geceye bir sanat eseri bırak
başlık "allah buyuk harfle başlasın seçenegını seçen adam" tarafından 04.12.2020 03:58 tarihinde açılmıştır.
121.

adı üzerinde, uyuyan kediyi uyandırmamak için kıyafetinden bir parça kesmeyi tercih etmiş bir kadının resmi. bir kedim bile yok ama kendisine çok hak veriyorum. bu eseri pek beğendim o yüzden bu geceye bırakayım.
devamını gör...
122.
123.
sanat eserimiz, bence yaşadığımız döneme çok uygun ve yine bir buhran döneminde doğmuş olan etkileyici ve ödüllü bir resim:
korkunun şekilleri- maynard dixon.

oldukça etkileyici ve ürkütücü değil mi?
resimde pelerinler, korkuyla felç olmuş yüzleri gizleyen kefenler gibi görünür. dört şekilden sadece biri, yüzün olması gereken yerde sadece bir yüz deliği ile izleyiciye bakıyor. dördünün geri kalanı burada herhangi bir yüze sahip olmayabilir veya hiç yüzüne sahip olmayabilir. korku, kişiyi tehlike karşısında çok yüzsüz kılar. yüzlerin görünmemesinin aksine ayakları oldukça görünürdür, çünkü korku durumunda yani "savaş veya kaç" durumunda, yüzler kaybolsa bile ayaklar önemlidir.
peki ressam bu resmi nasıl bir motivasyonla resmetti? bu resim, 1930’larda yani büyük buhranın sancıları ile ortaya çıktı. günümüzdeki duruma benzer olarak, herkes kadar ressamlar da bu buhranda ekonomik olarak kötü durumdaydı. ressam dixon, bu eseri ile 1931'de, san francisco sanat derneği'nin yıllık sergisine girer ve oldukça önemli ressamları yenerek en popüler resim ödülünü alır. ödül 1500 dolardır ve ve dixon bu para için “hayatımı kurtardı” der ve o dönemki ruh halini anlatmak için şu cümleleri kurar; “hala belirsiz, uğursuz, tetdit edici formlarla çevrili olma hissim vardı. kendimi ondan özgürleştirme, onu dışsallaştırma, sistemimden çıkarma ihtiyacımdan korkunun şekillerini üretme fikri doğdu.” dixon, eserindeki figürler için “çok uğursuz cübbeli figürler” ifadesini kullanır.
korkunun şekilleri- maynard dixon.

oldukça etkileyici ve ürkütücü değil mi?
resimde pelerinler, korkuyla felç olmuş yüzleri gizleyen kefenler gibi görünür. dört şekilden sadece biri, yüzün olması gereken yerde sadece bir yüz deliği ile izleyiciye bakıyor. dördünün geri kalanı burada herhangi bir yüze sahip olmayabilir veya hiç yüzüne sahip olmayabilir. korku, kişiyi tehlike karşısında çok yüzsüz kılar. yüzlerin görünmemesinin aksine ayakları oldukça görünürdür, çünkü korku durumunda yani "savaş veya kaç" durumunda, yüzler kaybolsa bile ayaklar önemlidir.
peki ressam bu resmi nasıl bir motivasyonla resmetti? bu resim, 1930’larda yani büyük buhranın sancıları ile ortaya çıktı. günümüzdeki duruma benzer olarak, herkes kadar ressamlar da bu buhranda ekonomik olarak kötü durumdaydı. ressam dixon, bu eseri ile 1931'de, san francisco sanat derneği'nin yıllık sergisine girer ve oldukça önemli ressamları yenerek en popüler resim ödülünü alır. ödül 1500 dolardır ve ve dixon bu para için “hayatımı kurtardı” der ve o dönemki ruh halini anlatmak için şu cümleleri kurar; “hala belirsiz, uğursuz, tetdit edici formlarla çevrili olma hissim vardı. kendimi ondan özgürleştirme, onu dışsallaştırma, sistemimden çıkarma ihtiyacımdan korkunun şekillerini üretme fikri doğdu.” dixon, eserindeki figürler için “çok uğursuz cübbeli figürler” ifadesini kullanır.
devamını gör...
124.
anonim kalmak istedigimden foto gonderemeyecegim kusura bakmayin.
devamını gör...
125.
126.
127.
128.
129.
130.
131.
132.

içerisinde grekçe ''sağlık, yaşam, sevinç, barış, neşe, umut'' yazıyor.
1857'de bodrum'da, halikarnassos antik kenti'nde bulunmuş, günümüzde british museum'da sergileniyor.
kaynak
devamını gör...
133.

hitit güneşi
hattilerden ankara ve anadolu halkına kalmış bir miras.dairesel biçimi güneş’i,üzerinde ki objelerden kuş ve ağaç üremeyi,geyik ise barışı temsil eder ve dini törenlerde kullanılırdı.hitit güneşi eserleri anadolu medeniyetler müzesinde sergilenmektedir.1995 yılına kadar ankara şehrinin simgesi olmuştur,günümüzde ise bazı yer ve belediyeye bağlı kurumlarda yeniden kullanılmasına halk tarafından karar verilmiş bulunmaktadır.
devamını gör...
134.
135.
devamını gör...
136.
pandeminin bana kazandırdığı tek ve belki de en güzel alışkanlık günlük hayatta ziyaret etmeyi sevdiğim her yerin sanalını bulup buralara dadanmak oldu diyebilirim. bu nedenle ne kadar tarihi ve mimari yapı, resim sergisi, fotoğraf galerisi, online tiyatro vs varsa hepsine sarmış durumdayım.
eskiden bakıp geçtiğim resimlerin her bir ayrıntısının aslında ne kadar ince anlamları olduğunu keşfettikçe sanata olan saygım artıyor. işte şimdi yine minik ayrıntıların ince anlamlar barındırdığı bir resmi bırakıyorum buraya.
eserin ismi falcı, ressamı ise georges de la tour

bu eser aslında 1630 yılında tamamlanmış ancak taa 1960 yılında keşfedilerek metropolitan müzesi koleksiyonuna dahil edilmiştir. sağ üst köşede görmüş olduğunuz imza ressamın adını ve yerini söyler bize.
resmimizin baş karakteri fal baktıran ve muhtemelen burjuva sınıfına dahil olan çok genç bir adamdır. yanındaki çingene kadına el falı baktırmakta ve bu esnada yüz ifadesinden anladığımız kadarıyla temkinli ve tedirgin davranmaktadır.
el falı bakan çingene kadının elinde genç adamdan aldığı madeni para bulunmaktadır. birazdan fal bakmaya başlayacak olan yaşlı kadın ve fal baktıracak olan genç adamın çevresindeki kadınlara dikkat edersek genç adamın talihsiz bir durumda olduğunu söyleyebiliriz. çünkü genç adam soyulmak üzeredir.
en soldaki kadın genç adamın cebinden para kesesini çekmeye çalışmakta, el falı bakan çingenenin yanındaki kadın ise genç adamın madalyonunu kesmeye çalışmaktadır. madalyonu keserken bir yandan genç adamı izlemekte ve asla renk vermemektedir.
resim sanki bir resim değil de bir tiyatro sahnesinden alıntılanan bir görüntüyü andırmaktadır. öyle ki herhangi bir aksilikte her şeyin büyüsü bozulacak genç adam içinde bulunduğu tuzağı anlayacaktır. karakterlerin içinde bulundukları rolleri bu kadar güzel taşımaları resmi ayrı güzel kılmaktadır.
bu ve bunun gibi bir sürü resmin detaylı analizi için şu sayfayı ziyaret edebilirsiniz: sanata gider
eskiden bakıp geçtiğim resimlerin her bir ayrıntısının aslında ne kadar ince anlamları olduğunu keşfettikçe sanata olan saygım artıyor. işte şimdi yine minik ayrıntıların ince anlamlar barındırdığı bir resmi bırakıyorum buraya.
eserin ismi falcı, ressamı ise georges de la tour

bu eser aslında 1630 yılında tamamlanmış ancak taa 1960 yılında keşfedilerek metropolitan müzesi koleksiyonuna dahil edilmiştir. sağ üst köşede görmüş olduğunuz imza ressamın adını ve yerini söyler bize.
resmimizin baş karakteri fal baktıran ve muhtemelen burjuva sınıfına dahil olan çok genç bir adamdır. yanındaki çingene kadına el falı baktırmakta ve bu esnada yüz ifadesinden anladığımız kadarıyla temkinli ve tedirgin davranmaktadır.
el falı bakan çingene kadının elinde genç adamdan aldığı madeni para bulunmaktadır. birazdan fal bakmaya başlayacak olan yaşlı kadın ve fal baktıracak olan genç adamın çevresindeki kadınlara dikkat edersek genç adamın talihsiz bir durumda olduğunu söyleyebiliriz. çünkü genç adam soyulmak üzeredir.
en soldaki kadın genç adamın cebinden para kesesini çekmeye çalışmakta, el falı bakan çingenenin yanındaki kadın ise genç adamın madalyonunu kesmeye çalışmaktadır. madalyonu keserken bir yandan genç adamı izlemekte ve asla renk vermemektedir.
resim sanki bir resim değil de bir tiyatro sahnesinden alıntılanan bir görüntüyü andırmaktadır. öyle ki herhangi bir aksilikte her şeyin büyüsü bozulacak genç adam içinde bulunduğu tuzağı anlayacaktır. karakterlerin içinde bulundukları rolleri bu kadar güzel taşımaları resmi ayrı güzel kılmaktadır.
bu ve bunun gibi bir sürü resmin detaylı analizi için şu sayfayı ziyaret edebilirsiniz: sanata gider
devamını gör...
137.
bence yüzyılın sanat eseri budur.
falkland adaları, atlas okyanusunun güneyinde, 2000 nüfuslu ingiliz sömürgesidir. en yakın kara arjantin'dir ki o da 480 kilometre uzaklıktadır.
1982 yılında, arjantin'de yönetimi ele geçiren cunta rejimi, adalar üzerinde arjantin'in de hak sahibi olduğunu iddia edip falkland adalarına asker çıkardı.
dönemin ingiltere başbakanı demir leydi lakaplı margaret thatcher, bu duruma tepkisiz kalamazdı. 2 uçak gemisinin desteklediği bir filoyu falkland adalarına yolladı.
arjantin kuvvetlerinin elinde, fransız yapımı exocet füzesi bulunuyordu. bu füzeler sayesinde ingiliz donanması büyük kayıplar vermiş, tam 8 adet gemi vurulmuştu. arjantin saldırılar sırasında sahip olduğu bütün exocet füzelerini kullanmıştı.
bu noktadan sonra savaşın rengi değişti ve arjantin kuvvetleri, güçlü ingiliz donanması karşısında hızlı bir mağlubiyet alarak, falkland adalarını terk etmek zorunda kaldı.
savaş sonrası arjantin'de askeri cunta devrildi. yönetimi siviller devraldı. demir leydi ise savaştan ülke içindeki popülaritesini güçlendirerek ayrıldı.
ama anlatmak istediğim asıl hikaye bu değil tahmin ettiğiniz gibi. hikayemiz yeni başlıyor.
savaştan 4 yıl sonra, meksika'da düzenlenen 1986 dünya kupası çeyrek finalinde, nottingham forest'ın kalecisi peter shilton, manchester united'li bryan robson', barcelona'ya transfer olacak gary lineker ve kasap lakaplı terry butcher gibi önemli oyunculara sahip ingiltere'nin rakibi maradona'lı arjantin olur.(hadi haksızlık yapmayalım, arjantin kadrosunda valdanado, passarella, batista gibi önemli isimler var ancak maradano olduğu sürece benim için arjantin takımı maradona ve 10 arkadaşından ibarettir.)
tahmin edildiği gibi, arjantin halkı için bu bir futbol maçından çok kaybedilen savaşın intikamı olarak görülecektir.
azteca stadındaki bu dev mücadeleyi izlemek üzere, 100 binden fazla futbol sever tribünleri doldurmuştu. maçın ilk yarısı sönük geçti. ingiltere maradona'yı durdurmuş görünüyordu.
ikinci yarı ise maç, maradona'nın esas oğlan olduğu bir filme dönüştü.
maradona, 51. dakikada ingiliz oyuncuları çalımlarla ekarte edip topu takım arkadaşına yolladı. arjantinli oyuncu topu kontrol edemedi ve ingiliz savunmacı topu uzaklaştırmak isterken ters bir vuruş yaptı. top ilahi bir kavis alıp süzülerek kale alanına doğru inerken, pozisyonu takip eden maradona, ingiltere kalecisi shilton ile aynı anda topa zıpladı.
kaleciden önce topa eliyle dokunan maradona, ağlara giden topu kutlarken ingiliz oyuncular hakemin etrafını sarmışlardı. itirazlar fayda etmedi hakem golü verdi.
daha sonra maradona'ya bu gol sorulduğunda "biraz maradona'nın kafası, biraz tanrı'nın elinin payı vardı" diyerek cevap verecekti. bu cevaba müteakip, arjantin'de aziz ilan edildi ve maradona kilisesi adlı tarikat kuruldu.(şuan 150'den fazla üyesi var ve tabi ki işin geyiğindeler)
neyse maçımıza geri dönelim. golden tam 4 dakika sonra, kendi yarı alanından aldığı topla ilerleyen maradona, müthiş bir süratle sırasıyla peter beardsley, peter reid, terry butcher ve terry fenwick'ı geçmiş, en son kaleci shilton'u da çalımlayıp topu boş kaleye yuvarlamıştı. bu gol birçok sever tarafından tarihte atılmış en güzel gol olarak kabul görürken, ingiliz spiker durumu çok güzel özetlemiştir: "... and that is why maradona is the greatest player in the world!" (işte bu yüzden dünyanın en büyük oyuncusu maradona)
78. dakikada barnes'ın ortasıyla gelen lineker golü skoru 2-1'e getirse de galibi değiştirmez. ingilizler yeşil sahadan mağlup ayrıldı.
maradona önderliğindeki arjantin 1986 dünya şampiyonasında yarı finalde belçika'yı finalde de batı almanya'yı mağlup ederek şampiyon oldu.
maradona bu maçla birlikte dünya futbol tarihinin en tepesine adını yazdırdı. tabi ki tanrının eli ve sol ayağıyla.
ama arjantin halkı için en önemlisi, falkland adaları'nın intikamı alınmıştı.
falkland adaları, atlas okyanusunun güneyinde, 2000 nüfuslu ingiliz sömürgesidir. en yakın kara arjantin'dir ki o da 480 kilometre uzaklıktadır.
1982 yılında, arjantin'de yönetimi ele geçiren cunta rejimi, adalar üzerinde arjantin'in de hak sahibi olduğunu iddia edip falkland adalarına asker çıkardı.
dönemin ingiltere başbakanı demir leydi lakaplı margaret thatcher, bu duruma tepkisiz kalamazdı. 2 uçak gemisinin desteklediği bir filoyu falkland adalarına yolladı.
arjantin kuvvetlerinin elinde, fransız yapımı exocet füzesi bulunuyordu. bu füzeler sayesinde ingiliz donanması büyük kayıplar vermiş, tam 8 adet gemi vurulmuştu. arjantin saldırılar sırasında sahip olduğu bütün exocet füzelerini kullanmıştı.
bu noktadan sonra savaşın rengi değişti ve arjantin kuvvetleri, güçlü ingiliz donanması karşısında hızlı bir mağlubiyet alarak, falkland adalarını terk etmek zorunda kaldı.
savaş sonrası arjantin'de askeri cunta devrildi. yönetimi siviller devraldı. demir leydi ise savaştan ülke içindeki popülaritesini güçlendirerek ayrıldı.
ama anlatmak istediğim asıl hikaye bu değil tahmin ettiğiniz gibi. hikayemiz yeni başlıyor.
savaştan 4 yıl sonra, meksika'da düzenlenen 1986 dünya kupası çeyrek finalinde, nottingham forest'ın kalecisi peter shilton, manchester united'li bryan robson', barcelona'ya transfer olacak gary lineker ve kasap lakaplı terry butcher gibi önemli oyunculara sahip ingiltere'nin rakibi maradona'lı arjantin olur.(hadi haksızlık yapmayalım, arjantin kadrosunda valdanado, passarella, batista gibi önemli isimler var ancak maradano olduğu sürece benim için arjantin takımı maradona ve 10 arkadaşından ibarettir.)
tahmin edildiği gibi, arjantin halkı için bu bir futbol maçından çok kaybedilen savaşın intikamı olarak görülecektir.
azteca stadındaki bu dev mücadeleyi izlemek üzere, 100 binden fazla futbol sever tribünleri doldurmuştu. maçın ilk yarısı sönük geçti. ingiltere maradona'yı durdurmuş görünüyordu.
ikinci yarı ise maç, maradona'nın esas oğlan olduğu bir filme dönüştü.
maradona, 51. dakikada ingiliz oyuncuları çalımlarla ekarte edip topu takım arkadaşına yolladı. arjantinli oyuncu topu kontrol edemedi ve ingiliz savunmacı topu uzaklaştırmak isterken ters bir vuruş yaptı. top ilahi bir kavis alıp süzülerek kale alanına doğru inerken, pozisyonu takip eden maradona, ingiltere kalecisi shilton ile aynı anda topa zıpladı.
kaleciden önce topa eliyle dokunan maradona, ağlara giden topu kutlarken ingiliz oyuncular hakemin etrafını sarmışlardı. itirazlar fayda etmedi hakem golü verdi.
daha sonra maradona'ya bu gol sorulduğunda "biraz maradona'nın kafası, biraz tanrı'nın elinin payı vardı" diyerek cevap verecekti. bu cevaba müteakip, arjantin'de aziz ilan edildi ve maradona kilisesi adlı tarikat kuruldu.(şuan 150'den fazla üyesi var ve tabi ki işin geyiğindeler)
neyse maçımıza geri dönelim. golden tam 4 dakika sonra, kendi yarı alanından aldığı topla ilerleyen maradona, müthiş bir süratle sırasıyla peter beardsley, peter reid, terry butcher ve terry fenwick'ı geçmiş, en son kaleci shilton'u da çalımlayıp topu boş kaleye yuvarlamıştı. bu gol birçok sever tarafından tarihte atılmış en güzel gol olarak kabul görürken, ingiliz spiker durumu çok güzel özetlemiştir: "... and that is why maradona is the greatest player in the world!" (işte bu yüzden dünyanın en büyük oyuncusu maradona)
78. dakikada barnes'ın ortasıyla gelen lineker golü skoru 2-1'e getirse de galibi değiştirmez. ingilizler yeşil sahadan mağlup ayrıldı.
maradona önderliğindeki arjantin 1986 dünya şampiyonasında yarı finalde belçika'yı finalde de batı almanya'yı mağlup ederek şampiyon oldu.
maradona bu maçla birlikte dünya futbol tarihinin en tepesine adını yazdırdı. tabi ki tanrının eli ve sol ayağıyla.
ama arjantin halkı için en önemlisi, falkland adaları'nın intikamı alınmıştı.
devamını gör...
138.
139.
bacchus,roma mitolojisinin şarap ve doğurganlık tanrısı (yunan mitolojisinde dionysos).michelangelo tarafından 1497'de sadece 21 yaşındayken yapılan bu heykel,bacchus'u bir elinde bir kadehi, diğer elinde üzümleri ve bir faun (yarı insan, yarı keçi) tarafından yavaşça çekilirken tasvir edilmiş

devamını gör...
140.
westworld birinci sezon.
devamını gör...