insanların bugları
hungur hungur aglarken/agladiktan sonra burnun tikanmasi.
yav zaten canina tak etmis bazi seyler; acisini cikarmak icin zirlarken habes maymunu olmayi goze almissin, bir de nefes alamiyorsun arkadas. rabbuskom sen bu kulunu yapmissin ama olmamis, bozuk bu*.
yav zaten canina tak etmis bazi seyler; acisini cikarmak icin zirlarken habes maymunu olmayi goze almissin, bir de nefes alamiyorsun arkadas. rabbuskom sen bu kulunu yapmissin ama olmamis, bozuk bu*.
devamını gör...
hiçlik
hepimiz bir hiçiz. hiçlikte usulca süzülüp duruyoruz. her şey eninde sonunda bir hiçe dönüşüyor. çok da gözümüzde büyütmemeliyiz her şeyi kısaca..
ben gideyim de kaldığım yerden devam edeyim varoluşsal sancılarıma.*
ben gideyim de kaldığım yerden devam edeyim varoluşsal sancılarıma.*
devamını gör...
günün ünlüsü olmak için yapılması gerekenler
(bkz: içkili entry girmek)
tanımların böyle biraz hüzünbaz, biraz çikolatamtrak, biraz da mayhoşumsu olması gerekir..
örnek veriyorum;
başlık: "90'larda çocuk olmak" olsun..
tanım: ankara'nın puslu griliklerinde burnumuza dombili bilyeleri sokmaktır.. susam sokağıdır, sokak olmaktır 90'larda çocuk olmak...
gibi.. yani böyle biraz çocuksu, böyle okuyanların "ayy ne tatlııı" diyeceği bir şey olmalı.
tanımların böyle biraz hüzünbaz, biraz çikolatamtrak, biraz da mayhoşumsu olması gerekir..
örnek veriyorum;
başlık: "90'larda çocuk olmak" olsun..
tanım: ankara'nın puslu griliklerinde burnumuza dombili bilyeleri sokmaktır.. susam sokağıdır, sokak olmaktır 90'larda çocuk olmak...
gibi.. yani böyle biraz çocuksu, böyle okuyanların "ayy ne tatlııı" diyeceği bir şey olmalı.
devamını gör...
kitapseç
jean christophe grange'in "kongoya ağıt" isimli kitabını uygun bir fiyatla geçen yıl bu siteden aldım. kargoya hemen verdiler kitap çabuk ulaştı buraya kadar sorun yok. ama kitabın son 200 sayfasına girerken ciddi anlamda silik sayfalar ve bariz eksik olan yerler fark ettim.
olabilir dedim arar konuşurum sorun yok. tabi bu arada yaklaşık 20 gün civarı geçti.* aradım müşteri hizmetlerini bağlandım. dedim durum böyle böyle. ben sze faturası ile bu kitabı göndereyim, sizde bana yenisini yollayın bu böyle olmaz.
olumlu yaklaşırlar diye düşünürken beş dakika bekletilmem ve akabinde gelen "beyefendi, yasal iade süremiz 15 gün. maalesef talebinizi gerçekleştiremeyeceğiz" şeklinde über saçma bir dönüş yaptılar..
tabi böyle saçma salak bir laf öbeğinin karşısında sessiz kalamazdım ve tüm sakinliğimi muhafaza ederek tane tane telefondaki görevli ile konuşmaya başladım: " hay hay nasıl isterseniz. fakat farketmiş olmalısınız burada hata tamamen size ait, fazlası ile boş vakte sahip biriyim, ve bu konuyu tüketici mahkemesine taşıyacağımdan hiç şüpheniz olmasın" şeklinde bir çıkış yapmamla birlikte bir dakika bir dakika hemen dönüş yapacağım diyerek araya tekrar müzik verdiler.
bir dakika dahi geçmeden bir geri dönüş ve bingo:" fatura ile birlikte iade adresimize gönderin hemen halledelim beyefendi"..
peki buna ne gerek vardı sevgili kitapseç? neden bu muamele? bir kitap yüzünden ölecek değilsiniz be kardeşim. ben o muameleyi gördükten sonra bir daha kitap alır mıyım oradan? bedava olsa almam. çünkü zihniyet bozuk, kalite yerlerde. esnaf dükkanı mantığı.
olabilir dedim arar konuşurum sorun yok. tabi bu arada yaklaşık 20 gün civarı geçti.* aradım müşteri hizmetlerini bağlandım. dedim durum böyle böyle. ben sze faturası ile bu kitabı göndereyim, sizde bana yenisini yollayın bu böyle olmaz.
olumlu yaklaşırlar diye düşünürken beş dakika bekletilmem ve akabinde gelen "beyefendi, yasal iade süremiz 15 gün. maalesef talebinizi gerçekleştiremeyeceğiz" şeklinde über saçma bir dönüş yaptılar..
tabi böyle saçma salak bir laf öbeğinin karşısında sessiz kalamazdım ve tüm sakinliğimi muhafaza ederek tane tane telefondaki görevli ile konuşmaya başladım: " hay hay nasıl isterseniz. fakat farketmiş olmalısınız burada hata tamamen size ait, fazlası ile boş vakte sahip biriyim, ve bu konuyu tüketici mahkemesine taşıyacağımdan hiç şüpheniz olmasın" şeklinde bir çıkış yapmamla birlikte bir dakika bir dakika hemen dönüş yapacağım diyerek araya tekrar müzik verdiler.
bir dakika dahi geçmeden bir geri dönüş ve bingo:" fatura ile birlikte iade adresimize gönderin hemen halledelim beyefendi"..
peki buna ne gerek vardı sevgili kitapseç? neden bu muamele? bir kitap yüzünden ölecek değilsiniz be kardeşim. ben o muameleyi gördükten sonra bir daha kitap alır mıyım oradan? bedava olsa almam. çünkü zihniyet bozuk, kalite yerlerde. esnaf dükkanı mantığı.
devamını gör...
mühendislik okuyacaklara tavsiyeler
üniversite bittikten sonra yurt dışında bir kariyer planlamıyorsanız direkt hiçbir üniversitede okumayın bence. ona vereceğiniz emeği ticarete verin dükkan falan açın en azından aç kalmazsınız normal bir hayatınız olur.
devamını gör...
yılan balığı
tuzlu suda doğup büyüyen tatlı su balıklarıdır. yani örihalin balıklardır. geniş bir aralıkta tuz oranına dayanabilirler. hem tatlı suda hem de tuzlu suda yaşayabilirler. nesil tükenmesi gibi bir sorunla karşı karşıya olan türler içinde olmasalar dahi listede tehdit altında sınıflandırmasındadırlar.
esrarengiz bir göç hikayeleri vardır. kilometrelerce yolu hiçbir besin almadan (tuzlu suda beslenemezler) geçirerek yumurtalarını meksika körfezine bırakan yılan balıklarının bıraktığı yumurtalardan çıkan lavralar, aynı şekilde hiçbir besin tüketmeden babalarının yaşadıkları bölgeye göç ederler.
ekonomik önemi bulunan bu balık türleri avlanır, ticareti yapılır balıklardandır. mutfak kültürlerinde de yer almışlardır. bir japon mutfağı ürünü olan suşi veya sushi yemeğinde unagi maki ismiyle servis edilir. bu yemek tatlı su yılan balığı dilimleri ile doldurulmuş suşi pirincinden oluşur.
bazen cinsel organı da sembolize eden balıklar çin kültüründe tensel aşk ile özdeşleşmiştir. kaypak kişiler için benzetilme olarak kullanıldığı yerlerde varken okyanus kültürlerinde düzenbazlık ve bereket sembolü olarak kullanılır. pek yılana rastlanmayan ülkelerde yılan sembolizmi yılan balığı üzerinden işlenir.
esrarengiz bir göç hikayeleri vardır. kilometrelerce yolu hiçbir besin almadan (tuzlu suda beslenemezler) geçirerek yumurtalarını meksika körfezine bırakan yılan balıklarının bıraktığı yumurtalardan çıkan lavralar, aynı şekilde hiçbir besin tüketmeden babalarının yaşadıkları bölgeye göç ederler.
ekonomik önemi bulunan bu balık türleri avlanır, ticareti yapılır balıklardandır. mutfak kültürlerinde de yer almışlardır. bir japon mutfağı ürünü olan suşi veya sushi yemeğinde unagi maki ismiyle servis edilir. bu yemek tatlı su yılan balığı dilimleri ile doldurulmuş suşi pirincinden oluşur.
bazen cinsel organı da sembolize eden balıklar çin kültüründe tensel aşk ile özdeşleşmiştir. kaypak kişiler için benzetilme olarak kullanıldığı yerlerde varken okyanus kültürlerinde düzenbazlık ve bereket sembolü olarak kullanılır. pek yılana rastlanmayan ülkelerde yılan sembolizmi yılan balığı üzerinden işlenir.
devamını gör...
renkli mahlas
30 gün boyunca ortalıklarda sözlük imamı gibi dolaşmanızı sağlayan seçenek.
süresini 30 gün yaptınız bari renk seçimi olsun insafsızlar.*
süresini 30 gün yaptınız bari renk seçimi olsun insafsızlar.*
devamını gör...
sinestezi
sanıyorum şahsımda var olandır. fakat, uzun bir süre bunun bir adı olduğunu veyahut farklı bir durum olduğunu bilmiyordum. sinestezi, duyuları sentezlemektir aslında. bilişsel olayların bilinci tetiklemesiyle ortaya çıkan farklı duyusal bir eylemdir diyebiliriz.
kısaca kendimden örnek vermem gerekirse, bir klasik müzik konserinde duyduğum notaların farklı renk karşılıkları vardır. gözlerimi kapadığımda zihnimde renkleri sürekli değişiklik gösteren bir tuval belirir. bende harflerin renk karşılıkları yoktur fakat rakamların vardır. koku duyusu ile ilgili bir sentezim yok sanırım. kişiden kişiye değişiklik gösteriyor işte.
genellikle de sinestezik kişilerin oldukça hassas, sezgileri güçlü, hayal dünyası yoğun, ruhsal durumu kendisinin bile anlayamadığı kadar karışık olan kişiler olduğu söylenir, nitekim doğrudur da efendim..
kısaca kendimden örnek vermem gerekirse, bir klasik müzik konserinde duyduğum notaların farklı renk karşılıkları vardır. gözlerimi kapadığımda zihnimde renkleri sürekli değişiklik gösteren bir tuval belirir. bende harflerin renk karşılıkları yoktur fakat rakamların vardır. koku duyusu ile ilgili bir sentezim yok sanırım. kişiden kişiye değişiklik gösteriyor işte.
genellikle de sinestezik kişilerin oldukça hassas, sezgileri güçlü, hayal dünyası yoğun, ruhsal durumu kendisinin bile anlayamadığı kadar karışık olan kişiler olduğu söylenir, nitekim doğrudur da efendim..
devamını gör...
kedilere özgü gariplikler
kucağa çıkınca bir süre popusunu havaya diker ve yüzüme sürer bunu neden yaptığını asla anlamış değilim.
devamını gör...
murathan mungan
bir çok şiiri bağıra bağıra söylenen şarkılara dönüşmüş bir şairimizdir kendisi, o muhteşem şiirlerinden birini bırakayım buraya..
hani erken inerdi karanlık,
hani yağmur yağardı inceden,
hani okuldan, işten dönerken,
ışıklar yanardı evlerde,
eskidendi, çok eskiden.
hani ay herkese gülümserken,
mevsimler kimseyi dinlemezken…
hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
eskidendi, çok eskiden.
hani hepimiz arkadaşken,
hani oyunlar tükenmemişken,
henüz kimse bize ihanet etmemiş,
biz kimseyi aldatmamışken,
eskidendi, çok eskiden.
hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
daha biz kimseye küsmemiş,
daha kimse ölmemişken,
eskidendi, çok eskiden.
şimdi ay usul, yıldızlar eski
hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
geçen geçti,
geçen geçti,
geceyi söndür kalbim
geceler de gençlik gibi eskidendi
şimdi uykusuzluk vakti.
hani erken inerdi karanlık,
hani yağmur yağardı inceden,
hani okuldan, işten dönerken,
ışıklar yanardı evlerde,
eskidendi, çok eskiden.
hani ay herkese gülümserken,
mevsimler kimseyi dinlemezken…
hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
eskidendi, çok eskiden.
hani hepimiz arkadaşken,
hani oyunlar tükenmemişken,
henüz kimse bize ihanet etmemiş,
biz kimseyi aldatmamışken,
eskidendi, çok eskiden.
hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
daha biz kimseye küsmemiş,
daha kimse ölmemişken,
eskidendi, çok eskiden.
şimdi ay usul, yıldızlar eski
hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
geçen geçti,
geçen geçti,
geceyi söndür kalbim
geceler de gençlik gibi eskidendi
şimdi uykusuzluk vakti.
devamını gör...
oysa herkes güldürür sevdiğini
olması gereken şeydir. tamam huysuz atışmalar tuz biber ama fazla tuz zaten böbreklere zarar.
devamını gör...
öz güveni artıran şeyler
konuşulan konuda bilgi sahibi olmak.
devamını gör...
tanrı egoist midir sorunsalı
cehennem diye bir olgu varsa ve kendine inanmayanları cezalandıracaksa evet egoisttir
devamını gör...
yazarların yaşadıklarını hissettiği anlar
üzüldüğüm anlar, yaşam daha yoğun ve kıvamlı bir hâl alıyor. cidden.
edit: hayatı kek hamuruna benzetmiş olmam... işte vizyon.
edit: hayatı kek hamuruna benzetmiş olmam... işte vizyon.
devamını gör...
bizans askeri
türk kahramanlık filmlerinde bolca karşımıza çıkan ve ölmek için gönüllü olan askerdir.
çok ayırt edici özellikleri vardır. bir bizans askerini bir kilometreden tanıyabilirsiniz. özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:
bizans askeri asla giyimine kuşamına önem vermez, genelde üzerine bol gelen kıyafetlerle kahramanın üzerine paytak paytak koşar ve giydiği kıyafetin üzerinde asla simetrik durmayan bir kaç işareti vardır. kafasına taktığı kask ise sanki onu korumak için değil de görüş açısını engellemek ve daha kolay öldürülmesini sağlamak için tasarlanmıştır.
bizans askeri bireysellikten çok uzaktır, genelde kalabalık bir ekibin parçası olur ve onlarca arkadaşı ölürken asla kendi ölümünü düşünmez. tek başına gezinen bir bizans askeri görmek cesur olmayan bir türk cengaver görmek kadar zordur.
yerli yersiz güler. bazen o kadar güler ki sanki acıyı bal eylemiştir. bahsettiğim şey gülümseme değildir, dolu dolu bir kahkahadır. gören de zanneder ki kara murat birazdan bir tokatla ölümüne neden olmayacak.
aslında çok kolay ölse de garip ve tarihi bir lazarus tavrı vardır. öldükten birkaç dakika sonra sanki ölümün tadı damağında kalmış gibi koşa koşa yeniden gelir. ölmelere duyamaz.
artık gerekli bilgilere sahip olduğunuza göre bir bizans askeri gördüğünüzde şaşırmayacaksınız.
çok ayırt edici özellikleri vardır. bir bizans askerini bir kilometreden tanıyabilirsiniz. özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:
bizans askeri asla giyimine kuşamına önem vermez, genelde üzerine bol gelen kıyafetlerle kahramanın üzerine paytak paytak koşar ve giydiği kıyafetin üzerinde asla simetrik durmayan bir kaç işareti vardır. kafasına taktığı kask ise sanki onu korumak için değil de görüş açısını engellemek ve daha kolay öldürülmesini sağlamak için tasarlanmıştır.
bizans askeri bireysellikten çok uzaktır, genelde kalabalık bir ekibin parçası olur ve onlarca arkadaşı ölürken asla kendi ölümünü düşünmez. tek başına gezinen bir bizans askeri görmek cesur olmayan bir türk cengaver görmek kadar zordur.
yerli yersiz güler. bazen o kadar güler ki sanki acıyı bal eylemiştir. bahsettiğim şey gülümseme değildir, dolu dolu bir kahkahadır. gören de zanneder ki kara murat birazdan bir tokatla ölümüne neden olmayacak.
aslında çok kolay ölse de garip ve tarihi bir lazarus tavrı vardır. öldükten birkaç dakika sonra sanki ölümün tadı damağında kalmış gibi koşa koşa yeniden gelir. ölmelere duyamaz.
artık gerekli bilgilere sahip olduğunuza göre bir bizans askeri gördüğünüzde şaşırmayacaksınız.
devamını gör...
çok yorgunum
--- alıntı ---
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
seyir defterini başkası yazsın
seyir defterini başkası yazsın
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
beni o limana
çıkaramazsın
beni o limana
çıkaramazsın
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
beni o limana
çıkaramazsın
beni o limana
çıkaramazsın
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
--- alıntı ---
2:34 - 2:57 arası çok hoşuma gidiyor.
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
seyir defterini başkası yazsın
seyir defterini başkası yazsın
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
beni o limana
çıkaramazsın
beni o limana
çıkaramazsın
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
beni o limana
çıkaramazsın
beni o limana
çıkaramazsın
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
--- alıntı ---
2:34 - 2:57 arası çok hoşuma gidiyor.
devamını gör...
mustafa kemal'in ne işi var burada diyen şey
atatürk’ün ilk sayfadaki fotoğrafını yırtanlar, üzerini boyayanlar. evet bunlar öğrenci ve daha 13-14 yaşındalar. sevmemeyi de değil nefret etmeyi öğretiyorlar ailelerin bazıları. çünkü kendi içleri çürümüş...
devamını gör...



