çok gezen mi bilir çok okuyan mı sorunsalı

gezmek için de okumak için de para gerektiğinden çok parası olan bilir.

çok gezerken çok okuyan bilir

ikisini neden birlikte yapamıyoruz anlamıyorum.

çok yaşayan.

yabancı turistler türkiyede gezerken ellerinde kocaman broşürler olur.
hangi şehirde tarihi yerler veya gezilecek yerler haritasıyla dolaşırlar.
çok okuyup, çok gezen diyorum.

gezerken okuyan bilir en çok. gezersin görürsün ama gezip gördüğün yerlerin tarihini okuyup öğrenmen gerekir. çanakkaleyi gezersin oranın ruhunu hissedersin ama okuyup öğrenmen gereken koca bir tarih vardır orada. ya da peribacalarına gidersin görsel bir şölen yaşarsın ama okuyup araştırmadan o yapıların oluşumu hakkında bilgi edinemezsin. o nedenle gezerken okuyan en çok bilendir.

çok gezen knk. gezmeden vizyon da oluşmaz.

fatih altaylı'dan alıntı yapacağım.
"çok gezen bilseydi, acun ılıcalı'nın eşi ilber ortaylı'dan daha çok bilirdi".

ben bilmem.

bilim adamlarının çözmekte zorlandığı, cevabından emin olunamayan büyük sorun.

gezerken hem okuyup hem de bolca yemek yiyen bilir. aç kalmayın kafanız çalışmaz.

neyse.

sözlükte yazan bilir.

public sever olarak çok sevişen.

gayet tabi çok okuyan.
çok gezen, sadece coğrafik, turistik bilgi edinir.
çok okuyan, özellikle internetin bu kadar yaygınlaştığı günümüzde, hem gezenin gezdiği yerleri görebilir, hem de orası hakkında okuduklarıyla gezenden çok şey bilir.
örnek verelim: mısır piramitlerini herkes biliyor. yakından gören bizim fotoğraflardan gördğümüzden çok daha fazla ayrıntı görüyordur. ama çoğu insan piramiti oluşturan taş blokların boyutlarının neden farklı olduğunu bilmez. taş yokmuş demek ki diyerek geçiştirir. okuyan biri bilir ve eski yapıların hemen hepsinin böyle yapıldığını anımsar. mesela sacsayhuaman harabeleri.

hiç şüphesiz okuyan . kendi halinde çok gezmiş gezdiği kadar olmasa da okumuş biriyim o yüzden bu başlığa birkaç satır yazabileceğimi düşünüyorum. eskiden gezen insanlar toplumun varlıklı kesimlerinden olduğundan gezen insanların belirli entelektüel seviyeleri vardı . gelişen teknoloji ve kapitalizmle beraber artık seyehat etmek çok daha kolay istediğimiz yerlere maddi durumumuz el verdiği müddetçe tek bir uçakla gidebiliyoruz bu da toplumun her kesiminden insanın gezmesini sağlıyor . kendimden örnek vericek olursam geçtiğimiz yılarda avrupadaki müzelere kiliselere gittiğimde ne kadar önceden baksam araştırsam da yeterli sanat bilgi birikimim olmadığı için fazla anlayamaz hatta bazen sıkılırdım . daha sonraları araştırmaya ve okumaya başlayınca kendi kendime - yahu ben buraya gitmiştim ama bir insan ne gördüğünü hiç mi hatırlamaz diye sorduğum çok oldu. lol

sonuç olarak ; ne gördüğünüzün bir önemi yok, ne gördüğünüzün farkında değilseniz.

kıyas yapmak istemiyorum ama gezebiliyorsan gez imkanın yoksa da oku. ikisinden birinin bile olmaması fena bir durum olsa gerek.

çok gezenin gördüğü dünya hakkında diğer fikirlerden haberi çok okuyanınsa o okurken dışarda yaşanan dünyadan zerre haberi yoktur. bu yüzden yeterince gezmiş ve yeterince okumuş insan ikisini de sollar.

bu kişiden kişiye göre değişir, kimi insan okurken bilgilenir, ilhamlanır, okuduğunu yorumlar, kimi insan gezerken, havada uçan kuştan bile anlamlar çıkarır, akansuyun bile neden aktığını merak edip araştırır. bense; bir insanın fikirlerini okuyup, onun üzerine düşünmektense, bir yeri gezip görüp, dokunup, koklayıp, kendim özgün düşüncelere sahip olmayı tercih ederim

gezerken okuyan.
okuyorum, yetmiyor okuduğum, hep okuyorum
ama bazen gezen insanlardan öyle şeyler öğreniyorum ki sürekli "gezmem de gerekiyor" diye düşünüyorum.
allah dünyayı gezmemi de nasip etsin...