bir zamanlar müslümanım. ramazan ayı oruçluyuz. arkadaş aradı iftar yapalım akşam mekan ayarladım. mekan deyince bir kıllandım neyse dedim gidelim. akşam leman'a (alkollü mekan) gittik sağım solum alkol masaları milletin kafası olmuş bimilyon dedim allahım affet. ne utandım ne utandım şimdi olsa takmam hoş şimdi olsa utanan taraf değil utandıran taraf olurdum.

taşlamayın lenn kafam acıdı. herkesin görüşüne kimse karışamaz. ehü ehü.
devamını gör...

-saçımı çeken gamze' nin ceza almaması,
-çöp kovasında kalem açma sırasının bozulması,
-stickerlarımı kıskanan sınıf arkadaşlarım,
-çantalı boya kalemleri olanın geleceği parlak,
-konuşanlar listesi,
-tuvalete gitmek isteyenler topluluğu,
olarak sıralayacağım başlıklar.
devamını gör...

hayatımda ilk kez üzerine uzun uzun düşündüğüm kelime. yüklediğim anlam, yüz yıldır kabul ettiğim doğrular ve de bugünkü anlamlandırma çabam.


kıskanmak

1. -i, -den sevgide veya kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına, üstün durumda görünmesine dayanamamak:
      "mühür gözlüm seni elden / sakınırım, kıskanırım" - âşık ali izzet

2. -i herhangi bir bakımdan kendinden üstün gördüğü birinin bu üstünlüğünden acı duymak, günülemek, hasetlenmek, haset etmek.

3. -i, -den esirgemek, çok görmek:
      benden bir dilim ekmeği kıskanırdı.

4. -i bir şeye, en küçük saygısızlık gösterilmesine bile dayanamamak:
      her türk, yurdunu kıskanır.

5. -i, -den, mecaz yerinde olmayı istemek, imrenmek.




tdk'den bakınca 5 farklı anlam çıktı karşıma. ve evet bunu yapmayı çok seviyorum. bir kelime hayatımda olsa da anlamlarına bakmak bendeki ve cümledeki anlamı bir mi diye kontrol etmek hoşuma gidiyor.

bir sürü anlam hiçbiri bendeki değil. bence kıskanmak hafif bir öfkeye eşlik eden kalp çarpıntısı. ve elindekini asla paylaşmama durumu. ucundan bir parça versem kıyamet kopacak gibi. alışık da değilim. bağnaz kısıtlayıcı insan işi bir davranışı üzerime giyinmek de korkuttu bir parça. gerçi bu ara her şey pek bir korkutucu. üç harf, bir kelime. yeniden başlıyorum aslında şöyle: yeni bir hayat yükleniyor! %...
devamını gör...

kıskandığım insandır. birde sabah sekizden sonra uyumaya devam edebilenler vardır ki imreniyorum resmen.

nasıl uyuyabiliyorsunuz şııpp diye bir formülü varsa paylaşın. *
devamını gör...

1934 yılında mussolini, iyice şımarmış, antalya'nın italyanlara verilmesi gerktiğini söyleyerek tehditler savurmaya başlamıştı. ayrıca italyan öğrencilerine roma'daki türk elçiliği önünde gösteri yaptırtıyor; antalya'yı istiyoruz diye avaz avaz bağırttırıyordu.
atatürk, o günlerde bir akşam italyan büyükelçisinin ankara palas'ta yemek yemekte olduğunu duyunca, onun yanındaki masayı kendisine hazırlamalarını emretti ve birkaç dakika sonra oraya gitti. büyükelçi ile selamlaşıp yerine oturdu fırsatı kaçırmada herkesin duyması için tercüman aracılığı ile yüksek sesle ona hitap etti:
- antalya'yı istiyormuşsunuz. antalya, bizim italya'daki elçimizin cebinde değil ki, çıkarıp size versin. antalya buradadır, anadolu'da? niçin gelip almıyorsunuz? ekselans duce'ye( mussolini'ye) bir teklifim var:
ordusunu göndersin, dövüşelim. kim kazanırsa antalya onun olur.
büyükelçi:
- bu bir savaş ilanımı ekselans? diye sordu.
- hayır. ben burada herhangi bir vatandaş gibi konuşuyorum. türkiye adına savaş ilanına sadece türkiye büyük millet meclisi yetkilidir. ama şunu da hatırlatayım: büyük millet meclisi, zamanı gelince, benim gibi basit yurttaşların duygularını da göz önüne alır.
büyükelçi yemeğini bitirmişti. atatürk'ü selamlayıp, tek kelime söylemeden ankara palas'ı terk etti.
mussolini'nin hala aynı saçmalıklara devam ettiği görülmekte idi. sanki, atatürk'ün o sözlerine cevap vermek istiyormuşçasına, rodos adasına asker yığmaya başladı.
birkaç ay sonra da italyan büyükelçisi, cumhurbaşkanımızla görüşmek üzere randevu istedi. belki hükümetinin bir notasını, bir ültimatomunu o'na vermek niyetinde idi.
atatürk, elçiyi günlük kostümü ile kabul etti.
fakat, daha onun konuşmasına fırsat bırakmadan :
- bana on dakika müsaade etmenizi rica ederim, diyerek yandaki odaya geçti.
on dakika sonra atatürk, mareşal üniformasını ve çizmelerini giymiş olarak elçinin yanına döndü ve:
-buyurun, şimdi sizi dinliyorum, dedi.
italyan büyükelçisi, afallamış gözlerle o'na baktıktan sonra, kekeleye kekeleye şunları söyleyebildi:
- ekselanslarına, duce'nin selamlarını ve iyi dileklerini takdim etmek için rahatsız etmiştim.
başka tek laf etmeden çıktı, gitti.
ertesi gün mussolini, rodos'daki askerlerini geri çekmiş bir daha da antalya'nın adını ağzına almamıştır.
devamını gör...

artık yapmadığım şeydir, kaç kez gerçekleşmediğine şahitlik yaptığım için.
devamını gör...

çevresine balıkçılıkla alakalı uydurma ve abartılı hikayeler anlattığı bilinmektedir. ölümünden bir süre önce fbı tarafından takip edildiğini iddia etmiştir. çevresi bu durumu paranoya olarak görse de, küba bağlantısı ve bazı siyasal durumlar nedeniyle bunun doğru olma ihtimali de mevcuttur.
(kaynak: edebiyatın aykırı çocukları kitabından aklımda kalanlar.)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yanılmıyorsam barış manço birisiyle "her konuda şarkı yapılmaz" diye tartışması üzerine "bana herhangi bir şey söyle onunla şarkı yapıp sana her konuda şarkı yapılabileceğini ispatlayacağım" demiş ve söz konusu kişi kolundaki düğmelere bakarak "kol düğmesi" yanıtını vermiş. barış manço da böylelikle hepimizin bildiği şarkıyı yazmıştır.

devamını gör...

8-9 sene önce henüz ilkokul çocuğu olduğum için nasıl hissettiğimi bilemiyorum bu sebeple dahil olamayacağım insan grubudur.
devamını gör...

senin gülüşün gibiydi gidişlerin
öylesine güzel ki...
bana bu durumda "hoşça kal!" demek düşer.
"hoşça kal!"
devamını gör...

ilk okula giderken hemşehrinin anlamını bilmiyor, hemşire diyorlar sanıyordum. birbirine hemşire diyen insanların sırrını çözmem epey zamanımı aldı.
devamını gör...

kalbimiz fakir olmasın hafız diyeceğim ama bu da fakir edebiyatı.
devamını gör...

sonuyla ters köşe yaptıran, izlemesi keyifli film
devamını gör...

1-kırılınca belli edenler
2-kırılınca belli etmeyenler.
devamını gör...

dağ başında
rastladım ak sakallı birisine
bin yıllık bir halıya bin yıldan beri
bağdaş kurmuş bir çınar gibiydi

sordum ona
aşk ne ustam, hayatın sırrı ne?
tepeden tırnağa aşığım ben
koskoca bir hayat var önümde


(bkz: sevda kuşun kanadında)
devamını gör...

beni takip edecek değil ya?
öylesine yazıyorum, yazdıklarımı başkası yazsa kendim bile beğenmem. *
devamını gör...

derin bir ferahlama hissettim-hissettirmiştir. whatsapp'ı uzun zamandır kullanmıyorum. ınstagram ve facebook'u sileli ise çok uzun zaman oldu. başlığı açma nedenim bunları anlatmak değil. teknolojisiz bir yaşama alışmak gerek aslında. kitap okuyun, sözlüğe yazın, müzik dinleyin, gökyüzünü izleyin vs. eğer sosyal medyaya tam bağımlı bir yaşamınız varsa bu tarz çökmeler size "yıkım" etkisi yaşatır.
devamını gör...

marifet değildir, güzeli herkes sever, kolaydır.
devamını gör...

bodrum yangınının konumunu şöyle belirtmek gerekirse,
titanik, la blance ve lujo gibi lüks otellerin kapladığı adanın yanında çıktı.
bodrum’un yükselen nüfusu ve kirlenen doğasında göz dikilmiş olan gözde konumdur.
bu konum ve çevresi imara açılsın diye ufak ufak yangınlar çıkıyordu. meridien otel yine yakın çevrede ve yakın zamanda yine yangın sonrasında yapıldı.
para babalarının özel uçakları ile indiği otel konseptleri için arazi ve alan lazım tabi.
umarım buna sebep olanlar da yanar!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim