herkesin önerdiği ama alındığı zaman güzel gelmeyen kitaplar

kitap önerilirken öyle bir anlatıyor ki karşındaki kisi, beklentiyi arşa çıkarıyorsun . oblomov benim için hayal kırıklığı olmuştu, çok üzücü . çünkü eminim ki çok iyi bir kitap.

pembe fili düşünme
heyecanla alıp bu neydi şimdi dediğim tek kitap

bir kitap mağazasındaki “çok satanlar” rafındaki kitaplar için böyle bir genelleme yapmak mümkündür.

discord'ta bu hafta bunu okuyoruz dedikleri kitaplar genelde öyle oluyordu bu doğru kimse kusura bakmasın. çok satanlarda bile daha güzel kitaplar uygun şeyler oluyor.
(bkz: sorry not sorry)

(bkz: sabahattin ali)(bkz: kürk mantolu madonna)

öve öve bitiremedikleri ne varsa kitap olur, film olur, marka olur uzak duruyorum hepsinden.

herkesin sevdiği ya da döneminde popüler olan eserleri okumak için belli bir zamanın geçmesini beklerim.o sırada okursam kitap okumanın asıl amacı heba oluyor gözümde.

klasik olmayan herhangi bir roman. pek tavsiyeye açık birisi değilim, galiba narsistlik var hafiften.

pembe fili düşünme kitabı. yazarının adını yazmaya tenezzül bile etmiyorum. zaten bu isimle başka kim kitap yazar?

ben ömrü hayatımda bunun kadar boş bir kitap görmedim. pembe fili düşünme. okey düşünmüyoruz. birkaç sayfa sonra yine aynı yazı. pembe fili düşünme. tamam canım tamam güzeliim düşünmüyorum. pembe fil de kimmiş yaa, pehh.
hemen arka sayfada yine ayni yazı. pem-be fi-li dü-şün-me. hay sana da pembe filine de g*tten filine de , düşünmene de ,yeterrr ulan.

tanımı yazarken bile sinir katsayım tavan.

bu gibi durumlar da iki şeye dikkat edeceksiniz.
1) kitabı kimin önerdiğine
2) kitabin yazarına ve kitabın gerekirse adına.

he bu arada söylemeden geçemeyeceğim.
pembe fili düşünmeyin o bende...

müthiş zart zurt diye övülünce alındıktan sonra içinde ara ara kadın düşmanlığı esintileri bulunan kitap.

1984. tam bir hayal kırıklığıydı.

esir şehrin insanları.

eğer önerilmeseydi okusam severdim ama önerince abartabiliyorlar büyük hevesle okuyosunuz normal bi kitap gibi geliyo ama çok şey beklediğiniz için hayal kırıklığına uğrayıp kitabı beğenemiyorsunuz. yoksa okusaydınız önceden severdiniz.

bülbülü öldürmek. beğenemedim. şükür kütüphaneden alıp okumuştum. bir de para versem içim kan ağlardı.

küçük prens namıdiğer pöti prins. yok yani çok etkileyemedi beni kusura bakmayın. ama circe yani ben kirke herkesin önermesi üzerine ilk başta soğuduğum ama zoraki olarak okuyunca da bayıldığım bir kitaptı (baktım ki foyles'da ondan başka kitaba denk gelmiyorum dedim alacağım artık napalım. ve en sonunda londra metrosunda okurken kaybolmama sebebiyet verecek derecede sürükleyici bir kitap çıkmıştı).

bu arada eserin kalitesiz ya da anlamsız olduğunu iddia kesinlikle edemem böyle bir anlam çıkmasın. ama eserle yıldızlarımız uyuşmuyor.

amakı hayal, 1984, puslu kıtalar atlası.
evde bir kenarda duruyorlar.
çocuklara lazım olur diye atamıyorum da.
beni açmadılar bir türlü.

(bkz: fahrenheit 451)
kurgusuyla müsemma yakılası kitaptır.
muhtemelen berbat bir çeviri de bu ünvanı haketmesine katkıda bulunmuştur.
distopya her babayiğidin harcı değil.

sürekli övülen her kitap

kurtlarla koşan kadınlar-clarissa p. estes

kitap zaten tuğla gibi bir de üstüne ağır ilerleyince tabi pişmanlik sardi.

linç yemeyi göze alarak sofie'nin dünyası demek istiyorum. belki okuduğum zamanla ilgilidir ama hiç akıcı gelmemişti bana, güzel sayilir da çevremim abarttiği kadar değil bence.