entel feridun
en iyi deep turkish web karakterlerinden biridir. entel taklidi yapan ama aslında entellikle uzaktan yakından alakası olmayan bir karakterin parodisidir. haftada bir mutlaka izlerim.
devamını gör...
manastır
türk dil kurumunda bazı kesin kurallara bağlı rahip veya rahibelerin dünya ile ilgilerini keserek yaşadıkları yapı, (b: keşişhane ) şeklinde açıklanmış sözcük. türkiye'deki rum ortodoks manastırlarına örnek olarak sümela manastırını, süryani ortodoks manastırlarına örnek olarak da mor gabriel manastırını gösterebiliriz.
devamını gör...
sözlük yağcıları sorunu
yahu yettiniz denilesi başlık.
bir moderatörümüzün yazdığı "şu an offline'ım, başka moda yazar mısınız" cümlesi neyin problemini yaratıyor anlamış değilim.
burada para karşılığı hizmet mi satıyoruz arkadaşlar?
sözlüğe sahip çıkanları da yağcı, ocu bucu gibi tasvir etmeyi bir bırakalım.
kimse, bir mecrayı sahipleniyor diye yağcı olmaz.
uzun lafın kısası, geçiniz.
bir moderatörümüzün yazdığı "şu an offline'ım, başka moda yazar mısınız" cümlesi neyin problemini yaratıyor anlamış değilim.
burada para karşılığı hizmet mi satıyoruz arkadaşlar?
sözlüğe sahip çıkanları da yağcı, ocu bucu gibi tasvir etmeyi bir bırakalım.
kimse, bir mecrayı sahipleniyor diye yağcı olmaz.
uzun lafın kısası, geçiniz.
devamını gör...
müslüman değilim ama namaz kılıyorum
müslümanım diyip namaz kılmayanlara ibretlik ders olarak okutulması gereken haber.
devamını gör...
seri artı oy veren melek
galiba benimdir.*
amacım ne sapıklık yapmak, ne de karma kasmaya çalışmak.
bir yazarın kafama uyduğunu düşünürsem, fikirlerini beğenirsem artılarım. hem de uyarı alana kadar.
hepimiz artı oy alınca mutlu oluyoruz. tabii aramızda üzülen manyaklar varsa bilemem. (bkz: beğeni alınca mutlu olan yazar)
uzun lafın kısası, artı oy atmak bedava. insanları beğenince bir şeyim de eksilmiyor.
belki artıladığım kişi kötü bir gün geçirdi. azıcık da olsa neden mutlu etmeyeyim insanları?
düdüt: bu arada beğendiğim tanımların birini bile okumadan geçmiyorum.
amacım ne sapıklık yapmak, ne de karma kasmaya çalışmak.
bir yazarın kafama uyduğunu düşünürsem, fikirlerini beğenirsem artılarım. hem de uyarı alana kadar.
hepimiz artı oy alınca mutlu oluyoruz. tabii aramızda üzülen manyaklar varsa bilemem. (bkz: beğeni alınca mutlu olan yazar)
uzun lafın kısası, artı oy atmak bedava. insanları beğenince bir şeyim de eksilmiyor.
belki artıladığım kişi kötü bir gün geçirdi. azıcık da olsa neden mutlu etmeyeyim insanları?
düdüt: bu arada beğendiğim tanımların birini bile okumadan geçmiyorum.
devamını gör...
emre
annemin bir sözü vardır, her kadının hayatından en az bir kere emre geçermiş.
şaşırtıcı tespit.
şaşırtıcı tespit.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
bebek ağladığı kadar bebektir
ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin
bunu da öğren,
sevdiğin kadar sevilirsin…
can yücel- her şey sende gizli
devamını gör...
raptiye rap rap
her cümle ayrı bir anlam ve eleştiri dolu şarkı
naif ama bir o kadar da derin eleştiri.
buyrun sizler için biraz araştırdım. internette böyle bir şey çıktı.
" hanimini hüppen dezigi banna rap rap
tefeşle kayyüş ille de kıtmir rap rap
(şair burada naşit özcan'a sesleniyor. naşit özcan bilindiği gibi türk tiyatrosunun önemli adamlarından. aslında cem karaca da tiyatro geçmişi olan bir amcaydı. babası mehmet karaca önemli tiyatrocuydu. annesi toto karacaise çoğu ermeni gibi doğuştan sanatçı bir insandı. cem baba da sahnede ve önemli tiyatrocuların arasında büyümüş bir çocuk. naşit özcan'ın küfür yerine kullandığı bu uydurma sözleri şarkı da açık açık küfredemeyeceğinden araya serpiştiriyor)
alavere dalavere kim ala da kim vere rap rap
köşeleri möşeleri dön baba dönelim rap rap
(1980 sonrası türkiye'de yaşanan değişim ve küçük amerika olma hayalleriyle başlayan, kısa yoldan köşeyi dönme hayallerine gönderme var. ülkenin yeşilçam romantizminden çıkıp fakir ama gururlu gençlerden sıkıldığı zengin olmak için her yolun mubah olduğu yeni dönemini işaret ediyor)
raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap
n’aber nitekim gene geldi şapka rap rap
(şarkının geneline hakim olan "rap rap" bildiğin asker ayak sesi. 60, 70 ve 80'li yılların başında askerin yönetime el koymasına, ama özellikle 1980'deki müdahaleye gönderme var. nitekim yönetime müdahale ederek devletin başına geçen kenan evrenin çok sık kullandığı ve kendisiyle özdeşleşen bir sözcük. şapkada 1980'li yıllarda müdahaleyle birlikte siyasi yasaklı olan ancak şarkının çıktığı dönemde yasağı sona eren hatta başbakan ardından cumhurbaşkanı olan süleyman demirel'i ifade ediyor. burada kişisel not; her ikisinin de adını yazmış olmayı dahi kendime yakıştıramıyorum. her ikisine de "hanimini hüppen dezigi banna" diye selam iletiyorum)
ben sana hayran
sen cama tırman
(bildiğin orhan veli şiiri ve deyim tabii ki)
yok içmeye bir şişe bile ayran
nene gerek senin taht-ı revan
(deyim. genel olarak lüks tutkusunu eleştiriyor)
maaşla gırtlak gırtlak gırtlağa rap rap
bir de kitap okuyor bakın şu çatlağa rap rap
(açık ve net. geçim sıkıntısı ve eğitim vs)
liberal, miberal malı kap, götür al rap rap
eriyor liralar mark al dolar al rap rap
bul bir kaşalot toriğini işlet rap rap
(özal sonrası liberal ekonominin memleketin çivisi çıkarması, kısa yoldan zengin olma hayalleri, yatırım yapmak yerine serbest kalan dövize hücum ederek türk lirasının değersizleştirilmesi, adamını bulup iş gördürme vs)
bir koy üç al üçünü de beşlet rap rap
raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap
(buradaki hikaye gerçekten ilginç. ırak’a saldıran bir abd başkanı vardı adı bush. bu kısım gençlere tanıdık geliyor. ama bush bildiğiniz bushun babası. yani babadan %oğla geçen bir çeşit hobi ırak’a saldırmak. işte bu baba bush ırak’a gireceğinde kankası özal'ı destek konusunda ikna etmesi gerekiyordu. daha doğrusu kankası özal'ın ülkeyi ikna etmesi gerekiyordu. irak’a abd saldırısının meşruluğu karşısında kendisi zaten çoktan ikna olmuş bir insandı.. işte milleti ikna etmek için bu büyük lafı etmişti. “bir koyup üç alacağız” dedi. yetmedi “kaşıkla verip kepçeyle alacağız” da dedi. bu gibi durumlarda tck’nın ilgili maddesini göz önünde bulundurarak “hanimini hüppen dezigi banna” diyoruz. )
n’aber nitekim gene geldi şapka rap rap
üf baba bu ne be fotoğraf makinesi
u, a, u, a, u, a
lambada markası
(nitekim diye söylenen kişi kenan evren, şapka da süleyman demirel oluyor. sen kalkıp yönetime el koyuyorsun, adama siyasi yasak getiriyorsun ama devran dönüyor adam hop yine çıkıyor. “ne oldu şimdi, ne anladım ben bu öpüşten?” mealli bir bölüm)
ben sana hayran
sen cama tırman
şarkıyı burda yasaklasak da mı saklasak
-oh george
şarkıyı yoksa yasaklamasak da mı saklasak
-oh george
(bildiğin sansür. ama özal’ın kankası baba bush’a –ki kendisinin adı george’tur- danışmadan şuradan şuraya adım atmayışını ifade ediyor.)
boşuna üstad olunmuyor.
naif ama bir o kadar da derin eleştiri.
buyrun sizler için biraz araştırdım. internette böyle bir şey çıktı.
" hanimini hüppen dezigi banna rap rap
tefeşle kayyüş ille de kıtmir rap rap
(şair burada naşit özcan'a sesleniyor. naşit özcan bilindiği gibi türk tiyatrosunun önemli adamlarından. aslında cem karaca da tiyatro geçmişi olan bir amcaydı. babası mehmet karaca önemli tiyatrocuydu. annesi toto karacaise çoğu ermeni gibi doğuştan sanatçı bir insandı. cem baba da sahnede ve önemli tiyatrocuların arasında büyümüş bir çocuk. naşit özcan'ın küfür yerine kullandığı bu uydurma sözleri şarkı da açık açık küfredemeyeceğinden araya serpiştiriyor)
alavere dalavere kim ala da kim vere rap rap
köşeleri möşeleri dön baba dönelim rap rap
(1980 sonrası türkiye'de yaşanan değişim ve küçük amerika olma hayalleriyle başlayan, kısa yoldan köşeyi dönme hayallerine gönderme var. ülkenin yeşilçam romantizminden çıkıp fakir ama gururlu gençlerden sıkıldığı zengin olmak için her yolun mubah olduğu yeni dönemini işaret ediyor)
raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap
n’aber nitekim gene geldi şapka rap rap
(şarkının geneline hakim olan "rap rap" bildiğin asker ayak sesi. 60, 70 ve 80'li yılların başında askerin yönetime el koymasına, ama özellikle 1980'deki müdahaleye gönderme var. nitekim yönetime müdahale ederek devletin başına geçen kenan evrenin çok sık kullandığı ve kendisiyle özdeşleşen bir sözcük. şapkada 1980'li yıllarda müdahaleyle birlikte siyasi yasaklı olan ancak şarkının çıktığı dönemde yasağı sona eren hatta başbakan ardından cumhurbaşkanı olan süleyman demirel'i ifade ediyor. burada kişisel not; her ikisinin de adını yazmış olmayı dahi kendime yakıştıramıyorum. her ikisine de "hanimini hüppen dezigi banna" diye selam iletiyorum)
ben sana hayran
sen cama tırman
(bildiğin orhan veli şiiri ve deyim tabii ki)
yok içmeye bir şişe bile ayran
nene gerek senin taht-ı revan
(deyim. genel olarak lüks tutkusunu eleştiriyor)
maaşla gırtlak gırtlak gırtlağa rap rap
bir de kitap okuyor bakın şu çatlağa rap rap
(açık ve net. geçim sıkıntısı ve eğitim vs)
liberal, miberal malı kap, götür al rap rap
eriyor liralar mark al dolar al rap rap
bul bir kaşalot toriğini işlet rap rap
(özal sonrası liberal ekonominin memleketin çivisi çıkarması, kısa yoldan zengin olma hayalleri, yatırım yapmak yerine serbest kalan dövize hücum ederek türk lirasının değersizleştirilmesi, adamını bulup iş gördürme vs)
bir koy üç al üçünü de beşlet rap rap
raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap
(buradaki hikaye gerçekten ilginç. ırak’a saldıran bir abd başkanı vardı adı bush. bu kısım gençlere tanıdık geliyor. ama bush bildiğiniz bushun babası. yani babadan %oğla geçen bir çeşit hobi ırak’a saldırmak. işte bu baba bush ırak’a gireceğinde kankası özal'ı destek konusunda ikna etmesi gerekiyordu. daha doğrusu kankası özal'ın ülkeyi ikna etmesi gerekiyordu. irak’a abd saldırısının meşruluğu karşısında kendisi zaten çoktan ikna olmuş bir insandı.. işte milleti ikna etmek için bu büyük lafı etmişti. “bir koyup üç alacağız” dedi. yetmedi “kaşıkla verip kepçeyle alacağız” da dedi. bu gibi durumlarda tck’nın ilgili maddesini göz önünde bulundurarak “hanimini hüppen dezigi banna” diyoruz. )
n’aber nitekim gene geldi şapka rap rap
üf baba bu ne be fotoğraf makinesi
u, a, u, a, u, a
lambada markası
(nitekim diye söylenen kişi kenan evren, şapka da süleyman demirel oluyor. sen kalkıp yönetime el koyuyorsun, adama siyasi yasak getiriyorsun ama devran dönüyor adam hop yine çıkıyor. “ne oldu şimdi, ne anladım ben bu öpüşten?” mealli bir bölüm)
ben sana hayran
sen cama tırman
şarkıyı burda yasaklasak da mı saklasak
-oh george
şarkıyı yoksa yasaklamasak da mı saklasak
-oh george
(bildiğin sansür. ama özal’ın kankası baba bush’a –ki kendisinin adı george’tur- danışmadan şuradan şuraya adım atmayışını ifade ediyor.)
boşuna üstad olunmuyor.
devamını gör...
yazarların unutamadıkları dizi replikleri
''sen zannediyor musun ki bir tek alzheimer olan sensin? herkes hasta, hepsi hasta. yarın bugün bir milli maç olur, herkes her şeyi unutur. bu millet neleri unuttu, seni mi unutmayacak, sen kimsin ki, alt tarafı bir katil, alt tarafı bir cinayet haberi.''
şahsiyet.
şahsiyet.
devamını gör...
kapitalizm
her zaman birileri daha fazla isteyeceğinden, tüm dünyayı kendi hakkı olarak görüp, başkasının olabileceği aklına bile gelemeyecek insanlar sayesinde devam edecek sistem. global hali çökerse devlet kapitalizmine geçilir. sonra gene doğar. satacak kaynak bulamazsa kapitalizm direk kendini pazarlar.
devamını gör...
diksiyon geliştirici tekerlemeler
pohpohçu pinti profesör pofur pofur pofurdayarak hınçla tunç çanak içinde punç içip pülverizatör prospektüsünü papazbalığı biblosunun berisindeki papatya buketinin bu yanına bıraktıktan sonra palas pandıras pülümür’le pötürge’den getirdiği porsuk pötikare pöstekiyi paluluların pıtırcık pazarında partenogenez pasaparolasıyla pervasız pervaz peyzajını ve peronospora pestenkerani pestilini posbıyıklı pisboğaz pedagoga pınarbaşı’nda beş peşkirle peş peşe peşin peşin peşkeş çekti sonra da pılısını pırtısını topladı.
devamını gör...
online listesi aslında bir yalan mı sorunsalı
düşüncelerime tercüman olan sorudur, yazarı tebrik ediyorum öncelikle. ben de son zamanlarda acayip merak etmeye başladım bu durumu. yazanlar gelen beğeniler dahil 30 kişiden fazlasını sayamam yazar olarak. bu olayda bir gariplik var, snowpiercer dizisine dönmeye başladı olay.
devamını gör...
there will be blood
alkışlar onun için: daniel plainview! i drink your milkshake! i drink it up! everyday! daniel day-lewis, daniel plainview rolünde! *
kusursuzdu oyunculuklar, kusursuz.
there will be blood, günümüze ışık tutan fakat bu ışığın aslında ne kadar da karanlık olduğunu gösteren bir film. bir dram veyahut bir trajedi. din-ideoloji çatışması, kilise-devlet çatışması, yoksulluk-varsıllık, sevgi-nefret, iyilik ve kötülük! baba ve oğul! hakikat bilgisi! her şeyi anlatıyor. o halde teması nedir diye sorulabilir mi? bilemiyorum. fakat insan ruhunu duyumsuyor bu film ile birlikte. çünkü çok gerçek. hayatın kendisi. dokunaklı, nefret edilesice, sevilesice bir şey bu! kan dökülecek, kan!
düşünmek için zaman istiyorum bu tanımı yazmaya... hakkında bir şey söylemeye cesaret de etmek istemiyorum aslında. ama ilk tanımın şerefine, yazacağım yine de.
daniel plainview'da kendimi gördüğümü söyleyeceğim. herkes de bunu söyleyecektir kendi için belki. aslında onun iyi ve kötü bir insan olup olmadığını kim bilebilirdi? içten içe yalnızlığını biliyor ve çabalıyor delirmemek için. ama kötücüllüğü açığa çıkıyor. kim isterdi cinayet işlemek, tek varlığı olan sevdiğini terk etmek? kimse istemezdi. ama kendi çıkarı için yapmak zorundaydı. paul thomas anderson mükemmel bir iş çıkarmış. romanından esinlenilen upton sinclair için de söyleyebiliriz bunu. (bkz: oil!)
filmin müziklerini jonny greenwood yapmıştır. aşağıda alıntılardan sonra birkaçını paylaşacağım. müzik o kadar uygundu, o kadar güzel yedirilmişti ki filmin nasıl geçtiğini anlayamadım. buradan da magnolia (film)'ya selam olsun. alıntıları doğrudan imdb'den paylaşacağım.
henry ve daniel arasında geçen konuşma:
--- alıntı ---
plainview: are you an angry man, henry?
henry brands: about what?
plainview: are you envious? d'you get envious?
henry brands: i don't think so. no.
plainview: i have a competition in me. i want no one else to succeed. i hate most people.
henry brands: that part of me is gone. working and not succeeding- all my, uh... failures has left me, uh... i just don't... care.
plainview: well, if it's in me, it's in you. there are times when i... i look at people and i see nothing worth liking. i want to earn enough money i can get away from everyone.
henry brands: what will you do about your boy?
plainview: i don't know. uhhhh, maybe it'll change. does your sound come back to you? i don't know. maybe no one knows that. a doctor might not know that.
henry brands: where's his mother?
plainview: i don't want to talk about those things. i see the worst in people, henry. i don't need to look past seeing them to get all i need. i've built up my hatreds over the years, little by little. having you here gives me a second breath of life. i can't keep doing this on my own... with these, umm... people.
--- alıntı ---
daniel ve eli. final:
--- alıntı ---
eli sunday: why are you talking about paul?
plainview: i did what your brother couldn't.
eli sunday: don't say this to me.
plainview: i broke you and i beat you. it was paul who told me about you. he's the prophet. he's the smart one. he knew what was there and he found me to take it out of the ground, and you know what the funny thing is? listen... listen... listen... i paid him ten thousand dollars, cash in hand, just like that. he has his own company now. a prosperous little business. three wells producing. five thousand dollars a week.
[eli cries]
plainview: stop crying, you sniveling ass! stop your nonsense. you're just the afterbirth, eli.
eli sunday: no...
plainview: you slithered out of your mother's filth.
eli sunday: no.
plainview: they should have put you in a glass jar on a mantlepiece. where were you when paul was suckling at his mother's teat? where were you? who was nursing you, poor eli? one of bandy's sows? that land has been had. nothing you can do about it. it's gone. it's had.
eli sunday: if you would just take...
plainview: you lose.
eli sunday: ...this lease, daniel...
plainview: drainage! drainage, eli, you boy. drained dry. ı'm so sorry. here, if you have a milkshake, and i have a milkshake, and i have a straw. there it is, that's a straw, you see? watch it. now, my straw reaches acroooooooss the room and starts to drink your milkshake. i... drink... your... milkshake!
[sucking sound]
plainview: i drink it up!
eli sunday: don't bully me, daniel!
[daniel roars and throws eli across the room]
plainview: did you think your song and dance and your superstition would help you, eli? i am the third revelation! i am who the lord has chosen!
--- alıntı ---
prospector's arrive (soundtrack), bazı sahnelerle birlikte:
oil (soundtrack):
kusursuzdu oyunculuklar, kusursuz.
there will be blood, günümüze ışık tutan fakat bu ışığın aslında ne kadar da karanlık olduğunu gösteren bir film. bir dram veyahut bir trajedi. din-ideoloji çatışması, kilise-devlet çatışması, yoksulluk-varsıllık, sevgi-nefret, iyilik ve kötülük! baba ve oğul! hakikat bilgisi! her şeyi anlatıyor. o halde teması nedir diye sorulabilir mi? bilemiyorum. fakat insan ruhunu duyumsuyor bu film ile birlikte. çünkü çok gerçek. hayatın kendisi. dokunaklı, nefret edilesice, sevilesice bir şey bu! kan dökülecek, kan!
düşünmek için zaman istiyorum bu tanımı yazmaya... hakkında bir şey söylemeye cesaret de etmek istemiyorum aslında. ama ilk tanımın şerefine, yazacağım yine de.
daniel plainview'da kendimi gördüğümü söyleyeceğim. herkes de bunu söyleyecektir kendi için belki. aslında onun iyi ve kötü bir insan olup olmadığını kim bilebilirdi? içten içe yalnızlığını biliyor ve çabalıyor delirmemek için. ama kötücüllüğü açığa çıkıyor. kim isterdi cinayet işlemek, tek varlığı olan sevdiğini terk etmek? kimse istemezdi. ama kendi çıkarı için yapmak zorundaydı. paul thomas anderson mükemmel bir iş çıkarmış. romanından esinlenilen upton sinclair için de söyleyebiliriz bunu. (bkz: oil!)
filmin müziklerini jonny greenwood yapmıştır. aşağıda alıntılardan sonra birkaçını paylaşacağım. müzik o kadar uygundu, o kadar güzel yedirilmişti ki filmin nasıl geçtiğini anlayamadım. buradan da magnolia (film)'ya selam olsun. alıntıları doğrudan imdb'den paylaşacağım.
henry ve daniel arasında geçen konuşma:
--- alıntı ---
plainview: are you an angry man, henry?
henry brands: about what?
plainview: are you envious? d'you get envious?
henry brands: i don't think so. no.
plainview: i have a competition in me. i want no one else to succeed. i hate most people.
henry brands: that part of me is gone. working and not succeeding- all my, uh... failures has left me, uh... i just don't... care.
plainview: well, if it's in me, it's in you. there are times when i... i look at people and i see nothing worth liking. i want to earn enough money i can get away from everyone.
henry brands: what will you do about your boy?
plainview: i don't know. uhhhh, maybe it'll change. does your sound come back to you? i don't know. maybe no one knows that. a doctor might not know that.
henry brands: where's his mother?
plainview: i don't want to talk about those things. i see the worst in people, henry. i don't need to look past seeing them to get all i need. i've built up my hatreds over the years, little by little. having you here gives me a second breath of life. i can't keep doing this on my own... with these, umm... people.
--- alıntı ---
daniel ve eli. final:
--- alıntı ---
eli sunday: why are you talking about paul?
plainview: i did what your brother couldn't.
eli sunday: don't say this to me.
plainview: i broke you and i beat you. it was paul who told me about you. he's the prophet. he's the smart one. he knew what was there and he found me to take it out of the ground, and you know what the funny thing is? listen... listen... listen... i paid him ten thousand dollars, cash in hand, just like that. he has his own company now. a prosperous little business. three wells producing. five thousand dollars a week.
[eli cries]
plainview: stop crying, you sniveling ass! stop your nonsense. you're just the afterbirth, eli.
eli sunday: no...
plainview: you slithered out of your mother's filth.
eli sunday: no.
plainview: they should have put you in a glass jar on a mantlepiece. where were you when paul was suckling at his mother's teat? where were you? who was nursing you, poor eli? one of bandy's sows? that land has been had. nothing you can do about it. it's gone. it's had.
eli sunday: if you would just take...
plainview: you lose.
eli sunday: ...this lease, daniel...
plainview: drainage! drainage, eli, you boy. drained dry. ı'm so sorry. here, if you have a milkshake, and i have a milkshake, and i have a straw. there it is, that's a straw, you see? watch it. now, my straw reaches acroooooooss the room and starts to drink your milkshake. i... drink... your... milkshake!
[sucking sound]
plainview: i drink it up!
eli sunday: don't bully me, daniel!
[daniel roars and throws eli across the room]
plainview: did you think your song and dance and your superstition would help you, eli? i am the third revelation! i am who the lord has chosen!
--- alıntı ---
prospector's arrive (soundtrack), bazı sahnelerle birlikte:
oil (soundtrack):
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
geceleri insana bir cesaret geliyor heralde hep karşıma itiraf başlığı çıkıyor. zor tutuyorum kendimi ben de dökülmemek için buraya.
devamını gör...
vantablack
karbon nano tüplerden yapılmış olan, üzerine düşen ışınımın %99,9'unu içinde hapseden ve bir çeşit kara cisim ışıması yapan , dünyanın en siyah materyali.
ismi dikey hizalanmış nano tüp dizisi anlamına gelen "vertically aligned nano tube arrays" kelimelerinin baş harflerinden gelir. askeri amaçlarla üretilmiştir ancak uzay teknolojilerinde de kullanılır.

ismi dikey hizalanmış nano tüp dizisi anlamına gelen "vertically aligned nano tube arrays" kelimelerinin baş harflerinden gelir. askeri amaçlarla üretilmiştir ancak uzay teknolojilerinde de kullanılır.

devamını gör...
kafa sözlük
edepsiz mide bulandırıcı tanımlar ve başlıklar açılmamasina ve kitlenin dahi yönetimin bu konuda hassasiyet göstermesine nasıl memnun olduğumu anlatamayacagim bu kafa yla ve hassasiyeti bozmadan giderlerse çok kaliteli klas bir sözlük olacağına emin olduğum oluşum.
devamını gör...
800 tanım giren 100 yazara kitap hediye edilmesi
pes ettiğim olaydır. arkadaşlar 7/24 burada mısınız napıyorsunuz ya
devamını gör...
yoldaş sizi takip etmeye başladı
yoldaşın herkese mavi boncuk dağıtması demektir. şaka şaka. efendi biri bence. o kadar üstüne gittim, kendisine bayağı bi atar yaptım ona rağmen küfür etmedi, alttan aldı. başka sözlüklerde kurucuya laf etsen anında hesap siliyorlar ama yoldaş yapmadı. ilginç..
komünist galiba kendisi çünkü profilinde çekiç orak var, devam o halde ne diyeyim.
komünist galiba kendisi çünkü profilinde çekiç orak var, devam o halde ne diyeyim.
devamını gör...
yazarların en türk özelliği
komşudan gelen tabağı boş göndermiyorum.
telefonla konuşurken '' selam söyle, kendine iyi bak, görüşürüz, bay baaayy...'' sıralamasını uzattığım için telefonu bir türlü kapatamıyorum.
telefonla konuşurken '' selam söyle, kendine iyi bak, görüşürüz, bay baaayy...'' sıralamasını uzattığım için telefonu bir türlü kapatamıyorum.
devamını gör...
