okan bayülgen in uykusuzlar kulübünün post truth bölümünü izleyince dikkatimi çekti, aslında söylediği şeyler, çok önemli konular, ama adam o kadar mimiksiz ve tonlamasız konuşuyorki, birazda donuk bir tipi var ama muazzam bir zeka, muazzam bir vizyon var o belli, yalnız kendisini dinletmesi için, diksiyon konusunu da halletmesi lazım, hakkında yazılanlara bakınca, konuşması herkesin dikkatini çekmiş, bende izlediğim ve okuduğum herşeyden sıkıldığım şu günlerde, boş modern sohbetler video serisine başladım, gerçekten nefes almadan izleniyor dinleniyor, dinledikçe her cümlesinden birşeyler öğreniyorsunuz, çünkü sizi bekletmiyor, içinden bir cümle çıkaracağınız 30 dakikalık bir konuşmayı dinlemiyorsunuz, her cümlesi esas mevzuyu söylüyor, normalde bende bir fikri, düşünceyi anlatan bir yazı yazıyorsam, tekrar okurum, gereksiz cümleleri çıkarırım, komple yazdığım cümlelerin hepsi bir şey söylesin isterim ama bu hemen olmaz,

bu adam konuşurken üst üste çok anlamlı, derin cümleler kuruyor, durup iyice anlamak üzerine düşünmek gerekiyor, yani hakkında hep yazılan, "sanki kitap okuyor gibi konuşması var" lafı, normalde insanların okuyup yazıp üzerine çalışıp, düzeltip, kontrol edip sunduğu kitapları düşünün, bu adamın normal konuşması bu seviyede, boş modern sohbetlerde de soru soruluyor, bir saniye filan düşünüyor, sonra tarihten giriyor, romanlardan örnek veriyor, magazinden bile haberi var, e tabi bu kadar zekaya, komikmiş de,

bugün izlediğim bir bölümde, mutlaka siyasete atılacağını söyledi, çok mutlu oldum, neden böyle genç akıllı insanlar siyasete girmiyorki zaten,

aşkla ilgili bir bölümde de o kadar iddialı konuştuki kendiside iddialı olduğunu belirterek, bilimsel olarak bir konuda bu kadar çok bilgi sahibi olmanın, uygulayabildiği anlamına gelmediğini ve kadınların kendisine aşırı ilgisinin olduğunu da belirtip, "ben zannettiğiniz gibi biri değilim" dedi, hemde baya detaylı belirtmesi dikkatimi çekmişti, sonra öğrendimki aslan burcuymuş, yine de bir aslan erkeğine göre gayet mütevazı birisi, şu diksiyonunu biraz düzeltse ve birazda kımıldasa konuşurken, daha çok insana ulaşacağını düşünüyorum, çünkü gözünü kırpmıyor, put gibi,
kişisel bir sempatisi, cazibesi de yok, ben çekici olmayan, güzel yada çirkin hiç farketmez, alımlı, gösterişli olmayan bir aslan burcu insanına ilk defa rastlıyorum doğrusu,

ama kafası süper, iki gündür izliyorum, dinliyorum, yarın koşa koşa gidip, nitche nin güç istenci kitabını alıcam, roman hiç sevmem, michel diye bir adamın soyadını unuttum "değişme" diye bir romanını tavsiye etti, feci halde merak ettim, bana bunları not alıp yazdırdı, beynim yandı açıkcası, kafasını çok beğendim, bu aralar yalın alpay mode on durumundayım, ve huyum kurusun kusana kadar izlerim okurum ederim, öyle rahatlarım.

25.04.2021
edit : +4 gündür izliyorum videolarını, sinan canan da benim gibi ağzı açık izlerken buluyormuş kendini (gerçek anlamda)
bu adamın karşısına oturmak için, söylediklerini bir defada anlayacak hızda bir algı lazım, karşısına oturanlara da bakıyorum, tamamını anlamıyorlar, çünkü çok uzun ve çok fiilli, dallı budaklı cümleler kuruyor, adam herkesten ileride... bayaa ilerde bir yerde,
birde çok ürkütücü, sabit standart bir ifadesi var, ama çok da sevecen birisi galiba, program partneri bay ilker için çok tatlı bir veda yazısı yazmış, beraber çektikleri videolarda da sık sık çok iyi arkadaş olduklarını, kendisini ve dostuklarını çok sevdiğini belirtiyor, zaten flu tv den ayrılmayı da istememiş, çok ilgi gördüğü ve oluşan potansiyeli kendi hesabına kullanmak varken... bir videoda kendisini romantik bohemlere yakın bulduğunu söylemişti, ben pek ihtimal vermemiştim ama, öyle görünüyor,

bugün atölye çalışmalarına baktım, online şeylerden pek hoşlanmıyorum ama en yakın zamanda kendisiyle tanışmak ve beyin fırtınası yapma isteği uyandırdı bende, çok enteresandır, merak ettiği araştırdığı bir konunun peşinde değilse, isimler ve başlıklar, rakamlar hiç aklında kalmıyormuş benim gibi, yalnız herkeste aynı şaşkınlık, kendisine birşey sorulduğunda, hiç düşünmeden, ara vermeden, o cevap hazırmı orda, bu konuda bir araştırmam olmadı daha önce, bunu hiç düşünmemiştim daha önce diyor, ama böyle bir sesli düşünmek yok yani, adamın normal muhabbetini kaydet, yaz, bastır, kitap olarak sat, o içerde, kafada neler varki, bunlar böyle "kolay" ve bu kadar "hızlı" yazıcıdan çıkar gibi... nasıl yani ya dedirtiyor insana... bir videosunda bazen bir hafta, bir şekilde hasbelkader, hiç kimseyle konuşmadığı zamanlar oluyormuş, ve bu bir kere iki kere değil, çok sık oluyormuş, bugün bir paylaşımında el yazısını gördüm, amatör olarak ilgilenmiştim bir ara, biraz inceliycem, abarttım bende farkındayım ama, insan dinlerken, sürekli bilgi akan bir şelalenin altında gibi hissediyor kendini, hani bir yeriniz ağrıyordur filan, birisi size biraz masaj yapıyım der, ve masaj da ne tatlı bir şeydir, hiç bitmesin istersiniz, ama o insanın sürekli o masajı sürdürmesi gerekir, yorucudur, işte tamda bunun gibi, bu adamın masaj yaparken sıfır enerji sarfettiğini düşünün, hem masaj yapan, hem hiç yorulmayan birisi gibi, sürekli bana masaj yapılıyormuş, yada her saniye çikolata yiyormuşum gibi hissettiriyor, bütün vücudu kas yapmış birinin ağırlıkları çok kolay kaldırması gibi, çok kolay ve hızlı düşünüyor, beyninin heryerini kullanıyor onu anladım, ama o biyonik tavır, o çok soğuk görünüyor, birini dinlerken donuyor, sanırım dinlediği şeylere tam odaklandığı için, şimdi yazarken aklıma geldi, uzaylı olabilir diye düşünüyorum (ciddi)

serdar kuzuloğlu ve agah aydın ı geçti şu an bende, ama açık konuşayım, yalın alpay ı biraz dinleyip ara verip, anlayıp düşünüp, sindire sindire devam etmek gerekiyor, çünkü cümleleri uzadıkça ağırlaşıyor, ve gerçekten onun konuşması benim algımdan hızlı, tamam o anlattığı şeyleri zaten biliyorda, ben çoğunu ilk defa duyuyorum, bu arada bir sürü kelime, bir sürü yeni kavram öğrendim, yoruldum sözlük yeminlen yoruldum, ama doymadım, bazen insan ne aradığını onu bulunca anlarmış ya, o hesap, bu yalın efendi, zaten karışık olan kafamı iyice açtı, şimdi serdar kuzuloğlu yavaş geliyor bana, az geliyor, benim çıta fena bir yerde değildi zaten, hayatım da, az zordu, çok iyi oldu, tamda güzel oldu böyle, süper oldu, farkı görürsünüz yeni tanımlarımda, az uzun yazıyordum, şimdi artık, sayfalarca, tanımlarca yazarım, görüyormusunuz yine sözlüğe yarayacak bu kadar mesai, helal olsun, yarasın :)

edit 2 : üstün zeka olarak doğduğunu bilmeyen yoktur heralde, zekası sanırım 7 yaşında en son 171 e çıkmış birisi, üniversiteyi bitirdiğimde iş bulamadım diyor bir sohbetinin arasında, dondum kaldım inanamıyorum, çağrı merkezinde çalışmış, iktisat mezunu, tarih sosyoloji yüksek lisanslı, doktoralı bir insan, bin tane kitabı okumuş "anlamış" bir insanın donanımı, yetkinliği, iş görüşmesinde nasıl farkedilmez, iş nasıl ona teklif edilmez... yine videolarından birinde, kendisine yeni gelir kaynakları yaratmak için senaryo atölyesine katılmış, ve orada biz fanilerden çok çok ileride bir yerde olduğu farkedilmiş,

gerçekten çocukluğundan itibaren, zekası, kapasitesi üstün bir insanın yanına, türkiye de sadece haber yapmak için gidiliyor, 7 yaşındaki çocuğa, ehe ühe şunu biliyomusun, bunu biliyomusun diye sormaktan öteye gidemeyen bir magazin için gidiliyor, her işin magazinini çıkarmakta ustayız, böyle bir insanın sıradışı durumu için sağlıklı bir destek yok, çünkü öyle bir bilinç yok, kendisi bile diyorki, "normal insandan tek farkım veriler arası daha çok bağlantı kurmam, bu kadarcık şey için afişe edilecek bir şey yok bence" veri dediği de normal bir insanın hayatı boyunca okuduğu kitabı 7 yaşında yemiş içmişlik... veri dediği uzay, hızlı bağlantı dediği de, mesela bir soru soruyorsunuz, yazıcıdan kitabı çıkıyor çıtır çıtır, o yani, veriler arası hızlı bağlantıya indirgemek zorunda bırakılmış... inşallah hepimizden intikam alır...
devamını gör...

reflasyon, restoration (önceki haline getirmek) ile inflation (şişme) kelimelerinden türemiş bir kelimedir.

iktisat alanında kullanılan reflasyon terimi ilk olarak abd'li neoklasik iktisatçı ırving fisher 1929'daki borsada büyük çöküş yaşanmasından sonra icat edilen bir kelime oldu.

piyasada fiyatların belirli bir zaman aralığında sürekli düşüş göstermesi halinde veya resesyon ile enflasyonun aynı zamanda görülme tehlikesi altındaki ekonominin, yeniden kabul edilebilir hale dönmesi anlamına gelmektedir.
ekonominin toparlanma, normal seyrine dönme aşamalarındandır.

ekonomik bir yavaşlamadan sonra ya da daralmadan sonra ortaya atılan bir politikadır.

amaç çıkan parayı fazlalaştırmak, harcamaları hareketlendirmek ve deflasyonun etkilerini en aza indirmek artıya çevirmeye çalışmaktır.

ekonominin yeniden eski haline getirilmesi için uygulanan politikalar arasında alt yapı harcamaları, vergi düşürümleri, para arzının yükseltilmesi ve faiz oranlarının düşürülmesi gibi önlemler bulunuyor.


özetle, bu önlemler insanlara ve kurumlara daha fazla para ve daha fazla harcama güdülenmesi vererek talepleri artırmayı amaçlıyor.

abd tarafından 1600’lerden bu yana başarısız iş genişletmelerini düzene sokmak ve yeniden başlatmak için kullanılan bir uygulama.

not: bir iktisatçıyı heyecanlandıran terim. evet, benim o.
devamını gör...

önemli biri olmak ayrı, kendini önemli sanmak veya göstermek ayrıdır.
ve ayırt edebilmek aslında çok zor değildir.
madem sözlükteyiz, sözlükten örnek verelim.

bence, gerçekten önemli olan yazarlar ilmik ilmik dokurlar tanımlarını. anlayan anlıyor.
özenli yazarlık kendini parlatmak için değil, başkalarına katkı sağlayabilmek içindir.
pek tabi ki buradaki kıstas madalya değil... neyin ne olduğunu biliyoruz.
kuralına uyan herkes madalyasını alır. orası ayrı.
yazayım da bulunsun, günü gelir birileri istifade eder düşüncesiyle burada bulunanları, iltifat beklemeksizin yazanları anlatıyorum.
yazdım, paylaştım ve emanetimdir düşüncesiyle emek verenleri.
biri kaynak olur, biri pınar olur, biri yol olur. elbet.

bizim gibiler de böyle tıraştan yazarlık yaparlar. ama en azından samimiyetimize sığınarak buradayız. kapasite meselesi.
ne yapalım. ölecek halimiz de yok açıkçası.
devamını gör...

ya şu dedeyi görünce ben çok üzülüyorum atmayın yazık be. öldü mü kaldı mı bi lokma bişi istemişti bak içime oturdu yine.
devamını gör...

serendipçe: hiç ortalıkta yokken gelen mutluluk demektir dostlar.
devamını gör...

kesinlikle oğuz atay olurdum. kendisiyle aramda mükemmel bir bağ var ve bundan keyif alıyorum. tutunamayan ve tehlikeli oyunlar oynayan biriyim ondan sanırım.
devamını gör...

oldukça nadir görülen bir parazitik ikiz türüdür. bu ikiz türünde vücudu gelişmemiş bir parazit ikiz başı, gelişmiş bir ikizin başına takılır.

bü türün kesin gelişimi tam olarak bilinmese bile gelişmemiş ikizin parazitik ikiz olduğu bilinmektedir.

parazitik ikizler varlığı bilinen rahimde bulunurken tek yumurta ikizleri bir embriyo olarak gelişim göstermeye başlar, fakat embriyoyu tamamen bölmek başarısız olur. bu meydana geldiğinde, bir embriyo gelişime hakim olurken diğer embriyonun gelişimi ciddi şekilde değişir.

parazitik ikiz ve yapışık ikizler arasındaki en temel fark parazitik ikizlerde bir ikiz olan parazit gebelik sırasında gelişmeyi durdururken, diğer ikizin tamamen gelişmesi olarak belirtilebilir.

normal bir tek yumurta ikiz gelişiminde, bir yumurta tek bir sperm tarafından döllenir. yumurta daha sonra iki hücreli aşamada tamamen ikiye bölünür. yumurta eğer erken blastosist aşamasında bölünürse, sonunda ikizlerin aynı koryon*ve plasenta* paylaşmasına ancak ayrı amniyonlara sahip olmasına yol açan iki iç hücre kütlesi ortaya çıkacaktır. bununla birlikte, yumurta ikiye bölünebilir ancak yine de bir blastosist içerir. bu, bir iç hücre kütlesine ve bir blastosiste yol açacaktır.

sonrasında ikizler geliştikçe aynı plasentayı, koryonu ve amnionu *paylaşacaklar. bunun yapışık ikizlerin ortaya çıkmasının en muhtemel nedeni olduğu düşünülmektedir ve muhtemelen bu ikiz türünün gelişiminde büyük rol oynamaktadır.

bir varsayım ikiz türünün, gebeliğin ikinci haftasında baş bölgesinde ayrılmayan tek bir zigottan* iki fetüsün* gelişmesiyle başladığı yönündedir ama bazıları bununla birlikte olup, durumun gelişimin ilerleyen aşamalarında meydana geldiğine ve bu sırada iki embriyonun ön açık nöropore yakın bir yerde entegre olduğunu varsaymaktadır.

diğer bir varsayıma göre ise ikizlerin sinir ve plasental damar sisteminin birleşmesi ve ayrıca parazitik ikizin göbek kordonunda bir yenilenme olduğudur. bu varsayım bu türün ikizlerden birine kan verilememesi nedeniyle geliştiğini düşündürmektedir.

çok az birey doğuma kadar hayatta kalır. bunu başaranlar için mevcut tek tedavi, parazitik ikizi cerrahi olarak çıkarmaktır. fakat belgelenmiş iki girişimden sonra bir çocuk saatler içinde ölmüştür ve ikisi de ikinci doğum günlerini görememiştir.
devamını gör...

gelecekse eğer açık eksi gelmelidir.

yok öyle artılarken yüzüme karşı ponçirella olup eksilerken sinsi gibi arkadan gizlice dürtüp kaçmak.
devamını gör...

merhabalar portakal taneciklerii ben portakalın en tatlısının yetiştiği yerden nadir.
bu akşam 2 çiçek 1 böceğin * sunduğu radyo yayınını eğlenceli olduğunu düşündüğümüz içeriğiyle sizlere sunacağız. umarım bu akşam için hepimiz heyecanlıyızdır *. bu yayın benim ilk yayınım olacak ve ilk yayınımı merdümgirizbirdeli ve merdumkaptan gibi tatlı insanlar ile yaptığım için sevinçliyim.
yayın konseptimizden dolayı yayınımızda yazarlarımızla iletişim bizim için mihenk taşı değerinde. bundan mütevellit yazar arkadaşlarım beni öneri* * ve görüşleriniz hakkında her zaman rahatsız edebilirsinizzzz.

biz yani portakal hamamı işletmecileri olaraktan konuklarımız ve dinleyicilerimize şimdidenn iyii eğlencelerr diliyorummm.

akşam 9'da sözlük radyosunda buluşmak üzere!
devamını gör...

türkiye'nin vefat etmiş değerli sosyologlarından biri olmakla beraber gilles deluze çevirileri yaparak onu türkiye'ye tanıtan kişidir. ayrıca kazakları muhteşem. şimdilerde modadır.
devamını gör...

cevabı ölüm ve ölüm korkusu olan başlık.

"ölümden korkmak anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz." -epikür

not: bu sözü aslında sofist prodikos'un da söylediğine dair iddialar var. nitekim kendisi bir agnostik sayılabilirdi. insanın tanrılaştırma oyununu çok sevdiğini söylerdi. kendisi de boş inançlardan insanları korumaya çalışıyordu.
devamını gör...

her seferinde yaklaşık 10-15 litre kadar suyun boş yere harcanmış olması muhtemeldir. sadece bir el hareketi ile bu israfı önlemek mümkün.
devamını gör...

her birbirini tamamlıyor bence ve ayrıca bazen çok ucuz ve çok güzel şeyler geliyor ama en çok bime geliyor
devamını gör...

32 yılda yazılan ince memed' in zoruna gider bu. sakın duymasın.
devamını gör...

akraba soruları. "keşke tatil olmasaydı da kimseyi görmeseydim" dedirtir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ara ara bu başlıkta çizim paylaştıkça başlığı kendime kiralamış gibi hissediyorum
devamını gör...

bana kafayı yedirten durumdur. zaten yabancı biri tarafından dokunulmaktan nefret ettiğim gibi, bir de konuşmasıyla senkronize kah hızlı kah yavaş dürtmeler beni delirtmektedir.*
devamını gör...

berdan ırmağı veyahut tarsus çayı olarak bilinen akarsu, toros dağlarından başlayıp tarsus'un içinden geçerek akdeniz'e dökülmektedir. üzerinde barajlar bulunan ve bol miktarda su taşıyan bu ırmağın yakınlarında tarsus şelalesi de bulunmaktadır. ki bu şelale bir zamanlar orada bulunan roma mezarlarının su altıyla kalmasıyla oluşmuştur. başlangıcından doğrudan şehrin içinden geçen su yolu, bizanslı tarihçi prokopius'a justinyen zamanında taşıp kente büyük zarar verince milattan sonra 6. yüzyılda şu anki seyrine değiştirilmiştir. kısa olmasına rağmen bol su taşıyan ve iki baraja ev sahipliği yapan ırmağın bir özelliği de tarihinde yatmaktadır.

antik ismi cydnus olan berdan ırmağı'nın tanrıçası kydnos'tur. kydnos'un parthenios adlı bir oğlu vardır. tanrıça, ırmağın denize döküldüğü yerde bir şehir kurmuş ve ismini parthenios koymuştur. burası günümüzdeki tarsus'tur. strabon bu ırmağın suyunun soğuk olmasından ve hastalıklara şifa olabileceğinden bahsetmiştir. jeopolotik konumuna da değinmiştir. yine aynı şekilde antik çağlarda ırmağın taşması ile seller oluşmuş, insanları çaresiz bırakmıştır. bu da ırmağın bir tanrısı olmasına ve ona tapılmasına yol açmıştır. kydnos için sikkeler basılmış, tapınaklar yapılmıştır. bir başka anekdot ksenophon'dan gelir. milattan önce 4. yüzyılda tarsus'un büyük ve zengin bir şehir olduğundan. klikya kralı'nın sarayına ev saihpliği yaptığından ve ortasından büyükçe bir ırmak geçtiğinden bahseder. ırmağın 6. yüzyıldaki seyir değişimi limanın ve bölgedeki yerleşimlerin önemini gittikçe yitirmiştir. ulaşım yapılamaz olmuştur. ırmak ve tarsus'un anlatılması gereken daha çok özelliği var fakat bugün değinmek istediğim nokta için biraz geçmişte kalmalıyız:

kleopatra ve marcus antonius'un tarihteki önemi aslında bambaşka bir yazının konusu. kleopatra'nın başındaki çiçeklerden antonius'a şarap ikram etmesi gibi örneklerle dolu aşkları da öyle. fakat biraz daha ırmak etrafında dolanırsak tarsus'un roma döneminde önemli olduğu bir gerçek. milattan önce 44 yılında tahta geçen marcus antonius da aynı şekilde tarsus'da hizmetler vermiştir. büyük bergama kütüphanesi'ni tarsus'a nakletmiştir. kleopatra'da aynı şekilde tarsus'da bulunmuş, şehre katkı sağlamıştır. hatta kleopatra'nın berdan ırmağı'na yelken açaraki kamarınsa antonius'a ünlü teklifini yaptığı söylenir. kleopatra'nın şehre girdiği yerde kleopatra kapısı da bulunur.

biraz daha geriye gittiğimizde milattan önce 333 yılında makedonya kralı büyük iskender'in tarsus’u aldığını görürürüz. ünlü tarihçi quintus curtius rufus'un histories of alexander the great eserinde anlatılanlara göre büyük iskender sıcak bir yaz gününün ortasında toz ve terle kaplı halde iken nehirde yüzmeye karar vermiştir. cydnus nehrinde suyun soğuk olduğundan habersiz olan kralın uzuvları kaskatı kesilmiştir. vücut sıcaklığı düşmüştür. büyük iskender hipotermi geçirir. daha sonra tarsus'ta iyileşen iskender ölümden dönmüştür. bu olay çeşitli sanat eserlerine ve tarihi kitaplara da geçmiştir. yüksek ateş krizlerine giren alexander'ı acarnania'lı philip iyileştirmiştir. bir başka söylenceye göre de şelalede yıkanması sonucu zatüre olan hükumdar hiç iyileşememiştir. sanıyorum birincisi daha sağlam bir hikaye ama değinmek istedim.

yaklaşık bir çeviri ile quintus curtius rufus'un histories of alexander the great eserinden alıntılamak gerekirse:

"fakat henüz girmemişti ki uzuvları ani bir ürpermeyle sertleşmeye başladı, sonra rengini kaybetti ve hayati sıcaklık neredeyse tüm vücudunu terk etti. uşakları... onu neredeyse bilinçsizce çadırına taşıdılar"


romalı tarihçi flavius arrianus'un aktarması da buna benzerdir:

‘ıt was [at tarsus] that alexander fell ill. aristobulus’ account attributes it to exhaustion, but others say that alexander, sweaty and overcome by the heat, had wanted a bathe and had dived into the river cydnus for a swim (the cydnus runs right through the city of tarsus, and with its springs in the taurus mountains and a course through open country its water is cold and clear). the result was an attack of cramp, violent fever, and persistent inability to sleep.”


büyük iskender'in tarsus'ta çok zaman geçirmesini isnanlar yorgunluğuna da bağlıyordu fakat suyundan hastalık kapmış olması daha olasıydı. plutarch, life of alexander eserinde olayları anlatmaktadır. durumu kötü olan krala hiçbir doktor yanaşma cesareti gösterememişti. philip itibarını ve hayaıtnı tehlikeye atarak yardım etmeye çalışmıştı. bu sırada iskender'e, philip'in bir süikast düzenleyeceği hakkında bir mektup geldi. mektubu yastığının altına koyan kral, doktordan ilacını aldığında mektubu doktora uzattı ve okumasını istedi. alexander, philip'e güveniyordu ve bu yüzünden belliydi. philip ise kendini yatağa atmış yalvarıyordu. ona talimatları takip etmesini söyledi çünkü ilaç ilk önce yaşamı içine çekti. büyük iskender konuşmasını kaybetti, bayıldı ve hatta nabzı durdu. fakat çok geçmeden iyileşti.

kaynakça ve daha fazlası: livius.org, worldhistory.org, metmuseum.org, getty.edu, thesecondachilles.com, theodora.com, penelope.uchicago.edu, mpiwg-berlin.mpg.de, mersin.ktb.gov.tr, wikipedia - philip of acarnania, wikipedia - berdan river
devamını gör...

bu muhabbet de efsane ha. evet birkaç kankirella buluyoruz, birbirimizi oyluyoruz ne yazarsak yazalım ve karmalarımız yükseliyeah. zort yaz 18 oy, üşüdüm yaz 45 oy, hüüü yaz 29 oy...yazarsan dikkat çekersin, özgün olursan, kendini ifade edebilme yeteneğin varsa oylanırsın. ama sizin kafanızdaki bu düşünceyle olmaz o iş.
devamını gör...

toksik bir anne veya toksik bir babayla büyümekdense iki kadın veya iki erkek ebeveyne sahip olmayı tercih ederdim açıkçası. bir çocuğun psikolojisini bu dayatma ebeveyn algısının eksikliğinin bozmayancağına emin olabilirsiniz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim