cemaat baskısından dolayı intihar eden tıp öğrencisi
başlık "alaz" tarafından 10.01.2022 21:46 tarihinde açılmıştır.
81.
neden cemaatleri eleştirmiyorsun, deniyor.
çevre baskısı'ndan kastettiğim cemaat baskısı'dır.
cemaat, kardeşlik ruhu ve yaşama coşkusu veremiyorsa cemadat'tır, taşlaşmıştır.
ama buradan bütün cemaatlere saldırmak insafsızlıktır.
eneskara intihar'ında islâm'a vurmak alçaklıktır.
yusuf kaplan hocamız
devamını gör...
82.
solan gençliğinin altında yatan binlerce sebepten biridir belki de. ama hiçbir insan evladı ölmeye cesaret edemez eğer etmişse altında birçok neden vardır. gelecek kaygısı, aile tarafından dışlanma, küçümsenme, arkadaşlarım tarafından alay konusu olması ve en önemlisi kimse tarafından fark edilmemiş herhangi bir psikolojik rahatsızlık. ruh halimizi çok küçümsüyoruz en dikkat etmemiz gereken nokta ruhumuz iken. henüz gençliğinin baharında olan bir çocuk zaten bir sürü hormonal sıkıntılarla uğraşırken birde psikolojik sıkıntılar üzerinde eklenince sonucun bu olması kaçınılmaz oluyor. o yüzden ne olur dinleyin çocuklarınızı. takip edin onları evet dini eğitim almaları gerekiyor ama bırakın kendi istekleri ile alsınlar siz diliniz döndüğü kadar anlatın eğer çocuk doğru derse zaten öğrenmek için çabalar. bu hayatta insana bir sevgi her şeyi yaptırır bir de sevgisizlik. o çocuğun yüreğinde ki kocaman boşluğu da görmek gerekirdi. gittiğin yerde mutlu ol enes. keşke bu küçücük yaşında ölmek için acele etmeseydin elbet karanlık günler sona erecekti.
devamını gör...
83.
şu başlığın altında canhıraş bir şekilde güya din savunusu yapacağım diye (ne alakaysa) orta çağdan kalma, tarım toplumu kalıntısı, islam'la doğrudan hiçbir ilgisi olmayan, tamamen menfaat odakları olan (ticari, siyasi, ideolojik) köhne cemaatleri ve tarikatları savunanları görünce bu ülke için beslediğim bütün ümitler sönüyor.
bir de sırf gelenek diye savunan bir kitle var. yani bir şey sırf gelenek diye savunulur mu? o şey karanlık, cehalet dolu, saçma sapan ve çağın gerisinde kalmış olsa bile savunacak mısınız? monarşiyi, köleliği, berdeli, kan davasını ve diğer abuk sabuk şeyleri de savunun o zaman?
savunduğunuz şey din değil, islam değil. bunu da belirteyim.
bir de sırf gelenek diye savunan bir kitle var. yani bir şey sırf gelenek diye savunulur mu? o şey karanlık, cehalet dolu, saçma sapan ve çağın gerisinde kalmış olsa bile savunacak mısınız? monarşiyi, köleliği, berdeli, kan davasını ve diğer abuk sabuk şeyleri de savunun o zaman?
savunduğunuz şey din değil, islam değil. bunu da belirteyim.
devamını gör...
84.
bu çocuk cemaat baskısı değil bildiğin aile baskısından intihar etmiş. bizim ülkemizdeki aileler 18 yaşını geçmiş çocuklarının her şeyine karışıp baskı yapıyorlar. cemaat yurdunda kalan marjinal tipler de var onlar niye intihar etmiyor? bu arkadaş allah bilir çocukluğundan bu yana neler yaşadı bilemeyiz bunların birikimi ile intihar etmiş.
devamını gör...
85.
yanlış anlamayın cemaati savunacak değilim, dinin olduğu yerde aklın mantığın pek barınmadığını da düşünüyorum ama şu intihar olayı her yere sirayet etmiş durumda. çevremde başka yurtlarda kalan birçok öğrencinin ya buna teşebbüste bulunduğunu(hatta fotoğrafını gördüm pencereye çıkmıştı) ya da zaten gerçekleştirdiğini duyuyorum. sebebini papağan gibi tekrarlamaya gerek yok, sebep olanlar ise o duruma gelsin demekten başka alternatifim yok.
devamını gör...
86.
çektiği video ve yazdığı mektup içeriğinden, intiharının pek çok nedeninden sadece birisinin siyâseten tartışılmaya lâyık görülmüş olan tıp öğrencisidir. trajik ölümüyle hepimizi üzen gencin, anlaşılacağı üzere pek çok sorunu var. bunlardan birisi de kendi istek ve düşünceleri dikkate alınmadan bir cemaat yurdunda kalmak zorunda bırakılmasıdır. âile içi iletişimsizlik, ülkenin üniversite mezunu gençlere yeterli iş imkânı, insan haysiyetiyle bağdaşır düzeyde çalışma şartları, sosyal ve ekonomik yeterlilik sağlayamaması gibi sebeplerin üzerinde televizyonda konuyu işleyen haber kanallarında hiç konuşulmaması, aslında tarikat ve cemaat yurtlarının kapatılması amacına yönelik hakkâniyete aykırı bir kamuoyu oluşturma çabasını kabak gibi ortaya çıkarıyor. önce bu tespiti yapmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
cemaat ve tarikatler, ülkemizde dâima siyâsetin bir payandası olma rolünden öteye geçmeyip, temsilcisi olduklarını iddia ettikleri islâm'ın yüce değerlerini anlama-anlatma, yaşama ve yaşatma kaygısını düşünceme göre hiç çekmediler. her zaman gücün ve iktidarın yanında konumlanmak suretiyle bundan kendi klik ve toplulukları için imtiyazlar ve menfaatler devşirme yolunu tuttular. bu sebeple, zamanın iktidarlarının islâm'a ve topluma yönelik yanlış bir takım uygulama ve idareleri olduğunda ses çıkartmayıp, onaylayıcı oldular. ''aman, bizim cemaatimize, tarikatımıza zarar gelmesin de ne olursa olsun!'' eyyâmcılığı refleks ve tepkilerini yönetti. bu sebeple cemaat ve tarikatleri savunmak, islâm'ı ve o'nun kutsal değerlerini savunmak anlamını taşımaz. bu da ikinci tespitimdir.
konu başlığında ''cemaat baskısı'' ndan söz edildiği için yazımda intiharın diğer nedenlerini irdelemeden bu sebep üzerinde durmak istiyorum. anayasa'nın 17/1. maddesinde; ''herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.'' denilmekte, yine 24/1 ve 2. madde ve fıkralarındaki; ''herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.'', ''14. madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibâdet, dinî âyin ve törenler serbesttir.'' cümleleriyle, insanların din ve vicdan hürriyeti güvence altına alınmıştır. dolayısıyla, beğenirsiniz-beğenmezsiniz, doğru ya da yanlış bulursunuz, inanır veya inanmazsınız, tarikat ve cemaatlerin inanç ve itikâd esasları doğrultusunda mânevî dünyasını kurmak isteyen insanlara anayasa, bu özgürlüğü vermektedir. ancak, bunun bazı şartları vardır. şöyle ki; yukarıda geçen anayasa'nın 14. maddesi, bu özgürlüğün sınırlarını belirlemesi bakımından önem arz etmektedir ki madde metni aşağıdaki gibidir:
''anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.''
yine, anayasa'nın 24/3. madde ve fıkrasındaki; ''kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.'' hükmüyle, cemaat ve tarikat sohbet ve zikirlerinin, islâm'ın en başta gelen namaz, oruç gibi ibâdetlerin bunları istemeyen kimseye zorla dayatılamayacağını vurgulamaktadır. anayasa'nın 18. maddesinde; ''hiç kimse zorla çalıştırılamaz, angarya yasaktır.'' denilmekle, insanların emeklerinin karşılığı verilmeden, rızalarına aykırı şekilde hiçbir kurum, kişi, zümre veya topluluk tarafından çalıştırılamayacakları açık şekilde belirtilmektedir. şu halde; hiçbir cemaat ve tarikat topluluğu, kendi kurdukları müesseselerde kalıp barınıyorlar diye, barındırdıkları kişileri hiçbir ibâdete icbâr edemezler, onların temel hak ve hürriyetlerini anayasa'nın 14/2. maddesinde olduğu gibi kısıtlayamaz ve ortadan kaldıramazlar. şâyet, müteveffâ gencin belirttiği üzere, birtakım sohbetleri dinlemeye, birtakım kitapları okumaya, namaz gibi ibâdetlere rızası dışında devama zorlanması, angarya işlerin yaptırılması gibi hâller söz konusu ise bunun yetkili ve görevli yargı mercilerince soruşturulması ve gereğinde sorumlular hakkında kamu davaları açılması gerekir.
anayasa'nın 24/3. maddesinden anlaşılacağı üzere; 14. maddeye aykırı olmamak şartıyla cemaat ve tarikatlerin öngördüğü inanç sistemi ile kendisini tanımlayan, dünya görüşünü benimseyen insanları, mü'min ve müslümanları, bu cemaat ve tarikatleri beğenmeyenlerin, düşmanlık hissi besleyenlerin, inançsızların kınamaları, hakâret etmeleri, suçlandırmaları, saldırgan tavır göstermeleri de yasaklanmıştır. sözlükte, maalesef bu üzücü olayda sorumluluğu olanları ve zihniyeti eleştirmek yerine işi ''soykırımına'' kadar götüren bir anlayışsızlığın tepki görmesi gerekirken çoğu kez müsâmaha ile karşılanması doğrusu beni hem şaşırttı hem de üzdü. bu türlü ölçüsüz söz ve tepkilerin türk ceza kanunu'nda ağır cezâî müeyyidelerle suç kapsamında düzenlendiği unutulmamalı, soğukkanlı değerlendirmelerle isâbetli tespit ve teşhislere ihtiyaç duyulan böylesine nâzik olaylarda daha sorumlu bir dil kullanılmalıdır.
cemaat ve tarikatler, ülkemizde dâima siyâsetin bir payandası olma rolünden öteye geçmeyip, temsilcisi olduklarını iddia ettikleri islâm'ın yüce değerlerini anlama-anlatma, yaşama ve yaşatma kaygısını düşünceme göre hiç çekmediler. her zaman gücün ve iktidarın yanında konumlanmak suretiyle bundan kendi klik ve toplulukları için imtiyazlar ve menfaatler devşirme yolunu tuttular. bu sebeple, zamanın iktidarlarının islâm'a ve topluma yönelik yanlış bir takım uygulama ve idareleri olduğunda ses çıkartmayıp, onaylayıcı oldular. ''aman, bizim cemaatimize, tarikatımıza zarar gelmesin de ne olursa olsun!'' eyyâmcılığı refleks ve tepkilerini yönetti. bu sebeple cemaat ve tarikatleri savunmak, islâm'ı ve o'nun kutsal değerlerini savunmak anlamını taşımaz. bu da ikinci tespitimdir.
konu başlığında ''cemaat baskısı'' ndan söz edildiği için yazımda intiharın diğer nedenlerini irdelemeden bu sebep üzerinde durmak istiyorum. anayasa'nın 17/1. maddesinde; ''herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.'' denilmekte, yine 24/1 ve 2. madde ve fıkralarındaki; ''herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.'', ''14. madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibâdet, dinî âyin ve törenler serbesttir.'' cümleleriyle, insanların din ve vicdan hürriyeti güvence altına alınmıştır. dolayısıyla, beğenirsiniz-beğenmezsiniz, doğru ya da yanlış bulursunuz, inanır veya inanmazsınız, tarikat ve cemaatlerin inanç ve itikâd esasları doğrultusunda mânevî dünyasını kurmak isteyen insanlara anayasa, bu özgürlüğü vermektedir. ancak, bunun bazı şartları vardır. şöyle ki; yukarıda geçen anayasa'nın 14. maddesi, bu özgürlüğün sınırlarını belirlemesi bakımından önem arz etmektedir ki madde metni aşağıdaki gibidir:
''anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.''
yine, anayasa'nın 24/3. madde ve fıkrasındaki; ''kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.'' hükmüyle, cemaat ve tarikat sohbet ve zikirlerinin, islâm'ın en başta gelen namaz, oruç gibi ibâdetlerin bunları istemeyen kimseye zorla dayatılamayacağını vurgulamaktadır. anayasa'nın 18. maddesinde; ''hiç kimse zorla çalıştırılamaz, angarya yasaktır.'' denilmekle, insanların emeklerinin karşılığı verilmeden, rızalarına aykırı şekilde hiçbir kurum, kişi, zümre veya topluluk tarafından çalıştırılamayacakları açık şekilde belirtilmektedir. şu halde; hiçbir cemaat ve tarikat topluluğu, kendi kurdukları müesseselerde kalıp barınıyorlar diye, barındırdıkları kişileri hiçbir ibâdete icbâr edemezler, onların temel hak ve hürriyetlerini anayasa'nın 14/2. maddesinde olduğu gibi kısıtlayamaz ve ortadan kaldıramazlar. şâyet, müteveffâ gencin belirttiği üzere, birtakım sohbetleri dinlemeye, birtakım kitapları okumaya, namaz gibi ibâdetlere rızası dışında devama zorlanması, angarya işlerin yaptırılması gibi hâller söz konusu ise bunun yetkili ve görevli yargı mercilerince soruşturulması ve gereğinde sorumlular hakkında kamu davaları açılması gerekir.
anayasa'nın 24/3. maddesinden anlaşılacağı üzere; 14. maddeye aykırı olmamak şartıyla cemaat ve tarikatlerin öngördüğü inanç sistemi ile kendisini tanımlayan, dünya görüşünü benimseyen insanları, mü'min ve müslümanları, bu cemaat ve tarikatleri beğenmeyenlerin, düşmanlık hissi besleyenlerin, inançsızların kınamaları, hakâret etmeleri, suçlandırmaları, saldırgan tavır göstermeleri de yasaklanmıştır. sözlükte, maalesef bu üzücü olayda sorumluluğu olanları ve zihniyeti eleştirmek yerine işi ''soykırımına'' kadar götüren bir anlayışsızlığın tepki görmesi gerekirken çoğu kez müsâmaha ile karşılanması doğrusu beni hem şaşırttı hem de üzdü. bu türlü ölçüsüz söz ve tepkilerin türk ceza kanunu'nda ağır cezâî müeyyidelerle suç kapsamında düzenlendiği unutulmamalı, soğukkanlı değerlendirmelerle isâbetli tespit ve teşhislere ihtiyaç duyulan böylesine nâzik olaylarda daha sorumlu bir dil kullanılmalıdır.
devamını gör...
87.
ailesinin zoruyla kaldığını belirttiği cemaat yurdunda baskılara dayanamayıp yaşamına son veren tıp öğrencisi enes kara'nın babası mehmet kara, “her anne-baba evladının vefatına üzülür ama bu üzüntünün yanında aile değerlerimize ve inançlarımıza saldırının olması bizi daha da perişan etti. evladımı ölüme sürükleyen cemaat değil, etrafındaki ateist arkadaşları oldu” dedi.
kaynak linki = www.medyablok.org/haber/ene...
kaynak linki = www.medyablok.org/haber/ene...
devamını gör...
88.
gençliğimiz gidiyor. ve biz bunun için eski topraklara izin veriyoruz..
devamını gör...
89.
devamını gör...