bugs bunny.
sponge bob.
adventure time.
regular show.

kaç yaşıma gelirsem geleyim bunları izlemekten bıkmayacağım.
devamını gör...

(bkz: iç güveysinden hallice)
devamını gör...

sembolü h+ (human +) gösterilen ve nedense bir din ya da tarikat sanılan, ama asıl amacı insanların sahip olduğu bedensel dezavantajlardan, hastalıklardan kurtarmak ve daha ilerisine geçip süper insan ütopyasını kurmak isteyen düşüncedir. basit bir örnekle protezler, extremiteleri olmayan insanlara kolaylık sağlar ve bu amaca hizmet eder. yapay organlar, beyne takılan piller vs bu amaca hizmet eder. hastalık harici en büyük hedeflerinden biri insanları sınırlayan bedensel aktivitelerden kurtulup, cyborg ve daha ötesinde bilinci ve beyni bilgisayar yazılımlara geçirebilmektir. yani bir tarikat ve din değildir. toplanıp planlar yapmaz, labaratuvarlarda sabahlarlar.
devamını gör...

nickini her gördüğümde aklıma robbins patoloji kitabını getiren yazardır. bilgi fışkıran tanımlarınla bizleri aydınlatmaktan asla usanmayasın. açıkcası senin tanımları gördükçe bir sağlıkcı olarak birazcık utanıyorum. tanımların sözlüğümüzden hiç eksilmesin sevgili yazar.
devamını gör...

aklıma orhan pamuk' un benim adım kırmızı da ki - ben seytan- bölümü geldi..
okumayanlara.. hatırlamak isteyenler için..
[[alıntı]]
orhan pamuk'un benim adım kırmızı isimli kitabında geçen enfes bölüm.

--- alıntı ---

-ben şeytan-

zeytinyağında kızarmış kırmızı biberin kokusunu, şafak vakti durgun denize yağan yağmurları, açık pencerenin kenarında bir an bir kadının belirişini, sessizlikleri, düşünmeyi ve sabrı severim. kendime inanırım ve çoğu zaman benim hakkımda söylenenlere aldırmam. ama bu akşam, bu kahvehaneye nakkaş ve hattat kardeşlerimi bazı dedikodular, yalanlar, söyletiler yüzünden uyarmaya geldim.

elbette, ben söyledim diye tam tersine inanmaya hazır olduğunuzu biliyorum. ama benim söylediğimin tam tersinin her zaman doğru olmadığını sezecek kadar da akıllı ve kanmasanız da söylediğim her şeye ilgi duyacak kadar da hassassınız. kuran-ı kerim'de elli kere geçen adımın, en çok anılan adlardan biri olduğunu bilirsiniz.

peki, allah'ın kitabından, kuran-ı kerim'den başlayalım. orada hakkımda söylenenlerin hepsi doğrudur. bunu söylerken bir alçakgönüllülük ettiğim bilinsin isterim. çünkü bir de üslup meselesi var. kuran-ı kerim'in beni aşağılayışı bana hep acı verdi. bu acı benim hayat tarzımdır. bunu tartışmıyorum.

evet, biz meleklerin gözleri önünde allah insanı yarattı. sonra bizden ona secde etmemizi istedi. evet, araf suresinde yazıldığı gibi bütün melekler secde ederken ben itiraz ettim. adem'in çamurdan, benim ise, çok daha üstün bir madde olduğunu hepinizin bildiği ateşten yaratıldığımı hatırlattım. insana secde etmedim. allah da beni “mağrur” buldu.
“cennet'ten in,” dedi. orada büyüklük taslamak senin haddin değil.“
"kıyamete, ölüler dirilene kadar yaşamama izin ver,” dedim.

verdi. ben de, bütün bu sürede ona secde etmediğim için cezalandırılmama sebep olan adem'in soyunu, yoldan çıkaracağımı söyledim. o da, yoldan çıkardıklarımı cehenneme'e yollayacağını söyledi. bunları karşılıklı yapmaya devam ettiğimizi biliyorsunuz. bu konuda ekleyecek çok fazla bir şeyim yok.

bazıları, o sırada yüce allah ile aramızda bi anlaşma yapılmış olduğunu ileri sürdüler. bu mantığa göre, ben yüce allah'a kullarını sınamak için yardımcı oluyor, onların aklını çelmeye çalışıyordum. iyiler iyi karar verip yoldan çıkmıyor, kötüler nefislerine yenik düşüp günah işliyor, cehennem'i de boyluyorlardı. herkes cennet'e gidecekse kimse korkutulamayacağı, dünya ve devlet işleri yalnız iyilikle yürütülemeyeceği ve alemde iyilik kadar kötülük, sevap kadar günah da gerekli olduğu için yaptığım çok önemliydi. allah'ın düzeninin benim sayemde ve yüce allah'ın (niye kıyamete kadar yaşamam için bana süre vermişti?) izniyle gerçekleştiği halde, benim “kötü” olmam, hakkımın hiçbir zaman teslim edilmemesi benim gizli acımdı. benim hasabıma bu mantığı sonuna kadar götüren hallacı mansur, veya meşhur imam gazali'nin kardeşi ahmet gazzali gibiler, demek ki, allah'ın izni ve isteğiyle yapıldığına göre, aslına benim işlettiğim günahların da, allah'ın istediği şeyler olduğu, iyi ile kötü olmadığı, çünkü her şeyin allah'tan geldiğini, hatta benim de allah'ın bir parçası olduğumu yazıp söylemeye kadar vardırmışlardır işi.

bu akılsızların bazıları, haklı olarak, kitaplarıyla birlikte yakılıp öldürülmüşlerdir. çünkü, tabii ki, iyi ve kötü vardır, bu ikisi arasında bir sınır çizmek hepimizin işidir, ben -haşa- allah değilim ve bu saçmalıkları da bu akılsızların kafasına ben sokmadım, onlar kendileri düşündüler.

bu da beni ikinci itirazıma getiriyor: alemdeki bütün kötülüklerin, ve günahların kaynağı ben değilim. pek çok insan benim kışkırtmam, kandırmam, vesveselendirmem olmadan kendi hırsları, şehvetleri, iradesizlikleri, alçaklıkları ve çoğunlukla da aptallıkları yüzünden günah işliyorlar. bazı okumuş yazmış mutasavvıfların, beni bütün kötülüklerden arındırma gayretleri ne kadar saçmaysa, her kötülüğün benden çıktığını sanmak da kuran-ı kerim'e o kadar aykırı. müşterisini kazıklayıp çürük elmayı hileyle satan her manavı, yalan söyleyen her çocuğu, her dalkavukluk edeni, edepsiz hayaller gören her ihtiyarı, otuz bir çeken her oğlanı ben kandırmıyorum. hatta, yüce allah, bu son ikisinde beni anmalarına yol açacak bir kötülük bile bulamaz. elbette vahim günahlar işlensin diye çok uğraşıyorum, ama ağzı açık esneyenleri, hapşıranları, hatta osuranları da benim kandırdığımı yazıyor bazı hocalar. beni hiç anlamadıkları anlamına geliyor bunlar.

anlamasınlar, sen de onları daha kolay kandırırsın, diyebilirsiniz. doğru. ama benim de bir gururum olduğunu, zaten yüce allah ile aramı bunun açtığını hatırlatmam gerekir. her kılığa kolaylıkla girebildiğim, özellikle şehvet uyandıran güzel kadın olarak dini bütünlerin yoluna çıktığım on binlerce cilt kitapta kaç kere yazıldığı halde, buradaki nakkaş kardeşlerim beni niye hala yüzü et benleriyle kaplı, eciş bucüş, boynuzlu ve kuyruklu bir korkunç mahluk gibi çizdiklerini açıklayabilirler mi?

asıl konumuza böylece geldik: nakış. istanbul sokaklarını dolduran ve sizleri daha sonra üzmesin diye adını anmayacağım bir vaizin kışkırttığı bir kalabalık, makam ile ezan okumanın, tekkelere toplanıp kucak kucağa zikredip çalgı eşliğinde kendinden geçmenin allah'ın sözüne aykırı olduğunu söylüyormuş. bu vaizden ve kalabalığından korkan aramızdan bazı nakkaşlar, frenk usüllerince nakşetmenin benim işim olduğunu söylüyorlarmış, işittim. bana yüzlerce yılda sayısız iftira edildi. hiçbiri hakikatten bu kadar uzak değildi.

her şeyin başına dönelim. herkes havva'ya yasak meyveden yedirmeme takıldığı için bu başlangıcı unutuyor. hayır, başlangıç yüce allah'ın beni mağrur bulması da değildir. her şeyin başlangıcında o'nun bana ve diğer meleklerine insanı gösterip secde etmemizi istemesi ve öteki melekler insana secde ederken çok yerinde bir kararla,

-benim insana secde etmemem-

var. beni ateşten yarattıktan sonra, daha değersiz bir malzeme olan çamurdan yapılmış

-insana secde et-

demesi sizce yerinde mi? vicdanınızla söyleyin kardeşlerim? peki, biliyorum, burada hiçbir şeyin aramızda kalmayacağını, o'nun her şeyi işiteceğini ve birgün de sizden hesabını soracağını düşünüp korkuyorsunuz. o zaman size o vicdanı niye verdi diye sormuyorum, korkmakta haklısınız, diyorum ve bu sorumu ve ateş-çamur ayrıntısını unutuyorum. ama hiç unutmayacağım, evet gururla hatırlayacağım bir şey var:

-ben insana secde etmedim.-

oysa yeni frenk üstatları, şimdi tam bunu yapıyorlar. beylerin, papazların, zengin tüccarların ve hatta kadınların bile gözlerinin rengi, tenlerinin dokusunu, dudaklarının benzersiz kıvrımını, göğüslerinin arasındaki güzel gölgeye, alınlarındaki kırışıklara, parmaklarındaki yüzüklere, hatta kulaklarından fışkıran iğrenç kıllara kadar her şeyi olduğu gibi resmedip göstermekle yetinmiyorlar, sanki insan secde edilecek bir yaratıkmış gibi onları resimlerinin tam merkezine yerleştirip bu resimleri tapılacak put gibi duvarlara asıyorlar. insan, gölgesi bile bütün ayrıntısıyla resmedilecek kadar önemli bir mahluk mudur? bir sokaktaki evler insanın gözünün yanlışlıkla gördüğü gibi gitgide küçülüyormuş gibi resmedilirse alemin merkezine allah değil, insan yerleştirilmiş olmaz mı? bunları her şeye muktedir yüce allah daha iyi bilir. ama, insana secde etmeyi reddetmiş, bu yüzden ne acılar, ne yalnızlıklar çekmiş, bu yüzden allah'ın gözünden düşmüş, küfürler edilmiş olan benim, bu resimlerin fikrini verdiğimi ileri sürmenin ne kadar saçma olduğu anlaşılmıştır sanıyorum. bazı mollaların yazdığı, bazı vaizlerin söylediği gibi, bütün çocukların benim yüzümden otuz bir çektiğine, herkesi benim osurttuğuma inanmak bile daha mantıklıdır.

bu konuda son bir şey daha söylemek istiyorum, ama sözüm kafası kendine gösterme hevesleri, şehvet ve para düşkünlüğü ve abuk sabuk tutkuları yüzünden her zaman bulanık olan insanlara değil! sınırsız aklıyla beni yüce allah anlar ancak: meleklerini insana secde ettirerek onlara mağrur olmayı sen öğretmedin mi? şimdi de senin meleklerinden öğrendikleri şeyleri kendileri yapıyor, kendi kendilerine secde edip kendilerini alemin merkezine yerleştiriyorlar. herkes, senin en sadık kulların bile, frenk üstatlarının tarzında resmedilmek istiyor. bu kendine hayranlığın sonucu, yakında seni unutmaları olacak, bunu kendimi bilir gibi biliyorum. üstelik, seni unutmalarının bütün suçunu yine bana atacaklar.

bütün bunlara sanıldığı kadar aldırmadığımı nasıl anlatabilirim size? tabii ki yüzlerce yıldır acımasızca, taşlanmama, küfürlere, lanetlere, beddualara rağmen sağ salim ayakta durduğumu göstererek. kıyamete kadar yaşam iznimi bana ulu allah'ın verdiğini, bana olur olmaz küfür eden öfkeli ve yüzeysel düşmanlarım hatırlasalar hepimizin işi kolaylaşırdı. onların ise, allah'tan alabildikleri ömür altmış yetmiş yılı ancak geçer. bari kahve içerek bunu uzatmaya çalışın, desem, aman şeytan böyle istiyorsa tam tersini yapayım diye bazılarının hiç kahve içmeyeceğini ya da baş aşağı dikilip kıçına kahve döktürmeye çalışacağını da biliyorum.

gülmeyin. düşüncelerin içeriği değil, biçimi önemlidir. nakkaşın ne resmettiği değil, üslubu. ama bunların da hiç belli olmaması gerekir. son olarak bir aşk hikayesi anlatacaktım, geç olmuş. beni bu gece seslendiren üstat meddah, yarın değil, öbür gün, çarşamba gecesi duvara bir kadın resmi astığında bu aşk hikayesini tatlı diliyle seslendirmeye söz verdi.

--- alıntı ---
devamını gör...

ne zaman kutlanmaya başlandığı ve nerden geldiği bilinmiyor. insanların sevdiği kitapları keyifle okuduğu bir gün olarak kabul görmüş. ülkemizde kitap okumak yeterli bir seviyede olmasa da okurların günleri kutlu olsun efenim.
devamını gör...

güvenmek kolaydır, ama zorluğu da güvendiğine inanmamaktır.
devamını gör...

ilk paleontolojist kadın. 1799-1847 yılları arasında ingiltere'de yaşadı. yoksulluk içinde doğan bir çocuktu. eğitim almadı. o sebeple sürekli çalışmak zorundaydı. 12 yaşındaki marry kardeşi joseph ile birlikte, hayvanlara ait fosilleri babasının balıkçı standında satıyordu.

1811'de bir triyasik döneme ait bir ihtiyazorbuldular. üstelik tam bir iskelet... epey ilgi gören bu fosil ile ilgili 3 yıl sonra everard horne bilimsel bir makale bile yazmıştı.

1821'de her biri 6 metreden uzun üç iskelet buldu.

1823'te ise keşiflerinden biri olan plesiozor iskeletini bulduğunda kimse bir kadının bunu bulabileceğine inanmadı.

1828'de pteozor iskeleti buldu. bu yapılan en büyük keşifti. çünkü prehistorik dönemde , uçan dinozorların da var olduğunu gösterdi.
hayvanların fosilleşmiş dışkılarını da buldu. hayvanların ne ile beslendiği konusunda yol gösterici oldu.
o döneme kadar, erkeklerin uğraştığı palaentoloji ile artık kadınlarda uğraşmaya başladı, bu bilime katkılarından dolayı, 2010 yılında kraliyet derneği, onu bilime katkı sağlayan 10 ingiliz kadınından biri olarak gösterdi,
devamını gör...

kişinin çok güçlü toplumsal bağları sebebiyle; toplumu kendini önüne koyarak intihar etmesi şeklidir. dünyanın çok farklı yerlerinde altruist intihar örnekleri görülmektedir; japonya'da var olan hara kiri geleneği bir altruist intiharlara örnek teşkil eder. kişi kendinden daha değerli bulduğu toplum için kendini feda etmekten çekinmez. özellikle askerler altruist intihara daha meyillidirler.
devamını gör...

olur.
ağustos ayından non stop fındık toplayacam. *
karın tokluğuna gelecek olan herkes köylü kontenjanına dahil olabilir.
canım köyüm bekler, beni ve tüm köylü olmak isteyenleri.
devamını gör...

(bkz: ben insan değil miyim)
devamını gör...

ilk önce kardeşime seslenirim, cevap vermezse eğer kafka'nın bize gelmiş olduğunu düşünürüm....
yazarların en ünlü etkileşimi başlığına tanım girer, sizi haberdar ederim.
devamını gör...

freud'un psikoseksüel gelişim teorisi'dir.

tanimlar:

1. oral donem(0-1): libido agiz bolgesinde yogunlasmistir. oral donemin amaci bebegin ebeveyniyle yakinlasarak guven duygusu kazanmasidir.

2. anal donem(1-3): tuvalet egitimiyle birlikte yeni libido odagi anal bolge olur. anal donemde cocuk, tuvalet kontrolunu edinirken kurallariyla koyan ebeveyniyle mucadele etmek yoluyla bagimsizligini kazanir.

3. fallik donem(3-6): libodo odagi bolge genital bolgelerdir. cocuk nasil dogdugunu merak eder. cinsiyet farkini anlamaya calisir.
bu donemde kiz cocuk babaya ilgi duydugundan* annesinin, erkek cocuk da anneye ilgi duydugundan* babasinin onu cezalandiracagini dusunur.

4. gizil(latent) donem(6-12): cinsel durtuler sessizlesir.* libido odagi bolge yoktur. guclu ogrenme, oyunlarda etkinlik, cevrenin kesfedilmesi, cevredeki insanlar ve nesneler ile daha yeterli iliski kurma saglanir. bu donem sosyal yeteneklerin ve iletisim becerilerinin gelistirilmesi acisindan onemlidir.

5. genital donem(12-20): bireyin cinsel istek duymaya baslamasindan dolayi libido odagi genital bolgelerdir. cinsel olgunluga erismeye baslanir. ergen, aileden bagimsizlasarak karsi cinsten olgun ve saglikli iliskiler kurabilmeyi ogrenmeye yonelir. meslek secimine dair tasarilarda bulunma ve yuva kurma istegi belirir. toplumdaki yeri ve yapmak istedikleri konusunda catismalar yasar.

analiz:
1. oral donem(0-1):
a. donemin olumlu gecmesi halinde kisilik: bireyin kendine ve insanlara guven duygusu gelisir.
b. donemin olumsuz gecmesi halinde kisilik: bireyin benmerkezcilik, kiskanclik gibi kisilik ozellikleri olusabilir.
sigara, alkol bagimliligi, tirnak yeme, asiri beslenme, gerginlik, guvensizlik gibi davranislar ortaya cikabilir.
c. yaklasim nasil olmali: bebegin beslenme ve bakimi, zamaninda ve yeterli miktarda karsilanmalidir. beslenme ne eksik ne de asiri olmalidir.

2. anal donem(1-3):
a. donemin olumlu gecmesi halinde kisilik: cocuk ve ebeveyn arasindaki mucadele basarili sonlanirsa kisisel ureticilik, yaraticilik, ozerklik, girisimcilik, is birligi kurma ve kurallari anlama ozellikleri gelisir.
b. donemin olumsuz gecmesi halinde kisilik: diski tutan cocuklarin kisiliginde asiri duzenlilik, inatcilik ve cimrilik ozellikleri gorulur. diski kontrolune karsi gelen cocuklarda ise savrukluk, daginiklik, karsi gelme ve ofke kisilik ozellikleri olur.
c. yaklasim nasil olmali: ebeveyn, tuvalet egitiminde cocuga karsi hosgorulu olmali ve baski yapmamalidir.

3. fallik donem(3-6)
a. donemin olumlu gecmesi halinde kisilik: cinsel kimlik olusurken sucluluk duymadan girisimde bulunma, icsel surec ve durtulerin denetim ve kontrolunun olusmasi saglanir. cinsel kimlik kazaniliyor ve cinsiyet rolleri ogreniliyor.
b. donemin olumsuz gecmesi halinde kisilik: asiri cekingenlik, yogun sucluluk duygulari, asiri kiskanclik, girisim kisirligi, cinsel iliskiden kacinma ve cinsel sogukluk gorulebilir. alisagelmis kadin ve erkek rolleri reddedilir. cinsel problemler ortaya cikiyor.
c. yaklasim nasil olmali: bu donemde ebeveyn, cinsel merak ve sorularindan dolayi cocugu ayiplamamali ve susturmamalidir. ona kendi vucudunu ve organlarini tanitmali. ardindan cinsel konular hakkinda basit duzeyde bilgiler vermelidir.

4. gizil(latent) donem(6-12):
a. donemin olumlu gecmesi halinde kisilik: icgudusel durtulerin kontrolu ve cinsel yonden sessizlik, benligin ve yeteneklerin gelismesini saglar. cocuk kendi cinsiyle ilgilenir ve kendini oyuna verir. bilissel, sosyal ve kulturel acidan gelisecegi etkilesimlere girer.
b. donemin olumsuz gecmesi halinde kisilik: kontrolun olmamasi, ogrenme ve yeteneklerinin gelismesinde enerjinin yeteri kadar yuceltilip kullanilmamasina yol acabilir. icsel kontrolun asiriligi da kisilik gelisimin olgunlasmamasina, takintili karakter ozelliklerinin yasa gore erken ortaya cikmasina neden olabilir.
c. yaklasim nasil olmali: bu donemde ebeveyn, cocugun bilme, anlama, ogrenme istegini desteklemeli, meraklarini ve ilgilerini engellememelidir.

5. genital donem(12-20):
a. donemin olumlu gecmesi halinde kisilik: aileden bagimsizlik kazanilarak aile disi iliskilere baslanir. olgun bir kisisel kimlik duygusu kazanilir. boylece kisi kendini gerceklestirme doyumuna ulasir. calisma alanlarinda anlamli amaclarda, degerlerde, sevgide, yaraticilik ve ureticilikte basarili olur. anlamli iliskiler kurabilir.
b. donemin olumsuz gecmesi halinde kisilik: kimlik bunalimina dusebilir. asiri bagimli veya asiri bagimsiz tavirlar sergileyebilir.
c. yaklasim nasil olmali: ebeveyn, ergenin ailesiyle fazla ic ice olmak istemeyisini ve yalniz kalma ihtiyacina saygi duymali. sosyallesmesini engellememelidir.
devamını gör...

120. efsaneler kulübünde falan gözüm yok. yaşamanın b..nu çıkarmak isterim.
devamını gör...

bu dünyada ölen bir tanıdığının ardından "eşiyle gittikleri her yeri paylaşıyorlardı, insanlar onları çok kıskanıyordu, nazar değdi" diyen birini tanımaktan utanç duyuyorum.
devamını gör...

kafa sözlük'te gizli reklam olup olmadığını bizlere düşündüren yazarımsı. cinsiyetçi yaklaşımları iğrençleşmeye varan başlıkları ile bilinir.
devamını gör...

bir minnoş nickaltını epeydir hak eden yazarımız.
kendisi ile tanışık olmaktan dolayı pek bir mutluyum.
eminim o da benim gibi, zamanında serhat akın'ın anderlecht transferinin travmasını derinden yaşamıştır.
devamını gör...

sözlüğün en orijinal yazarına hemen rütbe verilmelidir dedirtmiştir.
devamını gör...

avrupa'nin iki yuzlulugunun en buyuk gostergesi olan dunya tarihinde de ikinci dunya savasi sonrasi yapilmis en buyuk insan katliami olarak gecen soykirimdir.

katliam adini, bolgedeki srebrenitsa kasabasindan almistir. 1993 yilinda birlesmis milletler tarafindan srebrenitsa "guvenli bolge" olarak guvence altina alinmistir. bolgenin guvenli olarak tasdiklenmesiyle, 24 bin nufuslu kent 64 bine kadar yukselmistir. bolgedeki sirp zulmu bir yana birde nufus artisiyla yoksulluk ve sefalet baslamistir. kentteki sirplarin tacizlerinden bunalan sivil kesim, ellerinden alinmis silahlarini tekrar talep etmis, donemin hollandali komutani thom korremans tarafindan bu talep geri cevrilmistir. akabinde zaten bir hafta icinde yani 11 temmuz 1995'te donemin komutani ratko mladiç komutasinda bolge sirplar tarafindan ele gecirilmis yada satilmistir... hatta ilgili komutanin 11 temmuz gununde cekilmis bir video kaydindaki sozleri de su sekildedir;


büyük bir sırp bayramı arifesinde, srebrenica şehrini büyük bir sırp şehri yapmak üzere halkımıza armağan ediyoruz. nihayet bu topraklarda türklerden intikam almanın vakti geldi.

bolgenin sirplar tarafindan ele gecirilmesiyle panik yapan sivil kesim, son care olarak ara buluculuk yapmak icin orada gorevlendirilmis hollanda askerlerine siginmislardir. hollanda askerleri ise zulmden siginmis sivil bosnaklari sirplara teslim etmistir. sozde kadin ve cocuklarin guvenli bir bolgeye tasinmasina olanak saglayan sirplar, en az 8 binin uzerindeki bosnak erkegi ayristirarak ormanlik ve benzeri alanlarda toplu sekilde katletmislerdir. wikipedia'da yer alan bilgiye gore 8300 kisinin cesetleri parcalanip, iskeletlerinden cikartilmis, toplu bir alanda yakilmasiyla, kalan kemikler de yine toplu bir sekilde gomulmustur...
devamını gör...

ertelemeye değecek kadar uzun bir ömrümüz yok. her an terk-i diyar edebiliriz. uğruna ter döktüğümüz günleri hiç göremeden hem de. en güzel denilen yaşlara varamadan mesela. işte bu yüzden her türlü şeye koşturmaya çalışıyorum. şimdiden sonrası yok çünkü. hiç gelmeyecek. son bu saniye. yapabildiklerim kadarı kâr kalacak yanıma. sonrası yok. neye güvenip erteleyeceğim? söylesenize bana da şimdi değilse ne zaman?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim