41.
ermiş kitabını okudum. özlü hikaye okumayı sevenler için birebir. tıpkı simyacı gibi. beni sarmadı o ayrı.
devamını gör...
42.
kitaplari incelik ve kalinliga gore degerlendirip bir yazarin once ince kitaplarindan baslamak cok iyi bir fikir. nasil oldu da aklima gelmedi benim? once inceleri denersin, begenirsen kalinlari da alirsin. dahice.
ayrica özlü hikayelerinden baslamak lazim. özsüzleri baslangicta alisik olmayan bunyede kasinti ve dokntu yapiyor.
minat: new york'ta tuberkulozdan vefat etmis, hem ince hem kalin kitaplari olan, kah özlü kah özsüz yazan sair.
ayrica özlü hikayelerinden baslamak lazim. özsüzleri baslangicta alisik olmayan bunyede kasinti ve dokntu yapiyor.
minat: new york'ta tuberkulozdan vefat etmis, hem ince hem kalin kitaplari olan, kah özlü kah özsüz yazan sair.
devamını gör...
43.
gerçek doğu edebiyatının bana göre son büyük temsilcisidir.
şöyle ki sevgili romalılar, gerçek doğu edebiyatı dediğimiz mefhum, anlatı kökenlidir, yazınsal değil. hikayelerde sözcüksel kalabalık yoktur. sembol değeri olan kavramsal basit kurgulu hikayelerdir, ama anlam hiç de öyle değil. romantiktir, çok katmanlı değil. yani ya iyidir yahut kötü, siyah ya da beyaz, griyi barındırmaz. felsefe de matematik de bunların içindedir. bu anlayış doğu'nun müziğinde de kendini gösterir. çok seslilik yoktur. duygular da makul sınırlarda olamaz ya tanrısal boyutlarda ya hiç. bu arada bunların hepsi şiir formundadır. düz yazı cıx, yoktur doğu'da. bu yüzden semavi dinlerin hepsi de çıktığı ortadoğu kültüründen nasiplenmiştir. duaların hepsi, müzikalitesi yüksek ve şiirseldir. bu durum, doğu insanının yaşam algısını da karakterize etmiştir. kahramanı da düşmanı da kolay yaratır. özne kodlaması, aynı anda hem iyiyi hem kötüyü barındırmaz.
günümüzün modern edebiyat sahası ürünlerinin birçoğu da bu kiliseden bozma camiler gibi uyumsuz eklektik bir yapı gösterir.
halil cibran'a gelecek olursak o, bahsettiğimiz salt doğu edebiyatı sahasına sadık kalmış, tarzına eklektik bir fazlalık sıkıştırmamıştır. kendisiyle ilgili bir ek bilgi daha verelim.
halil cibran ve may ziyade 20 yılı aşkın, insan neslinin görmediği derinlikte mektuplarla sevmişler birbirlerini. kavgalar edilmiş o mektuplarda, kaprisler, duygu patlamaları, aşk oyunları, yalnızlık, çokluk, acziyet, coşku, mutluluk ve keder. insan, salt temalarını yazarken yoruluyor. öyle ruhlar yaratılmış ki o mektuplarda, yarattıkları şeyi o denli inanılmaz bulmuşlar ki o ihtişam, korkutmuş biraz onları ve yalan sandıkları bir şeyi koruyup ona inanmak için görmemişler birbirlerini onca süre boyunca. bunu hiç tercih etmemişler. çünkü birbirleriyle ilgili yarattıkları ruhlar, basit iki dünyevi bedene sığamayacak kadar büyüktü. bu düşsel kırıklıktan kaçındılar.
oysa o denli sevdiğini iddia eden birileri için bedenin artık bir görünmezliği söz konusu olabilmeliydi. yani gördüklerini sandıkları ruhlar karşısında, o ruhların o güne kadar gördükleri en güzel bedenlerde ya da burnunu sürekli karıştıran hımbıl bir bedende yaşıyor olmasının ne önemi olabilir? sonra birini, salyasını sümüğünü çıkarıp da sevmenin, geçmişi hep hafızalarda yer eden güzel taraflarıyla hatırlayıp hayatı da bu anlardan ibaretmiş gibi algılamaktan ne farkı var? ama algı, algılarımız, ne yazık ki kültür kodlarımıza göre işliyor.
ilahlaştırma, bir anlamda bizi de bir mecraya sokuyor. bizde de bir farklılık oluşturuyor ki bu kafirlikten çıkma duygusu, bizce her şeye bedel oluyor. onlar birbirlerini değil, birbirlerine dönük olmayı ve birbirlerinde, kendi ruhlarının aldıkları biçimi daha çok seven kemiksi bir bencillikle bu mektupları dokudular. hayran oldukları sadece kendileriydi ve dinden çıkmamayı tercih ettiler.
aslına ve geleneğine uygun her üretimi değerli bulurum. kültürel farklılıkların mozaikleştiği üretimleri de aynı şekilde. fakat bir diğerinin üzerine konup da kovmaya çalışan ya da yok sayan, işte orada yokuz. zaten onu yapan şey de bir kültür değildir. bu itibarla halil cibran sanatının bir kıymeti vardır.
şöyle ki sevgili romalılar, gerçek doğu edebiyatı dediğimiz mefhum, anlatı kökenlidir, yazınsal değil. hikayelerde sözcüksel kalabalık yoktur. sembol değeri olan kavramsal basit kurgulu hikayelerdir, ama anlam hiç de öyle değil. romantiktir, çok katmanlı değil. yani ya iyidir yahut kötü, siyah ya da beyaz, griyi barındırmaz. felsefe de matematik de bunların içindedir. bu anlayış doğu'nun müziğinde de kendini gösterir. çok seslilik yoktur. duygular da makul sınırlarda olamaz ya tanrısal boyutlarda ya hiç. bu arada bunların hepsi şiir formundadır. düz yazı cıx, yoktur doğu'da. bu yüzden semavi dinlerin hepsi de çıktığı ortadoğu kültüründen nasiplenmiştir. duaların hepsi, müzikalitesi yüksek ve şiirseldir. bu durum, doğu insanının yaşam algısını da karakterize etmiştir. kahramanı da düşmanı da kolay yaratır. özne kodlaması, aynı anda hem iyiyi hem kötüyü barındırmaz.
günümüzün modern edebiyat sahası ürünlerinin birçoğu da bu kiliseden bozma camiler gibi uyumsuz eklektik bir yapı gösterir.
halil cibran'a gelecek olursak o, bahsettiğimiz salt doğu edebiyatı sahasına sadık kalmış, tarzına eklektik bir fazlalık sıkıştırmamıştır. kendisiyle ilgili bir ek bilgi daha verelim.
halil cibran ve may ziyade 20 yılı aşkın, insan neslinin görmediği derinlikte mektuplarla sevmişler birbirlerini. kavgalar edilmiş o mektuplarda, kaprisler, duygu patlamaları, aşk oyunları, yalnızlık, çokluk, acziyet, coşku, mutluluk ve keder. insan, salt temalarını yazarken yoruluyor. öyle ruhlar yaratılmış ki o mektuplarda, yarattıkları şeyi o denli inanılmaz bulmuşlar ki o ihtişam, korkutmuş biraz onları ve yalan sandıkları bir şeyi koruyup ona inanmak için görmemişler birbirlerini onca süre boyunca. bunu hiç tercih etmemişler. çünkü birbirleriyle ilgili yarattıkları ruhlar, basit iki dünyevi bedene sığamayacak kadar büyüktü. bu düşsel kırıklıktan kaçındılar.
oysa o denli sevdiğini iddia eden birileri için bedenin artık bir görünmezliği söz konusu olabilmeliydi. yani gördüklerini sandıkları ruhlar karşısında, o ruhların o güne kadar gördükleri en güzel bedenlerde ya da burnunu sürekli karıştıran hımbıl bir bedende yaşıyor olmasının ne önemi olabilir? sonra birini, salyasını sümüğünü çıkarıp da sevmenin, geçmişi hep hafızalarda yer eden güzel taraflarıyla hatırlayıp hayatı da bu anlardan ibaretmiş gibi algılamaktan ne farkı var? ama algı, algılarımız, ne yazık ki kültür kodlarımıza göre işliyor.
ilahlaştırma, bir anlamda bizi de bir mecraya sokuyor. bizde de bir farklılık oluşturuyor ki bu kafirlikten çıkma duygusu, bizce her şeye bedel oluyor. onlar birbirlerini değil, birbirlerine dönük olmayı ve birbirlerinde, kendi ruhlarının aldıkları biçimi daha çok seven kemiksi bir bencillikle bu mektupları dokudular. hayran oldukları sadece kendileriydi ve dinden çıkmamayı tercih ettiler.
aslına ve geleneğine uygun her üretimi değerli bulurum. kültürel farklılıkların mozaikleştiği üretimleri de aynı şekilde. fakat bir diğerinin üzerine konup da kovmaya çalışan ya da yok sayan, işte orada yokuz. zaten onu yapan şey de bir kültür değildir. bu itibarla halil cibran sanatının bir kıymeti vardır.
devamını gör...
44.
cibran halil cibran
lübnan asıllı amerikalı şair, filozof ressam.
1883-1931 yılları arasında yaşamıştır.
şiirleri 20'den fazla dile çevrilmiş, fikirleri ve eserleri ile geniş bir yankı uyandırmıştır.
en ünlü eseri ermiş olarak kabul edilir.
halil cibran 48 yaşında ermiştir...
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/01/30/efs3bimtjpya81qr-t.jpg)
kitapları/
kırık kanatlar
haberci
gezgin
deli
ermiş
ermişin bahçesi
insanoğlu isa
sözler
dünya tanrıları
asi ruhlar
kum ve köpük avare
gönül sırları (derleme)
aforizmalar
tanrı elçisi
lazarus ve aziz dostu & haberci
sus kalbim
''anımsamak bir tür buluşmadır.
unutmak ise bir tür özgürlük
yüreğimdeki mühür
kalbim kırılmadan çözülebilir mi''
lübnan asıllı amerikalı şair, filozof ressam.
1883-1931 yılları arasında yaşamıştır.
şiirleri 20'den fazla dile çevrilmiş, fikirleri ve eserleri ile geniş bir yankı uyandırmıştır.
en ünlü eseri ermiş olarak kabul edilir.
halil cibran 48 yaşında ermiştir...
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/01/30/efs3bimtjpya81qr-t.jpg)
kitapları/
kırık kanatlar
haberci
gezgin
deli
ermiş
ermişin bahçesi
insanoğlu isa
sözler
dünya tanrıları
asi ruhlar
kum ve köpük avare
gönül sırları (derleme)
aforizmalar
tanrı elçisi
lazarus ve aziz dostu & haberci
sus kalbim
''anımsamak bir tür buluşmadır.
unutmak ise bir tür özgürlük
yüreğimdeki mühür
kalbim kırılmadan çözülebilir mi''
devamını gör...
45.
bir kitapla, bir şiirle,
bir şarkıyla ya da bir fincan kahveyle
morali düzelen bir kadın,
hiç kimseye, hatta hayata mağlup olmaz.*
bir şarkıyla ya da bir fincan kahveyle
morali düzelen bir kadın,
hiç kimseye, hatta hayata mağlup olmaz.*
devamını gör...
46.
khalil gibran;
sadece 48 yıl yaşasa da hayatımızda iz bırakan eserler vermiş lübnan asıllı amerikalı yazar, şair, filozof ve ressam olarak bilinir.
en bilinen eseri ermiş (kitap) olan yazarın hayatı amerika'da geçmiş, yazılarını ingilizce yazmış ve onlarca kitap yazmıştır.
güzellik sonsuzluktur, aynada uzun uzun kendini seyreden.
fakat sonsuzluk da sizsiniz, ayna da.
sadece 48 yıl yaşasa da hayatımızda iz bırakan eserler vermiş lübnan asıllı amerikalı yazar, şair, filozof ve ressam olarak bilinir.
en bilinen eseri ermiş (kitap) olan yazarın hayatı amerika'da geçmiş, yazılarını ingilizce yazmış ve onlarca kitap yazmıştır.
güzellik sonsuzluktur, aynada uzun uzun kendini seyreden.
fakat sonsuzluk da sizsiniz, ayna da.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/05/08/0a0ecyagcr7d7q0n-t.jpg)
devamını gör...
47.
başlığı görünce aklıma gelen halil cibran'nın bu cümlesidir her zaman "birlikte güldüğün kimseyi unutabilirsin; ama birlikte ağladığın birini asla unutmazsın."
devamını gör...
48.
söyleyin bakalim, dans edenden nefret eden kötürüm için nedir yasanin anlami?
ya ormandaki geyikleri ve elkleri aylak ve basibos gören, boyunduruguna sik öküz ne düsünür yasalar için sizce?
ve kendisi artik deri degistiremedigi için digerlerini üryanlik ve arlanmazlikla suçlayan yaşlı yılan için bir anlamı var mıdır yasaların?
ya ormandaki geyikleri ve elkleri aylak ve basibos gören, boyunduruguna sik öküz ne düsünür yasalar için sizce?
ve kendisi artik deri degistiremedigi için digerlerini üryanlik ve arlanmazlikla suçlayan yaşlı yılan için bir anlamı var mıdır yasaların?
devamını gör...