bülent ecevit'in chp eleştirisi
başlık "kemalist teorisyen" tarafından 17.04.2023 12:22 tarihinde açılmıştır.
1.
chp ile solculuk anlayışlarının çok farklı olduğunu vurgulayan dsp lideri ecevit,
başbakan yardımcısı ve dsp lideri bülent ecevit, türk solunu değerlendirdi. demokratik sol akımın eski chp'den doğduğunu ve bu hareketin ortaya çıkmasında katkısı bulunduğunu belirten ecevit, "gerçek chp, dsp'dir" dedi.
ecevit, sorularımıza şu yanıtları verdi:
soru: değişen dünya ve türkiye koşullarında türk solunun genel görünümünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
ecevit: her şeyden önce türkiye'deki solu bir kefeye koymanın çok yanlış, gerçekçilikten çok uzak olduğunu düşünüyorum. aynı şey sağ için de söz konusu. yani merkez sağdaki partilerin sağcılığıyla rp'nin sağcılığı veya bbp'nin sağcılığı, mhp'nin sağcılığı birbirinden çok farklı. aynı şekilde dsp'nin solculuğuyla shp'nin artık yeni adıyla chp'nin solculuk anlayışları ve uygulamaları da farklı. hele küçük sol partiler bunlarla ne bir ideolojik ilişkimiz var ne başka türlü ilişkimiz de olması mümkün. bunların içinde bölücü akımı destekleyen var. bunları birbiriyle bir kefeye koymak şöyle dursun, mukayese etmek bile çok zor. özellikle o küçük sol partilerle. bir yandan globalleşmeden söz edip, bir yandan da tam tersine tutum izleyen, bunları bir kefeye koymak çok yanlış. bizim dsp olarak dünyadaki değişikliklere uyum sağlamamız zor olmadı. biz kendi içimizde çelişkiye de düşmedik. mesela chp içinde çelişkiler var. bu yeni soldan sayın baykal'ın neyi kasttetiğini neyi anladığını kendine yakın çalışma arkadaşları bile anlayabilmiş değil henüz. ama dsp'nin bir sıkıntısı olmadı. bir kere biz ideolojik anlamda devletçiliği zaten solculuğun bir gereği olarak görmüyorduk. pazar ekonomisine geçiş özelleştirmeler gibi konularda ilke olarak uyum sağlamakta bir zorluğumuz olmadı.
soru: sol anlayışınızın ayırdedici özelliklerinden biri, "ulusal sol" kavramını esas almanız. bu yaklaşımınızı chp ve avrupa soluyla karşılaştırarak açıklar mısınız?
ecevit: biz tabii bir ulusal sol kavramı oluştururken, ben bunu 60'lardan 70'lerden beri ifade ediyorum. mesela genel başkanlığa seçildiğim kurultayda 14 mayıs 1972'de ulusal solu anlatmıştım. yeni bir düşüncenin değil. türkiye'nin avrupa ülkelerinden bazı bakımlardan önemli farklılıkları var, tarihten gelen farklılıkları, nüfus yapısından gelen farklılıkları, coğrafyasından gelen farklılıkları var. batı ülkelerinin sosyal demokrasi deneyiminden elbette yararlanıyoruz. ben özellikle iskandinav sosyal demokrasisinden çok esinlendim. ama, her zaman şunu da gözönünde tuttum ki türkiye'nin yapısı bazı bakımlardan o ülkelerden çok farklı, bir kere o ülkelerin hiçbirinde bir köylülük sorunu kalmamış. daha sosyal demokrat, ya da demokratik sosyalist hareketler başlarken de sol hareketler avrupa'da köylüyle ilgilenme gereğini duymamışlardır. çünkü ya muhafazakar partiler ya liberal partiler ya çiftçi partileri köylü - çiftçi sorunlarına büyük ölçüde çözüm getirmişlerdir. halbuki şu anda bile türkiye'de nüfusun yarıya yakını yüzde 42'si hala köylü durumunda. onun için türkiye'de bir sol hareket veya bir sol olacaksa, türk toplumunun özellikleri bakımından gerçekçi ve geçerli olacaksa, evvela yalnız işçiler için değil, çalışan kesimler için değil, aynı zamanda ve ağırlıklı olarak köylüler için de çözüm bulunması gerekiyor. shp ve chp köylüyle ilgilenme gereğini görmedi.
bir yandan atatürk mirasına sahip çıkıyorlar, güzel birşey haklarıdır da. ama bir yandan da gene aynı partinin içinde ulusalcılığı, milliyetçiliği çağdışılık gibi görenler de var. oysa bizim savunduğumuz ulusalcılık, milliyetçilik atatürk'ün oluşturduğu milliyetçilik kavramı. buna karşılık biz hazırlıklı olarak hükümet ortaklığına geldik. birtakım adımları atmaya başladık. şimdi bu eğitim reformunun mesela, sosyal boyutu çok önemli. eğitim reformu derken sadece 8 yıllık ilköğretimi kastetmiyorum. onu da içeren ama onu aşan bir eğitim reformu oluşturduk hükümet olarak. bunun sosyal boyutu çok önemlidir. devlet dar gelirli aile çocuklarını bütün eğitimle ilgili bütün maddi gereksinimleri karşılıyor. bu hem sosyal açıdan çok önemli hem de laiklik açısından çok önemli. çünkü birçok uydurma tarikatlar tarihimizde kökü olan tarikatlar dışındaki tarikat diye kendilerini tanıtan kuruluşlar ve türkiye'de laikliği tahrip etmek isteyen çevreler eğitimin pahalılaşmasında yarar buldular ve geniş maddi olanakları harekete geçirerek birçok çocuğu, genci kendi kurslarına yurtlarına çektiler. ailelerinin maddi durumlarının yetersizliğinden yararlandılar. bunu önlemenin de yolu dar gelirli ailelerin üzerinden bu eğitim yükünü kaldırmak. bu yönde mesela 8 yıla 4. maddeyi koydunuz, koymadınız diye birtakım eleştiriler yöneltiyorlar. ama 4 yıl böyle bir eğitim reformunun ve 8 yıllık temel eğitimin adı bile anılmamış. şimdi chp solculuk iddiasında olabilir. ama uygulamada birşeyini görmediğimiz için onunla da aynı kefeye koymayı gerçekçi bulmuyoruz.
soru: laiklik ve din konusundaki yaklaşımınızın chp'nin yaklaşımından farkı nedir?
ecevit: şimdi mesela son günlerdeki bu meclis görüşmelerinden beri 8 yıllık temel eğitimle ilgili chp sözcülerinin sözlerine bakarsanız, konuşmalarına bakarsanız böyle din eğitimine karşı bir kuşku görülüyor. binlerce yıldan beri toplumlarda önemli bir yeri olan kültürde önemli bir yeri olan bir olgu, 70 küsur yıllık bir tanrı tanımaz rejim dönemi kalkar kalkmaz dinsel hareketler eski sovyetler birliği topraklarında derhal filizlenmeye başladı. bunu dinden korkarak veya din eğitimini yasaklayarak bir yere varılmaz. bu da chp ile aramızda önemli bir fark. solculuk dinsizlik değildir. ama kimse bize `siz laikliği savunmakta chp'den geride kalıyorsunuz' diyemez. tam tersine laikliği en güçlendirici laiklikle ilgili sorunları kökünden çözücü adımları hükümete geldiğimiz birkaç hafta içinde hükümet ortaklarıyla attık.
ecevit kendisine yöneltilen "chp'yi inkar etti" eleştirisini şöyle yanıtladı:
"bizim 1960'yı yılların sonlarında partiyi nasıl tanımlamalı diye aramızda tartışırken, parti meclisi'nden 3 öneri geldi. biri sosyalist diyelim, sosyal demokratik diyelim. ben de bunların ikisi de değil demokratik sol isteyelim dedim. çünkü gerek sosyal demokrasinin gerek daha başka anlamlarda sosyalizmin kökeni marksizm ve tabii avrupa'nın sosyal demokrat konumdaki partileri teorik olarak marksizmden uzaklaşmışlardır ama hala o kültürü, marksizmin simgelerini devam ettiriyorlar. oysa bizim başlattığımız demokratik sol hareketin marksizm kökeni yok.
demokratik sol hareket bir kere eski chp'nin içinden doğmuştur ve benim de katkımla doğmuştur. onun için benim o dönemi inkar etmem mümkün değil. kendi kendimle çelişkiye düşmüş olurum, fakat onun yerine geçtiğini iddia eden partinin ilk yaptığı işlerden biri mesela dep'i sırtında meclis'e taşımak oldu. gerçek chp'nin bunu düşünmesi bile mümkün değildi. ama o partinin içinde sodep, shp yeni chp döneminde bunlar yadırganmadı mesela. gene çelişkiler var kendi içlerinde ama bugünkü chp'nin tablosu içinde ciddi ciddi hadep'le seçim ittifakı düşünenler var. deniz baykal bunu kabul etmedi gerçi. parti yönetimi kabul etmedi. ama parti yönetiminin içinde bunu savunabilen kimseler var. hadep gibi bir partinin de hayat hakkı olmasını savunmak başka birşey, onunla ittifak yapmayı düşünmek çok farklı birşey. ama eski chp'de böyle birşey düşünülemezdi bile. dsp'de de düşünülmesi mümkün değildir.
solun büyük partisi olduğumuz kesin. bu hükümet döneminde de büyüdüğümüz ve büyüyeceğimiz kanısındayım. türkiye'nin birinci partisi olmamız da olanak dışı değil. gitgide yükselen bir olasılık. biliyorsunuz ben bu konularda kehanette bulunmak istemem. ama özellikle bu iktidar ortaklığı dönemimiz bizim ne olduğumuzu ne olmadığımızı somut olarak göstermiş oldu. iktidar olabileceğimizi iktidardan kaçmadığımızı, tam tersine en çetin bakanlıklara kendimizin talip olduğumuzu gösterdik. inançlara saygı ile laikliği en iyi bağdaştırabilceğimizi gösterdik. onun için türkiye'nin birinci partisi konumuna gelebilmesi de olmayacak birşey değil."
buradan
başbakan yardımcısı ve dsp lideri bülent ecevit, türk solunu değerlendirdi. demokratik sol akımın eski chp'den doğduğunu ve bu hareketin ortaya çıkmasında katkısı bulunduğunu belirten ecevit, "gerçek chp, dsp'dir" dedi.
ecevit, sorularımıza şu yanıtları verdi:
soru: değişen dünya ve türkiye koşullarında türk solunun genel görünümünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
ecevit: her şeyden önce türkiye'deki solu bir kefeye koymanın çok yanlış, gerçekçilikten çok uzak olduğunu düşünüyorum. aynı şey sağ için de söz konusu. yani merkez sağdaki partilerin sağcılığıyla rp'nin sağcılığı veya bbp'nin sağcılığı, mhp'nin sağcılığı birbirinden çok farklı. aynı şekilde dsp'nin solculuğuyla shp'nin artık yeni adıyla chp'nin solculuk anlayışları ve uygulamaları da farklı. hele küçük sol partiler bunlarla ne bir ideolojik ilişkimiz var ne başka türlü ilişkimiz de olması mümkün. bunların içinde bölücü akımı destekleyen var. bunları birbiriyle bir kefeye koymak şöyle dursun, mukayese etmek bile çok zor. özellikle o küçük sol partilerle. bir yandan globalleşmeden söz edip, bir yandan da tam tersine tutum izleyen, bunları bir kefeye koymak çok yanlış. bizim dsp olarak dünyadaki değişikliklere uyum sağlamamız zor olmadı. biz kendi içimizde çelişkiye de düşmedik. mesela chp içinde çelişkiler var. bu yeni soldan sayın baykal'ın neyi kasttetiğini neyi anladığını kendine yakın çalışma arkadaşları bile anlayabilmiş değil henüz. ama dsp'nin bir sıkıntısı olmadı. bir kere biz ideolojik anlamda devletçiliği zaten solculuğun bir gereği olarak görmüyorduk. pazar ekonomisine geçiş özelleştirmeler gibi konularda ilke olarak uyum sağlamakta bir zorluğumuz olmadı.
soru: sol anlayışınızın ayırdedici özelliklerinden biri, "ulusal sol" kavramını esas almanız. bu yaklaşımınızı chp ve avrupa soluyla karşılaştırarak açıklar mısınız?
ecevit: biz tabii bir ulusal sol kavramı oluştururken, ben bunu 60'lardan 70'lerden beri ifade ediyorum. mesela genel başkanlığa seçildiğim kurultayda 14 mayıs 1972'de ulusal solu anlatmıştım. yeni bir düşüncenin değil. türkiye'nin avrupa ülkelerinden bazı bakımlardan önemli farklılıkları var, tarihten gelen farklılıkları, nüfus yapısından gelen farklılıkları, coğrafyasından gelen farklılıkları var. batı ülkelerinin sosyal demokrasi deneyiminden elbette yararlanıyoruz. ben özellikle iskandinav sosyal demokrasisinden çok esinlendim. ama, her zaman şunu da gözönünde tuttum ki türkiye'nin yapısı bazı bakımlardan o ülkelerden çok farklı, bir kere o ülkelerin hiçbirinde bir köylülük sorunu kalmamış. daha sosyal demokrat, ya da demokratik sosyalist hareketler başlarken de sol hareketler avrupa'da köylüyle ilgilenme gereğini duymamışlardır. çünkü ya muhafazakar partiler ya liberal partiler ya çiftçi partileri köylü - çiftçi sorunlarına büyük ölçüde çözüm getirmişlerdir. halbuki şu anda bile türkiye'de nüfusun yarıya yakını yüzde 42'si hala köylü durumunda. onun için türkiye'de bir sol hareket veya bir sol olacaksa, türk toplumunun özellikleri bakımından gerçekçi ve geçerli olacaksa, evvela yalnız işçiler için değil, çalışan kesimler için değil, aynı zamanda ve ağırlıklı olarak köylüler için de çözüm bulunması gerekiyor. shp ve chp köylüyle ilgilenme gereğini görmedi.
bir yandan atatürk mirasına sahip çıkıyorlar, güzel birşey haklarıdır da. ama bir yandan da gene aynı partinin içinde ulusalcılığı, milliyetçiliği çağdışılık gibi görenler de var. oysa bizim savunduğumuz ulusalcılık, milliyetçilik atatürk'ün oluşturduğu milliyetçilik kavramı. buna karşılık biz hazırlıklı olarak hükümet ortaklığına geldik. birtakım adımları atmaya başladık. şimdi bu eğitim reformunun mesela, sosyal boyutu çok önemli. eğitim reformu derken sadece 8 yıllık ilköğretimi kastetmiyorum. onu da içeren ama onu aşan bir eğitim reformu oluşturduk hükümet olarak. bunun sosyal boyutu çok önemlidir. devlet dar gelirli aile çocuklarını bütün eğitimle ilgili bütün maddi gereksinimleri karşılıyor. bu hem sosyal açıdan çok önemli hem de laiklik açısından çok önemli. çünkü birçok uydurma tarikatlar tarihimizde kökü olan tarikatlar dışındaki tarikat diye kendilerini tanıtan kuruluşlar ve türkiye'de laikliği tahrip etmek isteyen çevreler eğitimin pahalılaşmasında yarar buldular ve geniş maddi olanakları harekete geçirerek birçok çocuğu, genci kendi kurslarına yurtlarına çektiler. ailelerinin maddi durumlarının yetersizliğinden yararlandılar. bunu önlemenin de yolu dar gelirli ailelerin üzerinden bu eğitim yükünü kaldırmak. bu yönde mesela 8 yıla 4. maddeyi koydunuz, koymadınız diye birtakım eleştiriler yöneltiyorlar. ama 4 yıl böyle bir eğitim reformunun ve 8 yıllık temel eğitimin adı bile anılmamış. şimdi chp solculuk iddiasında olabilir. ama uygulamada birşeyini görmediğimiz için onunla da aynı kefeye koymayı gerçekçi bulmuyoruz.
soru: laiklik ve din konusundaki yaklaşımınızın chp'nin yaklaşımından farkı nedir?
ecevit: şimdi mesela son günlerdeki bu meclis görüşmelerinden beri 8 yıllık temel eğitimle ilgili chp sözcülerinin sözlerine bakarsanız, konuşmalarına bakarsanız böyle din eğitimine karşı bir kuşku görülüyor. binlerce yıldan beri toplumlarda önemli bir yeri olan kültürde önemli bir yeri olan bir olgu, 70 küsur yıllık bir tanrı tanımaz rejim dönemi kalkar kalkmaz dinsel hareketler eski sovyetler birliği topraklarında derhal filizlenmeye başladı. bunu dinden korkarak veya din eğitimini yasaklayarak bir yere varılmaz. bu da chp ile aramızda önemli bir fark. solculuk dinsizlik değildir. ama kimse bize `siz laikliği savunmakta chp'den geride kalıyorsunuz' diyemez. tam tersine laikliği en güçlendirici laiklikle ilgili sorunları kökünden çözücü adımları hükümete geldiğimiz birkaç hafta içinde hükümet ortaklarıyla attık.
ecevit kendisine yöneltilen "chp'yi inkar etti" eleştirisini şöyle yanıtladı:
"bizim 1960'yı yılların sonlarında partiyi nasıl tanımlamalı diye aramızda tartışırken, parti meclisi'nden 3 öneri geldi. biri sosyalist diyelim, sosyal demokratik diyelim. ben de bunların ikisi de değil demokratik sol isteyelim dedim. çünkü gerek sosyal demokrasinin gerek daha başka anlamlarda sosyalizmin kökeni marksizm ve tabii avrupa'nın sosyal demokrat konumdaki partileri teorik olarak marksizmden uzaklaşmışlardır ama hala o kültürü, marksizmin simgelerini devam ettiriyorlar. oysa bizim başlattığımız demokratik sol hareketin marksizm kökeni yok.
demokratik sol hareket bir kere eski chp'nin içinden doğmuştur ve benim de katkımla doğmuştur. onun için benim o dönemi inkar etmem mümkün değil. kendi kendimle çelişkiye düşmüş olurum, fakat onun yerine geçtiğini iddia eden partinin ilk yaptığı işlerden biri mesela dep'i sırtında meclis'e taşımak oldu. gerçek chp'nin bunu düşünmesi bile mümkün değildi. ama o partinin içinde sodep, shp yeni chp döneminde bunlar yadırganmadı mesela. gene çelişkiler var kendi içlerinde ama bugünkü chp'nin tablosu içinde ciddi ciddi hadep'le seçim ittifakı düşünenler var. deniz baykal bunu kabul etmedi gerçi. parti yönetimi kabul etmedi. ama parti yönetiminin içinde bunu savunabilen kimseler var. hadep gibi bir partinin de hayat hakkı olmasını savunmak başka birşey, onunla ittifak yapmayı düşünmek çok farklı birşey. ama eski chp'de böyle birşey düşünülemezdi bile. dsp'de de düşünülmesi mümkün değildir.
solun büyük partisi olduğumuz kesin. bu hükümet döneminde de büyüdüğümüz ve büyüyeceğimiz kanısındayım. türkiye'nin birinci partisi olmamız da olanak dışı değil. gitgide yükselen bir olasılık. biliyorsunuz ben bu konularda kehanette bulunmak istemem. ama özellikle bu iktidar ortaklığı dönemimiz bizim ne olduğumuzu ne olmadığımızı somut olarak göstermiş oldu. iktidar olabileceğimizi iktidardan kaçmadığımızı, tam tersine en çetin bakanlıklara kendimizin talip olduğumuzu gösterdik. inançlara saygı ile laikliği en iyi bağdaştırabilceğimizi gösterdik. onun için türkiye'nin birinci partisi konumuna gelebilmesi de olmayacak birşey değil."
buradan
devamını gör...