yazar: mina urgan
yayım yılı: 1999
mine urgan'ın kendi hayatını anlattığı otobiyografik türündeki romanıdır. adından da anlaşılacağı üzere yazarın seyahat ettiği avrupa ülkelerini ve yaşadıklarını konu alır. çoğu yerde kendisi ile dalga geçerek ve mizah yeteneğini de kullanarak yüksek bir okuma kitlesine ulaşmıştır.
yayım yılı: 1999
mine urgan'ın kendi hayatını anlattığı otobiyografik türündeki romanıdır. adından da anlaşılacağı üzere yazarın seyahat ettiği avrupa ülkelerini ve yaşadıklarını konu alır. çoğu yerde kendisi ile dalga geçerek ve mizah yeteneğini de kullanarak yüksek bir okuma kitlesine ulaşmıştır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "matçıabla" tarafından 17.07.2021 11:52 tarihinde açılmıştır.
1.
kitap kapağında,elinde sigarasıyla mîna urgan ‘anlatacak çok şey var, oturun şöyle’ , der gibi bakar size.gerçekten de,uzun ömründe görüp geçirdikleri paylaşacakları dağlar denizler kadardır.
bir dinozorun anıları’nı çok seneler önce okumuştum ama dinozorun gezileri taze, bu kitabı biraz anlatmak istedim.
önce mîna urgan:
(1915-2000)
amerikan kız koleji mezunu, fransız filolojisini bitiriyor, yetmiyor ingiliz filolojisinde de doktora yapıyor. kitabında kendisini ‘öğretmen ‘ olarak tanımlıyor, profesörlük ünvanını almış olsa da.üç dile de hakim olduğu için onu bir çevirmen olarak da görüyoruz.
dolu dolu geçirdiği seksen beş yıllık yaşamı,siyasi görüşü her ne olursa olsun hemen herkesin dikkatini çekecek denli ilginç dönemeçlerle dolu.her satırını merakla okuyacağınız kitapların yazarı aynı zamanda.
gelelim dinozorun gezilerine:
‘’çektiğin acıları gözler önüne sermemek, büyük kişisel mutlulukların peşinden koşmak ayıbından vazgeçip, küçük mutluluklara sığınmak, onlarla yetinmektir asıl marifet.’
sözleriyle, dünyada acı çeken milyonlar varken kendi acılarını,üzüntülerini anlamsız bulur, penceresinden keyifle yağmuru izlerken, sokakta evsizleri düşünüp keyfinden de vazgeçer. küçük mutluluklar bir dost sohbetidir, yalnız kalıp bir köşede kitap okumaktır, yorgun ayakları denize daldırmaktır.
deniz sevgisi daha küçük bir çocukken içine işlemiş, hiç yanından ayırmadığı sigarası yüzünden belki de yüzücü olma ihtimalini de elinden kaçırmıştır :).
birinci bölüm hayatı ile ilgili kısa anekdotlar içerirken, ikinci bölüm ‘deniz tutkusu’ dur.
bodrum’un yıllar yıllar önce keşfedilmemiş hali onu büyüler, eskisini özlemle anarken yenisinden hoşnutsuzluğunu dile getirir. bir çok dükkan kapanırken yerine ‘modern’ leri açılmış, tatil köyleri insanları eğlendirmekle görevli birer hapishane haline gelmiştir.kitapta çoğu kez katı betimlemelere rastlamamız mîna urgan’ın sadelikten hoşlanan, zengin insan ve onun yaşayışını ayıplayan dünya görüşüyle ilgilidir.
ege ve akdeniz’in el değmemiş dantel dantel kıyılarında ‘mavi yolculuk’ adı verilen, dönemin şair ve yazarlarıyla birlikte yapmış olduğu tekne gezilerini anlatır.bu geziler kitabın önemli bir bölümünü oluşturur.
‘’oysa ilk mavi yolcular, sabahattin eyüboğlu’nun özenle seçtiği, çoğu genç aydınlardı. sadece gezmek tozmak için değil, ege ve akdeniz uygarlıklarının kalıntıları konusunda bilgi edinmek ve bu arada o güzel kıyıları kendi gözleriyle görmek için katılınırdı bu gezilere. teknemiz yüzen bir seminere dönüşürdü kimi zaman. gerekli kitapları okuyup araştırmalarda bulunan yetkili biri, gideceğimiz yerler üstüne bir konuşma yapar; o antik kentin tapınakları, anıtları filân konusunda ön bilgi verirdi. sonra herhangi bir vasıtaya, genellikle bir kamyona doluşup oralara giderdik.’’ diyerek sonradan amaçtan uzaklaşıp her türlü deniz gezisine verilmeye başlanan bu adın aslını bize anlatır.
özellikle genç yaşta gitmeye başlamış olduğu anadolu’nun çeşitli şehirlerinden de bahseder. o yıllarda bu tür yolculuklar hele hele ‘kız başına’ insanlara çok farklı gelmektedir oysa.
daha sonra avrupa ülkeleri,amerika,meksika ve rusya seyahatleri gelir:buradaki insanların yaşayışları hakkında bilgileri de burada gezilecek mekanların nereler olduğunu da bulabiliriz.
bu kitap, bir solukta okunacak kadar sürükleyici, ‘bir dinozor’ un gözüyle bakmak isterseniz ülkemiz ve dünya şehirlerine,vakit kaybetmeden başlayın derim.
bir dinozorun anıları’nı çok seneler önce okumuştum ama dinozorun gezileri taze, bu kitabı biraz anlatmak istedim.
önce mîna urgan:
(1915-2000)
amerikan kız koleji mezunu, fransız filolojisini bitiriyor, yetmiyor ingiliz filolojisinde de doktora yapıyor. kitabında kendisini ‘öğretmen ‘ olarak tanımlıyor, profesörlük ünvanını almış olsa da.üç dile de hakim olduğu için onu bir çevirmen olarak da görüyoruz.
dolu dolu geçirdiği seksen beş yıllık yaşamı,siyasi görüşü her ne olursa olsun hemen herkesin dikkatini çekecek denli ilginç dönemeçlerle dolu.her satırını merakla okuyacağınız kitapların yazarı aynı zamanda.
gelelim dinozorun gezilerine:
‘’çektiğin acıları gözler önüne sermemek, büyük kişisel mutlulukların peşinden koşmak ayıbından vazgeçip, küçük mutluluklara sığınmak, onlarla yetinmektir asıl marifet.’
sözleriyle, dünyada acı çeken milyonlar varken kendi acılarını,üzüntülerini anlamsız bulur, penceresinden keyifle yağmuru izlerken, sokakta evsizleri düşünüp keyfinden de vazgeçer. küçük mutluluklar bir dost sohbetidir, yalnız kalıp bir köşede kitap okumaktır, yorgun ayakları denize daldırmaktır.
deniz sevgisi daha küçük bir çocukken içine işlemiş, hiç yanından ayırmadığı sigarası yüzünden belki de yüzücü olma ihtimalini de elinden kaçırmıştır :).
birinci bölüm hayatı ile ilgili kısa anekdotlar içerirken, ikinci bölüm ‘deniz tutkusu’ dur.
bodrum’un yıllar yıllar önce keşfedilmemiş hali onu büyüler, eskisini özlemle anarken yenisinden hoşnutsuzluğunu dile getirir. bir çok dükkan kapanırken yerine ‘modern’ leri açılmış, tatil köyleri insanları eğlendirmekle görevli birer hapishane haline gelmiştir.kitapta çoğu kez katı betimlemelere rastlamamız mîna urgan’ın sadelikten hoşlanan, zengin insan ve onun yaşayışını ayıplayan dünya görüşüyle ilgilidir.
ege ve akdeniz’in el değmemiş dantel dantel kıyılarında ‘mavi yolculuk’ adı verilen, dönemin şair ve yazarlarıyla birlikte yapmış olduğu tekne gezilerini anlatır.bu geziler kitabın önemli bir bölümünü oluşturur.
‘’oysa ilk mavi yolcular, sabahattin eyüboğlu’nun özenle seçtiği, çoğu genç aydınlardı. sadece gezmek tozmak için değil, ege ve akdeniz uygarlıklarının kalıntıları konusunda bilgi edinmek ve bu arada o güzel kıyıları kendi gözleriyle görmek için katılınırdı bu gezilere. teknemiz yüzen bir seminere dönüşürdü kimi zaman. gerekli kitapları okuyup araştırmalarda bulunan yetkili biri, gideceğimiz yerler üstüne bir konuşma yapar; o antik kentin tapınakları, anıtları filân konusunda ön bilgi verirdi. sonra herhangi bir vasıtaya, genellikle bir kamyona doluşup oralara giderdik.’’ diyerek sonradan amaçtan uzaklaşıp her türlü deniz gezisine verilmeye başlanan bu adın aslını bize anlatır.
özellikle genç yaşta gitmeye başlamış olduğu anadolu’nun çeşitli şehirlerinden de bahseder. o yıllarda bu tür yolculuklar hele hele ‘kız başına’ insanlara çok farklı gelmektedir oysa.
daha sonra avrupa ülkeleri,amerika,meksika ve rusya seyahatleri gelir:buradaki insanların yaşayışları hakkında bilgileri de burada gezilecek mekanların nereler olduğunu da bulabiliriz.
bu kitap, bir solukta okunacak kadar sürükleyici, ‘bir dinozor’ un gözüyle bakmak isterseniz ülkemiz ve dünya şehirlerine,vakit kaybetmeden başlayın derim.
devamını gör...