normal sözlük yazarlarının dini inançları
(bkz: islam)
devamını gör...
birbiriyle karıştırılan mahlaslar
just ice diye bir yazar gördüm bugün. bir de ide var.
bu iki arkadaşın nicklerini de benzetiyorum.
(bkz: freshandnatural)
(bkz: fearofartemisia)
bu iki arkadaşın nicklerini de benzetiyorum.
(bkz: freshandnatural)
(bkz: fearofartemisia)
devamını gör...
evde en çok küfredilen eşyalar
kumanda.
devamını gör...
normal sözlük'te kendi halinde yazan yazarlar
ben daha çok kendi halinde okuyan yazar oluyorum.
pek yazdığım söylenemez, günde 1 tanım giriyorsam minimum 150 tanım da okuyorumdur.
başlıklarda yazar keşfine çıkarım genelde. güzel düşünceli, esprili yazarlara denk geldim mi okuyabildiğim tüm tanımlarını okuyup oylarım.
sözlüğe katkı konusunda ise, girdiğim 70 civarı tanım ile açtığım 15, 20 tane başlıkla pek bir katkım olduğunu sanmıyorum ama minnacıkta olsa bir katkım olduysa ne mutlu.
pek yazdığım söylenemez, günde 1 tanım giriyorsam minimum 150 tanım da okuyorumdur.
başlıklarda yazar keşfine çıkarım genelde. güzel düşünceli, esprili yazarlara denk geldim mi okuyabildiğim tüm tanımlarını okuyup oylarım.
sözlüğe katkı konusunda ise, girdiğim 70 civarı tanım ile açtığım 15, 20 tane başlıkla pek bir katkım olduğunu sanmıyorum ama minnacıkta olsa bir katkım olduysa ne mutlu.
devamını gör...
bazı şair hikayeleri
nazım’ın şiir yeteneğini farkeden annesi okuldaki hocası yahya kemal’den özel ders vermesini ister. ders için gelen yahya kemal ile celile hanım arasında kısa sürede aşk doğar.
yahya kemal kıskanç bir aşıktır. celile hanım’a güvenmez. yakup kadri’ye “bu kadar dile gelmiş kadınla nasıl evlenirim” der. evlilik hazırlıklarına başlarken bir mektupla, yahya kemal evlenemem diyerek aşklarını bitirir. yıllar sonra celile hanım oğlu nazım hapiste iken onun özgürlüğü için galata köprüsü’nde açlık grevine başlar. yahya kemal artık yaşlı, gözleri görmeyen eski sevgilisini görmezden gelerek yanından geçer.
bu aşktan geriye şairin ölüme yazıldığı zannedilen ama aslında celile hanım'ın heybeliada'dan istanbul'a doğru yol alışında yaşadığı kederi anlattığı meşhur şiiri kalmıştır.
artık demir almak günü gelmişşe zamandan
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli
biçare gönüller! ne giden son gemidir bu!
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler
bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden
bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
yahya kemal kıskanç bir aşıktır. celile hanım’a güvenmez. yakup kadri’ye “bu kadar dile gelmiş kadınla nasıl evlenirim” der. evlilik hazırlıklarına başlarken bir mektupla, yahya kemal evlenemem diyerek aşklarını bitirir. yıllar sonra celile hanım oğlu nazım hapiste iken onun özgürlüğü için galata köprüsü’nde açlık grevine başlar. yahya kemal artık yaşlı, gözleri görmeyen eski sevgilisini görmezden gelerek yanından geçer.
bu aşktan geriye şairin ölüme yazıldığı zannedilen ama aslında celile hanım'ın heybeliada'dan istanbul'a doğru yol alışında yaşadığı kederi anlattığı meşhur şiiri kalmıştır.
artık demir almak günü gelmişşe zamandan
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli
biçare gönüller! ne giden son gemidir bu!
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler
bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden
bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
devamını gör...
ünlü olma şansınız olsa hangi yolla ünlü olurdunuz sorunsalı
tiyatro oyuncusu olmak isterdim. hayatımda mutluymuş gibi yaptığım tüm zamanların tecrübesini dökerdim ortaya. radyocu olmaksa büyük hayalimdi.
devamını gör...
smoke on the water
ingiltere'de enstrüman marketlerinde çalınmasının bir dönemler yasaklandığı şahane deep purple şarkısıdır. ayrıca bildiğim kadarıyla riff'in yazılması ve tonunun verilmesinde ritchie blackmore'a ilham veren sesler, ingiltere'de fabrikaların yakınından geçerken duyduğu ritmik endüstriyel seslerdir.
hikayesini sizler için onur ataoğlu'nun blog'undan alıntılamak istediğimdir:
--- alıntı ---
meşhur hikayedir; deep purple, 1971 aralığında rolling stones’un mobil stüdyosu ile isviçre montreux’ya gelir. ertesi gün stüdyoyu yanaştırıp kayıt yapacakları mekanda frank zappa ve grubu “icadın anaları” konser vermektedir. casino’nun yanında, montreux caz festivaline de ev sahipliği yapan mekan, aşka gelen bir dinleyicinin fişek tabancasını ateşlemesi sonucu alev alır, kısa sürede yanıp kül olur. bunun üzerine deep purple der ki;
we all came out to montreux
on the lake geneva shoreline
to make records with a mobile
we didn't have much time
frank zappa and the mothers
were at the best place around
but some stupid with a flare gun
burned the place to the ground
smoke on the water, fire in the sky
deep purple, ellerinde mobil stüdyo ile ortada kalır; montreux caz festivalinin direktörü claude nobs onlara bir yerel tiyatro binası bulur. kayda başlarlar, ama komşular gürültüden şikayetçi olur. daha sonra boşaltılmış bir otel binasında kaydı tamamlarlar, ve deep purple’ın en başarılı albümlerinden biri ortaya çıkar: machine head!
we ended up at the grand hotel
ıt was empty cold and bare
but with the rolling truck stones thing just outside
making our music there
with a few red lights and a few old beds
we make a place to sweat
no matter what we get out of this
roger glover, casino yangınının montreux gölü üzerinde yükselen dumanlarına bakarak şarkının adını koyar: smoke on the water! ilginçtir ki, machine head albümünde montreux gölü kıyısındaki otelde kaydedilmeyen tek şarkı budur! grup bu şarkıdan çok ümitli olmasa da, yıllar içinde şarkı rock dünyasının istiklal marşı haline gelir.
şarkının en can alıcı noktası, dinleyeni avucuna alan girişteki gitar riff’i... hepimizin bildiği “dat dat daaaat / dat dat da daaaat/ dat dat daaaat/ dat daaaaaat” girişi hem akılda kalıcı, hem de çalması kolaydır. öylesine kolaydır ki, ben bile vaktiyle çalmışımdır; yani o derece ayağa düşmüştür.
çalmanın bu kolaylığı yüzünden parçanın başına neler gelmiş... örneğin, ingiltere’de bazı müzik mağazaları, dükkana girip gitar denemek bahanesiyle smoke on the water’ın girişinin çalınmasını yasaklamış! herhalde mağaza çalışanları günde yüzlerce kez dinliyorlardı bu meşhur riff’i. 2009 yılında ise, polonya’daki bir organizasyonda 6000 küsür gitarist aynı anda smoke on the water’ın girişini çalarak guiness rekorlar kitabı’na girmiş.
--- alıntı ---
hikayesini sizler için onur ataoğlu'nun blog'undan alıntılamak istediğimdir:
--- alıntı ---
meşhur hikayedir; deep purple, 1971 aralığında rolling stones’un mobil stüdyosu ile isviçre montreux’ya gelir. ertesi gün stüdyoyu yanaştırıp kayıt yapacakları mekanda frank zappa ve grubu “icadın anaları” konser vermektedir. casino’nun yanında, montreux caz festivaline de ev sahipliği yapan mekan, aşka gelen bir dinleyicinin fişek tabancasını ateşlemesi sonucu alev alır, kısa sürede yanıp kül olur. bunun üzerine deep purple der ki;
we all came out to montreux
on the lake geneva shoreline
to make records with a mobile
we didn't have much time
frank zappa and the mothers
were at the best place around
but some stupid with a flare gun
burned the place to the ground
smoke on the water, fire in the sky
deep purple, ellerinde mobil stüdyo ile ortada kalır; montreux caz festivalinin direktörü claude nobs onlara bir yerel tiyatro binası bulur. kayda başlarlar, ama komşular gürültüden şikayetçi olur. daha sonra boşaltılmış bir otel binasında kaydı tamamlarlar, ve deep purple’ın en başarılı albümlerinden biri ortaya çıkar: machine head!
we ended up at the grand hotel
ıt was empty cold and bare
but with the rolling truck stones thing just outside
making our music there
with a few red lights and a few old beds
we make a place to sweat
no matter what we get out of this
roger glover, casino yangınının montreux gölü üzerinde yükselen dumanlarına bakarak şarkının adını koyar: smoke on the water! ilginçtir ki, machine head albümünde montreux gölü kıyısındaki otelde kaydedilmeyen tek şarkı budur! grup bu şarkıdan çok ümitli olmasa da, yıllar içinde şarkı rock dünyasının istiklal marşı haline gelir.
şarkının en can alıcı noktası, dinleyeni avucuna alan girişteki gitar riff’i... hepimizin bildiği “dat dat daaaat / dat dat da daaaat/ dat dat daaaat/ dat daaaaaat” girişi hem akılda kalıcı, hem de çalması kolaydır. öylesine kolaydır ki, ben bile vaktiyle çalmışımdır; yani o derece ayağa düşmüştür.
çalmanın bu kolaylığı yüzünden parçanın başına neler gelmiş... örneğin, ingiltere’de bazı müzik mağazaları, dükkana girip gitar denemek bahanesiyle smoke on the water’ın girişinin çalınmasını yasaklamış! herhalde mağaza çalışanları günde yüzlerce kez dinliyorlardı bu meşhur riff’i. 2009 yılında ise, polonya’daki bir organizasyonda 6000 küsür gitarist aynı anda smoke on the water’ın girişini çalarak guiness rekorlar kitabı’na girmiş.
--- alıntı ---
devamını gör...
normal sözlük’ün temizlik zamanının gelmesi
gerçekten birşeyler yapma zamanı gelmiştir,
açılan başlıklar yerlerde sürünmekte olup, hiç bir işe yaramayan, sadece akışı hızlandıran ve bu nedenle varolan az sayıda başlığın da içine eden türden olması karşısında yönetimin radikal kararlar alması gerekir.
kimsenin çıkıp buna, ' özgürlük ' vs.gibi bayat cevaplarla yaklaşmaması ve sözlüğün eğer sözlük gibi olması isteniyorsa , tedbir alması zamanı gelmiştir.
'yazarların çocukken en sevdiği oyuncak' şeklindeki bir başlığın günün en çok ilgi çeken başlığı olması, buradaki insan profili hakkında az çok fikir vermekte olup, bunun bu şekilde devam etmesi halinde, yani kontrolsüz gidişatın sürmesi halinde, bundan en büyük zararı kafa sözlüğün göreceği ortadadır.
artık kendimizi çoluk çocuğun eğlence sayfasında değil de, gerçekten dişe dokunur, hayatın gerçeklerini yansıtan başlıklar ve bunu yansıtabilen yazarların bulunduğu bir ortamda görmek istiyoruz...
ya da söyleyin, biz çıkıp gidelim...
açılan başlıklar yerlerde sürünmekte olup, hiç bir işe yaramayan, sadece akışı hızlandıran ve bu nedenle varolan az sayıda başlığın da içine eden türden olması karşısında yönetimin radikal kararlar alması gerekir.
kimsenin çıkıp buna, ' özgürlük ' vs.gibi bayat cevaplarla yaklaşmaması ve sözlüğün eğer sözlük gibi olması isteniyorsa , tedbir alması zamanı gelmiştir.
'yazarların çocukken en sevdiği oyuncak' şeklindeki bir başlığın günün en çok ilgi çeken başlığı olması, buradaki insan profili hakkında az çok fikir vermekte olup, bunun bu şekilde devam etmesi halinde, yani kontrolsüz gidişatın sürmesi halinde, bundan en büyük zararı kafa sözlüğün göreceği ortadadır.
artık kendimizi çoluk çocuğun eğlence sayfasında değil de, gerçekten dişe dokunur, hayatın gerçeklerini yansıtan başlıklar ve bunu yansıtabilen yazarların bulunduğu bir ortamda görmek istiyoruz...
ya da söyleyin, biz çıkıp gidelim...
devamını gör...
zoran simoviç
1954 doğumlu karadağlı eski kalecidir.

10 kez yugoslavya milli takımının kalesini koruyan simoviç 1984 yılında galatasaray’a transfer olmuş ve tam 6 sezon koruduğu galatasaray kalesinde adını efsaneler arasına yazdırmıştır.
14 yıllık şampiyonluk hasretini sona erdiren takımın da bir parçası olan simoviç galatasaray taraftarının unutamadığı 5 kaleciden biridir. bu efsane beşlinin diğer üyeleri ise claudo taffarel, fernando muslera, turgay şeren ve faryd mondragon‘dur.

simoviç galatasaray’ın monako’yu elediği o unutulmaz maçta da galatasaray kalesinde devleşmiş ve türk futbol tarihinin en önemli başarılarından birinin parçası olmuştur.

simoviç ile ilgili unutamadığım olaylardan biri hangi maç olduğunu hatırlamıyorum ama bir maçta kafasını kale direğine çarpmasına rağmen yoğun bir baş dönmesi ile maçı tamamlayıp gerçek bir futbolcu olduğunu göstermiştir. elbette o dönemde futbol henüz bu kadar endüstriyel bir hal almamıştı, hala yüreği ile oynayan futbolcular vardı.
futbolu bıraktıktan bir süre sonra ise kendi efsanesine büyük zarar veren bir proje içinde yer alması gerçekten çok üzücüdür. türk televizyon tarihinin en cıvık, en rahatsız edici, en itici ve en izansız sunucusu olan mehmet ali erbil’in sunduğu ve dansçı kızların arzı her gözden sonra arzı endam ettiği interaktif program gol show programında kaleye geçerek uygun görülen golleri yiyerek kendini dipsiz bir kuyuya atmıştır.

jübilesini galatasaray’da yapan zoran ne olursa olsun hala galatasaraylıların kalbindeki yerini korumaktadır.

10 kez yugoslavya milli takımının kalesini koruyan simoviç 1984 yılında galatasaray’a transfer olmuş ve tam 6 sezon koruduğu galatasaray kalesinde adını efsaneler arasına yazdırmıştır.
14 yıllık şampiyonluk hasretini sona erdiren takımın da bir parçası olan simoviç galatasaray taraftarının unutamadığı 5 kaleciden biridir. bu efsane beşlinin diğer üyeleri ise claudo taffarel, fernando muslera, turgay şeren ve faryd mondragon‘dur.

simoviç galatasaray’ın monako’yu elediği o unutulmaz maçta da galatasaray kalesinde devleşmiş ve türk futbol tarihinin en önemli başarılarından birinin parçası olmuştur.

simoviç ile ilgili unutamadığım olaylardan biri hangi maç olduğunu hatırlamıyorum ama bir maçta kafasını kale direğine çarpmasına rağmen yoğun bir baş dönmesi ile maçı tamamlayıp gerçek bir futbolcu olduğunu göstermiştir. elbette o dönemde futbol henüz bu kadar endüstriyel bir hal almamıştı, hala yüreği ile oynayan futbolcular vardı.
futbolu bıraktıktan bir süre sonra ise kendi efsanesine büyük zarar veren bir proje içinde yer alması gerçekten çok üzücüdür. türk televizyon tarihinin en cıvık, en rahatsız edici, en itici ve en izansız sunucusu olan mehmet ali erbil’in sunduğu ve dansçı kızların arzı her gözden sonra arzı endam ettiği interaktif program gol show programında kaleye geçerek uygun görülen golleri yiyerek kendini dipsiz bir kuyuya atmıştır.

jübilesini galatasaray’da yapan zoran ne olursa olsun hala galatasaraylıların kalbindeki yerini korumaktadır.
devamını gör...
sözlük yazarlarının asla unutmam dediği anıları
ilber ortaylı 'yı canlı olarak görmüştüm. asla unutmam. teknoloji ve tasarım öğretmenimiz durduk yere yüzümüze vurmuştu. asla unutmam. sözüğün adı bir gecede değişti, asla unutmam.
devamını gör...
68 65 78 61 64 65 63 69 6d 61 6c
birazdan bakire kız da kurban eder bunlar. sözlük değil gizli tarikat mübarek.
devamını gör...
acı çekmeyi sevme nedeni
fizyolojik ve psikolojik çeşitli açılardan irdelenebilecek güzel bir soru.
insan fizyolojisinde acı çekmek ve haz duymak birbiriyle ayrılmaz bir bütündür. olayın fizyolojisine çok girmeyeceğim ama kısaca şöyle diyebilirim: acı hissi, endorfin salgılanmasına neden olur. bu da mutluluk ve zindelik hissi ile karakterizedir. mesela, orgazm sırasında beyinde acı merkezi de uyarılır.
aynı zamanda acı çekmenin temelinde aşağılanma/aşağılatma olduğunu düşünürüm. aslında bir nevi, insan psikolojik ya da fiziksel acı çekerken aşağılanır. bu bağlamdan bakarsak eğer, insanlar, aşağılanmaktan/aşağılatmaktan haz duyarlar. aşağılanmanın temelinde de korku vardır bence. korku ise insanı yaşamda tutan en temel şeydir. ilginç.
insan fizyolojisinde acı çekmek ve haz duymak birbiriyle ayrılmaz bir bütündür. olayın fizyolojisine çok girmeyeceğim ama kısaca şöyle diyebilirim: acı hissi, endorfin salgılanmasına neden olur. bu da mutluluk ve zindelik hissi ile karakterizedir. mesela, orgazm sırasında beyinde acı merkezi de uyarılır.
aynı zamanda acı çekmenin temelinde aşağılanma/aşağılatma olduğunu düşünürüm. aslında bir nevi, insan psikolojik ya da fiziksel acı çekerken aşağılanır. bu bağlamdan bakarsak eğer, insanlar, aşağılanmaktan/aşağılatmaktan haz duyarlar. aşağılanmanın temelinde de korku vardır bence. korku ise insanı yaşamda tutan en temel şeydir. ilginç.
devamını gör...
bağdaş kuramadığı için meditasyon yapamayan budist
tapınağı terk ederek youtube'dan meditasyon kanalı açıp yolunu bulan budisttir.
devamını gör...
katherine johnson
yani bu kadını anlatmaya nerden başlasam bilemiyorum. hidden figures filmini mi anlatsam, soğuk savaş başlığına mı yazsam, nasa başlığına mı yazsam düşündüm ne yalan söyleyim... sonra dedim ki ''yav arkadaş yok mu bu kadının adı?''...
en sonunda başlığımızı açtık...
26 ağustos 1918 doğumlu bu insanoğlu dünyaya dezavantajlarıyla gelmiştir. hem siyahidir, hem de kadın...hemde 1937 amerikasın da matematik bölümünü bitiren sihayi bir kadın... ölse daha iyiymiş dediğinizi duyar gibi oluyorum.
çünkü o dönem; siyahların insan hakları hareketi başlamamış, üstelik kadınların oy hakkı mücadelesi henüz başlamamıştır. bu sebeple matematik mezunu olan bu kadının iş bulması çok zor olacaktır. oda en münasip meslek olarak öğretmenliğe başlamıştır. virginia'da siyah ve kadın hakları konusunda çok hoşgörüsüzdür.
allahın şu işine bakın ki, o dönemler sovyetler ile amerikalıların arasındaki soğuk savaşı kızışmış; uzay'a çıkma konusunda yarış ediyorlar.
o sırada amerikan uzay araştırmaların yapıldığı yer virginia'daydı ve burada bir kaç yüz erkek mühendis raştırma ve hesaplar için yeterli gelmeyince hesap için kadınları işe aldı..
o zamanlar böyle gelişmiş bilgisayar sistemleri yok.. hesap makineleri yok.. bu kadınlar mm'lik hesapları kağıtla cetvelle yapıyorlar efem.. düşünün kağıt üzerinde, hesapla uzaya araç göndereceksiniz...
bu insanlara ''kadın bilgisayarlar'' deniliyordu.
kadın bilgisayarlar, bir yandan uzay çalışmaları organizasyonunda önemli görevde yer alıyor, bir yandan iyi işler ediniyordu..
ikinci dünya savaşına erkekler gidince, nasa bu kadınların istihdamını artırdı...
neyse efenim rusya 1957 de sputniki uzaya gönderince, soğuk savaş gereği amerika geri kalmak istemedi işi hızlandırma kararı aldı...
bunlardan;
dorothy vaughan batı bilgisayar bölgesi başına getirilen ilk siyah kadın sipörvizör oldu...
mary jacksonmatematik, fizik, makanik konusunda bir deha idi ve ilk siyah kadın mühendis olmuştu...
katherne johnson en parlağı idi sayılar konusunda kimsenin göremediğini görebiliyordu.
supitnik yörüngeye girmiş, yuri gagarin ise uzaya yollanan insan olmuştu amerika kaybediyordu..
işte tam o sırada katherine güzergahın geomatrisini hesaplama ve uzayda roketlerin hesaplanması ile bir noktadan diğerine nasıl yol alınabileceği konusunda bir uzmandı ve işi şansa bırakmadı...elle yapılan milyonlarca hesaptan sonra amerikalılar ayda yürümeyi başardı...
sevgili dostlar; hidden figures- gizli sayılar filmini mutlaka seyredin. özellikle orada ki bazı sahnelerde bu kadınların yaşadığı ayrımcılık size şaka gibi gelecek.. inanamayacaksınız...nasa gibi bir yerde, bir bilim yuvasında bu denli ayrımcılığa uğrayan bu bilim kadınları sizi üzecek ve güldürecek...mutlaka izleyin.
''
''
en sonunda başlığımızı açtık...
26 ağustos 1918 doğumlu bu insanoğlu dünyaya dezavantajlarıyla gelmiştir. hem siyahidir, hem de kadın...hemde 1937 amerikasın da matematik bölümünü bitiren sihayi bir kadın... ölse daha iyiymiş dediğinizi duyar gibi oluyorum.
çünkü o dönem; siyahların insan hakları hareketi başlamamış, üstelik kadınların oy hakkı mücadelesi henüz başlamamıştır. bu sebeple matematik mezunu olan bu kadının iş bulması çok zor olacaktır. oda en münasip meslek olarak öğretmenliğe başlamıştır. virginia'da siyah ve kadın hakları konusunda çok hoşgörüsüzdür.
allahın şu işine bakın ki, o dönemler sovyetler ile amerikalıların arasındaki soğuk savaşı kızışmış; uzay'a çıkma konusunda yarış ediyorlar.
o sırada amerikan uzay araştırmaların yapıldığı yer virginia'daydı ve burada bir kaç yüz erkek mühendis raştırma ve hesaplar için yeterli gelmeyince hesap için kadınları işe aldı..
o zamanlar böyle gelişmiş bilgisayar sistemleri yok.. hesap makineleri yok.. bu kadınlar mm'lik hesapları kağıtla cetvelle yapıyorlar efem.. düşünün kağıt üzerinde, hesapla uzaya araç göndereceksiniz...
bu insanlara ''kadın bilgisayarlar'' deniliyordu.
kadın bilgisayarlar, bir yandan uzay çalışmaları organizasyonunda önemli görevde yer alıyor, bir yandan iyi işler ediniyordu..
ikinci dünya savaşına erkekler gidince, nasa bu kadınların istihdamını artırdı...
neyse efenim rusya 1957 de sputniki uzaya gönderince, soğuk savaş gereği amerika geri kalmak istemedi işi hızlandırma kararı aldı...
bunlardan;
dorothy vaughan batı bilgisayar bölgesi başına getirilen ilk siyah kadın sipörvizör oldu...
mary jacksonmatematik, fizik, makanik konusunda bir deha idi ve ilk siyah kadın mühendis olmuştu...
katherne johnson en parlağı idi sayılar konusunda kimsenin göremediğini görebiliyordu.
supitnik yörüngeye girmiş, yuri gagarin ise uzaya yollanan insan olmuştu amerika kaybediyordu..
işte tam o sırada katherine güzergahın geomatrisini hesaplama ve uzayda roketlerin hesaplanması ile bir noktadan diğerine nasıl yol alınabileceği konusunda bir uzmandı ve işi şansa bırakmadı...elle yapılan milyonlarca hesaptan sonra amerikalılar ayda yürümeyi başardı...
sevgili dostlar; hidden figures- gizli sayılar filmini mutlaka seyredin. özellikle orada ki bazı sahnelerde bu kadınların yaşadığı ayrımcılık size şaka gibi gelecek.. inanamayacaksınız...nasa gibi bir yerde, bir bilim yuvasında bu denli ayrımcılığa uğrayan bu bilim kadınları sizi üzecek ve güldürecek...mutlaka izleyin.
''
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
sürekli oylayarak sevgimi gösterdiğim yazarlardır.
şimdi buraya isim yazarak şımartmaya gerek yok.
şimdi buraya isim yazarak şımartmaya gerek yok.
devamını gör...
sıcak bir temmuz akşamı
sivrisinekler'den korunmak önemli. off kullanabilirsiniz.
devamını gör...
tifo
kirli sularda bulunan ve bu sularla sulanmış sebzelerde, meyvelerde bulunan mikroplarla oluşan, yaklaşık 3 hafta kadar devam eden, ateşli ve tehlikeli bir bağırsak hastalığı.
devamını gör...
güne psikolojik bir tespit bırak
genovese sendromu bu deneye göre sokakta gördüğünüz bir olaya eğer tek başınaysanız müdahale etme olasılığınız yüksek iken , etraf kalabalık olduğunda bu ihtimal düşer. çünkü nasıl olsa biri yardım eder düşüncesi içine girer birey. kaza olduğunda kalabalık ise, ambulansı arayan elbet olmuştur diye çekimser olamayın, bu sendromun etkisinde olabilirsiniz.
devamını gör...

