girift radyo yayını
devamını gör...
kadın yazarların içine girdiği hezeyan hali
başlık ismi ‘sözlük yazarlarının içine girdiği hezeyan hali’ ya da ‘ bazı sözlük yazarlarının içine girdiği hezeyan hali’ olmalıydı diyeceğim başlık.
zira başlık sahibi, kadın yazarlar diyerek yine cinsiyetçi tavrını ortaya koyduğu için yazdıklarını okumak bile yorucu olmakta.
zira başlık sahibi, kadın yazarlar diyerek yine cinsiyetçi tavrını ortaya koyduğu için yazdıklarını okumak bile yorucu olmakta.
devamını gör...
interstellar
hans zimmer'ın bu filmin müziğini yapmaya nasıl başladığına dair çok hoşuma giden bir anekdot var.
christopher nolan, daha önce defalarca çalıştığı ve vizyonuna güvendiği hans zimmer'ın yanına gidiyor ve ona yeni bir çalışması olduğunu ama bunun ne hakkında olduğunu onunla şimdilik paylaşmayacağını, sadece bir senaryo sayfası vereceğini söylüyor ve orada yazılanların ona düşündürdükleri ve hissettirdikleriyle bir şeyler besteleyip besteleyemeyeceğini soruyor. zimmer bu teklifi kabul ediyor ve kısa bir süre sonra, içinde hakikaten sadece bir daktilo sayfası bulunan bir mektup alıyor. sayfada çok kısa bir sahne anlatılıyor: önemli bir iş için kızını geride bırakması gereken bir baba. üstelik sadece iki replik var: "+ i'll come back. -when? ("+geri döneceğim. -ne zaman?"). sayfanın sonuna ise, zimmer'ın bundan bir yıl evvel nolan'la ve onun eşiyle bir restoranda ettikleri sohbetten, zimmer'a ait bir alıntı iliştirmiş nolan. o dönemde üzerinde çalıştıkları bir proje olmadığı için, şahsi konulardan, aileden ve çocuklardan bahsedilmiş. 15 yaşında bir çocuğun babası olan zimmer ise "bir kere çocuğun olduğunda, kendine artık kendi gözlerinle değil, çocuğunun gözleriyle bakıyorsun" demiş.
zimmer sayfayı okumayı bitirdikten sonra tema müziği üzerinde çalışmaya başlıyor ve bir günde bitiriyor. nolan'a dinletiyor ve nolan bunu çok beğeniyor ve ancak o zaman filmin asıl konusunu zimmer'a anlatıyor. filmin epik bir uzay destanı olduğunu, insanlığın ve bilimin yörüngesinde şekillendiğini öğrenen zimmer buna çok şaşırıyor ve nolan'a, bestelediği müziğin bu film için çok kişisel olduğunu söylüyor. nolan'dan aldığı cevap ise şu: "evet, ama filmin kalbinin nerede olduğunu artık biliyorum. bu filme dair her şey kişiseldi."
christopher nolan, daha önce defalarca çalıştığı ve vizyonuna güvendiği hans zimmer'ın yanına gidiyor ve ona yeni bir çalışması olduğunu ama bunun ne hakkında olduğunu onunla şimdilik paylaşmayacağını, sadece bir senaryo sayfası vereceğini söylüyor ve orada yazılanların ona düşündürdükleri ve hissettirdikleriyle bir şeyler besteleyip besteleyemeyeceğini soruyor. zimmer bu teklifi kabul ediyor ve kısa bir süre sonra, içinde hakikaten sadece bir daktilo sayfası bulunan bir mektup alıyor. sayfada çok kısa bir sahne anlatılıyor: önemli bir iş için kızını geride bırakması gereken bir baba. üstelik sadece iki replik var: "+ i'll come back. -when? ("+geri döneceğim. -ne zaman?"). sayfanın sonuna ise, zimmer'ın bundan bir yıl evvel nolan'la ve onun eşiyle bir restoranda ettikleri sohbetten, zimmer'a ait bir alıntı iliştirmiş nolan. o dönemde üzerinde çalıştıkları bir proje olmadığı için, şahsi konulardan, aileden ve çocuklardan bahsedilmiş. 15 yaşında bir çocuğun babası olan zimmer ise "bir kere çocuğun olduğunda, kendine artık kendi gözlerinle değil, çocuğunun gözleriyle bakıyorsun" demiş.
zimmer sayfayı okumayı bitirdikten sonra tema müziği üzerinde çalışmaya başlıyor ve bir günde bitiriyor. nolan'a dinletiyor ve nolan bunu çok beğeniyor ve ancak o zaman filmin asıl konusunu zimmer'a anlatıyor. filmin epik bir uzay destanı olduğunu, insanlığın ve bilimin yörüngesinde şekillendiğini öğrenen zimmer buna çok şaşırıyor ve nolan'a, bestelediği müziğin bu film için çok kişisel olduğunu söylüyor. nolan'dan aldığı cevap ise şu: "evet, ama filmin kalbinin nerede olduğunu artık biliyorum. bu filme dair her şey kişiseldi."
devamını gör...
türkiye'yi yaşanmaz kılan detaylar
adalet yok,
eşit haklar yok,
saygı yok,
tahammül yok,
empati yok,
her türlü yalan dolan, tuzak, dalavere, hile, aldatma vs var. o küçücük nohut beyinleri ile sırf iyi niyetli olduğu için insanları salak yerine koyma var.
hepsini geçtim bu ülkede babana bile güvenme diye söz var. daha ötesi var mı?
eşit haklar yok,
saygı yok,
tahammül yok,
empati yok,
her türlü yalan dolan, tuzak, dalavere, hile, aldatma vs var. o küçücük nohut beyinleri ile sırf iyi niyetli olduğu için insanları salak yerine koyma var.
hepsini geçtim bu ülkede babana bile güvenme diye söz var. daha ötesi var mı?
devamını gör...
tokat atmak
fiziksel de olsa sözel de olsa şiddet şiddettir.
devamını gör...
z kuşağının sözlüklerin kalitesini düşürmesi
ötekileştirme amaçlı açılmış başlık. size hangi kuşaktan lazımdı? sorusunu sordurmuştur. tamam bağzı şeylere ayar oluyoruz onu anlıyorum, lakin direkt bu şekilde kalite/kalitesizlik yaftalaması hoş olmuyor. aynı şeyi senin anana bacına yapsalar hoşuna gitmezdi yağni?belkide çok yeni bir yazar olmam hasebiyle "lan acaba kaliteyi ben mi düşürüyorum" diye işkillenmeme sebep olmuyor da değil, bu gün bu minvalde gördüğüm başlıklar. ha gerçi z kuşağıda değilim ama insan alınıyor işte *)
devamını gör...
köpektapar
evet başlık altını şöyle bir okudum. önce köpektaparı bir tanımlayalım; "bir türü hastalık derecesinde yücelten, diğer türlerin yaşam haklarını yok sayacak kadar gözü dönmüş birey."
birine köpektapar diye ithamda bulunan birisi gidip sokak köpeklerinin patilerini kesmiyor. ruh hastası mısınız siz? bir şeyi eleştiren kişiyi neden kafanızda o şeyin tam zıttına konumlandırıyorsunuz? bu sağlıklı bir davranış değil. toplumumuzdaki bireyler bunu her konuda sık sık yapıyor. ciddi bir sorun bence. fakat bu başka bir başlığın konusu.
köpeklerin de en az kediler kadar, kedilerin de en az insanlar kadar yaşamaya hakkı vardır. köpeklerin daha çok hakkı yoktur. bunu bir kere kafanıza sokun. köpektapar olmayan birisi gidin köpekleri öldürün demiyor, demez de. köpektapar olmayan birisi de köpekleri sever, sayar. fakat bunu hastalık derecesinde yapmaz. kedileri de sever, kuşları da sever, insanları da sever, atları da sever. evet atları.
birine köpektapar diyen birisi "köpeklerden nefret ediyordur" önkoşuluyla yaptığınız her çıkarım boş kümedir. bomboş bir temele oturtulmuş bir iftiradır çünkü.
"sokaklar" köpeklerin değildir. insanlar, doğada oluşmuş sokaklara gelip köpeklerin kulübelerini yıkıp ev yapmamıştır. köpeklerin doğal alanı zaten insanın yanıdır. sokak değildir. köpeği köpek yapan zaten yine insandır. doğal seçilimle beraber kurtları evcilleştirerek köpekle mutualist bir ilişki kurmuştur insan. yani onların yaşam alanlarını gasp ettik gibi ithamlar aşırı cahilce, popülist ve komik.
dünya dengelerden oluşur. bir türün diğerinden üstün oluşu, diğer türün insanla aynı yaşama hakkına sahip olmadığı anlamına gelmez. insan köpekten üstün değildir demek kafayı peynir ekmekle yemekle eşdeğerdir gözümde. insan bal gibi de köpekten üstündür. üstün olduğumuz için bu konuları konuşuyoruz zaten. eğer olmasaydık köpekler bizim hakkımızda bunu konuşurdu. üstün olduğumuz için de bu konuya bir çözüm bulmak bizim görevimizdir.
fakat bunun çözümü hazırladığınız bulamaçları sokaklara atıp vicdan mastürbasyonu yapmak değildir. siz vicdanlarınızı rahatlatacaksınız diye köpekler karda kışta dışarıda kalıyor, barınaklarda kötü muamele görüyor, sokaklarda tecavüze uğruyor. bunların sorumlusu tek bir köpeğin sokakta yaşamasına göz yuman, bunun böyle olması gerektiğini savunan sensin. neticede evet köpeklerin bu muameleleri görmesinin yegane nedeni insandır. insanların da hatırı sayılır bir miktarı maalesef yukarıda yazdığım şeyleri köpeklere yapmaktadır. kedilere de yapmaktadır. kuşlara da yapmaktadır. fillere de yapmaktadır. ne yapalım? bu insanların düzelmelerini mi bekleyelim 300 yıl? 300 yıl boyunca bu köpekler sokaklarda işkence mi çeksinler? toz pembe dünyanızdan uyanın.
köpek dediğin şey sahipli olmalı. sokakta kalmamalı. sıcak bir yuvası olmalı. sokakta kalanlarda kısırlaştırılmalı ki diğer nesiller, bir kaç ruh hastası önlerine yemek atıp vicdanlarını rahatlatacak, egolarını tatmin edecekler diye işkence görmemeliler.
birine köpektapar diye ithamda bulunan birisi gidip sokak köpeklerinin patilerini kesmiyor. ruh hastası mısınız siz? bir şeyi eleştiren kişiyi neden kafanızda o şeyin tam zıttına konumlandırıyorsunuz? bu sağlıklı bir davranış değil. toplumumuzdaki bireyler bunu her konuda sık sık yapıyor. ciddi bir sorun bence. fakat bu başka bir başlığın konusu.
köpeklerin de en az kediler kadar, kedilerin de en az insanlar kadar yaşamaya hakkı vardır. köpeklerin daha çok hakkı yoktur. bunu bir kere kafanıza sokun. köpektapar olmayan birisi gidin köpekleri öldürün demiyor, demez de. köpektapar olmayan birisi de köpekleri sever, sayar. fakat bunu hastalık derecesinde yapmaz. kedileri de sever, kuşları da sever, insanları da sever, atları da sever. evet atları.
birine köpektapar diyen birisi "köpeklerden nefret ediyordur" önkoşuluyla yaptığınız her çıkarım boş kümedir. bomboş bir temele oturtulmuş bir iftiradır çünkü.
"sokaklar" köpeklerin değildir. insanlar, doğada oluşmuş sokaklara gelip köpeklerin kulübelerini yıkıp ev yapmamıştır. köpeklerin doğal alanı zaten insanın yanıdır. sokak değildir. köpeği köpek yapan zaten yine insandır. doğal seçilimle beraber kurtları evcilleştirerek köpekle mutualist bir ilişki kurmuştur insan. yani onların yaşam alanlarını gasp ettik gibi ithamlar aşırı cahilce, popülist ve komik.
dünya dengelerden oluşur. bir türün diğerinden üstün oluşu, diğer türün insanla aynı yaşama hakkına sahip olmadığı anlamına gelmez. insan köpekten üstün değildir demek kafayı peynir ekmekle yemekle eşdeğerdir gözümde. insan bal gibi de köpekten üstündür. üstün olduğumuz için bu konuları konuşuyoruz zaten. eğer olmasaydık köpekler bizim hakkımızda bunu konuşurdu. üstün olduğumuz için de bu konuya bir çözüm bulmak bizim görevimizdir.
fakat bunun çözümü hazırladığınız bulamaçları sokaklara atıp vicdan mastürbasyonu yapmak değildir. siz vicdanlarınızı rahatlatacaksınız diye köpekler karda kışta dışarıda kalıyor, barınaklarda kötü muamele görüyor, sokaklarda tecavüze uğruyor. bunların sorumlusu tek bir köpeğin sokakta yaşamasına göz yuman, bunun böyle olması gerektiğini savunan sensin. neticede evet köpeklerin bu muameleleri görmesinin yegane nedeni insandır. insanların da hatırı sayılır bir miktarı maalesef yukarıda yazdığım şeyleri köpeklere yapmaktadır. kedilere de yapmaktadır. kuşlara da yapmaktadır. fillere de yapmaktadır. ne yapalım? bu insanların düzelmelerini mi bekleyelim 300 yıl? 300 yıl boyunca bu köpekler sokaklarda işkence mi çeksinler? toz pembe dünyanızdan uyanın.
köpek dediğin şey sahipli olmalı. sokakta kalmamalı. sıcak bir yuvası olmalı. sokakta kalanlarda kısırlaştırılmalı ki diğer nesiller, bir kaç ruh hastası önlerine yemek atıp vicdanlarını rahatlatacak, egolarını tatmin edecekler diye işkence görmemeliler.
devamını gör...
klasik anne sözleri
akşam yatmaz, sabah kalkmaz.
devamını gör...
sözlükte reklamların ağzımıza ağzımıza girmesi
o zaman siz de müdavimi olduğunuz sözlüğün, sizin keyfinizi kaçırdığı bu kısmı protesto etmek amacıyla opera kullanabilirsiniz.
ben genel olarak opera kullandığım için çok rahatım, sadece burada değil, ekşi sözlük'ün reklam kısmı da almış başını gidiyor biliyorsunuz, genel olarak sözlük deneyimlerimde rahat ediyorum, zira siz ağzımıza yüzümüze reklam giriyor deseniz de umursanan bir taraf çıkmayacaktır.
ben genel olarak opera kullandığım için çok rahatım, sadece burada değil, ekşi sözlük'ün reklam kısmı da almış başını gidiyor biliyorsunuz, genel olarak sözlük deneyimlerimde rahat ediyorum, zira siz ağzımıza yüzümüze reklam giriyor deseniz de umursanan bir taraf çıkmayacaktır.
devamını gör...
robins (yazar)
devamlı spot tus bilgileri içeren tanımlar yazarak bazılarımız için adım adım yaklaşan tus'un çanlarını çalma görevini bir nevi üstlenmiş olan sözlük yazarıdır*. ayrıca kendisi hem kaliteli ve yardımsever bir meslektaş; hem de sohbetiyle insana çokça pozitif enerji veren nazik ve değerli bir arkadaştır.
kendisiyle satranç oynamak,film tartışmak ve sıradan konularda bile olsa muhabbet edebilmek gerçekten çok güzeldir*.
*
kendisiyle satranç oynamak,film tartışmak ve sıradan konularda bile olsa muhabbet edebilmek gerçekten çok güzeldir*.
*
devamını gör...
dooku's lightsaber
star wars evreninin en önemli karakterlerinden biri olan darth tyranus veya bilinen ismiyle kont dooku'nun kendisi ile özdeşleşmiş kabzası kavisli ışın kılıcı. ışın kılıcının kabzasının kavisli olması aslında hem karakterin kendisi hem de karakteri oynayan oyuncu christopher lee ile ilgili.
bu alışılmadık kılıcın kullanımı eski bir jedi tekniğine dayanıyor. kont dooku yedi jedi tekniğinden ikincisi olan form ii: makashi'nin ustalarından biridir. bu teknik daha düello odaklı, fiziksel güçten ziyade zamanlama, zeka ve çeviklik üzerine bir teknik bundan ötürü dooku tekniği tam anlamı ile kullanabilmek için ve kabzanın eline tamamen oturabilmesi için kavisli bir kabza kullanıyor. kılıcın tasarımı yüksek ihtimalle eskrim'de kullanılan italyan floresinden etkilenmiş. bu noktada işler christopher lee ile bağlanıyor aslında. lee oldukça iyi bir kılıç ustası olmanın yanında aynı zamanda şampiyon bir eskrimci. önceki hikayelere bağlansa bile kont dooku'nun silahı onu oynayan oyuncuya göre de şekillenmiş durumda yani. bu kılıç tipinin özel bir ismi de var aynı zamanda; lightfoil. ne kadar ağıza alınmayacak laflar edilesi bir karakter olsa bile kılıcı tutan elin güçlü olmasındansa o kılıcı nasıl kullanacağına karar veren beynini daha ön planda tutması ve kılıcını bile buna göre şekillendirmesi ile muhtemelen tarihin gördüğü en klas sith lordlarından biri kendisidir.
zaman zaman nadir de olsa farklı lightsaber tipleri görüyoruz ama artık kılıçların zamanı değil. ateşli silahların yaygınlaşmasıyla nasıl samuraylar dağılıp gittiyse - gerçi onlar da zaman zaman kullanmışlar siz last samurai filmine aldanmayın- star wars evrenindeki bu kılıçlar da artık teknoloji ile başa çıkamıyor. yine de düellocu ruhunu kaybetmeyip kont dooku izleyenlere görsel şölen yaşatmıştır.
bu alışılmadık kılıcın kullanımı eski bir jedi tekniğine dayanıyor. kont dooku yedi jedi tekniğinden ikincisi olan form ii: makashi'nin ustalarından biridir. bu teknik daha düello odaklı, fiziksel güçten ziyade zamanlama, zeka ve çeviklik üzerine bir teknik bundan ötürü dooku tekniği tam anlamı ile kullanabilmek için ve kabzanın eline tamamen oturabilmesi için kavisli bir kabza kullanıyor. kılıcın tasarımı yüksek ihtimalle eskrim'de kullanılan italyan floresinden etkilenmiş. bu noktada işler christopher lee ile bağlanıyor aslında. lee oldukça iyi bir kılıç ustası olmanın yanında aynı zamanda şampiyon bir eskrimci. önceki hikayelere bağlansa bile kont dooku'nun silahı onu oynayan oyuncuya göre de şekillenmiş durumda yani. bu kılıç tipinin özel bir ismi de var aynı zamanda; lightfoil. ne kadar ağıza alınmayacak laflar edilesi bir karakter olsa bile kılıcı tutan elin güçlü olmasındansa o kılıcı nasıl kullanacağına karar veren beynini daha ön planda tutması ve kılıcını bile buna göre şekillendirmesi ile muhtemelen tarihin gördüğü en klas sith lordlarından biri kendisidir.
zaman zaman nadir de olsa farklı lightsaber tipleri görüyoruz ama artık kılıçların zamanı değil. ateşli silahların yaygınlaşmasıyla nasıl samuraylar dağılıp gittiyse - gerçi onlar da zaman zaman kullanmışlar siz last samurai filmine aldanmayın- star wars evrenindeki bu kılıçlar da artık teknoloji ile başa çıkamıyor. yine de düellocu ruhunu kaybetmeyip kont dooku izleyenlere görsel şölen yaşatmıştır.
devamını gör...
gozlerinmeyhanesi
#86576 & #86661
başarısız bir troldür. acınası.
başarısız bir troldür. acınası.
devamını gör...
zor günlerden geçenlerin en iyi bildiği şey
her gecenin bir sabahı vardır. gecenin en karanlık olduğu an güneşin doğmasına en yakın andır. her şey geçiyor, her şeye alışıyorsun. zaten önemli olan hiç sorunun, derdinin olmaması değildir. önemli olan hayatında zor şeyler yaşarken bile bir şekilde mutlu olabilmektir. kötü günler olmasa iyi günlerin değerini bilmezdik.
devamını gör...
bir yazarın cinsiyetini anlamak için gerekenler
sevimli kedi fotoğrafı atın, ay çok tatlı derse kadın, bunu niye attın şimdi birader derse erkektir.
devamını gör...
terk edilmemek için yalvarmak
insanın aciz durumuna düştüğü durumdur. genelde kendisinde olmadığı için böyle bir hata yapar. kendini hiçe sayıp sevgisine sığınır. sevdiği insanı kaybedecek olmanın verdiği korkuyla yalvarır sonra pişman olur o ayrı.
devamını gör...
polisiye dizi önerisi
how to get away with murder ve narcos.
devamını gör...
hızlı konuşan insan
dinleyeni ne dedi acaba? diye düşündürmekten çatlatan insandır. hele ki telefonda konuşmaya çalışıyorsanız hapı yuttunuz.
devamını gör...
william-adolphe bouguereau
1825-1905 yılları arasında yaşamış fransız ressam. monet ve degas'a göre 19. yüzyılın en başarılı fransız ressamıydı.
mitolojiyi ve dinsel konuları yoğun olarak işlemiştir. eserlerinde genelde kız çocuklarını ve kadın figürlerini görüyoruz. bazen çobanlık yapan bir kız çocuğunu young shepherdess standing,
veya örgü ören bir çocuğu the knitter (1884),
ya da hüzünle uzaklara bakan bir kızı alone in the world (1867).

song of the angels (1881)
bir de bu ressamın soyadına bayılıyorum ben. harfler mükemmel bir uyumla bir araya gelmiş. yazmadan edemedim.
eserlerinin tümüne göz gezdirmek isteyenler için buradan
mitolojiyi ve dinsel konuları yoğun olarak işlemiştir. eserlerinde genelde kız çocuklarını ve kadın figürlerini görüyoruz. bazen çobanlık yapan bir kız çocuğunu young shepherdess standing,
veya örgü ören bir çocuğu the knitter (1884),
ya da hüzünle uzaklara bakan bir kızı alone in the world (1867).
song of the angels (1881)
bir de bu ressamın soyadına bayılıyorum ben. harfler mükemmel bir uyumla bir araya gelmiş. yazmadan edemedim.
eserlerinin tümüne göz gezdirmek isteyenler için buradan
devamını gör...











