benim için anlatamayacağım kadar önemi olan, biraz zaman önce şans eseri ses kaydını duyduğum ve o andan itibaren hala aklımın içinde gezinen hikaye.

çocukken geceleri annemin koynuna girip, sayfa yerini ezberlediğim için hemen açtığım, ''babaannesini çok seviyormuş dimi anneee'' diye her hikaye sonunda sorduğum, hikaye hakkında konuşurken uyuyakaldığım kitaptır benim için.

çok korkardım yıldız kaydığı zaman. bir gün anneannemde kaldığım gece görmüştüm yıldız kaydığını. deli gibi ortalığı yıkmıştım. dayım gece 11'de anneme götürmüştü. anneme sarılınca yıldızın bizim için kaymadığını anlayabilmiştim, çocuk aklı işte... 3 sınıfta sanırım gece okumalarını bıraktık, haliyle bir köşeye atıldı kitap.

akciğer kanseriydi. krizleri geldiği zaman hastaneye gider en az 10 gün kalırdık. eskilerden konuşurken aklıma geldi kitap. sonraları hastaneye ne zaman gitsek mutlaka 1-2 gün sonra alırdım kitabı, bu sefer ben annemi koynuma yatırır okurdum.

gülerdi.
gülümserdi.
uzaklara bakarak sessizce uykuya dalardı.
burnundan nefes alışlarını parmağımla kontrol ederdim. yüzünü incelerdim. ne güzelsin be kadın!.. çocuğum gibi sever, öperdim saçlarını.

gel zaman git zaman,
benim kibritçi kızım yıl başı gecesi değil, yıl başına 5 gün kala kayan yıldızına bindi gitti.

aklımda onunla gitti zannettim. delirmek istedim. bomboş koştum uzun sahillerde. ben hiç böyle yanmadım. sanırım bundan sonra soğuk bir beden beni bu kadar yakamaz nefes aldığım sürece boyunca. bir çok defa sabaha karşı evden kaçıp mezarlığına gittim hikayeyi okudum. sanki annemle benim en güçlü bağım bu hikayeydi. ne biliyim bu hikaye sanki bir şeylerin hep zeminini hazırlamış gibiydi ta o zamanlardan.

güzel kadınımın simsiyah beline kadar saçları vardı ama kemoterapiden sonra kalmamıştı. ne zaman hatırlamıyorum, saçları çıktı kitabın içinden. bana onun bedeninden kalan en gerçek, en annem olan nesnem. ne zaman dokunsam, yüzüme doladığım saçları gelir elime.

ilginçtir ki kitabım hala annem kokuyor..
seni seviyorum caniçi.
devamını gör...

dünyada en nadir bulunan kan tipi. (bkz: golden blood) -altın kan- olarak adlandırılır ve dünyada yalnızca 45 kişide olduğu söylenir. ayrıca kan grubunun yalnızca 9 aktif bağışçısı bulunuyor.
bu tipin rh sisteminde hiç antijen bulunmamakla birlikte bu kan türü mükemmel donör kanı olarak biliniyor.

180 milyon kişide bir görülen altın kan bireyleri, diğer tüm kan grubundaki kişilere kan verebiliyor ve bu kanın belirli hastalıkları da iyileştirme kabiliyeti bulunuyor.
bu nedenle de bu kanın artış göstermesi için altın kan rh null kan grubuna sahip olan kişilerin (bkz: kan bağışı) yapması teşvik edilmeye çalışılıyor.

ayrıca bazı kaynaklarda diğer sık rastlanan kan gruplarına göre, gruplar arası uyuşmazlığın golden blood yani altın kan için bir önem arz etmediği, tehlike yaratmadığı belirtilmiştir.

kıyamet sonrası dram, gizem ve bilimkurgu türündeki, 2014 yılında yayına giren (bkz: netflix dizisi)(bkz: the 100) dizisine de konu olmuştur. dizide yaşanan felaketler sonucu yaralanan adamın kan grubuna bakılır ve rh-null olduğu anlaşılır. devamında olaylar gelişir.
devamını gör...

önce gözlemleyen, sonra kendi karakterine göre insanları belirleyen ve lüzumlu hallerde iletişim kuran tiptir.
bu ben olabilirim ya da olmayabilirim. objektif bir bakış açısı çok daha doğru olacaktır.
devamını gör...

tam olarak budur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kahvemi içtim 'alooo' yu buraya bırakıyorum.*
günaydınlar ahali.
bu gün büyük gün az sonra nakliyeciler gelebilir fakat gelmeyedebilir. geceden beri şiddetli yağmur var. ve tüm gün yağış görünüyor.
bereketimle gidiyorum yeni mahalleme.*
lütfen gideyim ama lütfen dinimiz çok amin. *
devamını gör...

-sonunu düşünen kahraman
-üç kişinin bildiği sır
-eşofmanaltıkunduragiyengiller
-yanlış adres aldığı halde doğru yere gidebilen insan
-kaybedecek bir şeyi olmayan yazar
-masaya konan cüzdan sigara anahtarlık silah dörtlüsü
-yenmemek için hayata sıkı sıkı tutunan kurt
-sobaya el bombası bırakan insan
-azdan çok çoktan az götüren yazar
-at iziyle it izini karıştırmayan babayiğit
-reddedilemeyecek teklifler sunan yazar
-düşmanını yakın dostunu uzak tutan mavzer

sözlük mafya ekibine selamlar...
devamını gör...


bay hiçkimse (ingilizce özgün adı: mr. nobody), 2009 yapımı, jaco van dormael'in yönetmenliğini yaptığı filmdir. kader olgusunu güzel anlatan bir yapıttır.
film detayları
bay hiçkimse, 2092 yılında dünyada kalmış son ölümlü olan 117 yaşındaki némo adlı bir adam. ölüm döşeğindeki némo genç bir çocukken bir peronda durduğunu hatırlar. tren kalkmak üzeredir. annesiyle birlikte mi gitmeli, yoksa babasıyla mı kalmalıdır? bu karar, sonsuz sayıda olasılığı doğuracaktır... her gün sonsuz seçimlerden diğerini yapsak ne olurdu?
filmden seçme replikler...
tek bir şeye inanıyorum. bence sevdiğimiz insanlara seni seviyorum demeliyiz.
her okulun kara tahtasına yazılmalıdır bu: hayat oyun alanıdır ve biz hiçiz.
benim yaşımda mumların parası, pasta parasından fazla tutuyor. ölmekten korkmuyorum, yeterince yaşamamış olmaktan korkuyorum.
hani bir söz vardır ya, sonuç kötü de olsa herşey olacağına varıyor.
seçim yapmadığın sürece, kalan olasılıkların hepsi mümkündür.
- herkese zarar verdim, sana zarar verdim, çocuklara da..
+ birlikte başarabiliriz.
- kalırsam sen de benimle boğulursun ama,
+ yüzmeyi öğrenirim, seni seviyorum..
devamını gör...

keşke görenin canı çeker falan diyebilsek.
devamını gör...

çevremdeki insanlara çok fazla anlam yüklüyorum. çok çabuk güveniyorum, alışıyorum, benimsiyorum. sonrası beklentiler ve hayalkırıklığı... gereksiz üzüntü.
t: kendinde sevmediğin özelliğin
devamını gör...

kabak tadı veren bahane.
ben artık biraz farklılık beklentisindeyim.
kabine toplantısı kararları açıklanırken how i met your mother'a selam çakılsın, bitirilecekse gece ikiden sonra iyi bir şey olmaz bahanesiyle bitirilsin istiyorum.
devamını gör...

1898~1944 yılları arasında yaşamış ve 300 ıq ile kayıtlara tüm zamanların en zeki insanı olarak geçmiş olan amerikalı matematikçi. ayrıca bilinen tüm dilleri öğrenip üstüne bir de vindergood isminde yeni bir dil yaratacak kadar olağanüstü dil becerilerine sahip olan bir dahi.

öylesine üstün bir zeka ki sidis sekiz aylıkken alfabeyi söküyor, bir buçuk yaşında günlük gazeteleri okumaya başlıyor, 11 yaşında harvard' a kabul ediliyor ki sidis bu üniversiteye kayıt olan en genç kişi olarak da tarihe adını yazdırıyor ve burada kısa sürede hocalara da ders verir hale geliyor. haliyle bu sıradışı ve üstün zeka ailesinin de yardımıyla çok geçmeden basının da dikkatini çekiyor ve o dönem kendisi hakkında pek çok parlak haber yapılıyor.

ancak sidis 16 yaşında matematik alanında ilerlemekten vazgeçiyor ve belki de geleceğinin ve kariyerinin tamamen değişmesine neden olacak olan bir karar verip hukuk fakültesine geçiyor. 20 yaşına geldiğinde ise kendisinin hem bir ateist hem de bir sosyalist olduğunu açıklıyor ve sırf bu nedenlerle o zamana kadar kendisini parlatan gazeteler artık sidis'i yerden yere vurmaya başlıyor.

hayatının dönüm noktası sayılabilecek olayını ise 21 yaşında yaşıyor. 1 mayıs 1919 günü yaşanan olaylarda yakalanıp tutuklanıyor ve iki yıl ceza alıyor. lakin ailesinin nüfusunu kullanması sayesinde bu tutukluluk ev hapsine çevriliyor. ama sidis bu olaydan sonra artık bilimden tamamen uzaklaşıyor ve 46 yaşında beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybettiği güne kadar geçimini ufak tefek büro işleri yaparak sağlıyor .

tr.m.wikipedia.org/wiki/Wil...
devamını gör...

#820444 nolu tanımının bir kısmını üstüme aldığım, bilgi dolu beğenilesi tanımlar yazan tatliş bir yazarım.
devamını gör...

haklı bir eleştiri ise beğenirim seve seve. ben olumsuz şeylerle de kabul ediyorum kendimi. hep olumlu şeyleri keseme koyamam. öz saygım ve farkındalığım için, gelişmem için olumsuz eleştirileri de okumam lazım.
gün içerisinde mesaj kutuma olumsuz eleştiriler geliyor, teşekkür edip gülümseyip geçiyorum. çünkü o insanın amacı beni kızdırmak ama bilmiyor ki ben kusurlarıyla kendini seven biriyim hahahahahahaha
saygı çerçevesinde olduğu sürece başımın üstünde yeri var.
devamını gör...

2011 yapımı, yaşanmış bir olayı konu alan güney kore yapımı film.

öyle bir film ki, sessizliğin içindeki bir çığlık gibi. o kadar canımı yaktı, beni sinirden yıprattı ve aynı zamanda üzüntüden ağlattı ki... izlememin üzerinden uzun bir süre geçse de sizinle paylaşma ihtiyacı duydum.

önce yaşanan olaydan kısaca bahsedip biraz da filmi tanıtacağım. öncelikle, 2000-2005 yılları arasında güney kore'nin gwangju bölgesindeki inhwa okulunda öğrencilere cinsel istismar ve şiddet uygulanıyor. bu açığa çıkınca kitaplaştırılıyor, sonrasında ise senaryolaştırılıp film haline getiriliyor.

filmde bir resim öğretmeni, kırsal bölgedeki sağır ve dilsizler okuluna atanıyor. okulun müdürleri ikiz, çevresi tarafından itibar gören ve zengin tipler. resim öğretmeni, okulda vakit geçirdikçe çocukların ondan korktuğunu, yüzlerinin yaralar içinde olduğunu fark ediyor. tabi bunun nedeni, yani istismar edildikleri sonrasında anlaşılıyor. bundan sonraki ayrıntılar spoi olacağından paylaşmayacağım.

sağır ve dilsiz çocukların, öğretmenin verdiği mücadelelerin yani gerçeğin, parası ve itibarı olanlar karşısındaki savaşını gözler önüne seriyor bu film. yaşamın gerçeklerine göz kapatmamak gerektiğini düşünüyorum bu yüzden izlenmesi gereken bir film fakat eğer hassas bir yapıdaysanız izlemenizi önermem.

--- alıntı ---
mücadele etmemizin sebebi dünyayı değiştirmek için değil, dünyanın bizi değiştirmesine izin vermemek için.
--- alıntı ---
devamını gör...

komançi. kuzey amerika'da büyük ovalarda yaşayan, uto - aztek dili konuşan bir kızılderili kabilesidir. kendilerine numunuu derler ama düşmanları olan ute'ler onlara "düşman" anlamında kimmantsi dedikleri için böyle tanınmışlardır.
eskiden yakın akrabaları olan shoshone'larla wyoming bölgesinde yaşarken, daha sonra texas civarına yerleştiler. louisiana'dan gelen fransız'lar, meksika'dan gelen ispanyol'lar ve texas'a gelen amerika'lılarla savaşarak, apache'ler gibi "beyaz adam"la uzun yıllar savaşan birkaç kabileden biridir. amerikalılar, kızılderilileri aç bırakıp teslim olmalarını sağlamak için milyonlarca bizon öldürdüler.
comanche'ler, 1870'lerde kiowa, cheyenne ve arapaho kabileleri ile texas'ın son "bizon av alanları" için son kez savaştılar ama yoğun saldırılar karşısında teslim olup, rezervasyonda yaşamayı kabul ettiler.
devamını gör...

herkes her zaman bana bakıyor hissiyatı. sadece bana özel bir hastalık mi acaba ?
devamını gör...

yeni keşfettiğim, keşfettiğim için sevindiğim yazar. aynı zamanda moderatörmüş.
güzel konulara şaplak atıyor, meramını güzelce anlatıyor.
devamını gör...

sanat adlı şiiri memleketçi şiirin ilk bilinçli bildirisi yani poetikası kabul edilir.

başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken
yazılmamış bir destan gibi anadolu’muz
arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
sana uğurlar olsun.. ayrılıyor yolumuz..
devamını gör...

bence video az bile. aşı olanların kulaklarına aşı lot numarasının yazıldığı ve kare kod olan bir küpe de takılsın.

(bkz: aşıları tamdır)
devamını gör...

bir elif şafak kitabıdır.

sadece “ çiçek abbas” ve “ komser şekspir” filmleri sayesinde yönetmen olarak görebildiğim, kendisinden kesinlikle hoşlanmadığım, saçma sapan bir yönetmen olan ve reklam yönetmenliğinde bile elinden bir iş gelmeyen sinan çetin, mevlana ile ilgili bir film yapmaya karar verir ve bunun için de elif şafak ile anlaşır. elif şafak hikayeyi yazar ama sinan çetin yazılan hikayeyi hiç beğenmez.

proje rafa kalkar. elif şafak bu hikayeyi bir roman yapar. ama romandan başka her şeye benzer. yine de tam bir pazarlama harikası çıkar ortaya. çok satsın diye de pembe ve gri olmak üzere iki kapak yaptırır. istediği gibi de olur. böylelikle kadınlar pembe erkekler gri kapaklı kitabı alabilecektir. edebi inceliğe bakar mısınız? (!) hiç cinsiyetçi bir yaklaşım da değil!

az yetenekli bir yönetmenin bile sinemaya aktarmaya değer bulmadığı bu romanımsı oluşum türkiye okurları tarafından çok sevilir, bir anda çok satan olur. her yerde reklamları döner, billboardlar elif şafak’ın aşkından geçilmez. edebiyat tarihinde yeri olur mu bilemem ama pop kültürümüzün vaz geçilmezi olacağı kesindir.

acaba elif şafak mı daha kötü yazar sinan çetin mi daha kötü yönetmen karar veremedim. bence berabere!
devamını gör...

merhabalar! yine yeni yeniden boğucu haberlerle karşınızda olacağız. bugün üzerinde duracağımız konu sevgili coldboy'un da dediği gibi istanbul sözleşmesi olacak. farklı açılardan ele almaya çalıştığımız bu konu, umarım sizleri de memnun eder. interaktif bir program olmasını bekliyoruz. yayın saatimizde görüşmek dileği ile!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim