (siyad) ödülleri (2007) - en çok umut vadeden sanatçı [melis birkan]
*kemal sunal kültür ve sanat ödülü (2007) - en iyi film erkek oyuncu [nejat işler]
*türkiye sinema eleştirmenleri derneği (siyad) ödülleri (2007) - en çok umut vadeden sanatçı [melis birkan]
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "olur öyle" tarafından 12.12.2020 15:06 tarihinde açılmıştır.
1.
gerçek bir hikayeden esinlenilen film. 90 dakikalık tek oturuşta bitirilebilecek ama bitirildiğinde insanın aklında çok uzun süre yer edebilecek bir film. (bkz: nejat işler) oyunculuğu bu filmde de kendini belli ediyor ve kaliteyi bir tık daha yükseltiyor. psikolojiniz sağlam değil, yaşınız küçük veya olaylardan kolay etkilenen bi tipseniz kesinlikle izlemeyin. sonra bara gidemez, sokağa çıkamaz hale gelirsiniz aman diyim *
devamını gör...
2.
gerçek bir olaydan esinlenmiş film. gerçek olayın suçluları rahşan affı ile serbest bırakılmış. o zaman bir mafya babası öldür de öldürelim diyerek olay mağduruna teklif götürmüş fakat mağdur kişi reddetmiş.
devamını gör...
3.
nejat işler , erdal beşikçioğlu ve hakan boyav 'ın rollerinde yükseldiği alt metni güzel film. filmin büyük bir kısmı tek mekanda geçse bile asla sıkmıyor . gerçi bir yanım izlemeyin diyor , izlemeyin çünkü bunlar aslında yaşandı .
devamını gör...
4.
ben 1 kere izledim, bir daha da izleyebileceğimi sanmıyorum. filmin çekiminden sonra mağdur t.e.y, filmedn şikayetçi olmuş, üstünden seneler geçmiş olayın bir daha su yüzüne çıkartılmasından ötürü sinirlenmişti. serdar akar'a dava açacağını söylemiş fakat daha sonraları ne olduğu hakkında bir fikrim yok.
devamını gör...
5.
halen türkiye'de çekildiğine nasıl izin verdiklerine inanamadığım serdar akar filmdir. gemide ve lalelide bir azize gibi filmlerden sonra gerçek dünyanın içler acısı durumunu bizlere anlatan ders niteliğinde bir filmdir. severiz.
devamını gör...
6.
filmin son sahnesinde ilgili karakterlerin filmin yönetmenleri tarafından temizlenmesi bile filmin ne kadar izlenmesi gereken bir film olduğunun göstergesi. filmin müzikleri de çok iyidir.
devamını gör...
7.
tgg tekrar gözden geçir felsefesi üzerine kurulmuş türk sinema tarihinin rahatsız edici sinema kategorisine alınacak yapımdır. filim izlendikten sonra tekrar gözden geçiriyor yaşadıklarını.
devamını gör...
8.
gerçek bir olaydan esinlenilmiştir, yukarıda da bahsedildiği gibi olay ankara’da bir apartman dairesinde yaşanmış ve suçlular hiç de öyle filmde olduğu gibi içeride alternatif adaletle cezalandırılmamışlardır. 96 senesinde yaşanan bu olayın ardından tutuklanıp* 2000 senesinde çıkan rahşan affıyla serbest kalıp hayatlarına devam etmişlerdir. 4 yıl. şaka gibi. şu an hala yolda yolakta karşılaşıyor olabiliriz bu insanlarla.
tecavüzcülerin isimleri:
murat yıldırım
murat kandemir
ömer şanlı
yılmaz koç
tahir yar
ibrahim ural
tipleri:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/07/07/wlfc4uby9fypftf7-t.jpg)
tecavüzcülerin isimleri:
murat yıldırım
murat kandemir
ömer şanlı
yılmaz koç
tahir yar
ibrahim ural
tipleri:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/07/07/wlfc4uby9fypftf7-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/07/07/khqxir0nfj2tms95-t.jpg)
devamını gör...
9.
izledikten sonra gerçek bir olaydan alındığını ve mağdurlardan izin alınmadığını öğrendim.önceden bilseydim izlemezdim büyük ihtimal. bir yerde gördüm.gerçek olayda mağdura soran mafya sedat peker’miş.failler rahşan affıyla çıkmışlar 4 yılda.iddiaya göre bu süre boyunca faillere (mafyanın isteğiyle) her gün tecavüz edilmiş. failler şimdilerde çoluk çocuğa karışmış facebook’ta birbirleriyle fotoğraflar atıyorlarmış. halen görüşüyorlarmış yani.neyse filme gelince pek rahatsız etmedi beni. irreversible gibi değil.
selim(nejat işler) dışındaki kötü karakterlerin kurgusu yapılmamıştı. ilk geldikleri zaman bir planları var gibi duruyor. ama ilerledikçe öyle olmadığını görüyoruz. neden oraya geldiler nasıl ikna oldular hiçbir alt metin yok. aşağılık hissini sadece selim karakterinde görebiliyoruz. diğerlerinde o da yok.bir de filmin sonunda öldürülmelerini istemekle selim’in onların ölmesini istemesinin aynı şey olduğunu vermesi bilinçli yapılan bir hareket değildi bence.şans eseri olmuş gibiydi.
selim(nejat işler) dışındaki kötü karakterlerin kurgusu yapılmamıştı. ilk geldikleri zaman bir planları var gibi duruyor. ama ilerledikçe öyle olmadığını görüyoruz. neden oraya geldiler nasıl ikna oldular hiçbir alt metin yok. aşağılık hissini sadece selim karakterinde görebiliyoruz. diğerlerinde o da yok.bir de filmin sonunda öldürülmelerini istemekle selim’in onların ölmesini istemesinin aynı şey olduğunu vermesi bilinçli yapılan bir hareket değildi bence.şans eseri olmuş gibiydi.
devamını gör...
10.
dün gece izleyene dek, izlemek için geç kalmış olduğumu düşünüyordum ama izledikten sonra fikrim değişti. kendisinin adını ilk kez duyduğum lise yıllarımda izleseydim, muhtemelen büyük resmi göremeyecek ve filmin izleyiciye sorgulatmak istediği noktayı gözden kaçıracaktım: bir grup genci rehin alıp onlara saatlerce işkence yapan, şiddet uygulayan ve tecavüz eden bu adamlar bunu neden yapıyordu?
filmdeki şiddet ve tecavüz sahnelerinin ne kadar rahatsız edici olduğundan bahsetmiş birçok kişi. evet, film bu açıdan rahatsız edici çünkü anlattığı şeylerin bizzat gerçek hayattaki karşılıkları rahatsız edici zaten. siz görseniz de görmeseniz de ülkenin, dünyanın bir sürü yerinde aynı anda bunlar yaşanıyor. ben bu satırları yazarken de yaşanıyor. olanı yansıttığı için bir filme rahatsız edici diyemeyiz; filmde anlatılanlar rahatsız edicidir, ve bu anlatımın sebebi de izleyenler olarak bize "neden?" sorgusunu yaptırmak ve bizi "nasıl?" diye düşünmeye teşvik etmektir. bazı filmler amaçlarının bu olduğunu söylese de şiddeti sorgulatmaktan ziyade bize sadece izletirler, hatta buna meyilli olan izleyicileri özendirebilirler belki de. ama "barda"nın böyle bir film olduğunu düşünmüyorum. aksine, içinde suç potansiyeli barındıran insanlara caydırıcı mesajlar verdiğini ve "böyle suçlar neden işleniyor, bu insanlar neden böyle yapıyor?" şeklinde sorgulara ittiğini düşünüyorum.
selim ve çetesinin, servisi biten bir bara girip bira istediği anda, aslında "neden?" sorusunun cevabı kendini yavaştan belli etmeye başlıyor: bu insanlar servisin bitmediği hiçbir koşulda böyle bir barda yiyip içemezler, çünkü kapıdan bile içeri alınmazlar en başında. öte yandan, hayatlarının en korkunç gecesini yaşatacakları o bir avuç genç, değil o barda kabul görmek, servis bittikten sonra bile orada istedikleri kadar takılma ayrıcalığına layık görülmüş bu sistem tarafından. selim ise bu sistem için bir paçavra. hiçbir zaman onların girebildiği mekanlara giremeyecek, onlar gibi giyinemeyecek, onlar gibi kabul görmeyecek ve onlar gibi kız arkadaşları olmayacak. bu iki sınıf arasındaki devasa fark, selim gibilerin yaşadığı dışlanmışlığın, tüm bu ayrıcalıkları avcunun içinde tutan kesime karşı duydukları kudurmuş bir öfkeye dönüşmesine zemin hazırlıyor. öfke nefrete, nefret de şiddete dönüşüyor. kendinde, bu ayrıcalıklara sahip olarak evren tarafından "kayrılmış" insanları tartaklamayı, onlara tecavüz etmeyi ya da onları dövmeyi, öldürmeyi hak görüyor. dolayısıyla bu onun için bir suç bile değil. kurallara uyduğu takdirde asla sahip olamayacağı birtakım ayrıcalıklara, kısa bir süreliğine de olsa teklifsizce sahip olmak onun için. bir erk meselesi. kıt kanaat yaşadığı, itibarının olmadığı, yokluk içinde geçen bir hayatta, başkaları gibi olma çabası. kendisini asla "buyrun, hoş geldiniz" diye karşılamayacak bir bara girmek, parasının asla yetmeyeceği bir şişe viskiyi kafasına dikmek, kendisini normalde asla kabul etmeyecek ve sevmeyecek bir kadına tecavüz etmek. tüm bunlara sahip olan erkek arkadaşlarına saatlerce işkence etmek. selim gibi birinin gözünde tüm bunlar, kendisine yapıldığına inandığı haksızlığın telafisi. işte bu yüzden dünyada milyonlarca selim var ve aradaki bu sınıf ve refah farkı, gelir eşitsizliği, eğitimsizlik, imkansızlık varlığını koruduğu müddetçe de çoğalacaklar.
bu mesajı olanca çıplaklığıyla perdeye aktarmış bir filme "çok fazla şiddet sahnesi var, özendiriyor, rahatsız ediyor" demek de iş değildir benim düşünceme göre.
filmdeki şiddet ve tecavüz sahnelerinin ne kadar rahatsız edici olduğundan bahsetmiş birçok kişi. evet, film bu açıdan rahatsız edici çünkü anlattığı şeylerin bizzat gerçek hayattaki karşılıkları rahatsız edici zaten. siz görseniz de görmeseniz de ülkenin, dünyanın bir sürü yerinde aynı anda bunlar yaşanıyor. ben bu satırları yazarken de yaşanıyor. olanı yansıttığı için bir filme rahatsız edici diyemeyiz; filmde anlatılanlar rahatsız edicidir, ve bu anlatımın sebebi de izleyenler olarak bize "neden?" sorgusunu yaptırmak ve bizi "nasıl?" diye düşünmeye teşvik etmektir. bazı filmler amaçlarının bu olduğunu söylese de şiddeti sorgulatmaktan ziyade bize sadece izletirler, hatta buna meyilli olan izleyicileri özendirebilirler belki de. ama "barda"nın böyle bir film olduğunu düşünmüyorum. aksine, içinde suç potansiyeli barındıran insanlara caydırıcı mesajlar verdiğini ve "böyle suçlar neden işleniyor, bu insanlar neden böyle yapıyor?" şeklinde sorgulara ittiğini düşünüyorum.
selim ve çetesinin, servisi biten bir bara girip bira istediği anda, aslında "neden?" sorusunun cevabı kendini yavaştan belli etmeye başlıyor: bu insanlar servisin bitmediği hiçbir koşulda böyle bir barda yiyip içemezler, çünkü kapıdan bile içeri alınmazlar en başında. öte yandan, hayatlarının en korkunç gecesini yaşatacakları o bir avuç genç, değil o barda kabul görmek, servis bittikten sonra bile orada istedikleri kadar takılma ayrıcalığına layık görülmüş bu sistem tarafından. selim ise bu sistem için bir paçavra. hiçbir zaman onların girebildiği mekanlara giremeyecek, onlar gibi giyinemeyecek, onlar gibi kabul görmeyecek ve onlar gibi kız arkadaşları olmayacak. bu iki sınıf arasındaki devasa fark, selim gibilerin yaşadığı dışlanmışlığın, tüm bu ayrıcalıkları avcunun içinde tutan kesime karşı duydukları kudurmuş bir öfkeye dönüşmesine zemin hazırlıyor. öfke nefrete, nefret de şiddete dönüşüyor. kendinde, bu ayrıcalıklara sahip olarak evren tarafından "kayrılmış" insanları tartaklamayı, onlara tecavüz etmeyi ya da onları dövmeyi, öldürmeyi hak görüyor. dolayısıyla bu onun için bir suç bile değil. kurallara uyduğu takdirde asla sahip olamayacağı birtakım ayrıcalıklara, kısa bir süreliğine de olsa teklifsizce sahip olmak onun için. bir erk meselesi. kıt kanaat yaşadığı, itibarının olmadığı, yokluk içinde geçen bir hayatta, başkaları gibi olma çabası. kendisini asla "buyrun, hoş geldiniz" diye karşılamayacak bir bara girmek, parasının asla yetmeyeceği bir şişe viskiyi kafasına dikmek, kendisini normalde asla kabul etmeyecek ve sevmeyecek bir kadına tecavüz etmek. tüm bunlara sahip olan erkek arkadaşlarına saatlerce işkence etmek. selim gibi birinin gözünde tüm bunlar, kendisine yapıldığına inandığı haksızlığın telafisi. işte bu yüzden dünyada milyonlarca selim var ve aradaki bu sınıf ve refah farkı, gelir eşitsizliği, eğitimsizlik, imkansızlık varlığını koruduğu müddetçe de çoğalacaklar.
bu mesajı olanca çıplaklığıyla perdeye aktarmış bir filme "çok fazla şiddet sahnesi var, özendiriyor, rahatsız ediyor" demek de iş değildir benim düşünceme göre.
devamını gör...
11.
diğer serdar akar filmlerine * * futbol asla sadece futbol değildir veya nerede kalmıştık replikleriyle göndermeleri olan, teoman'ın da konuk oyuncu olduğu ayrıca yönetmen film bestecisi, ünlü yönetmenlerden de çağan ırmak'ın mahkum rollerinde olduğu, serdar akar'ın kardeşi sertaç akar tarafından yazılmış filmdir.
devamını gör...
12.
istemeye istemeye izlediğim film, bunca zaman izlemedim evet. zaten bana bu filmi izlettirecek tek şey de nejat işlerdi.
film hakkında birkaç şey söylemek gerekirse de, güzel oyunculuk, sıkılmadan izleyebilirsiniz.
film hakkında birkaç şey söylemek gerekirse de, güzel oyunculuk, sıkılmadan izleyebilirsiniz.
devamını gör...
13.
şiddet temalı, insanın içini sıkan film.
ancak tiyatro ve tiyatrocuların ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
psikopat tiplemeleri oynayan erdal beşikçioğlu, nejat işler, serdar orçin, hakan boyav'ı behzat ç'de farklı rollerde görmüştük.
böyle oyuncular kolay yetişmiyor.
ancak tiyatro ve tiyatrocuların ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
psikopat tiplemeleri oynayan erdal beşikçioğlu, nejat işler, serdar orçin, hakan boyav'ı behzat ç'de farklı rollerde görmüştük.
böyle oyuncular kolay yetişmiyor.
devamını gör...
14.
kadrosu mükemmel filmidir. nejat işler, erdal beşikçioğlu, hakan boyav, serdar orçin...
filmin müziği telefonumda, bilgisayarımda, arabamda her yerde günde en az bir kaç defa dinlediğim üç nokta bir şarkısı dediler ki 'dir.
filmin içinde tgg şeklinde defalarca geçen kısaltma da bu şarkının sözlerinde geçen
tekrar gözden geçirdim
yalan söylememişler... kısımdan gelir.
güzel şarkıdır;
dediler ki hayat güzel
eğriyi doğruyu bilenler.
filmin müziği telefonumda, bilgisayarımda, arabamda her yerde günde en az bir kaç defa dinlediğim üç nokta bir şarkısı dediler ki 'dir.
filmin içinde tgg şeklinde defalarca geçen kısaltma da bu şarkının sözlerinde geçen
tekrar gözden geçirdim
yalan söylememişler... kısımdan gelir.
güzel şarkıdır;
dediler ki hayat güzel
eğriyi doğruyu bilenler.
devamını gör...
15.
behzat ç'ye 3 göndermesi olan filmdir.
"top geçer adam geçmez", "esas sen uzatma ulaaan" ve "tgg"
ilk yazdığımı ilk sezonunun son bölümünün öncesindeki bölümünde gene aynı repliği söyleyen nejat işler diyordu ikincisini de gene ercüment çözer ankara yanıyor filminde söylüyordu ve tgg felsefesi de behzat evreninde ankara yanıyor filminde tv kanalı olarak geçiyordu.
ayrıca teoman bu filmde konuk oyuncu olup serseriler bara gelmeden az evvelinde bardan ayrılıp, serdar akar filmde 3 kere gözükmektedir biri de zaten mahkum rolünde olup yanında çağan ırmak(kel mahkum) selim demirdelen yani filmin müziklerini yapan adam vardır.
iplikçi nedim ise bu filmde hakim rolündedir görünce çok gülmüştüm o paragöz yahudi tefeci rolünden dolayı.
filmin senaristi yönetmenin yani serdar akar'ın kardeşi sertaç akar olup kendisi evde bira yapımı kitabının da yazarıdır sayesinde çok şey öğrenmişimdir evde bira yapmak üzere.
"top geçer adam geçmez", "esas sen uzatma ulaaan" ve "tgg"
ilk yazdığımı ilk sezonunun son bölümünün öncesindeki bölümünde gene aynı repliği söyleyen nejat işler diyordu ikincisini de gene ercüment çözer ankara yanıyor filminde söylüyordu ve tgg felsefesi de behzat evreninde ankara yanıyor filminde tv kanalı olarak geçiyordu.
ayrıca teoman bu filmde konuk oyuncu olup serseriler bara gelmeden az evvelinde bardan ayrılıp, serdar akar filmde 3 kere gözükmektedir biri de zaten mahkum rolünde olup yanında çağan ırmak(kel mahkum) selim demirdelen yani filmin müziklerini yapan adam vardır.
iplikçi nedim ise bu filmde hakim rolündedir görünce çok gülmüştüm o paragöz yahudi tefeci rolünden dolayı.
filmin senaristi yönetmenin yani serdar akar'ın kardeşi sertaç akar olup kendisi evde bira yapımı kitabının da yazarıdır sayesinde çok şey öğrenmişimdir evde bira yapmak üzere.
devamını gör...
16.
sert ve gerçek bi hikayeden uyarlanan, türk sinemasının sağlam filmlerinden. benim için yeri ayrı
tek başıma, kulaklıkla, bilgisayarda ( internet cafede ) tesadüfen izlediğim, beğendiğim, kimselere söz etmediğim ve yıllar sonra çok erken yaşta izlediğimi anladığım filmdir.
tek başıma, kulaklıkla, bilgisayarda ( internet cafede ) tesadüfen izlediğim, beğendiğim, kimselere söz etmediğim ve yıllar sonra çok erken yaşta izlediğimi anladığım filmdir.
devamını gör...
17.
gerçek hikayeden uyarlama olduğunu öğrenince daha çok içerlediğim, insanlığı sorguladığım film. film bitince boş boş etrafa baktığımı, hıçkırarak ağladığımı hatırlıyorum. nejat işlere acayip kurulmuştum o zaman.
devamını gör...
18.
nejat işler’in psikopat tiplemelerini çok iyi oynadığı aşikar. bu yeteneğini barda filminde de gayet iyi göstermiş bence. çok iyi oyuncuların yanında iyi iş çıkarmış amatör oyuncular, filmin havası, müzikleri (bkz: üç nokta bir) ve gerçek bir olayı yansıtması filmin bendeki yerini apayrı kılıyor. film izlerken çok ağlayan bir insan olmasam da bu filmde baya ağlamıştım. ama izleyeceklere söyleyeyim çok büyük bir vahşet var ortada. mideniz kaldırmayacaksa izlemeyin. mihhhh canım ercü*
devamını gör...
19.
ağır roman filminde olduğu gibi bu filmde de aslında türkiye'nin son 20 senesinin özeti geçilmektedir. ne alaka denebilir ancak bal gibi de ilgisi vardır. egzozcu ve tayfası 2002'den önce kafasını evin dışarısına çıkaracak durumu olmayan genellikle sosyal ortamlarda istenmeyenler olup(egzozcu selim'in film sonunda neden bütün bunları yaptıklarını açıklaması gibi) hani aynı kedinin uzanamadığı ciğere mundar demesi gibi içine giremedikleri ortamdaki insanların mutluluklarını kıskanıp en ufak bir fırsatta o ortamın huzurunu bozup arıza çıkarmaya çalışmalarına göndermedir ki bu insanların özel hayatlarına karışmaya kadar giden bir durumdur.
zaten şu anki hükümette yer alan insanlar dediğim gibi asosyal evden kafalarını çıkartamayacak haldeyken bir anda ellerine güç geçince zamanında giremedikleri ortamları aynı recep ivedik misali yıkıp dökmeyi insanları ayrıştırmaya kendine görev edinmiştir.
egzozcunun kendi çırağını kucağına oturtarak bir nevi kendi emri altında olanlara "ben sizin babanızım ben ne dersem o olur" dercesine ampül takımına sembolik bir gönderim yapmaktadır.
sosyal ortamlarda olaylar yaratmalar, gençlerin buluştuğu yerlerin hepsini mescidleştirmeler, etkinliklerinde alkol yasaklamaları/organizasyon iptalleri bu kapalı yaşayan arıza kesmin güçlenince intikam almasıdır. hatta ki reina katliamı bile bu konuya dahil olarak eleştirilebilinir ki maddi durumu iyi olmayan insanların insanlıktan çıkıp da o yılbaşı katliamında ohh geberdi zenginler demeleri bu barda filmindeki serserilerin zihniyetinden farksızdır. malum o film evreninde gençlerin gittiği bar bariz sonra kapatılmış oluyor zaten sahibi de öldürülüyordu ve o gençlerin bir daha eskisi gibi olmaları da mümkün olamıyordur. serseriler gebermiş olsa bile amaçlarına ulaşıyorlardır yani bu hayatları kıskanan insanların kafası da ben mutlu değilsem kimse mutlu olmasın herkes ölmeli kafasıdır.
aslında savcı olan adam bir nevi vigilante olmasaydı o serseriler belki çıkacaktı dışarı bir gün afla ve etrafa daha fena terör estirmeye devam edeceklerdi bu da bir yerde idamın kalkmış olmasının verdiği bozuk sistemi de göstermekteydi.
zaten şu anki hükümette yer alan insanlar dediğim gibi asosyal evden kafalarını çıkartamayacak haldeyken bir anda ellerine güç geçince zamanında giremedikleri ortamları aynı recep ivedik misali yıkıp dökmeyi insanları ayrıştırmaya kendine görev edinmiştir.
egzozcunun kendi çırağını kucağına oturtarak bir nevi kendi emri altında olanlara "ben sizin babanızım ben ne dersem o olur" dercesine ampül takımına sembolik bir gönderim yapmaktadır.
sosyal ortamlarda olaylar yaratmalar, gençlerin buluştuğu yerlerin hepsini mescidleştirmeler, etkinliklerinde alkol yasaklamaları/organizasyon iptalleri bu kapalı yaşayan arıza kesmin güçlenince intikam almasıdır. hatta ki reina katliamı bile bu konuya dahil olarak eleştirilebilinir ki maddi durumu iyi olmayan insanların insanlıktan çıkıp da o yılbaşı katliamında ohh geberdi zenginler demeleri bu barda filmindeki serserilerin zihniyetinden farksızdır. malum o film evreninde gençlerin gittiği bar bariz sonra kapatılmış oluyor zaten sahibi de öldürülüyordu ve o gençlerin bir daha eskisi gibi olmaları da mümkün olamıyordur. serseriler gebermiş olsa bile amaçlarına ulaşıyorlardır yani bu hayatları kıskanan insanların kafası da ben mutlu değilsem kimse mutlu olmasın herkes ölmeli kafasıdır.
aslında savcı olan adam bir nevi vigilante olmasaydı o serseriler belki çıkacaktı dışarı bir gün afla ve etrafa daha fena terör estirmeye devam edeceklerdi bu da bir yerde idamın kalkmış olmasının verdiği bozuk sistemi de göstermekteydi.
devamını gör...
20.
efsane korkunç, absürt, akıl almaz ve biraz da mide bulandırıcı diyebilirim. ben her zaman insanların hayal gücünün çok korkunç yerlere varabildiğini ama kimsenin cesaret edemediğinden bunu filmlere dizilere kitaplar gibi platformlara yaydığına inanırdım. bu da tam olarak öyle diyebilirim. şiddet içeriklerinin yanında kafanı zorlayan bir anlamsızlığın baş göstergesi bir film.
devamını gör...