royal flush
aynı türden a (as), k (papaz), q (kız), j (vale) ve 10 (onlu) içeren poker eline denir "kupalardan olması oynadığınız bölgeye göre şart değildir".
görülmesi çok nadir olan bir eldir ki bana kısmet olmuştur. as ile yüksek kent yaptığımı düşündüğüm sırada karşımda ki terbiyesiz flush royal açmıştır.
görülmesi çok nadir olan bir eldir ki bana kısmet olmuştur. as ile yüksek kent yaptığımı düşündüğüm sırada karşımda ki terbiyesiz flush royal açmıştır.
devamını gör...
yazılan entry'nin yoldaş benjamin franklin tarafından beğenilmesi
yoldaş ile mesajlaşmak kadar özel olmayan durum.o seviyeye hemen gelinemez.
devamını gör...
bu yazarı yakın zamanda çok fazla favorilediğiniz için favoriniz kaydedilmedi
yamulmuyorsam aynı yazara 5 favoriden fazla verilmeye çalışıldığında alınan uyarı. bize de mi lolo sözlük?
devamını gör...
mideme saygım yok yiyecek ve içecekleri
yemesi ne kadar zevkli de olsa; poğaça, türevleri ve katkılı meyve sularından başkası değildir.
devamını gör...
iklimin insan karakteri üzerindeki etkisi
aristoteles'e göre iklim, insanlara birtakım erdemler kazandırır. bunu gözlemlemenin en iyi yolunun dünya edebiyatından geçtiğini düşünüyorum.
akla gelen ilk örnekle başlayayım. "ruslar da iklimleri gibi pek soğuk insanlar canım!" deyip geçmeyeceğim tabi.
soğuk iklimler, zor hava şartları; o iklimin insanlarını daha mücadeleci kılıyor. bu mücadeleye alıştıkları hatta bu mücadeleye doğdukları için daha cesaretli ve sorumluluk sahibi olduklarını ama duygu yönünden az geliştiklerini söyleyebiliriz.
eserlerinde kasvetli havadan, güçlüklerle dolu yaşamlardan, açlıktan, sefaletten, sürgünden bahsettiklerinde hep bir şikayet havası, yenilmişlik görüyoruz ilk bakışta. oysa tüm kavgalarını, kendi insanlarının kavgalarını, nasıl baş ettiklerini/edemediklerini anlatırlar.
duygularından arınmış sanıyoruz onları. oysa duyguyu en katı, en soğuk haliyle yüzümüze vuruyorlar. sanki tüm bunları yaşarken hissetmeye fırsat bulamamış da birileri bu mücadeleye tanık olsun, hissedilmemiş her şeyi hissetsin istemişler gibi.
sıcak iklimler ise duygusal yönü gelişmiş, kültürel gelişime açık ama daha az cesur insanlar yetiştirir. elbette bu insanların da yaşam boyu süren savaşları vardır. ancak doğayla değil kendileri gibi kanlı canlı insanlarla. işte bu noktada duyguların ne denli baskın olduğunu görürüz. insanla olan kavga en fazla insan ömrü kadardır. üstelik insan sayısı kadar değişkendir.
bir kere hepsini geçtim, bu mücadele denktir. insanın insanı yenme umudu vardır. mücadelenin kazanılması umudu vardır. oysa insan iklimini yenebilir mi? mücadelenin bitişini umabilir mi?
sıcak iklim demişken yine akla ilk gelen örneği vereyim. anlaşılan sizi pek şaşırtmak istemiyorum bugün.
sıcaksa sıcak! latin edebiyatı. marquez.
yüzyıllık yalnızlık'ta isimlerin birbirine nasıl karıştığını hatırlayın. aurelianoları birbirinden ayırt etmek için nasıl zorlanırız okurken. işte gördünüz mü? nasıl da insan dolu bir anlatım.
not: bahsettiğim "cesur" kavramını lütfen genel bir değerlendirme olarak algılamayın. yalnızca iklim etkisini göz önüne alarak değerlendirdim.
akla gelen ilk örnekle başlayayım. "ruslar da iklimleri gibi pek soğuk insanlar canım!" deyip geçmeyeceğim tabi.
soğuk iklimler, zor hava şartları; o iklimin insanlarını daha mücadeleci kılıyor. bu mücadeleye alıştıkları hatta bu mücadeleye doğdukları için daha cesaretli ve sorumluluk sahibi olduklarını ama duygu yönünden az geliştiklerini söyleyebiliriz.
eserlerinde kasvetli havadan, güçlüklerle dolu yaşamlardan, açlıktan, sefaletten, sürgünden bahsettiklerinde hep bir şikayet havası, yenilmişlik görüyoruz ilk bakışta. oysa tüm kavgalarını, kendi insanlarının kavgalarını, nasıl baş ettiklerini/edemediklerini anlatırlar.
duygularından arınmış sanıyoruz onları. oysa duyguyu en katı, en soğuk haliyle yüzümüze vuruyorlar. sanki tüm bunları yaşarken hissetmeye fırsat bulamamış da birileri bu mücadeleye tanık olsun, hissedilmemiş her şeyi hissetsin istemişler gibi.
sıcak iklimler ise duygusal yönü gelişmiş, kültürel gelişime açık ama daha az cesur insanlar yetiştirir. elbette bu insanların da yaşam boyu süren savaşları vardır. ancak doğayla değil kendileri gibi kanlı canlı insanlarla. işte bu noktada duyguların ne denli baskın olduğunu görürüz. insanla olan kavga en fazla insan ömrü kadardır. üstelik insan sayısı kadar değişkendir.
bir kere hepsini geçtim, bu mücadele denktir. insanın insanı yenme umudu vardır. mücadelenin kazanılması umudu vardır. oysa insan iklimini yenebilir mi? mücadelenin bitişini umabilir mi?
sıcak iklim demişken yine akla ilk gelen örneği vereyim. anlaşılan sizi pek şaşırtmak istemiyorum bugün.
sıcaksa sıcak! latin edebiyatı. marquez.
yüzyıllık yalnızlık'ta isimlerin birbirine nasıl karıştığını hatırlayın. aurelianoları birbirinden ayırt etmek için nasıl zorlanırız okurken. işte gördünüz mü? nasıl da insan dolu bir anlatım.
not: bahsettiğim "cesur" kavramını lütfen genel bir değerlendirme olarak algılamayın. yalnızca iklim etkisini göz önüne alarak değerlendirdim.
devamını gör...
10 kasım
atatürk'ün vefatından sonra, tan gazetesinin manşet attığı gibi " babamızı kaybettik"
saygı, sevgi ve sonsuz minnet ile anıyoruz.
saygı, sevgi ve sonsuz minnet ile anıyoruz.
devamını gör...
normal sözlük'te normal kimsenin olmaması
ben varım
devamını gör...
islam barış dinidir
dünyadaki bütün dinler arasında en barışçıl ve huzur veren din islamdır. müslüman bir kişi diğer görüşteki insanlara saygısızlık yapmaz, onlara şiddet kullanmaz. 2-3 tane beyni yıkanmış, psikolojik sorunlu teröristin çıkıp bütün müslümanları lekelemesine izin verilmemelidir. islam daima gittiği yere kardeşlik götürür.
devamını gör...
ben karşının taksisiyim
ömrünün hay aksisiyim... olmaz naaalaaan.
devamını gör...
hack a shaq
basketbolda, serbest atışları sıkıntılı oyuncuları faul çizgisine getirmek için yapılan bir basketbol hilesidir.
zamanında, kötü bir faul atıcısı olan shaquille o'neal'ın pota altı dominasyonunu engellemek için yapıldığından hack a shaq denilmiştir.
bu hilenin varlığı basketbol kurallarını değiştirmiş, topsuz oyunda yapılan faulun yaptırımı artırılarak sportmenlik dışı faul* seviyesine çıkarılmıştır.
zamanında, kötü bir faul atıcısı olan shaquille o'neal'ın pota altı dominasyonunu engellemek için yapıldığından hack a shaq denilmiştir.
bu hilenin varlığı basketbol kurallarını değiştirmiş, topsuz oyunda yapılan faulun yaptırımı artırılarak sportmenlik dışı faul* seviyesine çıkarılmıştır.
devamını gör...
uzun boylu olmanın zararları
pegasus isimli firmadan iç hatlar uçak bilet alamamak. bacaklar sığmıyor efendim, çok dar koltuk araları.
benim bacaklar leylek bacağı gibi, varoş misali bağdaş mı kurayım afedersin.*
benim bacaklar leylek bacağı gibi, varoş misali bağdaş mı kurayım afedersin.*
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
devamını gör...
e-nabız'da yanlışlıkla organları bağışlamak
(bkz: yanlışlıkla yapılan doğrular)
ellerinizin kürek, parmaklarınız dolma olmasına gerek olmadan, organ bağışı yapınız.
toprak altında çürüyeceğine, biri ya da birilerine mutluluk versinler.
arkadaşa geçmiş olsun demiyorum, iyi olmuş. sağlıklı bir ömür diliyorum.
ellerinizin kürek, parmaklarınız dolma olmasına gerek olmadan, organ bağışı yapınız.
toprak altında çürüyeceğine, biri ya da birilerine mutluluk versinler.
arkadaşa geçmiş olsun demiyorum, iyi olmuş. sağlıklı bir ömür diliyorum.
devamını gör...
grek tanrılarının genel özellikleri
en genel özellikleri......
ben bu konuyu hiç bilmiyorum ya.
ben bu konuyu hiç bilmiyorum ya.
devamını gör...
yılanı öldürseler
yaşar kemal'in hayatıyla benzerlik taşıyan romanının ismidir. daha sonrasında sinemaya da uyarlanmıştır.
yaşar kemal dört buçuk yaşlarındayken, babasının öncesinde ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü yusuf adındaki çocuk, yaşar kemal'in babasını yüreğinden bıçaklayarak öldürüyor. tabi bu anlara yaşar kemal de tanık oluyor ve 12 yaşına kadar kekeliyor.
romanda da ana karakterin babası bir cinayete kurban gidiyor. bu olaydan sonra çevresi ve yaşar kemal'in deyimiyle adam öldürmeyi zanaat haline getirmiş kişiler, kitabın ana karakteri hasan'ın beynini yıkamaya çalışıyor. küçük çocuk adeta 'babanın kanı yerde kalmasın' diyerek cinayet işlemeye özendiriliyor. hem de kendi öz annesinin cinayetine özendiriliyor. peki neden? hiçbir kanıt olmamasına rağmen sırf annesi güzel bir kadın olduğu için hasan'ın babasını aldattığını ve babasını öldüren kişinin kadının sevgilisi olduğunu düşündükleri için.
dünya edebiyatındaki kırmızı pazartesi, bu kitaba konu olarak benzese de çok farklı işlenmişler. o kitapta da birinin ölümü bilinmesine rağmen hiç kimse engel olmuyordu. yılanı öldürseler'de kadının hiçbir suçu olmadığını bilmelerine rağmen kimsenin öldürülme fikrine engel olmaması gibi. ki bence yılanı öldürseler çok daha yüreğe dokunan bir anlatıma sahip. hasan'ın o iç hesaplaşması ve yaşar kemal'in bizlere aktardığı üstü kapalı psikolojik tahlili muazzamdı.
--- alıntı ---
bir adamın kıymeti parayla ölçülür mü, bir adamın değeri dünya malıyla ölçülmez, ölçülmez ama, gözü kör olsun biz adam öldürmeyi zanaat edinmişiz, ne yazık.
--- alıntı ---
yaşar kemal dört buçuk yaşlarındayken, babasının öncesinde ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü yusuf adındaki çocuk, yaşar kemal'in babasını yüreğinden bıçaklayarak öldürüyor. tabi bu anlara yaşar kemal de tanık oluyor ve 12 yaşına kadar kekeliyor.
romanda da ana karakterin babası bir cinayete kurban gidiyor. bu olaydan sonra çevresi ve yaşar kemal'in deyimiyle adam öldürmeyi zanaat haline getirmiş kişiler, kitabın ana karakteri hasan'ın beynini yıkamaya çalışıyor. küçük çocuk adeta 'babanın kanı yerde kalmasın' diyerek cinayet işlemeye özendiriliyor. hem de kendi öz annesinin cinayetine özendiriliyor. peki neden? hiçbir kanıt olmamasına rağmen sırf annesi güzel bir kadın olduğu için hasan'ın babasını aldattığını ve babasını öldüren kişinin kadının sevgilisi olduğunu düşündükleri için.
dünya edebiyatındaki kırmızı pazartesi, bu kitaba konu olarak benzese de çok farklı işlenmişler. o kitapta da birinin ölümü bilinmesine rağmen hiç kimse engel olmuyordu. yılanı öldürseler'de kadının hiçbir suçu olmadığını bilmelerine rağmen kimsenin öldürülme fikrine engel olmaması gibi. ki bence yılanı öldürseler çok daha yüreğe dokunan bir anlatıma sahip. hasan'ın o iç hesaplaşması ve yaşar kemal'in bizlere aktardığı üstü kapalı psikolojik tahlili muazzamdı.
--- alıntı ---
bir adamın kıymeti parayla ölçülür mü, bir adamın değeri dünya malıyla ölçülmez, ölçülmez ama, gözü kör olsun biz adam öldürmeyi zanaat edinmişiz, ne yazık.
--- alıntı ---
devamını gör...
kedi fobisi
kedileri çoook sevmeme rağmen dokunamıyorum ve korkuyorum.
bir kere denedim dokunmayı, inanılmaz müthiş bir duyguydu.
her sabah pencereme gelen ve ben uyurken bile beni seyreden bir kedim var.
ona hiç dokunmadım hep camın arkasından seviyoruz birbirimizi.
bir kere denedim dokunmayı, inanılmaz müthiş bir duyguydu.
her sabah pencereme gelen ve ben uyurken bile beni seyreden bir kedim var.
ona hiç dokunmadım hep camın arkasından seviyoruz birbirimizi.
devamını gör...
windows 10'da bulunan güvenlik açığı
inatla windows 7 kullanmaya devam ettiğimden beni etkilemeyen açık.
fakat olur da "yeni bir bilgisayar alacak kadar zengin olursam" başka bazı sebeplere ek olarak bunu da göz önünde bulundurup linux ile haşır neşir olmayı tercih edeceğim.
fakat olur da "yeni bir bilgisayar alacak kadar zengin olursam" başka bazı sebeplere ek olarak bunu da göz önünde bulundurup linux ile haşır neşir olmayı tercih edeceğim.
devamını gör...
ulrich von wilamowitz-moellendorff
antik yunan felsefesi ve edebiyatı üzerine otorite sayılan klasik filolog..
hermann alexander diels ve friedrich nietzsche ile beraber okumuş, diels ile yakın bi dostluğu olmasına rağmen niçeyle her zaman çatışma halinde olmuş.. aslında bu tartışma çok geniş bi alanda tartışılması gereken bi konudur. ancak meselenin başlangıcı niçe'nin tragedyanın doğuşu adlı eserini yayımlamasıyladır. bilindiği üzere niçe de bir klasik filologdur ve tragedyanın doğuşu'nda batı kültür tarihini adeta yapı-söküme uğratır*. arkasında -daha sonra ona sırtını dönecek olan- sıkı dostu erwin rohde ve richard wagner gibi iki büyük isim vardır. niçe'nin klasik filoloji özelinde batı kültürüne okuduğu meydan, moellondorff tarafından kabul görür ve ardı ardına yayımladığı makalelerle niçe'yi topa tutar. onu bilim ve kültür düşmanı olmakla suçlar ve wagner'in etkisiyle böyle bi işe kalkıştığını iddia eder. tabi aynı sertlikte makaleler gelir peşi sıra wagner ve rohde tarafından. lakin niçe'de ahir ömründe bu tutumunu bi hayli değiştirecek (bkz: menschliches, allzumenschliches) ve bu tutum değişikliği arkadaşlarıyla arasını da bozacak..
hermann alexander diels ve friedrich nietzsche ile beraber okumuş, diels ile yakın bi dostluğu olmasına rağmen niçeyle her zaman çatışma halinde olmuş.. aslında bu tartışma çok geniş bi alanda tartışılması gereken bi konudur. ancak meselenin başlangıcı niçe'nin tragedyanın doğuşu adlı eserini yayımlamasıyladır. bilindiği üzere niçe de bir klasik filologdur ve tragedyanın doğuşu'nda batı kültür tarihini adeta yapı-söküme uğratır*. arkasında -daha sonra ona sırtını dönecek olan- sıkı dostu erwin rohde ve richard wagner gibi iki büyük isim vardır. niçe'nin klasik filoloji özelinde batı kültürüne okuduğu meydan, moellondorff tarafından kabul görür ve ardı ardına yayımladığı makalelerle niçe'yi topa tutar. onu bilim ve kültür düşmanı olmakla suçlar ve wagner'in etkisiyle böyle bi işe kalkıştığını iddia eder. tabi aynı sertlikte makaleler gelir peşi sıra wagner ve rohde tarafından. lakin niçe'de ahir ömründe bu tutumunu bi hayli değiştirecek (bkz: menschliches, allzumenschliches) ve bu tutum değişikliği arkadaşlarıyla arasını da bozacak..
devamını gör...

