ernest hemingway
dünyanın en kısa romanını yazdığı iddia edilen yazar. romanın türkçesi ise şöyle:
"satılık: bebek ayakkabısı. hiç giyilmedi."
ingilizcesi:
"for sale: baby shoes, never worn."
böyle roman mı olur?! diyenler için öykü başlığı altındaki uzun tanımımı okumanızı öneririm. ufkunuzun açılacağını düşünüyorum bu konuda.
"satılık: bebek ayakkabısı. hiç giyilmedi."
ingilizcesi:
"for sale: baby shoes, never worn."
böyle roman mı olur?! diyenler için öykü başlığı altındaki uzun tanımımı okumanızı öneririm. ufkunuzun açılacağını düşünüyorum bu konuda.
devamını gör...
herkesin kendini kayı boyundan sanması
şu osmanlı dizilerinden sonra ortaya çıkan durum.
devamını gör...
bastian schweinsteiger
pes 13 te orta sahanın az ilerisinden kaleye yolladığı füzelerle aklımda kalmış orta saha pozisyonunda oynayan alman futbolcu.
devamını gör...
yazarların çocukken en çok korktuğu şeyler
eskiden mahallemize seyyar satıcılar gelirdi. nevresim takımı vs. gibi şeyler satarlardı. annem hep onlardan uzak durmamız gerektiğini, bize zarar verilebileceklerini söylerdi. hâlâ da korkarım.
devamını gör...
ilikli kemik suyu çorbası
en sevdiğim çorba sıralamasında ilk 3'e girer sanırım. faydası saymakla bitmez.
ilave olarak çorbayı pişirirken sarımsak, soğan, patates, havuç da atarsanız harika şekilde çeşnilendirmiş olup, harika bir aroma yakalarsınız.
sağlığım için mutlaka tükettiğim bir çorba türüdür.
ilave olarak çorbayı pişirirken sarımsak, soğan, patates, havuç da atarsanız harika şekilde çeşnilendirmiş olup, harika bir aroma yakalarsınız.
sağlığım için mutlaka tükettiğim bir çorba türüdür.
devamını gör...
süper iyi günler
christopher'ın bazen geceleri bazen de gündüzleri gördüğü bir rüyası var ve bu rüya gündüz görülüyorsa buna hayal deniyor.
rüyada bütün insanlık bir virüse yakalanıyor. ve virüs sadece bir insanın yüzüne bakarak bulaşıyor bu yüzden oldukça bulaşıcı. virüse yakalan kişiler bazı rüyalarda koltuklarından kalkamıyor ve de orada yemeden, içmeden durdukları için ölüyorlar. bazen de virüs onları yüksek bir yerden atlamaya ya da suya girip boğulmaya zorluyor, böylelikle hiçbir ceset de kalmamış oluyor. *
virüs tüm dünyaya yayıldıktan sonra geriye kimsenin yüzüne bakmayan ya da baktıklarında şu şekilleri anlamayan insanlar kalıyor:? ? ? ?
ve bu insanların hepsi christopher gibi özel kişiler.
ve bu rüyada christopher çok mutlu * çünkü istediği her yere gidebilir ve bu esnada kimse onunla konuşmaz ya da dokunmak zorunda kalmaz, kimsenin sorularını yanıtlamak zorunda kalmaz ve de hiçbir yere * gitme zorunluluğu yoktur. evinde kalıp istediği yemekleri * yer ve kimse ona karışmaz. istediği kadar video oynayabilir ya da başkalarına rahatsızlık veren sesleri * çıkarabilir.
rüyadaki hayat stabil, karmaşadan-kalabalıktan uzak ve anlayabildiği bir hayattır ve bu christopher'ı mutlu eder. gerçek hayat mı? o biraz daha zor. çoğu zaman insanların kurduğu karmaşık cümleleri ve de ardındaki metoforları anlamak onun için oldukça karmaşık. o matematik gibi kesin olan ve bir bilgisayarda olduğu gibi zihninde belirebilen şeyler ile rahat ediyor. var olmayan şeylere * inanan insanları anlayamıyor ve ölüm ona göre kötü bir şey değil çünkü yıllar içinde vücudumuzun parçaları çimlerde, ağaçlarda oradan da tekrar başka hayvanlarda hayat bulabilir.
ve "süper iyi günler" christopher'ın gözlerinden kendi yazdığı bir polisiye romanla bizlere aktarılır.
kurgu bir çocuğun dilinden anlatıldığı için oldukça sade ve yalın * ama asla sıkıcı değil. bir filmi bile sıkılıp en az iki ara verip izlediğim şu günlerde kitabı iki oturuşta bitirdiğimi ve okumanın benim için oldukça keyifli olduğunu söylemeliyim.
ve kendime çıkardığım bir ders karşındaki özel bir insan olmasa bile daha basit kelimeler kullan. çünkü önemli olan afilli cümleler kurmak değil, karşındakine aktarabilmek.
son söz art arda beş kırmızı araba görmeseniz bile yalnızca iyi ve süper iyi günleriniz olsun. okuyun, pişman olmayacaksınız.
en son söz : gaunter o'dimm teşekkür ederim öneri için.
rüyada bütün insanlık bir virüse yakalanıyor. ve virüs sadece bir insanın yüzüne bakarak bulaşıyor bu yüzden oldukça bulaşıcı. virüse yakalan kişiler bazı rüyalarda koltuklarından kalkamıyor ve de orada yemeden, içmeden durdukları için ölüyorlar. bazen de virüs onları yüksek bir yerden atlamaya ya da suya girip boğulmaya zorluyor, böylelikle hiçbir ceset de kalmamış oluyor. *
virüs tüm dünyaya yayıldıktan sonra geriye kimsenin yüzüne bakmayan ya da baktıklarında şu şekilleri anlamayan insanlar kalıyor:? ? ? ?
ve bu insanların hepsi christopher gibi özel kişiler.
ve bu rüyada christopher çok mutlu * çünkü istediği her yere gidebilir ve bu esnada kimse onunla konuşmaz ya da dokunmak zorunda kalmaz, kimsenin sorularını yanıtlamak zorunda kalmaz ve de hiçbir yere * gitme zorunluluğu yoktur. evinde kalıp istediği yemekleri * yer ve kimse ona karışmaz. istediği kadar video oynayabilir ya da başkalarına rahatsızlık veren sesleri * çıkarabilir.
rüyadaki hayat stabil, karmaşadan-kalabalıktan uzak ve anlayabildiği bir hayattır ve bu christopher'ı mutlu eder. gerçek hayat mı? o biraz daha zor. çoğu zaman insanların kurduğu karmaşık cümleleri ve de ardındaki metoforları anlamak onun için oldukça karmaşık. o matematik gibi kesin olan ve bir bilgisayarda olduğu gibi zihninde belirebilen şeyler ile rahat ediyor. var olmayan şeylere * inanan insanları anlayamıyor ve ölüm ona göre kötü bir şey değil çünkü yıllar içinde vücudumuzun parçaları çimlerde, ağaçlarda oradan da tekrar başka hayvanlarda hayat bulabilir.
ve "süper iyi günler" christopher'ın gözlerinden kendi yazdığı bir polisiye romanla bizlere aktarılır.
kurgu bir çocuğun dilinden anlatıldığı için oldukça sade ve yalın * ama asla sıkıcı değil. bir filmi bile sıkılıp en az iki ara verip izlediğim şu günlerde kitabı iki oturuşta bitirdiğimi ve okumanın benim için oldukça keyifli olduğunu söylemeliyim.
ve kendime çıkardığım bir ders karşındaki özel bir insan olmasa bile daha basit kelimeler kullan. çünkü önemli olan afilli cümleler kurmak değil, karşındakine aktarabilmek.
son söz art arda beş kırmızı araba görmeseniz bile yalnızca iyi ve süper iyi günleriniz olsun. okuyun, pişman olmayacaksınız.
en son söz : gaunter o'dimm teşekkür ederim öneri için.
devamını gör...
iyi insanlar biriktirin
son zamanlarda duygusal günler yaşamaktayım. nasıl anlatılır nasıl tarif edilebilir bilemiyorum. bunun yolunu bulmayı en çok da doktorum için aramaktayım. doktoruma bunu nasıl anlatabilirdim. hissetmesini nasıl sağlardım bilemiyorum. anlatabileceklerimin çok ötesinde ve hat safhada farklı. daha önceleri bazı entrylerde belirtmişimdir ama yinelemeden edemeyeceğim, bu hayatta öyle şeyler yaşadım ki artık karşılaşacağım hiçbir şeyin beni şaşırtacağına inanamıyorum..
hayat o kadar saçma ve kısa ki, nasıl geçtiğini anlamadığınız ancak kendinize geldiğinizde yılların geçmiş olduğunu kafanıza vura vura hissettiren bir olgu. kimilerine iyi geldiği söylenen zaman kimilerini ise hep kandırmıştır benim gibi. biz ne kadar bir sonu olduğunu bildiğimiz halde en güzel şekilde, en anlamlı şekilde yaşamak istesek de, hayat her daim bildiğini okumakta ve bizi istediğimize değil gitmesi gereken yere götürmekte..
kafaya takmak..
kimse üzülmesin kimse içine dert etmesin herkes iyi olsun düşüncesiyle hareket edip, en güzel yıllarımızı kendimize zehir ediyoruz. bazen bazılarının üzülmesi, bazılarının dert yüklenmesi ve bazılarının bazı şeyleri anlaması için acı çekmesi gerekmektedir. bunu gerektiği yerde gereken insanlara yaşatmadığımız takdirde, harcadığımız çabaların heba olduğunu anladığımızda vaktin çok geç olduğuna idrak edemeyiz..
bunun bu şekilde hayatınızda vuku bulmasını istemiyorsanız üzülmesi gerekenleri üzün arkadaşlar. evet biz iyi insanlarız kimseleri üzmeyiz ancak sizi üzecek olanın önünü kesmenizin tek yolu onu üzmekten geçiyor, tecrübeyle sabittir..
kendimize ilke edinmişizdir biz, iyi insanlar biriktirmeyi. kalp değil, içlerinde pırlanta taşıyan insanlar bulundurun etrafınızda. sizi güldüren, neşelenmeniz için çırpınan, huzuru iliklerinize kadar hissettiren, anlamsızca gülümsemenize sebep olan, en zor sınava girecekken bile nasıl olduğunuzu merak eden, mutluluğunuzla mutlu olan ve kederinizle dertlenen iyi insanlar biriktirin hayatınızda.
sizi yaşadıklarınızın anlamsızlığıyla yargılamadan önce anlamak isteyen, yorum yapmadan önce en tatlı üslupla ikaz eden, eleştirse dahi pozitif yönlerden size kapılar açan, stres yapmanıza ve daha da tasalanmanıza neden olmayan, siz odaklı düşünüp, kırılmanızdan korkan, her an mutlu olmanız için çabalayıp başaran, en azından mutluluğunuz için elinden geleni yapan özel insanlar biriktirin hayatınızda.
aramasa da sormasa da, hep oralarda bir yerlerde olan. aylar, yıllar geçse de buluşmasanız da, hiç sesini duymasanız da, her zaman konuya kaldığınız yerden aynı koyuluğuyla devam edebildiğiniz. her şartta ve her an yanınızda olduğunu hissettiğiniz. zamanın kandıramadığı, anların ardında bırakamadığı, yılar geçtikçe eskimesi gerektiği yerde şarap misali yıllandıkça anlamlaşan vefakar insanlar toplayın etrafınızda..
bunu başardığınızda bir rüzgar gibi esip geçen zamanın değerlendiğini anlayacak ve üzülmekten vazgeçeceksiniz. aslında zaman o kadar da vicdansız değil sanki. vicdansız olanlar insanlar ve her anın zehir olmasının sebebi acımasızlar aslında. etrafınızda ışık saçan pırlantalar her ne kadar çok ise dert değil sizin için. o pırlantalar yolunuzu ne kadar aydınlatır ise size ne kadar yoldaş olurlar ise ömrünüze eklemeler yaparlar bir anlamda.
iletişim çağı öyle ilerledi ki her şey parmaklarınızın ucunda. evren avucunuzda, dünya hemen şuracıkta önünüzde dönmekte. dünyada asla gidemeyeceğiniz bir yerde yaşanan her hangi bir şeyi sizde yaşayabiliyorsunuz artık. dertleriyle dertlenebiliyor, kederleniyor, sevinebiliyorsanız yaşamlarına ortak olabiliyorsunuz.
bilgisayarlar sayesinde asla var olduğundan bile haberdar olamayacağınız insanlardan haberiniz oluyor, iletişim sağlıyor ve anlamsızlıklar bütününe birer anlam yükleyebiliyorsunuz. doğru şekilde kullanıp çözümlemeleri doğru yaptığınızda iyi bir arkadaş dost bulmuş, bunu beceremediğinizde ise sizi yanlış anlamış bir düşman sahibi olabiliyorsunuz.
anlatmak istediğim şudur ki; süresi ötekilerden kısa bir hayat yaşadığımızı düşündüğümüzde, bunu en anlamlı şekilde yaşamak, güzel anlamlar yüklemek ya da berbat bir hale getirmek bizim elimizde. iyiliği iyi insanlar ile yaşamak isteyip yaşamaya çalıştığımızın bir zenginlik olduğunu bilerek hareket edip güzel ve pırlanta sahibi insanlar biriktirelim etrafımızda. mükafatını muhakkak alacağızdır çünkü.
unutmamalıyız ki iyilik bulaşıcıdır. sabah işe giderken trafikte bir araca yol verdiğinizde bu bir zincirleme reaksiyon oluşturur. gün içerisinde o araç sahibi de başka bir araca yol verir. yol alan o araç sahibi bir diğerine. o bir diğerine derken o gün herkes bir başkasına iyilik yapmış olur.
bunun başlamasına sebebiyet vermek çok farklı bir duygu.
hissedin..?
hayat o kadar saçma ve kısa ki, nasıl geçtiğini anlamadığınız ancak kendinize geldiğinizde yılların geçmiş olduğunu kafanıza vura vura hissettiren bir olgu. kimilerine iyi geldiği söylenen zaman kimilerini ise hep kandırmıştır benim gibi. biz ne kadar bir sonu olduğunu bildiğimiz halde en güzel şekilde, en anlamlı şekilde yaşamak istesek de, hayat her daim bildiğini okumakta ve bizi istediğimize değil gitmesi gereken yere götürmekte..
kafaya takmak..
kimse üzülmesin kimse içine dert etmesin herkes iyi olsun düşüncesiyle hareket edip, en güzel yıllarımızı kendimize zehir ediyoruz. bazen bazılarının üzülmesi, bazılarının dert yüklenmesi ve bazılarının bazı şeyleri anlaması için acı çekmesi gerekmektedir. bunu gerektiği yerde gereken insanlara yaşatmadığımız takdirde, harcadığımız çabaların heba olduğunu anladığımızda vaktin çok geç olduğuna idrak edemeyiz..
bunun bu şekilde hayatınızda vuku bulmasını istemiyorsanız üzülmesi gerekenleri üzün arkadaşlar. evet biz iyi insanlarız kimseleri üzmeyiz ancak sizi üzecek olanın önünü kesmenizin tek yolu onu üzmekten geçiyor, tecrübeyle sabittir..
kendimize ilke edinmişizdir biz, iyi insanlar biriktirmeyi. kalp değil, içlerinde pırlanta taşıyan insanlar bulundurun etrafınızda. sizi güldüren, neşelenmeniz için çırpınan, huzuru iliklerinize kadar hissettiren, anlamsızca gülümsemenize sebep olan, en zor sınava girecekken bile nasıl olduğunuzu merak eden, mutluluğunuzla mutlu olan ve kederinizle dertlenen iyi insanlar biriktirin hayatınızda.
sizi yaşadıklarınızın anlamsızlığıyla yargılamadan önce anlamak isteyen, yorum yapmadan önce en tatlı üslupla ikaz eden, eleştirse dahi pozitif yönlerden size kapılar açan, stres yapmanıza ve daha da tasalanmanıza neden olmayan, siz odaklı düşünüp, kırılmanızdan korkan, her an mutlu olmanız için çabalayıp başaran, en azından mutluluğunuz için elinden geleni yapan özel insanlar biriktirin hayatınızda.
aramasa da sormasa da, hep oralarda bir yerlerde olan. aylar, yıllar geçse de buluşmasanız da, hiç sesini duymasanız da, her zaman konuya kaldığınız yerden aynı koyuluğuyla devam edebildiğiniz. her şartta ve her an yanınızda olduğunu hissettiğiniz. zamanın kandıramadığı, anların ardında bırakamadığı, yılar geçtikçe eskimesi gerektiği yerde şarap misali yıllandıkça anlamlaşan vefakar insanlar toplayın etrafınızda..
bunu başardığınızda bir rüzgar gibi esip geçen zamanın değerlendiğini anlayacak ve üzülmekten vazgeçeceksiniz. aslında zaman o kadar da vicdansız değil sanki. vicdansız olanlar insanlar ve her anın zehir olmasının sebebi acımasızlar aslında. etrafınızda ışık saçan pırlantalar her ne kadar çok ise dert değil sizin için. o pırlantalar yolunuzu ne kadar aydınlatır ise size ne kadar yoldaş olurlar ise ömrünüze eklemeler yaparlar bir anlamda.
iletişim çağı öyle ilerledi ki her şey parmaklarınızın ucunda. evren avucunuzda, dünya hemen şuracıkta önünüzde dönmekte. dünyada asla gidemeyeceğiniz bir yerde yaşanan her hangi bir şeyi sizde yaşayabiliyorsunuz artık. dertleriyle dertlenebiliyor, kederleniyor, sevinebiliyorsanız yaşamlarına ortak olabiliyorsunuz.
bilgisayarlar sayesinde asla var olduğundan bile haberdar olamayacağınız insanlardan haberiniz oluyor, iletişim sağlıyor ve anlamsızlıklar bütününe birer anlam yükleyebiliyorsunuz. doğru şekilde kullanıp çözümlemeleri doğru yaptığınızda iyi bir arkadaş dost bulmuş, bunu beceremediğinizde ise sizi yanlış anlamış bir düşman sahibi olabiliyorsunuz.
anlatmak istediğim şudur ki; süresi ötekilerden kısa bir hayat yaşadığımızı düşündüğümüzde, bunu en anlamlı şekilde yaşamak, güzel anlamlar yüklemek ya da berbat bir hale getirmek bizim elimizde. iyiliği iyi insanlar ile yaşamak isteyip yaşamaya çalıştığımızın bir zenginlik olduğunu bilerek hareket edip güzel ve pırlanta sahibi insanlar biriktirelim etrafımızda. mükafatını muhakkak alacağızdır çünkü.
unutmamalıyız ki iyilik bulaşıcıdır. sabah işe giderken trafikte bir araca yol verdiğinizde bu bir zincirleme reaksiyon oluşturur. gün içerisinde o araç sahibi de başka bir araca yol verir. yol alan o araç sahibi bir diğerine. o bir diğerine derken o gün herkes bir başkasına iyilik yapmış olur.
bunun başlamasına sebebiyet vermek çok farklı bir duygu.
hissedin..?
devamını gör...
icat edilmesi gereken elzem şeyler
insanın dişinin arasına kaçmayan mısır.
devamını gör...
okulda zorunlu olarak verilmesi gereken dersler
bizim zamanımızda 'iş eğitimi ve ev ekonomisi' diye bir ders vardı bildiğim kadarıyla artık öyle bir ders yok. bence devam ettirilmesi gereken bir dersti. şimdinin çocuk gelişimcilerinin tabiriyle; ince motor becerilerimiz gelişiyordu. kilim falan dokunuyordu, ne güzel.
devamını gör...
campeones
normal ve normal dışı olmak üzerine bir film. kimisi hayatta henüz anne karnında genler yüzünden, kimi çocuklukta hastalık yüzünden, kimi yetişkinlikte kazalar yüzünden normalin sınırları dışına çıkmış insanların hayata tutunma şekilleri, mücadeleleri ve takım ruhunu kazanmalarını anlatıyor ve normal insanların da yaşamdaki deneyimleri sebebiyle terk edilmelerini kimi zaman da takımların dışında kalmalarını. üzerimde bıraktığı tesir çok fazla oldu. uzunca bir süre düşündüm. hayatta kalmak, hayatın içinde olmak meselelerini hiç tatmamış bir insanım. dışlanmak ne demek bilmiyorum. böyle hisleri de tam olarak anlayamıyorum ama filmi izledikten sonra yüreğimde ve zihnimde bir değişime neden olduğunu ve bunu bana oldukça keyifli iki saat geçirterek kazandırdıklarını biliyorum. acıyan gözlere ya da merhamete değil de her birimiz gibi yalnızca sevginin iyileştiriciliğine ihtiyaçları var.
"ve birinci olmak önemli değil. birincilik tek başınadır, ikincilik ise çifttir." filmden alıntılanan bu söz belki de sürekli yarış halindeki normallere güzel bir mesajdır. ve de bir maç sırasında "biz onları mahvetmek değil, kazanmak istiyoruz." cümlesi, birçok zaman yalnızca kendi mutluluğumuz yeterli olacakken başkalarının da acı çekmesini, ezilmesini isteyen normal insana güzel bir atıf. ve son olarak seni seviyorum cümlesinin içini boşaltmadan ya da tersine içini çıkar gözetmeden doldurabildiğimiz anları seyredebildiğimiz bir film.
izleyin pişman olmayacaksınız.
"ve birinci olmak önemli değil. birincilik tek başınadır, ikincilik ise çifttir." filmden alıntılanan bu söz belki de sürekli yarış halindeki normallere güzel bir mesajdır. ve de bir maç sırasında "biz onları mahvetmek değil, kazanmak istiyoruz." cümlesi, birçok zaman yalnızca kendi mutluluğumuz yeterli olacakken başkalarının da acı çekmesini, ezilmesini isteyen normal insana güzel bir atıf. ve son olarak seni seviyorum cümlesinin içini boşaltmadan ya da tersine içini çıkar gözetmeden doldurabildiğimiz anları seyredebildiğimiz bir film.
izleyin pişman olmayacaksınız.
devamını gör...
yetenekler nasıl keşfedilir sorunsalı
kelimelikte oyun oynarken tanıştığım son derece entel bir arkadaşımın gazıyla yağlı boya yapmaya başladım ama nasıl bir gazsa bu ışığı görmüş olacaklar ki arkadaşlarım daha tuvale astar nasıl atılır bilmeyen bana "bizim de portrelerimizi çiz"falan demeye başladılar.
en büyük gaz da annemden geldi "zaten senin ilkokulda resim derslerin hep pekiyi gelirdi"*
ney üflemeye başladığımda da "sen çok güzel flüt çalardın"diyerek gazlamıştı.
her neyse gereken tüm malzemeleri alabileceğim en kaliteli markalardan tedarik ettim(daler rowneyler falan)
ilk eserim "toprak ana ve leş kavgası" ardından ikinci eserim sevgili @similigonzales'in portresi falan derken yeteneğimin olmadığına ikna oldum*
demem o ki denemek gerekir diyen yazarlara katılmakla birlikte heves denen o masum duygu için bile bir şeyler yapmaya başlayın.
üstün yetenekler sergileyemesek bile hevesimizin canı sağolsun*
en büyük gaz da annemden geldi "zaten senin ilkokulda resim derslerin hep pekiyi gelirdi"*
ney üflemeye başladığımda da "sen çok güzel flüt çalardın"diyerek gazlamıştı.
her neyse gereken tüm malzemeleri alabileceğim en kaliteli markalardan tedarik ettim(daler rowneyler falan)
ilk eserim "toprak ana ve leş kavgası" ardından ikinci eserim sevgili @similigonzales'in portresi falan derken yeteneğimin olmadığına ikna oldum*
demem o ki denemek gerekir diyen yazarlara katılmakla birlikte heves denen o masum duygu için bile bir şeyler yapmaya başlayın.
üstün yetenekler sergileyemesek bile hevesimizin canı sağolsun*
devamını gör...
türklere özgü davranışlar
direksiyon sınavına arabayla gitmek.
devamını gör...
kitaplarda en sinir bozan durum
rus romanlarında bütün isimlerin birbirine benzemesidir. yemin ederim not alarak okuyorum.
bunu farkeden iş bankası yayınları bazı kitapların başına karakter listelerini koyuyor. bir tık kurtarıcı oluyor.
bunu farkeden iş bankası yayınları bazı kitapların başına karakter listelerini koyuyor. bir tık kurtarıcı oluyor.
devamını gör...
aile whatsapp grubu
üyelerin sürekli emojilerle anlaştığı ve +35 yaş kişilerin bulunduğu grubumuzdur. arada bakınıyorum şöyle bir ve mesajları görünce
"ablacım cevap verdin ya artık, ne uzatıyorsun haa" deme isteği oluşuyor içimde. yazmıyorum ama.
işin ilginç kısmı ben de dahilim ve çıkamıyorum.*
"ablacım cevap verdin ya artık, ne uzatıyorsun haa" deme isteği oluşuyor içimde. yazmıyorum ama.
işin ilginç kısmı ben de dahilim ve çıkamıyorum.*
devamını gör...
birini tanımanın en iyi yolu
aynı evde vakit geçirmek
tatile çıkmak
alışveriş yapmak
emekçi insanlara karşı olan davranış tarzını gözlemlemek
tatile çıkmak
alışveriş yapmak
emekçi insanlara karşı olan davranış tarzını gözlemlemek
devamını gör...
içinde gitme kelimesi geçen şarkı
zeki müren-gitme sana muhtacım
devamını gör...
yeni aldığınız bir kıyafeti arkadaşınızın beğenmemesi
hiçbir önemi olmayan durumdur.
kıyafeti giyecek olan sizsiniz sonuçta. önemli olan aynaya baktığınızda kendinizi iyi hissetmeniz. bunun dışında, suç teşkil eden eylem ve durumlar dışında hiç kimsenin bir başka insanın özel alanı hakkında yorum yapma hakkı yoktur.
kıyafeti giyecek olan sizsiniz sonuçta. önemli olan aynaya baktığınızda kendinizi iyi hissetmeniz. bunun dışında, suç teşkil eden eylem ve durumlar dışında hiç kimsenin bir başka insanın özel alanı hakkında yorum yapma hakkı yoktur.
devamını gör...
yazarın açtığı başlığın hak ettiği değeri görmemesi
ifade etmek icap ederse ; yazar düşünüp bir farkındalık ya da deklarasyon ortaya koyuyor ama hemen altına troll bir yazar gelip tabiri caizse goy goy makara yapıyor . daha çok etkileşim alıyor. bu yazarın hali necedir sorarım size , özetle dostlarım başlıkda ciddi manada emek varsa hakkını verelim adamı motive edelim görüşündeyim taktir edersiniz.
devamını gör...

