erkeklerin sürekli kadınları eleştirmesi
kedi uzanamadığı ciğere murdar dermiş dedikleri olaydır. hoşlandığı / sevdiği kızdan olumsuz cevap alanların nefes nefese böyle interaktif sözlüklere koşup kadınlara kin ve nefret kusmaları gerçekten komik duruyor.
üzülme yiğidim seni de bir gün severler, gerek eldiven, gerek kürek sapıyla ama severler yani.
üzülme yiğidim seni de bir gün severler, gerek eldiven, gerek kürek sapıyla ama severler yani.
devamını gör...
kaybettiğimiz yakınlarımızı chat robotu olarak diriltme projesi
olmaması gereken şeydir. ölen birinin sevdiklerinde bıraktığı boşluğu kapatmak için çok uğraşıyor insanlar. bu sadece o boşluğu genişletmeye yarar bence. en azından benim için.
devamını gör...
tuhaf takıntılar
tv de pc de telefonda ve araba radyosu gibi şeyler de ses sayılarını 5-10-15-20-25-30 gibi ayarlamak.
devamını gör...
ziyan
hakan günday’ın bana göre bir romanda okuduğum, okuyabileceğim, insana-insanoğluna dair en kısa, en net, en özet ve en derin tespiti 2 cümle ile yaptığı kitabıdır ziyan…
‘’insanın hayvandan farkı alet kullanabilmesiydi. insanın kullandığı ilk alet de başka bir insandı…’’
kitap, hayatı boyunca defalarca suikast girişimine uğramış mustafa kemal atatürk’ün, izmir suikasti teşebbüsünden başarısızlıkla çıkan, ama idam edilmekten kurtulamayan ziya hurşit ve onun birkaç kuşak sonraki torunu olan bir jandarma erinin etrafında şekillenen olayları anlatmaktadır.
bana göre hakan günday’ın en güzel kitabıdır. ama öyle kurgu falan filan teknik şeylerden ötürü demiyorum bunu. her şeyi ile, kapak tasarımından tutun kitaba verilen ismin seçilmesine kadar her şeyiyle ama her şeyiyle beni memnun eden bir kitaptı. ya o kadar seviyorum ki bu kitabı, şu an alıp kitabı önüme açıp, satır satır tanım olarak girebilirim.
neresine baksam, hangi sayfasını açsam bir sürü alıntı, aforizma çıkartasım geliyor. hangisini alıntı yapsam diye şu an karar vermekte zorlanıyorum. mesela bir devlet tanımı var ki, evlere şenlik… oturduğum yerde kalkıp önümü ilikleyesim geldi okurken:
‘’devlet öyle bir binadır ki; çöktüğü zaman altında sadece halk kalır. yıkıntılarının arasından çıkan tek ceset, halka ait olandır. devleti yönetenlerse hayatta kalmak için, pazarlık yapar. buna can pazarlığı denir. mide bulandıran bir alışveriştir…’’
ya müthiş eleştiriler barındırıyor mesela kitap kendi içerisinde. sorgulamadan karşı çıktığımız bir çok şeyi sorgulatıyor:
‘’ kürtçe-türkçe sözlük var mı?” diye sorduğumdaysa, “otuz yıldır bu dükkânı işletiyorum. ilk defa biri bunu soruyor” yanıtını alıyordum. oysa önünde, istanbul life’ın eski sayıları ve kapaklarında, onlara bakanlardan bambaşka yüzlerin sıralandığı bir tezgahı bile vardı. ama sözlük yoktu. demek ki, anlaşmamak için anlaşmıştık. sorun yok. nasıl olsa, midyatlı doğu beyazıtlıyı, harranlı da cizreliyi anlamıyordu. sorun yok.
hiçbir sorun yok. nasıl olsa geberip gideceğiz. sözlüğe ne gerek var?’’
mesela şu kısmı okuyup da içi köpürmeyen, gözleri dolmayan, lanet olsun diye çığlık atmayan var mıdır merak ediyorum gerçekten:
‘’ o**spu televizyonun çocuğu haberler! kar seviyesi mi? kayak için uygun! peki, yolları kara batmış köylerin, bir yaşındaki çocukları böcek gibi ölürken dili kıpırdamayan leşlerinin, yüz bir yaşındaki dedelerini yaşatmak için fatiha dağını kızakla aşıp van yoluna çıkmaları için de uygun mu?kar seviyesi! ‘’
gerçekten okuyun. çünkü yazdıklarım sahiden yetersiz bu kitap için. anlamanız için kitabı paylaşmam lazım.
ki, bu suçu işlemeye değecek bir kitap benim için…
ayrıca; her ne kadar konu ile ilgili hakan günday'ın ağzından bir açıklama olmadıysa da bugüne kadar ( varsa da ben bilmiyorum) ziya hurşit bir rivayete göre hakan günday'ın dedesinin kardeşi imiş...
‘’insanın hayvandan farkı alet kullanabilmesiydi. insanın kullandığı ilk alet de başka bir insandı…’’
kitap, hayatı boyunca defalarca suikast girişimine uğramış mustafa kemal atatürk’ün, izmir suikasti teşebbüsünden başarısızlıkla çıkan, ama idam edilmekten kurtulamayan ziya hurşit ve onun birkaç kuşak sonraki torunu olan bir jandarma erinin etrafında şekillenen olayları anlatmaktadır.
bana göre hakan günday’ın en güzel kitabıdır. ama öyle kurgu falan filan teknik şeylerden ötürü demiyorum bunu. her şeyi ile, kapak tasarımından tutun kitaba verilen ismin seçilmesine kadar her şeyiyle ama her şeyiyle beni memnun eden bir kitaptı. ya o kadar seviyorum ki bu kitabı, şu an alıp kitabı önüme açıp, satır satır tanım olarak girebilirim.
neresine baksam, hangi sayfasını açsam bir sürü alıntı, aforizma çıkartasım geliyor. hangisini alıntı yapsam diye şu an karar vermekte zorlanıyorum. mesela bir devlet tanımı var ki, evlere şenlik… oturduğum yerde kalkıp önümü ilikleyesim geldi okurken:
‘’devlet öyle bir binadır ki; çöktüğü zaman altında sadece halk kalır. yıkıntılarının arasından çıkan tek ceset, halka ait olandır. devleti yönetenlerse hayatta kalmak için, pazarlık yapar. buna can pazarlığı denir. mide bulandıran bir alışveriştir…’’
ya müthiş eleştiriler barındırıyor mesela kitap kendi içerisinde. sorgulamadan karşı çıktığımız bir çok şeyi sorgulatıyor:
‘’ kürtçe-türkçe sözlük var mı?” diye sorduğumdaysa, “otuz yıldır bu dükkânı işletiyorum. ilk defa biri bunu soruyor” yanıtını alıyordum. oysa önünde, istanbul life’ın eski sayıları ve kapaklarında, onlara bakanlardan bambaşka yüzlerin sıralandığı bir tezgahı bile vardı. ama sözlük yoktu. demek ki, anlaşmamak için anlaşmıştık. sorun yok. nasıl olsa, midyatlı doğu beyazıtlıyı, harranlı da cizreliyi anlamıyordu. sorun yok.
hiçbir sorun yok. nasıl olsa geberip gideceğiz. sözlüğe ne gerek var?’’
mesela şu kısmı okuyup da içi köpürmeyen, gözleri dolmayan, lanet olsun diye çığlık atmayan var mıdır merak ediyorum gerçekten:
‘’ o**spu televizyonun çocuğu haberler! kar seviyesi mi? kayak için uygun! peki, yolları kara batmış köylerin, bir yaşındaki çocukları böcek gibi ölürken dili kıpırdamayan leşlerinin, yüz bir yaşındaki dedelerini yaşatmak için fatiha dağını kızakla aşıp van yoluna çıkmaları için de uygun mu?kar seviyesi! ‘’
gerçekten okuyun. çünkü yazdıklarım sahiden yetersiz bu kitap için. anlamanız için kitabı paylaşmam lazım.
ki, bu suçu işlemeye değecek bir kitap benim için…
ayrıca; her ne kadar konu ile ilgili hakan günday'ın ağzından bir açıklama olmadıysa da bugüne kadar ( varsa da ben bilmiyorum) ziya hurşit bir rivayete göre hakan günday'ın dedesinin kardeşi imiş...
devamını gör...
insan öldürmek
maide süresinin 32.ayetinde “kim bir canı, başka bir cana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.” ayetine konu olan büyük günah.
devamını gör...
sevdiğin birinin seninle zorla konuştuğunu fark ettiğin an
bunu hiç açıkça ifade edememiştim ama insana bok çuvalı, vebalı ve pislik bir varlıkmış gibi hissettirir. kendisine saygısı olanlar ve terk edilme korkusu olmayanlar gereken adımı atarlar ama diğerleri için bu adım çok zordur ve kaybetmemek için seslerini çıkaramazlar.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
satranç 1400 yıldır oynanmasına rağmen bütün taşların kombinasyonuyla yapılabilecek tüm maçlar henüz oynanmamıştır.
çok kısa bir hesapla beyaz için ilk hamle 20 farklı şekilde oynanabilir. aynı şekilde siyahın hamlesiyle ilk hamlelerden 400 farklı kombinasyon elde ediliyor. şimdi taşların en az serbest olduğu yani kombinasyonun en düşük olacağı, atların perifere oynandığı ilk hamleler yapılmış olsun; ikinci hamlede iki taraf için de 19ar hamle ihtimali oluyor bu da 361 yapar. en sığ ilk hamlelerden sonra bile siyah ikinci hamlesinde 144400 olasılıktan birini oynamış oluyor. bu sadece varolan piyonların diğer taşların önünü açmadığı senaryoda, henüz karşıt taşların da çarpışamadığı bir durumken, toplam hamle sayısının belli olmadığı ve hamle tekrarı yapılabilen bir oyun için akıl almaz değerlerde olasılığa ulaşmak işten bile değil.
edit: ilk hamlede atları perifere oynayan satranç oyuncusu yoktur, anlamsızdır. satranç bilmeyenler için bu kombinasyon ortaya çıkıyor. o nedenle dünyanın sonu da gelse bütün maçlar oynanamayacak*
çok kısa bir hesapla beyaz için ilk hamle 20 farklı şekilde oynanabilir. aynı şekilde siyahın hamlesiyle ilk hamlelerden 400 farklı kombinasyon elde ediliyor. şimdi taşların en az serbest olduğu yani kombinasyonun en düşük olacağı, atların perifere oynandığı ilk hamleler yapılmış olsun; ikinci hamlede iki taraf için de 19ar hamle ihtimali oluyor bu da 361 yapar. en sığ ilk hamlelerden sonra bile siyah ikinci hamlesinde 144400 olasılıktan birini oynamış oluyor. bu sadece varolan piyonların diğer taşların önünü açmadığı senaryoda, henüz karşıt taşların da çarpışamadığı bir durumken, toplam hamle sayısının belli olmadığı ve hamle tekrarı yapılabilen bir oyun için akıl almaz değerlerde olasılığa ulaşmak işten bile değil.
edit: ilk hamlede atları perifere oynayan satranç oyuncusu yoktur, anlamsızdır. satranç bilmeyenler için bu kombinasyon ortaya çıkıyor. o nedenle dünyanın sonu da gelse bütün maçlar oynanamayacak*
devamını gör...
kısa şiirler
ama senin- cemal süreya
daha nen olayım isterdin,
onursuzunum senin!
daha nen olayım isterdin,
onursuzunum senin!
devamını gör...
diş fırçası ve macununun a101 ve şokta paso indirimde olması
diş fırçalamayan milletime slogan şeklinde söylemek istediğim başlık. neyse ki artık maskeler ve sosyal mesafe var da kimsenin ağız kokusunu çekmiyoruz.
pandeminin küçük avantajları
pandeminin küçük avantajları
devamını gör...
aşk bitti
ezginin günlüğü grubunun bir anda hızlanıp bir anda yavaşlayan temposuyla dikkat çeken nadide şarkısı.
devamını gör...
shredder
çizgi film aleminin en karizmatik, en şık ve en havalı kötü karakteridir.

ergen ninja kaplumbağalarla derdi büyüktür. aslında ninja kaplumbağaların mutasyonu bu büyük insan sayesinde gerçekleşmiştir. onun hazırladığı kimyasal ile temas eden kaplumbağalar daha önce en son bir insana temas ettikleri için insan şeklinde mutasyona uğrarken ara dayağı yemiş yancı durumuna düşen splinter usta ise nedense en son sıçanlarla temas ettiği için bugünkü halini almıştır.
shredder çok iyi bir dövüş sanatçısı olmasına rağmen ustasına -ki bu usta splinter ustadır- suikast düzenleme suçundan sürgün edilmiştir. intikamını da ustasını mutasyona uğratarak almıştır.
ergen kaplumbağalarla ilgili büyük dertleri olan shredder aynı zamanda kötü ve salak arkadaş kurbanıdır. mutasyonla yanına aldığı rocksteady ve bebop çok güçlü ama güçleri oranında da kafasız iki yardımcıdır.
krang’in yamağı gibi çalışan shredder aslında bunu hiç hak etmemektedir. safi beyin olan krang’den daha iyi bir kötü karaktere olduğuna yemin edebilirim ama bunu kanıtlayamam.
giyimi, kuşamı, duruşu ve karizmasıyla tam bir efsane olan shredder elbette bir gün hak ettiği değeri bulacaktır.

ergen ninja kaplumbağalarla derdi büyüktür. aslında ninja kaplumbağaların mutasyonu bu büyük insan sayesinde gerçekleşmiştir. onun hazırladığı kimyasal ile temas eden kaplumbağalar daha önce en son bir insana temas ettikleri için insan şeklinde mutasyona uğrarken ara dayağı yemiş yancı durumuna düşen splinter usta ise nedense en son sıçanlarla temas ettiği için bugünkü halini almıştır.
shredder çok iyi bir dövüş sanatçısı olmasına rağmen ustasına -ki bu usta splinter ustadır- suikast düzenleme suçundan sürgün edilmiştir. intikamını da ustasını mutasyona uğratarak almıştır.
ergen kaplumbağalarla ilgili büyük dertleri olan shredder aynı zamanda kötü ve salak arkadaş kurbanıdır. mutasyonla yanına aldığı rocksteady ve bebop çok güçlü ama güçleri oranında da kafasız iki yardımcıdır.
krang’in yamağı gibi çalışan shredder aslında bunu hiç hak etmemektedir. safi beyin olan krang’den daha iyi bir kötü karaktere olduğuna yemin edebilirim ama bunu kanıtlayamam.
giyimi, kuşamı, duruşu ve karizmasıyla tam bir efsane olan shredder elbette bir gün hak ettiği değeri bulacaktır.
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
aksamı beklerken.. cigarayla.. saygılar.
devamını gör...
etimoloji
hobi olarak ilgilendiğim bilim alanı.
favori etimoloji sözlüğüm: "nişanyan sözlük"
kelimelerin nereden geldiklerini ve nasıl evrildiğini öğrenmenin keyfine varmaktır.
favori etimoloji sözlüğüm: "nişanyan sözlük"
kelimelerin nereden geldiklerini ve nasıl evrildiğini öğrenmenin keyfine varmaktır.
devamını gör...
cehenneme gidildiğinde yapılacak ilk aktivite
yanık kremi sürmek. lütfen gerçekçi olalım.
devamını gör...
hiçbir tanımı silinmemiş yazarın tanım silinmiş gibi davranması
resmen riyakarlık kokan harekettir kendisinin tanımı silinmemiş hatta kendisine uyarı bile yapılmamıştır ama sözlük yönetim ekibini kendince aşağılama terimleriyle ötekileştirmeye ortalığı yaygaraya vermeye çalışır.
devamını gör...
komünizm lazımsa biz getiririz
türk siyasi tarihine geçmiş klişe sözlerden biridir. 1944 yılında dönemin ankara valisi tarafından söylenmiştir. tam metni şöyledir:
“ulan öküz anadolulu, sizin milliyetçilik'le komünizm'le ne işiniz var. milliyetçilik lazımsa biz yaparız. komünizm gerekirse onu da biz getiririz. sizin iki vazifeniz var: birincisi çiftçilik yapıp mahsül yetiştirmek. ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek.”
sonraki dönemlerde de ülkeyi yönetenler arasında "sizin için neyin iyi ve neyin doğru olduğunu biz biliriz" zihniyetinde olanlara ve "sen kimsin ya" diyenlere de rastlanılmıştır.
“ulan öküz anadolulu, sizin milliyetçilik'le komünizm'le ne işiniz var. milliyetçilik lazımsa biz yaparız. komünizm gerekirse onu da biz getiririz. sizin iki vazifeniz var: birincisi çiftçilik yapıp mahsül yetiştirmek. ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek.”
sonraki dönemlerde de ülkeyi yönetenler arasında "sizin için neyin iyi ve neyin doğru olduğunu biz biliriz" zihniyetinde olanlara ve "sen kimsin ya" diyenlere de rastlanılmıştır.
devamını gör...



