the lobster
yorgos lanthimos'un ingilizce ilk filmi. yapım yılı 2015.
film, günümüz sorunlarından ve belki de en popüler konularından biri olan modern sevgi'yi işliyor. olmak ya da olmamak.. ''evli olmak, ya da olmamak'' işte bütün mesele bu. eğer evli değilseniz, bir yere götürülüyorsunuz ve 40 gün içinde gerçek(?) aşkı bulup evlenmeniz isteniyor. eğer evlenemezseniz istediğiniz bir hayvana dönüştürülüyorsunuz. yani tam bir distopya.
filmin karamsarlığı renklerle mükemmel dengelenmiş. hatta filmin belki de en ve tek sevdiğim yanı renkleriydi diyebilirim.
fakat filmin sevgiye bakış açısı, iki kişinin ortak özelliklerinin olması gerektiği. bir kişi miyop mu? diğer miyop olan başka biriyle evlenebilir. tabii ki illa miyop biriyle evlenmek zorunda değil lakin muhakkak aralarında ortak bir yön olmalı. ortak yön yoksa sevgi de yok
izlediğim en değişik ve aşırı bir şekilde işlenen, absürt filmdi. o yönüyle etkileyici olsa da ben pek beğenmedim. hatta hiç beğenmedim. ama konusu uzun yıllar aklımda kalır. o yüzden başarısız olduğunu söyleyemem ve izlenmesini öneririm.
film, günümüz sorunlarından ve belki de en popüler konularından biri olan modern sevgi'yi işliyor. olmak ya da olmamak.. ''evli olmak, ya da olmamak'' işte bütün mesele bu. eğer evli değilseniz, bir yere götürülüyorsunuz ve 40 gün içinde gerçek(?) aşkı bulup evlenmeniz isteniyor. eğer evlenemezseniz istediğiniz bir hayvana dönüştürülüyorsunuz. yani tam bir distopya.
filmin karamsarlığı renklerle mükemmel dengelenmiş. hatta filmin belki de en ve tek sevdiğim yanı renkleriydi diyebilirim.
fakat filmin sevgiye bakış açısı, iki kişinin ortak özelliklerinin olması gerektiği. bir kişi miyop mu? diğer miyop olan başka biriyle evlenebilir. tabii ki illa miyop biriyle evlenmek zorunda değil lakin muhakkak aralarında ortak bir yön olmalı. ortak yön yoksa sevgi de yok
izlediğim en değişik ve aşırı bir şekilde işlenen, absürt filmdi. o yönüyle etkileyici olsa da ben pek beğenmedim. hatta hiç beğenmedim. ama konusu uzun yıllar aklımda kalır. o yüzden başarısız olduğunu söyleyemem ve izlenmesini öneririm.
devamını gör...
şebnem ferah şarkılarında geçen etkileyici sözler
dünüm yok yarınım sır
...
nasıl inanırım sana
bu yürek ağır bana
sevgin öyle uzaklarda
nefes alsan da yanımda
...
bu aşk fazla sana!
...
nasıl inanırım sana
bu yürek ağır bana
sevgin öyle uzaklarda
nefes alsan da yanımda
...
bu aşk fazla sana!
devamını gör...
sen kimsin radyo yayını
yine bir salı yine bir sen kimsin yayını ile karşınızda ben.
effeennndim bu hafta yayına gelen konuğum normal sözlük 1. istanbul zirvesi'nde şahsen tanışma fırsatı da bulduğum pek sevgili zippodan çıkan çınn sesi. kendisiyle henüz yollarınız kesişmediyse ve bir maniniz de bulunmuyorsa bu akşam için, zihin açıcı bir yolculuğa çıkacağınız önbilgisini gönül rahatlığı ile verebilirim sizlere. tanıyanlarınız zaten buralarda bir yerlerde olacaksınız biliyorum; aaa zippo mu geliyormuş nidalarıyla.*
akşam sözlük radyosu'nda buluşalım mı?
effeennndim bu hafta yayına gelen konuğum normal sözlük 1. istanbul zirvesi'nde şahsen tanışma fırsatı da bulduğum pek sevgili zippodan çıkan çınn sesi. kendisiyle henüz yollarınız kesişmediyse ve bir maniniz de bulunmuyorsa bu akşam için, zihin açıcı bir yolculuğa çıkacağınız önbilgisini gönül rahatlığı ile verebilirim sizlere. tanıyanlarınız zaten buralarda bir yerlerde olacaksınız biliyorum; aaa zippo mu geliyormuş nidalarıyla.*
akşam sözlük radyosu'nda buluşalım mı?
devamını gör...
crusader gold
david gibbins'in 2006 yayımlanan, atlantis'in devamı sayılabilecek, türkiye'de "bizans altınları" olarak yayımlanan roman.
kitabın içeriği tarih meraklılarını oldukça cezbedecek bir hazine, zira kuzey buz denizinden konstantinopolis'e, yucatan'dan ingiltere'ye kadar uzanan lokasyonlara sahne oluyor.
aynı zamanda, bünyesinde menora, vinland haritası, 1204 latin istilası gibi şeyleri de barındırası ile bambaşka bir boyuta ulaşmış oluyor.
kitabı biraz övdükten sonra bir tık da spoiler olmadan eleştiri katalım.
sevgili david gibbins'in bildiğimiz üzere bazı yayımlanan kitapları türkiye'de geçiyor. içerisinde bulunduğumuz bu güzel ülkemizin geçmiş dönemlerinde pek bilgi sahibi olamadığımız olayları öğrenmemize vesile oluyor yazar, başlarda tarih ve efsane kısmını öyle güzel harmanlıyor ki, kitabın geri kalan kısımlarında da böyle olacağını düşünüyor insan ister istemez ama ne yazık ki dalış ekipmanları ve teknolojileri konusunda o kadar çok teknik detaya kaçmış ve bu ekipmanları, teknolojileri o kadar yersiz biçimde çok kullanmış ki, bu kitabın akıcılığını korkunç derecede baltalamış.
bir zamandan sonra okur iken, teknik kısımlar bi an önce bitse de rahatlasak, romana geri dönebilsek diye iç geçiriyor insan, sevgili yazarın belki de bulunduğu kategoride efsane olamamasının *dan brown, clive cussler, robert ludlum, tom clancy...* nedenlerinden birisi de bu, okuduğum romanlarında ve bilhassa bu güzel romanda çok fazla teknik detay kısmına kaçarak okuyucu birkaç tık romandan uzaklaştırmış.
kitabın içeriği tarih meraklılarını oldukça cezbedecek bir hazine, zira kuzey buz denizinden konstantinopolis'e, yucatan'dan ingiltere'ye kadar uzanan lokasyonlara sahne oluyor.
aynı zamanda, bünyesinde menora, vinland haritası, 1204 latin istilası gibi şeyleri de barındırası ile bambaşka bir boyuta ulaşmış oluyor.
kitabı biraz övdükten sonra bir tık da spoiler olmadan eleştiri katalım.
sevgili david gibbins'in bildiğimiz üzere bazı yayımlanan kitapları türkiye'de geçiyor. içerisinde bulunduğumuz bu güzel ülkemizin geçmiş dönemlerinde pek bilgi sahibi olamadığımız olayları öğrenmemize vesile oluyor yazar, başlarda tarih ve efsane kısmını öyle güzel harmanlıyor ki, kitabın geri kalan kısımlarında da böyle olacağını düşünüyor insan ister istemez ama ne yazık ki dalış ekipmanları ve teknolojileri konusunda o kadar çok teknik detaya kaçmış ve bu ekipmanları, teknolojileri o kadar yersiz biçimde çok kullanmış ki, bu kitabın akıcılığını korkunç derecede baltalamış.
bir zamandan sonra okur iken, teknik kısımlar bi an önce bitse de rahatlasak, romana geri dönebilsek diye iç geçiriyor insan, sevgili yazarın belki de bulunduğu kategoride efsane olamamasının *dan brown, clive cussler, robert ludlum, tom clancy...* nedenlerinden birisi de bu, okuduğum romanlarında ve bilhassa bu güzel romanda çok fazla teknik detay kısmına kaçarak okuyucu birkaç tık romandan uzaklaştırmış.
devamını gör...
kitap çıkarmış normal sözlük yazarları
ben çıkardım hatta hemen hemen bütün sözlük okumuştur ama anonim olduğum için bilmiyorsunuz dediğim başlıktır. *
devamını gör...
diyanet işleri başkanlığı
zengin bir başkanlıktır.
dine göre de zengin bir başkanlıktır.
çünkü borcundan ve ihtiyaçlarından fazla mala sahip olanlar dinen zengin sayılır.
diyanet işleri başkanlığı da hem ruhen hem dinen hem bütçe ile zengindir.
allahım onlara daha çok versin.
50 kişi camiye gidilen mahallelere daha çok cami yapsınlar inşallah amin.
allahım bol bol fetva vermelerini nasip eylesin.
dine göre de zengin bir başkanlıktır.
çünkü borcundan ve ihtiyaçlarından fazla mala sahip olanlar dinen zengin sayılır.
diyanet işleri başkanlığı da hem ruhen hem dinen hem bütçe ile zengindir.
allahım onlara daha çok versin.
50 kişi camiye gidilen mahallelere daha çok cami yapsınlar inşallah amin.
allahım bol bol fetva vermelerini nasip eylesin.
devamını gör...
bu yazara yakın zamanda çok fazla beğeni yaptığınız için oyunuz kaydedilmedi
tam halini doğru yazmış olmayı umduğum bir kafa sözlük uyarısıdır.
kardeşim, sayın kafa sözlük; size ne benim beğenimden,beğenesim geldi beğeniyorum, beğeni engellenemez.
bak sayın sözlük, seni çok sevdim ama şunu unutma:"paylaştıkça artan 2 şey vardır; biri sevgi, diğeri bilgi." bizim sevgimizi, bu şekilde engellemeye çalışma.
kardeşim, sayın kafa sözlük; size ne benim beğenimden,beğenesim geldi beğeniyorum, beğeni engellenemez.
bak sayın sözlük, seni çok sevdim ama şunu unutma:"paylaştıkça artan 2 şey vardır; biri sevgi, diğeri bilgi." bizim sevgimizi, bu şekilde engellemeye çalışma.
devamını gör...
muteber
arapçadan türkçeye geçmiş bir sıfattır. ''itibar edilen, (sözü) geçerli sayılan'' anlamına gelir. türkçedeki bilinen en eski kullanımı aşık paşa'nın 1330 yılında kaleme aldığı garibname adlı eserindedir: ''söz içinde maˁnī vardur muˁteber''
aynı zamanda, 16.yy'da muhibbi mahlasıyla kasideler yazan kanuni sultan süleyman'ın muhibbi divanı'ndaki meşhur beyitinde de geçer:
halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi
aynı zamanda, 16.yy'da muhibbi mahlasıyla kasideler yazan kanuni sultan süleyman'ın muhibbi divanı'ndaki meşhur beyitinde de geçer:
halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi
devamını gör...
flört ve taciz arasındaki ince fark
rızadır.
devamını gör...
dışarıdan soğuk görünen insan
benim karakterim katman katman. en dış katmanım, yani koruyucum ise cümlelerim aslında. birisi benim kişiliğimin iç katmanlarına doğru yolculuk yaptığında dilimin daha anlaşılabilir ve yumuşak olduğunu söylerler. bu da benim iç güdüm olabilir.
çoğu insan bana yaklaşmaya çekinir. aslında fazlasıyla samimi birisiyimdir ancak dışarıdan yani dış katmandan bakıldığında bana ilk adımın atılmasını bir miktar zorlaştırırım.
ve bence bu iyi bir tutum ve iyi bir bariyer. belki kibir olarak algılanabilir fakat kesinlikle amacım bu değil. iletişim kuracak kadar özgüvenli ve cesaretli insanların konuşmasını isterim. bilhassa onların dinlemeye değer olduğunu düşünürüm.
çoğu insan bana yaklaşmaya çekinir. aslında fazlasıyla samimi birisiyimdir ancak dışarıdan yani dış katmandan bakıldığında bana ilk adımın atılmasını bir miktar zorlaştırırım.
ve bence bu iyi bir tutum ve iyi bir bariyer. belki kibir olarak algılanabilir fakat kesinlikle amacım bu değil. iletişim kuracak kadar özgüvenli ve cesaretli insanların konuşmasını isterim. bilhassa onların dinlemeye değer olduğunu düşünürüm.
devamını gör...
israil'in 3000 yıldır buradayız tweeti

uluslararası hukuktan bihaber israil oğullarının, 3000 yıl önce tanrılarının ona vadettikleri toprakların(arz-ı mev'ud) 3000 yıldır kendilerinde olduğu iddialarından ibaret tweettir.
israil, 14 mayıs 1948'de, david-ben gurion öncülüğünde tel-aviv'de toplanan yahudi millî konseyi kuruluşunu ilan etmiştir. yani uluslararası hukuk bazında taş çatlasa 73 yıllık bir devlet.
bağnaz olarak adlandırabileceğimiz israil yahudileri bu vaat edilmiş toprakları alamadıkları sürece lanetli olduklarına inanırlar, bin yıllar sonra bile hala... din gerçekten kitlelerin afyonudur. ayrıca yine belirtmek gerekir ki yahudilere indirilen 10 emirden bir tanesi öldürmeyindir. bu sadist ruhlu manyaklar o emri sadece '' yahudileri'' öldürmeyiniz olarak kabul etmişlerdir.
hitler'in gerçekleştirmiş olduğu yahudi katliamının temelindeki fikir ise klasik mağdur edebiyatı üstünden bugünün canisi israil devletini yaratmak ve hitlerden beter katliamlara dünyanın gözü önünde imza atmaktır.
kuran-ı kerim maide suresi 21-26 ayetleri arz-ı mev'ud ile alakalı olarak:
﴾21﴿ ey kavmim! allah’ın sizin için (vatan olarak) yazdığı kutsal topraklara girin, sakın geri dönmeyin, sonra kaybedenler siz olursunuz."
﴾22﴿ dediler ki: "ey mûsâ! orada zorba bir topluluk var, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. ama oradan çıkarlarsa biz hemen gireriz."
﴾23﴿ korkanlar arasından allah’ın kendilerine lutufta bulunduğu iki cesur adam şöyle dedi: "kapıdan üzerlerine hücum edin; oraya girdiğiniz an artık kesinlikle siz galipsiniz. eğer müminler iseniz ancak allah’a güvenin."
﴾24﴿ isrâiloğulları, "ey mûsâ! onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!" dediler.
﴾25﴿ mûsâ, "rabbim! ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. artık bizimle bu yoldan çıkmış kavim arasında sen hükmet" dedi.
﴾26﴿ allah buyurdu ki: "öyleyse onlar yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmak üzere oradan (kutsal topraklar) kırk yıl mahrum bırakılmışlardır. artık sen yoldan çıkmış toplum için üzülme
edit: katranı kaynatsan olur mu şeker aslını s... aslına çeker. (bkz: israil'in mescidi aksaya saldırması)
devamını gör...
mesafe
iki kafa arasındaki mesafe daha zorudur.
t: mesafe başlığı.
t: mesafe başlığı.
devamını gör...
yazarların bu yüzden hep yalnız kalacağım dediği şeyler
evde oturup beton saksı yapım videoları izlemeye devam edersem yalnız kalıcam sanırım.
devamını gör...
mısır piramitlerini inşa eden işçilerin bir kez olsun şantiyede lahmacunla kola tüketmemiş olması
az önce evde pilatesimi yaparken aklıma gelmiş düşüncedir.
koskoca piramitler.. sen de 5 yıl ben diyeyim 10 yılda yapıldı. o zamanlar inşaat sektörü bu kadar ilerlemediği için megatonlarla ölçülecek ağırlıktaki taş blokları taşıyan işçiler bir kez olsun lahmacunla kola tüketmedi.... işçi dediğin nasıl lahmacun kola öğünü tüketmemiş olur yahu gerçekten anlamıyorum.. firavunun askerleri tarafından sürekli kamçılan, hayvandan beter muamele gör ama şantiyende bir lahmacun kola tüketeme.. üzüldüm onlar açısından..
koskoca piramitler.. sen de 5 yıl ben diyeyim 10 yılda yapıldı. o zamanlar inşaat sektörü bu kadar ilerlemediği için megatonlarla ölçülecek ağırlıktaki taş blokları taşıyan işçiler bir kez olsun lahmacunla kola tüketmedi.... işçi dediğin nasıl lahmacun kola öğünü tüketmemiş olur yahu gerçekten anlamıyorum.. firavunun askerleri tarafından sürekli kamçılan, hayvandan beter muamele gör ama şantiyende bir lahmacun kola tüketeme.. üzüldüm onlar açısından..
devamını gör...
afro samurai
takashi okazaki tarafından yazılan ve resimlendirilen bir manga serisi.
wikipedia 'da yazana göre 1998'den 2002'ye kadar manga dergisi olan nou nou hau'da düzensiz olarak tefrika edilmiş
çizimlerinin farklılığı ve kalitesiyle göz kamaştıran efsane manga 2007 yılında 5 bölümlük bir animeye uyarlandı. daha sonra da devam niteliğinde afro samurai resurrection adında film ile kapanışı yaptı.
anime japonca değil ingilizce. ana karakteri samuel l. jackson seslendiriyor.
intikam konusunu işleyen yapımın kill bill ile aralarında epey benzerlik var.
kill bill'deki aksiyon sahnelerinin anime yapımlarındaki aksiyon sahnelerinin çizimden çıkıp ete kemiğe bürünmüş hali olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak* bu yapımdan epeyce alıntı yapılmış gibi duruyor. özellikle animenin filmini izlerken "oha bu sahneler kill bill'e ne kadar benziyor" demiştim
devam filmindeki sio karakterinin kullandığı kılıç ile kill bill filmindeki o-ren işhi'nin kullandığı kılıç neredeyse aynı ayrıca animedeki sio'yu kill bill'deki aynı karakter seslendiriyor*
kısa olmasına rağmen anlatmak istediğini çok başarılı bir şekilde izleyiciye anlattığını düşündüğüm fevkalade bir yapım kendisi. ayrıca ana karakter afro tüm animeler içindeki en cool karakter olmaya aday.
wikipedia 'da yazana göre 1998'den 2002'ye kadar manga dergisi olan nou nou hau'da düzensiz olarak tefrika edilmiş
çizimlerinin farklılığı ve kalitesiyle göz kamaştıran efsane manga 2007 yılında 5 bölümlük bir animeye uyarlandı. daha sonra da devam niteliğinde afro samurai resurrection adında film ile kapanışı yaptı.
anime japonca değil ingilizce. ana karakteri samuel l. jackson seslendiriyor.
intikam konusunu işleyen yapımın kill bill ile aralarında epey benzerlik var.
kill bill'deki aksiyon sahnelerinin anime yapımlarındaki aksiyon sahnelerinin çizimden çıkıp ete kemiğe bürünmüş hali olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak* bu yapımdan epeyce alıntı yapılmış gibi duruyor. özellikle animenin filmini izlerken "oha bu sahneler kill bill'e ne kadar benziyor" demiştim
devam filmindeki sio karakterinin kullandığı kılıç ile kill bill filmindeki o-ren işhi'nin kullandığı kılıç neredeyse aynı ayrıca animedeki sio'yu kill bill'deki aynı karakter seslendiriyor*
kısa olmasına rağmen anlatmak istediğini çok başarılı bir şekilde izleyiciye anlattığını düşündüğüm fevkalade bir yapım kendisi. ayrıca ana karakter afro tüm animeler içindeki en cool karakter olmaya aday.
devamını gör...
ateist kaplumbağa
uzun yaşamı sebebiyle bilgelik kavramını hatırıma getiren kaplumbağayı müstear isim olarak seçmiş sözlüğün değerli bir yazarıdır. ayrıca, hakkımdaki düşüncelerini dile getirdiği bir yazısında aramızda derin görüş ayrılıklarının olduğunu belirtmiş bir yazardır. gerçekten de yazarın dünya görüşü, sosyal olayları ve eşyâyı okuma tarzı, düşünce disiplini ile aramızda kaf dağı’nın uzaklığı ölçüsünde hiçbir zaman kapanmaz ve yaklaşılmaz bir mesâfe söz konusudur. öyle ise neden o’nun için ayrılmış bu deftere o’nun ile ilgili bir şeyler karalama fikri gâlip geldi? neden düşünce dünyamın yakınından bile geçmeyen bu yazar, istemsizce kalbimi meşgul etti? halbuki, o’nun gerçek hayatta kim olduğunu bilmiyorum, o da beni tanımaz. sadece zaman zaman tebessüm ettiren, bazen düşündüren, bazen de kalbimi burkan bazı tanım ve yazılarını okurum, o kadar… beğendiğim yazıları vardır, beğenmediklerim vardır. geçenlerde, hakkımda sözlüğe olumlu düşüncelerini kaydetmişti. okudum ve çok hoşuma gitti. bir taraftan da düşünmeden edemedim: ‘‘allah, allah!’’ dedim, ‘‘bu yazarla ortak bir yönümüz yok. neden acaba bunları ifade etme lüzûmu duymuş olabilir?’’ kendi kendime sorduğum bu soruya, birden kendimi cevap verirken buldum. cevabı okuyucularla da paylaşmak istiyorum:
kuzey kutbu’nda yaşayan bu yazar, profiline yorum bırakarak, kendisiyle belki hiç bir araya gelemeyeceği birine, yâni dünya’nın güney kutbu’nda kendi hâlinde yaşamına devam eden bir başka yazar olan bana, sözlük telefonunu kullanarak bir selâm göndermişti. bu selâmı ile sanki; ‘‘seni inancınla, benimsemediğim dünya görüşünle, insanlık ve ahlâkî değerlerinle önemli buluyor, kabulleniyorum.’’ mesajını iletmişti. ideoloji ve inanç fanatizminin azıp birbirinin gırtlağını sıktığı hengâmenin egemen olduğu bir zaman aralığında bu mesaj, benim için hiç beklenmeyendi; fakat bana hep özlemini çektiğim huzurlu bir gülistân iklimi gibi rahatlatıcı geldi.
düşünsel âlemin uzak köşelerinden benim için bir zeytin dalı göndermişken sana artık ‘‘sizli, bizli’’ soğuk protokol sözcükleriyle hitâb edip mesâfeleri arttırmak istemiyorum. sevgili yazar! samimiyetin ve olgunluğun için sana teşekkür ediyorum. düşünce dünyası birbirinden çok farklı insanların, küfürleşmeden, yekdiğerini kırıp gücendirmeden, aradan saygıyı kaldırmadan nasıl iletişim kurduklarına, nasıl birbirini anlama cehdi sergilediklerine dair güzel bir örneğin burada ilk adımını atma bahtiyarlığı senindir. seni, içten bir hürmet duygusuyla selâmlıyor, sana dünyada sağlık ve esenlikler diliyor, öte âlemde ise kalıcı bir saâdete kavuşman için duâ ediyorum.
siyâsetin acımasızca ülkemiz insanını kutuplaştırmaya ve bundan menfaat devşirmeye çalıştığı günümüzde, farklı inançlarda, farklı düşüncelerde olanların bir masanın etrafında toplanabilecekleri, insânî değerler etrafında kenetlenebilecekleri, milletin birbirine girmesiyle ellerini ovuşturacak şarlatanların şeytânî maksatları karşısında tek yürek olabilecekleri ümidini canlandıran değerli yazarın bu anlayışına ekmek ve su kadar muhtâcız. bu anlayışın, müslimde, gayr-ı müslimde, inançlıda, inançsızda, her türlü ideoloji taraftarında olması gerektiğine kâniyim. ateist kaplumbağa’nın karşıt düşünce ve inanç sahibi bir insana karşı ortaya koyduğu olgun anlayışın, artarak yaygınlaşacağı konusunda artık dünden daha umutluyum.
kuzey kutbu’nda yaşayan bu yazar, profiline yorum bırakarak, kendisiyle belki hiç bir araya gelemeyeceği birine, yâni dünya’nın güney kutbu’nda kendi hâlinde yaşamına devam eden bir başka yazar olan bana, sözlük telefonunu kullanarak bir selâm göndermişti. bu selâmı ile sanki; ‘‘seni inancınla, benimsemediğim dünya görüşünle, insanlık ve ahlâkî değerlerinle önemli buluyor, kabulleniyorum.’’ mesajını iletmişti. ideoloji ve inanç fanatizminin azıp birbirinin gırtlağını sıktığı hengâmenin egemen olduğu bir zaman aralığında bu mesaj, benim için hiç beklenmeyendi; fakat bana hep özlemini çektiğim huzurlu bir gülistân iklimi gibi rahatlatıcı geldi.
düşünsel âlemin uzak köşelerinden benim için bir zeytin dalı göndermişken sana artık ‘‘sizli, bizli’’ soğuk protokol sözcükleriyle hitâb edip mesâfeleri arttırmak istemiyorum. sevgili yazar! samimiyetin ve olgunluğun için sana teşekkür ediyorum. düşünce dünyası birbirinden çok farklı insanların, küfürleşmeden, yekdiğerini kırıp gücendirmeden, aradan saygıyı kaldırmadan nasıl iletişim kurduklarına, nasıl birbirini anlama cehdi sergilediklerine dair güzel bir örneğin burada ilk adımını atma bahtiyarlığı senindir. seni, içten bir hürmet duygusuyla selâmlıyor, sana dünyada sağlık ve esenlikler diliyor, öte âlemde ise kalıcı bir saâdete kavuşman için duâ ediyorum.
siyâsetin acımasızca ülkemiz insanını kutuplaştırmaya ve bundan menfaat devşirmeye çalıştığı günümüzde, farklı inançlarda, farklı düşüncelerde olanların bir masanın etrafında toplanabilecekleri, insânî değerler etrafında kenetlenebilecekleri, milletin birbirine girmesiyle ellerini ovuşturacak şarlatanların şeytânî maksatları karşısında tek yürek olabilecekleri ümidini canlandıran değerli yazarın bu anlayışına ekmek ve su kadar muhtâcız. bu anlayışın, müslimde, gayr-ı müslimde, inançlıda, inançsızda, her türlü ideoloji taraftarında olması gerektiğine kâniyim. ateist kaplumbağa’nın karşıt düşünce ve inanç sahibi bir insana karşı ortaya koyduğu olgun anlayışın, artarak yaygınlaşacağı konusunda artık dünden daha umutluyum.
devamını gör...
mutlu yıllar sözlük
bence de mutlu yıllar.
yalnız unutmam bunu, akışta nickaltları miss gibi akıyor. bize bi tane mutlu yıllar yok. gerçi dünden kutlayan bi yazar oldu, eksik olmasın da onun dışında herkese küskünüm hıhh.
yalnız unutmam bunu, akışta nickaltları miss gibi akıyor. bize bi tane mutlu yıllar yok. gerçi dünden kutlayan bi yazar oldu, eksik olmasın da onun dışında herkese küskünüm hıhh.
devamını gör...

