diksiyon geliştirici tekerlemeler
cüce çinici celalli hoca çebi, geceleri içki içince gizlice marpuççular içindeki züccaciyelere gidip, içi çince yazılı cevizcikleri ciro için iç içe geçmiş cicili bicili üç çeşit biçimsiz civalı cam çubuğu cepceğizine indirdi.
devamını gör...
ilişkiyi yöneten taraf
ilişkiyi her zaman daha az seven yönetir. diye bir söz okumuştum öyledir herhalde. hiç, bir ilişki içinde bulunmadım.
devamını gör...
pandemi yüzünden doğum gününü kutlayamamak
beni hiç üzmeyen durumdur. sadece hatırlanmak bile yetiyor bana. azıcık heyecanlıydım bu sene ama girdiğim anda bir değişiklik olmadığını tekrardan fark ettim. yaş almak fikirler gelişmedikçe övünülecek, kutlanacak bir şey değil bence. önemli olan zihnin büyümesi, ihtiyarlaşmasıdır.
devamını gör...
normal sözlük çocuk korosu
hayatım boyunca unutamayacağım, mutluluktan gözlerim dolarak hatırlayacağım sürprizi yapmış korodur. birbirinden güzel insanlardan oluşur, hepsinin yeri ayrıdır. o kadar çok sevilirler ki insan onları görmeden nasıl bu kadar çok sevdiğine şaşırır!
devamını gör...
vizite
bazen randevu saatinde odasında olmayan doktor için sıkça kullanılan bir bahane halini almıştır. kapı açılır, sekreter masasında oturup soliter oynuyordur. sorarsınız; doktor bey nerde? viziteye çıktı gelecek. bu kadar basit.
devamını gör...
yazarların en fazla yalnız hissettiği an
üzgünken, elim telefona gittiğinde artık onun olmadığını hatırladığım zaman.
devamını gör...
susma haykır çaylaklar vardır
çaylak olduğum zamanlar oy veremediğimi gördüğüm zaman kendi kendime, içimden yaptığım hayali protesto yürüyüşünde attığım slogandır. sonra favori atabildiğimi fark edince olaysız dağılmış idim.
devamını gör...
moonlight sonata
--- alıntı ---
rivayete göre; kötü ve mutsuz geçirdiği çocukluk dönemi, yalnızlığı, sağlık problemleri -özellikle sağır oluşu- beethoven’ı hayata küstürmüştür. intihara karar verir ve hatta vasiyetini bile hazırlar. ancak görme engelli küçük bir kız, beethoven’a yaşama bakışını tamamen değiştirecektir. gözleri görmeyen genç kızın ayışığını hiç görememiş ve göremeyecek olması bethooven’ı fazlasıyla derinden etkiler. ve yaşama yeniden bağlanmasına en büyük sebep olur.
bir gün beethoven, bir arkadaşı ile birlikte viyana sokaklarında dolaşmaya çıkmıştır. tam o esnada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve beethoven’ı büyüleyen ses oradan gelmektedir. arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler.
birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. kapıyı açan kadın, beethoven’ı hemen tanır ve şok olur. beethoven, piyano sesine geldiğini, çalan kişiyi çok merak ettiğini ve muhakkak görmek istediğini söyler. kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek beethoven ve arkadaşını içeri alır. beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. annesi kıza, beethoven’ın geldiğini söyler ve küçük kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız görme engellidir. bunu gören beethoven ise, “lütfen benden bir şey isteyin.” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. kızın cevabı şu olur; “ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?” bu durumdan etkilenen beethoven, bunun üzerine piyanonun başına geçer ve ayışığı sonatı’nı(moonlight sonata), doğaçlama olarak besteler.
“bu hikaye tamamen rivayettir. gerçek olup olmadığı kesin olarak bilinmemektedir.”
kaynak: organik insan
--- alıntı ---
rivayete göre; kötü ve mutsuz geçirdiği çocukluk dönemi, yalnızlığı, sağlık problemleri -özellikle sağır oluşu- beethoven’ı hayata küstürmüştür. intihara karar verir ve hatta vasiyetini bile hazırlar. ancak görme engelli küçük bir kız, beethoven’a yaşama bakışını tamamen değiştirecektir. gözleri görmeyen genç kızın ayışığını hiç görememiş ve göremeyecek olması bethooven’ı fazlasıyla derinden etkiler. ve yaşama yeniden bağlanmasına en büyük sebep olur.
bir gün beethoven, bir arkadaşı ile birlikte viyana sokaklarında dolaşmaya çıkmıştır. tam o esnada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve beethoven’ı büyüleyen ses oradan gelmektedir. arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler.
birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. kapıyı açan kadın, beethoven’ı hemen tanır ve şok olur. beethoven, piyano sesine geldiğini, çalan kişiyi çok merak ettiğini ve muhakkak görmek istediğini söyler. kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek beethoven ve arkadaşını içeri alır. beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. annesi kıza, beethoven’ın geldiğini söyler ve küçük kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız görme engellidir. bunu gören beethoven ise, “lütfen benden bir şey isteyin.” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. kızın cevabı şu olur; “ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?” bu durumdan etkilenen beethoven, bunun üzerine piyanonun başına geçer ve ayışığı sonatı’nı(moonlight sonata), doğaçlama olarak besteler.
“bu hikaye tamamen rivayettir. gerçek olup olmadığı kesin olarak bilinmemektedir.”
kaynak: organik insan
--- alıntı ---
devamını gör...
normal sözlük'te 800 tanım girmek
hayatınıza hiçbir katkısı olmuyor. girdik tamam. ee ne oldu? ama o engin bilgilerimi paylaşmış olmanın verdiği iç huzur... anlayamazsınız.
devamını gör...
tüm eş cinsellerin kendisine yürümek istediğini sanan hetero erkek
bazıları vardır ki sırf bu yüzden eşcinsel biriyle arkadaş olmak istemezler ki kendi tercihleridir ama her erkeği kendisine yürüyor sanan kadınlara da kezban sıfatını yapıştırmaktan çekinmezler. işte bu iki yüzlülüktür.
devamını gör...
saç dökülmesi
saç dökülmesinin birçok nedeni olabilir. stres, yetersiz beslenme, yanlış ürün kullanımı vesaire... bunun önüne nasıl mı geçebiliriz? bilinçli olarak. saç yapınızı çok iyi tanıyarak neye ihtiyacınız olduğunu bilip buna göre şampuan, saç kremi, bakım maskesi, bakım yağı seçebilirsiniz. saç dökülmesinde de sivilce çıkarmak gibi yiyip içtiklerimizin önemi çok büyük. öncelikle vücudumuzu içeriden beslemeliyiz. yeteri kadar su içtiğinize ve vitamin aldığınıza emin olun. buna rağmen saç dökülmeniz devam ediyorsa saçlarınızı dışarıdan beslemeniz gerekiyor demektir.
bunun için önerebileceğim bazı şeyler; dax supergro saç bakım yağı saçlarınızın dökülmesini engeller ve sağlıklı uzamasını sağlar.
bemiks, bepanten, evigen ampül üçlüsü de saçlara çok iyi gelir. bu ampülleri şampuanınızın içine kırarak kullanabileceğiniz gibi, çeşitli yağlar ile karıştırarak maske yapabilirsiniz.
tavsiye edebileceğim bazı yağlar ise zeytinyağı, badem yağı, argan yağı, hindistan cevizi yağı, yılan yağı, sarımsak yağı,* jojoba yağı, susam yağı, lavanta yağı, zambak yağı, üzüm çekirdeği yağı, biberiye yağı, çörek otu yağı... (daha fazla yağ vardı, aklıma geldikçe güncellerim.) tüm bu yağları karıştırarak büyük bir kavanoz karışım yapıp haftada 1-3 kez kullanmıştım. hem dökülmesi durmuştu hem de parlak ve yumuşacık saçlarım olmuştu.
hindistan cevizi yağını duş sonrasında avucunuza alıp eriterek saç uçlarınıza sürebilirsiniz. böylece hem saçlarınız beslenmiş oluyor, hem güzel kokuyor, hem de pırıl pırıl duruyor.
yumurta ve bal ile saç maskesi tarifleri de çok iyi geliyor. yumurtayı saça sürmek ilk etapta iğrenç gelse bile emin olun denemeye değer.
son olarak bunlar benim kişisel deneyimlerimden yola çıkarak memnun kalıp sizlere önerdiğim şeyler. lütfen saç dökülmesi probleminiz çok fazlaysa bir doktora danışın. en doğrusunu onlar söyleyecektir zaten.*
bunun için önerebileceğim bazı şeyler; dax supergro saç bakım yağı saçlarınızın dökülmesini engeller ve sağlıklı uzamasını sağlar.
bemiks, bepanten, evigen ampül üçlüsü de saçlara çok iyi gelir. bu ampülleri şampuanınızın içine kırarak kullanabileceğiniz gibi, çeşitli yağlar ile karıştırarak maske yapabilirsiniz.
tavsiye edebileceğim bazı yağlar ise zeytinyağı, badem yağı, argan yağı, hindistan cevizi yağı, yılan yağı, sarımsak yağı,* jojoba yağı, susam yağı, lavanta yağı, zambak yağı, üzüm çekirdeği yağı, biberiye yağı, çörek otu yağı... (daha fazla yağ vardı, aklıma geldikçe güncellerim.) tüm bu yağları karıştırarak büyük bir kavanoz karışım yapıp haftada 1-3 kez kullanmıştım. hem dökülmesi durmuştu hem de parlak ve yumuşacık saçlarım olmuştu.
hindistan cevizi yağını duş sonrasında avucunuza alıp eriterek saç uçlarınıza sürebilirsiniz. böylece hem saçlarınız beslenmiş oluyor, hem güzel kokuyor, hem de pırıl pırıl duruyor.
yumurta ve bal ile saç maskesi tarifleri de çok iyi geliyor. yumurtayı saça sürmek ilk etapta iğrenç gelse bile emin olun denemeye değer.
son olarak bunlar benim kişisel deneyimlerimden yola çıkarak memnun kalıp sizlere önerdiğim şeyler. lütfen saç dökülmesi probleminiz çok fazlaysa bir doktora danışın. en doğrusunu onlar söyleyecektir zaten.*
devamını gör...
summer queen
çook neşeli, sıcakkanlı, renkli, asil bir kadın kesinlikle. çok da hoşsohbet. yazılarını gülümseyerek okuduğum yazarlardan bir tanesi. enerjinizi bir anda yükselten bir vitamin deposu hatta. çok kalp, çokça papatya bırakıyorum buraya.. kaleminiz daim olsun cağnım yazar.
devamını gör...
küçükken bahçelerden meyve aşıran yazarlar
aralarına dahil olduğum ancak aşağıda anlattığım anı ile tövbe ettiğim yazarlardır.
hiç unutmam yaz tatilindeyiz. yan komşumuz yıllardır tanıdığımız, artık ailemizden sayılan insanlar. çocuklarıyla da yaşıt olduğumuz için kardeş gibi büyüdük hep. biz nereye gitsek onları götürüyoruz, onlar nereye gitse bizi alıyorlar.
yine o günlerden biriydi, pikniğe gideceklerdi ve bizi de götürdüler kardeşimle. gittiğimiz alan meyve bahçeleri ile dolu evlerin önünden dereler akan, salıncaklar, oyuncaklar ne ararsan var olan rüya gibi bir yerdi benim için.
arkadaşlarla oynamaya başladık ama oynamak da bir yere kadar sevgili yazarlar, meyve bahçelerine takıldı gözümüz. aynı meyvelerden pikniğe gelirken getirmiş olmamız bizi bağlamıyor, gördük bir kere tırmanıp toplayacağız hepsinden. yaptık da efendim, çeşit çeşit erik, elma, kayısı ne varsa topladık. yetmezmiş gibi tişörtlerimizin eteklerine doldurup "eve de götürelim, annemler de yer." diyerek açgözlülük de yaptık.*
yok hayır, yakalanmadık; hikaye burada başlamıyor.
yedik topladığımız meyveleri, planladığımız gibi eve de getirdik. bizimkiler sordu, "nereden geldi bu meyveler?" diye. anlattık, izin alarak toplama konusunda öğüt verdiler, sonra babam "bunlar ilaçlı gibi duruyor sanki, baksana dışına, yıkamadan yemediniz inşallah?" dedi. * "hıhım, elbette" diyerek konuyu geçiştirdik.
evet olay burada başlıyor sevgili yazarlarım.
ertesi gün kardeşimle öğleden sonra uykusuna yatmıştık. hayatımda hiç o kadar derin uyuduğumu hatırlamıyorum. kapı çalmış duymamışız, telefonla aramışlar duymamışız, cama taş atılmış duymamışız. ben uyuyorum tüm bu seslerin rüyamda olduğunu sanıyorum. kardeşim uyandırdı "abla, kapı çalıyor koş bak."* bir uyandım, babam kapıyı yumrukluyor, adımızı haykırıyor. pişkin pişkin "yaa tamam geldik baba ne bağırıyorsun, anahtarını neden almadın?" diye adama kızıyorum. bir yandan da kardeşim arkamdan tin tin geliyor, kıs kıs gülüyor.* babam kapıya bir omuz daha atsa kırılacak çünkü görüyorum kapı yerinden oynamaya başlamış, sesimi duyunca sakinleşti. ben kapıyı açar açmaz arkamdan koşturmaya başladı. kardeşim önde ben arkada babam benim arkamda evde koştuğumuzu düşünün sevgili yazarlar.* kardeşim zeki, en yakın sığınak olan tuvalete girdi, babam onu bıraktı arkamdan koşuyor, hemen odama girdim, kapıyı kapadım. babam kapıya kadar geldi, yüksek ihtimal dişlerini sıktı, iki üç kere duvara vurdu gitti.
meğerse bizim yediğimiz eriklerden zehirlendiğimizi sanmış bu yüzden paniklemiş. saatlerce kapıyı bacayı zorlamışlar girmek için, son çare babam kapıyı kırmaya çalışmış.
düşündükçe gülüyorum ama çocuklarının zehirlendiğini sanarak çaresizce kapıya vuran babam aklıma geldikçe utanıyorum da.
her neyse efendim, işte o gün bugündür kimsenin bahçesinden izinsiz yaprak bile koparmadım ama meyveleri silmeden yemeye devam ettim.*
hiç unutmam yaz tatilindeyiz. yan komşumuz yıllardır tanıdığımız, artık ailemizden sayılan insanlar. çocuklarıyla da yaşıt olduğumuz için kardeş gibi büyüdük hep. biz nereye gitsek onları götürüyoruz, onlar nereye gitse bizi alıyorlar.
yine o günlerden biriydi, pikniğe gideceklerdi ve bizi de götürdüler kardeşimle. gittiğimiz alan meyve bahçeleri ile dolu evlerin önünden dereler akan, salıncaklar, oyuncaklar ne ararsan var olan rüya gibi bir yerdi benim için.
arkadaşlarla oynamaya başladık ama oynamak da bir yere kadar sevgili yazarlar, meyve bahçelerine takıldı gözümüz. aynı meyvelerden pikniğe gelirken getirmiş olmamız bizi bağlamıyor, gördük bir kere tırmanıp toplayacağız hepsinden. yaptık da efendim, çeşit çeşit erik, elma, kayısı ne varsa topladık. yetmezmiş gibi tişörtlerimizin eteklerine doldurup "eve de götürelim, annemler de yer." diyerek açgözlülük de yaptık.*
yok hayır, yakalanmadık; hikaye burada başlamıyor.
yedik topladığımız meyveleri, planladığımız gibi eve de getirdik. bizimkiler sordu, "nereden geldi bu meyveler?" diye. anlattık, izin alarak toplama konusunda öğüt verdiler, sonra babam "bunlar ilaçlı gibi duruyor sanki, baksana dışına, yıkamadan yemediniz inşallah?" dedi. * "hıhım, elbette" diyerek konuyu geçiştirdik.
evet olay burada başlıyor sevgili yazarlarım.
ertesi gün kardeşimle öğleden sonra uykusuna yatmıştık. hayatımda hiç o kadar derin uyuduğumu hatırlamıyorum. kapı çalmış duymamışız, telefonla aramışlar duymamışız, cama taş atılmış duymamışız. ben uyuyorum tüm bu seslerin rüyamda olduğunu sanıyorum. kardeşim uyandırdı "abla, kapı çalıyor koş bak."* bir uyandım, babam kapıyı yumrukluyor, adımızı haykırıyor. pişkin pişkin "yaa tamam geldik baba ne bağırıyorsun, anahtarını neden almadın?" diye adama kızıyorum. bir yandan da kardeşim arkamdan tin tin geliyor, kıs kıs gülüyor.* babam kapıya bir omuz daha atsa kırılacak çünkü görüyorum kapı yerinden oynamaya başlamış, sesimi duyunca sakinleşti. ben kapıyı açar açmaz arkamdan koşturmaya başladı. kardeşim önde ben arkada babam benim arkamda evde koştuğumuzu düşünün sevgili yazarlar.* kardeşim zeki, en yakın sığınak olan tuvalete girdi, babam onu bıraktı arkamdan koşuyor, hemen odama girdim, kapıyı kapadım. babam kapıya kadar geldi, yüksek ihtimal dişlerini sıktı, iki üç kere duvara vurdu gitti.
meğerse bizim yediğimiz eriklerden zehirlendiğimizi sanmış bu yüzden paniklemiş. saatlerce kapıyı bacayı zorlamışlar girmek için, son çare babam kapıyı kırmaya çalışmış.
düşündükçe gülüyorum ama çocuklarının zehirlendiğini sanarak çaresizce kapıya vuran babam aklıma geldikçe utanıyorum da.
her neyse efendim, işte o gün bugündür kimsenin bahçesinden izinsiz yaprak bile koparmadım ama meyveleri silmeden yemeye devam ettim.*
devamını gör...
ıvanmılınskı o kadar karma puanı ne yapacak sorunsalı
o ney gardaş yarısını bana ver dedirten başlık.
devamını gör...
dissosiyatif füg
dissosiyatif amnezidekinden daha yoğun bellek kayıpları bulunmaktadır. kişi bir anda yaşadığı hayatı bırakıp başka bir kimlik benimser. bu yeni kimlik üstlenme çok ayrıntılı olabilir. yeni bir isim, yeni bir iş, yeni bir evin yanı sıra yeni kişisel özellikler de edinilebilir; ancak kişi genel olarak geçmişini hatırlayamamasını sorgulamaz. genelde füg süreleri kısadır. çoğu zaman sosyal temas azdır ya da hiç yoktur.
devamını gör...
lgbt'li ve hdp'li tayfanın haklı olan her muhalif hareketi baltalaması
halaycı tayfa unutulmuş.
devamını gör...
tematik mod
pazar sabahi firindan yeni cikmis citir ekmek misali sozluge yeni gelen sekmemizdir.
(bkz: belediye calisiyor)
(bkz: belediye calisiyor)
devamını gör...
hızlı konuşan insan
dinleyeni ne dedi acaba? diye düşündürmekten çatlatan insandır. hele ki telefonda konuşmaya çalışıyorsanız hapı yuttunuz.
devamını gör...
uzun saçlı erkek
kel olan şahsımı fena halde sinirlendiren erkektir.
yoo kıskanmadım.
yoo kıskanmadım.
devamını gör...