1.
bireyin karar almadan önce gereğinden fazla düşünmesi sebebiyle eylem yapma gücünün felce uğraması durumu. adını tahmin edeceğiniz üzere shakespeare'in hamlet karakterinden almaktadır.
hristo boytchev'in albay kuş oyununda bulunan doktor karakteri, kendinden bahsederken hamlet kompleksi'ni şu şekilde tanımlar "psikiyatride normal doktorun olmadığı söylenir. belki de bundan dolayı bu alana yöneldim. hayatın saçma sorunlarından, felsefede varoluş denen uzun süreli depresyonlar geçiriyordum. evet, hiçbir zaman kendinden emin bir kişi olamadım. her çatışmada birden fazla gerçek olduğunu biliyorum, ama bunlardan hangisini savunmam gerektiğinden hiçbir zaman emin olamadım. buna psikiyatride ‘hamlet kompleksi’ denir".
hristo boytchev'in albay kuş oyununda bulunan doktor karakteri, kendinden bahsederken hamlet kompleksi'ni şu şekilde tanımlar "psikiyatride normal doktorun olmadığı söylenir. belki de bundan dolayı bu alana yöneldim. hayatın saçma sorunlarından, felsefede varoluş denen uzun süreli depresyonlar geçiriyordum. evet, hiçbir zaman kendinden emin bir kişi olamadım. her çatışmada birden fazla gerçek olduğunu biliyorum, ama bunlardan hangisini savunmam gerektiğinden hiçbir zaman emin olamadım. buna psikiyatride ‘hamlet kompleksi’ denir".
devamını gör...
2.
onun adı bu muymuş...
yıllardır içerisinde bulunduğum durum
(bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler)
yıllardır içerisinde bulunduğum durum
(bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler)
devamını gör...
3.
(bkz: to be or not to be)
devamını gör...
4.
sartre'ın "varoluş özden önce gelir" sözü ve insanın nasıl bir insan olduğunun belirleyicisinin eylemleri olduğunu söylemesi ile fikrimce panzehirini sunduğu psikolojik olgu, ancak panzehir derrida'ya sığınacak olursak aynı zamanda zehirdir de, dikkatli olmak lazım.
devamını gör...
5.
kompleksin de hamletlisi olacaksın. tabii alışverişte kararsız kalan pelinsu'da hamlet kompleksine giriyor mu girmiyor mu? yani ayrım nerede başlıyor o da önemli.
devamını gör...
6.
hamlet’in intikam alma olayında hep bir erteleme yoluna girdiğini görürüz. belki korkaklığından belki babası için tuttuğu yasın devam etmesinden ya da belki de, bazı psikanalistlere göre, hamlet’in oedipus kompleksi taşımasından dolayı her defasında bu intikam olayı ertelenip durur. hatta hamlet onu neden öldürmediğine dair kafasından uydurduğu sebepler sunar kendisine. mesela bir gün annesinin yanına giderken dua eden claudius’un yanından geçen karakter, onu orada öldürebilecekken öldürmemesinin sebebini, dua ederken öldürmenin claudius’u doğrudan cennete götüreceğine bağlar.
psikanalistler hamlet’te oedipus kompleksi bulunmasının nedenini daha oyunun başında hamlet’in sahnedeki ilk monoloğunda tamamen annesine yönelik kızgınlığının ifadesinden yola çıkarak açıklarlar. amcasıyla bu kadar kısa sürede evlenmesi onu çileden çıkarsa da bu konuda sessiz olması gerekmektedir. kendi gövdesinin, ilkin tertemiz olan, ama sonraları karın erimesiyle kirlenen katı bir buz yığınına benzetir. bu kirli kar yığınının bir an önce erimesini sonra da yok olmasını ister. hatta bu sözlerini “ ah, şu kaskatı beden eriyip çözülseydi, bir çiğ damlasına dönseydi keşke!” diyerek ifade eder. hamlet’in bedeni, annesinin etinden kanından yoğrulmuştur ve annesinin işlediği günah yüzünden oğlunun bedeni de kirlenmiştir der mina urgan.
hamlet, babasının öldürüldüğünü bilmeden önce bile, annesini cezalandırmak istercesine davranır. annesiyle amcasının cinsel ilişkisinden kin dolu bir tiksintiyle söz eder, bu ilişkiyi hemen kesmesi için annesiyle uğraşır. kısacası, onda bu göze çarpan anne saplantısı, psikanalistleri destekler niteliktedir. bazı edebiyat eleştirmenleri, hamlet için asıl sorunun, babasının öcünü almak değil, annesine suçluluğunu kabul ettirmek olduğunu; annesine bu suçluluk duygusunu vermeyi, amcasını öldürmekten daha önemli saydığını ileri sürer, kimisi de, annesini lekelenmiş olmaktan kurtaramayacağına göre, hamlet açısından claudius'u öldürmenin bir işe yaramayacağını söyler. freud’un hamlet’in görevini ertelemesinin oedipus kompleksinden kaynaklandığını söylemesinden esinlenen psikanalist ernest jones da ‘eğer bir insan yapması gerektiği, yapmak istediği bir işi bir türlü yapamıyorsa, kendisinin bile farkında olamadığı ya da fark etmek istemediği bilinçaltı nedenleri vardır’ görüşünü savunur. hamlet’in durumu da tam olarak böyledir freud’u takip edenlere göre. hamlet kendi kendine yüksek sesle düşünürken, elinde intikam almanın çareleri bulunduğu halde, görevini neden bir an önce yapamadığını anlayamaz. bu yüzden de derin vicdan azabı çeker kendisini suçlar durur, bu olay onu deliliğe sürükler resmen. aynı gizli nedenler, hamlet’in etkisizliğini, acı alaylarını, hayattan nefret etmesini, kadınlara karşı olumsuz tutumunu, yani tüm davranışlarını da açıklar aslında. annesi ikinci kez evlenince ise, bastırdığını düşündüğü oedipus kompleksi olanca yoğunluğuyla yeniden ortaya çıkan hamlet’in bilinçaltında gizlenen şeyler vardır. babasını öldürüp annesiyle evlenmeyi claudius gerçekleştirdiği için, bir suçluluk duygusuna kapılan hamlet, başkaları söz konusu olunca eyleme geçebildiği halde, ona karşı bir türlü eyleme geçemez. bu nefret ettiği güçlü rakip, kendi gizli isteklerinin bir simgesi olduğundan, amcasıyla özdeşleşmiştir kendisini bir bakıma. ancak ve ancak annesi öldükten sonra ve kendisi de ölmek üzereyken onun canına kıyabilir.
hamlet şayet ölen babasının hayaletini gördükten hemen sonra kralı öldürmüş olsa veya bu suça annesinin de ortak olduğunu düşünüp annesini de öldürseydi oedipus kompleksi yaşadığı söylenmeyebilirdi belki. ancak kılıcı kesinlikle annesine karşı kullanmayacağına dair kendi kendine söz vermesi, kralı öldürme imkanı olmasına rağmen öldürmemesi ve öldürmekten vazgeçtikten hemen sonra “bir dahaki sefere seni annem dahi elimden alamayacaktır” demesi, bir diğer sahnede annesi ile konuşurken birdenbire tekrar ölen babasının hayaletinin belirmesi ve sanki babası bu durumu anlarmışçasına suçlayan gözlerle hamlet’e bakması, hamlet’in de kendisine bile itiraf edemediği bu durumda tabii ki babasının neden suçlayan gözlerle kendisine baktığını anlayamaması, bizleri oedipus kompleksinin var olabileceği şüphesine götürmektedir.
buradan
psikanalistler hamlet’te oedipus kompleksi bulunmasının nedenini daha oyunun başında hamlet’in sahnedeki ilk monoloğunda tamamen annesine yönelik kızgınlığının ifadesinden yola çıkarak açıklarlar. amcasıyla bu kadar kısa sürede evlenmesi onu çileden çıkarsa da bu konuda sessiz olması gerekmektedir. kendi gövdesinin, ilkin tertemiz olan, ama sonraları karın erimesiyle kirlenen katı bir buz yığınına benzetir. bu kirli kar yığınının bir an önce erimesini sonra da yok olmasını ister. hatta bu sözlerini “ ah, şu kaskatı beden eriyip çözülseydi, bir çiğ damlasına dönseydi keşke!” diyerek ifade eder. hamlet’in bedeni, annesinin etinden kanından yoğrulmuştur ve annesinin işlediği günah yüzünden oğlunun bedeni de kirlenmiştir der mina urgan.
hamlet, babasının öldürüldüğünü bilmeden önce bile, annesini cezalandırmak istercesine davranır. annesiyle amcasının cinsel ilişkisinden kin dolu bir tiksintiyle söz eder, bu ilişkiyi hemen kesmesi için annesiyle uğraşır. kısacası, onda bu göze çarpan anne saplantısı, psikanalistleri destekler niteliktedir. bazı edebiyat eleştirmenleri, hamlet için asıl sorunun, babasının öcünü almak değil, annesine suçluluğunu kabul ettirmek olduğunu; annesine bu suçluluk duygusunu vermeyi, amcasını öldürmekten daha önemli saydığını ileri sürer, kimisi de, annesini lekelenmiş olmaktan kurtaramayacağına göre, hamlet açısından claudius'u öldürmenin bir işe yaramayacağını söyler. freud’un hamlet’in görevini ertelemesinin oedipus kompleksinden kaynaklandığını söylemesinden esinlenen psikanalist ernest jones da ‘eğer bir insan yapması gerektiği, yapmak istediği bir işi bir türlü yapamıyorsa, kendisinin bile farkında olamadığı ya da fark etmek istemediği bilinçaltı nedenleri vardır’ görüşünü savunur. hamlet’in durumu da tam olarak böyledir freud’u takip edenlere göre. hamlet kendi kendine yüksek sesle düşünürken, elinde intikam almanın çareleri bulunduğu halde, görevini neden bir an önce yapamadığını anlayamaz. bu yüzden de derin vicdan azabı çeker kendisini suçlar durur, bu olay onu deliliğe sürükler resmen. aynı gizli nedenler, hamlet’in etkisizliğini, acı alaylarını, hayattan nefret etmesini, kadınlara karşı olumsuz tutumunu, yani tüm davranışlarını da açıklar aslında. annesi ikinci kez evlenince ise, bastırdığını düşündüğü oedipus kompleksi olanca yoğunluğuyla yeniden ortaya çıkan hamlet’in bilinçaltında gizlenen şeyler vardır. babasını öldürüp annesiyle evlenmeyi claudius gerçekleştirdiği için, bir suçluluk duygusuna kapılan hamlet, başkaları söz konusu olunca eyleme geçebildiği halde, ona karşı bir türlü eyleme geçemez. bu nefret ettiği güçlü rakip, kendi gizli isteklerinin bir simgesi olduğundan, amcasıyla özdeşleşmiştir kendisini bir bakıma. ancak ve ancak annesi öldükten sonra ve kendisi de ölmek üzereyken onun canına kıyabilir.
hamlet şayet ölen babasının hayaletini gördükten hemen sonra kralı öldürmüş olsa veya bu suça annesinin de ortak olduğunu düşünüp annesini de öldürseydi oedipus kompleksi yaşadığı söylenmeyebilirdi belki. ancak kılıcı kesinlikle annesine karşı kullanmayacağına dair kendi kendine söz vermesi, kralı öldürme imkanı olmasına rağmen öldürmemesi ve öldürmekten vazgeçtikten hemen sonra “bir dahaki sefere seni annem dahi elimden alamayacaktır” demesi, bir diğer sahnede annesi ile konuşurken birdenbire tekrar ölen babasının hayaletinin belirmesi ve sanki babası bu durumu anlarmışçasına suçlayan gözlerle hamlet’e bakması, hamlet’in de kendisine bile itiraf edemediği bu durumda tabii ki babasının neden suçlayan gözlerle kendisine baktığını anlayamaması, bizleri oedipus kompleksinin var olabileceği şüphesine götürmektedir.
buradan
devamını gör...
7.
evet galiba bunun kimde oldugunu biliyorum. mm..
devamını gör...
8.
(bkz: bhen xd)
devamını gör...
9.
havalı konseptli kompleksmiş.
devamını gör...