orijinal adı: suicide
yazar: édouard levé
yayım yılı: 2008
yazarın yirmi yıl önce intihar eden arkadaşına yazdığı mektuptur. bu kitabı yayımladıktan tam on gün sonra, kitapta tarif ettiği şekilde intihar ederek yaşamına son vermiştir.
yazar: édouard levé
yayım yılı: 2008
yazarın yirmi yıl önce intihar eden arkadaşına yazdığı mektuptur. bu kitabı yayımladıktan tam on gün sonra, kitapta tarif ettiği şekilde intihar ederek yaşamına son vermiştir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "coldboy" tarafından 27.12.2020 21:43 tarihinde açılmıştır.
1.
bir édouard levé romanı. türkçeye orçun türkay çevirmiş, sel yayıncılık'tan çıkmıştır. kitap, yazarın hayali veya gerçek olup olmadığı bilinmeyen ve yirmi yıl önce yaşamayı reddederek intihar eden arkadaşına uzun bir mektup şeklinde tasarlanmıştır. levé, kitabı tamamlayıp yayıncısına teslim ettikten on gün sonra kitapta bahsettiği arkadaşı gibi intihar etmiştir.
"mutluluk önümde gider
üzüntü beni izler
ölüm beni bekler"
"mutluluk önümde gider
üzüntü beni izler
ölüm beni bekler"
devamını gör...
2.
başlıkta kastedilen anlamından ziyade edouard leve tarafından yazılmış muhteşem bir kitabın adıdır benim için özellikle okunması gereken bir başyapıttır...
yazarın o kadar yalın cümleleri vardır ve bu yalın cümlelerle öyle derin şeyler anlatır ki okurken kitabın içindeki dünyada kaybolduğunuzu hisseder, olduklarınızı da onaylamadan geçemezsiniz...
yazarın o kadar yalın cümleleri vardır ve bu yalın cümlelerle öyle derin şeyler anlatır ki okurken kitabın içindeki dünyada kaybolduğunuzu hisseder, olduklarınızı da onaylamadan geçemezsiniz...
devamını gör...
3.
bildiğim kadarıyla çok duygusal bir insan değilim ama kimi olaylar bende derin üzüntü yaratıyor. bugün konuyu açmama sebep olan etkileyici olay: intihar.
intiharın bir aptallık ve bir tür bencillik olduğuna inananlar var. bu fikre katılmıyorum. genç werther'in acıları'nı okurken de özellikle werther'in bu konudaki görüşleri dikkatimi çekmişti. kanser olan birine yahut daha basiti grip olan birine grip olduğu için kızmak ne kadar anlamsızsa intihar eden birine bu nedenle kin kusmak yahut bencillik veya aptallıkla suçlamak da eşit derecede anlamsız geliyor. bunu düşünmek bile üzücü esasen. kişi o kadar içinden çıkamaz bir hale geliyor ki sorunlarıyla cebelleşirken, birinden yardım isteyecek gücü bile bulamıyor kendinde. tek bir umut ışığı yok...
gelelim kitabımıza.
edouard leve'in (gerçek olup olmadığı bilinmeyen) çocukluk arkadaşı intihar ediyor. daha çok gençken hem de, sadece 25 yaşında. mutlu bir evliliği varken. çocuğu yokken. hayatının daha çok başındayken yaşayabileceği milyonlarca güzel anı varken. onu tanıyanların neden ve nasıl bu hale geldiğini anlayamadıkları bir vakitte intihar ediyor. kitabın ilk paragrafında bu arkadaşın nasıl intihar ettiğini anlatıyor bize leve. daha bu ilk paragraf üzüyor zaten.
kitabın tamamı leve'in ağzından intihar eden arkadaşa yazılmış bir mektup niteliğinde. leve arkadaşını çok iyi tanıyor ama o da anlamıyor neden bunların yaşandığını. kitap boyu olabilecek en samimi üslupla, eski bir dostun intiharına saygılı bir şaşkınlık okuyoruz.
işin daha dramatik yani, bu mektup yazılıp yayıncısına teslim edildikten on gün sonra leve'in de intihar etmesi. bir intiharın üzerine bu kadar üzülüp bu kadar içten bir yazı yazdıktan sonra ve bu yazıda her ne kadar kendi hayatından çok bahsetmese de intihar güzellemesi, intihar eden dosta bir hak veriş yokken... intihar etmek...
leve her ne kadar kitap boyu arkadaşınada bahsediyor izlenimi yaratsa da leve'in hayatını araştırınca kendine kendine yazılmış bir mektup hatta bir intihar mektubu olabileceği düşüncesi karıştırıyor insanın aklını. leve de onu karısının bulacağı şekilde, masasının üstünde intiharına ilişkin notlarla son veriyor yaşamına, sözde arkadaşı gibi...
seni tanıyanlar yaşadıkça sen de yaşayacaksın. hiçbiri kalmayınca da öleceksin. tabii kimileri seni sözleriyle çocuklarının belleğinde yaşatmazsa. sözel bir kişi olarak kaç kuşak yaşayacaksın acaba?
istediğim zaman benimle konuşan bir kitapsın. ölümün yazdı yaşamını.
beni üzgün değil ağırbaşlı kılıyorsun. yıka gelmez hoppalığıma zarar veriyorsun. aşırı düşüncesizce davranıp da, nedendir bilmem, yüzün gözümün önüne gelince, çevremdeki insanlara önem vermeye başlıyorum yeniden. birtakım şeylere değer verir oluyorum, pek huyum değildir oysa. senin yerine, senin artık bilmediğin şeyden yararlanıyorum. ölerek, beni daha canlı kıldın.
daha çok alıntı var da... buralarda kitaptan alıntıları değil doğrudan kitabı okumanız her iki ruhu hissetmek için daha doğru olur.
not: yazarın otoportre kitabı, bakış açısını ve intihara ilişkin detaylı görüşlerini içermesi bakımından bu kitaptan önce okunması gereken bir eser olarak değerlendiriliyor.
intiharın bir aptallık ve bir tür bencillik olduğuna inananlar var. bu fikre katılmıyorum. genç werther'in acıları'nı okurken de özellikle werther'in bu konudaki görüşleri dikkatimi çekmişti. kanser olan birine yahut daha basiti grip olan birine grip olduğu için kızmak ne kadar anlamsızsa intihar eden birine bu nedenle kin kusmak yahut bencillik veya aptallıkla suçlamak da eşit derecede anlamsız geliyor. bunu düşünmek bile üzücü esasen. kişi o kadar içinden çıkamaz bir hale geliyor ki sorunlarıyla cebelleşirken, birinden yardım isteyecek gücü bile bulamıyor kendinde. tek bir umut ışığı yok...
gelelim kitabımıza.
edouard leve'in (gerçek olup olmadığı bilinmeyen) çocukluk arkadaşı intihar ediyor. daha çok gençken hem de, sadece 25 yaşında. mutlu bir evliliği varken. çocuğu yokken. hayatının daha çok başındayken yaşayabileceği milyonlarca güzel anı varken. onu tanıyanların neden ve nasıl bu hale geldiğini anlayamadıkları bir vakitte intihar ediyor. kitabın ilk paragrafında bu arkadaşın nasıl intihar ettiğini anlatıyor bize leve. daha bu ilk paragraf üzüyor zaten.
kitabın tamamı leve'in ağzından intihar eden arkadaşa yazılmış bir mektup niteliğinde. leve arkadaşını çok iyi tanıyor ama o da anlamıyor neden bunların yaşandığını. kitap boyu olabilecek en samimi üslupla, eski bir dostun intiharına saygılı bir şaşkınlık okuyoruz.
işin daha dramatik yani, bu mektup yazılıp yayıncısına teslim edildikten on gün sonra leve'in de intihar etmesi. bir intiharın üzerine bu kadar üzülüp bu kadar içten bir yazı yazdıktan sonra ve bu yazıda her ne kadar kendi hayatından çok bahsetmese de intihar güzellemesi, intihar eden dosta bir hak veriş yokken... intihar etmek...
leve her ne kadar kitap boyu arkadaşınada bahsediyor izlenimi yaratsa da leve'in hayatını araştırınca kendine kendine yazılmış bir mektup hatta bir intihar mektubu olabileceği düşüncesi karıştırıyor insanın aklını. leve de onu karısının bulacağı şekilde, masasının üstünde intiharına ilişkin notlarla son veriyor yaşamına, sözde arkadaşı gibi...
seni tanıyanlar yaşadıkça sen de yaşayacaksın. hiçbiri kalmayınca da öleceksin. tabii kimileri seni sözleriyle çocuklarının belleğinde yaşatmazsa. sözel bir kişi olarak kaç kuşak yaşayacaksın acaba?
istediğim zaman benimle konuşan bir kitapsın. ölümün yazdı yaşamını.
beni üzgün değil ağırbaşlı kılıyorsun. yıka gelmez hoppalığıma zarar veriyorsun. aşırı düşüncesizce davranıp da, nedendir bilmem, yüzün gözümün önüne gelince, çevremdeki insanlara önem vermeye başlıyorum yeniden. birtakım şeylere değer verir oluyorum, pek huyum değildir oysa. senin yerine, senin artık bilmediğin şeyden yararlanıyorum. ölerek, beni daha canlı kıldın.
daha çok alıntı var da... buralarda kitaptan alıntıları değil doğrudan kitabı okumanız her iki ruhu hissetmek için daha doğru olur.
not: yazarın otoportre kitabı, bakış açısını ve intihara ilişkin detaylı görüşlerini içermesi bakımından bu kitaptan önce okunması gereken bir eser olarak değerlendiriliyor.
devamını gör...
4.
özgün adı suicide
édouard levé'in yazmış olduğu 82 sayfalık kitap olup dilimize orçun türkay tarafından çevrilmiştir.
yazarı daha önce hiç okumadıydım, galiba 1 saat içinde bitti ve kitabı okudum diye başım ağrıyor.
nereden başlasam bilmiyorum lâkin kitabın etkisini birkaç gün yaşayacağım sanırım.
kitap yazarın hayâli veya gerçekten ölen; 25 yaşında intihar eden arkadaşına yazdığı mektuplardan oluşuyor, arkadaşını o kadar iyi tanıyor ki sanki ilâhi bakış açısıyla, bir tanrı gibi ciğerini bilerek yazmış.
arkadaşının söylemediği şeyleri, onun iç dünyasını mükemmelen aktarıyor ve kusursuz algılamış.
bir insanın neden intihar ettiği, intihara götüren sebepler ve yaşamın tam olarak neden vazgeçilen bir unsur olduğu.
kitapta boşluk duygusu da önemli yer tutuyor.
aidiyetsizlik ve boşluk sonucu intihar etmek.
arkadaşının fiziksel özelliklerini, ruhsal duygu durumlarını, hayata bakışını, ölüme hazırlanmasını ve onun ölümünden sonra hayatın ne kadar değiştiğini.
okuduktan sonra fark ettim ki yazar aslında anlattığı şeye dönüşüyor çünkü kendisi de kitabı yayımladıktan sonra intihar etmiş.
kendisini de başka birisi anlatacak ve anlattığı kişi olarak yaşatılmaya devam edecek.
kesinlikle sarsıcı bir kitap okudum diyebilirim, alıntı içine aldığım yerleri bırakıyorum.
yirmi beş yaşındasın. artık ölüm üstüne benden daha çok şey biliyorsun.
sen çok seyrek haksız çıkardın, çünkü az konuşurdun.
biri bana bir intihar haberi verdiğinde, aklıma sen geliyorsun.
hayaletin belleğimde dimdik ayaktayken, iskeletin toprağın içinde çürüyor.
yaşamın gerçekte intiharının düşündürdüğü kadar üzücü değildi. acıdan öldüğün söylendi. ama senin içindeki üzüntü seni anımsayanlarınki kadar büyük değildi. sen sonunda boşluktan başka bir şey bulamama tehlikesini göze alarak mutluluğu aradığın için öldün. bulduğun şeyin ne olduğunu öğrenmek için bizim de ölmemiz gerekiyor.
édouard levé'in yazmış olduğu 82 sayfalık kitap olup dilimize orçun türkay tarafından çevrilmiştir.
yazarı daha önce hiç okumadıydım, galiba 1 saat içinde bitti ve kitabı okudum diye başım ağrıyor.
nereden başlasam bilmiyorum lâkin kitabın etkisini birkaç gün yaşayacağım sanırım.
kitap yazarın hayâli veya gerçekten ölen; 25 yaşında intihar eden arkadaşına yazdığı mektuplardan oluşuyor, arkadaşını o kadar iyi tanıyor ki sanki ilâhi bakış açısıyla, bir tanrı gibi ciğerini bilerek yazmış.
arkadaşının söylemediği şeyleri, onun iç dünyasını mükemmelen aktarıyor ve kusursuz algılamış.
bir insanın neden intihar ettiği, intihara götüren sebepler ve yaşamın tam olarak neden vazgeçilen bir unsur olduğu.
kitapta boşluk duygusu da önemli yer tutuyor.
aidiyetsizlik ve boşluk sonucu intihar etmek.
arkadaşının fiziksel özelliklerini, ruhsal duygu durumlarını, hayata bakışını, ölüme hazırlanmasını ve onun ölümünden sonra hayatın ne kadar değiştiğini.
okuduktan sonra fark ettim ki yazar aslında anlattığı şeye dönüşüyor çünkü kendisi de kitabı yayımladıktan sonra intihar etmiş.
kendisini de başka birisi anlatacak ve anlattığı kişi olarak yaşatılmaya devam edecek.
kesinlikle sarsıcı bir kitap okudum diyebilirim, alıntı içine aldığım yerleri bırakıyorum.
yirmi beş yaşındasın. artık ölüm üstüne benden daha çok şey biliyorsun.
sen çok seyrek haksız çıkardın, çünkü az konuşurdun.
biri bana bir intihar haberi verdiğinde, aklıma sen geliyorsun.
hayaletin belleğimde dimdik ayaktayken, iskeletin toprağın içinde çürüyor.
yaşamın gerçekte intiharının düşündürdüğü kadar üzücü değildi. acıdan öldüğün söylendi. ama senin içindeki üzüntü seni anımsayanlarınki kadar büyük değildi. sen sonunda boşluktan başka bir şey bulamama tehlikesini göze alarak mutluluğu aradığın için öldün. bulduğun şeyin ne olduğunu öğrenmek için bizim de ölmemiz gerekiyor.
devamını gör...
5.
edouard leve'nin en yakın arkadaşının intihar etmesi üzerine yazmış olduğu bir kitap. kitabı yazdıktan 10 gün sonra kendisi de intihar etmiştir.
bu bilgi benim kitap hakkında birçok şeyi merak etmemi sağladığı için merakla okuduğum bir kitap oldu.
yazar bu kitapta en yakın arkadaşı hakkında bir çok detaya değinmiş, intihar kelimesinin ona yakışıp yakışmadığı konusunda bir çok serzenişte bulunmuş ve yazdığı kitapta en yakın arkadaşı hakkında birçok bilgiye yer vermiştir.
açıkçası en yakın arkadaşı hakkında bu kadar fazla detaya yer verebildiği için kitabı okurken daha çok sanki kendisine yazmış olduğu bir kitapmış hissi uyandırdı. çünkü en yakın arkadaşı dahi olsa o kadar detaylıca bilemezdi bence bunları, ya da bu kadar emin bir şekilde yazamazdı desem daha doğru olabilir.
bu yüzden de kitabı okurken çoğu zaman yazarın yazdığı her şeyin aslında kendi yaşadığı şeyler olduğu ama bunları sanki en yakın arkadaşı olarak adlandırdığı biri yaşıyormuş gibi yansıtmaya çalıştığını düşündüm.
hâlâ aklıma gelen bir düşünce olsa da sanırım düşük bir ihtimaldir çünkü şu ana kadar bu düşüncemi kanıtlayabilecek olan herhangi bir şeye rastlamadım.
belki de yazarın da bahsettiği gibi sadece en yakın arkadaşının intiharı üzerine yazmış olduğu bir kitaptır, belki gerçekten de onu fazlasıyla iyi tanıyordur.
bir de şu konudan da bahsetmem lazım, yas döneminde hissedilen her şeyi dibine kadar hissettiren bir kitap. kitabı okurken öyle bir psikolojiye girmiştim ki sanki benim yakın arkadaşlarımdan birinin intiharı üzerine yazılmış gibiydi.
bundan dolayı kitabı okuyacaksanız da doğru bir zamanda okumanızı tavsiye edebilirim. çünkü kitap gerçekten içime işleyen türden bir şey oldu.
sen sonunda boşluktan başka bir şey bulamama tehlikesini göze alarak mutluluğu aradığın için öldün.
bu bilgi benim kitap hakkında birçok şeyi merak etmemi sağladığı için merakla okuduğum bir kitap oldu.
yazar bu kitapta en yakın arkadaşı hakkında bir çok detaya değinmiş, intihar kelimesinin ona yakışıp yakışmadığı konusunda bir çok serzenişte bulunmuş ve yazdığı kitapta en yakın arkadaşı hakkında birçok bilgiye yer vermiştir.
açıkçası en yakın arkadaşı hakkında bu kadar fazla detaya yer verebildiği için kitabı okurken daha çok sanki kendisine yazmış olduğu bir kitapmış hissi uyandırdı. çünkü en yakın arkadaşı dahi olsa o kadar detaylıca bilemezdi bence bunları, ya da bu kadar emin bir şekilde yazamazdı desem daha doğru olabilir.
bu yüzden de kitabı okurken çoğu zaman yazarın yazdığı her şeyin aslında kendi yaşadığı şeyler olduğu ama bunları sanki en yakın arkadaşı olarak adlandırdığı biri yaşıyormuş gibi yansıtmaya çalıştığını düşündüm.
hâlâ aklıma gelen bir düşünce olsa da sanırım düşük bir ihtimaldir çünkü şu ana kadar bu düşüncemi kanıtlayabilecek olan herhangi bir şeye rastlamadım.
belki de yazarın da bahsettiği gibi sadece en yakın arkadaşının intiharı üzerine yazmış olduğu bir kitaptır, belki gerçekten de onu fazlasıyla iyi tanıyordur.
bir de şu konudan da bahsetmem lazım, yas döneminde hissedilen her şeyi dibine kadar hissettiren bir kitap. kitabı okurken öyle bir psikolojiye girmiştim ki sanki benim yakın arkadaşlarımdan birinin intiharı üzerine yazılmış gibiydi.
bundan dolayı kitabı okuyacaksanız da doğru bir zamanda okumanızı tavsiye edebilirim. çünkü kitap gerçekten içime işleyen türden bir şey oldu.
sen sonunda boşluktan başka bir şey bulamama tehlikesini göze alarak mutluluğu aradığın için öldün.
devamını gör...