stephen king’in yine âlâ kitaplarından. the shining’in devamı. filmi, kubrick’in the shining filminin devamı, doğrudur. e mecburen öyle oldu. kubrick’in hikayeden ziyade sinematografiye ağırlık verip, hikayeyi de değiştirince kitapla çok da alakası olmayan bir film çıkmış oldu ortaya. film kült mü? kült. kitapla ilgili mi? çok az.
doctor sleep’i de filme uyarlarken mecburen kubrick’in the shining’ine göre adapte ettiler. kitapla aynısını çekseler, film yerden yere vurulurdu. bunu biliyorlardı. tabii ki kitap her zamanki gibi daha iyi. üstelik filmdeki jack torrance ve danny buluşması, kitapta... spoiler vermiyorum. okuyun.
türkiye baskısının sonunda stephen king’in güzel bir son sözü de var. diğer versiyonları bilemiyorum. bu son sözde yine kubrick’in the shining’inin neden bu kadar beğenildiğine anlam veremediği gibi bir cümlesi vardır. tabii ki hemen bir sinematografik olarak değerlendirme değil de, hikayenin yaratıcısının, yarattığı dünyayı bambaşka görmesini göz önüne almak gerek. hallorann’la danny’nin telepati yeteneği de filmde kullanılmasaydı neredeyse yalnızlıktan toplu histeri yaşayan üç kişilik bir ailenin başından geçenler olabilirdi konu.
kubrick sayesinde iki the shining evreni ortaya çıktı. biri stephen king’in evreni, diğeri kubrick’in. ikisi de kıymetlimisss.

(bkz: the shining)
(bkz: stanley kubrick)
(bkz: korku)
(bkz: stephen king)
(bkz: jack torrance)
(bkz: danny torrance)
devamını gör...

edip cansever şiiridir.


bir su yılı denebilirdi geldi geçti
üstünde durmuyorum.
terledim, bulanık baktım.
ne varsa kendiliğindendi
hemen hemen evden çıkmadım.

sanki avuçlarımda sürekli
yıkanmış, tabağa konmuş bir meyvenin ellenmişliği,
ola ki makyajı bir oyuncunun, karışmış gözyaşlarına
yeni kireçlenmiş bir duvarın kireci
avuçlarımda sürekli..
bir su yılı denebilirdi üstünde durmuyorum
kalmışsa kalmıştır bir çomak gibi
kuru
artık kullanılmayan bir demiryolu
kararmış, kırık dökük
üstünde bir yük vagonu.

mavi bir araba kapımın önünde
bütün yıl
bir su yılı
kapısını kimse açmadı
açıp kapamadı hiç kimse
aslında mavi de sayılmazdı pek
balkıyıp duruyordu kırmızı bir şakayığın renginde
yani sabah güneşlerini denizde
günbatımını denizde
severek yaşayan bir balık da denebilirdi ona
çünkü düşler gerçekle
gerçekler düşle
anlayınca bir gün buluştuğunu
geçirir her günceye kısa bir yolculuğu
ama bir takı eksik gibidir bir sözcükte
damağın dudağın alışkanlığına karşı
kalbin atışlarıyla çok uyumlu bir de.

hadi anlat deseler anlatamam
bir yere gidiyorken cayıp bir başka yere gitmeyi
yani bir kunduzu karşıdan karşıya yüzdüren sezgi
nedir ben bilemem ki
belki bir rastlantıdır da ondan mı sevdanın yeri
en yakın yeri
en uzak yeri
bitmeyen yeri
bitecek yeri
fark edilmez zaten anlaşılmış sevdanın
anlaşılmaz sevda ile bütün ekleri.

gözlerim sevdim seni
köklerim gözlerimin
suyunu benden içen ıssız bir kasaba gibi..
devamını gör...

bu gün duyduğum, kendine kıymak anlamında bir deyim.
bir iç anadolu deyimi.
bir de cümle içinde kullanayım,
değmez kimse için canını eskitmeye.
devamını gör...

zamanında başkent beyrut ortadoğunun parisi diye lanse edilirdi. aslında çok güzel bir ülke gece hayatı yaşam tarzı biraz da olsa bize benziyor ne yazık ki ülke son zamanlarda çok karıştı. geçtiğimiz aylarda ki patlama ise çok kötüydü. neredeyse halkın yarısı hristiyandır kızılay değil kızılhaç sağlık yardım kuruluşudur. ülkenin en meşhur şeyleri arasında sedir ağaçları vardır ayrıca bayraklarında da bu temsil etmişlerdir.
devamını gör...

inancı vicdanıdır belki.
devamını gör...

“anlayış” anlamına gelen kelimedir. genellikle nizam kelimesi ile çok karıştırılır.
devamını gör...

eğer yanında yoğurt ve turşu varsa ağlamam uzun sürmez, muhtemelen dakikalar içinde neye ağladığımı unuturum*
devamını gör...

bim kendini aştı. şaka falan sandım başlığı görünce, gerçekmiş . bu tarz ürünleri kadınlar buradan almaz sanırım? ya da kız arkadaşına gidip de buradan almazsın.
devamını gör...

şu şekilde özetlenebilir.
"hangi kadını sevdiysem mutsuzluk verdim."*
devamını gör...

ekşi sözlükte yazarlık başvurusu için aylarca dönüş alamayıp entry girme hevesi dahi kalmayanlar için yeni bir heyecan oldu denilebilir.
devamını gör...

okulda olan kitap okuma yarışında en çok kitabı okuyarak birinci olan öğrencim, türkçe sınavda 20’de 13 yapmıştı. mesele çok kitap okumak değil anlayarak okumak. önce bu öğretilmeli.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

annemin temizlik yaptığı site de kapı kenarına koyulan daha şarj cihazı bile açılmamış ıpad
bende ilk gördüğümde hadi lan ordan çalışmıyordur bu demiştim, ama çalışıyormuş ekranda ufak bir çizik var, sadece anneme dedim. bunu geri götür belki adamın haberi yoktur diye

götürmüş, kadın almamış biz onu attık demiş kutusunu filan da vermiş üstüne hava dan ıpad sahibi olmuştum çok sevinmiştim ya
devamını gör...



eyyam-ı bahur, yaz mevsiminin en sıcak ve boğucu günlerine verilen arapça kökenli türkçe sözcüktür. kuzey yarımkürede, temmuz ve eylül tarihleri arasında yaşandığı kabul edilmektedir. güney yarımkürede ise bu tarih ocak ve mart arasına düşer. kesin tarih, içinde bulunulan bölgeye, boylama ve iklim koşullarına göre büyük değişiklikler gösterebilir. türkiyede ağustos ayının ilk haftalarında karşılaşıldığı söylenen eyyam-ı bahur'un 1-8 ağustos tarihleri arasında gerçekleştiği düşünülmektedir.

eski bir inanışa göre, bu sıcak günlerin büyük köpek takımyıldızı'nda bulunan sirius çift yıldızıyla bir bağlantısı vardı. antik yunan ve antik roma kültürlerinde de yaygın olan bu inanış nedeniyle bu günler latince diēs caniculārēs olarak anılmaktaydı. çağdaş avrupa dillerinde bu terimden türeyen adlar hâlen kullanılmaktadır. (ingilizce: dogdays, almanca: hundstage gibi...) türkçe'de kullanılan eyyam-ı bahur terimi kullanılırlığını büyük ölçüde yitirmiş olup, bunun yerine cehennem sıcakları, afrika sıcakları gibi terimler kullanılmaktadır.

romalılar, eyyam-ı bahur günlerini diēs caniculārēs olarak adlandırır ve sirius yıldızıyla sıcak havaları ilişkilendirirlerdi. sirius'un içinde bulunduğu büyük köpek takımyıldızı'ndan dolayı da sirius'a da köpek yıldızı diyorlardı. sirius'un görüldüğü tarihlerde kahverengi köpekler kurban ederek sirius'u hoşnut etmeye çalışırlardı. antik roma kültüründe eyyamıbahur günleri 24 temmuz-24 ağustos günleri olarak kabul edilirdi. bu tarihler alman, fransız ve itayan kültürlerinde geçerlidir. türk kültüründe bu tarih temmuz sonuyla ağustos ortaları arasında günler olarak kabul edilmektedir.

eyyam-ı bahur günleri kalp ve göğüs hastalıkları olanlar için riskli dönemlerdir. kişilerde aşırı stres ve asabiyet görülebilir. orman yangınları başlayabilir. enerji hattı kablolarının esnemesi, yol malzemelerinin erimesi ya da demiryollarında rayların genleşmesi gibi nedenlerle can ve mal kaybına neden olan kazalar yaşanabilir. 2000'li yıllarda, avrupa'daki sıcak hava dalgalarına bağlı sağlık sorunlarından her yıl on binlerce kişi yaşamını yitirmiştir.



kaynak

nasılını, niyesini, ne gerek vardısını soracaklar/düşünecekler için: * * *

biliyorum maşallahlı bir alıntı fakat an itibari ile paylaşacağım her şey sevdiğim bir kitabı okkalı bir tanımla anlatabilmem için gerekli olan malzemelerdir.
devamını gör...

zorunlu olmaması gereken derstir. ayrıca ülkemizde sadece din kısmı ders veriliyor. ahlak kısmı süs olarak eklenmiş oraya.
devamını gör...

hocam yine tozları karıştırmışsınız herkese bol şans.
devamını gör...

yalnız kalmaktan ölesiye korkuyorum. hatalarım hep bu yüzden.
devamını gör...

kan kusma olayıdır. hemoptizi ile karıştırılmaması gerekir.
devamını gör...

edit: aşağıdaki tanım, ütopya başlığına yazılmış, moderasyon tarafından bu başlığa taşınmıştır. utopia kitabını okumadım. o yüzden kitapla ilgili bir fikrim yok. benim yazdığım tanımda, ütopya kelimesinin etimolojik olarak nerden ortaya çıktığı, nereden gelip nereye gittiği anlatılmıştır. ütopya kelimesinin anlamına dair çelişki ortaya konmak istenmiştir.



thomas more tarafından 1516'da utopia isimli eserinin adıdır. bu kitapla birlikte ütopya''toplum tasarısı'' olarak anılmaya başlanmıştır.
topos, yunanca yer anlamına gelmektedir. more, "yok", "olmayan", "değil" anlamlarına gelen "ou" ve "iyi", "ideal", "mükemmel" anlamlarına gelen "eu" kelimelerin benzerliği sebebiyle kelime oyunu yapmıştır.
yani;
outopia=olmayan yer ya da bulunmayan mekan,
eutopia= ise ideal yer ve mükemmel mekan,

ütopya bir meydan okumadır. kaos ve ekonomik eşitsizliklerin yaşanırken, düzen ve eşitliği oturtmak için getirilmiş bir düzen kurgusudur.
bu düzen oluşturulurken tabulara meydan okunur, kaos sistemi eleştirilir. ve bu eleştiri üzerinden şunu düşünürsünüz; ''lan acaba olabilir mi böyle bir şey? olsun, çünkü..''
burada toplumsal olaylarda, toplumu bir sorundan kurtarılmak için ortaya atılan tespitler ve bu sorunların ortadan kaldırılması için önerilerin her birini ütopik bir fikir olarak değerlendiriyorum ben .
örneğin, kadın cinayetleri sorunu
önce eleştiri. toplumun ataerkil geleneklerinden ötürü kadının erkeklerin malı olarak görülmesi, toplum tarafından biçilen rollerden ötürü'' erkeğin ''sahip'' olması...
kadın -erkek eşit toplumu nasıl kurarsın?
''sallandıracan meydanda bir kaçını, bak bakalım oluyor mu?'' ... şaka şaka
keşki thomas more bir el atsaydı da, ütopik senaryo kurgulasaydı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim