incecik ekmekler ile yapıp çevirdikten sonra üzerine kaşar peyniri koyup başka bir yumurtalı ekmek dilimini de onun üzerine koyarak nirvanaya ulaştırabileceğiniz yiyecek.
adını yumurtalı ekmek tostu koydum.
devamını gör...

sürekli kırılan ve arandığında bulunması (bkz: kutsal kase) den daha zor olan uçtur. 1999 kişilik okulda ortalama 3 yada 5 kişi kullanıyordur. genelde bu ucu kullananlar egoist ve (bkz: narsist) dir.
devamını gör...

(bkz: ne saçma salak başlıklar)
devamını gör...

senin kollarını kestiler, benim gözlerimi oydular
onun elini tut dediler sana, gör dediler sonra bana
elini tutan kolsuz kadını gören kör adama
görme emri veren sesi duydum ben işte o an
ağlıyordu, zafer deyip sığındığı zavallılıkta.
devamını gör...

çağcıl kaynaklarda 'waterloo savaşı' olarak da anılsa aslında 'waterloo muharebesi' (ing. battle of waterloo; fr. la bataile de mont-saint-jean), bir savaş olmaktan ziyade kesinlikle muharebedir; çünkü bir gün içinde (18 haziran 1815) olup, bitmiştir. nitekim tdk sözlüğüne göre muharebe kelimesi, 'savaşta yapılan çarpışmalardan her biri' anlamına gelir. (türkçeye arapçadan geçmiştir.) (örneğin ligny muharebesi, waterloo’dan iki gün önce 16 haziran 1815’te olmuştur.)

waterloo muharebesi, belçika'nın brüksel şehrinin 14,5 km ve waterloo kasabasının (o dönemde köy) 2 km uzağında gerçekleştiği için bu isimle anılır.

aslında muharebede fransız ordusu, hem moral hem de askeri teçhizat bakımından üstündür. nitekim bonaparte, ilerleyen yaşına ve hastalığına rağmen yine de iyi bir iş çıkarmak üzereyken bu muharebede talihi ters dönmüştür. muharebeyi kazanmak için elindeki tüm enstrümanları kullanmaktan çekinmemiştir: örneğin, o güne dek hiç yenilmemiş ve hiç kaçmamış imparatorluk muhafızlarını (le garde imperiale) dahi yedi tabur olarak savaşa sürmüştür. muhafızların görünmesi (muharebenin sonlarına doğru) orduya yeni bir canlılık getirmiştir. ancak wellington, tehlikeyi daha muhafızlar yürümeye başlarken görmüştür. eli silah tutan herkesi meşhur yokuşunun arkasına silah doldurtup yere yatırmıştır. yaşlı muhafızlar, merkezi kırdık sanarak yokuşu tırmanıp tepesine geldiklerine ingilizler ayağa kalkarak çok yoğun bir yaylım ateşiyle ilk bel sırayı düşürmüştür. muhafızlar direnmiştir ancak ilk anlık şaşkınlığı üzerlerinden atamamıştır. çok yoğun zayiat verip çekilmeye başladıklarında ise fransız ordusunda moral sıfıra inmiştir. zira yaşlı muhafızların kaçtığını daha gören duyan olmamıştır. onlar da kaçıyorsa bu iş bitmiştir diye düşünülmüştür.

muhafızlar kaçmaya başladıkları zaman wellington, hücum işareti vermiştir. birleşik prusya, hollanda ve geriye ne kaldıysa ingiliz ordusu, fransız ordusuna son bir hücuma kalkmış ve sonuçta fransa yenilmiştir.

savaşın hemen sonunda ingilizler kaçmayan ancak teslim de olmayan yaşlı muhafızlara artık savaşın bittiğini, silahlarını indirmelerini telkin etmiştir ancak muhafızlar ölmeyi seçmiştir. “la garde meurt, elle ne se rend pas!” (muhafız ölür, teslim olmaz) diyerek silahlarını ingilizlere doğrultmuş ve nihayetinde vurulmuşlardır.

fransız ordusu, 51 bin kişiyle geldiği meydanda 28 bin ölü ve yaralı, 8 bin esir ve 15 bin kayıp bırakmıştır. ingilizler ve müttefikleri hollandalılar 17 binlik ordularından 3500 ölü, 10.200 yaralı, 3300 kayıp vermiştir. prusyalıların 7 binlik kolordusunun 1200’ü ölü, 4400’ü yaralı, 1400’ü kayıptır. (bu da öyle bir savaş alanı zayiatıdır ki o sayıya ulaşmak için 15 saat boyunca her beş dakikada bir tam yüklü bir jumbo jetin düşmesi ve kimsenin kurtulamaması gereklidir.)

wellington'un biyografilerinden biri bu muharebe hakkında yapılabilecek en doğru yorumu yapmıştır. şöyle özetlenebilir: "napolyon boneparte, wellington'un ispanya'da verdiği savaşları incelemeye tenezzül etmemişti, hatta bu savaşlarda wellington'un evire çevire benzettiği soult'un öğütlerini bile dinlemedi. bu yüzden napolyon savaş meydanına çıktığında, kare formasyonlarında ingiliz piyadesinin ne yapabileceğini bilmiyordu. onları daha önceki savaşlarda darmadağın ettiği kıta avrupasının yarım askerleri sandı. gerçekten de ingilizlerin yanında savaşan belçikalı ve hollandalılar napolyon'un beklediği gibi darmadağın oldu ama çoğu ispanya'da demir dük'ün emri altında savaşmış ingiliz piyadesi, bazı birlikler son adamına kadar ölse de yerinden kıpırdamadı. napolyon hatasının bedelini önce tüm süvarileriyle, sonra tüm ordusuyla ödedi."

tarihçilerin bir çoğuna göre bu muharebe, 19. yüzyılın en önemli muharebelerinden biridir. öyle ki; avrupa'nın kaderi bu muharebe ile değişmiştir.

bu muharebeyi victor hugo da 'sefiller' adlı eserinde destansı bir dille anlatır. hugo, yukarıdaki cümleyi desteklercesine, "waterloo bir muharebe değildir, dünyanın yüzünün değişmesidir" der.

son not: bu muharebenin kader anı, (bkz: stefan zweig) (bkz: insanlığın yıldızının parladığı anlar) isimli kitabından okunabilir.
devamını gör...

başlığın tam hali her çarşamba bir tügva kadın üyesinin kim milyoner olmak ister yarışmasına katılması .
murat ağırel, ifşa olan tügva belgelerinden, iş takibi isimli bir dosyayı yayınladı.
dosyaya göre tügva kadın üyeleri ve yüksek düzey yöneticilerin eşleri her çarşamba kim milyoner olmak ister yarışmasına katılmış.


"şimdi gelelim beni şaşırtan dosyaya…

adı: iş takibi dosyası

içinde görevli isimler var ve görevli oldukları konu belirtilmiş.

görev tarihi olarak 13 aralık 2016 yazılmış.

görevin konusu ise “kim milyoner olmak ister yarışmasına katılacak bayan katılımcı sayısı” ve her çarşamba günü öğleden önce kadın katılımcılarının programa kaydı yapılması istenmiş karşısında da “yapıldı kaydı” yazılmış.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
"mesela tügva yönetim kurulunda yer almış birçok devlet bankasının işini yapan papillon ajansın sahibi yunus becit’in eşi gerçekten 22 nisan 2017 tarihinde yarışma programında yer almış."

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
"tügva üyesi şerife tuğçe doğan, 11 mart 2017 tarihinde katılmış. hatta programın reklamında tügva üyesi olduğu da özellikle belirtilmiş."

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
"yine katılan hicret kızılkaya 25 mart 2017 tarihinde programa katılmış."

buradan
berat albayrak'ın abisinin kanalına, berat albayrak'ın eşinin abisinin kurduğu vakfın üyelerinin çıkması kadar normal bir şey yok sanırım.
ama neden kadın, neden hep kadın?
devamını gör...

doldurduğum ilk ukde, bu güzel yazar arkadaşımızındı sanırsam. bu yüzden mahlasını her gördüğümde kafamdan "bir hicligindansi ukdesi." cümlesi geçiyor ister istemez.*
t: çok iyi bir yazar, takip edilesi.
devamını gör...

adı bilgi soyadı sayar
bir bayan arkadaşımız.
devamını gör...

en yakın arkadaşım kadar sevdiğim, tanımlarını okudukça "ulan ne güzel insanlar var" dememe sebebiyet vermiş yazar.

cidden çok seviyorum kendisini. daha önce sohbet etme fırsatınız oldu mu bilmiyorum ama olduysa ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. çocukları sevmesi ve çocukların da onu hayli sevmesi kalbinde taşıdığı saf sevginin en güzel kanıtı. ne desem ne yazsam boş gibi gelecek, o kadar güzel biri yahu! aşığım kendisine. parti kursa oy verir, tarikat oluştursa en sadık müridi olurum. *

(bkz: sen iste kurban verelim başqan)
devamını gör...

bi başlığın altına on tane aynı şeyin yazılması normal mi karşılanıyor diye merak ettiğim format. şu an herkes bi şeyler yazma derdinde ama kimse okumuyor yazılanları. başlığa girince yazılanları okuyup sizin yazacağınızı biri yazmışsa beğenmeniz daha mantıklı olmaz mı arkadaşlar?
devamını gör...

twitter'da bir çok hesap tarafından paylaşılan iddia. katoliklerin ruhani lideri papa francis'in pazar ayinine katılmamasının ardından söylentiler dolaşmaya başlamış. tutuklamanın sebebinin abd seçimleri ile bağlantısı olabileceği söylenir. yine roma'da vatikan'a çıkan tüm yolların kapatıldığı iddiası var.
bir diğer iddia ise covid-19 sebebi ile ölmüş olabileceği. şahsi doktorunun covid-19 nedeni ile vefat ettiği bilgisi haber kaynakları tarafından bugün verilmişti.
edit: pedofili soruşturması iddiası da var.
kaynak-1
kaynak-2
kaynak-3
devamını gör...

yıl 2010. o zaman bankacıyım, en alt pozisyonda bireysel pazarlamada çalışıyorum. hali vakti yerinde bir müşterim geldi. işlemleri devam ederken sohbet ettik. başladı bana avrupa’da daha önce hiç duymadığım yerleri söylemeye. hadi paris,londra,milano falan biliyoruz da onları hiç duymamıştım. dedi ki x yerini biliyor musun? hayır… peki y yerini? hayır. eee niye yaşıyorsun o zaman? tabi asgari ücretle tek başıma yaşayıp,o paranın çoğunu kiradır,faturadır falan verip, ailem de orta halli olduğundan tek bu maaşla geçinip, avrupa’da saydığı o yerleri gezmediğim için öleydim evet. sonrasında gittim ,gördüm o ayrı. ama bu anımı da hiç unutmam. sanırım bu başlığa da cuk diye oturdu.
devamını gör...

sözlükten telefonu kullanmak desek daha doğru olacak.
arada sırada çalarsa veya whatsapptan yazan olursa bu fonksiyonları kullanıyorum onun haricinde full sözlükteyim.
devamını gör...

o zamanlar londra'da staj yapıyorum. ay çok havalı başladı hikaye. neyse. ve stajdaki ilk günüm ve o zamanlar adetim çok düzensiz olduğundan, bi haber mutlu mutlu geziniyorum. her neyse patronum da, asistanı da çok ama çok tatlı adamlar ve ufacık ofiste beraber çalışıyoruz. en önemli şeyi söylemedim tabi, siyah kısa bir elbise de var üstümde.
her neyse iş bitimine bir kaç saat kaldığında adet belirtilerini hissedince, tuvalete koştum hemen. sonrasında karnım acıktı deyip, köşedeki markete gitmek istediğimi söyledim ama patronum ortak buz dolabındaki sandviçlerden verdi. sonra içecek bi şeyler lazım dedim, çay yaptı bana. başka bahane o an aklıma gelmeyince, peçete koyayım dedim zaten ilk gün. çok da gelmez. hızlıca koydum ve o son bir kaç saat işime devam ettim.
iş bittikten sonra bütün ofislerin olduğu ortak binayı gezdik patronumla. sekreterlerin olduğu ortak odayı, ortak mutfağı, dinlenme odalarını, terası ve bu sürede bir sürü insanla tanıştım. small talklar fln acayip mutluyum. beni sevdiler. tabi adet olduğumu tamamen unuttuğum anlar oldu bunlar. ama içten içe de bi tuhaflık var.
iş çıkışında oda arkadaşım beni almaya gelmişti. markete yöneldik, ben markette bi taraftan tuvalet bakınıp, bir taraftan da ödeme yaparken heyecanlı bir şekilde günümün çok iyi geçtiği anlatıyordum.
sonra kasadayken durdu ve bana dedi ki: elbisenin altından çıkan tuvalet kağıdı da tabi sana çok şans getirmiştir. ıyi de kombin olmuş.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tam hali "erkekler yüze bakar bu yüzden kadınlar makyaj yapar, kadınlar söze bakar bu yüzden erkekler yalan söyler" olan aforizma.
fakat günümüzde bol filtreli instagram fotoları paylaşan kadınları ve onlara her türlü dm tacizi hakkını bulan erkekleri düşününce söz biraz doğru gibi geliyor.
devamını gör...

kanser hastası sevgili dilek ve karşısındaki insanımsının kameralar karşısındaki diyalogları. pardon, daha doğrusu artık hayatta olmayan dilek'in ağlayarak kendini anlatma çabaları...

- ben dilenci değilim !
- görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda...
devamını gör...

diğer bir adı tavşan kulağı olan çiçektir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

--! spoiler !--

ibb başkanı ekrem imamoğlu, covid-19 ölüm rakamlarıyla ilgili, "dün akşam, bulaşıcı hastalıktan istanbul’daki vefat sayısı, 186. ben şimdi ne yapayım yani, susayım mı, yutkunayım mı? ben, uyuyamadım ki gece. defin sayımız, 450’lere doğru yürüyor. yani yetiştiremiyoruz" ifadelerini kullandı.

--! spoiler !--

devamını gör...

küçük iskender'den diliyorum. onunla o yaşarken tanışamadığım için.
ve atamdan. istediği bir genç olamadığım için.
en çok da kendimden özür dilerim. nedensizce.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim