normal sözlük web view
nasıl pazar sabahı emekli dayı kahvaltıdan son lokmasını alır sonra gazetesini alır bulmacısının başına geçer ya ben de bilgisayarı kucağa alıp sözlüğü kurcalamaya başlıyorum. bu sebepten cumartesi ve pazar günleri sözlükte abuk subuk şeyler olabilir düğmelerin yeri değişebilir haberiniz ola.
devamını gör...
2.5 litre coca cola’nın 13 tl olması
güncellemişler fiyatı.zam olmadığından problem değil.
devamını gör...
matematik yapamıyorsan çöpsün
herkes okul hayatında başarılı olmak zorunda değildir a dostlar, başarı sadece okulda olmaz... şunu bir öğrenemedik maalesef
devamını gör...
12 nisan tecavüz günü trendini başlatanların bulunması
mahpusta büyükler tarafından tecavüz edilirlerse biraz empati yeteneği gelişir arkadaşların.
bazı şeylerin mizahı olmaz.
bazı şeylerin mizahı olmaz.
devamını gör...
misc radyo yayını
herkes ömrünün bir döneminde meriç olmuştur demek istediğim yayın.
hangimiz ergen hallerimizde, karşı cinsi etkilemek için abuk sabuk rollere bürünmedik ki*
hangimiz ergen hallerimizde, karşı cinsi etkilemek için abuk sabuk rollere bürünmedik ki*
devamını gör...
ingiltere'de benzin yok benzin
"kraliçe elizabeth yokluktan faytonla geziyor. bizim 7474747474747474 milyon euroluk atom bombasına dayanıklı mercedes maybach'imiz var. itibardan tasarruf olmaz." şeklinde devam etmesini umup hayal kırıklığına uğradığım açıklama.
seyirciler olarak performans düşüklüğü gözlemlemekteyiz. kapanış yakın gibi.
seyirciler olarak performans düşüklüğü gözlemlemekteyiz. kapanış yakın gibi.
devamını gör...
dachau toplama kampı
nazi almanya' sında 1933 yılında kurulan ilk toplama kampıdır. kuruluş amacı rejim muhaliflerini buraya kapatarak gözdağı vermektir. hatta burada kalan mahkumlar daha sonra salınarak ve nazilerin kontrolündeki gazetelerde haber yapılarak buranın namının halk arasında yayılması sağlanmış ve halka korku salınmıştır. daha sonra yahudi soykırımı sırasında yahudilerin imha edildiği bir kampa dönüştürülmüştür.
münich'in meşhur fuarlarından birine gittiğimizde dachau toplama kampına bir arkadaş ile gitmiştim. münich'e epey yakın bir yerde sessiz sakin bir banliyö aslında, tipik sivri çatılı alman evlerinin olduğu bir yerleşim yeri.
sessiz ve sakinliği belki de zamanında yapılan rezilliğin, vahşetin, insanlık dışı davranışların bir nevi neticesi gibi. sanki çocuk ve torunları atalarının yaptığı şeyler karşısında utançlarından sessizliğe bürünmüşler, hala atalarının yaptıkları yüzünden kendilerini suçlu hissediyorlar, dachau adının toplama kampı ile birlikte anılmasından rahatsızlar.
biz oraya belediye otobüsü ile gittik, durakta indikten sonra yaklaşık 5-10 dakika ağaçlık bir arazide ziyarete gelenlerle birlikte yürüyorsunuz, epey kalabalık bir gruptuk, başta şakalar, bağırtılı konuşmalar vardı. üzerinde meşhur "arbeit macht frei = çalışmak özgürleştirir" yazan kapıya geldiğinizde sessizlik iyice derinleşiyor. ister istemez seyrettiğiniz filmlerden, belgesellerden insanların çektiği acıyı hatırlayıp, onların acılarını derinden hissediyorsunuz. kampı gezdikçe, bulunduğunuz yere ait, o zaman ki fotoğrafları da gördükçe diyorsunuz insan insana bunu nasıl yapabilir. zaten kampın bir yerinde "bir daha asla" manasında ibranice, fransızca, ingilizce, almanca ve rusça yazan bir anıt yapmışlar.
kampta normalde mahkumların kaldığı bir sürü baraka varken, şimdi sadece bir tane bırakmışlar ve geri kalanları hep sökmüşler, ancak temelleri duruyor. barakayı gezdiğiniz zaman filmlerde gördüğünüz ağaçtan daracık ranzaları görebiliyorsunuz. her gittiğiniz yerde panolara oranın o zamanki halini gösteren siyah-beyaz fotoğraflar koymuşlar.
kampı gezenlerde yüzlerindeki kireç gibi olan ifadeyi, bazılarının gözyaşlarını görebiliyorsunuz (belki de ataları o mezalimi orada yaşadılar). meşhur "duşları" ve insan yakmak için kullanılan iki fırının olduğu binaya geldiğinizde ise yapabildiğiniz sadece nefes almaya çalışmak, psikolojik mi bilmiyorum ama hala garip bir koku var gibi geliyor insana. (fırınlardan bir tanesi hiç kullanılmamış veya çok az kullanılmıştır).
kamp dahilinde eski yönetim binasını müze yapmışlar, o zamanı gösteren fotoğraflar, ss subaylarının mahkumları dövmek ve işkence etmek için kullandığı aletler, mahkumların tarağından, traş fırçalarına kadar her türlü şahsi eşyaları ve o zamanın kıyafetlerini görebiliyorsunuz.
kampın en ucunda orada olan anı defterine de birkaç satır yazmıştım, defteri de karıştırma fırsatım iki üç dakikalığına olmuştu neler yazılmış diye. biz oradan çıktıktan sonra bir süre arkadaşla hiç konuşamamış, zombie gibi dolanmıştık.
never again !
münich'in meşhur fuarlarından birine gittiğimizde dachau toplama kampına bir arkadaş ile gitmiştim. münich'e epey yakın bir yerde sessiz sakin bir banliyö aslında, tipik sivri çatılı alman evlerinin olduğu bir yerleşim yeri.
sessiz ve sakinliği belki de zamanında yapılan rezilliğin, vahşetin, insanlık dışı davranışların bir nevi neticesi gibi. sanki çocuk ve torunları atalarının yaptığı şeyler karşısında utançlarından sessizliğe bürünmüşler, hala atalarının yaptıkları yüzünden kendilerini suçlu hissediyorlar, dachau adının toplama kampı ile birlikte anılmasından rahatsızlar.
biz oraya belediye otobüsü ile gittik, durakta indikten sonra yaklaşık 5-10 dakika ağaçlık bir arazide ziyarete gelenlerle birlikte yürüyorsunuz, epey kalabalık bir gruptuk, başta şakalar, bağırtılı konuşmalar vardı. üzerinde meşhur "arbeit macht frei = çalışmak özgürleştirir" yazan kapıya geldiğinizde sessizlik iyice derinleşiyor. ister istemez seyrettiğiniz filmlerden, belgesellerden insanların çektiği acıyı hatırlayıp, onların acılarını derinden hissediyorsunuz. kampı gezdikçe, bulunduğunuz yere ait, o zaman ki fotoğrafları da gördükçe diyorsunuz insan insana bunu nasıl yapabilir. zaten kampın bir yerinde "bir daha asla" manasında ibranice, fransızca, ingilizce, almanca ve rusça yazan bir anıt yapmışlar.
kampta normalde mahkumların kaldığı bir sürü baraka varken, şimdi sadece bir tane bırakmışlar ve geri kalanları hep sökmüşler, ancak temelleri duruyor. barakayı gezdiğiniz zaman filmlerde gördüğünüz ağaçtan daracık ranzaları görebiliyorsunuz. her gittiğiniz yerde panolara oranın o zamanki halini gösteren siyah-beyaz fotoğraflar koymuşlar.
kampı gezenlerde yüzlerindeki kireç gibi olan ifadeyi, bazılarının gözyaşlarını görebiliyorsunuz (belki de ataları o mezalimi orada yaşadılar). meşhur "duşları" ve insan yakmak için kullanılan iki fırının olduğu binaya geldiğinizde ise yapabildiğiniz sadece nefes almaya çalışmak, psikolojik mi bilmiyorum ama hala garip bir koku var gibi geliyor insana. (fırınlardan bir tanesi hiç kullanılmamış veya çok az kullanılmıştır).
kamp dahilinde eski yönetim binasını müze yapmışlar, o zamanı gösteren fotoğraflar, ss subaylarının mahkumları dövmek ve işkence etmek için kullandığı aletler, mahkumların tarağından, traş fırçalarına kadar her türlü şahsi eşyaları ve o zamanın kıyafetlerini görebiliyorsunuz.
kampın en ucunda orada olan anı defterine de birkaç satır yazmıştım, defteri de karıştırma fırsatım iki üç dakikalığına olmuştu neler yazılmış diye. biz oradan çıktıktan sonra bir süre arkadaşla hiç konuşamamış, zombie gibi dolanmıştık.
never again !
devamını gör...
daft punk
daha ben yeni yeni keşfetmeye, dinlemeye başlamışken dağılarak maşallah dediğimin üç gün yaşayıp yaşamadığını bana sorgulatan elektronik müzik grubu.
devamını gör...
yazarların mahlaslarının bir üst seviyesi
sustuğunuz için teşekkür ederim
devamını gör...
suç olmadığı halde yaparken öyle hissettiren durumlar
hiçbir tanıdığı olmayan residance insanı olma özgürlüğüne eriştiğim vakit tedavülden kalkacak şeyleri okuduğum başlık.
mahalle bakkalı, berberi baskısı bi'bitsin artık, kısmen değil tamamen modernleşme. her alanda modernleşme. selam verdiğine mecbursun zihniyeti beni de sıktı.
mahalle bakkalı, berberi baskısı bi'bitsin artık, kısmen değil tamamen modernleşme. her alanda modernleşme. selam verdiğine mecbursun zihniyeti beni de sıktı.
devamını gör...
üniversitede yaşanmış en büyük pişmanlık
üniversitede "yaşadıklarımdan pişman değilim; aklım hala yaşayamadıklarımda" demek istediğim başlıktır.
devamını gör...
terörist
bir john updike romanıdır.
john updike rabbit is rich ve rabbit at rest romanları ile iki kez pulitzer ödülü kazanan dev bir romancı ve öykü yazarıdır.
bu romanında john updike karl marx’ın halkların afyonu olarak nitelediği din kavramının radikalleştikçe insanların düşünme yetileri üzerinde ne tür yıkıcı ve tamir edilmesi mümkün olmayan hasarlar bırakabileceğini anlatmış.
içinde yaşadığımız ve teknoloji çağı olarak isimlendirdiğimiz bu çağda olmayacağını öngördüğümüz günlük terör dört bir yandan kuşatmış durumda inanlığı. ve herkesin bir nedeni var teröre bulaşmak ve teröre karşı olmak için.
körü körüne, bağnaz, radikalce, üzerinde düşünmeden, bilmeye çalışmadan bir dine inanmanın bizi ne tür açmazlara düşüreceğine dair müthiş bir roman.
okurken bana zaman zaman erkan can’ın harikalar yarattığı; özer kızıltan’ın 2006 yapımı müthiş filmi takva’yı hatırlattı kitap. belki konular benzer değil ama karakterlerin motivasyonları bire bir aynı sanki.
karakterler o kadar gerçek, hikaye o kadar bilindik ki sanki gerçekten yaşıyormuş gibi hissediyor okuyan. belki de zaten bildiğimiz, içinde olduğumuz, çevremizde gördüğümüz bir gerçekliği kurgu ile sarıp sarmalayan bir roman.
john updike rabbit is rich ve rabbit at rest romanları ile iki kez pulitzer ödülü kazanan dev bir romancı ve öykü yazarıdır.
bu romanında john updike karl marx’ın halkların afyonu olarak nitelediği din kavramının radikalleştikçe insanların düşünme yetileri üzerinde ne tür yıkıcı ve tamir edilmesi mümkün olmayan hasarlar bırakabileceğini anlatmış.
içinde yaşadığımız ve teknoloji çağı olarak isimlendirdiğimiz bu çağda olmayacağını öngördüğümüz günlük terör dört bir yandan kuşatmış durumda inanlığı. ve herkesin bir nedeni var teröre bulaşmak ve teröre karşı olmak için.
körü körüne, bağnaz, radikalce, üzerinde düşünmeden, bilmeye çalışmadan bir dine inanmanın bizi ne tür açmazlara düşüreceğine dair müthiş bir roman.
okurken bana zaman zaman erkan can’ın harikalar yarattığı; özer kızıltan’ın 2006 yapımı müthiş filmi takva’yı hatırlattı kitap. belki konular benzer değil ama karakterlerin motivasyonları bire bir aynı sanki.
karakterler o kadar gerçek, hikaye o kadar bilindik ki sanki gerçekten yaşıyormuş gibi hissediyor okuyan. belki de zaten bildiğimiz, içinde olduğumuz, çevremizde gördüğümüz bir gerçekliği kurgu ile sarıp sarmalayan bir roman.
devamını gör...
sineklere laf anlatmak
devamını gör...
bu sıcakta başörtüsünü niye takıyorsun
bir insan başka bir insanın kişisel alanına karışma hakkını nasıl kendinde bulur anlamıyorum. tek temennim gerçek olmaması.
devamını gör...
yalnızlığın anlaşıldığı anlar
şüphesiz annesiz kaldığın andır. o olmayınca dünya tekinsiz bir yere dönüşüverir.
devamını gör...
eş cinsellerden nefret etme hakkı
yapıp yapıp bir de üstüne toplum mühendisliği demiyorlar mı kanım çekiliyor.
dejenere ve ahlaktan yoksun görmek istiyorsanız az da başka yerlere bakın yahu.
bana din, ahlak, düzen dayatmaya çalışırken iyi, senin standartlarına uymayan insan görünce tu kaka.
ettiğin nefret genel olarak suça da eğilimli oluyor. sevmek zorunda değilsin ama kimsenin hayatına karışma hakkın yok. muğlak, milli değerler, aile yapısı tanımınızı da alıp gitseniz artık.
nefret suçu; bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi nedenlerle duyulan önyargıyla işlenen, doğrudan ve dolaylı şiddet içeren suç- lar olarak tanımlanabilir. nefret suçları literatürde bazen "önyargı suçları" olarak adlandırılmaktadır.
not: eşcinsellik aa ne güzel bir şeymiş deyip etkilenerek olunabilecek bir şey değil ki. ama homofobik olmak öyle.
dejenere ve ahlaktan yoksun görmek istiyorsanız az da başka yerlere bakın yahu.
bana din, ahlak, düzen dayatmaya çalışırken iyi, senin standartlarına uymayan insan görünce tu kaka.
ettiğin nefret genel olarak suça da eğilimli oluyor. sevmek zorunda değilsin ama kimsenin hayatına karışma hakkın yok. muğlak, milli değerler, aile yapısı tanımınızı da alıp gitseniz artık.
nefret suçu; bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi nedenlerle duyulan önyargıyla işlenen, doğrudan ve dolaylı şiddet içeren suç- lar olarak tanımlanabilir. nefret suçları literatürde bazen "önyargı suçları" olarak adlandırılmaktadır.
not: eşcinsellik aa ne güzel bir şeymiş deyip etkilenerek olunabilecek bir şey değil ki. ama homofobik olmak öyle.
devamını gör...
resimde barok dönemi
sanatta, 16. ve 18. yüzyılları kapsayan, rönesans akımından sonra, klasik akımdan önceki döneme verilen addır.
açıklamalara geçmeden önce sanat tarihçisi olmadığımı, resim sanatını çok sevdiğimden dolayı amatörce ilgilendiğimi belirtmek isterim. bu yüzden fazla ayrıntıya giremeden, belli başlı bilgilerle, bu dönem ben de neler hissettiriyor, onları size aktarmaya çalışacağım.
barok, kelime olarak kusursuz inci anlamına gelir. bu dönemde inci kadar güzel eserler verilmiştir.
konu olarak genelde; mitoslar, dini konular, kahramanlıklar, kıssalar ve manzaralar seçilmiştir.
bu akımda önemli olan, mükemmellik değil güzelliktir.
eserler matematik ve dengeden uzaktır. simetrik ve doğrusal olmayan çizimler kullanılmıştır.
gölgelendirme muazzam kullanılmış olup, ışık resmin her bölgesinde aynı değildir. ışığın geldiği yön ve ya yönler net olarak bellidir.
genelde bir olay anlatıldığı için resim durağan değil hareketlidir.
bu dönemde sanat eserleri karmaşıktır. eserin her bir parçası bağımsız gibi değil de, eser bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
duygular ön planda olup coşkuludur. resimde bulunan karakterlerin yüz ifadelerinden onların yaşadığı duyguyu fazlasıyla anlayabilirsiniz.
içerisinde bol bol mitolojik hikayeler ve kıssalar barındırdığından, hareketli olmasından ve duyguların coşkulu varlığından dolayı bu akım benim en çok sevdiğim akımdır.
bu dönemin önde gelen ressamları ve onların bazı önemli eserleri şunlardır.
(bkz: rembrandt) – gece devriyesi, çarmıhtan indiriliş (bkz: tablolarında isa'yı kucaklayan ressamlar)
(bkz: correggio) – (bkz: kutsal gece)
(bkz: bernini) – (bkz: apollo’nun daphneyi kaçırması)
(bkz: caravaggio) – (bkz: aziz thomas’ın şüphesi)
(bkz: vermeer) – (bkz: inci küpeli kız)
açıklamalara geçmeden önce sanat tarihçisi olmadığımı, resim sanatını çok sevdiğimden dolayı amatörce ilgilendiğimi belirtmek isterim. bu yüzden fazla ayrıntıya giremeden, belli başlı bilgilerle, bu dönem ben de neler hissettiriyor, onları size aktarmaya çalışacağım.
barok, kelime olarak kusursuz inci anlamına gelir. bu dönemde inci kadar güzel eserler verilmiştir.
konu olarak genelde; mitoslar, dini konular, kahramanlıklar, kıssalar ve manzaralar seçilmiştir.
bu akımda önemli olan, mükemmellik değil güzelliktir.
eserler matematik ve dengeden uzaktır. simetrik ve doğrusal olmayan çizimler kullanılmıştır.
gölgelendirme muazzam kullanılmış olup, ışık resmin her bölgesinde aynı değildir. ışığın geldiği yön ve ya yönler net olarak bellidir.
genelde bir olay anlatıldığı için resim durağan değil hareketlidir.
bu dönemde sanat eserleri karmaşıktır. eserin her bir parçası bağımsız gibi değil de, eser bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
duygular ön planda olup coşkuludur. resimde bulunan karakterlerin yüz ifadelerinden onların yaşadığı duyguyu fazlasıyla anlayabilirsiniz.
içerisinde bol bol mitolojik hikayeler ve kıssalar barındırdığından, hareketli olmasından ve duyguların coşkulu varlığından dolayı bu akım benim en çok sevdiğim akımdır.
bu dönemin önde gelen ressamları ve onların bazı önemli eserleri şunlardır.
(bkz: rembrandt) – gece devriyesi, çarmıhtan indiriliş (bkz: tablolarında isa'yı kucaklayan ressamlar)
(bkz: correggio) – (bkz: kutsal gece)
(bkz: bernini) – (bkz: apollo’nun daphneyi kaçırması)
(bkz: caravaggio) – (bkz: aziz thomas’ın şüphesi)
(bkz: vermeer) – (bkz: inci küpeli kız)
devamını gör...
modern zamanda iyilik
sosyal medyada paylaşılan iyiliktir.
aşamaları şu şekildedir not alalım;
-iyilik sayılabilecek bir durum için vaziyet alınır.
-iyilik yapma aşaması her basamakta fotoğraflandırılır ki elimizde kanıt olsun.
-iyilik yapıldıktan sonra denize atılır, çünkü artık ona ihtiyaç kalmamıştır.
-iyilik fotoğrafları arasından en iyi olanlar seçilir.
-boy boy olacak şekilde hikayelerde ve akış gönderilerinde paylaşılarak "çok şükür bugün de iyilik yaptım" mesajı verilir.
-her mecrada paylaşılan fotoğraflarla vicdan rahat ettirilir.
-kapanış, dilek ve temenniler.
aşamaları şu şekildedir not alalım;
-iyilik sayılabilecek bir durum için vaziyet alınır.
-iyilik yapma aşaması her basamakta fotoğraflandırılır ki elimizde kanıt olsun.
-iyilik yapıldıktan sonra denize atılır, çünkü artık ona ihtiyaç kalmamıştır.
-iyilik fotoğrafları arasından en iyi olanlar seçilir.
-boy boy olacak şekilde hikayelerde ve akış gönderilerinde paylaşılarak "çok şükür bugün de iyilik yaptım" mesajı verilir.
-her mecrada paylaşılan fotoğraflarla vicdan rahat ettirilir.
-kapanış, dilek ve temenniler.
devamını gör...
nedir eksik olan
tek eksiğim, neyimin eksik olduğunu idrak edemiyor oluşum. bilsem yol çizicem de, karmakarışık bir insanım.
devamını gör...
1844 yılına ait dünya zooloji haritası
1844 yılında (bkz: william spooner)'ın hazırlayıp çizdiği dünyanın pek çok bölgesinde yaşayan hayvanların dağılışını gösterdiği haritadır.
1- dünya haritası

2- avrupa ve asya bölümü

3- afrika, arabistan, hindistan ve avustralya bölümü
1- dünya haritası

2- avrupa ve asya bölümü

3- afrika, arabistan, hindistan ve avustralya bölümü
devamını gör...