belli bir yaşa kadar aile veya başkalarının desteğine ihtiyaç duyan insana denilmektedir. aslında yeryüzünde gezen meleklerdir. çocuklar ve kediler sevimliliğin somut hale gelmiş biçimidir.
devamını gör...
akıp giden hayatın içinde, ömrünüzü yeniler.
devamını gör...
çocukların çocuk olma hakları her geçen gün daha fazla reddediliyor… dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler diye… dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye… orta sınıftakileri, ne zengin ne de yoksul olanları televizyona bağlıyor; vakit henüz erkenken tutsak hayatını kader olarak bellesinler diye… çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler…”

_eduardo galeano, tepetaklak
devamını gör...
üzgünüm asla var olamayacaksın. çünkü ben ve dünya çok çirkiniz ve acı çekiyoruz.
özür dilerim en iyi seçenek bu.
devamını gör...
ben de çocuktum zamanın birinde. ama şimdi bir babayım ve çocuğum var. çok masum, biricik yavrum. hiçbir şeyden haberi yok henüz. elimde olsa bu dünyadan haberdar olmamasını sağlamak isterdim, mutlu mesut yaşayıp gitsin meleğim.
devamını gör...
dönüşü asla olmayan hayat parçasıdır. etkisinden ne yaparsan yap kurtulamazsın.
devamını gör...
yetişkin olmayan canlı.
devamını gör...
umutlu olandır.

yıl 2005. yer: batı ege'de bir ilçe olan salihli. tedaş'ta asgari ücretli bir işim var. evlere fatura bırakıyorum. işe yeni başladığım için kenar mahalleler bende.

ömer'le şehir çöplüğünün yanındaki 60 haneli, çöp kokusundan nefes almanın çok zor olduğu bir kürt mahallesinde tanıştım. yaşı 8'di. mahalleyi ortadan ikiye ayıran sokağın doğu tarafını bitirmiş, bir sigara yakmıştım. ömer utangaç utangaç beni izliyordu. mahalleden olmayan genç bir adam, elinde kablolu bir makine ilgisini çekmiş olmalıydı. "abi sen nesin?" dedi. evlere elektrik faturası dağıttığımı söyledim. "sen bizim mahalleyi bilmiyorsan ben seni gezdireyim?" diye sordu devrik bir türkçeyle. "tamam lan, gel gezelim. ben bazı evleri bilmiyorum. sen göster." dedim. beraber yürümeye başladık. bir evin önünden geçerken "abi! abi! bak burada ev var." diyordu, ben de teşekkür ediyordum.

ömer'i biraz daha anlatayım. iki tane ayakkabısından biri paramparça bir spor ayakkabı, diğeri ise kundura (muhtemelen sünnetlik). üstü başı kir içinde, giysileri yırtık pırtık, yüzünde oyundan kalan çamurlar teriyle karışmış. öpülecek bir çocuk değil yani. ama o yemyeşil gözler var ya... çakmak çakmak. sakın halimizi acınası görmeyin. ömer çok mutlu. yanımda ceylan gibi seke seke, kimi zaman da sağ ayağını sola, sol ayağını sağa ata ata bir iş yapmanın gururuyla yürüyor.

mahalleden bir grup çocuk ömer'i rahatsız ediyor, ona küfürler ediyorlar, o çocukları korkutup kovuyorum. ömer'le samimiyetimiz artıyor.

ö: abi?
s: söyle abicim.
ö: bizim mahalle mi büyük salihli mi?
s: salihli büyük gülüm.
ö: sen hiç istanbul'a gittin mi?
s: (hava atarak) ohoooo yüz kere gittim.
ö: abi! istanbul mu büyük salihli mi?
s: istanbul büyük abicim. salihli'den beş yüz kat büyüktür.

ömer hayallere dalıyor. sağ yukarıya bakıp hesaplar yapıyor, şaşırıyor, seviniyor, yerinde zıplıyordu.

ö: abi! istanbul'un çöplüğünde amma da çok oyuncak vardır ha! oyna oyna bitmez.

ajitasyonu sevmem. o son söz boğazıma öyle bir yumruk attı ki anlatamam. yemin ederim sendeledim. "öyledir kesin gülüm" diyebildim, sesim titreyerek. ömer bende yaptığı tahribattan habersiz sevinçten uçuyordu. istanbul çöplüğünün bir sürü oyuncağıyla meşguldü kafası. "benim işim bitti abicim." dedim

ve cebimdeki bütün parayı çıkarıp ona verdim. al dedim bunu annene ver. o da sana bir şeyler alsın. bugün bana çok yardım ettin.

demek isterdim. ************* şansı! param yoktu ki. nice zaman sonra aklıma m. akif'in şu dörtlüğü geldi.

bir de baktım ki: tek onluk bile yokmuş kesede;
mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
o zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!

ömer şimdi 23 yaşında bir delikanlıdır. işi, parası var mıdır? yaşıyor mudur? yeşil gözleri hâlâ yeşil midir? o çöplükte bile onu umutlandıran, sevindiren, coşturan saflığı var mıdır? ben de çocukken çok zengin değildim. 1980lerin sonunda onun yaşlarındaydım. ama hiç çöplük hayalim olmamıştı. keşke dediğim şeylere utandım. ömer! sana çok şey borçluyum gülüm. borcumu ödeyemediğim için affet beni.
devamını gör...
günümüzde hanım kızlarımız tarafından genç erkekler için söylenen sıfattır.
'okula yakışıklı bir çocuk geldi'
'bu çocuk ineğin önde gideni'
devamını gör...
gerçek insan'dır.
devamını gör...
bekarlığını feda ediyorsan çocuk sahibi olmalısın
isteyen herkesin çocuğu olsun.
devamını gör...
sevgi ve neşe kaynağı. lakin bir çoğunun sadece annelik - babalık (!) vasfına sahip olabilmek için dünyaya getirdiği varlık.
devamını gör...
benim nazarımda kallavi küfür bilmeyen kişidir.
devamını gör...
içimdeki yıkık şehirde hayallerinin altında kalan küçük bir kız çocuğuyum ben....
devamını gör...
küçük insan. insan ama. her ne kadar unutulsa da çoğu zaman bu.
çok seviyorum kendilerini. yeni doğanını ayrı, biraz büyümüşünü, ele avuca gelenini ayrı, yaşına gelenini, oyun çağındakini, okula başlayanını, erken ergen olanını ayrı. asi olanını, yumuşak başlı ama nevi şahsına münhasırını ayrı... hepsini çok seviyorum. gerçekten çok seviyorum. her yaşlarının ayrı bir güzelliği var. çok öğreticiler, çok özellikliler, çok güzeller. onlarla etkileşim içinde olmayı da çok seviyorum onları gözlemlemeyi de. iki ablam bir abim var. hepsinden ikişer de yeğenim. her birinin doğumunu, serpilip büyümesini izleme fırsatım oldu. çok şanslıyım gerçekten.
her zaman çocuk seven biriydim. 6 yıl evli kaldım, çocuk yapmadım. konuştuk bunu evet, ama yapmadım. yapamazdık da zaten. yanlış olurdu. çünkü çocuk sevmekten, bunu istemekten hatta iyi bir ebeveyn olacağını düşünmekten çok başka şeyler “de” gerektiriyor dünyaya bir çocuk getirme kararı. biyolojik saatim işliyor, bugün aşık olsam, karşımdaki adam da bana olsa, işler yolunda gitse -çocuk doğurmaya karar verecek kadar- minimum 2 sene. yaş olacak 35. bence makul. ama ne kadar mümkün? geçelim.
hiç pişman değilim. olacağımı da düşünmüyorum dünyaya bir çocuk getirecek kadar güvendiğim bir ilişkim olmaz ve hayatımı anne olmadan noktalarsam eğer. “ben de atları çok seviyorum eve at getiriyor muyum evladım” diye sormuştu babam, ablam köpeğimizi sahiplenip eve getirdiğinde. aslında mesele bu kadar basit. sadece kendinizi ilgilendiren bir konuda istediğinizi yapabilirsiniz. sizi seven insanları da etkiler tabi ki kendinizle ilgili aldığınız kararlar. ama günün sonunda kendi aklınız, kalbiniz ve vicdanınızla kalıyorsunuz. kendinize kadar özgürsünüz, olmalısınız. size ait olmayacak, sizin aracılığınızla dünyaya gelecek bir canlı için karar vermeden önceyse, seviyorum, istiyorumdan fazlasını düşünmek zorundasınız. akıl, kalp, vicdan? bunun hesabını veremezsiniz. açık gözlerle tabi...
dünyada sevilecek çok çocuk var. sevelim.
devamını gör...
başım götürmüyor azcık ötede oynayın evladım.
devamını gör...
çocuk yüreği unutur ama affetmez.
devamını gör...
gördüğüm zaman acı çekiyorum gelecekleri adına onları dünyaya getirenler yerine. ne gerek var ki... dünyanın gelemeyen sonundaki kaosa bir canlı bırakmaya, dünya denen cehenneme kendi ellerinizle atmaya onları? çok ciddi ve bilinçsizlikten doğan bir sorumluluk bu ve hayatları illa mahvolmaya mahkum minicik bedenler...
devamını gör...
sezen aksu şarkısı. sen de bir zamanlar cocuktun kardesim, kucakla o cocugu.

devamını gör...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"çocuk" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim