turgut uyar
'halbuki korkacak hicbir sey yoktu ortalikta
hersey naylondandi o kadar'
hersey naylondandi o kadar'
devamını gör...
gençlerin vedalaşırken allah'a emanet ol demesi
sen ve senin gibilerin derdi iktidarla değil, doğrudan allah ile. insanların inandığı ve her şeyin sahibi olarak gördüğü bir varlığa, sevdiklerini emanet etmesi seni neden bu kadar rahatsız ediyor? çünkü senin savaşın doğrudan allah ile. iktidar falan hikaye. sen ve senin gibiler böyle yaptıkça bu ülkede siyasal islam daha çok yer edinir. bir bitmediniz.
devamını gör...
karşı cinste aranan özellikler
gözlerinin güzel olması. yalnız bundan kastım mavi, yeşil, turkuvazla karışık fosforlu pembe gibi renkli göz diye tabir edilen gözler değil.
gözlerinin parlaması, mutluluk içinde fırıl fırıl dönmesi. gerektiğinde de mahsun mahsun bakması.
gözlerinin parlaması, mutluluk içinde fırıl fırıl dönmesi. gerektiğinde de mahsun mahsun bakması.
devamını gör...
tezer özlü sözleri
"benim kişiliğimin yöresi mutlaka anadolu'da bir kasaba. hiç kibar değil. bilinçsizce alçakgönüllü. ne baharımsı ne yazımsı. sessiz, durgun, ama geniş değil, yalnızca can sıkıcı."
-kalanlar (kitap)'dan...
-kalanlar (kitap)'dan...
devamını gör...
pan'ın labirenti
uuth nickli yazarımızın ukdesidir. dolduralım hemen:
filmin senaryosu ve yönetmenliğini, guillermo del toro üstlendi ve bu film onun tartışmasız en iyi filmidir benim gözümde.
2006 yılında sinema severlerle buluşan film ispanya sinemasını çok üst seviyelere çıkarmıştır.
5 milyon dolarlık bir bütçeyle çekildi bu film. filmin içine daha çok girmek istiyorsanız, izlemeden önce ispanya iç savaşıyla alakalı birkaç araştırma yapmanızı ve konuyla alakalı kitaplar okumanızı öneririm.
filmin o enfes müzikleri, javier navarrete imzası taşıyor. onlar nasıl müzikler öyle.
filmi izlerken hangisi gerçekti hangisi masal gibi ikilemlere düşebilirsiniz.
filmin görüntü yönetmeninden tutun da makyaj ekibine kadar hepsi harika işler çıkarmışlar ki sayısız ödüle layık görüldü bu film:
- en iyi yapım tasarımı oscar'ı:
2007 eugenio caballero, pilar revuelta
- goya en iyi çıkış yapan kadın oyuncu ödülü
- 2007 ıvana baquero
- bafta en iyi yabancı dilde film ödülü 2007 guillermo del toro, alfonso cuarón...
- en iyi görüntü yönetimi oscar'ı
2007 guillermo navarro
- goya en iyi görüntü yönetimi ödülü 2007 guillermo navarro
- goya en iyi özel efekt ödülü 2007 edward ırastorza, reyes abades, david ...
- en iyi makyaj ve saç tasarımı oscar'ı 2007 montse ribé, david martí
- goya en iyi özgün senaryo ödülü 2007 guillermo del toro. ve daha niceleri.
fantastik kurgu sevenler kaçırmasın diyorum, sevmeyenler de kaçırmasın. izleyin, izlettirin efendim.
filmin senaryosu ve yönetmenliğini, guillermo del toro üstlendi ve bu film onun tartışmasız en iyi filmidir benim gözümde.
2006 yılında sinema severlerle buluşan film ispanya sinemasını çok üst seviyelere çıkarmıştır.
5 milyon dolarlık bir bütçeyle çekildi bu film. filmin içine daha çok girmek istiyorsanız, izlemeden önce ispanya iç savaşıyla alakalı birkaç araştırma yapmanızı ve konuyla alakalı kitaplar okumanızı öneririm.
filmin o enfes müzikleri, javier navarrete imzası taşıyor. onlar nasıl müzikler öyle.
filmi izlerken hangisi gerçekti hangisi masal gibi ikilemlere düşebilirsiniz.
filmin görüntü yönetmeninden tutun da makyaj ekibine kadar hepsi harika işler çıkarmışlar ki sayısız ödüle layık görüldü bu film:
- en iyi yapım tasarımı oscar'ı:
2007 eugenio caballero, pilar revuelta
- goya en iyi çıkış yapan kadın oyuncu ödülü
- 2007 ıvana baquero
- bafta en iyi yabancı dilde film ödülü 2007 guillermo del toro, alfonso cuarón...
- en iyi görüntü yönetimi oscar'ı
2007 guillermo navarro
- goya en iyi görüntü yönetimi ödülü 2007 guillermo navarro
- goya en iyi özel efekt ödülü 2007 edward ırastorza, reyes abades, david ...
- en iyi makyaj ve saç tasarımı oscar'ı 2007 montse ribé, david martí
- goya en iyi özgün senaryo ödülü 2007 guillermo del toro. ve daha niceleri.
fantastik kurgu sevenler kaçırmasın diyorum, sevmeyenler de kaçırmasın. izleyin, izlettirin efendim.
devamını gör...
parmaklıklar arasında
1967 yapımı stuart rosenberg filmi. zaten isa göndermeleri ile dolup taşan film bana green day grubunun meşhur jesus of suburbia'sını anımsatıyor. bir kahramana hatta direkt isa'ya dönüşen luke karakteri paul newman'ın o çarpık, biraz delivari ve insanı delip geçen gülümsemesi ile yükseldikçe yükselmiştir. bu film; "hapishaneden kaçış temalı bir film madem o zaman biraz aksiyon görelim" diyen kitleyi memnun etmez, temasına nazaran tamamen durağan geçen bir film zaten çoğu insanın aklında o meşhur iddia sahnesi ile kazınmıştır ama bana kalırsa filmin bunun dışında onlarca etkileyici sahnesi vardı.
luke'un dragline ile mücadele ettiği sahne hem sinema dünyası için unutulmayacak bir sahne hem de luke karakterini çözümlemek için ideal bir andı. filmin açılış sekansında bile luke karakterinin o yarı deli tavrını zaten anlaşılıyordu ama bu sahnede dragline onu dövmekten bıkana kadar hırsla kalkıp dayak yemeye devam etmesi karakterin genel bir portresini çizmeye yetiyor.
diğer bir etkileyici sahne luke'un annesi ile yaptığı son konuşma sahnesi ama bu sahneyi bu kadar vurucu yapan harry dean stanton'ın sakince just a closer walk with thee diye şarkıya girmesi ve luke'un annesi ile vedalaşmasının hemen ardından stanton'ın buğulanmış gözlerini uzaklara dikip şarkıya devam etmesidir bana kalırsa hatta o meşhur sahneyi de ekleyeyim buraya:
luke'un annesinin ölümünden sonra hücreye kapatılması yine ekrana bakıp sövüp saydığım bir sahneydi. luke'un ikinci kaçışından sonra bilerek tabağına fazladan yemek konulması -yemek bitmezse geceyi tek başına hücrede geçirmesi gerekecekti- ve hapishanede bulunan herkesin kendi yemeklerini bitirmelerine rağmen luke'a yardımcı olmak için onun yemeğinden sırayla bir kaşık almaları muhtemelen film boyunca beni ağlatmaya yaklaşmış az sayıda sahneden biridir yine.
başlık sahibi yazar biraz bahsetmiş ama ben tüm repliği yine de ekleyeyim. guns n' roses dinleyenler civil war şarkısının girişindeki o repliği anımsayacaklardır: "what we've got here is... failure to communicate. some men you just can't reach. so you get what we had here last week, which is the way he wants it... well, he gets it. i don't like it any more than you men."
strother martin'in o meşhur repliğinin geçtiği sahne yine cool hand luke filminin muhtemelen en akılda kalan ikinci sahnesiydi ki luke karakterinin vurulmadan önce pencereden bakıp; "what we've got here is... failure to communicate" dedikten sonra vurulup öldüğü sahne aynı şekilde çarpıcıdır.
luke'un vurulmadan önce tanrı ile yaptığı tek taraflı konuşma sahnesi için ise pek az şey söyleyebilirim, newman o sahnede sanatın vücut bulmuş hâli gibidir ki zaten replikler de aynı derecede güzeldir.
otoritenin kırılganlığını son dakika suratımıza çarpmış olan gözlük kırılma sahnesine değinmeyeceğim o kadar spoiler okuduysanız açıp izleyin zaten. o sahnenin etkisi okununca değil izlenince çarpıcı bir hâle geliyor.
"sometimes nothing can be a real cool hand"
luke'un dragline ile mücadele ettiği sahne hem sinema dünyası için unutulmayacak bir sahne hem de luke karakterini çözümlemek için ideal bir andı. filmin açılış sekansında bile luke karakterinin o yarı deli tavrını zaten anlaşılıyordu ama bu sahnede dragline onu dövmekten bıkana kadar hırsla kalkıp dayak yemeye devam etmesi karakterin genel bir portresini çizmeye yetiyor.
diğer bir etkileyici sahne luke'un annesi ile yaptığı son konuşma sahnesi ama bu sahneyi bu kadar vurucu yapan harry dean stanton'ın sakince just a closer walk with thee diye şarkıya girmesi ve luke'un annesi ile vedalaşmasının hemen ardından stanton'ın buğulanmış gözlerini uzaklara dikip şarkıya devam etmesidir bana kalırsa hatta o meşhur sahneyi de ekleyeyim buraya:
luke'un annesinin ölümünden sonra hücreye kapatılması yine ekrana bakıp sövüp saydığım bir sahneydi. luke'un ikinci kaçışından sonra bilerek tabağına fazladan yemek konulması -yemek bitmezse geceyi tek başına hücrede geçirmesi gerekecekti- ve hapishanede bulunan herkesin kendi yemeklerini bitirmelerine rağmen luke'a yardımcı olmak için onun yemeğinden sırayla bir kaşık almaları muhtemelen film boyunca beni ağlatmaya yaklaşmış az sayıda sahneden biridir yine.
başlık sahibi yazar biraz bahsetmiş ama ben tüm repliği yine de ekleyeyim. guns n' roses dinleyenler civil war şarkısının girişindeki o repliği anımsayacaklardır: "what we've got here is... failure to communicate. some men you just can't reach. so you get what we had here last week, which is the way he wants it... well, he gets it. i don't like it any more than you men."
strother martin'in o meşhur repliğinin geçtiği sahne yine cool hand luke filminin muhtemelen en akılda kalan ikinci sahnesiydi ki luke karakterinin vurulmadan önce pencereden bakıp; "what we've got here is... failure to communicate" dedikten sonra vurulup öldüğü sahne aynı şekilde çarpıcıdır.
luke'un vurulmadan önce tanrı ile yaptığı tek taraflı konuşma sahnesi için ise pek az şey söyleyebilirim, newman o sahnede sanatın vücut bulmuş hâli gibidir ki zaten replikler de aynı derecede güzeldir.
otoritenin kırılganlığını son dakika suratımıza çarpmış olan gözlük kırılma sahnesine değinmeyeceğim o kadar spoiler okuduysanız açıp izleyin zaten. o sahnenin etkisi okununca değil izlenince çarpıcı bir hâle geliyor.
"sometimes nothing can be a real cool hand"
devamını gör...
2020'ye veda sözü
hayatımda olup olabilecek en ilginç yıl olduğuna inandığım bu seneye her şeye rağmen teşekkür ederim. elveda 2020
devamını gör...
saç yağıyla yumurta yapmak
kafanı sallayınca da komili komili diye ses çıkıyorsa hakiki yağdır.
devamını gör...
keanu reeves
metrobüste sürekli insalara yer veren ince düşünceli yardımsever aktör.
devamını gör...
ukde doldurmak asil bir davranıştır
karşılığında "o halde fizikle ilgili ukde bırakın da doldurayım" dediğim beyan.
devamını gör...
bir günlüğüne karşı cins olunsa yapılacaklar
gece dışarı çıkardım. saatler boyu yürürdüm. sonra sahilde oturur boş boş etrafı izlerdim.
devamını gör...
çok istenilen bir şeyin olması
istediğim şey çok basit huzur bulacağım beni bebeği gibi sevecek biri. ama olmuyor *
devamını gör...
emel mathlouthi
tunuslu şarkıcı ve yazardır. naci en palestina adlı şarkısını her dinlediğimde bu dünyadan kopup başka bir dünyaya ışınlanırım. insanlar üzerinde etkisi olan bir şarkıcıdır.
devamını gör...
sevgilin var mı sorusuna sana ne diyen kezban iticiliği
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
''ne ben sezarım,
ne de sen brütüssün...
ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
artık seninle biz,
düşman bile değiliz..'' (bkz: nazım hikmet ran)
bence artik sen de herkes gibisin (bkz: nazım hikmet ran)
ne de sen brütüssün...
ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
artık seninle biz,
düşman bile değiliz..'' (bkz: nazım hikmet ran)
bence artik sen de herkes gibisin (bkz: nazım hikmet ran)
devamını gör...
ilhan berk
"sonra akşam oldu, sonra gece
üstü karalanmış bir gün gibiydik"
üstü karalanmış bir gün gibiydik"
devamını gör...
ask.fm
ergenken kullandığım sosyal medyaydı, çok fazla hediye almıştım ve gerçekten popüler hesabım vardı, en son 7 sene önce yanıt vermişim birisine...
devamını gör...
türkiye'de devlete kapağı atanın yan gelip yatması
isteği yan gelip yatmak olanların başka işe bakmadan doğrudan devlete kapak atması olarak düşünüldüğünde de doğru olan durum.
yalnız aslına bakarsanız bu yan gelip yatma isteği sadece devlette yok, ülke insanının genelinde var. ben genellemeleri seven biri değilim ama bu konuda ne yazık ki toplumun çok büyük bir kısmı için bu genellemeyi yapabilirim.
yine küçük bir azınlığı tenzih ederek şunu söyleyebilirim ki bir şeyleri elde eden kişiler, kendilerini daha fazla geliştirmek ya da ülkeye bir şeyler katmak gibi bir endişe içerisine girmiyor hiçbir zaman. doktorlar, öğretmenler, mühendisler gibi, sürekli olarak alanındaki yeniliklere açık olup kendisini geliştirmesi gereken kişilerin çoğu sadece para kazanmak olarak bakıyor olaya. yerini sağlama almışsa birazcık, bir şeyler üreteyim, keşfedeyim, icat edeyim falan demiyor. verilen işi yapıyor sadece, ötesine kafa yormuyor. zaten bu tür bölümlerin mezunlarına bakarsanız, mezun olmadan önce bölüm seçerken en büyük motivasyonları para. çok zengin olup da sırf bir şeyler üretmek adına mühendis olanı pek görmedim açıkçası. ya fakirlikten, insanları, hayat kurtarmayı önemsediği için değil, sırf parası için doktor oluyor adam ya da çok zenginim okumasam da olur kafasıyla nerede akşam orada sabah biçiminde takılıyor. bir işin ucundan tutayım da ülkeye faydam olsun, mesleğimin yeniliklerine kendimi uydurayım diyen o kadar az kişi var ki... onların bir kısmı da çoktan çekti gitti ülkeden zaten.
neyse... bu konularda çok konuşurum da, dinleyen ve anlayan hep aynı kesim olduktan sonra faydası yok.
yalnız aslına bakarsanız bu yan gelip yatma isteği sadece devlette yok, ülke insanının genelinde var. ben genellemeleri seven biri değilim ama bu konuda ne yazık ki toplumun çok büyük bir kısmı için bu genellemeyi yapabilirim.
yine küçük bir azınlığı tenzih ederek şunu söyleyebilirim ki bir şeyleri elde eden kişiler, kendilerini daha fazla geliştirmek ya da ülkeye bir şeyler katmak gibi bir endişe içerisine girmiyor hiçbir zaman. doktorlar, öğretmenler, mühendisler gibi, sürekli olarak alanındaki yeniliklere açık olup kendisini geliştirmesi gereken kişilerin çoğu sadece para kazanmak olarak bakıyor olaya. yerini sağlama almışsa birazcık, bir şeyler üreteyim, keşfedeyim, icat edeyim falan demiyor. verilen işi yapıyor sadece, ötesine kafa yormuyor. zaten bu tür bölümlerin mezunlarına bakarsanız, mezun olmadan önce bölüm seçerken en büyük motivasyonları para. çok zengin olup da sırf bir şeyler üretmek adına mühendis olanı pek görmedim açıkçası. ya fakirlikten, insanları, hayat kurtarmayı önemsediği için değil, sırf parası için doktor oluyor adam ya da çok zenginim okumasam da olur kafasıyla nerede akşam orada sabah biçiminde takılıyor. bir işin ucundan tutayım da ülkeye faydam olsun, mesleğimin yeniliklerine kendimi uydurayım diyen o kadar az kişi var ki... onların bir kısmı da çoktan çekti gitti ülkeden zaten.
neyse... bu konularda çok konuşurum da, dinleyen ve anlayan hep aynı kesim olduktan sonra faydası yok.
devamını gör...
yeşillendirmenin normal sözlük karşılığı
(bkz: turunculandırmak) olmadı bu bakın buldum lütfen bu olsun
(bkz: bana portakal atın)
(bkz: portakal atmak)
(bkz: bana portakal atın)
(bkz: portakal atmak)
devamını gör...
