malum sözlük'teki karma puanları açıklamalarına denk geldiğini düşünüyorum, orada delikanlı burada sarhoş.
ne kadar tutarlıysam artık?ahahhaha
devamını gör...

karakteri sağlam, ayakları yere basan, sözünün arkasında duran, söylediği ile yaptığı doğru orantılı olan, örneğin bir restorana gidildiğinde garsonla nezaketli konuşan, gönlü yüce, büyüklerini sayan küçüklerini seven, apolitik olmayan, insanı, doğayı, hayvanları seven koruyan, sorumluluk almaktan korkmayan, büyüdüğünün farkında olup kendi kararlarını verebilen, hata bile yapmış olsa hatasını inkâr etmeyip arkasında duran. merhametli erkeklerden hoşlanır, inanın bana başkaları ne kadar hiç yakışıklı değil falan desede, dünyanın en yakışıklı insanı oluverir kızın gözünde.
devamını gör...

arapça edeb kelimesinden türetilmiştir. türk toplumunda ilk kez şinasi tarafından sanat türünün adı olarak kullanılmıştır.
etkileyici söz sanatını ifade eder. duygu ve düşünceleri insanın iç dünyasında güzel duygular uyandıracak biçimde aktarma sanatıdır.
devamını gör...

bir tatlı söz, bir güzel mesaj, bir tatlı tebessüm, sıcacık bir sohbet, bunların hepsi bedava. eksik etmemek lazım.
devamını gör...

gerçek birine aşık olmaktan kat kat daha güzel hissettiren duygudur.
devamını gör...

ünlü amerikalı film müziği bestecisidir. toplamda 100'den fazla muhteşem yapım için -örneğin
lady in the water , signs , fantastik canavarlar nelerdir,nerede bulunurlar ,grindelwald'ın suçları, açlık oyunları, ben efsaneyim, define gezegeni , malefiz , pretty woman, peter pan, red sparrow, kara şövalye... gibi- harika müzikler bestelemiştir. bu besteleri ile defalarca oscar'a aday gösterilmiştir ve birçok insan tarafından hans zimmer'dan sonraki en yetenekli film müziği bestecisi olarak gösterilir.
isaac newton yerçekimini keşfetmişti fakat görünen o ki james newton howard ayaklarımızı yerden kesmenin bir yolunu bulmakla kalmayıp notalarıyla bizi farklı dünyalara seyahat ettirmenin yolunu da bulmuştur.

fantastik canavarlar'dan newt says goodbye to tina (2.02'den itibaren temposuna bir neşe,hayat enerjisi hakim oluyor ki burası en eğlenceli kısımdır. hayatta ayrılık ve üzüntü de var ama bir noktadan sonra yaşam devam etmekte,çok takma kafanı, der gibidir)


treasure planet'ten 'i am still here' ;


maleficent (queen of faerieland);
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

duruma uygun olduğunu düşünüyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

erkekler
devamını gör...

bugun bi seylere bir daha basladın güzelim
devamını gör...

ne hafızlığı hafız? bu kızıla gel ezan oku desen komünist manifestoyu arapça okur.
devamını gör...

evsiz kalmaktır. annen gittikten sonra hangi yüreğe sığabilirsin daha? kim o kadar sevebilir kim öyle şefkatle sarabilir seni?
kalbini canlı canlı sökerler sanki. ya ne demek bir daha nefes alamaz dersin. annem bu; benim nefesim benim canım benim yoldaşım. insanın annesinin ölmesi bu kadar kolay mı be kardeşim!
isyan edersin. o nefes alamıyorken sen nefes alıyorsun. onun göremediği tüm renkleri görüyorsun. karanlığa gömülsün istediğin dünya yeşiliyle mavisiyle devam ediyor.
ya o gitti, dünya neden dönüyor!
devamını gör...

kendi hatrını kendi soracak kadar yalnız olan ruhi bey gibi bir karakteri yaratan antikacı şair ve yalnız bile olmayan insan.
devamını gör...

cumartesi markalı şarabı pazar günü tüketmek.*
devamını gör...

bunun çok fazla canlı örneğini gördüm. bir insan inancı değil, vicdanı sayesinde iyi bir birey olur. binlerce dini inancın olduğu dünyamızda, herkes kendi inancının iyiliği savunduğunu ve diğer dinlerin kötülük getireceğini düşünürse, doğal olarak sizde başka bir inançta kötü insanlarsınız. müslümanlara terörist gözüyle bakılmasıyla, inanmayanlara kötü gözüyle bakılması aynı şeydir.
devamını gör...

kesinlikle ama kesinlikle, his dark materials serisidir.

hem çocuklar hem de yetişkinler için ideal bir seri olup özellikle belirli bir yaşa ulaşmış çocuğu olan bireylerin böyle bir seriyi çocuklarına mutlaka okutması gerektiğini düşünüyorum.
devamını gör...

bir carl sagan metaforu :
garajımda ağzından ateş püskürten bir ejderha var diyorum. heyecanla "göster" diyorsunuz. garajıma götürüyorum ve "aha orda" diyorum. siz hiçbir şey göremiyorsunuz, "e hani nerde?" diyorsunuz. "ha, söylemeyi unuttum, bu ejderha görünmez" diyorum. "tamam o zaman" diyorsunuz, "yere biraz un serpelim, bari ayak izlerini görürüz." serpiyoruz unu yere ve bekliyoruz, hiçbir şey olmuyor. "tabii ki ayak izlerini göremeyiz" diyorum, "çünkü bu ejderha uçuyor." siz gaza geliyorsunuz, elinize bir sprey boya alıp ortalığa püskürtmeye başlıyorsunuz, ejderhanın orada olup olmadığını anlamak için. boya duvarlardan başka hiçbir şeyi boyamıyor. "sprey boya tabii ki işe yaramaz" diyorum, "çünkü bu ejderha casper gibi bi şey, cisimler onun içinden geçer." siz koşup bi kızılötesi kamera getiriyorsunuz, o da hiçbir şey göstermiyor. "tabii ki göstermez" diyorum ben, "bu ejderha ısı yaymıyor ki."

denediğiniz hiçbir test ejderhanın varlığını ortaya çıkarmıyor, ama ben hepsine bi açıklama getiriyorum. şimdi bu ejderha var mıdır yok mudur? ne yokluğu ne de varlığı direkt olarak ispatlanmış değildir, ama varolması için hiçbir sebep (varolduğuna dair bir işaret ya da kanıt) olmadığı için yok demek çok daha akla yakındır.
devamını gör...

yılmaz erdogan'ın "yaşayabilme ihtimali" şiirinde bahsi geçen ankara'nın ünlü caddesidir. ben hiç gitmedim tunalı hilmi caddesine, sırf bu şiir için bile umarım bir gün yolum düşer. merak edenler için şiir'i paylaşmak isterim.

yaşayabilme ihtimali

soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
ben seninle bir gün veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
bizim kemalettin tuğcu'larımız vardı...
bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
türk dil kurumu'na inat bir türkçeyle...
ağbilerimizden öğrendik, s harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
oysa ankara'da hiç sevişmedim ben.
disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
ben, senin benimle tunalı hilmi caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
muş ovasının yalancı maviliğini
otobüs oluyordum bir süre
yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
otobüs oluyordum
bir ülkeden bir iç ülkeye
çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
korkuyordum
sonra iniyordum otobüsten
çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
ben seninle bir gün van'daki bir kahvaltı salonunda
ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
ben seninle, ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
devamını gör...

"deli dolu biriydim, şu an yalnızca doluyum."
(bkz: sagopa kajmer)
devamını gör...

sulu yemeğini çok sevdiğim sebze.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim