inanmak başarmanın yarısıdır
tek başına inanmak yetmez dediğim düşünce.
başarmanın yarısı; mantıklı bir plan yapmak, yol haritası çizmek, ve bu plana uyulduğunda başarıya ulaşılacağına inanmaktır.
kalan yarısı da bu planı düzgünce uygulamaktan ibaret.
başarmanın yarısı; mantıklı bir plan yapmak, yol haritası çizmek, ve bu plana uyulduğunda başarıya ulaşılacağına inanmaktır.
kalan yarısı da bu planı düzgünce uygulamaktan ibaret.
devamını gör...
hatay'da alevi olduğu için saldırıya uğrayan öğretmen
terör eylemidir. evet tam olarak öyle. sorumlusu da bunu yapan cahil pislikten ziyade, her gün nefret ve kin saçan malum zihniyettir!!.
devamını gör...
influencer
"acaba kolay yoldan nasıl para kazanırım?" sorusunun karşılığıdır. bir o kadar adaletsiz, bir o kadar rezalettir ayrıca.*
herkes influencer herkes youtuber. tayt linki fincan linki rujumu çok sormuşsunuz hemen onun linki, kahveme hindistan cevizi yağı koydum al bu da linki..
kim link istiyor bunlardan?
bakın içerik üretmek böyle bir şey değil, içerik üreticiliği hiç değil. hiç bir anlamı olmayan, katma değer üretmeden yaptığınız şeyler size niteliksiz, ergen bir takipçi kitlesi yaratır. muhtemelen askılı fotoğraflarınızla masturbasyon yapacak olan kitle. siz de influencer değil takipçi sayısı fazla olan sıradan bir salak olursunuz.
"1 günüm" diye videolar, instagram reels ler, storyler havada uçuşuyor. kimse de demiyor ki sen kimsin, senin bir gününü kim merak etsin g*tü boklu.
bu işi hakkı ile yapan influencerların giydiği hamam takunyası bile bir fotoğrafı ile yok satar, satış rekorları kırar. öyle bir hayran kitlesi vardır. yaptığı her şey trend olur.
gelmiş 1 günüm diye video yapıyor müptezel cahil.
herkes influencer herkes youtuber. tayt linki fincan linki rujumu çok sormuşsunuz hemen onun linki, kahveme hindistan cevizi yağı koydum al bu da linki..
kim link istiyor bunlardan?
bakın içerik üretmek böyle bir şey değil, içerik üreticiliği hiç değil. hiç bir anlamı olmayan, katma değer üretmeden yaptığınız şeyler size niteliksiz, ergen bir takipçi kitlesi yaratır. muhtemelen askılı fotoğraflarınızla masturbasyon yapacak olan kitle. siz de influencer değil takipçi sayısı fazla olan sıradan bir salak olursunuz.
"1 günüm" diye videolar, instagram reels ler, storyler havada uçuşuyor. kimse de demiyor ki sen kimsin, senin bir gününü kim merak etsin g*tü boklu.
bu işi hakkı ile yapan influencerların giydiği hamam takunyası bile bir fotoğrafı ile yok satar, satış rekorları kırar. öyle bir hayran kitlesi vardır. yaptığı her şey trend olur.
gelmiş 1 günüm diye video yapıyor müptezel cahil.
devamını gör...
romosozumab
sklerostin'e karşı geliştirilen osteoporoz tedavisinde kullanılan monoklonal antikordur.
(bkz: osteoporoz)
(bkz: osteoporoz)
devamını gör...
nuri bilge ceylan
bugün 63. yaş gününü kutlayan türk senarist, fotoğrafçı ve yönetmen. türk sinemasının son döneme damgasını vurmuş en iyi yönetmenlerinden.
boğaziçi üniversitesi elektrik elektronik mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra çeşitli yurt dışı seyahatleri yapan ceylan, askerdeyken zaten ilgi duyduğu sinema üzerine çalışmaya karar verir askerlik dönüşü iki yıl mimar sinan üniversitesi güzel sanatlar fakültesinde sinema eğitimi alır.
90’lı yılların ilk yarısında çektiği ve ilk kısa filmi olan koza cannes film festivaline seçilen ilk türk kısa film olurken nuri bilge ceylan 90’ların sonunda çekmeye başladığı kasaba, mayıs sıkıntısı, uzak, iklimler, üç maymun, bir zamanlar anadolu’da, kış uykusu, ahlat ağacı gibi uzun metraj filmleriyle de dünya çapında bir ün ve pek çok festivalden ödül kazanmıştır. cannes film festivalinde çeşitli yıllarda çeşitli filmlerle en iyi yönetmen ve büyük jüri ödüllerinin yanı sıra başrollerini haluk bilginer, melisa sözen ve demet akbağ’ın paylaştığı kış uykusu filmi 2014 cannes film festivalinden altın palmiye ödülüyle dönmüştür. kış uykusu türk sinema tarihinde bu ödüle layık görülen ikinci film olmuştur.
“biri ölür üzülmezsiniz, sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsünüz, o hırkanın duruşu kalbinize oturur.”
boğaziçi üniversitesi elektrik elektronik mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra çeşitli yurt dışı seyahatleri yapan ceylan, askerdeyken zaten ilgi duyduğu sinema üzerine çalışmaya karar verir askerlik dönüşü iki yıl mimar sinan üniversitesi güzel sanatlar fakültesinde sinema eğitimi alır.
90’lı yılların ilk yarısında çektiği ve ilk kısa filmi olan koza cannes film festivaline seçilen ilk türk kısa film olurken nuri bilge ceylan 90’ların sonunda çekmeye başladığı kasaba, mayıs sıkıntısı, uzak, iklimler, üç maymun, bir zamanlar anadolu’da, kış uykusu, ahlat ağacı gibi uzun metraj filmleriyle de dünya çapında bir ün ve pek çok festivalden ödül kazanmıştır. cannes film festivalinde çeşitli yıllarda çeşitli filmlerle en iyi yönetmen ve büyük jüri ödüllerinin yanı sıra başrollerini haluk bilginer, melisa sözen ve demet akbağ’ın paylaştığı kış uykusu filmi 2014 cannes film festivalinden altın palmiye ödülüyle dönmüştür. kış uykusu türk sinema tarihinde bu ödüle layık görülen ikinci film olmuştur.
“biri ölür üzülmezsiniz, sonra sandalyeye asılı hırkasını görürsünüz, o hırkanın duruşu kalbinize oturur.”
devamını gör...
help steps
bu zor günlerde az da olsa bişeyler yapabilmek adına adımlarımızı tema vakfına bağışlamaya davet ediyorum. davet koduyla katılım sağlandığında uygulama size 50 bin ek adım hediye ediyor. adımlar biriktikçe de fidanlara dönüşüyor. davet kodu isteyenlere ulaştırabilirim, uygulama için sormak istediklerinizi cevaplayabilirim.
devamını gör...
olmayacak şeylerin hayalini kurmak
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
hiç bozmadığım alışkanlıktır.
günlük gazete alır okurum
yeri farketmez bunun için özel bir zaman oluşturmam,
muhakkak her sabah köşe marketten günlük gazetemi alır yoluma öyle devam ederim.
olmazsa olmaz pazar günü bulmaca keyfidir.
demode gelebilir evet ancak,
günümüz teknolojisi asla o kokuyu yada dokuyu vermiyor..veremiyor
günlük gazete alır okurum
yeri farketmez bunun için özel bir zaman oluşturmam,
muhakkak her sabah köşe marketten günlük gazetemi alır yoluma öyle devam ederim.
olmazsa olmaz pazar günü bulmaca keyfidir.
demode gelebilir evet ancak,
günümüz teknolojisi asla o kokuyu yada dokuyu vermiyor..veremiyor
devamını gör...
normal sözlük 1. istanbul zirvesi
yakalarımıza takma adlarımızı takıp mı geleceğiz?
devamını gör...
dünyanınbütünmeşhurlarınıntraşolurkenkullandığıjilet
gördükçe içime sıkıntı veren nick. her seferinde de okuyorum nicki.
edit: gelen her bildirimde yine okuyorum bu nicki. beğenmeyin arkadaşlar lütfen.
edit: gelen her bildirimde yine okuyorum bu nicki. beğenmeyin arkadaşlar lütfen.
devamını gör...
serenad
-sen insanlara baktığın zaman üniformalar,bayraklar ve din görüyorsun!
+peki,sen ne görüyorsun bakalım?
-insan, sadece insan. seven,acı çeken,acıkan,üşüyen,korkan bir insan.
bir zülfü livaneli romanı, okuyucuyu hemen ilk dakikalarda sımsıkı sarıyor ve bırakmıyor.
devamını gör...
yazarların en sevdiği çocuk kitabı
bana okumayı öğreten ve çocukluğumu hatırlatan kitap olduğu için (bir vefa borcu olarak) cin ali.
devamını gör...
sanagulbahcesivadetmedim
kafa sözlük fen bilimleri bölüm başkanlığına ciddi adaydır. sözlüğe hoş gelmiş, elementleri de pek sever.
devamını gör...
sözlükteki yaşlı yazarlardan talepler
onlar elma soyup, örgü örerse size kim mama yedirecek? peki gazınızı kim çıkaracak? kim pışpışlayacak sizi? peki ortalığın içine ettiğinizde kim temizleyecek buraları?
bence bu talebinizi gözden geçirin yoksa buraları mok götürür *
son zamanlarda pis kokular iyice arttı zaten birde büyükleriniz çekip giderse mamak çöplüğünden hallice olur buralar, demedi demeyin. *
bence bu talebinizi gözden geçirin yoksa buraları mok götürür *
son zamanlarda pis kokular iyice arttı zaten birde büyükleriniz çekip giderse mamak çöplüğünden hallice olur buralar, demedi demeyin. *
devamını gör...
kürk mantolu madonna
--! spoiler !--
raif bey, çocukluğundan beri ürkek mizaçlı ve utangaç bir insandır. okumakta pek hevesi olmadığından babası tarafından almanyaya gönderilir. çok iyi resim yapmasına rağmen sırf kendinden bir parça barındırır korkusu ile yaptığı resimleri kimseye göstermemiştir. kendi içine kapanıktır ve çoğunlukla hayal dünyasında yaşar. bir gün bir resim sergisinde "kürk mantolu madonna"ya rastlar. bu tablo, raif beyin çocukluğundan beri okuduğu kitaplarda ve düşlerinde tasvir ettiği kadınların bir karışımıdır. onda masum, asil ve biraz vahşi bir ifade bulan raif bey bu tabloya bütün benliği ile aşık olur. bir müddet sonra tabloda gördüğü kadın ile karşılaşır. fakat içini bir korku salar. çünkü tablodaki kadın kusursuzdur. ona duyduğu aşk son derece manalı, her şeyin üzerinde, saf, temiz ve ebedidir. tablodaki kusursuz kadının gerçekte, göründüğü kadar kusursuz olmayışı ihtimali onu fevkalade korkutur.
maria puder .. arkadaş olurlar. fakat maria gerçekten de tablodaki gibi ilginç, zarif, güçlü, güzel ve narin bir kadındır. ve aralarındaki arkadaşlık gittikçe ilerler. ancak raif bey ona bir derece kadar az da olsa sahip olmuşken, elinden kayıp gitmesinden, ona tüm benliği ile sahip olmak isterken elde edebildiği kararından da olmaktan korkmakta ve bu düşünce raif beye cehennem gibi azap vermektedir. maria puder ise gerçekten derin düşünceli bir kadındır. erkeklerin bayağılığı karşısında aşk duygusundan nefret etmiştir. o, tüm mantıklarin dışında, tarifi imkansiz ve mahiyeti bilinmeyen bir aşk istemektedir. gittikçe yakınlaşan raif bey ve maria puder, ikisinin de korumaya çalıştığı mesafeyi aşmış ve bütün bir dostluğu, hissiyatı bir hiç uğruna heba etmişlerdir. raif bey'in korktuğu başına gelmiş ve maria puder ona "kendinde noksan olan kocaman bir boşluğun raif bey ile dolabilegini ve raif beyi de sevmezse kimseyi sevemeyecegini düşündüğünü fakat tüm bunlara rağmen raif beyi de sevemedigini" söylemiştir. çünkü o boşluk geçmemiş, her şeye rağmen hayat aynı sıkıntılı hali ile devam etmiş ve raif bey, her şeye rağmen, bütün yakınlığına rağmen yine maria ya uzak bir yabancı gibi görünmüştür. ayrılmaları gerekir. bir müddet ayrı kalırlar. raif bey o süre zarfında maria puderin evinin etrafında dolaşmış, kendinden geçmiş ve hiçbir şey düşünemez olmuştur. ve bu ayrılık sonunda maria puder hastalanır. bu vesile ile tekrar birleştiler. raif bey maria'ya bakıyor, onu iyi etmek için her şeyi yapıyordur. ve bir gün maria puder, "noksan olanı buldum, noksanlık bende imiş. noksanlık inanmak hissiyatı imiş. beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadım o yüzden sana aşık olmadığımı sandım, demek insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar, fakat artık inaniyorum" demistir. bu mesut günlerin ardından raif bey'in babası vefat eder ve memleketine dönmek durumunda kalır. bu süre zarfında maria puder de annesinin yanına prag'a gider. raif bey işleri yoluna koyar koymaz maria'yi yanına alacaktır. mektuplasirlar fakat bir müddet sonra maria'nin mektupları kesilir ve raif beyin gönderdiği mektuplar kendisine iade edilir.
raif beyin dünyası başına yıkılır ve bütün insanlardan kaçar . maria puder bile böyle yaptıktan sonra diğerleri neler yapardı kim bilir? maria kendisine verdiği sözü tutmayacagi için mektuplarını kesmiş ve kayıplara karışmıştır. muhtemel ki başka bir erkekle gönlünü eglendirmektedir.
raif bey'in günleri böyle beyhude ve azap içinde geçer, evlenir, çocukları olur.. fakat bu insanlar kendine kati suretle uzaktır, yabancıdır. yıllar geçer fakat raif bey insanlardan uzak, inançsız, mutsuz ve mariayi hala nasıl bu kadar sevdiğine şaşkın ve kızmış halde hayatına devam eder. bir gün maria puderin akrabası bir kadınla yolları rastlaşır. yanında 8 9 yaşlarında bir kız çocuğu ile dolaşan kadın ile sohbete başlar ve maria puder'in prag'a gittikten hemen sonra gebe olduğunu öğrendiği, çocuğun babası hakkında annesine tek kelime etmediği, yakında gideceği bir seyahatten bahsedip durduğu ve malesef çocuğu doğururken öldüğü haberini alır. o zaman raif bey tam on sene bir ölüye kızdığını, maria puder e çok haksızlık ettiğini anlar. onun hatırasına işlediği cinayet, raif beyi fazlası ile sıkıyor ve ölüm gibi geri dönülmez bir nedenden ötürü ne af dileyebiliyor ne de kefaretini odeyebiliyordur. ve 35 senelik ömründe sadece 4 5 ay yaşamış olduğunu, maria ile ayrıldıktan sonra ve onu tanımadan önce bir hayat yaşamadığını hissediyordur. ve bütün bunlardan sonra raif bey de kimseyle bir kelime konusamadan, herkese yabancı, pişmanlık içinde bu dünyadan göçüp gitmiştir.
--! spoiler !--
raif bey, çocukluğundan beri ürkek mizaçlı ve utangaç bir insandır. okumakta pek hevesi olmadığından babası tarafından almanyaya gönderilir. çok iyi resim yapmasına rağmen sırf kendinden bir parça barındırır korkusu ile yaptığı resimleri kimseye göstermemiştir. kendi içine kapanıktır ve çoğunlukla hayal dünyasında yaşar. bir gün bir resim sergisinde "kürk mantolu madonna"ya rastlar. bu tablo, raif beyin çocukluğundan beri okuduğu kitaplarda ve düşlerinde tasvir ettiği kadınların bir karışımıdır. onda masum, asil ve biraz vahşi bir ifade bulan raif bey bu tabloya bütün benliği ile aşık olur. bir müddet sonra tabloda gördüğü kadın ile karşılaşır. fakat içini bir korku salar. çünkü tablodaki kadın kusursuzdur. ona duyduğu aşk son derece manalı, her şeyin üzerinde, saf, temiz ve ebedidir. tablodaki kusursuz kadının gerçekte, göründüğü kadar kusursuz olmayışı ihtimali onu fevkalade korkutur.
maria puder .. arkadaş olurlar. fakat maria gerçekten de tablodaki gibi ilginç, zarif, güçlü, güzel ve narin bir kadındır. ve aralarındaki arkadaşlık gittikçe ilerler. ancak raif bey ona bir derece kadar az da olsa sahip olmuşken, elinden kayıp gitmesinden, ona tüm benliği ile sahip olmak isterken elde edebildiği kararından da olmaktan korkmakta ve bu düşünce raif beye cehennem gibi azap vermektedir. maria puder ise gerçekten derin düşünceli bir kadındır. erkeklerin bayağılığı karşısında aşk duygusundan nefret etmiştir. o, tüm mantıklarin dışında, tarifi imkansiz ve mahiyeti bilinmeyen bir aşk istemektedir. gittikçe yakınlaşan raif bey ve maria puder, ikisinin de korumaya çalıştığı mesafeyi aşmış ve bütün bir dostluğu, hissiyatı bir hiç uğruna heba etmişlerdir. raif bey'in korktuğu başına gelmiş ve maria puder ona "kendinde noksan olan kocaman bir boşluğun raif bey ile dolabilegini ve raif beyi de sevmezse kimseyi sevemeyecegini düşündüğünü fakat tüm bunlara rağmen raif beyi de sevemedigini" söylemiştir. çünkü o boşluk geçmemiş, her şeye rağmen hayat aynı sıkıntılı hali ile devam etmiş ve raif bey, her şeye rağmen, bütün yakınlığına rağmen yine maria ya uzak bir yabancı gibi görünmüştür. ayrılmaları gerekir. bir müddet ayrı kalırlar. raif bey o süre zarfında maria puderin evinin etrafında dolaşmış, kendinden geçmiş ve hiçbir şey düşünemez olmuştur. ve bu ayrılık sonunda maria puder hastalanır. bu vesile ile tekrar birleştiler. raif bey maria'ya bakıyor, onu iyi etmek için her şeyi yapıyordur. ve bir gün maria puder, "noksan olanı buldum, noksanlık bende imiş. noksanlık inanmak hissiyatı imiş. beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadım o yüzden sana aşık olmadığımı sandım, demek insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar, fakat artık inaniyorum" demistir. bu mesut günlerin ardından raif bey'in babası vefat eder ve memleketine dönmek durumunda kalır. bu süre zarfında maria puder de annesinin yanına prag'a gider. raif bey işleri yoluna koyar koymaz maria'yi yanına alacaktır. mektuplasirlar fakat bir müddet sonra maria'nin mektupları kesilir ve raif beyin gönderdiği mektuplar kendisine iade edilir.
raif beyin dünyası başına yıkılır ve bütün insanlardan kaçar . maria puder bile böyle yaptıktan sonra diğerleri neler yapardı kim bilir? maria kendisine verdiği sözü tutmayacagi için mektuplarını kesmiş ve kayıplara karışmıştır. muhtemel ki başka bir erkekle gönlünü eglendirmektedir.
raif bey'in günleri böyle beyhude ve azap içinde geçer, evlenir, çocukları olur.. fakat bu insanlar kendine kati suretle uzaktır, yabancıdır. yıllar geçer fakat raif bey insanlardan uzak, inançsız, mutsuz ve mariayi hala nasıl bu kadar sevdiğine şaşkın ve kızmış halde hayatına devam eder. bir gün maria puderin akrabası bir kadınla yolları rastlaşır. yanında 8 9 yaşlarında bir kız çocuğu ile dolaşan kadın ile sohbete başlar ve maria puder'in prag'a gittikten hemen sonra gebe olduğunu öğrendiği, çocuğun babası hakkında annesine tek kelime etmediği, yakında gideceği bir seyahatten bahsedip durduğu ve malesef çocuğu doğururken öldüğü haberini alır. o zaman raif bey tam on sene bir ölüye kızdığını, maria puder e çok haksızlık ettiğini anlar. onun hatırasına işlediği cinayet, raif beyi fazlası ile sıkıyor ve ölüm gibi geri dönülmez bir nedenden ötürü ne af dileyebiliyor ne de kefaretini odeyebiliyordur. ve 35 senelik ömründe sadece 4 5 ay yaşamış olduğunu, maria ile ayrıldıktan sonra ve onu tanımadan önce bir hayat yaşamadığını hissediyordur. ve bütün bunlardan sonra raif bey de kimseyle bir kelime konusamadan, herkese yabancı, pişmanlık içinde bu dünyadan göçüp gitmiştir.
--! spoiler !--
devamını gör...
kadın filozof olmaması
krotonlu theano
aspasia
hypatia
hildegard
marguerite porete
sienalı katharina
christine de pizan
ısotta nogarola ve liste uzayıp gider. tarih boyunca sandığınızın aksine kadınlar sadece doğurup yemek yapmamışlardır. ataerkil düzenin uzun süre dünyayı bırakmamasından mütevellit kadın yazarlar, şairler, filozoflar hep gölgede kalmış hatta saklanmışlardır. uzak bir örnek olmayan j.k. rowling bile harry potter kitaplarını yayınlarken kadın olduğu belli olmasın diye bu isimle basmıştır kitaplarını. bu konuyla ilgili virginia woolf kendine ait bir oda’yı okumanızı şiddetle öneriyorum.
aspasia
hypatia
hildegard
marguerite porete
sienalı katharina
christine de pizan
ısotta nogarola ve liste uzayıp gider. tarih boyunca sandığınızın aksine kadınlar sadece doğurup yemek yapmamışlardır. ataerkil düzenin uzun süre dünyayı bırakmamasından mütevellit kadın yazarlar, şairler, filozoflar hep gölgede kalmış hatta saklanmışlardır. uzak bir örnek olmayan j.k. rowling bile harry potter kitaplarını yayınlarken kadın olduğu belli olmasın diye bu isimle basmıştır kitaplarını. bu konuyla ilgili virginia woolf kendine ait bir oda’yı okumanızı şiddetle öneriyorum.
devamını gör...
öküzgözü
elazığ bölgesinin lokomotif üzümlerindendir. iri taneli, iri salkımlı, gri puslu, siyah renkli, etli ve geç olgunlaşan bir üzüm. üzümden düşük tanenli, yüksek asitli ve dengeli şaraplar üretiliyor.
devamını gör...
tarhana çorbası
temelde bir tür kurutulmuş domates çorbası. ege usulü, kuru biberli ve kuru börülceli hazırlananı damaklara şenlik olur, bulursanız da şanslısınızdır.
soğuk havalarda ilaç gibi geldiği kesindir, sürekli el altında oluşu harika olur. gurbet ellerde imdadıma yetişmişliği vardır ki ömür boyu minnet duyarım yapana ve pişirene. şöyle ki evden çok uzak bulunduğum bir kış döneminde yanımda bir yarım kilo götürmüştüm tarhanadan. havalar dengesizleşip boğazım tırmalandıkça ben burdayım demişti adeta. kaldığım yerde öyle evdeki gibi tencere tava da yoktu, bir mikrodalga fırınla idare ediyorduk. hal böyleyken o çorba illa ki yapılacak deyip pratik bir yöntem bulmuştum. derin bir kasenin içine iki dolu yemek kaşığı ekleyip küçük bir bardak suyla iyice karıştırır, bir dakikalığına mikrodalganın en yüksek derecesinde ısıtırdım. çıkarıp yarım bardak daha su ekleyip tekrar karıştırır, bir dakika daha aynı derecede ısıttıktan sonra aynı işlemi üçüncü kez tekrarlayınca * içilebilir kıvamda bir kase çorba hazır olurdu. elbette evde tereyağlı, kuru börülceli ve biberli hazırlananın yerini tutmazdı ama hiç olmamasından da iyi olurdu. kase içine kıyılmış beyaz ya da süzme peynir koyup üzerine sıcak çorbayı ekleyince de değişik bir domates çorbası lezzeti almak olası, peynir bir tür krema tadı çıkarıyor ortaya.
bunun bir de yalancı versiyonu var, onda da normal domates çorbası yapar gibi iki yemek kaşığı tereyağında üç silme yemek kaşığı unu kavuruyoruz, bir buçuk yemek kaşığı salça ile biraz pul biberi de ekleyip iyice çeviriyoruz tencerede. üzerine kıvamına göre 5-6 bardak su ekleyip topaklanmasın diye çırparak karıştırıyoruz. su kaynamadan bir kase yoğurdu da tenceredeki sudan kaseye alıp azaz azar ılıştırarak ayran kıvamına getirdikten sonra tencereye ekliyoruz. kaynadıktan sonra da nane ve tuz ekleyince çorba hazır oluyor. ihtiyaçtan ya da keyiften türlü çeşit çorba çıkaran anadolu kültüründe azıcık kurcalayınca ne tarifler çıkıyor, şaşırmamak mümkün değil.
millet instagramda buzlu soğuk kahve, granita, sangria paylaşırken bana burda çorba tarifi verdiren, haziranda bile hala soğuk giden havalar daha ne yapmaz merak içindeyim diyerek bu girdinin sonuna geliyoruz. o yaz buraya gelecek, evet.*
soğuk havalarda ilaç gibi geldiği kesindir, sürekli el altında oluşu harika olur. gurbet ellerde imdadıma yetişmişliği vardır ki ömür boyu minnet duyarım yapana ve pişirene. şöyle ki evden çok uzak bulunduğum bir kış döneminde yanımda bir yarım kilo götürmüştüm tarhanadan. havalar dengesizleşip boğazım tırmalandıkça ben burdayım demişti adeta. kaldığım yerde öyle evdeki gibi tencere tava da yoktu, bir mikrodalga fırınla idare ediyorduk. hal böyleyken o çorba illa ki yapılacak deyip pratik bir yöntem bulmuştum. derin bir kasenin içine iki dolu yemek kaşığı ekleyip küçük bir bardak suyla iyice karıştırır, bir dakikalığına mikrodalganın en yüksek derecesinde ısıtırdım. çıkarıp yarım bardak daha su ekleyip tekrar karıştırır, bir dakika daha aynı derecede ısıttıktan sonra aynı işlemi üçüncü kez tekrarlayınca * içilebilir kıvamda bir kase çorba hazır olurdu. elbette evde tereyağlı, kuru börülceli ve biberli hazırlananın yerini tutmazdı ama hiç olmamasından da iyi olurdu. kase içine kıyılmış beyaz ya da süzme peynir koyup üzerine sıcak çorbayı ekleyince de değişik bir domates çorbası lezzeti almak olası, peynir bir tür krema tadı çıkarıyor ortaya.
bunun bir de yalancı versiyonu var, onda da normal domates çorbası yapar gibi iki yemek kaşığı tereyağında üç silme yemek kaşığı unu kavuruyoruz, bir buçuk yemek kaşığı salça ile biraz pul biberi de ekleyip iyice çeviriyoruz tencerede. üzerine kıvamına göre 5-6 bardak su ekleyip topaklanmasın diye çırparak karıştırıyoruz. su kaynamadan bir kase yoğurdu da tenceredeki sudan kaseye alıp azaz azar ılıştırarak ayran kıvamına getirdikten sonra tencereye ekliyoruz. kaynadıktan sonra da nane ve tuz ekleyince çorba hazır oluyor. ihtiyaçtan ya da keyiften türlü çeşit çorba çıkaran anadolu kültüründe azıcık kurcalayınca ne tarifler çıkıyor, şaşırmamak mümkün değil.
millet instagramda buzlu soğuk kahve, granita, sangria paylaşırken bana burda çorba tarifi verdiren, haziranda bile hala soğuk giden havalar daha ne yapmaz merak içindeyim diyerek bu girdinin sonuna geliyoruz. o yaz buraya gelecek, evet.*
devamını gör...

