o benim sözlük. kendi halinde, düşünce belirtme şekli yalın, bir mücadele içerisinde olmadan, sidik yarışına girmeden, abartısız, sakin dümdüz.
hayatın çetrefilli olmasından kaynaklı, burayı mola yeri olarak görüyorum. düzlüğe, sadeliğe ihtiyacımın olduğu zamanda da mola verip, iki kelam yazıyorum işte.
devamını gör...

demet sağıroğlu-arnavut kaldırımı.
devamını gör...

türkülere de konu olmuş durumdur.
"kara tren gecikir belki hiç gelmez'"
devamını gör...

bostancı / eski tren istasyon / kafe / çok fazla eski / baharmış

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

acil bir durum yoksa hele de karşı taraf başka bir görüşme yapıyorsa peş peşe aranmaz, aranmamalıdır.
devamını gör...

adeyyo lallaleyyo adeyyo lallaleee
devamını gör...

(bkz: eyüp sabri tuncer)
devamını gör...

üslubun her şey demek olduğunu bilmeyenlerin, eleştiriyi de, serzenişi de kibarca yapanları ajitasyon yapmakla suçladığı bir ülkede, gerekliliğinin anlaşılması oldukça zor olan durum.

insanlara karşı kibar ve saygılı olduğunuzda, kendinizi acındırmaya çalıştığınızı, mağdur edebiyatı yaptığınızı zannederler. kendileri saldırganlıktan başka şey bilmedikleri ve terbiyeden yoksun oldukları için, bunu yapanları art niyetli sanıp kabalaşırlar. acınacak halde olan kişiler eleştiri yapmayı geçtim, normal bir konuşmayı bile edepleriyle sürdürmeyi beceremiyor. bu tiplere karşı yapılması gereken tek şey var; "ama o başlattı" diyerek seviyesine inmek ve tıpkı ona dönüşmek yerine ya hiç cevap vermemek ya da saygınızı hiç bozmayarak, onunla olan farkınızı ortaya koymak.
devamını gör...

2010 yapımı pis albümünden bir athena şarkısı. bir sevgilisi olsa balayına gidecekmiş de hele bir de bekarsa alayına gidecekmiş bilmemne. karışık kafalar.
devamını gör...

benim derdim bana yeter , kimse yazmasın.boşverin anlatmayın siz de kalsın ne fayda gelir elden ?
devamını gör...

t9 hatası gibi görünen mekanı cennet olsun anlamında kullanılan trol deyim.
devamını gör...

ivan alexsandroviç gonçarov'un kaleme aldığı oblomov adlı eserde geçen mektuptur. oblomov bu mektubu biricik aşkı olga'ya yazmıştır. oblomov mektupta içinden geçenleri olga'ya cesurca anlatmıştır. ancak bu mektup bir aşkın değil bir vazgeçişin başlangıcıdır. işte o mektup:

bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım.
bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk.
ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o kadar umulmadık bir şekilde sevdik ki ansızın hastalanmış gibi olduk.
bu yüzden kendime daha erken gelemedim.
daha ileri gitmeyeceğim artık, olduğum yerde duracağım; bunu yapmak benim elimde. ama gene de sürükleniyorum… şimdi ise öyle bir savaş içindeyim ki senin yardımına muhtacım.
ne kadar derine sürüklendiğimi ancak bu gece anladım; içine düştüğüm uçurumun derinliğini gördüm ve durmaya karar verdim…
oyun bitti artık; aşk benim için bir hastalık oldu; kendimde bir tutkunluğun başladığını hissettim; sen daha düşünceli, daha ciddi oldun; bütün boş zamanlarını bana verdin; sinirlerin gerginleşti, huzurun kayboldu. şimdi korkuyorum ve anlıyorum ki bu gidişi durdurmak, kendimizi toparlamak için harekete geçmek benim görevim.
evet, seni sevdiğimi söyledim. sen de beni sevdiğini söyledin. ancak aradaki ahenksizliği fark edemedin mi? etmedin değil mi? o halde sonra edeceksin; ben uçuruma düştüğüm zaman. bak benim halime, düşün benim kim olduğumu.
beni sevmen mümkün mü? beni seviyor musun? dün ‘seviyorum, seviyorum, seviyorum’ dedin; bende kesin olarak söylüyorum: hayır, hayır, hayır.
beni sevmiyorsun, ama şunu hemen belirteyim ki yalan da söylemiyorsun.
beni aldatmıyorsun. hayır denecek yerde evet diyecek insan değilsin.
benim sana anlatmak istediğim, duyduğun şeyin gerçek aşk değil, sadece bir aşk umudu olmasıdır…
ben baştan sana bunu açıkça söylemeliydim sen yanlış bir yoldasın; karşındaki adam, rüyalarında gördüğün adam değil. göreceksin, bir gün o kişi karşına çıkacak; bana kızacaksın; ben de bunun azabını duyacağım. daha keskin bir zekâm, daha iyi bir kalbim olsaydı, daha samimi olsaydım sana bunları daha önce söylerdim…
şimdi başka türlü düşünüyorum. kendi kendime şunu soruyorum:
ona iyice bağlandığım zaman, yanımda olması benim için bir zevk değil bir zorunluluk olduğu zaman, aşk yüreğime iyice yerleştiği zaman ne olacak?
bu acıya dayanabilecek miyim? işin sonu kötüye varacak. daha şimdiden bunu düşünmek beni ürpertiyor.
başka birisi olsa şunu da eklerdi ‘bu satırları gözyaşları içinde yazıyorum?’
ama ben sana yalan söylemiyorum, acımın bir gösteriş olmasını istemiyorum, çünkü dertleri, pişmanlıkları artırmak neye yarar? bu çeşit yalanlarda sevgiyi daha fazla kökleştirmek umudu saklıdır. bense bu duyguyu sende ve bende kökünden kazımak istiyorum.
zaten gözyaşları ya boş hayallere ya da bir kadını baştan çıkartmak isteyenlere yaraşır. ben sana bunları uzun bir yolculuğa çıkan iyi bir dostla vedalaşır gibi söylüyorum: iki üç hafta daha beklesem çok geç olurdu.
aşk bir ruh kangreni; o kadar çabuk ilerliyor ki. daha şimdiden ne haldeyim. zamanı saatleri, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, seninle ölçüyorum: onu gördüm, göremedim, göreceğim, göremeyeceğim, gelecek, gelmeyecek…
hayatımızın bu kısa dönemi belleğimde her zaman temiz ve ışıklı bir hatıra olarak kalacak ve beni tekrar eski ruh uyuşukluğuna düşürmekten koruyacak.
bu hatıra sana da hiçbir zaman zarar vermeyecek ve gelecekte gerçek aşkı bulmana yardım edecek…
umarım hayat dilediğin gibi olur.
geceler bitti…
yolculuklar da…
yeni yerler yeni sabahlar da bitti…
hoşçakal meleğim…
devamını gör...

reisimizin liderliğinde daha ne rekorlar göreceğiz.
devamını gör...

tinki winki, dipsi, lala ve po adlı dört kahramanı ve gülen bir güneş bebeği vardır.
devamını gör...

birkaç yazar için muhakkak yapılması gerekendir, okuduğunuzda başka bir evrene doğru açılıyorsunuz.
devamını gör...

tüylerimi diken diken eden gereksiz eylem.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

charlotte perkins gilman kitabıdır.feminist bir klasik olan bu kitabında; ev işi kavramını kaldırarak kadın işi, erkek işi ayırımına son vermeyi öngörmüştür.
devamını gör...

tesekkur ederim hepinize.sag olun. yazdıklarıniz guzel kalbinizin yansimalaridir.dusuncenizdeki incelik ve zerafet benim şu satirlarimi manasiz kilsa da harikasınız.yazilmamis kelimelerin,ithaf edilmemis guzel cümleleri soyledim sayiniz. nickaltima yazmaniz beni mutlu etmiştir. iyi ki varsiniz. sagolun var olun. saygilarimla.
devamını gör...

cinsel eğilimi olmayan insanlara denir.
psikolojik veya genetik faktörlerden kaynaklı olduğu konusunda gidip gelinse de tam bir kanı yok ve bu iki konu hakkında birçok tartışmalar devam ediyor.
aseksüel bireyler aşık olabilir, sevgilerini devam ettirebilir ama konu cinselliğe geldiklerinde bunu reddederler. evli olan aseksüeller evliliğinin devamı için cinsel ilişkiye girebilirler (araştırma yaptığımda böyle insanlar bir hayli fazla olduğunu görmek şaşırtıcı.).

yaşamlarında cinselliğe yer vermeyen aseksüeller genellikle meşgul oldukları hedefe/işe odaklı yaşarlar (yanlış hatırlamıyorsam nikola tesla’da bu kümeye dahildir.).
cinsellik içeren konuların, muhabbetlerin döndüğü ortamlardan uzak ve arkadaşları/tanıdıkları tarafından cinsel ilişkiye girme konusunda zorlamaya, baskılara gelemezler.

dünyada sayıları çok az olan ve toplum nezdinde çok bilinmeyen bu cinsel kimliğe sahip kişiler kendilerinden pek fazla söz etmezler.

aseksüellerin arasında aseksüelizm muhafazakarlıği gibi cinsellik düşmanlığı güden kişiler vardır(antiseksüel özellik/cinsel ilişki karşıtlığı); bu kişiler genellikle mensubu olduğu dinin kurallarına uygun olarak yaşamaktan, bir travmadan veya başka sebeplerden dolayı diğer normal aseküellere göre daha katıdırlar.

kısacası aseksüeller birini sevebilir, öpebilir ama cinsel ilişkiye giremez ve bu hormonal bir eksiklikten kaynaklı değildir tercihen ilişkiye girmezler. hormonal bir sebeplerden çok psikolojik ve nörolojik faktörlerden kaynaklandığını düşünüyorum.
devamını gör...

kötü olmasaydı iyinin kıymetini bilemezdik. beni anlayan bir çok insan olsaydı zaten böyle yalnızlık yazısı alnıma yazılmazdı. bir zamanlar anlayan birileri var zannediyordum, öyle olduğuna inanmak istiyordum belki de.
ama o insanlar da terk etti beni. kimisi yüzüstü, kimisi ebediyete yol aldı. beni anlayanı bıraktım, artık anlayacak kimsem kalmadı.
anlayan kimse olmayınca anlatacak bir şey de çıkmaz yürekten. yürekten diyorum çünkü dile gelmeye inancı kalmamıştır sözlerin.
dolayısıyla anlayan kimse kalmayınca kişi ancak kendi kendine anlatır veya düşünüp çözüm üretmeye çabalar.
allah kimseyi '' kimsesiz '' koymasın. en azından '' belki anlar '' diyeceği kimselerin varlığı bile huzur verir.
yoksa benim gibi günün 24 saatini gece yaşar...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim