atlas okyanusu'nun kuzey bölgeleri ve güney afrika kıyılarında yaşayan torpedinidae familyasından bir balık türü. bilimsel tür adı torpedo marmorata. boyu 1.8 metre civarı, sırtı koyu kahverengi, alt bölümü beyazdır. bu balık uyuşturan balık olarak da geçiyor bazı kaynaklarda. nedeni ise kumda saklanıp avını beklerken avına düşen balığa karşı kuyruğundaki elektrik organıyla felç ederek avlanması. bu balık bir seferde maksimum 220 volt akım boşaltarak büyük hayvanları bile sersemletme potansiyeline sahip.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

genelde hep kötü olduğumdan , iyi olduğumda annemi arıyorum, kötüyken arayıp, yaşlı başlı kadını üzme nin bir anlamı yok.
hem bu ülkede herkes her gün kötü zaten, hepimizin dünya sorunu var , gün iyi geçtiğinde rahat bir akşam geçiriyoruz.
allah hiç kimseyi çaresiz , zor durumda bırakmasın.
devamını gör...

bereketi, birliği, çoğalmayı sembolize eden meyvedir. bu sebeple osmanlı döneminde beyler evlenmek istedikleri kızlara nar verirlermiş.

sezen aksu'nun seslendirdiği "yalnız kullar" şarkısında da söz yazarının bu olaydan ilham aldığı anlaşılıyor.
"şu gelen yâr olaydı, elinde nar olaydı..."
devamını gör...

ateş-çingene ruhum.
devamını gör...

kusturmalı işlerle uğraşan, haberciden çok spekülatör, ya tutarsa tarzı takılan zatın uydurması. olabilir mi? olabilir elbette ama bu zat söyleyince dikkate alası gelmiyor insanın.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

biyolojinin neden sayısal ders , coğrafyanın da neden sözel ders olduğunu hâlâ sorarım kendi kendime.
devamını gör...

ben daha küçükken aklım çok ermiyorken bu bayrama bir keresinde tüm sülale miting vardı ona gitmiştik. bir sanatçı vardı şarkılar söylemişti. her yer insan kaynıyor herkes mutlu, gülüyor, eğleniyor tam bir şenlik havası. en güzel yeri de 'bir mayıııs bir mayıııs işçinin emekçinin bayramııı' diye herkesin hep bir ağızdan bu marşı söylemesiydi. gaza gelip ben de yumruğum havada katılmıştım bu marşa. ne güzel bir gündü. hala hatırımda.
devamını gör...

din işleri ile ilgilenen devlet kurumu.
verdiği fetvalar ve bütçesi ile sıkça eleştiri konusu olmaktadır.
devamını gör...

dünyaya terörist ihraç eden bir ülke olarak değil de eskisi gibi istanbul'uyla, ölüdeniz'iyle, efes'iyle tanınan,

tarihi ve doğal kaynaklarının kısa vadeli getiriler için hiç edilmediği,

kültürel ve ekonomik olarak batıyla tam entegre olmuş, paramızın değersiz olmadığı,

dünyada herkese höt höt eden değil de sorunlarını ve çıkarlarını diplomasi kanallarını zorlayarak çözmeye çalışan, güçlü ordusunu da gerektiğinde kesin sonuç almak üzere sahaya sürebilecek güçte olan ve diğer ülkelerin de bunun farkında olduğu,

ortalama bir türk insanının yılda ortalama 30 kitap okuyarak dünya ortalamasını tutturduğu,

dünyanın en iyi ilk beş yüz üniversitesi listesinde en az on üniversitesinin olduğu,

yılda 100 milyon turistin ziyaret ettiği ve türkiye'yi ziyaretin statü göstergesi olduğu,

ve pek tabii ki türk pasaportu taşımanın da klas olduğu bir türkiye hayal ediyorum. kaldı ki bunlar ulaşılamayacak hayaller değil. türkiye bunları karşılayabilecek yeterli potansiyele sahip bir ülkedir. bunların içinde en kolay olanı da yılda ortalama 30 kitap bitirmek olanıdır. ilk başta ''voaaav nasıl olacak bu'' gibi düşünülebilir ama bu ayda hepi topu 2 kitap filan ediyor zaten. ayda 2 kitap okumak da imkansız bir şey değil. zaten bunu halletsek gerisi çorap söküğü gibi gelecektir inanın bana...
devamını gör...

birbirlerine çılgınlar gibi aşık, ama çocukları olmayan bakkal vahit ve eşi zeliha, yıllar önce köyden istanbul'a kaçmışlardır. vahit, babasını ikna ederek kelepir bir ahşap evi satın almıştır. vahit ve zeliha, bu evi yıllarca öğrenci gençlere kiralayarak hem geçimlerine katkı sağlarlar, hem de öğrencilere bir ana gibi sahip çıkan zeliha'nın çocuk özlemini dindirmeye çalışırlar.

günlerden bir gün, 7 numaralı ahşap evin üst katını çevre mühendisliği öğrencisi dört kız tutar.4 kız armağan erdem, rüya uslu, cansu güney ve ayten mutlugil'dir. birbirlerini yurtta tanımışlar ve hemen kaynaşmışlardır. hepsi anadolu'nun büyük kentlerinden, üniversite okumak amacıyla istanbul'a gelmişlerdir. bir gün, bakkal vahit'in memleketteki ağabeylerinden ikisinin oğullarının da istanbul'da üniversite kazanacağı tutar. bunlar haydar ve recep'tir.başka ağabeyinin oğlu da (satılmış), babasını üniversiteyi kazandım diye kandırarak ticarette büyük atılımlar yapmak amacıyla "akarı yok kokarı yok, temiz iş." felsefesi ile amca oğullarının arasına karışır. katıksız taşralı olan ve daha önce istanbul'a dair hiçbir fikirleri olmayan bu üç delikanlı da, 7 numara'nın alt katına yerleşirler.satılmış karakteri de hollandaya çalışmaya gider ve diziden çıkar.

dizinin ilk 13 bölüm kandilli'de, sonraki bölümler ise arnavutköy, beşiktaş'ta çekilmiştir.
dizide günümüzdeki birçok popüler oyuncu konuk oyuncu olarak dizi de oynamıştır. seher (bkz: ahu türkpençe), (bkz: demet evgar) (bkz: ali çoban), (bkz: gürkan uygun), (bkz: ahmet saraçoğlu), (bkz: cenk tunalı),(bkz: şeyla halis),(bkz: binnur kaya),(bkz: arda kural)ve daha birçok oyuncu.

dizideki kadın oyuncular gerçek hayattaki soyadlarını dizide de kullanmışlardır. (bkz: tuba erdem), (bkz: nuray uslu),
(bkz: gülden güney) ve (bkz: ayça mutlugil)

daha sonra olgun şimşek'in canlandırdığı sabit (nam-ı diğer tarık arkın) karakteri de diziye istanbul'da okuyan gençlerden recep'in ağabeyi olarak katılmıştır. sabit ise istanbul'a kendi tabiriyle "erkek aktör" olma hayalleriyle gelmiştir. ilerleyen bölümler de askere gider ve diziden ayrılır.

en sevilen karakterlerden olan yusuf güdük diziye 44. bölümden itibaren cansu'nun belalısı (aslanım graliçem) dahil olmuştur. dizinin ilerleyen bölümlerinde askere gitse de 73-74. bölümden itibaren diziye cansu'nun sözlüsü olarak geri dönmüştür.

dizi için 13 bölümlük anlaşmışlardır ama sevilip ve yoğun ilgi görünce dizi 75. bölüme kadar devam etmiştir. senarist "fazla uzatırsak biz de tıkanırız inandırıcılığı kaçar" diye 75'te final yapmıştır.(senarist oya yüce, hayal kuran komşu teyzeyi oynamıştı)sonra daha da yoğun istek üzerine 75. bölümden sonra 17 bölüm daha çekildi. oya yüce inat etti ama, bu bölümlerde senarist olarak yoktu. yönetmen değişti ve ekip tekrardan diziyi çekmeye devam ettiler.

türkiye'de yapılan komedi dizileri arasında başı çekenlerden birisi olan 7 numara'nın en büyük özelliklerinden biri ise yöresel dilin mizah içerisinde ustaca kullanılmasıdır.

diziye neden 7 numara denildiğine dair bir tespitim var. dizideki evli karakterleri 1 kişi olarak sayarsak örneğin zeliha ve vahit karakterini, 2-armağan, 3-ayten 4-haydar 5-rüya 6-recep ve son olarak 7-cansu'dur. yok öyle şey olur mu demeyin daha sonra diziye dahil olup evlenen berat ve asiye çiftini 1 kişi sayarsak, aynı şekilde zeliha ve vahit karakterini ve dizinin 73. bölümden sevgili olmayan başlayan armağan ve haydarı'da 1 kişi olarak sayarsak elde var 3 diğer, 4 kişi cansu,ayten,recep ve rüya oluyor. yani yine 7 kişi etmiş oluyor. tabi bu ufak bi tahmin doğruluk payını bilemem.)

dizide tanışıp evlenen kişilerde var.
7 numara dizisi öncesi evlenen ve sonrasında boşanan olgun şimşek (sabit) ve zeliha yenge (şebnem sönmez), ayça mutlugil (ayten) ile evlenen taner ertürkler (evren) ve dizinin (recep'i) volkan girgin ve dizinin saf rolündeki (meryem'i) sedef pehlivanoğlu ile evlenmiştir.
devamını gör...

yok öyle bir şey valla bizim komşu gayette güzel boş geri veriyor. hatta tek tek uğraşmamak adına tabakları biriktiriyor ve ayda bir kere komple iade ediyor.
devamını gör...

sembolü "au" olan element. şuanda piyasada tabiri caizse g.tü başı ayrı oynuyor. kısa vadede aman diyim,uzun vadede kesin kazanç. yt*
devamını gör...

içine düştüğüm hazin durum. bir çeşit motivasyon kaybı. hevessizlik. anlamsızlık.
devamını gör...

1981 üniversite reformundan önceki yıllarda, türk yükseköğretim sistemi beş tür kurumdan oluşmaktaydı:

(1) üniversiteler,
(2) milli eğitim bakanlığı'na bağlı akademiler,
(3) bir kısmı diğer bakanlıklara, çoğu milli eğitim bakanlığı'na bağlı iki yıllık meslek yüksekokulları ile konservatuvarlar,
(4) milli eğitim bakanlığı'na bağlı üç yıllık eğitim enstitüleri,
(5) mektupla öğretim yapan yaykur

yükseköğretimin tüm düzeyleri için etkili ve koordineli bir merkezi plânlamanın olmaması, özellikle de altmışlı ve yetmişli yıllarda yükseköğretim kurumlarının sayısı, çeşidi ve öğrenci sayıları ile başka bir çok hususta gözlenen hızlı artış nedeniyle yukarıda belirtilen yükseköğretim sistemi bir süre sonra başarısızlık ve yozlaşma işaretleri vermeye başlamıştır. bunlara ek olarak 1960-80 arasında ortaya çıkan siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar, yükseköğretimdeki kötüye gidişi daha da artırmıştır. bu nedenle yetmişli yılların sonunda köklü bir reform kaçınılmaz hale gelmiş ve sonunda 1981 reformu yürürlüğe konmuştur.

yükseköğretim, 1981'de çıkarılan 2547 sayılı yükseköğretim kanunu ile akademik, kurumsal ve idari yönden yeniden yapılanma sürecine girmiştir. bu kanunla ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumları yükseköğretim kurulu (yök) çatısı altında toplanmış, akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürülmüş ve konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlanmıştır. böylece, söz konusu kanun hükümleri ve anayasa'nın 130. ve 131. maddeleriyle kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan yükseköğretim kurulu, tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir.

türk yükseköğretim sistemi 1982 yılı itibarıyla yirmiyedi üniversite ile bunlara bağlı fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuvar ve yüksekokullarından oluşan birleşik bir yapıya dönüştürülmüştür. bu meyanda, yaykur'un işlevleri anadolu üniversitesi'ne devredilmiştir.

ezcümle, üniversite meselesi 1960'lı yıllarda başlayan ve 1980 askeri darbesine kadar 20 yıl boyunca süren öğrenci hareketleri, akademinin siyasallaşması vb nedenlerle 1980 darbesinden sonra üniversitelerin raptı zapt altına alınması amacıyla çıkarılan 2547 sayılı kanunun cumhurbaşkanına verdiği yetkiye dayanır. (2547 sayılı kanunda defalarca değişiklik yapılmış ancak rektörlerin atanması konusunda herhangi bir değişiklik olmamıştır.)

rivayet odur ki, dönemin devlet başkanı kenan evren, rektörlerin atanması işinin cumhurbaşkanınca yapılmasını istememiş ancak etrafındaki "kraldan çok kralcı" olan tayfa, bu yetkinin cumhurbaşkanına ait olmasının uygun olacağını söyleyerek kendisini ikna etmiştir.

o gün bugündür türkiye'de rektörleri cumhurbaşkanı atamıştır. kanunun değişmediği sürece de rektörler bu şekilde atanmaya devam edecek, her (yeni) rektör atamasında (cumhurbaşkanı kim olursa olsun) siyasal biat/akademik liyakat tartışmaları olacaktır.
devamını gör...

el harezmi'nin kurucusu kabul edildiği, matematik biliminin bir kolu.
devamını gör...

birazdan yola çıkacakları için mutlularmış!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

afrika'nın afar bölgesi sınırları içinde yer alan, asidik hidrotermal havuzlar ve aktif yanardağlarla dolu olan ve "dünyanın cehennemi" olarak bilinen yer.

şöyle görünüyor

deniz seviyesinden yaklaşık 100 metre kadar aşağıda bulunan bölgede, sıcaklık 60 dereceye kadar çıktığı için pek fazla canlı türü barınmıyor. yine de yakınında yaşayan insanlar var tabi ki.

fotoğrafında gördüğünüz sarı jeolojik yapıların, zamanında atalarının hataları nedeniyle dağa taşa dönüştürülmüş altınlar olduğuna inanıyor burada yaşayan yerliler. iyi insanlar olmaya devam ederlerse buraların yeniden altına dönüşeceğini düşünecek kadar da naifler.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

af
işlemediği günahın bedeli
yüzsüz bir ziyaret

yatıya kalır mısınız bayım
bütün ev sizin olsun
bir tek tezgahta yatmayın
orası kedimin yeri
göğe bakıyor

vahşetin prangaları
kırılıyor
kuşların kanadında

yatıya kalmaz mısınız bayım
bu sefer sizi güzel ağırlarım
bir tek masa ve sandalyem
işte orası olmaz
orası aslanımın yeri
yattığı yeri belli ediyor

ormanın kalbi
kanıyor
kuşların uçuşunda

yatıya kalın bayım
kitaplığımda gezdiririm sizi
bir tek nurullah ataç
onun kitabını alamazsınız
bir türlü bitmek bilmiyor

kelimeler kanatlanıyor
kuşların süzülüşünde
yakalayamıyorum

affedemiyorum sizi bayım
ne yapsam olmaz
bir tek aşkınız
hayal ettiğim aşkınız
veremiyorum işte onu size

ateş küle dönüyor
saatlerin ölümünde
sadece seyredebiliyorum

saplayın hançeri bayım
kalbimin orta yerine
artık dayanamıyorum
devamını gör...

tanzimat birinci dönem sanatçılarından olan ve de ismini "yazı makinesi" olarak duyurmuş ahmet mithat efendi'nin, dönemin şartlarını belli edecek şekilde yazıp bizlere bıraktığı, edebiyatımızın ilk cinayet romanıdır.

kitap haline gelmeden önce gazetede tefrika edilen roman, daha sonra kitaplaştırılmıştır. tanzimat birinci dönem'de dilin basitleştirilmeye çalışıldığını ancak başarılı olamadığını biliyoruz. ahmet mithat'da bundan etkileniyor. yine dönemin şartlarından olan "okuyucuya bilgi verme" olayını da aşamıyor. yer yer cümleyi kesip okurla konuşur gibi yazıyor. kitabın basitleştirilmiş türkçesini malum kitap sitesinde* bulabilirsiniz.

okuyucuyla konuşurcasına yazıldığından konudan sapma oluyor ama anlatım neticesinde o eksik tamamlanıyor. tavsiyedir.
••

mekân olarak istanbul'u seçen yazar, alışagelmiş bir konuyu ele alıyor; balıkçılar kıyıya vurmuş biri kız üç kişinin cesedini buluyorlar. henüz bu olay çözülmeden ortaya başka bir ceset çıkıyor. ceset cinayet süsü verilerek öldürülmüş olduğundan öncelikle üzerinde durulmuyor lakin kitabın öne çıkan karakteri olan ve soruşturmayı yürüten memur arkadaşımız osman sabri bunu aydınlatıyor.


kitap, iki yüze yakın esere imza atmış yazarın en önemli yapıtları arasında sayılmakta. üniversite sınavında da sorulma ihtimali yüksek. eğer benim gibi sınava girecek arkadaşlarım varsa* eseri, yazarı ve türünü bilmelerini tavsiye ederim.
devamını gör...

ingilizce bir kelimedir. ciddi olunması gereken ve sessiz ortamlarda aniden gelen gülme krizine giren kişilere denmektedir.
-psikolojik olarak bir rahatsızlık olarakta görülebildiğini, kişilerin cenaze evlerinde birden kahkaha atması gibi örnek verilebilir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim