doğum günlerini sever misiniz?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ben pek severim. insanları mutlu etmek için yapmadığım şaklabanlık kalmaz. aman neler neler?

ama benim ki genelde unutulur. ya da bir iyi ki doğdun mesajı.

neysem bugün bizim bir pıtırcığın doğum günüydü. hazırlık başında bir fotoğraf aldım.

şuan acayip yorgunum bütün gün koşturdum. gözlerim kapanmak üzere.

aha bu da bonus.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

istanbullu gelin dizisinin uyarlandığı gülseren budayıcıoğlu kitabı. yine kitap ile dizi arasında hiçbir benzerlik yok. kitap da istenmeyen ve takıntılı olan gelin süreyya iken dizi de diğer oğullarının karısı ipek. tamamen kitabından bağımsız bir dizi istanbullu gelin.
alya’nın hikayesini gözyaşları ile okuyabilirsiniz. ailenin çalkantılı hayatlarının bir çocuk üzerindeki etkisini yakından gözlemleyeceksiniz. dizilerini izlemediyseniz keyif alarak okursunuz.



“dünyada adalet diye bir şey yok bunu biliyorum. her şey gibi acı da eşit dağıtılmamış dünyaya.”
devamını gör...

saçlarını peaky blinders style yapmaları. olmuyor ağalar kardeşler, biz birer cillian murphy değiliz maalesef.*
devamını gör...

1994 yapımı amerikan filmi. yönetmenliğini frank darabont yapmıştır ve senaryosu, stephen king'in yazdığı "kuşku mevsimi" adlı kitabın "rita hayworth'u seven adam" bölümünden uyarlanmıştır. kitapla ilgili olarak şunu söyleyeyim ki, türkiye'de yayınlanan versiyonunda bu bölüm nedense bulunmamaktadır.

filmin bana düşündürdükleri ise şöyledir:

bu filmi beğenen birçok kişi gibi benim de içime halen sindiremediğim şey ödülleri forrest gump'a kaptırmış olması. tom hanks en sevdiğim erkek oyunculardan birisi o ayrı. forrest gump en sevdiğim filmlerden biridir o da ayrı. ama iki filmi önüme koyup hangisi dediklerinde tartışmasız bu film derim. ama gelin görün ki ödülleri kaptırmış olması bir hayli üzücü.

hayattaki en nefret ettiğim şeylerden biri kıyas konusudur. herkes gibi her şey de birbirinden farklıdır arkadaş. dolayısıyla bu iki filmi kıyaslamak yanlış olacaktır. ama ister istemez kıyaslamak durumunda kalıp sonuna kadar bu film diyorum.

bir kere bu film daha çok şey öğretiyor insana. en başta zaten afişinde de yazdığı gibi umut etmenin aslında ne kadar önemli bir şey olduğunu anlatıyor. durumun ne kadar berbat ve zor olursa olsun umudu bırakmamak gerektiğini, hayatının tıpkı andy dufrasne gibi bir anda tepe takla olması durumunda bile umut etmek gerektiğini anlatıyor.

bira sahnesini yazmaya cesaret edemiyorum. çünkü o sahnedeki güzelliği her ne kadar anlatmak istesem de yazdıklarım yetmez açıkçası. o nedenle anlatamıyorum. (bu sahneyi yazıyla değil de sözlü olarak birine anlatmaya kalksam sanırım "into the wild" filminde mccandless'in bardaki o top sakallı arkadaşına "ben alaska'ya gidiyorum, ta oralara ta uzaklara" derken yaşadığı mutluluk sarhoşluğuna bürünürüm sanırım)

bir diğer öğrettiği şey ise dostluk. aslında fazla arkadaşın olmasa bile sahip olduğun gerçek bir dostun varsa başka bir arkadaşa ihtiyacının olmadığını, bunun yanında zor şartlarda zor insanlarla beraberken o zorluğu paylaştığın bir dost varsa üstesinden sırt sırta vererek aşılabileceğini anlatıyor.

boş beyinli olmamak, bir şeyleri iyi derecede bilmek ve bir şeylere tutku duymak gerektiği de benim çıkardığım bir diğer sonuç. andy eğer taşlara ilgi duymasaydı ve onların yapısından anlamasaydı o duvarı kazmayacaktı. ama bu konudaki bilgisini eyleme döküp duvarı kazmayı ve oradan ayrılmayı başardı. veya oradayken zamanı geçirebilmek adına devamlı bir şeylerle uğraşması, satranç takımı hazırlamaktan tutun da kütüphaneyi adama benzetmesine kadar devamlı bir meşguliyet içinde olması boktan durumlarda olduğumuz anlarda geçmek bilmeyen zamanı hızlandırmak ve zaman algımıza müdahale edebileceğimize iyi bir örnek.

ve belki de en önemlisi müzik dinlemek denen şeyin aslında basit gibi görünse de hiç de öyle basit bir şey olmadığı, müzik dinlemenin aslında çok büyük bir lüks olduğu ve müziğe aç olmanın en büyük açlıklardan biri olduğunu anlatıyor. gardiyan odasında dayak yeme pahasına bütün mahkumlara hoparlörden yaptığı müzik yayını bunu oldukça iyi anlatıyordu.

özgürlüğü anlatmasını söylemeye gerek yok. onu diğer hapishane filmleri de işliyor zaten. ama bu film hayatın içinde bulunan ama aslında basit gibi görünen şeylerin esasında ne denli önem sahibi olduğunu adeta gözümüze sokuyor ve ders gibi anlatıyor. varsın ödül alamasın. ben ve benim gibi birçok insanın içinde öyle görünüyor ki kalıcı olarak bir numarada kalacak.

iyi ki böyle bir film var, iyi ki izledim ve iyi ki içimde yer etti. yeri her daim özel olacaktır içimde.
devamını gör...

5 karma puanınım daha olsa aktif edeceğim özellik.
devamını gör...

sabah sabah gözümden yaş getiren abladır. yemin ediyorum gülmekten kıpkırmızı kesildim.
devamını gör...
(tematik)

(bkz: leskofçalı galip)in asıl ismidir.
devamını gör...

insanlarda görülen sık kanserdir.
epidermis bazal hücrelerinden veya kıl foliküllerinden gelişir.
beyaz ırkta en sık görülen malign deri tümörüdür. güneş ışınlarına maruz kalan bölgelerde daha sık görülür.
çoğu olguda ptch1 gen mutasyonu vardır.
bir önemli özelliği de malign olmasına rağmen metastaz çok nadirdir,lokal invazyon yapar.
devamını gör...

binlerce tanım girmişiz sözlüğe. üşenmeden bakıldığında girilen tanımlardan yaşadığımız yerden yaşımıza, mesleğimizden nelerden hoşlandığımıza kadar pek çok şey ortaya çıkabilir. hatta psikolojik hallerimiz bile tahlil edilebilir. hal böyle olunca da bir yazarın tanımlarını birleştirip onu tanımlayabilirsiniz. bazen diyoruz ya anonim olmak iyidir diye. sanki yalnızca ismimiz anonimmiş gibime geliyor. onun dışında tüm yansımalarımızla buradayız aslında.
devamını gör...

hayal etmeme gerek yok çünkü kendisini tanıyorum. kendisi hala dönmedi ama şurada bahsettim:

#1483841

bu da fotoğrafımız:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

300'den fazla tanım olduğu için benim ölüm hakkında düşünceme yakın bir çok tanım olacağını düşündüğümden dolayı ciddi ciddi uzun bir tanım girmektense şunu bırakıp kaçıyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

liseden taa universite bitimine kadar evde tüm gün onunla dolaştığım, eve ilk girdiğim an üzerime çektiğim hırka. nasıl kutsamışsam artk ,bütün bir ailemin hırka- i şerif diye benimle dalga geçtikleri hırka . (kutsal emaneti tenzih ediyoruz yanlış anlaşılmasın)
devamını gör...

siyasi partiler.
katiller.
kötü ruhlar.
devamını gör...

piko, ülker piknik, harby.
devamını gör...

hayatta mütemadiyen uygulanan psikolojik şiddetlerin, en can sıkıcısı.
çünkü kaçamıyorsunuz, susturamıyorsunuz.
çok masum bir örnek vermem gerekirse, benimki sürekli "bir bardak su iç" diyor. niyeti kötü degil biliyorum ama baskıya karşı direnen bir bünyeye sahip olunca, kavga kaçınılmaz oluyor.
devamını gör...

hele bir de çok yakınlığınız olmayan bir yerdeyseniz uyanınca yattığınız odadan çıkamamak ve hiçbir ihtiyacınızı gideremeden sadece birilerinin uyanıp evde ses yapmasını beklemek, o süre insana çok uzun gelir.
devamını gör...

oğuz atay-tehlikeli oyunlar.. sırada tutunamayanlar var
devamını gör...

türkiye'de ilkbahar ve sonbahar döneminde yapılan, lisans mezunlarının katıldığı ve ösym tarafından yapılan bir sınavdır. açılımı "akademik personel ve lisansüstü eğitimi giriş sınavı" olup öğretim görevlisi, araştırma görevlisi, uzman, çevirici, okutman ve eğitim öğretim planlamacısı benzeri kadrolara atama yapmak için her yıl uygulanmaktadır.
devamını gör...

bunun başlıca nedeni uzun bir süre gülmenin delilik ve sarhoşluk belirtisi olarak görülmesiydi. bu yüzden insanlar çekildikleri resimlerde oldukça ciddi çıkarlardı.
birde insanlar hayatları boyunca bir kez fotoğraf çekilme fırsatı buluyordu bu fotoğrafta gülümseyerek çıkmak istemiyorlardı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim