2021 yılında gain adlı dijital platformda yayınlanan internet dizisidir. shakespeare'in hamlet adlı eserinden gerçek bir hikayeye uyarlanan dizi, büyükada fayton krallığı üzerinden çarpıcı gerçekleri ortaya çıkarıyor.
imdb: 6.9
imdb: 6.9
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "blackwhite" tarafından 30.08.2021 20:46 tarihinde açılmıştır.
1.
bir varsın, bir yoksun...
yine varsın, yine yoksun...
dizi william shakespeare 'ın ölümsüz eseri hamlet'in güncel bir hikayeye uyarlaması. dijital platformda 7 bölümlük mini dizi haline getirilmiş.* kaan müjdeci tarafından hem yazıp hem yönetilmiş. tılsımlı bir hikaye...
afişi:
sokak afişlerinde örtü ile sansürlenmiş halini değil orjinal halini paylaşıyorum. çünkü böylesi daha estetik daha sanatsal..
hikayenin özüne daha uyumlu. insan bedeni sadece cinsellik adına tasvir edilmemeli. tüm tartışmalara rağmen ben bu afişi görüp çok etkilendim.
bu dizi uzun zamandır aklımdaydı ve nihayetinde vakit bulup izlemeye koyuldum.
hikaye büyükada da geçiyor. bunun da bir sebebi var: yönetmen kaan müjdeci'nin pandemi sürecini büyükada da geçirmesi, oradaki fayton düzeninin köklü değişikliğine şahit olması. bu etkileşimi shakespeare'nin eseriyle harmanlaştırmaya başlamış.
dizi de küçük bir rol ile müjdeci'yi de görüyoruz.
konusu:
faytonların sahibi, istanbul büyükada’da 81 atın toplu olarak gömüleceği gece cinayete kurban gidiyor. kızın amcası devletin ödeneklerinden yardım almak için yengesiyle evleniyor. fayton sahibinin kızı babasının katilini anlayıp onunla yüzleşme serüveni yoluna giriyor.
klasik bir hamlet değil bu sefer hamlet bir kadın. hazar gerçek dünya ile esrarengiz dünya arasında babasının katiliyle yüzleşmeye başlıyor. insanların bitmek bilmeyen oburlukları devam ederken, bir bir ölümler başlıyor.
hazar'ın amcasına dönüp 'ye köpek ye' dediği sahne çok etkileyiciydi.
öner'in gömüldüğü yer burgazada mezarlığıydı. önünden geçip, ne güzel yer demişliğim var.
araya hamlet'imizden müthiş tiratlar giriyor.
hayvanlar ile insanların benzeştirildiği yerler, absürt anlatımı ile inanılmaz iyiydi. dizi hayvan ve doğa görüntüsünün insan ile iç içe özdeşleştiği büyüleyici görüntülere sahiplik yapıyor. her bölümde bir hayvan ve ona eşlik eden bir metafor var.
dizi de geçen; yiyiyorsun, içiyorsun, uyuyorsun. hayvandan ne farkın var. sözü
oyunda şu şekilde geçer;
bir insana insan mı denir bütün işi
yemek ve uyumak olursa dünyada yalnız.
erdal beşikçioğlu nun pis adam rolünün hakkını verdiğini söyleyelim. bu karakterde sigara adamın bir uzuv'u olmuş. serkan karakteriyle murat kılıç heralde
en fark yaratan oyuncuydu. üstat bitmek bilmeyen küfürlerle başladı öyle de bitirdi. hatice aslan istisnasız karakterine en uygun kişiydi. ama jenerikte adının sonlar da akması beni şaşırttı. şebnem bozoklu'nun nagehan tan karakteri günümüz sahtekarlığının eleştirisiydi. insanların acılarını reyting uğruna harcayan güç zehirlenmesi yaşayan sahte adalet avcıları anca böyle rezil edilebilinirdi.
vee benim en sevdiğim karakter tılsımlı, şifacı kadın amelia. sarı yılanın sahibesi.. büyükada'da o gotik evini bulup, puslu saltanatlığına ben de girebilirdim. yılanına bile sarılabilirdim, o derece huzur veren bir karakterdi benim için. çiğdem selışık onat bu karaktere can veren kişiydi. karakter bir yerde, insan yılanın zehrinden değil hasetinden ölürmüş diyor.
elit işcan duru ve esrarengiz güzelliği ile tam bir hamletti. ahmet rıfat şungar öner karakteriyle beni bir hayli hüzünlendirdi.
sanırım ben bu hikayeyi ballandıra ballandıra, uzun uzun anlatmalara doyamayacağım. bu sefer kendimi frenleyip yazıma son vermek durumundayım. bir ada sever olarak hamlet'in de etkisinde kalarak şiddetle tavsiye ediyorum.
zehrini sabırla, azar azar, damla damla kullan o sana şifadır. acıdır var oluşunun sebebi.
her şeyin fazlası zararmış. insan ağlayarak doğmuş, acıyı pas geçemezmiş. yılanın zehrini ağzından alıp merhem yapmak meziyetmiş.
yine varsın, yine yoksun...
dizi william shakespeare 'ın ölümsüz eseri hamlet'in güncel bir hikayeye uyarlaması. dijital platformda 7 bölümlük mini dizi haline getirilmiş.* kaan müjdeci tarafından hem yazıp hem yönetilmiş. tılsımlı bir hikaye...
afişi:
sokak afişlerinde örtü ile sansürlenmiş halini değil orjinal halini paylaşıyorum. çünkü böylesi daha estetik daha sanatsal..
hikayenin özüne daha uyumlu. insan bedeni sadece cinsellik adına tasvir edilmemeli. tüm tartışmalara rağmen ben bu afişi görüp çok etkilendim.
bu dizi uzun zamandır aklımdaydı ve nihayetinde vakit bulup izlemeye koyuldum.
hikaye büyükada da geçiyor. bunun da bir sebebi var: yönetmen kaan müjdeci'nin pandemi sürecini büyükada da geçirmesi, oradaki fayton düzeninin köklü değişikliğine şahit olması. bu etkileşimi shakespeare'nin eseriyle harmanlaştırmaya başlamış.
dizi de küçük bir rol ile müjdeci'yi de görüyoruz.
konusu:
faytonların sahibi, istanbul büyükada’da 81 atın toplu olarak gömüleceği gece cinayete kurban gidiyor. kızın amcası devletin ödeneklerinden yardım almak için yengesiyle evleniyor. fayton sahibinin kızı babasının katilini anlayıp onunla yüzleşme serüveni yoluna giriyor.
klasik bir hamlet değil bu sefer hamlet bir kadın. hazar gerçek dünya ile esrarengiz dünya arasında babasının katiliyle yüzleşmeye başlıyor. insanların bitmek bilmeyen oburlukları devam ederken, bir bir ölümler başlıyor.
hazar'ın amcasına dönüp 'ye köpek ye' dediği sahne çok etkileyiciydi.
öner'in gömüldüğü yer burgazada mezarlığıydı. önünden geçip, ne güzel yer demişliğim var.
araya hamlet'imizden müthiş tiratlar giriyor.
hayvanlar ile insanların benzeştirildiği yerler, absürt anlatımı ile inanılmaz iyiydi. dizi hayvan ve doğa görüntüsünün insan ile iç içe özdeşleştiği büyüleyici görüntülere sahiplik yapıyor. her bölümde bir hayvan ve ona eşlik eden bir metafor var.
dizi de geçen; yiyiyorsun, içiyorsun, uyuyorsun. hayvandan ne farkın var. sözü
oyunda şu şekilde geçer;
bir insana insan mı denir bütün işi
yemek ve uyumak olursa dünyada yalnız.
erdal beşikçioğlu nun pis adam rolünün hakkını verdiğini söyleyelim. bu karakterde sigara adamın bir uzuv'u olmuş. serkan karakteriyle murat kılıç heralde
en fark yaratan oyuncuydu. üstat bitmek bilmeyen küfürlerle başladı öyle de bitirdi. hatice aslan istisnasız karakterine en uygun kişiydi. ama jenerikte adının sonlar da akması beni şaşırttı. şebnem bozoklu'nun nagehan tan karakteri günümüz sahtekarlığının eleştirisiydi. insanların acılarını reyting uğruna harcayan güç zehirlenmesi yaşayan sahte adalet avcıları anca böyle rezil edilebilinirdi.
vee benim en sevdiğim karakter tılsımlı, şifacı kadın amelia. sarı yılanın sahibesi.. büyükada'da o gotik evini bulup, puslu saltanatlığına ben de girebilirdim. yılanına bile sarılabilirdim, o derece huzur veren bir karakterdi benim için. çiğdem selışık onat bu karaktere can veren kişiydi. karakter bir yerde, insan yılanın zehrinden değil hasetinden ölürmüş diyor.
elit işcan duru ve esrarengiz güzelliği ile tam bir hamletti. ahmet rıfat şungar öner karakteriyle beni bir hayli hüzünlendirdi.
sanırım ben bu hikayeyi ballandıra ballandıra, uzun uzun anlatmalara doyamayacağım. bu sefer kendimi frenleyip yazıma son vermek durumundayım. bir ada sever olarak hamlet'in de etkisinde kalarak şiddetle tavsiye ediyorum.
zehrini sabırla, azar azar, damla damla kullan o sana şifadır. acıdır var oluşunun sebebi.
her şeyin fazlası zararmış. insan ağlayarak doğmuş, acıyı pas geçemezmiş. yılanın zehrini ağzından alıp merhem yapmak meziyetmiş.
devamını gör...