hap yutamamak
çocukluktan beri muzdarip olduğum sorundu bu.
doktorlar tarafından bile şımarıklık olarak görülüyordu bu durum. hiç olmazsa bazı doktorlar tarafından diyelim. hap yutamıyorum şurup yazar mısınız dediğim zaman panikle beyaz kod veriyorlardı. hatta bizzat hastane polisinin beni alıp kabataş meydanına götürüp çığlıklar eşliğinde zincirlemişliği vardır. üstüme şuruplar döküp ellerimi arkadan bağlayıp üstü çıplak deri eldivenli 40-50 kediye kuşa yalattılar beni. çok utanıyorum, lütfen öyle bakmayın.
eski erkek arkadaşım bir gün hap yutamıyor olmamı bağırsaklardan kaynaklı bir sorun olarak görmüştü. benim bu tür konularda takıntılı olup kesinlikle kabul etmiyor olmam nedenli adam uzman görüşünü korkmadan belirtemiyordu ama ucundan kıyısından bilgiyi veriyordu. çocukken bağırsaklarımda yarattığı rahatsızlık hissi nedeniyle kendimi hap yutamadığıma inandırmış olabilirdim ona göre.
o bu görüşü sunduktan sanıyorum 2 sene sonra üzerine düşündüm. belki 1.5 sene. çocukluğu düşündüm. karnımın sürekli ağrımasını, günün nerdeyse 16-17 saatinde uykusuz kalmamı, huzursuzluğumu, daha önemlisi doğduktan sonra hiçbir şekilde 1 sene boyunca uyumayıp ağlamış olduğumun şikayetinin hâlâ yapılıyor olmasını ve neden çocukken tek tip beslenmeye başladığımı düşündüm, sonuçta kendisine hak verdim. resmen çocukken bağırsaklarımda yarattığı sorunlar nedenli ilaç kullanmayı bırakmıştım ve kendimi korktuğuma inandırmıştım. buralarda ise kendisini çok öpüyorum, hep nokta atışı tespitler yapıyordun minik poğaçam.
ben bu durumu anlayınca ne oldu? hapı ağzıma attım ve şak diye yuttum. hatta pozitif çıkınca intihar eder gibi 8 ilacı birden yuttum. hap dilimin altına kaçmadı, boğulur gibi olmadım, daha önemlisi boğulma korkum olmadı. öyle bir anda hap yutmaya başladım yani.
bu uzun yazının özeti şu bebeksiler. çocukken antibiyotik kullanımı bağırsak florasını bozduysa ve siz de buna bağlı olumsuzluklar yaşadıysanız hap yutmayı bırakmış olabilirsiniz. o yüzden bir an bu durumun bağırsak ile ilgili yaşadığınız bir tartışmanın sonucu olduğunu düşünün ve deneyin. çünkü ben denedim sahiden boğulmuyor insan. ha boğaza takılıyor mu? ben şuncacık ekmeği yutarken ve hatta çoğu zaman tükrüğü ile boğulan bir insan olarak hapı boğazın oraya takmayı başardım. lan dedim sahiden hap yüzünden ölüyorum bu nasıl iş diye bile düşündüm ama su içtim ve çok ilginç bir şey oldu. hap su ile birlikte oradan kaydı gitti.
inanılmaz bir bilgi değil mi? bence öyle. öpüyorum hepimizi.
not: bazı ilaçları kırıp içmek çok ciddi sorunlar beraberinde getiriyormuş. öyle şeyler yapmayın.
doktorlar tarafından bile şımarıklık olarak görülüyordu bu durum. hiç olmazsa bazı doktorlar tarafından diyelim. hap yutamıyorum şurup yazar mısınız dediğim zaman panikle beyaz kod veriyorlardı. hatta bizzat hastane polisinin beni alıp kabataş meydanına götürüp çığlıklar eşliğinde zincirlemişliği vardır. üstüme şuruplar döküp ellerimi arkadan bağlayıp üstü çıplak deri eldivenli 40-50 kediye kuşa yalattılar beni. çok utanıyorum, lütfen öyle bakmayın.
eski erkek arkadaşım bir gün hap yutamıyor olmamı bağırsaklardan kaynaklı bir sorun olarak görmüştü. benim bu tür konularda takıntılı olup kesinlikle kabul etmiyor olmam nedenli adam uzman görüşünü korkmadan belirtemiyordu ama ucundan kıyısından bilgiyi veriyordu. çocukken bağırsaklarımda yarattığı rahatsızlık hissi nedeniyle kendimi hap yutamadığıma inandırmış olabilirdim ona göre.
o bu görüşü sunduktan sanıyorum 2 sene sonra üzerine düşündüm. belki 1.5 sene. çocukluğu düşündüm. karnımın sürekli ağrımasını, günün nerdeyse 16-17 saatinde uykusuz kalmamı, huzursuzluğumu, daha önemlisi doğduktan sonra hiçbir şekilde 1 sene boyunca uyumayıp ağlamış olduğumun şikayetinin hâlâ yapılıyor olmasını ve neden çocukken tek tip beslenmeye başladığımı düşündüm, sonuçta kendisine hak verdim. resmen çocukken bağırsaklarımda yarattığı sorunlar nedenli ilaç kullanmayı bırakmıştım ve kendimi korktuğuma inandırmıştım. buralarda ise kendisini çok öpüyorum, hep nokta atışı tespitler yapıyordun minik poğaçam.
ben bu durumu anlayınca ne oldu? hapı ağzıma attım ve şak diye yuttum. hatta pozitif çıkınca intihar eder gibi 8 ilacı birden yuttum. hap dilimin altına kaçmadı, boğulur gibi olmadım, daha önemlisi boğulma korkum olmadı. öyle bir anda hap yutmaya başladım yani.
bu uzun yazının özeti şu bebeksiler. çocukken antibiyotik kullanımı bağırsak florasını bozduysa ve siz de buna bağlı olumsuzluklar yaşadıysanız hap yutmayı bırakmış olabilirsiniz. o yüzden bir an bu durumun bağırsak ile ilgili yaşadığınız bir tartışmanın sonucu olduğunu düşünün ve deneyin. çünkü ben denedim sahiden boğulmuyor insan. ha boğaza takılıyor mu? ben şuncacık ekmeği yutarken ve hatta çoğu zaman tükrüğü ile boğulan bir insan olarak hapı boğazın oraya takmayı başardım. lan dedim sahiden hap yüzünden ölüyorum bu nasıl iş diye bile düşündüm ama su içtim ve çok ilginç bir şey oldu. hap su ile birlikte oradan kaydı gitti.
inanılmaz bir bilgi değil mi? bence öyle. öpüyorum hepimizi.
not: bazı ilaçları kırıp içmek çok ciddi sorunlar beraberinde getiriyormuş. öyle şeyler yapmayın.
devamını gör...
tyranny without a tyrant
alman amerikalı siyasi teorisyen hannah arendt’in terminolojiye kazandırdığı şiddetin ve bürokrasinin özetle tanımı mahiyetindeki kavramdır.
yol göstericim, ebedi nişanlı, ezeli mağlup ve dünya edebiyatının en büyük ve en çok ilham alınan yazarlarından biri olan kafka ile ilgili bir belgesel izlerken çıktı bu kavram karşıma. her nitelikli okur bilir ki işçi kaza sigortasında çalışan kafka’nın en büyük kavgası bürokrasinin insanların önüne koyduğu engeller ile idi.
bürokrasi büyüdükçe kendi kendini yutmaya çalışan bir yılana, ateşin içinde kalıp kendi kendini sokan bir akrebe, kuyruğunu kovalayan bir köpeğe dönüşür. bu döngüsel saçmalık insaları öyle bir hapseder ki bürokratik gereklilikleri yerine getirmek yapılması beklenen eylemi yapmaktan daha önemli bir hal alır.
sonunda kadastrocu k. şatoya varamaz, josef k. suçunu hiçbir zaman öğrenemez, gregor samsa kendini kimseye sevdiremez, poseidon evrak işleri yüzünden denizlerin altındaki hükümdarlığı ile ilgilenemez.
bürokrasi son gücüne ulaştığında artık yapılacak bir şey yoktur. kimse kimse ile tartışamaz bile. artık bürokratik bir örümcek ağında debelenen devcileyin bir böcekten bir farkımız kalmaz.
tiransız tiranlık devrimiz hayırlı, gazamız mübarek olsun.
yol göstericim, ebedi nişanlı, ezeli mağlup ve dünya edebiyatının en büyük ve en çok ilham alınan yazarlarından biri olan kafka ile ilgili bir belgesel izlerken çıktı bu kavram karşıma. her nitelikli okur bilir ki işçi kaza sigortasında çalışan kafka’nın en büyük kavgası bürokrasinin insanların önüne koyduğu engeller ile idi.
bürokrasi büyüdükçe kendi kendini yutmaya çalışan bir yılana, ateşin içinde kalıp kendi kendini sokan bir akrebe, kuyruğunu kovalayan bir köpeğe dönüşür. bu döngüsel saçmalık insaları öyle bir hapseder ki bürokratik gereklilikleri yerine getirmek yapılması beklenen eylemi yapmaktan daha önemli bir hal alır.
sonunda kadastrocu k. şatoya varamaz, josef k. suçunu hiçbir zaman öğrenemez, gregor samsa kendini kimseye sevdiremez, poseidon evrak işleri yüzünden denizlerin altındaki hükümdarlığı ile ilgilenemez.
bürokrasi son gücüne ulaştığında artık yapılacak bir şey yoktur. kimse kimse ile tartışamaz bile. artık bürokratik bir örümcek ağında debelenen devcileyin bir böcekten bir farkımız kalmaz.
tiransız tiranlık devrimiz hayırlı, gazamız mübarek olsun.

devamını gör...
atleti ters giydiğini fark etmek
kazağı ters giymek kadar kötü değildir.
devamını gör...
ailenin en küçük çocuğu
10 yıl kadar elimde bulundurduğum ünvandır.10 senelik şehzade hayatının ardından kardeşim doğdu ve bir süre ikinci plana atılmış gibi hissetmedim değil.hatta bu durum ailemle olan iletişim eksikliğinden dolayı bir dönem ciddi boyutlara ulaştı kötü günlerde yaşadım diyebilirim ama atlattım o günleri.
devamını gör...
geleceğe dair umudunu yeşertecek şey
zaten umudunu yitirdiğin anda yaşamak sadece bir formalite. ne olursa olsun her şeye karşı umutluyum, bazen yanıldığım olsa bile.
devamını gör...
insanın kendini çaresiz hissettiği anlar
hatırlanmadığın zamanlar.
devamını gör...
sülün osman
--- alıntı ---
“benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. on tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. kuyumcunun kapısındayız ve dükkan kapalı. karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan.
hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın. adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. o arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. telaşlanıyor adam kazanç imkanı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri.
adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. ben aranıyorum. demiyorlar ki ona, “be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı?” gayet açık ki beni dolandırmayı planlamıştı. ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.”
--- alıntı ---
diyerek kendini masum göstermeye çalışmış dolandırıcıdır. haksız mı? bence değil.
“benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. on tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. kuyumcunun kapısındayız ve dükkan kapalı. karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan.
hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın. adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. o arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. telaşlanıyor adam kazanç imkanı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri.
adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. ben aranıyorum. demiyorlar ki ona, “be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı?” gayet açık ki beni dolandırmayı planlamıştı. ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.”
--- alıntı ---
diyerek kendini masum göstermeye çalışmış dolandırıcıdır. haksız mı? bence değil.
devamını gör...
grek tanrılarının genel özellikleri
en genel özellikleri......
ben bu konuyu hiç bilmiyorum ya.
ben bu konuyu hiç bilmiyorum ya.
devamını gör...
öğrencisi derse girmeyen öğretmenin ücretinin kesilmesi
o zaman hastası olmayan doktorun, suçlusu olmayan polisin, bekçinin de ücretini vermesin. böyle mantık mı olur? öğretmen en nihayetinde vaktini ayırmış, planını programını ona göre yapmış, bilgisayarın başına geçmiş. peki öğretmenin kaybolan zamanını kim geri getirecek? en azından ücreti verilmeli ki öğretmen kaybolan zamanının karşılığına bedel bir şeyler elde etmiş olsun. bugün bu haksızlığa ses çıkarmaz sevinirsen yarın sen veya senin çocuğun da devlette iş sahibi olunca aynı şeylerle karşılaşırsın. unutma, bugün ona yarın sana.
devamını gör...
şanlıurfa'da yaşayan normal sözlük yazarları
sözlüğün üzerime çip taktığına emin olduğum ve ürküten başlık.
şu an birkaç günlüğüne ankara'dayım ama dönünce... neden olmasın? *
şu an birkaç günlüğüne ankara'dayım ama dönünce... neden olmasın? *
devamını gör...
tecavüz
şimdi size bir hikaye anlatayım sayın sözlük yazarları. tamamen benim uydurmama rağmen daha önce oldu,şimdi bir yerlerde oluyor ve gelcekte de olacak. ta ki biz dur diyene kadar.(hikaye sizi iğrendirebilir ama gerçekler maalesef böyle)
ahmet şırnak'ta fırıncılık yapan bir esnaftı. insanlar onu ahlaklı biri olarak bilirdi. ama iç yüzü öyle değildi. çocukluğundan beri cinselliği kötü bir şeymiş gibi anlatan ve yasaklayan ailesinden dolayı en küçük bir şeyde bile azıyordu.ama çevresindeki kızlar kapalıydı. uzun elbise giyiyorlardı. dışarda hatları belli eden birini gördüğünde dışından onu lanetliyordu ama içten içe onu arzuluyordu.onun tek kaynağı ise çevresiydi. kendini tatmin etmek için çevresindeki insanlara bakıyordu. onları hayal ediyordu. sonra yaşı küçük akrabalarının daha açık giyindiğini farketti. ve daha masumlardı. onlara kötü niyetli baksa hatta dokunsa bile bunu anlamazlardı. ve artık onları arzulamaya başladı. onlara dokunmaya başladı. çocuklar ise bunun bir oyundan ibaret olduğunu zannediyordu. bir gün yalnız kaldıklarında o malum hatayı yaptı. ona çok zevk vermişti. ama çocuk için aynı şey söylenemezdi. sonra ailesinin bunu farkedeceğini anladı ve kıvrak zekası hemen bir fikir buldu. çocuğu öldürüp bir yere gömmeliydi. böylece çocuk kaybolacak ve hatası yok olacaktı. ama işler beklenildiği gibi gitmedi. ailesi jandarmaya başvurdu. ama o ahlaklı bir insandı. kimse ondan şüphelenmezdi. 15 gün geçtikten sonra deliller neticesinde şüpheler onun üzerine yoğunlaştı. ve itiraf etmek zorunda kaldı. insanlar şok olmuştu. nasıl böyle bir şey yapabilirdi? o müslüman bir ailede yetişmişti. ve çevresi de çok ahlaklıydı.
ah ahh bir gün anlayacaklar neden böyle olduğunu. bir şeyi ne kadar fazla sıkıştırırsanız o kadar şiddetli patlar. yasaklar her zaman çekicidir. islamın kadınlara uyguladığı kıyafet kanunları yetişkinleri başka yönlere çekiyor. "islam kusursuzdur, müslümanlar değil" demeyin sakın. sonsuz kudreti olan bir tanrının bunu hesaplayamaması kadar saçma bir şey olabilir mi?
çok üzülüyorum be sözlük. her erkeğin tecavüzcü olma potansiyeli varsa bunun ana sebebi islamdır. insanlara bu güvensizliği vermesinin sebebi islamdır. umarım bu kara bulutlar üstümüzden dağılır ve güneşi görebiliriz. gerçi galaksi lideri marx'tan daha fazla inançsız genç yetiştirdi bu büyük bir umut kapısı. z kuşağı bu gibi sorunları atlatıcaktır. sağlıcakla kalın.
ahmet şırnak'ta fırıncılık yapan bir esnaftı. insanlar onu ahlaklı biri olarak bilirdi. ama iç yüzü öyle değildi. çocukluğundan beri cinselliği kötü bir şeymiş gibi anlatan ve yasaklayan ailesinden dolayı en küçük bir şeyde bile azıyordu.ama çevresindeki kızlar kapalıydı. uzun elbise giyiyorlardı. dışarda hatları belli eden birini gördüğünde dışından onu lanetliyordu ama içten içe onu arzuluyordu.onun tek kaynağı ise çevresiydi. kendini tatmin etmek için çevresindeki insanlara bakıyordu. onları hayal ediyordu. sonra yaşı küçük akrabalarının daha açık giyindiğini farketti. ve daha masumlardı. onlara kötü niyetli baksa hatta dokunsa bile bunu anlamazlardı. ve artık onları arzulamaya başladı. onlara dokunmaya başladı. çocuklar ise bunun bir oyundan ibaret olduğunu zannediyordu. bir gün yalnız kaldıklarında o malum hatayı yaptı. ona çok zevk vermişti. ama çocuk için aynı şey söylenemezdi. sonra ailesinin bunu farkedeceğini anladı ve kıvrak zekası hemen bir fikir buldu. çocuğu öldürüp bir yere gömmeliydi. böylece çocuk kaybolacak ve hatası yok olacaktı. ama işler beklenildiği gibi gitmedi. ailesi jandarmaya başvurdu. ama o ahlaklı bir insandı. kimse ondan şüphelenmezdi. 15 gün geçtikten sonra deliller neticesinde şüpheler onun üzerine yoğunlaştı. ve itiraf etmek zorunda kaldı. insanlar şok olmuştu. nasıl böyle bir şey yapabilirdi? o müslüman bir ailede yetişmişti. ve çevresi de çok ahlaklıydı.
ah ahh bir gün anlayacaklar neden böyle olduğunu. bir şeyi ne kadar fazla sıkıştırırsanız o kadar şiddetli patlar. yasaklar her zaman çekicidir. islamın kadınlara uyguladığı kıyafet kanunları yetişkinleri başka yönlere çekiyor. "islam kusursuzdur, müslümanlar değil" demeyin sakın. sonsuz kudreti olan bir tanrının bunu hesaplayamaması kadar saçma bir şey olabilir mi?
çok üzülüyorum be sözlük. her erkeğin tecavüzcü olma potansiyeli varsa bunun ana sebebi islamdır. insanlara bu güvensizliği vermesinin sebebi islamdır. umarım bu kara bulutlar üstümüzden dağılır ve güneşi görebiliriz. gerçi galaksi lideri marx'tan daha fazla inançsız genç yetiştirdi bu büyük bir umut kapısı. z kuşağı bu gibi sorunları atlatıcaktır. sağlıcakla kalın.
devamını gör...
normal sözlük yönetiminin beni cehenneme yollaması
şener şen'in şekerpare filmindeki meşhur repliğini akıllara getirmiştir;"efendim, hep acemileri gönderiyorlar" *
devamını gör...
kavimler göçerken çadırında uyuyakalan kavim
muhtemelen göçü kaçırdığı için bulunduğu yeri yurtluk tutacak olan kavimdir. gamsızoğulları denir bunlara.
devamını gör...
the deep sea
sığ sulardan okyanusun en derin noktasına kadar, hangi derinlikte ne tür canlılarla karşılaşacağınızı ve hangi derinlikten itibaren sulara karanlık çöktüğünü gösteren güzel bir sayfa.
incelemek isteyenler için link
incelemek isteyenler için link
devamını gör...
seks yapmadan önce uzak durmanız gereken besinler
devamını gör...
hiç gelmeyecek birini özlemek
kör kuyularda merdivensiz kalmaktir.
devamını gör...
2021 eurovision şarkı yarışması
uzun zaman sonra kendimi iyi hissetmemi saglayan sarki yarismasi.
ne vardi katilmis olsakti da bülend özveren’in anlatisiyla eglensekti azicik, izansiz trt.*
ukrayna’nin heykelligine ba yil dim ahahaha mukemmel delilik, abi harika.
izlanda a.k.a boğaziçi caz korosu*, biraz geride kaldi ama fena degillerdi.
finlandiyeeahhh ve italyyeaahh favorilerim*, kardes ulkenin* de gideri var ama mamama mata hariii heehhe.
litvanya’nin hapci sarkisi ve sari kostumleri harikulade, flo rida’nin parasi feci bitmis, yazik lan.*
en sevdigim kisim geldi lettsss voting!
benim ilk 10’um karisik olaraktan;
-italya
-finlandiya
-azerbaycan
-ukrayna*
-kibris
-isvicre
-fransa
-litvanya
-ispanya
-san marino
gonlumden 12 points goes to: italya*’ya ya, oo seksi tenini oynatiyor.*
ne vardi katilmis olsakti da bülend özveren’in anlatisiyla eglensekti azicik, izansiz trt.*
ukrayna’nin heykelligine ba yil dim ahahaha mukemmel delilik, abi harika.
izlanda a.k.a boğaziçi caz korosu*, biraz geride kaldi ama fena degillerdi.
finlandiyeeahhh ve italyyeaahh favorilerim*, kardes ulkenin* de gideri var ama mamama mata hariii heehhe.
litvanya’nin hapci sarkisi ve sari kostumleri harikulade, flo rida’nin parasi feci bitmis, yazik lan.*
en sevdigim kisim geldi lettsss voting!
benim ilk 10’um karisik olaraktan;
-italya
-finlandiya
-azerbaycan
-ukrayna*
-kibris
-isvicre
-fransa
-litvanya
-ispanya
-san marino
gonlumden 12 points goes to: italya*’ya ya, oo seksi tenini oynatiyor.*
devamını gör...
yazarların paraları yetmediği için alamadığı şey
listem uzar gider en istediklerim ve elzem olanlar ise şöyle..
-spor ve ulaşım için bisiklet
-dünya klasiklerinin tüm serisi
-normal, ortalama bir bilgisayar. (programlarla vs uğraşmıyorum malumunuz)
- plak
ve daha niceleri. ah bee
-spor ve ulaşım için bisiklet
-dünya klasiklerinin tüm serisi
-normal, ortalama bir bilgisayar. (programlarla vs uğraşmıyorum malumunuz)
- plak
ve daha niceleri. ah bee
devamını gör...
barış manço şarkılarında geçen etkileyici sözler
para, pula, ihtişama aldanıp kanma dostum
içi boş insanların bu dünyada yeri yok
içi boş insanların bu dünyada yeri yok
devamını gör...
hamile karısının karnını açarak poz veren adam
gerçekten bundan rahatsız mı oluyorsunuz, yoksa linçlenmek pahasına, ilgi çekmek için mi açıyorsunuz bu başlıkları? ikincisiyse diyecek hiçbir şeyim yok, rastgelsin. ama ilkiyse, bir çiftin bebek heyecanı yaşadığı bir dönem, çektirdiği bir fotoğraftan rahatsız olacak ne yaşadınız hayatınızda acaba?
gayet güzel ve sıradan bir fotoğraf. başlık açmaya gerek olmayacak kadar normal!
gayet güzel ve sıradan bir fotoğraf. başlık açmaya gerek olmayacak kadar normal!
devamını gör...