eşcinsellere karşı duyulan korku, nefret ve ayrımcılığa verilen isimdir.
devamını gör...

çok istediğim ama gerçekleştirmek için çaba harcamadığım bir olaydır.
devamını gör...

kendi toplumsal ve kültürel hegemonyalarını inşa etmek için alınan, yaşam tarzımızı, kişi hak ve özgürlüklerini savunmak gayesiyle karşı durulması, eleştirilmesi gereken karardır.

altı üstü içki diyip geçmeyin, bugün içki bahsinde yaşam tarzımıza müdehale edecek cüreti kendilerinde bulanlar ilerleyen vakitlerde varoluşumuzun en derin bağlarına da yönelebilirler.

mesela içki satımını yasaklamakla, evlilik akti olmaksızın bir çift aynı evde yaşayamaz demekle, ramazanda oruç tutmayanlara para cezası keselim demekle, cuma namazı saati iş yerlerini kapatmayı zorunlu kılmak arasında niyet ve mana açısından en ufak bir fark yoktur.

yoksa 17 gün biz içki içmişiz, içmemişiz çok da önemli değildir. önemli olan vatandaşların yaşam tarzına devlet eliyle ve iktidarın siyasi eğilimleri doğrultusunda müdehale edilmesidir.

bakın liboş değilim, insan hakları savunucusuyum ama tersinden, tesettür dolayımıyla insanların eğitimden ve kamusal hizmetlerden yararlanma haklarının engellemesi de aynı oranda sorunludur.
insanların din, vicdan, inanç, yönelim, yaşam tarzı, ırk, anadil, cinsiyet vb. hususiyetleri, devletlerin eliyle müdehaleye açık olmamalıdır. bütün bunlar yasalar ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmalıdır. bunun sağlanmadığı koşullarda insan hakları mücadesinin bütün kulvarları teyakkuza geçmelidir.
o yüzden evet, alkol yasağı insanların yaşam tarzlarına müdehaledir. ve temelde kişi hak ve hürriyetlerine yönelen bir saldırı olması hasebiyle insan hakları ihlalir.
devamını gör...

bakanlar göremiyor
geldi mi gidemiyor
neyine güveniyor da maşallah
sonumuz yine hayırdır inşallah

adab-ı muaşeret
adem-i merkeziyet
yine de muhalefetse illa da
dilini kesiverirler bir anda

bunları düşünmeden yaşarsın
olanlara üzülme hiç
ben sana akıllı desem de salaksın
lafıma gücenme hiç

terörü tartışalım
tv'de buluşalım
meydana doluşalım da inşallah
havaya uçuverirsek mazallah

doğuda savaşalım mı?
batıya yanaşalım mı?
kahvede konuşalım da ey ağalar
memleketin anaları karalar bağlar

bu gayet manidar sözlere sahip “salaksın” isimli şarkısına bayıldığım müzisyendir. yahudi kökenli olup duman grubunun bass gitaristidir. duman'dan önce de kaan tangöze ile mad madame & fly gruplarında cover çalmıştır.
devamını gör...

bir öğretmen, bir okulda bir sınıfa girip diyor ki:

- arkadaşlar 4 kere 4 16 değil, 7 eder..

bu öğretmene inanmayıp saygı duyar mısınız?
ben duymam...

söyleyeceklerim bu kadar...
devamını gör...

1935 istanbul doğumlu türkan saylan doktor, akademisyen, eğitimci, yazar ve çağdaş yaşamı destekleme derneği 'nin eski başkanıdır. 18 mayıs 2009 tarihinde istanbul' da vefat etmiştir.
devamını gör...

çadır devletlerinde bile görülmemiş primitif düşüncelerle, eşi benzeri görülmemiş vizyonsuzluklarla ülkeyi gambiya, zambiya, vanuatu, katar vs. gibi beşinci ligdeki ülkelerle aynı kerteye düşürmüş cumhurşeysi. 20 yıllık yönetiminin bize getirisinin bir tık altı elde mızrak götte yaprak gezmeye kadar dayanmıştır. yaşlanmıştır ve kendisi için yolun sonu görünmektedir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

homeros'un yedi yıl yolunu bekleyen su perisidir.
devamını gör...

revolution is coming.
devamını gör...

bu kadar cinayete istifa etmesi gereken bakanın ölüm sayısı düştü diye attığı tweettir. gerçekten sevinmemizi mi bekliyorsun sayın bakan.
devamını gör...

kendini gaius julius caesar ’a rulo edilmiş bir halı içinde sunan mısır kraliçesi.
devamını gör...

ekşi sözlük esasen açık kaynaklı, katılımcı sözlük anlayışıyla oluşturulmuş sosyal bir ağ olarak ortaya çıktı, fakat zamanla bir foruma yada agoraya dönüştü. mealen insanların belirli konular üzerine fikir beyan ettiği bir alana evrildi. günümüzde gelinen noktada ise sözlük yazarlarının bilgilerinden ve fikirlerinden çok zanlarını sanrılarını, sancılarını, boşluklarını, nefretlerini, beğenilerini, isteklerini ve şikayetlerini ifade ettikleri bilgininin ve fikriyatın çok geri plana itildiği, dilin yozlaştığı, ötekileştirmenin ve kutuplaştırmanın zirveye ulaştığı, çok sesliliğin yerini gürültüye ve bilgi kirliliğine bıraktığı, seviyenin her geçen gün daha da düştüğü eski-yeni çatışmasının merkezi haline geldiği, alternatifi olmadığı için katlanılması güç bir yer haline geldi.

topluma sirayet eden politik çekişmelerin ve siyasallaşmanın, taraftarlığın ve hedonizmin, etkisi giderek artan kültür şokuyla birleşmesi neticesinde, ülkede yaşanan gündelik olayların her ferdin ana gündem maddeleri arasında kendine yer bulması sözlüğünde bundan kendi payını alarak, toplumla paralel bir şekilde evrilmesini açıklıyor.

küçük ölçekli bir society, yani toplumun iz düşümü diyebileceğimiz bir yer. ekşi sözlükte dilin kullanımı, kullanıcıların yazı dilinin inceliklerine vukufiyeti ölçüsünde üstün körü bir seviyede ilerliyor, iletişimin en basit hali ile iletişimin en parazitli hali birbirine karıştırılıyor. dilin kullanımını imla kurallarına indirgemek, kıt bir kelime hazinesi ve 3-5 cümle ile derdini tweet atar gibi anlatmaya çalışmak, hiciv yapmakla, sululuğu ayırt edemeyen bir kitlenin dili, kelime oyunlarına kurban etmesi, yazının gücünü anlamsızlaştıran ve etkisizleştiren atıflar, bakınızlar, alt kültür kodlarının yersiz kullanımı ve daha bir çok şeyle dilin kurgusunu alt üst eden, iletişimin yerini çeşitli gurupların kendi aralarında şakalaşmasına bıraktığı, inanılmaz bir yazınsal çöplüğe dönüşen sözlüğün yazı dili serüveni, ne yazıkki şuan tam bir trajediye dönüşmüş vaziyette.

bir toplulukta var olmayı, sürekli kendini göstermek zorunda olmak, zanneden jenerasyonun her konuda bir ses çıkarma isteği -bakın fikir beyan etmek demiyorum, fikri yada bilgisi olmasa bile her konuda alakasızda olsa sırf kendini göstermek ve bende burdayım demek için bir ses çıkarma eyleminden bahsediyorum- zamanla sözlüğün bilgi ve görüş birken bir havuz gibi olan niteliğini, "söylemek istediklerin içinde kalmasın, buraya kus yada karala ve buruşturup at gitsin bir başlığa" şeklinde bir anlayışa dönüştü malesef. sözlük sosyal bir çöplük işlevi görmeyide başarırken, bir yandan da eski dönemlerindeki gibi amacına uygun bilgi ve görüş akışınıda yalap şalap bir şekilde yerine getirmeye gayret ediyor.

toplumsal grupların kalabalık ve ahkam kesebilen bir niceliğe erişmesiyle birlikte kendi varlığını savunucu güdüleride güçlenmeye başlar. sözlükteki society'nin kendine yüklendiği misyonlar ise, adalet arayıcılığı, toplum polisliği, hizmet kalitesi puanlama, rezalet teşhirciliği, boykot ve protesto, kavram soyutlama, gündem değerlendirme, niteliksiz muhalefet, sıradanı yüceltme, ve pek tabiki eğlence. bütün bu saydıklarım sözlüğün kendine yüklendiği misyonlar ve var olmasını garanti altına alan enstürmanlar.

dili kullanım konusundaki noksanlıklar, tanımlanmamış ve sadece sezgisel olarak bilinen kavramlar üzerinden, sağlıksız bir iletişim kurmaya çalışmak, ifade özgürlüğü olarak savunulamaz. bozuk bir kodlamayla komut verip sağlıklı bir feed back beklemek akıl karı değildir. diğer pek çok mecra gibi sözlükte uzlaşmadan değil, çatışmadan besleniyor. tez ve antitezlerden çıkan sentezlere mahkum. yapıyı yıkıp, yeniden inşaa süreci herkese ürkütücü ve meşakkatli gelebilir fakat bozum ve yenidüzüm, sentezleme gibi ilerlemecilikten çok, uzlaştırıcıymış gibi görünen ama araformlara yönlendiren bir metoddan daha etkilidir.

uzlaşmak, çatışanların hemfikir hale gelmesiyken, sentezler, çatışanların, iki tarafında kabul edebileceği bir hale sokulmuş ve çatışma unsurlarından ayıklanmış hali üzerinde hemfikir olmaları uzlaşı değildir. karşılıklı tavizler vererek anlaşmak demektir. uzlaşıda fikir birliği esas iken anlaşmada iki tarafın fikir birliğini tesis edecek şartlar oluşturulur. aynı şeyi söyleyip birbirilerini farklı şeyler söylüyormuş gibi algılayan ve durmaksızın tartışan bireylerin temel sorunu dile olan yetkinliklerinin zayıflığından kaynaklıdır. kavrambilim hususunda cahil olmaktan ileri gelen bu sorun toplumun eksikliği değil, öğretim eksikliğidir. dili içgüdüsel/sezgisel olarak kullanmakla, kavramların tanımlarını net bir şekilde bilip ayrımsayarak kullanmak arasında inanılmaz bir nitelik farkı vardır.

sözlüğün motivasyonu ve dilin kullanımı arasında da bir ilişki mevcuttur. felsefeden azade bir dil kullanımı düşünülemez. küresel ekonomik paradigma, hızlı geri dönüş alıp, maddi akışı sürekli tutmaya odaklıdır. bundan dolayı topluma adapte etmek istediği motivasyonda, hızlı ve sürekliliği olan bir üretim/tüketim dengesi sağlayacak, bunu aksatmayacak bir felsefe ile güdülenir. bunun dile yansıması "hemen beyan et, hemen eleştir, hemen değerlendir, hemen karar ver, hemen çözümle vs. burda düşünmeye ayıracak vakit bırakılmaz. yargılamalar hızlı ve geçiçi çözümlere gebe bırakılır.

toplumun, dolayısı ile dilin politize edilmesi, ayrışmanın ve kutuplaşmanın dayanak noktasıdır. politik dilin frekansları sadece belirli bir kitlenin alıcılarıyla etkileşime geçer. diğer kesimlerde ise bu dilin frekansının çözümlenmesi zor ve anlaşılmazdır. milliyetçi kodları olmayan biri için, osmanlı ile harmanlanmış politik söylemlerin, ifade ettiği pek bir şey olmaz. çatışma halinde olmayan yek vucut bir topluluğu kontrol etmek ilk bakışta daha kolay görünsede etraflıca düşüneceğiniz zaman fazlasıyla tehlikeli bir durum olduğunu farkedeceksinizdir. gücün kaynağı bir anda size karşı gelirse sizi savunacak kimse kalmaz bu durumda. bundan dolayıdır ki toplumun parçalanması ve çatışma halinde yönetilmesi hem daha avantajlı hem daha güvenlidir, bu politik yönetim biçimi çok eskilerden beri bu şekilde kabul edilmiş bir gelenektir. sözlük içinde dilin politize edilmiş haliyle kullanımına, hemen hemen her başlıkta rastlıyoruz.

güdülenmiş ve çok sesliliğe boğulmuş topluluklarda, gruplar veya ideolojik taraflar karşılarındakileri ayırt etmek için belirli kodlar ve kalıplar kullanır. eğer sol ve sağ cenah üzerinden örnek verecek olursak, insanların henüz fikirleri veya görüşleri bilinmeden dahi sırf imajları ve çağrıştırdıkları şeylerden dolayı hemen ayrıştırılıp yaftalanabilirler. bunun binlerce örneği mevcuttur. çay içen sağcı kola içen solcudur gibi inanılmaz derecede sığ bir seviyede seyreden ötekileştirme hevesinden dil de nasibini almıştır.

sözlükteki baskın ideolojinin, karşıt fikirlere bakış açısı" bizden değilsin, konuşmaya, aramızda olmaya, fikrini beyan etmeye, hakkın yok" şeklinde iken kendi içindeki marjinal söylemlere ise özgürlük ve toleransı sonuna kadar tanıması, çelişkili bir tutum gibi görünürken, varlığını korumak ve sürdürmek için katlandığı bir ideolojik savunma mekanizmasından öte bir durum değildir.

eleştirilecek daha bir çok konu olsada, sözü burada bitirmek, sizide benide dinlendirecek ve ifade etmek istediklerimi dile getirmenin verdiği huzurla baş başa bırakacaktır. okuyup değerlendiren herkese teşekkürler.
devamını gör...

içişleri bakanı süleyman soylu'nun chp grup başkanvekili engin altay’ın recep tayyip erdoğan ile ilgili söylemlerine ilişkin söylediği söz.

içişleri bakanı süleyman soylu, chp grup başkanvekili engin altay'ın bir televizyon kanalında cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'a yönelik söylemlerine sert tepki gösterdi.

soylu, twitter'dan yaptığı paylaşımda, "tarih fukarası, cahil... siyasete, demokrasiye, millete inanmayan, hâlâ darbeyi iktidar aracı gören zavallılar... ‘menderes'in sonunu erdoğan'a yakıştırmak...’ vallahi sizi, 15 temmuz'dan beter yaparız..." dedi.


buradan
devamını gör...

"sıfırla hangi sayıyı çarparsan çarp sonuç sıfır gelir x."

bir arkadaşım karşımda bu cevabı almıştı. ondan sonraki ağlamasını ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. açıkça "sevmiyorum" desene kardeşim, niye caz yapıyorsun? ama yok, illa o kız üzülecek. illa o edebiyat yapılacak.

cidden sevilmesin böyle insanlar.
devamını gör...

biliyorum bana kızıyorsunuz ama covid yüzünden bütün bunlar. işsizlklten denize sardım.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir adım atana on adım atarım ama asla ilk adımı atmam. ayağımı keserim ilk adımı atmam. atmam işte, allah allah!*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
papatyaa gibisiin beyazz ve inceee.
devamını gör...

toplumsal görüşün fazlasıyla etkilediği bir durumdur. ne yazık ki etrafımız hem kendi psikolojik sorununu saklayanlar, hem de saklamayanlara farklı yakıştırmalar yapan insanlarla dolu. böyle büyüyor ve yetişiyoruz. o yüzden bu durumun bizi hiç etkilememesini bekleyemeyiz. sanırım her dilde insanın kendisinin etrafındaki insanlar gibi olduğunu söyleyen bir söyleyiş bulunuyor, o yüzden etrafımız ne yazık ki çok büyük bir etken.

ancak sırf böyle görüp büyüdük diye bunu aşamayacağız diye bir şey yok. çevremizi farklı biçimde şekillendirmek, bazı toplumsal görüşleri ve hatta baskıları aşıp alışılmışın dışına çıkmak bizim elimizde. o yüzden bizden önce psikolojik sorunların ciddiye alınmaması normal diye bunu devam ettirmemeliyiz. psikolojik sorunlar hem birey hem toplum için büyük bir sorundur, ayıplanacak ya da utanılacak bir şey yok. kendinize boşuna eziyet etmeyin.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim