mangal yakamayan erkek
etrafımda bolca bulunan erkek diyerek tanımı yaptığıma inanıyorum. sıra geldi boş konuşmaya.
bizim aile erkeklerinin hiçbiri mangal yakamıyor. cihangir soylusu gibi geziyorlar haspamlar. adamların elinden hiçbir iş gelmiyor arkadaş. çivi çakmak konusunda bile beceri sahibi değiller.
sanıyorum bu yüzden ben mangal yapan erkeklere çok düşüyorum ya. eşi nobel almış kadın gibi gururlu gözlerle seyrediyorum o anı. devleşiyor adam. mağara devrinde 30 kiloluk hayvanı vurup sürükleye sürükleye getirmiş olsaydı aynı ilkel yanıma dokunurdu sanırım.
ayrıca içinde tamirci yaşayan adamlar yine aşırı çekici geliyor. musluk tamir eden, ne bileyim çatısında bir durum olunca çıkıp düzelten, evi boyayan adam çekici bir şey bence. sanıyorum büyürken bi dene bile görmediğim için oluştu bu durum. çünkü bizim evde musluk bozulunca kadınlar tamirci buluyor, onlar bulmazsa o musluk 9 sene boyunca damlatıyor.
resmen ihtiyaca uygun şekilde belirledim çekici erkek tipini. ha 1.65 boylarında, 90 kilo, kel bir adam mangal yapınca çekici gelir mi diye düşündüm mesela şu an. gelmez. kafamın içindeki mangalın başına oturttuğum adam mangal yakamasa bile çekici. iyi başladım ama ikiyüzlülüğüme yenildim. byeee.
bizim aile erkeklerinin hiçbiri mangal yakamıyor. cihangir soylusu gibi geziyorlar haspamlar. adamların elinden hiçbir iş gelmiyor arkadaş. çivi çakmak konusunda bile beceri sahibi değiller.
sanıyorum bu yüzden ben mangal yapan erkeklere çok düşüyorum ya. eşi nobel almış kadın gibi gururlu gözlerle seyrediyorum o anı. devleşiyor adam. mağara devrinde 30 kiloluk hayvanı vurup sürükleye sürükleye getirmiş olsaydı aynı ilkel yanıma dokunurdu sanırım.
ayrıca içinde tamirci yaşayan adamlar yine aşırı çekici geliyor. musluk tamir eden, ne bileyim çatısında bir durum olunca çıkıp düzelten, evi boyayan adam çekici bir şey bence. sanıyorum büyürken bi dene bile görmediğim için oluştu bu durum. çünkü bizim evde musluk bozulunca kadınlar tamirci buluyor, onlar bulmazsa o musluk 9 sene boyunca damlatıyor.
resmen ihtiyaca uygun şekilde belirledim çekici erkek tipini. ha 1.65 boylarında, 90 kilo, kel bir adam mangal yapınca çekici gelir mi diye düşündüm mesela şu an. gelmez. kafamın içindeki mangalın başına oturttuğum adam mangal yakamasa bile çekici. iyi başladım ama ikiyüzlülüğüme yenildim. byeee.
devamını gör...
kadın mı erkek mi anlaşılamayan yazarlar
sözlük içindeki en tehlikeli, gizemli, yürümeye çekinilen grup. en çok bunlardan korkuyorum. gözüme kestirdiğim yazara tam yürüyeyim diyorum, şaaak askerlik hakkında yazıyor. bir başkasına bro nbr diyeceğim, hoop eyeliner hakkında yazıyor.
devamını gör...
fleabag
kara mizah ve "mockumentary" severlerin kaçırmaması gerektiğini düşündüğüm, kendisini bir çırpıda izleten, adeta şeytan tüyüne sahip dizi.
künyesini pas geçiyorum. ne hakkında olduğuna dair sağda solda bir şeyler okumadan, direkt olarak balıklama dalınması gereken bir dizi bence fleabag. bunun birkaç sebebi var. ilki, derdini daha ilk birkaç dakikadan anlatabiliyor. olayların ve diyalogların akıcılığı kadar, izleyici olarak bizleri de birer karakter haline getirmesinden kaynaklı bence bu. dizi boyunca gerçek adını asla duymadığımız fleabag, kendisini sürekli takip eden izleyiciye olanı biteni anlatmak, kameraya ara sıra haylaz bakışlar atmak ya da hiçbir kelimesine gerek kalmadan ne hissettiğini anlamamızı sağlayacak şekilde mimikler kullanmak suretiyle bizi dizinin içine çekiyor. adeta orada olan ama fleabag hariç kimsenin bunu bilmediği bir avatar gibi dolanıyoruz etrafta.
ikinci sebep ise, sadece bir ya da birkaç konuya saplanıp kalmaması yahut gerçek hayata bir ya da birkaç konuyla özetlenemeyecek kadar fazla kökle bağlanmış olması. 12 bölüm boyunca kendimizi aşkı, seksi, aileyi, sanatı, kariyeri, dini, felsefeyi, sosyolojiyi, ekonomiyi, psikolojiyi aynı zaman parçacıklarında anlamlandırmaya, bunlara dair zincirleme sorgular yapmaya dalmışken buluyoruz. her bir karakter o kadar incelikli ve duyarlı yazılmış ki, sahnelerin birçoğu en az iki karakterin herhangi bir sebeple kutuplaşması üzerine kurulu olsa da, bir haklı ya da haksız atayamıyoruz çünkü her iki tarafı da anlayabiliyor, özümseyebiliyoruz. dizinin kurgusu ve mimarisi buna izin veriyor. başarılması çok zor bir şey bu: bir kurgu içinde gerçek hayatı, gerçek hayatı yaşayan birilerine anlatmak. hissetmesini, merak etmesini, düşünmesini, sorgulamasını, empati yapmasını sağlamak. özellikle bir mini dizi için, harikulade bir başarı.
birçok detay var hoşuma giden ama, fleabag ve claire arasındaki abla-kardeş ilişkisinde her iki tarafın da kendilerinden en beklenmedik anlarda özverili davranabilmesi, dizi boyunca herkesin elinden geçen heykelin fleabag'in karakter gelişimini yansıtır şekilde oradan oraya savrulması ve aslında fleabag'in annesinden esinlenilmesi, fleabag'in bizimle konuştuğunu bir tek aşık olduğu rahibin duyması çünkü fleabag'i gerçekten can kulağıyla dinleyen tek karakterin o olması, kredi başvurusu için mülakata girdiği bankacıyla sürdürdükleri sessiz sakin ama samimi dostluk sanırım hafızamda kalıcı yer edinenlerden.
künyesini pas geçiyorum. ne hakkında olduğuna dair sağda solda bir şeyler okumadan, direkt olarak balıklama dalınması gereken bir dizi bence fleabag. bunun birkaç sebebi var. ilki, derdini daha ilk birkaç dakikadan anlatabiliyor. olayların ve diyalogların akıcılığı kadar, izleyici olarak bizleri de birer karakter haline getirmesinden kaynaklı bence bu. dizi boyunca gerçek adını asla duymadığımız fleabag, kendisini sürekli takip eden izleyiciye olanı biteni anlatmak, kameraya ara sıra haylaz bakışlar atmak ya da hiçbir kelimesine gerek kalmadan ne hissettiğini anlamamızı sağlayacak şekilde mimikler kullanmak suretiyle bizi dizinin içine çekiyor. adeta orada olan ama fleabag hariç kimsenin bunu bilmediği bir avatar gibi dolanıyoruz etrafta.
ikinci sebep ise, sadece bir ya da birkaç konuya saplanıp kalmaması yahut gerçek hayata bir ya da birkaç konuyla özetlenemeyecek kadar fazla kökle bağlanmış olması. 12 bölüm boyunca kendimizi aşkı, seksi, aileyi, sanatı, kariyeri, dini, felsefeyi, sosyolojiyi, ekonomiyi, psikolojiyi aynı zaman parçacıklarında anlamlandırmaya, bunlara dair zincirleme sorgular yapmaya dalmışken buluyoruz. her bir karakter o kadar incelikli ve duyarlı yazılmış ki, sahnelerin birçoğu en az iki karakterin herhangi bir sebeple kutuplaşması üzerine kurulu olsa da, bir haklı ya da haksız atayamıyoruz çünkü her iki tarafı da anlayabiliyor, özümseyebiliyoruz. dizinin kurgusu ve mimarisi buna izin veriyor. başarılması çok zor bir şey bu: bir kurgu içinde gerçek hayatı, gerçek hayatı yaşayan birilerine anlatmak. hissetmesini, merak etmesini, düşünmesini, sorgulamasını, empati yapmasını sağlamak. özellikle bir mini dizi için, harikulade bir başarı.
birçok detay var hoşuma giden ama, fleabag ve claire arasındaki abla-kardeş ilişkisinde her iki tarafın da kendilerinden en beklenmedik anlarda özverili davranabilmesi, dizi boyunca herkesin elinden geçen heykelin fleabag'in karakter gelişimini yansıtır şekilde oradan oraya savrulması ve aslında fleabag'in annesinden esinlenilmesi, fleabag'in bizimle konuştuğunu bir tek aşık olduğu rahibin duyması çünkü fleabag'i gerçekten can kulağıyla dinleyen tek karakterin o olması, kredi başvurusu için mülakata girdiği bankacıyla sürdürdükleri sessiz sakin ama samimi dostluk sanırım hafızamda kalıcı yer edinenlerden.
devamını gör...
normal sözlük'te başlıkların yürümemesi
dün ekşi de bir başlık gördüm, ilgimi çekti tanımları merak edip baktım, başlık 2015 te açılmış ama yazarın giriş tanımından başka hiç bir şey yok.
burası fan-clup, çöpçatan veya chat platformu değil.
belki yazarın açılan başlık bilgisi ile alakalı bilgisi yoktur, belki ilgi duymıyordur, neticede kimse de her başlığın altına gelişi güzel olmayan fikrini beyan etmek istemez.
sabır ve zamana ihtiyaç var.
burası fan-clup, çöpçatan veya chat platformu değil.
belki yazarın açılan başlık bilgisi ile alakalı bilgisi yoktur, belki ilgi duymıyordur, neticede kimse de her başlığın altına gelişi güzel olmayan fikrini beyan etmek istemez.
sabır ve zamana ihtiyaç var.
devamını gör...
çocukken yapılan salaklıklar
yanan sobanın üzerine su döküp kurumasını izlemek. şuan düşündüm de ben baya malmışım çocukken.
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
kağıdım yok.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
ilhan irem
sürgün gibi masallarda *
"yalan yanlış aynalarda
baştan kara çıkmazlarda
sürgün gibi masallarda..."
sürgün gibi masallarda *
"yalan yanlış aynalarda
baştan kara çıkmazlarda
sürgün gibi masallarda..."
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
yoldaş benjamin franklin *
devamını gör...
öz güveni artıran şeyler
içinde güzel hissedilen kıyafetler giymek.
devamını gör...
sevilen anadolu rock şarkıları
arapsaçına döndüm, çöz beni arapsaçı...erkin koray anadalu rock müziğinin öncüsüdür.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük.
bu günde sabah oldu ve inşallah bu günde akşam olacak.
keyifli olsun de mi?
çünkü
ne olursa olsun yaşamaya mecbursun
bulutsuzluk özlemi
bu gün canın çok sıkın
her şey sana zor geliyor
olabilir
bu gün aşkın bitmiş
o seni terk edip gitmiş
olabilir.
bu günde sabah oldu ve inşallah bu günde akşam olacak.
keyifli olsun de mi?
çünkü
ne olursa olsun yaşamaya mecbursun
bulutsuzluk özlemi
bu gün canın çok sıkın
her şey sana zor geliyor
olabilir
bu gün aşkın bitmiş
o seni terk edip gitmiş
olabilir.
devamını gör...
çok düşünen insanlara tavsiyeler
neden bu kadar düşündüĝünü sorgulayınca aslında hiçbir şey düşünmediğini farkedeceksin.
bazen sorular cevaplardan daha önemli değil mi? öyleyse düşünme gerisini. öldüĝünde kim yıkayacak seni, bunu düşün.
bazen sorular cevaplardan daha önemli değil mi? öyleyse düşünme gerisini. öldüĝünde kim yıkayacak seni, bunu düşün.
devamını gör...
hala yapılan çocukça şeyler
dondurma yerken ilk çikolata kaplamasını yemek.
devamını gör...
sinirli kadınları sakinleştirme yolları
bir süre yanına yaklaşmayın, sonra ufak ufak özürler ve lütfen!* minik adımlarla yanına yürümeye başlayın.
devamını gör...
filtre kahve
''tanrı suyu yarattı, insanoğlu filtre kahveyi''
devamını gör...
florence nightingale
florence nightingale (1820-1910), ingiliz sosyal reformcu, istatistikçi ve hemşiredir. hemşireliğe son derece olumlu bir itibar kazandırmış ve viktorya kültüründe bir ikon olmuştur. kırım savaşı'nda yaralanan askerlerle ilgilenmek için 1854'te istanbul'a, üsküdar'daki selimiye kışlası'na gelmiştir. gece gündüz demeden elinde lamba ile yaralı askerlere baktığı için kendisine "lambalı kadın" denmiştir.
döneminde hastaneler hijyenik olmadığından ailesi bir hastanede çalışma isteğine karşı çıktı ama o pes etmedi. hastaneleri dolaşıp hastaları gözlemleyerek şartların iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalar yaptı. mesleğine duyduğu aşk öyle büyüktü ki zerafeti ve güzelliğine karşı koyamayan pek çok erkeğin evlilik teklifini reddetti ve mesleğine idealist biri olarak devam etti.
1860 yılında nightingale, londra'da st thomas' hospital'da kendi hemşirelik okulunun kurulmasıyla profesyonel hemşireliğin temellerini atmıştır. 1907 yılında ingiliz liyakat nişanı alan ilk kadındır.
britanya halkı, askerlere gönderilmek üzere, gemiler dolusu çarşaf, bandaj ve yiyecek bağışladı. ne var ki beceriksiz sağlık memurları bunların dağıtılmasını engelliyorlardı. florence nightingale malzeme depolarının kapaklarını çekiçle kırarak açmış ve gelen malzemeyi hastalara dağıtarak çekiçli kadın ünvanını da almıştır.
yeni hemşireler nightingale andı ile onurlandırılmaktadır. doğum günü olan 12 mayıs tüm dünyada hemşireler günü olarak kabul edilir. florence nightingale madalyası 1912'de uluslararası kızılhaç komitesi tarafından kuruldu. hemşirelere verilen en yüksek uluslararası ödüldür.
"bırakın her bir kişi kendi deneyimlediğinden çıkardığı gerçekliği açıklasın."
tanrının en değerli armağanı olan hayat, çok defa hemşirenin ellerine terk edilmiştir.
"ben hastabakıcı olmak istiyorum, kimsesi olmayan insanların kimsesi olmak istiyorum."
döneminde hastaneler hijyenik olmadığından ailesi bir hastanede çalışma isteğine karşı çıktı ama o pes etmedi. hastaneleri dolaşıp hastaları gözlemleyerek şartların iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalar yaptı. mesleğine duyduğu aşk öyle büyüktü ki zerafeti ve güzelliğine karşı koyamayan pek çok erkeğin evlilik teklifini reddetti ve mesleğine idealist biri olarak devam etti.
1860 yılında nightingale, londra'da st thomas' hospital'da kendi hemşirelik okulunun kurulmasıyla profesyonel hemşireliğin temellerini atmıştır. 1907 yılında ingiliz liyakat nişanı alan ilk kadındır.
britanya halkı, askerlere gönderilmek üzere, gemiler dolusu çarşaf, bandaj ve yiyecek bağışladı. ne var ki beceriksiz sağlık memurları bunların dağıtılmasını engelliyorlardı. florence nightingale malzeme depolarının kapaklarını çekiçle kırarak açmış ve gelen malzemeyi hastalara dağıtarak çekiçli kadın ünvanını da almıştır.
yeni hemşireler nightingale andı ile onurlandırılmaktadır. doğum günü olan 12 mayıs tüm dünyada hemşireler günü olarak kabul edilir. florence nightingale madalyası 1912'de uluslararası kızılhaç komitesi tarafından kuruldu. hemşirelere verilen en yüksek uluslararası ödüldür.
"bırakın her bir kişi kendi deneyimlediğinden çıkardığı gerçekliği açıklasın."
tanrının en değerli armağanı olan hayat, çok defa hemşirenin ellerine terk edilmiştir.
"ben hastabakıcı olmak istiyorum, kimsesi olmayan insanların kimsesi olmak istiyorum."
devamını gör...
kahvede ekşilik ve acılık
kahve hızlı pişirilirse acı bir tat verir. bu nedenle kahve yavaş yavaş pişirilir.
"bir acı kahveni içmeye geldim" sözü kahveyi çabuk pişir, ziyaretim kısadır anlamına gelir.
"bir acı kahveni içmeye geldim" sözü kahveyi çabuk pişir, ziyaretim kısadır anlamına gelir.
devamını gör...
dismorfik bozukluk
dismorfofobi veyahut dismorfik bozukluk kişinin bedeninde bulunan ya da hayali kusurları saplantı haline getirmesi sonucu sosyal yaşamda adaptasyon sorunları yaratan hatta bazı ağır vakalarda eve kapanma gibi ağır sonuçlara yol açabilen bir psikolojik bozukluktur.
devamını gör...
aile içinde hitap edilen takma ad
benimki 'ancaa otur.'
devamını gör...
normal sözlük yönetiminin beni cehenneme yollaması
ramazan huşusu içinde açtığım "yoldaş bizi teravihe götür" başlığını kadim bir kötülük içinde "yoldaş'ın bizi pavyona götürmesi" başlığına yönlendirerek yaptığı zararlı faaliyet.
arkadaşım ne alakası var ya?
direkt zebani yollasaydınız evime?
tövbe tövbe ahahaahha
aha da ispatı ;

edit : geri aldılar ama yemez, hepsinin kaydı kuydu var, cimer, bimer, tjk, uluslararası körling federasyonu hepsine şikayet etçem sizi!!
arkadaşım ne alakası var ya?
direkt zebani yollasaydınız evime?
tövbe tövbe ahahaahha
aha da ispatı ;

edit : geri aldılar ama yemez, hepsinin kaydı kuydu var, cimer, bimer, tjk, uluslararası körling federasyonu hepsine şikayet etçem sizi!!
devamını gör...