"soooldattt! wach auf!" iletisiyle oyumun rengini belli etmem için tarafından dürtüldüğüm modern zamanların zübükzâdelerden kommandant, führer fuzzy lee.
devamını gör...

bizim mesleğimiz müşteri ile alakalı olmaktan çok hayatın kendisi ile alakalı..

yeri gelir ağaçta kalan bir kedinin, yeri gelir evine su basan vatandaşın imdadına koşarız.

yeri gelir su altına dalıp arama yapar, yeri gelir gecenin karanlığında kayıp bir çocuğun aranmasına yardım ederiz.

yeri gelir trafik kazasına koşarız, yeri gelir bacası çekmeyen vatandaşın evinin bacasını temizleriz.

yoluna engel olan ağacın dallarının budanması için de bizi ararlar, ocakta yemeğim kaldı kapım kilitli imdadıma koşun da derler.

hayatın her yerinde biz varız. sessiz sedasız, siz bizi fark etmeden bir çoğunuzun tabiri caizse hayatına dokunuruz.

depremde, selde, heyelanda, yangında, boğulmada, trafik kazasında, baca temizliğinde, su kesintisinde..

hepsi de zor diyilecek durumlardır. kiminin malı yanar, kiminin canı.. kimi evini kaybeder yangında, kimi eşini trafik kazasında...

mesleğimin en zor yanı var oluşu.. ama bir o kadar da gurur kaynağımdır..

bu hayata tekrar gelsem itfaiye görevlisi olmayı isterdim yine...
devamını gör...

hangi bulut kafa tutabilir rüzgâra ve hangi gök kavgasız doğurabilir yıldırımını?
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

doktora sürecinin en önemli aşaması olarak nitelendirilebilir. doktora ders döneminden sonra doktora yeterlilik sınavına hazırlanılır. bu hazırlık süreci insanı müthiş şekilde gerer. bu süreç atlandıktan sonra doktora tez aşaması yer almaktadır.
devamını gör...

30 ağustos zafer bayramımız kutlu olsun.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

düşüncelerde boğulmak. hiç gerek yok. boğulduğunuz düşünceler sizi hayatta tutar mı?
tutmaz. sizi hayatta tutan şey aldığınız nefes.
devamını gör...

#1120412

şu aralar çoluk çocuğun dilinde bir kelime “overrated”. rammstein gibi bir gruba bu tanımı yazan arkadaşın amacı dikkat çekmekse, bunu başarmıştır. çünkü cahil cesareti dikkat çekicidir.

grup 1994 yılında kuruldu ve bugüne kadar tek bir üyesi bile değişmedi. çıkardıkları albümler, avrupa listelerinde 1 numara olmuş, almadıkları ödül kalmamıştır. milyonlarca insana stadyum konserleri vermiştir. almanca dışında, ingilizce, ispanyolca, fransızca şarkıları konserlerinde söylerler.

ya bir kere de konu hakkında bilginiz olsun da öyle eleştirin. yok trollüyorsanız, beceremiyorsunuz demektir.

konu hakkında eski bir yazımı bırakayım;

#987078
devamını gör...

tartışma esnasında susup sonrasındaki on yıl boyunca konuşabilir.
devamını gör...

türk tiyatro ve sinemasının usta isimlerinden birisidir.
1932 yılının eylül ayında istanbul'da dünyaya geldi. ablası olan yıldız kenter ile 1962 yılında ' kent oyuncuları' tiyatro topluluğunu kurmuştur. ankara devlet konservatuvarı tiyatro bölümünde eğitim almış ve bu bölümü derece ile bitirmiştir. sanat yaşamı devlet tiyatrosunda sahneye taşıdığı 'oğuz ata' oyunu ile başladı. daha sonra devlet tiyatrosundan ayrılıp yıldız kenter ile birlikte istanbul'a gidip muhsin ertuğrul ile çalışmaya başladılar. yurt dışında bir çok ülkede sanatlarını icra ettiler. amerika, ingiltere, yugoslavya ve kıbrıs gibi ülkeler... diksiyonu ve benzersiz ses tonu ile bir çok yapım da seslendirme de yapmıştır.
büyük usta tiyatro oyunculuğunun ve seslendirmenin yanı sıra sinemada da adından söz etmiştir. 1966 yılında antalya film festivali'nde, ' bozuk düzen' filmi ile en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü almıştır.
aslında daha çok dikkat çeken ve türk sinemasının kilometre taşlarından olan bir filmi daha vardır. metin erksan'ın yönettiği ' sevmek zamanı' filminden bahsediyorum. 1965 yapımı siyah beyaz bir film olan sevmek zamanı'nda halil karakterini canlandırmıştır. meral karakterine ise sema özcan hayat vermiştir. halil bu hikaye de meral'in kendisine değil suretine tutku ile bağlanmıştır. aşkı farklı bir bakış açısı ile ele alan film, klasikler arasına girmiştir. romantik dram severlere sevgi ile tavsiye ediyorum.
büyük usta tam 9 yıl önce aramızdan ayrıldı.
sevgi ve özlemle...
devamını gör...

baş rolünde sam karakteriyle sean penn'i gördüğümüz 2001 yapımı amerikan dram filmi. insanı hem üzen hem de umutla dolduran çok güzel bir film olduğunu düşünüyorum.


sam'in kişisel dünyası karışıklıklarla dolu. zorlu bir dünyada yeni doğmuş bir bebekle yapayalnız kalıyor. yedi yaşındaki bir çocuğun zekasına sahip olmasına rağmen, çocuğunu büyütmeyi başarıyor, bu da onun özverisini ve sabrını gösteriyor. çoğu zaman zihinsel yetenekleri açısından diğer yetişkinlerden biraz geride olduğunu biliyor ve hissediyor, ancak yine çoğu zaman bu durumun cesaretini kırmasına izin vermiyor.
sam'in en güçlü ve en güzel özelliği, insanları nasıl daha iyi hissettireceğini, onları nasıl motive edeceğini bilmesi. lucy "zorluk*" kelimesini okuyamadığında (daha doğrusu okumak istemediğinde) ona kelimeyi okutmak için tam da söylemesi gerekenleri söylüyor.

ıt makes me happy hearing you read. yeah, it makes me happy when you're reading.

samin aynı zamanda zihinsel durumunun getirdiği çok katı bir rutin anlayışı var. her hafta yaptığı bazı etkinlikler var ve onları asla bozmak istemiyor, bunun nedeni büyük olasılıkla tanıdık ortamlarda yabancı olduklarından daha rahat hissetmesidir.

seneler önce bu filmi ilk izlediğimde zihinsel engelli insanlara dair bir fikrim olmadığını fark etmiştim. hayatımda hiç zihinsel engelli bireyler olmadı. zaman geçtikçe de sam gibi insanların hayatını görebildiğim tek yer bu tarz filmler ve belgeseller oldu. insanlara zihinsel engelli birinin de çok şey başarabileceğini anlatmasıyla çok değerli bir film olduğunu düşünüyorum. filmde sadece sam değil, farklı engelleri olan arkadaşları da bana bu bireylerin bir topluma, farklı insanlarla dolu, hobileri ve meslekleri olan bir hayata sahip olabileceğini gösterdi. tabii ki filmlerde engelli insanların yaşadıkları zorluklar gerçek hayattaki gibi gösterilmiyor ama bu filmler engellilerin hayatlarına dair bir fikir vermesi ve farkındalık yaratması açısından önemli diye düşünüyorum.
devamını gör...

genel olarak orta kuşağın ılıman iklim özelliklerine sahip bölgeleriyle verimli topraklar ve su kaynakları ilk medeniyetlerin yerleşim yeri olmuştur. başlıcalarını mezopotamya, çin, hint, mısır ve akdeniz medeniyetleri oluşturur.

medeniyetlerin kurulduğu yerlerin iklim, toprak, su ve yer şekilleri özelliklerinin farklı olması uygarlıkların gelişim düzeylerinin farklı olmasına sebep olmuştur.

(bkz: mezopotamya medeniyeti):
- fırat ile dicle nehirleri arasında kalan verimli ovaya verilen bölgedir. medeniyetin doğuşunda nehirler, verimli topraklar ve ılıman iklim etkili olmuştur.
- bölgenin sade bir yeryüzü şekillerine sahip olması çeşitli medeniyetler tarafından istilaya uğramasına ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmasına sebep olmuştur.
- yazıyı ilk kullanan sümerlerin yaşadığı topraklardır.
- bu bölgede yaşayan toplumlar tarıma uygun olmayan alanlara sulama kanallarıyaparak tarıma kazandırmış ve üretimi artırmışlardır.
- günümüzde türkiye, suriye, ırak ve iran devletleri mezopotamya bölgesinde hüküm sürmektedir.

(bkz: mısır medeniyeti):
- afrika'nın kuzeydoğusunda nil nehri çevresinde kurulmuş bir medeniyettir.
- etrafının çöllerle çevrili olması diğer medeniyetlerle etkileşimi azaltarak kendine özgü bir medeniyet olmasını sağlamıştır.
- tıp, coğrafya, eczacılık, kimya, matematik, geometri gibi bilim dallarına gelişme göstermişlerdir.
- nil nehri'nin taşma zamanlarını hesaplamak için güneş takvimi geliştirmiş, bozulan tarla sınırlarını düzenlemek için matematik ve geometriden yararlanmışlardır.

(bkz: çin medeniyeti):
- sarı ırmak ve gök ırmak nehirleri çevresinde kurulmuştur.
- ipek üretimi sebebiyle ipek yolu'nun ortaya çıkmasına etkili olmuşlardır.
- barut, matbaa, mürekkep, pusula ve kağıt gibi pek çok önemli icadı insanlığa kazandırmışlardır.

(bkz: hint medeniyeti):
- asya'nın güneyinde ganj ve indus nehirleri çevresinde kurulup gelişme gösteren medeniyettir.
- baharat üretiminden dolayı avrupa'ya kadar uzanan baharat yolu'nun başlangıç noktasıdır.
- çeşitli din ve ırklara ev sahipliğine yapan hint medeniyetinde halk "kast sistemi" adı verilen sınıflara ayrılmıştır.

(bkz: akdeniz medeniyetleri):
- akdeniz çevresinde kurulmuş bu medeniyetler arazilerinin engebeli olması ve tarım alanlarının dar olması sebebiyle denizcilik faaliyetlerine yönelmiş ve deniz ticareti ve gemi yapımında gelişmişlerdir.
- akdeniz'de kurulan medeniyetler ticaretle birlikte kültürlerinin de yayılması hızlı olmuştur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

astronom frank drake tarafından ortaya atılan ve dünya dışı yaşamın varlığı hakkında bir yorum yapmaya yarayan denklem. green bank denklemi olarak da bilinir. şöyle bir şey:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

denklemin solundaki n, galaksimiz içerisinde var olan ve kendileriyle iletişim kurabileceğimiz, dünya dışında yaşayan uygarlıkları temsil eden değer.

eşitliğin sağındakilere bakalım (kendi yazımdan alıntı):

--- alıntı ---

r* : galaksimizdeki, gezegenlerinde yaşam oluşumuna izin verebilecek türden yıldızların yıllık oluşum miktarı
fp : bu yıldızların içerisinde gezegene sahip olanların sayısı
ne : gezegene sahip bu yıldızların her birine düşen, yaşama elverişli gezegen sayısı
fl : bu gezegenlerden kaçında gerçekten yaşam oluştuğunu, yani kaçında yaşam olasılığının gerçekleştiğini gösteren sayı (herhangi bir yaşam formunun varlığı yeterli)
fi : yaşam olasılığı gerçekleşen bu gezegenlerden kaçında akıllı yaşamın oluştuğunu veren sayı (herhangi bir yaşam formu değil, akıllı yaşama geçilmiş gezegen sayısı)
fc : sadece akıllı yaşamın oluşmasıyla kalmayıp, bu yaşam formlarının kaç tanesinin, dünya dışından saptanabilecek bir haberleşme sistemi geliştirdiğini veren sayı. bizim, iletişim için radyo dalgalarını kullanıyor oluşumuz gibi...
l : bu iletişim sinyallerinin o uygarlıklar tarafından ortalama üretilme süresi

--- alıntı ---

***

burada fl, fi, fc ve l değerlerini bilmiyoruz ama bunlara ilişkin tahminlerde bulunabiliyoruz. ancak tabi olasılıklar üzerine kurunca denklemi, sonuç aralığı da oldukça geniş oluyor. bunun sonucunda evrende yalnız da olabiliriz, bizden başka, bizimkine benzer yaklaşık 15 milyon uygarlık da var olabilir. tamamen bu ifadelere verilen tahmini değerlere bağlı, bulunacak n değeri.

fakat her ne kadar aşırı geniş bir olasılık dağılımı içerse de, dünya dışı yaşam konusunda belirli bir yaklaşım sunduğundan tamamen yararsız bir denklem diyemeyiz.
devamını gör...

45 yaşındayım, yakın arkadaşlarım var ama hiçbirine en yakın arkadaşım diyemem. hergün konuştuğum, her şeyi paylaştığım biri yok. acaba bu tek benim için mi geçerli merak ederim hep. herkesin illa bir en yakın arkadaşı olması şart mı bilemedim.
devamını gör...

buradaki "kadın", bir anne yada büyütme görevi üstlenen başka bir dişi olsa gerek. zira erkek büyürken edindiği prensipler çerçevesinde yaşar. sonradan olacak iş değil.

çok ağlarsınız kızlar, hiç denemeyin.
devamını gör...

iranlı sahabe. en ünlü sahabelerdendir. ayrıca berberlerin piri olarak kabul edilir. bunun sebebi hz. muhammed'in berberliğini yapmasıdır. selman-ı farisi, babasının ismiyle (yani, oğul bin baba) anılmak yerine, selman ibnül-islam/selman bin islam (islam'ın oğlu selman) olarak anılmıştır. bunun sebebiyse, kendini "ben, islam'ın oğlu selman'ım" diye tanıtmasıdır. hz. selman'ın müslüman olmadan önceki ismi, mabah bin buzahşan'dı. müslüman olduktan sonra selman ismini almıştır.

hz. selman'ın babası, mecusilik yani zerdüştlüğe çok bağlı biriydi. hatta evlerinde ateşgede bile vardı ki, bu ateşin sönmemesinden hz. selman sorumluydu. babası, hz. selman'ı aşırı severdi. hatta o kadar severdi ki, evladının zarar görmemesi adına onu eve kapatmıştı. bu süre boyunca hz. selman, sorgulamaya başlar. "gerçekten mecusilik gerçek din mi?" diye.. fakat hz. selman, adeta ev hapsindeydi, bu yüzden mecusiliği diğer dinlerle kıyaslayamazdı. bir gün, babasının işleri çoğalınca, hz. selman'ı tarlalarından birine bakması için gönderdi. fakat eve çabuk dönmesini söyledi, çünkü hz. selman onun en değerlisiydi.

hz. selman'ın geldiği bu bölgede, biraz hristiyan vardı. hz. selman yola koyuldu ve bir kilise gördü. kilisede hristiyanların ibadet ettiğini gördü ve onların yaptıklarıyla ilgilenmeye başladı. onları izledi.. o, bu insanların dinleri hakkında bir şeyler bilmiyordu. hz. selman, tarlaya gitmek istemedi ve merak ettiği bu insanları akşama kadar izledi. bu dinin, yani hristiyanlığın mecusilikten daha iyi olduğu sonucuna vardı. hristiyanlara bu dinin neye dayandığını sordu. hristiyanlar da, hristiyanlık hakkında kendisine bilgi verdiler..

hz. selman eve geç kalınca babası endişelendi ve onun yanına adamlar gönderdi. hz. selman eve döndü ve olayları babasına anlattı. babası hristiyanlığın hayırsız bir din olduğunu, atalarının dininin, hristiyanlıktan daha üstün olduğunu söyledi. hz. selman babasına karşı çıktı.. hristiyanlığın zerdüştlükten daha üstün olduğunu söyledi.. ve tartışma çıktı.. babası oğlu için telaşlandı ve hz. selman'ı ayaklarından bağlayıp hapsetti.

hz. selman, hristiyanlarla bir şekilde irtibata geçti. hristiyanlar ona dinlerinin kaynağının suriye'de olduğunu söylemişlerdi. hz. selman da onlarla irtibata geçince, suriye'ye giden bir kervan hazır olunca kendisine haber vermelerini söyledi. bir kervan hazır oldu ve hz. selman bir şekilde evden kaçtı. bu kervana katılıp suriye'ye gitti.. burda rahib'e hizmet etmeye başladı ve hristiyanlık hakkında temel bilgileri öğrendi. rahib iyi bir insan değildi. insanların verdikleri sadakaları kendisi için biriktiriyordu. rahib öldü ve onun yerine başka bir rahib geçti. hz. selman, bu rahib'e de itaat etti. bu rahib iyi bir insandı, imanı tamdı. hz. selman onu çok sevdi. fakat rahib'in de ölümü yaklaşıyordu. hz. selman ona, kendisi için kimi tavsiye edebileceğini sorunca rahib, kendisine itaat edilebilecek bildiği tek kişinin musul'da olduğunu söyledi.

hz. selman, musul'a gitti ve bu kişiye itaat etti. bu kişinin de ölümü yaklaştı. hz. selman bu kişiden de kimin tabiliğine girmesi gerektiğini sordu. bu kişi, böyle bir kimse tanımadığını fakat nusaybin'deki bir alime tabi olabileceğini söyledi. hz. selman, nusaybin'e gitti. nusaybin'deki rahibin yanında bir zaman kaldı ve bu rahibin de ölümü yaklaştı. hz. selman, kime tabi olabileceğini sordu. bu rahib, tabi olunabilecek olarak bildiği tek kişinin rumların bölgesinde, ammuriye'de olduğunu söyledi. hz. selman, ammuriye'ye gitti. ammuriye'de bir zaman kaldı ve bir zaman sonra burdaki rahibin de ölümü yaklaştı. yine kime tabi olabileceğini sordu. rahib, uyulabilecek bir kimse bilmediğini söyledi. ardından da şöyle dedi:

fakat yakında bir peygamber gelecek. o, ibrahim'in dini üzerinde gönderilmiş olacak. ve kavminin arasından hicret edecek. hurma bahçelerinin bulunduğu iki harra arasındaki bir yere doğru gidecektir. onun peygamber olduğunu gösteren alametler olacak. o hediye edilen şeyleri yiyen bir kimsedir ve sadaka olarak da hiçbir şey kabul etmez. iki omuzu arasında nübüvvet mührü bulunur. görünce onu tanırsın. o ülkeye gidip ona katılabileceğine inanıyorsan, bunu yap.

hz. selman burda bir müddet kaldı. ardından büyük bir arap kabilesi olan kelb kabilesinden bir tüccarla karşılaştı. bu tüccardan ülkesi hakkında bilgiler aldı ve hakkında konuşulan nebinin bu bölgeden olan bir yerden çıkması gerektiği sonucuna vardı. bir ücret karşılığında bu kişiyle birlikte hicaz'a gitti. fakat vadilkurâ'da bu kişi hz. selman'a ihanet ederek onu bir köle olarak bir yahudi'ye sattı. hz. selman vadilkurâ'da hurmalıklar gördü. kalbi rahat olmasa bile ammuriye'deki rahibin dediği yerin burası olmasını diliyordu. vadilkurâda bir müddet kalınca, efendisi olan yahudinin kuzeni, yahudi kabilesi olan kureyzaoğullarından bir kimse tarafından satın alındı. ve burdan da medine'ye götürüldü. burda, rahibin bahsettiği beldeye geldiğini anladı.

hz. selman, hz. muhammed medine'ye hicret edene kadar bir köle olarak burda hurma bahçelerinde çalıştı. sürekli çalışmak zorundaydı, bu yüzden serbest insanlarla konuşamıyordu. bu sebepten de, hz. muhammed'in varlığını bilmiyordu. hz. muhammed kuba'ye geldiğinde, evs ve hazrec kabilelerinin ona iman etmesini yahudiler kabullenemiyorlardı. hz. selman yine hurma bahçesinde çalıştığı sırada yahudilerden biri geldi ve bir ağacın altında oturan hz. selman'ın sahibine, evs ve hazrec kabilelerini kastederek şöyle dedi;

allah, benî kayle'ye lanet etsin. vallahi onlar şu anda, mekke'den bugün gelen bir adamın etrafında toplanmışlar ve onun nebi olduğuna inanıyorlar.

hz. selman kendi kendine şöyle der; bu kimse, kesinlikle o peygamberdir!

hz. selman fena titremeye başlar, öyle bir titrer ki, ağacın altında duran sahibinin üzerine düşeceğinden korkar. hızlı bir şekilde ağaçtan iner ve şöyle sorar;

ne diyor? bu haber nedir?

efendisi, hz. selman'a sert bir yumruk atar ve şöyle bağırır; bundan sanane?! sen işinin başına dön. hz. selman ise şöyle der;

ben sadece duyduğum bu haberin ne olduğunu anlamak istedim.

akşam olunca hz. selman, biriktirmiş olduğu bir parça yiyeceklerini alır ve kuba'daki hz. muhammed'in yanına gider. ona şöyle der;

senin salih bir insan olduğunu duydum. yanınızda ihtiyaç sahibi olan arkadaşlarınız var. sizin halinizi duyduğum vakit, bunları size vermemin daha iyi olacağını düşündüm. ve ardından da getirdiklerini resulullah'ın yanına koyar.

resulullah, ashabına şöyle buyurur; yiyiniz. fakat resulullah kendisi bunlardan yemez. hz. selman, resulullah'ın sadaka kabul etmediğini gördüğü vakit kendi kendine şöyle der; işte bu alâmetlerin birindendir. daha sonra da resulullah, medine'ye geçer.

hz. selman yine bir şeyler hazırlar ve resulullah'ın yanına gider. hz. selman, kendisine hediye vermek istediğini söyler. resulullah'ın sahabeleriyle birlikte bunlardan yediğini görür ve ikinci alametin de resulullah'da var olduğu sonucuna varır.

bir müddet sonra hz. selman, tekrar resulullah'ın yanına gider. resulullah, ashabı ile birlikte oturuyordu. hz. selman onlara selam verir ve resulullah'ın etrafında dolaşmaya başlar. resulullah, hz. selman'ın bildiği bir şeyleri araştırdığını anlar ve ridasını kaldırır. hz. selman, resulullah'ın sırtındaki mührü görür ve ammuriye'deki rahibin kendisine bahsettiği mührün aynısı olduğunu anlar. ve onu öperek ağlamaya başlar..

resulullah, hz. selman'ı yanına oturup halini sorar. hz. selman, oraya ulaşıncaya dek yaşadığı olayları anlatır, ve resulullah ile ordaki sahabiler hayretler içerisinde onu dinlerler. bu arada, hz. selman'ın resulullah'a geldiği zaman arapçayı maksadını anlatacak kadar bilmediği ve bu yüzden, resulullah ile farsçayı bilen bir tercüman sayesinde konuştuğu rivayet edilir. hz. selman'ın başına gelen olaylarla ilgili rivayetlerde farklılıklar vardır.

hz. selman bir süre daha köle olarak yaşadığı için, hendek savaşı öncesi gazalara katılamamıştır. uhud savaşı öncesinde resulullah, hz. selman'a efendisiyle şartlı serbest bırakma anlaşmasında bulunmasını buyurur. hz. selman efendisine gider ve serbest bırakılmasının şartı olarak, 300 hurma fidanı elde edip dikmek ve 1600 dirhem altın vermek konusunda anlaştılar. resulullah bu haberi alınca, sahabilere şöyle buyurdu: kardeşinize yardım ediniz.

sahabiler kendi güçleri ölçüsünde fidan elde ettiler ve 300 fidanı hz. selman'a verdiler. resulullah, hz. selman'a şöyle buyurdu: selman git çukurlarını kaz. dikmeye sıra gelince onları sen dikme, bana haber ver. onları kendi ellerimle yerlerine koyacağım.

hz. selman, çukurların kazılması görevini sahabilerin yardımıyla bitirir. resulullah da bahçeye gider ve bütün fidanları yerine koyar. bu fidanlardan bir tanesi bile kurumaz. ardından resulullah, hz. selman'ı çağırır ve efendisine ödemesi gerekilen 1600 dirhem altını ödemesi için ona yumurta büyüklüğünde olan bir altın külçesi verir. hz. selman şöyle sormaktan kendini alamaz, ya resulullah, bu benim ödemem gereken miktarı nasıl karşılar?

resulullah şöyle buyurur; ey selman! allah onunla senin borcunu karşılayacaktır. hz. selman gerçekten de bu altın külçesiyle, ödemesi gereken altın miktarını öder. böylelikle hz. selman kölelikten azat edilir. hz. selman'ın azat edilmesi konusunda farklı rivayetler vardır.

hz. selman haliyle, tavırlarıyla adeta bir cazibe merkesiydi. hatta ensarlar da, muhacirler de, hep selmân bizdendir. diyorlardı. bunun üzerine resulullah buyurdu; selmân bizdendir, ehli-beyt'tendir.

gel zaman git zaman, hz. selman birgün vali olur. o sıra bir adam, yanında bir yük incirle gelir. hz. selman'ın sırtında bu sıra gösterişsiz bir aba vardı. adam, hz. selman'ı tanımamaktadır. hz. selman'ı bu hâlde görüp şöyle der;

gel şunu taşı!

hz. selman gidip yükü sırtlanır. halk hz. selman'ı görünce tanır. ve adama şöyle derler:

senin yükünü taşıyan bu zât validir!

adam şöyle diyerek özür diler,

seni tanıyamadım.

ve hz. selman'ın sırtındaki yükü almaya çalışır. hz. selman ise şöyle der,

bir zararı yok. yükü evine götürene kadar sırtımdan indirmeyeceğim.

--

hz. selman ile ilgili şöyle bir olay da anlatılır;

daha hz. muhammed'in yaşadığı dönemde, sahabeden bir grup, mescid-i nebevi'de halka kurmuş, aralarında sohbet ediyorlardı. bunlardan birisinin hz. selman ile bir problemi vardı. hz. selman, mescid-i nebevi kapısından içeri girince, hz. selman ile sorun yaşayan sahabe, hz. selman'ın duyacağı bir şekilde konuyu değiştirir ve etrafındaki arkadaşlarından kabile ve soylarını sormaya başlar. soyun nedir, sülalen nereye dayanır, hangi kabiledensin? diye sormaya başlar. herkes kendi soyunu-sopunu anlatır.

-mudar kabilesindenim, falan oğlu falanım!
-ben evs kabilesindenim, babam medinelilerin en şereflilerinden falanın oğludur. dedem şudur, dedemin babasıysa şudur! diye anlatır birisi de..
-ben de temim kabilesindenim, falanın oğlu falanım.
-ben, hazrec kabilesindenim!
-ben de kureyş kabilesindenim, insanların en şereflilerinin soyundanım!

hz. selman tüm bunları acınmayla dinler. sohbet bitince, sohbeti idâre eden zat hz. selman'a dönüp şöyle sorar:

ya selman, senin soyun-sopun nereye dayanıyor, sen nerelisin, sen hangi kabiledensin?

onlar, hz. selman'ın iranlı yani yabancı, garip, bilinen bir soyunun olmadığını düşünürler. hz. selman ise şu cevabı verir;

ben de, islam'ın oğlu selman'ım.

hz. selman, gözleri dolarak şöyle devam eder;

ben delalette olan sapıtmış bir insanken, allah, hz. muhammed ile beni hidayete erdirdi. ben fakir, yoksul bir insanken, allah, beni hz. muhammed ile zenginleştirdi. ben basit bir köleyken, allah, beni hz. muhammed ile özgürlüğüme kavuşturdu. işte bu benim soyum ve ırkım. benim soyumu, sopumumu öğrenmek istiyorsunuz? ben de, islam'ın oğlu selman'ım.

bu cevap karşısında kimse bir şey diyemez, herkes donup kalır. herkesin içten-içe islam kardeşliği duyguları kabarır. hz. ömer, bütün bunları mescid'in bir yerinde dinlemekteydi. bu sözleri duyduğu an ayağa kalktı ve bu topluluğun yanına geldi. hz. ömer onlara şöyle dedi;

peki ya benim soyumu-sopumu öğrenmek ister misiniz? ben de islam oğlu ömer'im. islam oğlu selman'ın kardeşiyim.

ordaki sahabilerin hepsi birer-birer ayağa kalkıp, ben de islam'ın oğluyum demeye başlar..

hz. selman, ölüm döşeğine yattığı zaman vali sad bin malik ve sad bin mesud onun ağladığını görürler. neden ağladığını sorduklarında hz. selman şöyle cevap verir;

resulullah bizden bir ahid aldı. hiç birimiz onu koruyamadık. o bize şöyle demişti: sizin dünyadaki geçimliliğiniz, bir yolcunun azığı kadar olsun.

şiiler, hz. ali ve ehli beyt hakkındaki rivayet edilen hadislerin çoğunu hz. selman'a isnad eder. galiyye (gulat-ı şia) ekollerindeyse, hz. selman, ilahi sudur sırasındaki hz. ali'den hemen sonraki kişidir. nusayrilikte, nusayrilerin teslis akidesini ifade eden ayn, mim, sin harflerinden, ayn hz. ali'yi, mim hz. muhammed'i, sin ise hz. selman'ı ifade etmektedir.

durzîlerse, kur'an'ın hz. selman'a vahyolunduğuna ve hz. muhammed'in kur'an'ı ondan aldığına inanırlar. sufiler ise ashabul-suffe ile beraber hz. selman'ı tasavvufun kurucularından biri olarak kabul ederler.
devamını gör...

valla ne yalan söyleyeyim hoşuma gidiyor ister istemez. ruhum babanne eldiveniyle okşanıyor gibi hissediyorum.
devamını gör...

çocukluğumun dizisi.. bu dizilerle büyüdüğüm için her izlediğimde içimi çocuksu bi sevinç kaplar. o samimi ortam izlerken kahkaha eşliğinde karnıma giren gıdıklanma hissi.. harikaydı be

en sevdiğim repliklerden birisi şeydi her duyduğumda etkiler beni:
"daha 8 yaşında falandım. babam gözümün önünde anama bir yumruk vurunca kendimi dışarı attım. etrafıma baktım tavuklar, köpekler, koçlar, sığırlar.. hiçbir hayvanın erkeği dişisine kuvvetini denemiyor. o zaman dedim ki dişisine vuran erkeğe hayvan bile demek yanlış. hayvana haksızlık.”

bir de matematikçimiz haydar’ın repliği var ki tespitin dibi:
“sıfır bir değer değildir. bir sayı bile değildir. anca başka bir sayının yanına gelince değer yaratır. tıpkı sevda gibi. sevdanın da tek başına bir değeri yok. ille de biri olmalı. sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır, sevda ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır, büyür."
devamını gör...

biz insanlık olarak güzel dünyamızı yaşanamayacak bir hale getirmişiz, bu nedenle mars’ta kolonileşmişiz. ama bu kolonide sosyalist bir düzen işliyor. bu önemli bir detay. her şeyimize karışılıyor. 1984 vari bir ortamdı yani. big brother’dan başka kimseyi sevemezsin bile, o kadar. anneciğime sarılamadım bile, yasak diye uyardılar beni. berbat bir ortam kısaca. yaşadığımız yere gelince, kocaman apartmanlar içindeki minnacık dairelerden bir tanesindeydik. sonra deprem olacağı anonsu geçti, herkeste bir telaş, apartman kocaman ve çok katlı olunca insan da boldu tabi, koşuştura koşuştura depremden korunacak bir yerler aramaya başladık. bir yer bulup çömeldim sonunda, deprem olsun diye bekliyorum ama bir stres oldum, yani o depremi yaşamış kadar oldum. o kadar korktum ki anlatamam. sonra etrafta bir aydınlık gördüm, bir baktım apartman en alt kattan yanmaya başlamış. ben de bizi kandırıyorlar, yanacağız diye bağırıp en üst katlara doğru kaçmaya başladım. altlar alev içindeydi çünkü. kaçıyorum kaçıyorum yol bitmiyor anacım. o yangın olayı da tatbikatmış, hiçbir şeycikler olmadı bana. ama olmuş kadar korkuttu beni şu rüya.
devamını gör...

denetleme süresince tuvaletler kirlenmesin diye ana giriş kapısının üç gün kilitlenmesi.sağlama almak için,kol kalınlığında zincirlerle soldan sağa ve yukarıdan aşağıya kat kat zincirlenmesi.
gece atışı sonrası arazide,bataryadaki tüm askerlerin saatlerce boş kovanları araması. son mermi kovanı bulununcaya kadar.
bir askerin hala sünnetsiz olması.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim