(bkz: ekmek) biz küçükken ekmeği yere atma yerde görsen öpüp kenara koy derlerdi ancak kuşlara ekmek atıldığını görünce neden yere atıldığını sorgulardım. yemeleri için atıyoruz derlerdi havaya atın o zaman onlar da martılar gibi havada kapsınlar derdim.
(bkz: camî) mimari sanatsal bir yapıdır, kubbeler allah'a yalvaran elleri minareler onların yükselişini temsil eder. kuran'da şöyle inşa edilmelidir böyle yapılmalıdır diye bir ayet de geçmemektedir. hatta kâbe de küp şeklinde köşeli kenarlıdır kubbesi minaresi yoktur.

bir de son 1 yıldır hayatımıza giren maske, cahil cühela kesim zannediyor ki o maske hastalıklara karşı koruyor, dezenfektan, steril etme özelliği var, antikor ürettiğini falan zannediyorlar heralde ki yakında yerde maske görsen öp sonra da kenara koy diyecekler.

bir de aklıma gelmişken ek: küçükken kuran'ı tvnin altındaki göze koymuştum, oraya konmaz günah demişlerdi. neden? demiştim, kuran belden aşağıya konulmaz demişlerdi, iyi ama siz bizim üst katımızda oturuyorsunuz, o zaman aşağıya inin, bırak belden aşağısını sizin ayaklarınızın altına koyuyoruz demiştim. sivil itaatsizlik, sorgulama, anarşist provakatörlük zannedersem çocukluktan meyilli olduğum duygular.
devamını gör...

bizim coğrafyamızın artık kangrene dönüşmüş sorunu.
halbuki beynin öğrenme biçimi hep aynıdır, bebekken, çocukken, yetişkin olduğumuzda.
bilgi parçacıkları birleşir, sentezleme yoluyla yorumlar. duyduklarını okuduklarını gördüklerini biriktirip sentezleyebilmek için yeterince bilgi biriktirmiş olmak gerekir. biriktirdiğin bilgiler arttıkça vardığın sentez doğruya yakınsar.

yoksa lozan'ın 2023'de süresinin dolduğuna da, hitler'in uzaylılarla temasta olduğuna da,
beethoven'un tamamen sağır olup o konçertoları bestelediğine de inanırsın.

okumadan, araştırmadan, bir kaç kaynaktan bilgiyi teyit etmeden üfürüyorsan bunun tek açıklaması ego mastürbasyonudur, o da kimseyi hiç bir yere taşımaz.
devamını gör...

''adam olan lan!'' , ''karı gibi kıvırtma!'', ''o. çocuğu!'' gibi doğrudan bir cinsi hedef alan, erkeklerin gereksiz olan özgüvenlerini pompalamaya yöneldiği; çoğunluğu küfür ve en azından argo barındıran kahrolasıca söylemler!

kullanmayalım, kullanmamaya özen gösterelim. sene 2020, unutmayalım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

türkiye'de en huzurlu tatili yapabileceğiniz bölgedir. muğla, antalya, aydın ve izmir gibi herkesin bildiği kalabalık yerlerde tatil yapmak yerine kuzey ege'de tatil yapmak çok daha iyidir, fiyat açısından nispeten uygundur.
devamını gör...

şimdi başarı kişiden kişiye göre değişen bir kavram.
bana kalırsa benim bu hayattaki en büyük başarım bana yapılmasa dahi haksızlığa sessiz kalmamam olmuştur.
sonrasında hoşgörülü ve açıkgörüşlü olmam. hiç bir insanı dini, ırkı, ülkesi, düşüncesi yüzünden , (bkz: bunlara dayanarak birilerine zarar vermediği müddetçe) , aşağılamadım, terslemedim. ve umarım bu böyle devam eder.
devamını gör...

çok üzüldüm. ben de sizi gizli gözlediğimi sanıyordum.
devamını gör...

başlık tehlikeli, kim vurduya gitmeden çıkayım şu başlıktan, birazdan beddua mekanize tugayı buraya intikal eder, kabuk mabuk kalmaz maazallah! sizlere hayırlı(!) beddualaşmalar dilerim. ben yokmuşum gibi beddua edin. keyfinize bakın.
devamını gör...

ıt's me.
random gülmek bana göre değil
düzenli güleyim ben please. *
devamını gör...

(bkz: ben)*
devamını gör...

gece dışarı çıkardım. saatler boyu yürürdüm. sonra sahilde oturur boş boş etrafı izlerdim.
devamını gör...

yıllar yıllar önce develer pire, pireler tellal iken, facebook’un hala iyi günlerini yaşadığı zamanlarda bir sudoku vardı. hala var gerçi. varım, şimdilik. bildiğiniz gibi bir sn. sonra neler olacağı bilinmez.

belki, belki hatırlayan olur muhafazakar ailenin farklı düşünen çocuğu olmak başlığına yazmıştım. -miş gibi yaptığım, ailemle yaşadığım o dönemlerde sahuru beklerken bir yandan vakit geçsin diye okey falan oynuyorum. * kendi yaşıtlarım denk geliyor, herkesin fotoğrafı var, çok nadir fotoğrafsız insanlara denk geliyorum. konudan bağımsız bu detay. neyse efendim, o zamanlar bir hayalim var ama adı üstünde hayal, imkansız yani. psikolog olmak istiyorum ve sanki göklerden gelen bir misyon var omuzlarımda. tabiri caizse kendine müslüman’ın kendine peygamber versiyonuydum. ya da ikisi birlikte. cözülemeyen sudoku olmak taa o zamanlardan kalma anlayacağın...

bir psikologmuşum gibi dert dinliyor ve sorunlara çözüm üretiyordum. insanlara söylediklerimi yapmaları takdirde kaybedecek bir şeyleri olmayacak şekilde çare buluyordum. gerçekten köklü pozitif değişikler yaşıyorlardı o zamanlardaki sanal arkadaşlarım. inançlı biri olsam varya hesaplayamayacağım kadar çok sevap point yüklendi bana o sıralar derdim. kesinnnnn cennetlik oldum o ara, öyle söyliyim.

ve seneler geçti...

bir evlilik ve bir boşanma geçti başımdan.

ben yeniden sanal ortamda arkadaşlıklar kurmaya başladım. bu sefer “kendine peygamber/psikolog” yanlarımı rafa kaldırarak. havadan sudan, oradan, buradan ve hayata dair konuştuğum sanaldaki arkadaşımla aramda aydınlatıcı bir dialog geçti.

- kardeşim pikniğe gitti.
+ yaa öylemi? ne güzel, pandemide zor ama benim de canım pikniğe gitmek istedi şimdi.
- e git?
+ zamanım yok ki.
- zaman yarat!

telefonu saldım. gecenin bir yarısı balkonda sigara içerken zamanımın olmayışına ağladım. size dandik gelebilir ama o an çok doldum. hayat koşuşturmasında kendime bir pikniğe gitmelik imkanı bulamayışıma ağladım. bu kadar basit bi şeyi bile imkansız hale getirmiş olmama ağladım.

buna mı üzüldün? diyenler olabilir. istersem masa örtüsü yamuk duruyor diye üzülürüm. allah hallah!!! gerçi benim masamda örtü yok gereksiz atarlandım dur. devam ediyorum, sonrası çok(!) heyecanlı. *

sabah yine standart bi şekilde rutinimi yerine getirdim. sonrasında çocukları kreşe bıraktım ve yüzde on şarj ile kırk dakika trafikle cebelleşerek gittim o sahile. arabayı park edip, yürüdüm maviyi görebileceğim yere doğru. o sanatsal görüntü ile karşılaşınca, orada bir aydınlanma daha yaşadım.
meğerse ben çok uzun bir süredir, boşandığımdan sonra da diyebilirim, buraya gelmeyi içten içe reddetmişim. sanki artık güzel şeylerin beni bulması imkansızmış gibi bir bariyer* kurmuşum kendime. kendime güzel şeyler yaşamayı hak ve reva görüyordum tabii ki ama hareketlerim, davranışlarım tam tersi şeklindeymiş.

ben bunca zaman bu manzarayı kendime neden yasaklamışım sahi?
yazık etmişim kendime bir çok kez... o gün piknik yapmadım, şarjım az ve çocukların kreşinden ararlarda, ulaşamazlar diye yarım saat anca kalabildim bir bankta. o bile o kadar iyi geldi ki. o gece balkonda bir bariyeri aşmanın huzuru ile içtim sigaramı.

üstteki yazı ne alaka, niye okuduk orayı diye bağdaştıramayanlar için açıklıyım, tabi buraya kadar okuyan varsa;

benim yıllarca kendime misyon edinip, diplomasız yaptığım psikolog seanslarını, birisi çıkıp yıllar sonra bana yaptı. benim iyiliğimi enişten dilekleriyle* istedi ve farkında olmadan benim bariyerimi fark etmemi sağladı. kendisi de yazıyor burada.

okuduysan selam buddy.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

günümüzde sosyal medyadan kurulmuyor mu ilişkiler niye olmasınmış? gayet olur. düşünsene bir insan senin dış görünüşünden, bakışından duruşundan değil de kafa yapından, düşüncelerinden, bunları ifade ediş şeklinden hoşlanıyor.* daha sağlam bir adım bence.
devamını gör...

yaklaşık 20 yıl öncesinden kalma:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bazen her şeyi değiştirebilecek güçte olduğumu hissediyorum. kendi hayatım için yani, her şeyi yapmaya gücüm yetermiş gibi geliyo.

sonra hiçbir şeye gücümün yetmediğini görüyorum. öyle şıp diye olmuyo her şey. şıp diye yabancı dilleri öğrenemiyorum, tarihteki birçok şeyi hâlâ bilmiyorum. hayatta çok eksiğim var. bilgim hep eksik. ne kadar öğrenirsem öğreneyim eksik. kocaman bi evrendeyiz ve bi toz zerresi bile değiliz.

ama yine de -işte yine de- kendimiz yapabiliriz, kendimizi biz geliştirebiliriz.
devamını gör...

dinleyicisi ile karşılaştığim an kişinin hanesine otomatikman artı puan yazan beyefendi.
devamını gör...

fyodor mihailoviç dostoyevski'nin ölüler evinden anılar adlı kitabını okuduktan sonra dostoyevski'yi aleksandr sergeyeviç puşkin'den bile üstün tutarak, modern rus edebiyatında daha önce bu kadar iyi bir kitap okumadığını söylemiştir. dostoyevski'nin ölüm haberini aldıktan sonra ünlü bir rus edebiyat eleştirmenine yazdığı mektupta ise dostoyevski'den şöyle bahsetmiştir: "onu bir kez olsun görmedim ve onunla hiç konuşmadım ama şimdi ölünce, birden anladım ki dostoyevski bana en yakın, en kıymetli, en gerekli insanmış."
devamını gör...

sonsuzdur. çoğu insanın yapamadığı bir şeyi yapmak - yazmak müthiştir. hayatta başka pencereler açar. ama öncesinde de cam çerçeve iner. şiir doğana kadar yâni. sonrası gökkuşağı...
devamını gör...

insanların yanlış tutumları, ön yargıları ve umursamaz halleri nedeniyle kişi üzerinde oluşan histir.
günümüzde bir çok insanın yaşadığı, yaşamak zorunda bırakıldığı bir histir maalesef.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim