düşündüren şiirler
başlık "sudeintheskywithdiamonds" tarafından 26.04.2021 01:57 tarihinde açılmıştır.
21.
ve başlar sıkıntısı kuralsız bir çelişkinin
bir sevişmenin sancısı doldurur boşlukları
ve tutku aç bir güve gibi kemirirken sevdayı
dölün pasıyla bulanırken sevginin beyazlığı
ah şimdi kim inandırabilir bu eski çocuğa
aşkın ve dostluğun varlığını
bir gün ansızın yiter dostlar ve sevgililer
etin ve kemiğin sıcaklığıyla solar sevdalar
işte o gün her şey ölür
bir sevişmenin sancısı doldurur boşlukları
ve tutku aç bir güve gibi kemirirken sevdayı
dölün pasıyla bulanırken sevginin beyazlığı
ah şimdi kim inandırabilir bu eski çocuğa
aşkın ve dostluğun varlığını
bir gün ansızın yiter dostlar ve sevgililer
etin ve kemiğin sıcaklığıyla solar sevdalar
işte o gün her şey ölür
devamını gör...
22.
'aysel git başımdan' olabilir. en azından beni düşündürüyor.
devamını gör...
23.
bu dünyaya ait her yanlışa meraklı
yanılgılar üretiyor uzlaşmazlığından
kendini çok dağıtmış herkesten alacaklı
uykuları kilitli koyu baş ağrısından
atilla ilhan, soğuk bir intihar
beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular
neresinde yanıldık biz bu yaşamın?
hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı
acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak?
kalbimde yıllardır kabuk bağladı yaralar
ödüm kopuyor, bir gün hepsi birden kanamaya başlayacak diye
yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye
hep direnen bir yanım kalacak
adımın soluk izi, acının seyir defterinde.
ahmet erhan gülşiir
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder.
behçet aysan, bir eflatun ölüm
efsanelerden kovulduk
kan ve demir kelimeleri söyleyince
elbiseler içindeyiz, şehrin içinde
önümüz iliklenmiş, ayakkaplarımız bağlı
kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok
altıkırkbeşte vapur ve sancı geç saatlerde
eski savaşçılar vesair geçmiyor bulutlardan
çiçek alıp eve götürüyoruz
bunun bir delilik olduğunu bile bile
ismet özel, tahrik
yoruldum
değiştirmekten kanını yüreğimin
hergün yeniden başlayan
çığırtkan bir şarkıyı söylemekten
hergün
yeni bir şarkı bestelemekten
arkadaş zekai özger, sığıntı kuşu
hangi kavşakta dursam çatallı bir acıyım.
dağınık bir toy yeri, emanet bir elbise, bir ince kopuz sesi.
yok yerlere yön oldum; her hayrata okuttum bu şaşkın kitabeyi
ki çözülsün insanların insanlara dokunduğu sınırda neden ellerim çolak
ali ayçil, hem yaralı hem yakını bir yaralının
dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
ismet özel, amentu
hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı pollyanna
çimento, demir, çamur…
duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.
en üst kattan düşerdim her gün
esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya
didem madak, polyannaya son mektup
ve daha yüzlercesi,, hemen her şiirin en az bir cümlesi insanın kabuk bağlamış bir yarasını sıyırır.
yanılgılar üretiyor uzlaşmazlığından
kendini çok dağıtmış herkesten alacaklı
uykuları kilitli koyu baş ağrısından
atilla ilhan, soğuk bir intihar
beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular
neresinde yanıldık biz bu yaşamın?
hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı
acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak?
kalbimde yıllardır kabuk bağladı yaralar
ödüm kopuyor, bir gün hepsi birden kanamaya başlayacak diye
yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye
hep direnen bir yanım kalacak
adımın soluk izi, acının seyir defterinde.
ahmet erhan gülşiir
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder.
behçet aysan, bir eflatun ölüm
efsanelerden kovulduk
kan ve demir kelimeleri söyleyince
elbiseler içindeyiz, şehrin içinde
önümüz iliklenmiş, ayakkaplarımız bağlı
kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok
altıkırkbeşte vapur ve sancı geç saatlerde
eski savaşçılar vesair geçmiyor bulutlardan
çiçek alıp eve götürüyoruz
bunun bir delilik olduğunu bile bile
ismet özel, tahrik
yoruldum
değiştirmekten kanını yüreğimin
hergün yeniden başlayan
çığırtkan bir şarkıyı söylemekten
hergün
yeni bir şarkı bestelemekten
arkadaş zekai özger, sığıntı kuşu
hangi kavşakta dursam çatallı bir acıyım.
dağınık bir toy yeri, emanet bir elbise, bir ince kopuz sesi.
yok yerlere yön oldum; her hayrata okuttum bu şaşkın kitabeyi
ki çözülsün insanların insanlara dokunduğu sınırda neden ellerim çolak
ali ayçil, hem yaralı hem yakını bir yaralının
dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
ismet özel, amentu
hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı pollyanna
çimento, demir, çamur…
duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.
en üst kattan düşerdim her gün
esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya
didem madak, polyannaya son mektup
ve daha yüzlercesi,, hemen her şiirin en az bir cümlesi insanın kabuk bağlamış bir yarasını sıyırır.
devamını gör...
24.
devamını gör...
25.
ziya osman saba - bir ölünün arkasından
ey ölü, az daha yaşatmak isterdim seni,
habersiz bırakıp gittiğin evde.
giysen hazır duran terliklerini,
odalarda dolaşsan, öksürsen
toplasan bu yaz da bahçende yemişleri,
az daha ömür sürsen.
gözlerimin önünde hep boyun bosun,
nasıl girerdin şu kapıdan, memnun
şu iskemleye otururdun.
avuçlarımda, ılık, el sıkışın,
bana bakışın...
nasıl uzatırdın bana şu sürahiyi?
seyrederdik uçan bulutları, geçen gemileri.
nasıl son defa konuştun, son defa güldün?
nasıl öldün?..
nasıl öldü, yarabbim, nasil öleceğiz?
hangi sonsuz geceler, iklimler geçeceğiz,
bundan sonra da bir gün aynı sofrada
oturacak mıyız bir daha!..
ey ölü, az daha yaşatmak isterdim seni,
habersiz bırakıp gittiğin evde.
giysen hazır duran terliklerini,
odalarda dolaşsan, öksürsen
toplasan bu yaz da bahçende yemişleri,
az daha ömür sürsen.
gözlerimin önünde hep boyun bosun,
nasıl girerdin şu kapıdan, memnun
şu iskemleye otururdun.
avuçlarımda, ılık, el sıkışın,
bana bakışın...
nasıl uzatırdın bana şu sürahiyi?
seyrederdik uçan bulutları, geçen gemileri.
nasıl son defa konuştun, son defa güldün?
nasıl öldün?..
nasıl öldü, yarabbim, nasil öleceğiz?
hangi sonsuz geceler, iklimler geçeceğiz,
bundan sonra da bir gün aynı sofrada
oturacak mıyız bir daha!..
devamını gör...